+ Konuyu Yanıtla
10 / 10 Sayfa İlkİlk 12345678910
91 den 100´e kadar toplam 100 ileti bulundu.

Konu: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

Alevilik Din Değil... Gerisi Ne? Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #91
    Kayıt Tarihi
    Sep 2008
    İletiler
    108
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    Sayın Erdem53;benden alıntı yapmış bana sadece laf saynışsınız.. Bense gerçekten;alıntılarıma cevap bekledim..O çok bildiğiniz mezheplerinizin çeliştiği noktaları bana açıklamanızı bekledim..Bu mezhepler nerden çıkmıştır?Varmıdır yokmudur? Bana sataşmak sizin, Türkiyedeki yıllar boyu süren alevi ve sünni ayrımını çözecek ise sözüm yok susarım..Madem ben sorun yaratıyorum siz çözüm sunun..O yazdıklarım şaka değil hayatın gerçekleri.Sayın Abbas beyden, bahsetmişsinizki ben bir tekzip mesajı yazdım okumadığınız belli suni iseniz ve atladınız ise sorun yok..
    suni:yapay, yapmacik, egreti..
    Ayrıca Sevgili sdt23; haklısınız Ali,Hasan,Hüseyin,Fatma bu isimler gerçektende sünni ve alevi çocuklarına verilen isimlerdir...Konu zaten isim olarak değil daha detaylı anlatayım sanırım anlaşılır demek istediğim..
    Bir arkadaşım var kendi adı ALİ ve bu arkadaşım sünni ve Erzincan doğumlu,bir gün geldi dedi ki adımı değiştireceğim.. hayırdır dedim..ya kime adım Ali desem ve Erzincanlı olduğumu söylesem..ilk söz alevimisin? deniyor..sünni olduğumu söylediğimde ise haa bizdensin yani deniyor...yani anlayacağınız bir sünni Ali var,Bir alevi Ali var..Eğer ki alevi isen onlardan olmayan Alisin....
    Gelelim yezid kavramına;isim olarak değilde kullanıldığı manaya bakalım pek tabiki bu kavram; ne sünni kesimde ne alevi kesimde isim olarak kullanılmaz..Ama 6. islam halifesidir.
    Yezid;sizinde dediğiniz gibi aşşağılama kelimesi olarak kullanılır..
    Alevi dünyasında; babası olan Muaviyede bu aşşağılamadan nasibini almıştır ki sebebi;

    Çeşitli İslam Tarihi uzmanlarınca dile getirilen ve Muaviye’nin suçlanmasına yol açan davranışlarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

    1. Muaviye, Şam dışındaki bütün İslam eyaletlerinin meşru halifesi olan Hz. Ali’ye savaş açmış ve esasta iktidarı elde etme amacını Osman’ın kanını talep iddiasıyla hasıraltı etmeyi amaçlamış, dolayısıyla o zamana kadarki İslami teamüllere karşı çıkarak hilafeti gaspetmiştir.

    2. Muaviye, siyasi amaçları uğruna, vali ve hakimlere ferman göndermek suretiyle Hz. Ali’ye, Ebu Turap lakabıyla birlikte küfür ettirir, lanet okutturur, sövdürürdü. Ebu Turap, toprağın babası anlamında olup, Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali’ye verilmiş bir ad idi ve Hz. Ali de bu lakabı çok severdi. Muaviye ile başlayan bu adet diğer Emevi hükümdarları zamanında da sürdü. Mescidi Nebevi’de, Peygamberin manevi huzurunda, onun minberinde en çok sevdiği zata karşı yakışık almayan küfürleri savurmak adet bile oldu. Hatta Muaviye, Medine’de Hz. Peygamber’in mescidinde de ashabın itirazlarına, Hz. Peygamber’in eşlerinden Ümmü Seleme’nin bizzat mescide gelip Resulullah’ın “Ali’ye söven bana, bana söven Allah’a sövmüş olur.” hadisiyle kendisine ihtarda bulunmasına rağmen bundan vazgeçmemişti.

    3. Muaviye, diyet uygulamasında sünnete aykırı davrandığı gibi, ganimet mallarının dağıtılmasında da Allah’ın Kitabı ve Resulü’nün sünnetinin açık hükümlerine aykırı davranmıştır. Emevi soyunun idarecileri, Ömer b. Abdülaziz istisna edilecek olursa, Kur’an ve Sünnet’i dünyevi hırs ve menfaatler uğruna feda edebilmiş ve tarihte “İslam” değil “Arap” devleti adıyla şöhret kazanmışlardır.

    4. Muaviye, valilerini o zamanki yasalardan üstün sayıyordu. Valilerinden Ziyad b. Ebih ve Büsr İbni Ertat’ın yaptıkları katliamlar ve zulümler tarihçilerce oldukça yer verilen konulardandır. Muaviye ise bu zulümlere sessiz kalıyordu. Muaviye’nin Basra valiliğine getirdiği Ziyad b. Ebih, Irak’ta haksız yere binlerce insanı öldürttü. Muaviye’nin komutanlarından Büsr İbni Ertat, Mekke, Medine ve Yemen’de zalimce icraatleriyle ortalığa dehşet saçtı.

    5. Muaviye, amaçlarına engel olarak gördüğü kişilerden kurtulmak için hiçbir hareketten çekinmezdi ve kanlı emelleri uğruna pek çok değerli şahsın ölmesi onun idaresi dönemine rastlar. Mesela Ammar b. Yasir, Eşter b. Malik, Muhammed İbn-i Ebu Bekir ve Hucr b. Adî bunlardandır. Bu şahıslarının tümünün de ortak yanı, Hz. Ali’nin tarafında yer almış oluşlarıydı.

    6. Muaviye, Hz. Hasan’la yaptığı anlaşmayı hiçe sayarak, ölmeden önce oğlu Yezid’e biat edilmesini istedi. Böyle bir durum, o zamana kadar Arapların ve Müslümanların anlayışına uymadığı gibi, Yezid de serbest hareketlerinden dolayı fasık sayılıyordu ve böyle bir kimsenin halifeliğe adaylığını kabul etmek mümkün değildi. Böylece, Muaviye, Yezid El-Humur diye adlandırılmış, kaynaklarda içki içen ilk halife olarak geçen oğlu Yezid’i, kendisine halef tayin etmiş oluyorduki bu durum hilafetin saltanata dönüştüğünün açık bir göstergesiydi.

    Sonuç olarak Muaviye o zamana kadar ki İslami teamüllere aykırı birçok kötü hareketi meşrulaştırmış, kendinden sonrakilere kötü örnek olmuştur. G. Levi Della Vida’nın da dile getirdiği gibi, Muaviye’nin halifeliği, İslam’ın devlet teşkilatı tarihinde yepyeni bir dönem açıyordu. Artık halife, sünnetin vücut bulunduğu anlarda buna bizzat şahit olup da sünneti uygulayan veya devam ettiren kimse olmaktan çıkıyor, Arap aleminin belli başlı siması, askeri kuvveti, aile ilişki ve etkileri, kendi şahsi itibarı sayesinde, kabile reisleri arasında en başta geleni oluyordu. Artık halife, resmi ünvanı bakımından olmasa bile, fiilen bir “melik”, daha doğrusu Yunanlıların “tiran” dediği türden bir hükümdardı.

    İşte anlaşılamayan konu bu ki benim bahsettiğim çelişki burada zaten;sünni kesim ise Muaviyeye hz der ve (r.a) ile bitirir..
    Abbas bey in mesajını yeniden okumanızı tavsiye ederim..Hiç bir sorun yok aleviler çok rahat onlara hiç haksızlık edilmemiştir gibi bir cümlesi varmıdır???Bende edilen haksızlıkları dile getirerek mi haksız oldum...Neden rahatsız oldunuz??



    Hukuki NET Güncel Haber

    Alevilik Din Değil... Gerisi Ne? konulu yargıtay kararı ara
    Alevilik Din Değil... Gerisi Ne? konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #92
    Kayıt Tarihi
    Sep 2008
    İletiler
    108
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    Alıntı erdem53 rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Çıkıpta; Aleviliğin yaşanması konusundaki zorlukları, günlük hayat içerisindeki sıkıntılarını, öğretim kurumlarında zorunlu olarak din dersi okumalarını, ibadet yapmaktaki zorluklarını neden yazmıyorsunuz. Sizin Alevi olduğunuza inanmıyorum. Eğer gerçekten alevi olsaydınız başkalarının inançlarına saldıracağınıza Alevilikle ilgili sorunları dile getirirdiniz.
    Sayın Erdem53; ben kimin hayat içerisindeki sıkıntılarından bahsetmişim??kimle ilgili sıkıntıları dile getirmişim??Benim yazdıklarımı okudunuzmu??O yazdıklarım işte alevilerin günlük hayattaki sıkıntıları..Ve aleviliğin sorunları zaten..

    Alıntı erdem53 rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    bir üye size hitaben yukarıdaki benzetmeyi yapmış. Ben bir şey demiyorum.
    dediğiniz konun linkini vereyimde (bana benzetme yapan üyeyi) forumu takip edenler okusun konu kilitlenmiş...Benzetme yapan arkadaş konuyu açan arkadaştır..Kendisi vahhh vahh yazıkkk demediğim, ve gerçekleri yüzüne vurduğum için kendince espri yaptı sanırım
    https://www.hukuki.net/forum/showthread.php?t=49608

  4. #93
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    515
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    Alıntı erdem53 rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Hayretle okuduğum bu iletiye hiç mi hiç cevap yazmayacaktım ama ''namaz 5 vakit farz diye bas bas bağırırken kulağı seste, kendisi abdestte olacak'' kısmının bana hitaben yazıldığını düşünerek kısaca cevap yazmak istedim.

    İleti yazdığım saatlerle nazmaz saatlerini bir karşılaştırınız. Namaz saatlerinden bihaber olacaksınız ki bu şekilde yazmışsınız.

    ''En azından namaz vakti pc başında oturup oraya buraya laf yetiştirmeyecek'' burada da kendi durumunu anlatmış herhalde. Hem nazmaz kılamamak tan yakınacak vaktim, imkanım yok diyeceksiniz hemde ''pc başında oraya buraya laf yetiştireceksiniz''. İnsan kendisini anca bu kadar özetleyebilir.



    Çok haklısınız sayın sdt23... Karar: Cezayi ehliyeti olmadığına...
    Alıntı erdem53 rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Sayın commodore1tr;

    yazma hızınıza kimsenin yetişemeyeceği aşikar. Ee kolay değil neredeyse 8.500 ileti yazmak. Belli ki sadece yazmakla meşgülsünüz. Çünkü hiç okumadığınız aşikar, bir de iletilerin tamamını neyin neye cevap yazıldığını ıdark edebilecek kadar okusaydınız.

    Ben cognis rumuzlu üyeye şaka yaptım, gülücük attım demedim. İletisinden alıntı yaptığım yukardaki kısmının beni ilgilendirdiğini düşündüm. İletisini bütünüyle okuyup değerlendirdiğinizde ise; kendi içerisinde tamamen tezat oluşturduğunu görürsünüz. Kendisi namaz kılmak için vakit bulammaktan şikayet etmiş ve sonra da ''En azından namaz vakti pc başında oturup oraya buraya laf yetiştirmeyecek'' diye bağlamış. Kendisine cevap yazmış aslında. Sayın sdt23 de bu çelişkiyi görmüş olacak ki ''başka sorum yok diye'' ileti yazmış. Benim iletimde ise sizin deyiminizle gülücük veya şaka kısmı sayın sdt23 e yönelik olup kastedilen diğer üyenin iletisindeki tezattır.

    O zaman sayın commodore1tr; ben sizi, bana yapmış olduğunuz uyarıların şiddetlisi ile uyarıyorum. Sizin yazdıklarınıza tamamen cevap vermeme rağmen siz hiç bir soruma cevap vermeden dolambaçlı bir şekilde çevirip, aynı şeyleri tekrar etmeme sebebiyet veriyorsunuz. İletilerimi okumanızı rica ediyorum. İllede iletilerimi okumak zorunda değilsiniz ancak cevap yazacaksanız lütfen okuyunuz.

    Saygılar.
    Alıntı cognis rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    HTML Kodu:
     Çok haklısınız sayın sdt23... Karar: Cezayi ehliyeti olmadığına...
    Erdem53 iletiniz de gülücük atmış mısınız?? atmışsınız. Atınız mesele yok, zaten müdahil de olmuş değilim, Sanırım sdt23 ile gülüşmüşsünüz,,, espri anlayışınız hakkında ne diyeyim YORUM YOK!!!

    İletim iye ilgili açıklama yapmam da şart oldu, paradoks nedir önce onu araştırınız, iletimde zarif ve keskin bir algı içeren ironi mevcuttur. Anlayamadığınızdan izah edeyim...
    *Hayatın bugünkü hatta bu yüzyıl ki doğal akışı içinde 5 vakit namaz kılmak/kıldığını iddia etmek hiç inandırıcı değil. Kaldı ki mümkün değil. Nasıl mümkün olabilir?? Bakınız; ilgili iletim...
    *İlla nicelik, illa nicelik derseniz ne olur?? Nitelikten feragat edersiniz... Bu da mutluluk getirmez. Günlük namaz randımanını tutturmayı ilke edinen, küçük çocukları da olan, çalışan müslüman bir anneden örnekle daha anlayabileceğiniz biçinme bu soruya cevap arayalım.., evet ne olur??? Bu kere kendini, kendi kadınlığını, ailesini ve anneliğini ihmal eder. Etmek zorundadır. Zira gün kadın için de, erkek için de, çalışan için de, çalışmayan için de 24 saattir...
    *O halde hangisini toplum olarak istiyoruz? Kendini kendi ahiret dünyasına hazırlamayı öncelikli ilke edinmiş bireyi mi? Yoksa insana ve kendine değer veren bireyi mi? Kendini ve çevresini mutlu etmeyi öncelik edinmiş, zamanını buna kanalize etmiş bireyi mi? Hatta İSLAM HANGİSİ İSTİYOR??
    *Günün 24 saat, günlük çalışma saatlerinin asgari 8 saat, trafik vs ekstra zaman kayıpları, e bu zatın uykusu, aile saadeti, kişisel günlük bakımı, ihtiyaçları ha bir de namaz saatleri biraraya geldiğinde 5 vakit namaz kılınmasını şiddetle buyuran bilumum müslümanlar buna nasıl vakit bulurlar?? Bu iddia fizike, matematiğe, meterolojiye, vs. ilimlere külliyen aykırı.
    *E kendi yapamadığını eyleme diğer insanları neden zorlarlar?? Bunu da psikoloji açıklasın.
    *Aslında İSLAMİ doktrin özellikle 20 yüzyılda hayatın içinde varolma sıkıntısı yaşıyor; Müslümanlar da islami öğeleri hayatın içinde barındıramama sıkıntısı. O halde burda AKSAYAN BİR ŞEY VAR?? Bu aksaklığı Allah'ın gözardı etmesi, sonsuza kadar güncelliğini ve icra edilebilir varlığını koruyacağını iddia ederken bugünkü yaşam biçimini öngörmemesi, buna yönelik tedbir/alternatifler üretmemesi mi islamın yumuşak karnı mı?

    Sn commodore1tr ile birbirinizi şiddetle uyarmanız üzerine kurulu ilişkiniz de egsantrik!!!
    Sn commodore1tr günlük yaşamı içinde zaman ayıracak, okuyup, düşünecek, bilgi ve belge ile kendini donatacak,,, bu ve benzeri bilumum forum konularını açacak, fikirlerini hızına akıl sır erdiremeyeceğiniz bir ivedilikte; gerekçeli, izahatlı ortaya koyacak forum konuları oluşturacak..., kazı çevirip çevirip yakmama maharetiyle defaten tartışılmış konuları defaten yazacaksınız???? Hiç adil değil...
    Alıntı erdem53 rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Gerekçeli karar da açıklandı...

    İroni diyorsunuz izah edeyim diyorsunuz yine aynı şeyleri yazıyorsunuz. Siz bu güne kadar Namaz kılıpta veya kılmak isteyipte zamanından dolayı kılamayan birisini gördünüz mü? Gün 24 saatte, 5 vakit namazın alacağı vakit ne kadar, bundan haberiniz var mı? Siz namaz kılmak istediniz de zaman mı bulamadınız? Sizin namaz kılıp kılmamanız bizi alakadar etmez diyeceksiniz. Doğrudur. Ancak kılanların da nasıl zaman bulduğu da sizi alakadar etmez. Sizi inandırmak zorunda mı insanlar? İnandırıcı değilmiş. Beş vakit namaza zaman bulunması matematiğe, fiziğe, meterolojiye v.s. ilimlere külliyen aykırıymış. Tek aykırı olan bilim var, psikoloji.. sadece sizin psikolojiniz...

    Kadınların veya erkeklerin de günümüzde namaz kılmada zorluklar yaşadığı konusunda işyerlerindeki kısıtlamalar mevcut ise onlardan bahsedebilirsiniz. Bu gibi durumlarda sıkıntı olması olayına katılabilirim.Tutupta İslamiyet'in günümüze hitap etmediğini iddia etmeniz, haddi aşan kelimelerdir. Kimse sizi namaz kılmaya veya inanmaya zorlamıyor. İddia ettiğiniz gibi aksayan hiçbirşey yoktur. Allah'ın gözardı temesi, öngörmemesi, alternatif üretmemesi gibi tabirleri sıkılmadan kullanıyorsunuz bir de. Yoksa siz mi tahmin edip öngördünüz, yakında kitap çıkarmayasınız ya da başımıza yeni bir Mehdi' mi geliyor. Evet sorun tamamen psikolojik.

    ''E kendi yapamadığını eyleme diğer insanları neden zorlarlar?? Bunu da psikoloji açıklasın.'' bu da ne demek. Sizi namaz kılmaya zorlayan mı oldu? Gerçekten bir psikoloğa gidiniz. Belki psikoloji size açıklar. Aslında en mantıklı cümleniz bu.

    Kaldı ki; Allah kelimesinden rahatsız olan canı sıkılan bir insandan da anca bu şekilde bir yanıt beklenebilirdi.
    KARŞILAŞMA AHLAKI
    Karşılaşmayı bilmediğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Karşılaşamayan insanların birarada olduğu bir dünyada.

    Ne olur karşılaşamayan insanların birarada yaşadığı bir dünyada?
    Karşılaşamama, “sosyolojik”, “psiko-sosyolojik”, “antropolojik” bir olgu değil! Bir onto-etik özellik. İnsanın varlık yapısından kaynaklanan, bir ahlaksal yaşam özelliği.

    *Karşılaşamama ne gibi bir yaşama biçimine (Lebensform) yol açar?
    *Karşılaşamayan insanların birarada yaşadığı dünya, nasıl bir dünyadır?
    Yüzyıllardır yaşadığımız, binyıllardır ömür sürdüğümüz bu dünyadır. Bu dünyada karşılaşabilen insanlar oldu mu? Yeniden, yeniden soralım: Ne olur karşılaşmanın olmadığı bir dünyada? Kokuşma başlar sürer.

    İnsanların birbirlerini insan yerine koymadığı bir dünyada, birbirlerini, damgalayarak, kalıplar içinde, önyargılarla gördüğü bir dünyada, yaşam kokuşur!

    Birbirlerini darlaştırarak, kafalarındaki çerçeveler içine sıkıştırıp gören; güveni,sevgiyi, saygıyı, yaratmayı, canlılığı, sevinci, keşfi, özgün arama, araştırma, beklentilerini, yaşayamayan insanların oluşturduğu dünya kokuşur!

    Birbirini kullanmaya, denetlemeye, sömürmeye çalışan, içten anlama isteği yerine, düzeni sürdürmek içingerekli davranışlarda bulunmayı, dıştan uygun, uyumlu görüntüler vermeyi seçen, kendi yarattıkları daracık dünyalarında, konforun, ekonomik, teknolojik olanakların rahatlığıyla sığlığı seçen insanların ilişkileri kokuşur!

    Ne birbirlerini ne de kendi içlerini göremeyen insanların,doğaya, evrene, bilgilerine,duygularına, sezgilerine, düşüncelerine,bedenlerine, içinde yaşadıkları, kültürel, ahlaksal, toplumsal, siyasal, ekonomik düzenebakışları kokuşur.

    Karşılaşamayan insanların yaşadığı dünyada, estetik, etik değerler kokuşur.

    Kendi olmaya, kendine özgü yaşama erişmeye çabalayan insanların umutları kalmaz.

    Elbette, adâletin olmadığı, insanların açlıktan, anlamsız savaşlardan öldüğü, sömürüldüğü bir dünyada insanların karşılaşabilme yaşantısı (Erfahrung) yaşayabilmeleri çok zordur.

    [
    B]Karşılaşabilme, bir anlamıyla alt yapı yeterliliği gerektiriyor. [/B]
    Unutmayalım ki, sosyo-ekonomik düzen karşılaşabilme yaşantılarını belirliyorsa, karşılaşma yaşantıları da sosyo-ekonomik düzeni etkiler. İnsan onto-etik yapısı gereği, karşılaşabilme olanaklarıyla doğmuştur. İçinde bulunduğu koşullar olanağın gerçekleşmesini engelleyebilir. Bu olanağın keşfi ve geçekleştirilmesi ahlakın çok önemli bir sorunu olarak görünüyor. Elbette, keşif ve gerçekleştirme bir dereceye kadar öğretilebilir. Güzel bir dünya için, haksızlığın giderek kaldırıldığı, insanların kendilerine yakışan yaşamaları oluşturabildiği bir dünya için, insanların karşılaşma yaşantılarını tanımaları, yaşayabilmeleri, hiç değilse yaşanmasındaki sorunları anlayıp tartışabilmeleri gerekiyor.

    Öyleyse, tartışmaya başlayalım: Nedir; karşılaşma?

    *Karşılaşma karşısı olanın başarabileceği bir eylem. Karşısı olan, karşılaşmaya açık, bunun için donanımlı olandır.
    *Hazır olan, bilinçli, bilgilidir. Karşısını maskelerle, perdelerle, korkularla, ürküntülerle doldurmayan, tıkamayandır.

    Karşısı olan, dünyayı karşılamaya gönüllü, karşısına çıkabileceklerle savaşmaya, uğraşmaya, başına gelebileceklerin bedelini ödemeye hazır biridir. Karşısı olan, karşı karşıya geldiklerini karşılamayı göze almış olandır. Karşımızda olanı karşılayabilme duyarlılığı taşır.

    Duyarlılık bizi onto-etik açıdan iki temel varolma biçimi ile karşı karşıya bırakır: Önümde açılan bir ufkum, yürüyeceğim yol, sınayacağım düşünceler var. Karşım, açıklığım; dünyaya kendimi sunuşuma, dünyayı kendime kabul edişimi belirler. Karşım varsa gidebilirim; bana gelebilirler. Dünya bana gelir, kendini bana sunar, verir: Borçlu kalırım ona. Karşım varsa, açılıyor, bana doğru açılanları kabul ediyorum, buyur ediyorumdemektir. Dünyayı “karşıma” aldığım, “karşım”dan ona doğru yürüyebildiğim için şükranduyarım. Borç ve şükran “karşı”mın oluşmasında, gelişmesinde iki önemli “yaşanan”.Borçluluğum, karşılama gücünü oluşturur; ödemem için kendimi aşamaya, kendimi karşılamaya hazır, açık tutmaya çabalarım. Yaşamak borçlu olmaktır: Cân verilmiştir.Borç olarak, emânet olarak verilmiştir. Verilmeyebilirdi. Yaşıyorsak, karşımız varsa,karşılaşama duyarlılığı içinde, kendimizi karşılaşmaya hazırlıyorsak, karşılaşma gücünü taşıyorsak, şükür etmeliyiz. Borç ve şükran, karşılaşma duyarlılığını arttırır.

    Karşılaşma, diğer insanlarla olabildiği gibi, insanın kendisiyle de olabilir. Kimle neyle karşılaşacağız? Yanıtı baştan alırız: Kendimizle, “O”nunla, (“o”, “öteki”dir, karşımızdadurandır!) Doğayla, evrenle, bilgiyle, duyguyla, sezgiyle, düşüncelerle, bedenle, politik güçle: Toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel, ahlaksal düzenle....


    Kendimizle karşılaşmanın zorluğu şimdi çıkıyor ortaya: Kendimizi görmemizi engelleyen, toplumsal, kültürel biçimlendirmeler, psikolojik savunma mekanizmaları, sürekli olarak kendimizin yerine kendimizin kopyalarını koyar. Kendimizin kendimizi görme çağrısına kulak vermek, bu çağrıyı duyabilecek donanıma sahip olmakla olanaklı. Kendimizi yepyeni ve sonsuzluğu içinde görmek yine iki temel onto-etik özelliğe ulaşma ile sağlanabilir: Göze alma (Wagnis) ve Sınama (Versuch)! Göze alma, kopyadan, kalıptan, alışılmıştan,dolayısıyla kolaycılıktan, rahatlıktan kurtulabilmek, karşımızı açmak, karşımızda olanın çağrısını duyabilme cesaretidir. Karşılaşma, “risk” içerir, tehlikeler taşır. Tehlike korkakları, alışkanlık düşkünleri karşılaşamazlar.
    Tehlikeyi, sorunları, yeniliği göze alanlar, karşı karşıya geldikleri sonsuzluğu araştırmaya, sınamaya, denemeye üşenmezler.


    “O”, karşımda ise, görebiliyorsam, karşım açıksa, ötemde öteki var demektir. Karşım kapalıysa, “o”, orada, “herhangi biri” olarak kalacaktır.
    Herhangi birine:
    a) Kayıtsız kalabilir
    b) Düşman olabilir

    c) İnsan olduğu için saygı duyabilirim.

    Saygı ve ölçülülük, karşımın açılması anlamına gelmez. Kurallara uygun davranıyor olmam, insanlara saygılı davranmam, onlarla karşılaşmam demek değildir. Öteki, boş bir “x” olamaz. Öteki, ötemde olan, karşımın sınırlarında bulunandır: Ucumdadır. (Transcendental)

    Karşıma aldığım, ötemde duranla karşılaşabilmem, ona güvenmemi gerektir. Güvenir, kendimi emânet ederim ona. O da güvenir kendini emânet eder bana, onun sorumluluğunu taşırım.

    Güven ve Sorumluk: Karşılaşmanın iki temel özelliği.
    Karşılaşanların birbirlerindeki yeniliği, sonsuzluğu görebilmeleri için Güven ve Sorumluluğun Saygı ile bütünleşmesi gerekir. Elbette, karşılaşanlar, varolabildikleri, cân taşıyabildikleri, hele hele karşılaşabildikleri için, yaşamın kendisine, içlerindeki sonsuzluğa şükran duyarlar; şükran insan olarak var olmanın borçlu olmak olduğunu bilmekten kaynaklanır.
    Borçlu olmak, şükran ve sorumluluğa yol açar.
    Öteki, ötekidir, karşılaştığımdır. Karşımdadır.
    Karşılaşmada, karşılaşanlardan biri olarak, bendeki onu, bendeki beni, bendeki onları, bendeki bizi yaşarım.
    Bende o, öteki, ötedeki olarak vardır. Olanca sonsuzluğuyla. Karşılaşan beni, bendeki beni de yaşarım, karşılaşırken; ben ve ötekinin dışındaki insanları, onları; kendimle birlikte ötekini duyar, anlar, yaşarım. Benzer biçimde, öteki, ondaki o’yu, ondaki beni, ondaki onları, ondaki bizi yaşar.

    Karşılaşma, içinde yoğun yaşantılar taşıyan bir insan hâli.
    Bilgi çağı”nda yaşadığını söylüyor insan. Peki, bilgisiyle karşılaşabiliyor mu?
    Yoksa, bilgiyi kullanma, ürüne dönüştürme,bilgi teknolojisi oluşturmadan mı oluşuyor bilgi çağı? Bilgisiyle karşılaşamadan mı bilgi çağını yaşıyor? Bilgi “ezberleniyor”, “kullanılıp atılıyor; karşılaşmadaki güven öğesi, körü körüne itaat etmeye dönüşmüş.

    Kimse bilgiyi bir emâneti alır gibi almak istemiyor; bu, sorumluluk getirecektir çünkü ona.

    Emâneti korumak, geliştirmek, ona “iyi bakmak” gerekir. Bilginin kendisi değil de, kullanımı, etkisi, işe yaralılığı onu bir araç olarak görmemize yol açıyor.

    “Araçtaki” yeniliği, sonsuzluğu araştırmak, bilgiçağı insanının pek gündeminde değil.

    Bilgiye borçlu duymuyor kendini. Onu hizmetinde olan, kölesi gibi görüyor!

    Bilgiyle karşılaşabilenler, bilgisini içselleştirip onu yaşamıyla bütünleştirebiliyorlar. Bilgisini irdeleyebiliyorlar, onun “gücü” altında ezilmiyor, bilgisinin sınırlarını, dayanaklarını görebiliyor, onun yanında özgür olabiliyorlar.

    O zaman sormalı; burada çok kısa iki örneğini verdiğimiz, bilgi ve doğanın dışında, kendimizin dışında kalan karşılaşmalar nasıl gerçekleşir?
    Duygularımızla karşılaşabilirmiyiz?
    Tek tek nesnelerle, örneğin?
    Elbette karşılaşma, bir doruk yaşantı.(Peak Experience)
    Karşılaşma, bir benzetme ile dokunmadır.
    Türkçede “dokunma” “dokumakla” ilgili.
    Karşılaşma, zor bir kumaşı dokumak gibidir. Dokunma,, değme anlamı da taşıyor. Karşılaşanlar birbirlerini dokur, birbirlerine değerler.
    Karşılaşma dokunaklıdır, bir “içlenme”dir.
    Karşılaşanların dönüştüğü bir eylemdir.
    Karşımızı açmak, kendimizi geliştirmek, donatmakla başlar; karşımızı görmeye başlarız, ötekini örneğin; öteki de bizi görür, görüşürüz, görüşme karşılaşmaya döner, karşılaşma birlikte kotarılan bir eylemleşmedir.
    Görüşenler dönüşür, görüşme dönüşür, karşılaşanlar dönüşür, karşılaşma dönüşür.
    Karşılaşma, bir keşif olabilir. İnsanlar, birbirlerinin karşılarından geçerek, insanı, yaşamı, dünyayı keşfedebilirler. Buna buluşma diyorum. Karşılıklı bulma anlamında.
    Karşılaşma cânı olan insanların bir başarısıdır.

    Kısacası;
    İnsanların birbirlerini insan yerine koymadığı bir dünyada,birbirlerini, damgalayarak, kalıplar içinde, önyargılarla gördüğü bir dünyada, yaşamkokuşur! Birbirlerini darlaştırarak, kafalarındaki çerçeveler içine sıkıştırıp gören; güveni,sevgiyi, saygıyı, yaratmayı, canlılığı, sevinci, keşfi, özgün arama, araştırma, beklentilerini, yaşayamayan insanların oluşturduğu dünya kokuşur!


    Prof.Dr. Ahmet İNAM

  5. #94
    Kayıt Tarihi
    Dec 2005
    Nerede
    rize, merkez, Turkey.
    İletiler
    205
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    Alıntı cognis rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Göze alma, kopyadan, kalıptan, alışılmıştan,dolayısıyla kolaycılıktan, rahatlıktan kurtulabilmek, karşımızı açmak, karşımızda olanın çağrısını duyabilme cesaretidir.
    Bırakınız bu kopyacılığı, kolaycılığı... Bu kadar alıntı yapacağınıza; hiç olmazsa alıntı yaptığınız yazıyı bir okusaydınız. Artık yazmayınız... Gülünç duruma düşüyorsunuz...

  6. #95
    Kayıt Tarihi
    Nov 2007
    İletiler
    5.000
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    Muaviye konusunda söylediklerinizde haklısınız.
    Muaviye sünnilerin özellikle sevgi gösterdikleri bir tarihi kişilik değildir.
    Madde madde saydığınız şeyler de (muhtemelen?) sünni İslam alimlerinin Muaviye hakkındaki değerlendirmeleridir. Ben bu değerlendirmelerin tamamına katılıyorum, itiraz edecek birisinin de çıkacağını zannetmiyorum.

    Alıntı banu79 rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Bir arkadaşım var kendi adı ALİ ve bu arkadaşım sünni ve Erzincan doğumlu,bir gün geldi dedi ki adımı değiştireceğim.. hayırdır dedim..ya kime adım Ali desem ve Erzincanlı olduğumu söylesem..ilk söz alevimisin? deniyor..sünni olduğumu söylediğimde ise haa bizdensin yani deniyor...yani anlayacağınız bir sünni Ali var,Bir alevi Ali var..Eğer ki alevi isen onlardan olmayan Alisin....
    Bu verdiğiniz örnek toplumun iki kesiminde de birbirine karşı ön yargıdan kaynaklanıyor. Toplumun bir kısmı Alevilere karşı ön yargılara sahip, ama diğer kısmı da sünnilere karşı. Bunun neticesinde Sünniler ve Aleviler arasında bir yabancılaşma ve kutuplaşma meydana geliyor.

    Oysa ki, Hz.Ali, Hz.Fatma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin'e saygı ve sevgi açısından sünnilerin Alevilerden geri kalır yanı yok.

    Farklılıkları ön plana çıkarıp düşmanlıkları körüklemektense, birbirimizi tanımaya çalışmak ve ön yargılarımızdan kurtulmak daha güzel olmaz mı?

  7. #96
    Kayıt Tarihi
    Dec 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    427
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    "Ey Muhammed! Kılıcımızdan hala Kureyşlilerin kanları damlar iken senin bu yaptığın hak mı, adalet mi?"

    Bazı gerçekleri atlayarak, görmemezlikten gelerek veya işine geldiği gibi yorumlayarak nereye kadar gidebilirsiniz?

    "Bina"nın "temel"ini incelemeden "daire"lerin kartonpiyerinin, laminant parkesinin, çelik kapısının, jakuzisinin ... ne faydası olabilir?

    En iyisi "temel"ini kendinizin atacağı "müstakil" bir villa... amaaaa orada da "hırsız"ına, "ırsız"ına karşı "güvenlik" sorunu var...

    O "MALİYET"İ GÖZE ALAN VE KARŞILAYAN "GERÇEK AYDIN"LARA SELAM OLSUN!

    VESSELAM!

  8. #97
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    515
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    Alıntı erdem53 rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Bırakınız bu kopyacılığı, kolaycılığı... Bu kadar alıntı yapacağınıza; hiç olmazsa alıntı yaptığınız yazıyı bir okusaydınız. Artık yazmayınız... Gülünç duruma düşüyorsunuz...
    Erdem53 korkak olmayın; kendi lügatınızı konuşturun... Prof. Dr. Ahmet İnam'ın bila tarihte yazdığı bu yazındaki geçen cümleleri basamak yapmayın... canınız hakaret etmek istedi ise karakterli olun,,, çalıntı cümlelerle karakter yapılmaz.


    Kimsenin sizi düşünerek birşey yazdığı vs. yok!!! Namaz ve yazınlara dökülen sabit fikrin/vicdani yetersizliğin/içinde ayrımcı kin ve önyargı barındıran yüreklerin kalemlerinden dökülen Allah nidasının hiç hoşuma gitmediğine dair fikirlerimi kendinizle alakalandırmanız zaten ilkin yaptığınız densizlik. İkinci densizliğiniz de çok çok daha büyük... Kimsiniz siz? nebi mi? mücahit mi? Size mi kalmış imanı tedarik etmek, Allah'çılık yaygarası. Siz ve klonlarınız 24 saat, haftalarca, aylarca allah, allah dese bana ne? Allah hangi kitapta adımla uluyun demiş. Adımla uluyan her kim ise de onu ben belleyin demiş??? Hah işte bu da asli ve şahsi büyük günahınız... Siz kimsiniz??? kimsiniz ki; Allahın sıfatına kuşandınız,,, kimsiniz ki; kendi içimde tezat mı oluşturmuşum vs. yaftalamasını yapıyorsunuz... Foruma dahil ettiğim fikrim tartışmaya AÇIKTIR...
    ŞAHSIM ve düşünebilme kabiliyetimden hareketle İTİKATİM ise ;
    ASLA VE KAT'İ tartışmaya ve siz benzer zihinlerin tahayyülüne, takdirine AÇIK DEĞİLDİR!!!

    Site yönetimi de uyuyor mu ne??? Bir dolu kural ihlali almış başını gidiyor..., tüm kurallar densizlere istisna herhalde.

    Ben burda kime itafen yazacak isem onun sıfatını da açıkça yazarım. Yok kendime zannettim vs bi garip! çocuksu! ne bileyim ucuz altyapılar döşeyerek dikkat çekme gayretlerinize rağmen; sırf insan sıfatınıza binaen açıklama yaptım. Anlarsınız, anlamazsınız,,, kapasite, zihninizin açılımının yaptığı açı değerini takdir ve revize edecek değilim. Kaldı ki bana ne?? O sizin kendi vazife ve mesainiz....

    Üstelik "'namaz 5 vakit farz diye bas bas bağırırken kulağı seste, kendisi abdestte olacak'' cümlesini sanki tam da öyle yakalanmışçasına telaş ve maharetsiz yavuz hırsız marifetiyle 'ben miyim o, ha ben miyim o, yok yok benim' diye atlayan sizsiniz.
    Ne bileyim siz misiniz O? Hanginiz? Bana ne? Bana taahhüdde mi bulundunuz ki yok ben değilim diye hemen savunma ve saldırı geliştiriyorsunuz?

    Bir de kalkmış;
    Kod:
     'namaz 5 vakit farz diye bas bas bağırırken kulağı seste, kendisi abdestte olacak'' kendisini anca bu kadar özetleyebilir.
    demişsiniz. Açıkçası bu densizlikte değil edepsizlik artık...

    Ne diye kendimi özetliyeyim? Bu site yle ve topunuzla; kulağım seste, şadırvan başında abdestteyim diye bir akit mi düzenledim? Böyle bir intiba mı verdim?? de özetle suç mahallinde enselendim...

    İtikat ve inancım Allah nezdinde aleni ve bakidir... Ki kıymetlidir,,, ne şov, ne tahakküm, ne densizlik, ne yoksun kişilik ikamesi için KULLANMADI, KULLANILAMAZ...

    Tarafıma işbu mevzuu da cevap adı altında abesle iştigal lüzumsuzluklar yazmayınız. Taa en baştan mevzuunun sizinle en ufak bir alakası yoktu. Forum konusunu da şahsileştirmeyiniz. Burda ben ve benim gibi üyeler sizi düşünüp de birşeyler yazıyor, sizden illa feyz almak derdinde gibi bir şey yok.
    BİLAKİS..., SİZE RAĞMEN YAZIYORUZ.
    Epey sinir bozucu bir zihniyete ve onun fikirsellikten bi haber şahsi atışma zeminine ise çakılı tarzınıza rağmen forum konusunu, fikir ve bilgileri tartışmak üstelik sizin tahmin edemeyeceğiniz kadar zorlayıcı...

    Tabii sizin için hava hoş..., zira söylemleri bu yana çektikten sonra diliniz bir çözülüyor, pir çözülüyor,,, malum herkez anadilini tercih eder.

  9. #98
    Kayıt Tarihi
    Aug 2008
    İletiler
    57
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    Bu sitede birçok kişinin yazısını okuyorum. Üslubunu beğenmediğim bir çok kişi var. Commodore1tr ise bana ters gelen o kadar çok şey yazmaktadır ki (zaten kendini yazmakla görevli kılınmış hissetmekte ) ancak hiçbir zaman kendisine bir antipatim olmadı. Ancak aşağıda yazılarını alıntıladığım sayın Banu79 isimli üye ise adeta proveke etmek amacı ile yazı yazmaktadır. Kendisi bana antipatik geldi. Daha çok cahil cühela halkın Aleviliğe bakışını Sünni anlayışın egemen kuralı gibi lanse ederek demogoji yaptığını düşünmekteyim. Daha önce konuya uygun olarak Alevilik din mi? Bağlamında görüşlerimi beyan ettim. Ancak daha sonra o kadar tahrikkar yazılar yazılmış ki bu satırları yazma ihtiyacı hissettim.

    Her şeyden önce yazılanlarda bir üslup olmalı ve elden geldiğince imla kurallarına uyulmalıdır. Bu nedenle imla kurallarına dikkat ederek yazmak gerektiğini belirtirim. Bu yazının muhatap olduğu kişilere de saygının bir gereğidir.

    -A-
    Yezide hazret diyen süni zihniyeti anlamış değilim....

    Daha önceden bu konuda yeterli cevap verilmiş olduğunu düşünüyorum. Hatta ben Yezid kelimesinin bu şekil (hay seni Yezid, it Yezid gibi) kullanılmasına da karşıyım. Birisini sevmek ya da sevmemek başka şeydir, o kişinin ismini hakaret olarak kullanmak başka şeydir. Güncel örnek verecek olursam; Recep Tayyip ERDOĞAN’ı hiç sevmem. Bu durum ülkenin Başbakanlığını yapmış olan kişiye hakaret etmeme sebep olamaz. Yezid de nihayetinde Devlet Başkanlığı yapmış, yanlış işleri de olan bir sahabedir.
    Günümüz Türkiye’sinde pek kullanılmaz. Pek diyorum zira bilmeden de olsa kullanılmaktadır. Beyazıt isminin köken olarak Ebu Yezid’den geldiğini belirten görüşler vardır. Ancak Beyazıt isimli hiç kimse kendini Yezid’le özdeşleştirmez. En ünlü Beyazıt’ımız ise malumunuz olduğu üzere Beyaz’dır.

    -B-
    Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
    Başlığı ben yanlış mı görüyorum?Baş örtüsünün bu konuda ne işi var?
    Sayın Erdem;saygıdan bahsetmişsinizde Aleviliğe ne kadar saygınız var?
    Bu konudaki bilginiz nedir? Sizde sapmış bir topluluk gözüyle mi görüyorsunuz?
    Semahı çalgı, çengi, eğlence olarak mı algılayanlardansınız?
    Peki siz hiç "krık sabun eskitilmeli bunların başında ancak temizlenirler" diyenleri bilir misiniz?
    Daha çoğu varda soracaklarımın.. şimdilik en azından konu başlığına yönelmeniz adına bunları hatırlattım..BU KONUDA NAMAZ BAŞÖRTÜSÜ TÜRBAN ÇARŞAF BUNLARIN NE ALAKASI VAR?KONUYU AÇAN ARKADAŞA SAYGISIZLIK ETMİŞSİNİZ GİBİ GELDİ BANA.TABİİ SAYGIYI BAŞKASINA GÖSTERMEYİ BİLİYORSANIZ.SANIRIM SADECE SİZ,SİZE SAYGI BEKLİYORSUNUZ...PEKİ YA BİZ?


    Çok haklı olarak konu başlığına çıkılmasını eleştirmişsiniz. Ancak daha sonra istemeden de olsa konuyu çok daha farklı boyutlara getirenin de siz olduğunuzun farkında bile değilsiniz.
    Cümle kuruluşlarına dikkat ederseniz, bazı önyargılarınız olduğunu göreceksiniz. “Aleviliğe ne kadar saygın var?” derken aslında karşındaki kişinin Aleviliğe hiçbir saygısının olmadığını ima etmektesiniz. “Bu konuda bilginiz nedir?” derken, karşınızdaki kişinin bir bilgisi olmadığını, zaten söyleyeceklerini pek de ciddiye almayacağınızı ifade ediyorsunuz. “Semahı, çalgı, çengi, eğlence olarak mı algılayanlardansınız?” derken, karşıdakinin böyle olduğunu doğrudan ima etmiş oluyorsunuz.
    Avamın, cahil cühelanın, Alevilik bilgisinden, Aleviliğe bakışını kendinize referans almışsınız. Ki referans aldığınız bu kişilerin kendi mezheplerinden bile haberi yoktur. O yüzden halk içindeki kırk sabun eskitmeli, bunların kestiği, pişirdiği yenmez gibi akıldışı, bilimdışı safsataların tartışma yeri belli bir seviyesi olan (bana göre fevkaladenin fevkinde) bir sitede tartışmak abesle iştigaldir. Ancak yazmış olduğunuz için mecburen yanıtladım. Cahil cühelanın bilgisizlikten kaynaklanan safsatalarını bir mezhebin ya da inancın tamamına teşmil edemezsiniz.

    -C-
    Abbas bey; teşekkür ederim ki bir yanlışımı bana fark ettirdiniz ben oraya suni zihniyet yazacakken, süni yazmışım. Ama gerçekten çok enteresandır ki siz muaviye'ye hazret diyenlerle nasıl karşılaşmadınız hayret ettim doğrusu. Bu kişiyi ehli beytten sayanlar var
    Saygı benden.


    Yukarıda Yezid bahsinde söyledim. Muaviye’ye Hazret diyen elbette vardır. Muaviye’ye Hazret diyenler, Ali için de Hz.Ali (R.A.) yazarlar. Hasan ve Hüseyin’e de Hz.Hasan, Hz.Hüseyin derler.
    Muaviye (başına Hz. Eklemediğim dikkatini çekmiştir) ile Hz.Ali arasındaki iktidar mücadelesidir. Bu aşamada gerisi bana göre teferruattır.

    -D-
    6 yaşındaydım;
    -Seda aaa anne neden döktün?Diye bir çığlık attı.
    -Annesi kızım onların yaptıkları yenmez ben sana sonra pişiririm..


    Ben şahsen inanç konusunda tanıyabileceğin en fanatik insanlardanım. Bundan hiç şüphen olmasın.
    Bugüne kadar birçok Alevi aile ile tanıştım. İlk başlarda ben de önyargılı (cahil cühela) idim. Aynı önyargı o insanlarda da vardı. Ancak durumun öyle olmadığını kısa zamanda fark ettim. Ne yalan söyleyeyim, yaptıkları yemek oldukça lezzetli idi. Hatta yaprak sarmasını sevmemi de Alevi bir aileye borçluyum.

    -E-
    Bu noktada Sünni bilginlere şu soruları yöneltmek gerekmektedir;
    1. Tanrı peygamber bile olsa birilerinin isteğiyle sürekli görüş değiştiren ve karar veremeyen bir varlık mıdır ki elli vakti kademe kademe beşe kadar indirmiştir ?
    2. Hazreti Muhammed, günlük elli vakit namazın kendi inananları için katlanılamayacak / yerine getirilemeyecek derecede zor olduğunu akıl edemeyen biri midir ki Hazreti Musa'nın akıl vermesiyle hareket etmektedir ?
    3. Tanrı ve Hazreti Muhammed namaz vakitleri konusunda pazarlık mı yapmışlardır ?
    4. Hazreti Musa, Tanrı ile Hazreti Muhammed arasındaki pazarlıkta aracılık mı yapmıştır ?
    5. Hazreti Musa, namaz vakitleri konusunda hem Hazreti Muhammed'e hem de Tanrı'ya etkide bulunan gerçek bir belirleyici midir ?
    6. Yoksa Sünni İslam'daki günlük beş vakit namaz uygulamasının kaynağı Hazreti Musa mıdır ?
    7. Sünniler günde elli vakit namaz yerine beş vakit namaz kıldıkları için Hazreti Musa'ya şükran ve minnet borcu içerisinde midirler ?
    8. Tanrı, günlük elli vakit namazın insanlar için güç olduğunu Hazreti Musa olmasa anlamayacak mıydı ?
    4 hak mezhep içinde alevilik asla mezhep olamamıştır..Hak mezhep onayı kime ait????


    Bu alıntıya dayanak Hadis’i başka yerde de duydum. Ancak daha önceden okuduklarımdan bu hadisin uydurma olduğunu da biliyorum. Zira İslam dinine zarar vermek isteyen Yahudiler kendi Peygamberlerinin (Hz.Musa), Hz.Muhammet’ten daha üstün olduğunu kendilerine has kurnazlıkla bu şekil dile getirmişlerdir. Hadisi bana söyleyen kişiyi ise maalesef ikna edememiştim. Cehalet en zor yıkılan kaledir.
    Hadisin uydurma olduğunu söylüyorum ve 8 soru birden yanıtını bulmuş oluyor. Bu hadisin uydurma olması konusunda şu an için kaynak gösteremiyorum (Ali Şeraiti ya da Yaşar Nuri Öztürk’ün bir kitabında okumuşumdur).

    -F-
    Hz peygamberin naaşının işlemleri HZ ALİ tarafından yapılırken dışarda kılıç zoru biatlar yapılmaktadır.
    Daha sonra ise ilginç ama birbirine tezat 4 tane mezhep peydah olmuştur yine ilginçtir ki bu mezhepler kardeş kardeş geçinirler ve bunlara sünni mezhepleri denilir HAK MEZHEP...AMA TEZATTIRLAR TEZATLARI YAZDIM OKUYUN ANLAYIN DİYE...
    Alevilik din diyelim; derler ki delirdin mi? …
    Alevilik mezheptir diyelim; bu otorite kalkar derki ne mezhebi?...
    Alevilik Anadolu içinde güzel bir kültür çeşidi diyelim; …
    …bizim pişirdiğimiz yenmez,guslümüz sorgulanır,Alevilik bir kültürde olamaz böylelikle... Ve bu gibi insanlar genelde saygıdan bahsederler,hatta saygı duyuyorum derler!!!!
    Yahu ALLAH aşkına sünni olupta alevi biri ile ilk tanıştığınızda sorduğunuz veya içinizden geçen ilk soru nedir??? Bırakın şimdi burda sünniler oğlunun adını Ali koyarmış,Hüseyin koyarmış GİBİ SEVİMLİ CEVAPLAR VERMEYİ ALEVİLERİ BİZ ÇOK SEVERİZ DEMEYİ BIRAKIN.
    Sivas da Maraş da Çorum da katliamlar yapanlar, çıkarları için zalimden taraf olup da mazlumu ezenler, kadınlara ve çocuklara kötü davranan, işkence ya da tecavüz edenlerde sizce günümüzün Yezidleri değil midir?
    Bu sünni inançta kadın şeytandır beraber ibadet bile yapamazlar. Camilerde yerleri farklıdır kadınların. Sorarım namaz kılan sünni (erkek) arkadaşlar siz namaz kılarken neye yöneliyorsunuz? Diyelim önde veya arkada kadın olsa ne olur? Namazınız neden bozulur?
    Kadının başı ötülür ki erkeler bakıp tahrik olmasın günahtır
    Ben bunu dışardan hiç inanmayan biri olarak okusam örneğin kendime din arıyorum; ilk aklıma gelen şey şu olur ki, bu sünni erkekler uçkur peşinde ,gördüğü bir şeyden hemen tahrik olan hastalıklı tiplermiş.. kadınları kapatıp kendilerine engel olmaya çalışıyorlar..Kadın onlar için bir meta.Yolda yanında olamaz, ibadette olamaz, ama yatakta olur zaten onun için yaratılmıştır. Bu sayede de kapatılmalıdır ki kimseyi tahrik etmesin.Kadınlarda bu durumu kabul etmiş..Başıma türban takmazsam karşımdaki adam tahrik olur ve ben günah kazanırım.Camide arkamda erkek namaz kılarsa eğildikçe adam tahrik olur ben günah kazanırım.Diye sürekli ezilmiş günaha odaklanmış bir kadın topluluğu. diye düşünürüm siz ne düşünüyorsunuz?


    Aleviliğin din mi, mezhep mi, kültür mü olduğuna ilişkin kafanızdaki Sünni inancı dışa vurmuşsunuz. Daha önce de yazdım. Daha Aleviler kendilerinin hangi kategoriye dahil olduğunda uzlaşamamış.
    Mezhepler arasında çelişkiler varmış. Olmazsa zaten mezhepler olmaz. Basit bir şekilde anlatayım;
    Çağdaş Demokratik Sistemler dörde ayrılır.
    - Parlamenter Sistem (Türkiye),
    - Meclis Sistemi (Ombudsman) (İsviçre)
    - Yarı Başkanlık Sistemi (Fransa),
    - Başkanlık Sistemi (ABD)
    Bunların arasında çelişkiler vardır. Hatta başında temsili olsa bile Kraliçe bulunan İngiltere bile demokratik bir sistemdir.
    Şimdi soralım bunların hangisi demokrasi diye. Cevap hepsi.
    Şimdi aynı şekilde soralım bu dört mezhebin hangisi İslam’dır. Cevap hepsi.
    Bu mezheplerin hiçbirisi namaz kılmayın, oruç tutmayın vs demez. Sadece şekilde bir takım farklılıklar vardır. Bu farklar ise onları İslam dışına çıkarmaz.
    İbadet, kulun kul olduğu bilinci ile Allah’a yönelmesi amacı ile yaptığı her türlü meşru iştir. İbadetin en güzel olanı en temiz duygularla yapılanıdır. Allah ile arasına girecek düşünde bazındaki etkilerden dahi uzak olarak yapılabildiği ölçüde zevk verir. Kadın ile erkeğin beraber namaz kılmaması da bundandır. Şimdi bankalara bakın, hepsinde güvenlik var, kapıları kilitli, alarmlar var vs. Şimdi bütün vatandaşlar hırsız mı ki bu kadar tedbir alınıyor. Şimdi sizin mantığınızla ben olaya yaklaşsam bu ülkede herkes hırsız ki bu kadar tedbir alınmış mı demeliyim.
    Her dinin kendine has kuralları, tartışılamaz postülaları vardır. Hintliye ya arkadaş hiç ineğe tapılır mı, sen de hiç akıl yok mu denir mi? Alevi birisine kardeşim tavşan etini niye yemiyorsunuz, böyle saçmalık mı olur, denir mi? Denmez. Diyen ayıp etmiş olur.
    Evet, Aleviler tavşan eti yemez. İster adet gördüğü için olsun, ister Hz.Ali’nin atını ürküttüğü için olsun isterse Şamanlıktan kalma bir totem olsun, bunu sorgulamak, bundan dolayı insanları kınamak olmaz Eleştirme ya da kınama amaçlı olmadan konuştuğum bir Alevi dostum tavşanın totem olduğunu söylemişti). Aynı şekilde kadınla erkeğin bir arada namaz kılmamasına ilişkin dini hükümden dolayı da kınama ya da eleştirme olmaz. Olursa saçma olur.
    İslam’da kadın hor görülmez. İkinci sınıf değildir. Geldiği dönemi inceleyin. Hz.Peygamberin sünnetine bakın. Eve geldiğinde kızının elini öpen ve ona anne diyen devrimci bir Peygamber görürsünüz.
    Maraş, Çorum, Sivas olayları: Her biri ayrı bir facia. Bu olaylara iyi olmuş, oh olsun diyebilmek için insanın insanlığını kaybetmiş olması lazım. Olaylara ne kadar objektif bakabiliyorsunuz.
    Maraş olaylarının bir numaralı sanığı Ökkeş Şendiler (Kenger) beraat etmiştir. Olayın provokasyon olduğu açıktır. Nedense proveke olana bakıyoruz. Proveke eden bakan yok. Proveke ettireni ise rüyada bile tahayyül etmenin imkanı yok.
    Sivas olayları: Neden 35 ceset çıkan otelde 33 ölüden bahsediliyor. Başbağlar’da neyin intikamı alındı. Olaylar olurken Devlet neredeydi. BBP binasına geçerek kurtulanlardan haberiniz var mı? Varsa yoksa otel yakan yobazlar. Evet bu yobazlar var. Bu talihsiz olayları çıkaranlar var. Onların da onlara bu zemini hazırlayanların da Allah belasını versin.

    -G-
    … aleviliği bilmediğiniz gibi kendi mezhebinizide öğrenmediniz.Bu mezhepler nerden çıkmış? Nedir ne değildir? araştırmadınız.Şimdi ben bu 4 hak mezhebin KENDİ ARALARINDA Kİ tezatlarını yazınca da şaşırdınız ona açıklama yapmadınız beni KENDİNİZE GELİNİZ diye de ikaz ettiniz..

    Erdem’e demişsiniz ama kusura bakmayın ben üzerime alındım. Dört mezhepteki tezatları siz anlatınca şaşıran falan yok. Mezhepler arasında fark olduğunu çocuklar bile bilir. Fark olmasaydı zaten mezhep olmazdı.
    Mezhepler genel olarak Hadislere (Sünnetlere) dayanan görüş farklılığından kaynaklanmıştır. Tabiat boşluk kabul etmez. Doldurulur. İslam dünyası da Hz.Muhammet’in vefatı ile boşluğa düştü. Kimi dini kaygıdan, kimi iktidar mücadelesinden, kimi Müslüman olmayanların çabaları ile ayrılıklara gark oldu. Ayrılıklar daha çok kaza ve kader konusundan kaynaklandı. Ancak öyle oldu ki Allah aslında Hz.Ali’yi Peygamber yapmak istiyordu, yanlışlıkla Hz.Muhammete Peygamberlik geldi, aslında Hz.Ali Allah’tır (tövbe haşa) gibi bir çok görüş taraftar buldu.
    Bu duruma son vermek için yapılan çalışmalar ile 4 hezhep kabul edildi. Ancak bu hiçbir zaman sadece 4 mezhep vardır şeklinde algılanmadı. Şiilik, Caferilik, İsmaililik gibi birçok mezhep bir şekilde kendini korudu ve bugün de taraftarları vardır.

    -H-
    Bu bize zorunlu verilen din derslerinde öğretilendir….müfredata aleviliğide koyalım.EE görüş sünni zihniyet olunca kitaplara komik bir alevilik ilişti.
    -Alevilik Hz ALİ'Yİ sevenlerdir demekmiş vah vah
    -Hz Alinin; (peygamberin) hediyesi atıda "düldül" katır olmuş müfredatta..
    -Hacıbektaşi velide namaza, hacca davet eden biri olmuş.
    Kılıçla biatlar var.Saltanat için öldürün katli vaciptir diyilen emirler var.Pişirdikleri yenmez,kızları alınır ama kız verilmez,hatta kız verirseniz dinden çıkarsınız gibi açıklamalar var.
    …Bu sorular bu iğrenç ithamlar sünniler tarafından yapılan iftiralardır. Sİz sadece türbana takıldığınız ve türbanlılara saygı,özgürlük beklediğiniz için bunları anlamanız zor geliyor bana.


    Bu ülkenin din müfredatına karşı olan o kadar çok grup var ki. Aleviler karşı, İslamcılar karşı. Abdurrahman Dilipak’ın “Bu Din Benim Dinim Değil” kitabı tamamen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersine karşı yazılmış bir eleştiridir. Siz bize İslam ya da Alevilik yerine Sünnilik anlatılıyor derken onlar da İslam yerine Kemalizm anlatılıyor diyor. O nedenle sizi ve bunları aynı yerde kabul ediyorum.
    Kılıçla biatlar var. Evet her zaman, her yerde var.
    Saltanat için kardeş katli var (baba ve oğul katli de olmuştur).
    Pişirdikleri yenmez var. Evet var. Ama pişirdiklerini afiyetle yiyen de var.
    Kızları alınır ama kız verilmez var. Evet var. Ama Sünni kızı kabul etmeyen Alevi aileler de var.
    Mum söndü iftiraları var. Evet var. Adı üstünde iftira. Akıl sahibi her insan bunu iftira kabul ediyor. Yakında Yalçın Küçük’ün bir kitabı çıkacak. Mum Söndü’nün kaynağını bir de onun kitaplarından analiz etmeye çalışın. Bu iftiranın Alevilerle bir ilgisi olmadığını kabul ediyorum. Arada sırada bazı konuşmalarda duyuyorum da. Ama çok sert bir şekille bunun iftira olduğunu, görmedikleri bir şey hakkında böyle konuştukları için büyük günaha girdiklerini de anlatıyorum. Bana düşen görev budur.

    -I-
    Bir arkadaşım var kendi adı ALİ ve bu arkadaşım sünni ve Erzincan doğumlu,bir gün geldi dedi ki adımı değiştireceğim.. hayırdır dedim..ya kime adım Ali desem ve Erzincanlı olduğumu söylesem..ilk söz alevimisin? deniyor..sünni olduğumu söylediğimde ise haa bizdensin yani deniyor...yani anlayacağınız bir sünni Ali var,Bir alevi Ali var..Eğer ki alevi isen onlardan olmayan Alisin....
    Gelelim yezid kavramına;isim olarak değilde kullanıldığı manaya bakalım pek tabiki bu kavram; ne sünni kesimde ne alevi kesimde isim olarak kullanılmaz..Ama 6. islam halifesidir.
    Yezid;sizinde dediğiniz gibi aşşağılama kelimesi olarak kullanılır..
    Alevi dünyasında; babası olan Muaviyede bu aşşağılamadan nasibini almıştır ki sebebi;
    Çeşitli İslam Tarihi uzmanlarınca dile getirilen ve Muaviye’nin suçlanmasına yol açan davranışlarını şu şekilde sıralamak mümkündür:


    Adı Ali, Erzincan’lı. Demek ki potansiyel Alevi olduğu düşünülerek sorulmuş sen Alevi misin? Bunda ne var. Ben de aslen Artvinliyim dediğim de Gürcü müsün diyorlar. Niye rahatsız olayım ki bundan. İnsan isminden rahatsız olur mu? Anlayabilmiş değilim.
    Bu arada yaptığınız alıntı Yrd.Dç.Dr.Ali Yaman’a aittir (En azından bu alıntının kaynağını belirtmiş olsaydınız o kişinin emeğine de saygı göstermiş olurdunuz). Muaviye’ye neden sempati ile bakılmadığını açıklamış. Bu konu muhtemelen akademisyenler arasında da tartışılmıştır. Bazı hususları kabul etmesem de bu şekil ilmi bir yazıya (ki muhtemelen cevap hakkı kullanamayacaktır) buradan cevap vermek doğru olmayacaktır.

    Sayın Banu79, Sünniler, Alevileri böyle görüyor ya da onlar böyle bakıyor. Mezhepler çelişkilerle dolu vs yazacağınıza, size göre Alevilik nedir, ne değildir? yazarsanız daha şık olur diye düşünüyorum.

    İstemeden de olsa sizin ya da bir başkasının kalbini kırdıysam şimdiden özür dilerim.

    Kolay gelsin.

  10. #99
    Kayıt Tarihi
    Dec 2005
    Nerede
    rize, merkez, Turkey.
    İletiler
    205
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    Alıntı cognis rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Erdem53 korkak olmayın; kendi lügatınızı konuşturun... Prof. Dr. Ahmet İnam'ın bila tarihte yazdığı bu yazındaki geçen cümleleri basamak yapmayın... canınız hakaret etmek istedi ise karakterli olun,,, çalıntı cümlelerle karakter yapılmaz.
    ..............
    Üstelik "'namaz 5 vakit farz diye bas bas bağırırken kulağı seste, kendisi abdestte olacak'' cümlesini sanki tam da öyle yakalanmışçasına telaş ve maharetsiz yavuz hırsız marifetiyle 'ben miyim o, ha ben miyim o, yok yok benim' diye atlayan sizsiniz.
    Ne bileyim siz misiniz O? Hanginiz? Bana ne? Bana taahhüdde mi bulundunuz ki yok ben değilim diye hemen savunma ve saldırı geliştiriyorsunuz?

    Bir de kalkmış;
    Kod:
     'namaz 5 vakit farz diye bas bas bağırırken kulağı seste, kendisi abdestte olacak'' kendisini anca bu kadar özetleyebilir.
    demişsiniz. Açıkçası bu densizlikte değil edepsizlik artık...
    Siz adamın yazısını kitap gibi alıntılamışsınız basamak olmamışta, ben okumadığınızı ispatlayan bir cümle alıntılamışım, basamak olmuş...

    Siz insanların ibadetleriyle alakalı birşeyler saçmalayıp sonra da '' aa o sizmiydiniz, niye alındınız'' diyeceksiniz. Kendi ibadetleriniz size kalmış başkalarının ibadetlerine karışmayınız. Ha ben yazıyorum diyorsanız cevaplarına da katlanacaksınız. Ben istediğim saygısızlığı yaparım ama bana cevap veremezsiniz diyorsanız yanılıyorsunuz.

    İletiniz; belki biraz kaba olacak ama, laf salatasından başka birşey değil. Çoğunun ne anlama geldiğini de bilmediğiniz sözcükleri sıralayıp birşeyler anlatmaya çalışmışsınız ama nafile.. Siz en iyisi alıntı yapmaya, kopyalamaya devam edin. Kimsede size karışmasın. Peki sizi kendi halinize bırakalım. buyurunuz.. Meydan sizin..

    Densizlik ve edepsizlik yakıştırmalarınıza gelince; bu iki sözcüğü başkalarına yapıştıramayacak kadar kendinizde barındırmaktasınız. Lütfen edep sınırları içerisinde yazınız.

  11. #100
    Kayıt Tarihi
    Mar 2005
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Turkey.
    İletiler
    1.580
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?

    Kendilerini defaaten ikaz etmeme rağmen kişisel sataşmalarını hakaret ve sindirmeye kadar çıkaran bununlada yetinmeyip dinsel baskı uygulamaya çalışan erdem53 ve abdülmecid rumuzlu üyeler siteden uzaklaştırılmıştır.

+ Konuyu Yanıtla
10 / 10 Sayfa İlkİlk 12345678910

Bu sayfada bulunan kavramlar:

muhammed nurdoğan alevilik açılımı

Ziyad b. Ebih ve Büsr İbni Ertat’ın yaptıkları katliamlar ve zulümler

ziyad b. ebih ve büsr i

prof dr muhammed nur doğan alevilik

zulfi livaneli mehzepi

isra 78-79 hud 114 medeni ayetlerdir

Forum

Benzer Konular :

  1. X sebepten dolayı ( Fetö vs değil KHK değil ) memurluktan çıkarıldım. para iadesi istiyolar ama çalıştırdılar.
    X sebepten dolayı ( Fetö vs değil KHK değil ) memurluktan çıkarıldım. Çalıştığım kurumun teklifi bir alt ceza olan kademe ilerlemisinin...
    Yazan: kersoz Forum: Borçlar Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 03-10-2017, 20:55:00
  2. Ev değil dert aldık başımıza huzur istedik çok bişey değil
    arkadaşlar geçen yıl nisan ayında mütahitten inşaattan ev aldık .35 milyar peşin ödedik. yılbaşına kadar teslim alacaktık. yetişmedi dedi. sözleşmeye...
    Yazan: serpilg Forum: İcra ve İflas Hukuku
    Yanıt: 12
    Son İleti: 31-03-2015, 23:27:09
  3. Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü
    'Evetçi'ye sürpriz telefon Kılıçdaroğlu Sezen Aksu'yu telefonla aradı 'Evet' oyu vereceğini açıklayarak muhalefetin şimşeklerini üzerine...
    Yazan: çoban Forum: Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları
    Yanıt: 1
    Son İleti: 29-08-2010, 00:22:49
  4. Ağlarsa anam ağlar ardımdan, gerisi yalan ağlar
    Ey bu vatanın yüce evlatları.Hiç anlamıyorum amerika sahte bir idda yüzünden iki Ülkeyi işgal edip üçüncüsünede zemin hazırlıyor biz yıllardır 30.000...
    Yazan: adal3t Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 4
    Son İleti: 24-10-2007, 10:08:36
  5. Söz konusu vatansa gerisi teferruat
    Bir Papa öldü herkez papa oldu Bir Ermeni öldü herkez ermeni oldu 7 günde 35 şehit verdik hangisi türk oldu!!!!!! UYAN Türkiye Uyan Vatanı...
    Yazan: BEDİR71 Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 2
    Son İleti: 23-10-2007, 19:39:22

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.