+ Konuyu Yanıtla
25 / 25 Sayfa İlkİlk ... 51516171819202122232425
241 den 249´e kadar toplam 249 ileti bulundu.

Konu: Madde Madde Sağlık Kontrolü

Madde  Madde Sağlık Kontrolü Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #241
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Madde Madde Sağlık Kontrolü

    İşte kulak çınlamasının nedeni

    Kulak çınlaması sanıldığı kadar basit bir olay değil aksine ciddi hastalıkların habercisidir..

    Atatürk Üniversitesi (A.Ü) Kulak Burun Boğaz (KBB) Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Enver Altaş, toplumun yaklaşık yüzde 30'unda kulak çınlaması görüldüğünü, özellikle 40 yaş üzerindekilerde bu duruma daha sık rastlandığını söyledi.

    Kulak çınlamasının hastalık olmadığını belirten Altaş, “Kulak çınlaması bir hastalık değildir, çeşitli hastalıkların belirtisidir. Birçok hastalık kulak çınlaması şeklinde kendini gösterir. Kulak çınlaması, tümör ve damar hastalıklarının habercisi olabilir” dedi.

    Kulak çınlamasının uğultu, gürültü, ince bir ses, rüzgar sesi ya da nabız vuruşu şeklinde kendisini gösterdiğini kaydeden Altaş, “hayatı tehdit eden çınlamalar, genelde nabız vuruşu şeklindedir” diye konuştu.
    Kulak çınlamasının, objektif kulak çınlaması ve subjektif kulak çınlaması olarak iki gruba ayrıldığını aktaran Altaş, objektif çınlamada, hastayı muayene eden doktorun çınlama sesini duyduğunu belirterek, “objektif kulak çınlamaları,
    atar damar ve toplar damar arasındaki kısa bağlantılardaki hastalıkların, damar tümörlerinin belirtisi olabilir” dedi. Subjektif kulak çınlamalarında ise, çınlama sesini sadece hastanın kendisinin duyduğunu vurgulayan Altaş, “kulak çınlamalarının yüzde 90'ı subjektif çınlamadır. Subjektif kulak çınlamasında, kulakla ilgili çınlamaların yanında, kulak dışı sebepler de mevcuttur. Kulak dışı hastalıklar, yaşa bağlı olarak ortaya çıkar” şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Altaş, subjektif kulak çınlamaları olan hastaların kulaklarında kireçlenme, iç kulak tümörleri, kandaki yağ miktarında artış, guatr hastalıkları, diyabet, kansızlık, depresyon, psikolojik problemler, yüksek tansiyon gibi rahatsızlıkların olabileceğini anlattı.

    “KULAK ÇINLAMASINI CİDDİYE ALIN”

    Kulak çınlamalarının birçok hastalığın belirtisi olduğu için ciddiye alınması gerektiğinin altını çizen Altaş, “tümör ve damar hastalıklarının sebep olduğu kulak çınlamaları, hayatı tehdit edici olabilir. Bunun için kulak çınlamaları mutlaka ciddiye alınmalı. Kulak çınlaması olan hastalar, mutlaka muayene olmalı” dedi.

    İlaçların yüksek dozda kullanılmasının işitme kaybına neden olabileceğini belirten Prof. Dr. Altaş, kulak çınlaması görülen hastaların baş, boyun, kulak ve burun muayenesi olması gerektiğini söyledi.

    Hastanın teşhisi konduktan sonra kulakta kireçlenme, iç kulak tümör hastalıkları gibi durumlarda cerrahi uygulamanın mümkün olduğunu ifade eden Altaş, şöyle devam etti:

    “Kulak çınlaması görülen hastaya öncelikle psikolojik destek verilmelidir. Tümör ve damar problemlerinin dışında hayati bir tehlikesinin bulunmadığı hastaya anlatılmalıdır. İşitme sinirlerini kuvvetlendiren iç kulağın beslenmesini arttıran çeşitli ilaçlar kullanılmalıdır. Çınlama görülen hastalara aşırı yorgunluk, stres, uykusuzluk gibi vücudu genel anlamda etkileyen nedenlerden uzak durmaları önerilir.”

    Altaş, işitme kaybına neden olan kulak çınlamaları için maskeleme yönteminin kullanıldığını belirterek, “işitme kaybına neden olan kulak çınlamalarında, çınlamayı maskeleyen cihazlar, işitme cihazına eklenir ve hastaların bu çınlamayı duyması engellenir. Hastaların önemli bir kısmı bu yöntemden fayda görmektedir” diye konuştu.

    KBB Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Altaş, kulak çınlamasından şikayetçi hastaların koyu kahve, alkol ve sigaradan uzak durmalarını önerdi.

    (Hürriyet/ 13.10.2009)



    Hukuki NET Güncel Haber

    Madde  Madde Sağlık Kontrolü konulu yargıtay kararı ara
    Madde  Madde Sağlık Kontrolü konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #242
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Madde Madde Sağlık Kontrolü

    Ağrılara karşı alternatif bir yöntem Nöral terapi

    Ağrılar, varisler, selülitler, unutkanlık, uyku sorunları gibi birbirinden farklı rahatsızlıklara iyi geldiği söylenen bu tamamlayıcı tıp metodu, yaşlanmayı geciktirmeyi de hedefliyor.

    Ağrılarınızdan kısa sürede kurtulmak, bağışıklığınızı güçlendirmek, hatta vücudunuzdaki hastalıklar daha ortaya çıkmadan onları önlemek ister misiniz? Tamamlayıcı tıp ve antiaging kapsamında uygulanan nöral terapi size bunları vaat ediyor. Üstelik tonlarca ilaç kullanmak zorunda kalmadan... Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Gürsel Velioğlu, dünyada gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılan bu metodun, artık ülkemizde de rağbet gördüğünü söylüyor. Enjeksiyon yöntemiyle uygulanan yöntem kronik ağrılarda etkili.

    Vücudu dengeliyor
    1920'li yıllarda iki Alman doktor tarafından geliştirilen 'nöral terapi' sinir sistemi üzerine etki etme ve uyarma esasına dayanıyor. 1940'lardan sonra bilimsel bir metod olarak yaygınlaşmış. Peki terapi nasıl bir mantık üzerine kurulu? Her hastalığın temelinde sinir sistemindeki enerji düşmesi yatıyor. Yani önce sinir sisteminde hasar oluşuyor, sonra hastalık ortaya çıkıyor. Nöral terapi ile, işin ilk basamağı düzeltiliyor. Vücut, önündeki bu sinir sistemi engeli kalkınca, kendini daha kolay tedavi ediyor. Yöntemde hastalık ve belirlilerinden çok nedenlerine odaklanılıyor. Nöral terapi, bir 'düzenleme metodu', yani vücudun sorunlu olan noktalarının dengelenerek tedavi edilmesi demek. Rahatsızlıkların temelinde hastanın zorlanan sinir sistemindeki düzensizlik yatıyor. Bu düzensizlikler, farklı seanslarda tekrarlanan enjeksiyon tedavisiyle, yani iğne yapılarak dengeleniyor.

    Sinek ısırığı gibi
    Nöral terapi, bedenin tümüne uygulanabiliyor. Akut durumlarda bir-iki seans yeterli. Ortalama gerekli seans sayısı altı. Seans sayısı 10-12'ye kadar çıkabiliyor. Nöral terapi, acı veren bir uygulama değil. Pek çok hasta bu duyuyu 'sinek ısırığı' gibi tarif ediyor. Bilinen bir yan etkisi yok; ancak iyi eğitim almış ve tecrübeli hekimlerce yapılması gerekli.

    Hangi sorunlarda etkili?
    Migren, baş ağrısı, boyun-sırt-bel ağrıları, boyun ve bel fıtığı, kulak çınlaması, baş dönmeleri, unutkanlık, nevralji organik fonksiyon bozukluğu ve ağrıları, spor yaralanmaları, varis, selülit, uyku bozukluğu ve düzensizliğinde kullanılır. Diz, dirsek, omuz, ayak ve el bilekleri sorunları, kan ve lenf dolaşım sistemi rahatsızlıkları, hormonal düzensizlikler, tiroid ve yumurtalık sorunlarında etkili.

    (Milliyet/14.10.2009)

  4. #243
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Madde Madde Sağlık Kontrolü

    Bu test kalp krizi riskini ölçüyor!

    Kalp krizi hiç beklemediğiniz bir anda size de uğramaması için önceden tedbirinizi alabilir riski ortadan kaldırabilirsiniz.

    Tıptaki gelişmelere her yeni gün birisi eklenirken kalp hastalıkları da bu gelişmelerden nasibini alıyor. En tehlikeli sağlık sorunlarından biri olan kalp hastalıklarından korunmak, kalp krizi riskinizin ne kadar olduğunu öğrenmek ise artık bir testle mümkün. Maçka e-LAB Tıbbi Tahlil Laboratuvarı Direktörü Aytaç Keskineğe kalp krizi geçirme riskinizi öğrenebileceğiniz ve sadece 1 hafta 10 gün içinde sonuçlanan testler hakkında bilgi verdi.

    Kalp krizi geçirme riskinde genetik faktörün önemi nedir?
    Özellikle ailesinde kalp krizi daha sık görülen bireylerde kalp krizi ortaya çıkma riski daha yüksektir. Birinci derece akrabalar arasında erken yaşta kalp krizi görülmesi genetik riskin daha yüksek olduğunu gösterir. Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalara göre kişilerin DNA yapısı kalp krizi riskinde en belirleyici faktörler arasında bulunmaktadır. Kötü beslenme ve sigara alışkanlığı gibi damar sertliğini tetikleyen unsurların yanı sıra genetik faktörlerin de kalp krizinde belirleyici olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle genç yaşta görülen ve son derece ölümcül kalp krizleri buna dahil edilebilir. Genetik sebepleri bulmanın, kalp krizinden ölümleri azaltmak konusunda çok önemli bir adım olduğu düşünülerek bu konuyla ilgili pek çok araştırma yapılmaya başlanmıştır. Hemen her gün yazılı veya görsel basında gerek genç yaş, gerek orta yaş grubu insanlarda pıhtı atmasına bağlı olarak ortaya çıkan kalp krizi, felçler, inmeler hatta ani ölümler hakkında birçok haber yayınlanmaktadır. Bu hastaların bir kısmında bildiğimiz klasik risklerden hiçbiri bulunmadığı gibi yapılan laboratuvar analizleri ve radyolojik incelemeler sonucunda, damar sertliğini düşündürecek herhangi bir bulguya da rastlanmamıştır. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, bu grup hastalarda pıhtı oluşumuna karşı genetik bir yatkınlık olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yaklaşık 2 yıldır bu grup hastaları taramak ve saptamak amacıyla merkezimizde çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaların sonucunda ani pıhtı atmasına bağlı riskleri saptamak amacıyla 12 ayrı gende ortaya çıkan değişiklikleri araştıran bir panel oluşturduk. Bu sayede tek bir kan örneğinde kişilerde pıhtı oluşmasına veya pıhtı yıkılmasına ait genetik bozukluk olup olmadığı saptanabilmektedir. KGenRP (Kardiyo Genetik Risk Paneli) adı altında incelemeler yapılmaktadır.

    Kalp krizi geçirme riskinde genetik faktörün olup olmadığını öğrenmek için kişilere hangi testleri uyguluyorsunuz? Bu testlerin özelliklerini ve ortaya çıkan sonuçları anlatır mısınız?
    Merkezimizde Kardiyo Genetik Risk Paneli adı altında farklı genlerdeki varyasyonları incelemeye başladık. Bu profil içerisinde 12 gendeki varyasyonlar araştırılmaktadır. Bu testlerin bazıları vücudun pıhtı oluşturma hızını, bazıları pıhtıları eritebilme yeteneğini, bazısı ise pıhtı eritme hızını ölçmektedir. Buna göre vücudumuzda ani bir pıhtı oluşması riski bulunup bulunmadığı saptanabilmektedir.

    Bu testler kaç günde sonuçlanıyor?

    Oldukça ayrıntılı bir çalışma gerektiren bu panel yaklaşık 1 hafta 10 gün içerisinde sonuçlandırılıyor. Günün herhangi bir saatinde kan örneği verilerek bu testi yaptırtmak mümkün.
    Maçka e-LAB Tıbbi Tahlil Laboratuvarı Direktörü Aytaç Keskineğe


    “Ani pıhtı atması” ne demektir? Ani pıhtı atması için kimler risk altındadır?

    Uzun süre hareketsiz kalmaya bağlı olarak kan dolaşımı yavaşlar ve bunun sonucunda özellikle toplar damarlarda pıhtılar oluşmaya başlar. Bu pıhtılar bazen kan basıncının ani yükselmesine bağlı olarak bazen de hiçbir sebep bulunmadan bulunduğu yerden koparak, daha dar bir damarı tıkayarak, o damarın beslediği organda dolaşımın yok olmasına bağlı ciddi komplikasyonlar görülmesine yol açabilmektedir. Örneğin beyni besleyen damarlar felçlere, kalbi besleyen damarlar kalp krizlerine, akciğeri besleyen damarlar ise akciğerler embolisine sebep olabilmektedir. Genetik yatkınlığı olanlar, fazla kilosu olanlar, kolesterolleri yüksek olanlar, hareketsiz bir yaşam tarzı olanlar, uzun süreli yolculuk yapanlar, masa başı çalışanlar, büyük ameliyat geçirenler, kanser hastaları, doğum kontrol hapı kullananlar, gebeler ve daha önce derin ven trombozu geçirenler ani pıhtı atması için risk altındadır.

    Kalp krizi geçirmede genetik risk faktörlerinin görülme oranı belli midir?
    Bu oranın şimdilik %20-25 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Yapılan çalışmalarla yeni genlerin bulunmasıyla birlikte bu oranın daha da artacağı düşünülmektedir.

    Kalp krizi geçirme riskini öğrenmek için yaptığınız diğer testler hangileri?
    Maçka e-LAB Tıbbi Tahlil Laboratuvarı’nda, kalp krizi geçirme riskini öğrenmek için, Kardiyo Genetik Risk Paneli dışında, kolesteroller ve alt grupları, LDL kolesterol (kötü kolesterol) ve alt grupları, HDL Kolesterol (iyi kolesterol) ve alt grupları, Homosistein, Lp(a), Apo-proteinler testlerini uyguluyoruz.

    Kişilere kalp krizi geçirme risklerini öğrenmeleri için neler önerirsiniz?
    Doktorlarına danışarak gerekli testleri yaptırmalarını öneririm, özellikle ailelerinde erken yaşta kalp krizi hikayesi bulunanların gerekli testleri yaptırmak için doktorlarına danışmaları çok önemlidir.

    (Hürriyet/15.10.2009)

  5. #244
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Madde Madde Sağlık Kontrolü

    Kış aylarında bağışıklık sisteminizi güçlendirmenin yolları!

    Yazın sağlıklı kalmanın nasıl daha kolay olduğunu merak ettiniz mi? Grip mikropları yaz boyunca tatile mi çıkıyor? Ya da soğuk algınlığı virüsü yazın nereye gidiyor? Kışa göre yazın daha az hastalanmamızın bir dizi nedeni var.

    Bunlardan biri bağışıklık sisteminizin yazın daha güçlü olması. Peki kışın da güçlü bir bağışıklık sistemi için neler yapabiliriz?

    Ehow isimli internet sitesinde yer alan haberde, sağlıklı bir bağışıklık sistemi kurmak için bazı öneriler bulunuyor:

    1. D vitamini alın: En büyük D vitamini sentezleme kaynağımız güneş. Ancak kış aylarında kendini bize göstermeyen güneşten yeterince yararlanamayız. Son yapılan çalışmalar, D vitaminin bağışıklık sistemini desteklediğini ve günde 1,000-2,000 IU D vitamini takviyesi almamız gerektiğini gösterdi.

    2. Kaliteli takviye ilaçları: Keşke tükettiğimiz gıdalardan tüm ihtiyacımızı karşılayabilsek, ancak bu basit bir durum değil. Özellikle de bayram ve okul tatillerinde daha çok hazır gıdalar ve atıştırmalıklar ile besleniyoruz. Bu nedenle, bir doktora ya da eczacıya danışarak vücudumuz için gerekli kaliteli vitamin takviyeleri almalıyız.

    3. Sağlıklı düşün, pozitif kal: Sürekli hasta olduğundan şikayet eden bir arkadaşınız mı var? Cevabınız evetse, bir an önce o arkadaşınızdan uzaklaşın. Çünkü, insanın kendisini özellikle de kış mevsimi boyunca mutlu, sağlıklı ve fiziksel olarak güçlü hissetmesi bağışıklık sistemi açısından çok önemlidir.

    4. Sarımsak çiğneyin: Sarımsağın nefesinizi kötü kokutacağını düşünebilirsiniz. Ancak, sarımsak bağışıklık sisteminizi desteklemenin en kolay ve ucuz yollarından biridir. Sarımsak doğal olarak anti-viral etkiye sahiptir ve bir diş sarımsak bile yeterli olacaktır. Nefesinizin kokmasından endişe ediyorsanız, yedikten sonra dişlerinizi fırçalayabilirsiniz ya da biraz maydonoz çiğneyebilirsiniz.

    5. C vitamini alın: Grip mevsiminde vücudunuzun güçlü kalması ve hastalanmamak için günde 1-2 gram C vitamini alın.


    6. Şekeri azaltın: Şekeri seviyorsanız, kış aylarında içtiğiniz çaya, ıhlamura ya da sahlebe fazla şeker atmamaya çalışın. Çünkü araştırmalar, şekerin bağışıklık sistemi yanıtını yüzde 50 oranında düşürdüğünü gösteriyor. Şeker, vücudunuzun grip ya da soğukalgınlığı ile savaşmada kullandığı doğal yeteneğini azaltıyor, bu nedenle çok fazla şeker yemeden önce iki kez düşünün. Böylece, vücudunuz ve bel çevreniz size minnettar kalacak.

    (Zaman/17.10.2009)

  6. #245
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Madde Madde Sağlık Kontrolü

    Doğru beslenin, kanserden korunun!

    Kanserden korunmak için beslenmemizde nelere dikkat etmeli, hangi yiyecekleri ağırlıklı olarak tüketmeliyiz?

    Kanser, ülkemizde son yıllarda giderek artan ve ölüme neden olan hastalıklar arasında kalp damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer almakta. Ülkemizde yılda ortalama 135 bin civarında yeni kanser olgusunun ortaya çıktığı tahmin edilmektedir.

    Birçok insan kanser hastalığını kötü bir talih olarak nitelendirir ve çevresel nedenlerle geliştiğini düşünür. Memorial Hastanesi Dahiliye Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal, insanların yaşam biçimiyle ilgili özelliklerin ve alışkanlıkların çok büyük önem taşıdığının altını çiziyor. Yanlış beslenme alışkanlıkları, yetersiz fiziksel aktivite ve hareketsiz yaşam, sigara ve alkol kullanımı, güneş ışınlarına yoğun olarak maruz kalınması ve stres gibi etmenlerin kanserin oluşmasına neden olan başlıca faktörler olduğunu hatırlatıyor. Bu faktörlerden beslenme ile ilgili olan etmenler ortalama yüzde 35 oranında, sigara alışkanlığı ise yüzde 30 oranında kansere yol açmakta…

    Doğru beslenme programı ile kanser riskinizi azaltın
    Düşük kalorili diyetle beslenen kadınlarda östrojen hormon düzeylerinin azalmasına bağlı olarak meme kanseri olaylarında yüzde 25 gibi bir azalma görülmüştür. Beslenme şekli bazı proteinler (aromataz enzimi) üzerinden bazı hormonlarla (östrojen, testesteron, insülin ve glikokortikoidler) ilişkili olarak kanser oluşumunda etkili olmaktadır.

    Brokoli kanseri önleyici etkiye sahip
    Kanser oluşumunda genetik faktörler yanında çevresel faktörlerde önemli rol oynar. Çevresel faktörler bazı proteinler üzerinden etkili olur. Bazı besinler ve dengeli beslenme bu proteinlerin zararlı etkilerini azaltarak kanserin önlenmesi açısından yararlı olmaktadır. Kişiler arasında bu enzimlerin aktivitesi ve dağılımları açısından genetik farklılıklar vardır. İnsanlarda ortaya çıkan kanser yapıcı maddeler ilk olarak DNA’ya bağlanır ve mutasyona neden olur. Ortaya çıkan bu mutasyon kanser geliştirici genleri uyarırken, kanser önleyici genleri ise baskılamaktadır. Gen besin ilişkisi en iyi olarak kalın barsak kanserlerinde gösterilmiştir. Brokoli gibi sebzelerdeki bazı ürünler P450 gibi enzimleri etkilerini önleyerek kanser gelişimi üzerine önleyici etki gösterebilmektedirler.

    Balık, ceviz, fındık koruyucu kalkan görevi görür
    Omega 3 yağ asitleri kanser oluşum riskini azaltmalarının yanı sıra; birçok kanser türünün büyümesini de yavaşlatır. Tümör taşıyan farelerle yapılan deneylerde, diyetin EPA ve DHA ile desteklenmesi ile akciğer, kolon, meme ve prostat dahil çeşitli kanserlerin büyümesinin yavaşladığı gösterilmiştir. Ayrıca omega 3 yağ asitleri ilaç ve ışın gibi kanser tedavi metotlarının etkinliğini de artırmaktadır. Omega 3 yağ asitlerinin bir diğer olası yararı da kanser hastalığında görülen zayıflama, kas kaybı ve kaşeksiyi azaltması ve önlemesidir. Bu koruyucu ve tedavi edici etkileri nedeniyle diyette omega 3 yağ asitlerine daha çok yer verilmesi önerilmektedir. Bu amaçla haftada 2–3 kez ızgara veya buğulama olarak balık tüketilmesi, günde 2–3 adet ceviz içi veya 5–6 adet fındık tüketilmesi, yemeklerin pişirilmesinde soya veya kanola yağının da kullanılması, bol sebze ve meyve tüketilmesi ve kurubaklagiller ve kepekli ekmeğe mutlaka günlük beslenme planında yer verilmesi uygun olacaktır.

    Sebze ve meyvelerinizin rengi sarı- yeşil- turuncu olsun
    Kanserin önlenmesinde rol oynadığı düşünülen maddelerden keratinoidler sarı-yeşil ve turuncu sebze ve meyvelerde, isoflavinoidler soya proteininde, izotiyosiyanatlar brokolide, organosülfidler garlik ve zeytinde, terpenoidler ise turunçgillerin kabuklarında bulunur. Karotinoidlerin çoğu benzer yapısal özeliklere sahiptirler ve antioksidan özellikler gösterirler. Sarımsak, soğan, pırasa, lahana, brokoli, turp, fesleğen, nane, dereotu, rezene, kereviz, maydonoz, roka ve teredir. Bu bitkilerden yapraklı olanlar aynı zamanda karotenoidler, flavanoidler, E, C, B2 vitaminleri ve folik asit açısından zengindirler. Bu bitkileri tüketenlerde mide kanseri riski az tüketenlere göre %40 daha azdır. Brokoli, karnabahar, lahana gibi besinlerin kanser riskini azalttığı gösterilmiştir. Kanser önleyici etkileri içerdikleri glukozinat adı verilen moleküllere bağlanmıştır.

    Koyu yeşil, sarı, turuncu, kırmızı renkli sebze ve meyvelerde ise karotenoidler bulunmaktadır ve vücutta retinole dönüşerek A vitamini etkinliği gösterirler. Karotenlerin en iyi kaynakları, havuç, kayısı, yeşil sebzeler, domates, bal kabağı, portakal ve greyfurttur. Karotenoidler vücutta oluşan ve dışardan alınan kanser yapıcı öğeleri etkisizleştirerek kanserin oluşumunu önlerler. Karotenoidlerden biri olan likopen domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup akciğer, prostat, meme, sindirim sistemi, mesane, deri ve serviks kanseri riskini azaltmaktadır. Bununla birlikte bu vitaminin doğal kaynaklardan alınmasının akciğer kanserini önlediği, dışarıdan beta karoten desteğinin akciğer kanserinden korunmada etkili olmadığı gösterilmiştir. Buna ilaveten sigara içenlerde dışarıdan beta karoten desteğinin sakıncalı olabileceği ile ilgili veriler de vardır. Bu sebeple sigara içenlerin vitamin takviyesi almak yerine bol sebze ve meyve tüketmeleri önerilir.

    Flavonoidleri en çok içeren meyveler sırasıyla, kara üzüm, kiraz, ahududu, böğürtlen, elma, erik, çilek, beyaz üzüm, turunçgiller ve şeftalidir. Sebzelerden bezelye, soğan, domates, yeşil yapraklı sebzeler, soya fasulyesi ve patateste bulunur. İçeceklerden taze meyve suları, şarap, yeşil çay ve bitki çayları iyi birer flavonoid kaynağıdır.

    Kanserden Korunmada 10 Altın Kural

    Bitkisel kaynaklı yiyeceklere ağırlık verilmesi
    Her gün 5 porsiyon veya daha fazla sebze ve meyve tüketilmesi
    Ekmek, makarna, pirinç, baklagiller gibi bitkisel kaynaklı yiyeceklerin günlük alınması
    Özellikle hayvansal kaynaklı yağlı yiyeceklerden sakınma
    Et tüketiminin, özellikle yağlı et tüketiminin azaltılması
    Az yağlı yiyeceklerin seçilmesi
    Fiziksel olarak aktif olmak. Sağlıklı kiloya ulaşmak ve korumak
    Haftanın çoğu günü günde en az 30 dakika orta derecede aktif olmak
    İdeal kiloda kalınması
    Alkol kullanılıyorsa, alkol tüketiminin azaltılmasıdır.

    (Gazeteport/21.10.2009)

  7. #246
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Madde Madde Sağlık Kontrolü

    'Domuz gribine karşı bilinçsiz antiviral kullanmayın'

    EKMUD Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, mevcut antiviral ilaçların yeni grip virüslerine karşı etkili olduğunu, ancak bu ilaçların mutlaka sağlık personeli tarafından reçete edilmesi halinde kullanılması gerektiğini söyledi.

    Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlığı Derneği (EKMUD) Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, direnç geliştireceği için antivirallerle korunmanın birincil hedef olarak asla düşünülmemesi gerektiği uyarısında da bulundu.

    Sağlık Bakanlığı'nın Bilim Kurulu üyesi ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi de olan Usluer, dünyada domuz gribi salgınına yol açan A (H1N1) virüsünün mevsimsel gribe göre yüksek atak hızına ve özellikle 5-25 yaş arasındakilerde hızlı yayılıma sahip olduğunu söyledi.

    Domuz gribinin genel olarak hafif belirtilerle seyrettiğini, ancak bazı olgularda daha ağır bir seyir izleyebildiğini kaydeden Usluer, hastalık süresince ortaya çıkan istenmeyen gelişmeler (komplikasyon) nedeniyle hastaların hayatını kaybedebildiğini anlattı.

    Usluer, hastaların yüzde 15'inde grip ilişkili zatürre ve benzeri komplikasyonlar geliştiğini, yüzde 5'inin de yine bu komplikasyonlar nedeniyle hastaneye yatırıldığını belirtti.

    Salgın yapan domuz gribi virüsüne bağlı yüzde 0.1-0.2 oranında ölüm bildirildiğini kaydeden Usluer, ''Atak hızı özellikle genç ve risk faktörü taşımayanlarda daha yüksek. Kişilerin zemindeki hastalıkları ve bağışıklık sistemleri hastalığın seyrini önemli ölçüde belirliyor'' dedi.

    Prof. Dr. Usluer, mevsimsel gripte atak hızının yüzde 5-15 arasında değişmesine karşın, domuz gribinde bu atak hızının yüzde 30 olarak tanımlandığını ifade ederek, ''Hastalıkta kuluçka süresi 1-7 gün arasında değişiyor. Hastalar belirti ve bulguların ortaya çıkışından bir gün önce başlayarak 5-7 gün boyunca bulaştırıcı oluyor. Çocuklarda, yaşlılarda, kronik hastalığı olanlarda ve bağışıklık sistemi yetersiz kişilerde bu süre daha uzun olabiliyor'' şeklinde konuştu.

    ''EN GEÇ 48 SAATTE TEDAVİYE BAŞLANMALI''
    ''Mevcut antiviral ilaçların yeni grip virüslerine karşı etkili olmasının tedavide önemli bir avantaj olduğunu'' kaydeden Usluer, şunlara dikkati çekti:

    ''Ancak bu ilaçlar mutlaka sağlık personeli tarafından reçete edilirse kullanılmalıdır. Domuz gribine karşı oseltamivir ve zanamivir etken maddeli iki antiviral ilaç etkili, ancak virüs amantadin ve rimantadin isimli antivirallere karşı dirençli. Antiviral tedavi ile grip ilişkili istenmeyen durumların gelişmesi engellenebilir. İstenen etkinliğin sağlanabilmesi için bulgular ortaya
    çıktıktan sonra en geç 48 saat içinde tedaviye başlanmalıdır, ancak direnç geliştireceği için antivirallerle korunma birincil hedef olarak asla düşünülmemelidir. Yaygın ve kontrolsüz antiviral kullanımı, antivirallere direnci artıracaktır.''

    Domuz gribi aşısının güvenilirliği ve özellikle aşının içerdiği ''skualen'' maddesi ile ilgili tartışmalara da değinen Usluer, Türkiye'de adjuvan (aşının bağışıklık yapma gücünü artıran madde) olarak, ''skualen'' maddesini içeren H1N1 inaktif aşısının uygulanacağını belirtti.

    Usluer, ''Skualen bir çok aşıda kullanılan, deneyimin olduğu bir adjuvandır. Kayron firmasının 1997 yılında ürettiği, skualen içeren grip aşılarının, uygulanan 20 milyon dozunda ciddi bir yan etki görülmemiştir'' şeklinde konuştu.

    Türkiye'de domuz gribi aşısının Dünya Sağlık Örgütü'nün önerileri çerçevesinde risk gruplarına uygulanacağını hatırlatan Usluer, aşının eczanelerde satılmayacağını, sadece sağlık kuruluşları tarafından uygulanacağını söyledi.

    KORUNMA
    Usluer, domuz gribinden korunmak için el hijyenine dikkat etmek, kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunmaktan kaçınmak, hapşırırken ve öksürürken ağzı mendille kapatmak gerektiğini bildirdi.

    Hasta kişilerin maske kullanmalarını da öneren Usluer, ameliyathane tipi maskelerin korunmada yeterli olduğunu, özel koruyucu N95 tipi maskeye gerek bulunmadığını söyledi.

    (Gazeteport/24.10.2009)

  8. #247
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Madde Madde Sağlık Kontrolü

    İşte domuz gribinden koruyan besinler

    Domuz gribine yakalanmaktan korkuyorsanız bu besinleri tüketmeye dikkat edin...

    Domuz gribi aşısını beklerken hastalığa yakalanmaktan korkuyorsanız, bilim adamları aşıdan önce dikkat edilmesi gereken noktanın bağışıklık sistemini güçlü tutmak olduğuna dikkat çekti. Bunun yanında hastalığa yakalandığınız zaman virüsü yenebilmek için de en önemli önkoşul bu. İşte bağışıklık sistemini domuz gribine karşı güçlü tutmak için tüketmeniz gereken gıdalar:

    Kırmızı biber: Portakalda bulunan C vitamininin 2 katını içerir. C vitamini gribin etkisini yüzde 80 oranında azaltabilecek kadar güçlü bir silahtır.

    Yoğurt: İçinde bağırsaklarda mikroplarla savaşan yararlı bakteriler olan probiyotik bulunur. Böylece grip virüsü vücutta barınamaz.

    Yeşil çay: Bağışıklığı güçlendiren “epigallocatechin gallate” isimli kimyasalı içerir. Günde 3 fincan tavsiye ediliyor.

    Ginseng: ABD’li bilim adamları günde 2 tane 200mg’lık ginseng kökü kapsülü alan insanların grip riskinin yüzde 31 azaldığı belirlendi. Bağışıklığı harekete geçirir.

    Badem: Hastalıklarla savaşan antioksidan E vitamini bakımından zengindir. Gripten korunmak için her gün bir ara öğün olarak 24 tane badem yemeye çalışın.

    Taze patates: İçindeki “beta carote ”, gribe karşı koruma özelliğini verir. Vücutta A vitaminine çevriliyor ve grip tedavisinde önemli rol bir oynuyor.

    Tavuk suyuna çorba: Vücutta mukus üretimini artırarak gribin boğaz ağrısı ve öksürük gibi etkilerini yatıştırmaya yardımcı olur.

    Sarımsak: Sülfür maddesi grip sezonunda bu hastalığa yakalanma riskini 2.5 kat azaltıyor ve virüsü öldürme özelliği de bulunuyor. Taze sarımsak daha etkili.

    Zencefil: İçeriğinde doğal olarak bulunan “gingerol” maddesi, her türlü enfeksiyonu uzakta tutmaya yardımcı. Zencefil çayını tercih edebilirsiniz.

    Ceviz: Antioksidan selenyum soğuk algınlığı, grip ve kansere karşı koruma sağlar. İçindeki selenyum oranı diğer tüm gıdalardan 10 kat oranında daha fazladır.

    Turunçgiller: Önemli bir C vitamini kaynağıdır. Özellikle sigara kullanıyorsanız gribe yakalanma riski daha yüksek olduğu için bol bol C vitamini almanız gerekiyor.

    Bal: Doğal olarak antibakteriyel özelliklere sahiptir. Çaya ya da yoğurda katarak tüketirseniz etkisi daha da güçlü olur.

    Lahana: Ispanak ve lahana gibi koyu yeşil renkli yaprağa sahip sebzeler, bağışıklık sistemini gribe karşı güçlendiren D vitamini bakımından zengindir.

    Mantar: Beta-glucan isimli gribe karşı koruyan bir madde içerir. Bağışıklığın grip virüsünü tanımasını ve onu yok etmek için harekete geçmesini sağlar.

    Yulaf: Lif, E ve B vitamini ayrıca bağışıklık sistemini güçlendiren mineraller ve beta-glucan’lar bakımdan zengindir.

    Elma: Bilim adamları, düzenli olarak elma yiyen insanların gribe yakalanma riskinin azaldığını ortaya koydu. Günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 25’ini karşılar.

    Kırmızı et: Bağışıklık sistemini harekete geçirmek için kırmızı et tüketmek gerekiyor. Yetişkinlerin günde ortalama 40-60 gram et tüketmesi tavsiye ediliyor.

    Balık: Omega 3 tüketimini artırarak grip ve benzeri enfeksiyonları uzakta tutabilirsiniz. Haftada 2 porsiyon balık tüketilmeli.

    Soğan: Doğal antibiyotikler içerir. Bunun yanında gribe karşı bağışıklık sistemini güçlendiren “quercetin” isimli bir madde de bulundurur.

    (Hürriyet/27.10.2009)

  9. #248
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Madde Madde Sağlık Kontrolü

    29.Ekim Cumhuriyet bayramını kutlar umutlu yarınlar dilerim.


    Bayram tatilinde gribe dikkat!!


    Gripte çare sizsiniz!

    İşte gripten korunmada hayati önem taşıyan noktalar...

    Soğuk algınlığı ve grip mevsimi geldiği zaman, birçok insan şifa bulmak için ecza dolabına yönelenir, gerekli durumda tabii ki ilaç takviyesi önemlidir. Ancak ecza dolabı yanında mutfak dolabı ve buzdolabı da önemli bir savaşçıdır. Özellikle riskli grup olarak gördüğümüz çocuklar, hamileler ve yaşlılar için beslenme, bu dönemde daha da büyük önem kazanır.

    Bağışıklık sisteminin tüm sağlık durumundan etkilenmesi konusunda hiç şüphe yok. Ve ölçülü bir beslenme konusunda tüm dünya beslenme uzmanları birleşiyor. Renklerine göre sebze ve meyvelerde bulunan gıdalar, bağışıklık sisteminin fonksiyonunu destekleyen antioksidanlar olarak görev yapar. Harvard Tıp Fakültesi Beslenme Bölümü Yardımcı Direktörü Prof. Dr. George L. Blackburn, “Beslenmenin, bağışıklık sisteminde çok önemli bir yeri vardır. Bir veya daha fazla gerekli gıdanın eksikliği, bağışıklık sisteminin en üst derecede işlev görmesini engeller” diyor.

    Dengeli beslenme
    Ölçülü ve dengeli beslenmenin; gün içinde her besin grubundan yeterli miktarda almakla sağlandığını, böylece ihtiyacımız olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineralleri de alacağımızı artık biliyoruz. Bugünkü yazımda, bunun için ne yapmamız gerektiği üzerinde durarak, bu mevsimi daha sağlıklı geçirmeniz için size ışık tutmaya çalışacağım.

    Bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için özellikle antioksidan özelliği olan A, C ve E vitaminlerinden yeteri kadar almak gerekir. Bu vitaminler bağışıklık sistemimizi güçlendirerek tüm hastalıklara karşı daha dirençli olmamızı sağlar.
    Bu vitaminleri, ülkemizde bolca bulunan turunç-giller, havuç, brokoli, kabak, brüksel lahanası, karnabahar, mandalina, nar, maydanoz, roka, tere gibi sebze ve meyveleri tüketerek alabiliriz. Ancak sebzeleri haşlayıp suyunu dökmek veya aşırı pişirmek yerine çiğ tüketmek veya buharda pişirmek en doğrusudur.

    Taze sıkılmış meyve suları da vücudumuzun gribal enfeksiyonlara karşı korunmasında etkili olacaktır. Ancak faydalı diye günde iki bardak portakal su içerseniz, fark etmeden dört porsiyon meyve tüketirsiniz. Bu nedenle (eğer şişmanlamaya çalışmıyorsanız) bu meyveleri posası ile yemenizin, miktarı dengelemenize yardımcı olacağını hatırlatmak istiyorum.

    Soğuk günlerde asitli içecekler, yerine bitki çayları daha doğru bir seçim olacaktır.
    Yemeklerde veya öğün aralarında bol miktarda ve çeşitli renklerde salata yemek de bize bu vitaminleri sağlayacaktır.
    C vitamini kaybını önlemek için, salataların da meyve sularında olduğu gibi, yenmeden hemen önce hazırlanması daha doğrudur.

    Kış hüznüne karşı Omega 3
    Yorgunluk ve kış hüznüne karşı Omega 3 yağ asidi doğru seçimdir. Balık bunun için iyi bir kaynaktır, ceviz, keten tohumu, semizotunda da bulunur. Vitamin yetersizlikleri erken dönemlerde klinik belirti vermez bu nedenle eksikliğini geç fark ederiz. Ancak ruh halinizi ve motivasyonunuzu olumsuz yönde etkiler. B ve C vitaminleri ile folik asidin, demir, magnezyum, potasyum, selenyum ve çinkonun yorgunluk azaltıcı, enerji artrııcı etkilerinden yararlanmalısınız.

    Bağışıklık sistemini güçlendiren kış meyveleri

    Vücut direncini artırır
    Elma, içeriğindeki E ve C gibi antioksidan vitaminlerle bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı vücut direncini artırır. Lif ve flavanoidler ise sağlığın devamlılığı konusunda elmayı besin öğelerinin yıldızı yapar. Elmada bulunan çözünen ve çözünmeyen lifler toksik maddelerin dışkı ile atılmasını sağlayarak kansere karşı koruyucu aktivite gösterir. Çözünmeyen lif, LDL kolesterolü tutarak vücuttan dışarı yollarken, çözünen lif olan pektin ise karaciğerde üretilen LDL kolesterol miktarını azaltır.

    Serbest radikallerin korkulu rüyası Armut, içerdiği fosfor ve B vitaminiyle zihinsel yorgunluğu giderir. Çözünür lif sayesinde kolesterol seviyesini dengeler. Çözünmeyen lif ise bağırsakların düzgün çalışmasını sağlar. C vitamini ve bakır içeriği yüksektir. Tıpkı elma gibi armut da antioksidan etkisiyle vücudu serbest radikallere karşı korur. İyice yıkan-dıktan sonra kabukları ile tüketilmesi daha sağlıklıdır.

    Gribe karşı koruyucu etkili
    Antioksidan kapasitesi oldukça zengin olan nar önemli mik-tarda potasyum, lif, C ve A vitamini ve niasin içerir. Kış aylarında bağışıklık sistemini de güçlendirdiği için gribe karşı koruyucu olarak tüketilmesi gerekir. Kolesterolü düşürür, kalp sağlığını korur ve antioksidan içeriğinin gücü ile de kansere karşı koruyucu etki yaratır.

    Savunma mekanizmasına destek kuvvet
    Portakal özellikle içerdiği zengin C vitamini ile vücudun savunma mekanizmasını kuvvetlendirir. C vitamininin yanı sıra B vitamini, potasyum, kalsiyum, magnezyum da içerir. İçeriğindeki potasyum tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur. Ayrıca, içerdiği vitaminler ve antioksidanlar sayesinde de, kanın pıhtılaşmasını, mide ve pankreas kanserine karşı koruyucu etkilidir.

    Kan dolaşımını hızlandırır
    Mandalina, içerdiği zengin C vitaminiyle, bedenimizin hastalıklara karşı direnme gücünü artırır. Yüksek orandaki potasyum içeriğiyle yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur. Kalp hastalıklarına karşı iyi bir ilaçtır, kılcal damarlardaki kan dolaşımını hızlandırır.

    (Milliyet/28.10.2009)

  10. #249
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Madde Madde Sağlık Kontrolü

    Bu belirtiler hastalık habercisi

    Zaman zaman ‘yorgunum’, ya da ‘hafif bir rahatsızlık geçiriyorum’ diyerek geçiştirdiğiniz bu belirtiler, vücudunuz ile ilgili önemli sinyaller verip bazı hastalıklara işaret ediyor olabilir.


    Memorial Etiler Tıp Merkezi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Murat Görgülü, “Vücudumuzdaki hangi belirtiler, hangi hastalıkların habercisi olabilir?” sorusunun yanıtını verdi.

    İnsan vücudunun hastalıklara yanıtı, kişinin yapısı ve hastalığın çeşidine göre değişiklik gösterebilir. Ancak vücudumuzdaki bazı belirtilerin, ne gibi hastalıklardan kaynaklanabileceğini bilip, ona göre önlem almak önemlidir.

    Her gün herkesin sıklıkla karşılaştığı bazı vücut fonksiyonu değişiklikleri, farklı hastalıkların habercisi olabilir. Hastalığın ne olabileceği hakkında hem hastaya hem de hekime ön fikir veren bu bulgular değerlendirilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Aşağıda sıralanan bulgularda da görüleceği gibi bazı önemsiz gibi görünen şikayetler, ciddi hastalıkların habercisi olabileceği gibi sıradan durumlar da olabilir. Bu yüzden vücudumuzdaki hiçbir değişikliği göz ardı etmemeli ve konunun uzmanı bir hekime başvurulmalıdır.

    Hastalıkların bulundukları sistemlere göre bulgular şöyle sıralanabilir:

    Derideki değişiklikler:

    Ciltte ve göz aklarında sarılık: Hepatit A,B,C,D,E,F,G gibi çok çeşitli sarılık hastalığı yapan virüslerden, bazı genel hastalıklara neden olup beraberinde karaciğer tahribatına da neden olan virüslerden, bakteri cinsi mikroorganizmalardan, safra kanalında tıkanma yapacak taş tümör, apse gibi durumlardan, karaciğerinden ya da başka organlardan gelmiş tümörlerden ve pankreas tümörlerinden dolayı meydana gelebilir.

    Solukluk: Bu belirti en sık kansızlıkta gözlenir. Ayrıca kronik organ yetersizliği ve özellikle dolaşımın yavaşladığı kalp yetersizliğinde de gözlenebilir.

    Morarma (Siyanoz): Dolaşımda yeterli oksijen bulunmamasından kaynaklanır ve başlıca nedenleri kronik bronşit, amfizem gibi akciğer hastalıkları, polisitemi denilen kan fazlalığı, kalp yetersizliği ve kalp kapak hastalıklarıdır.

    Döküntüler: Cilt döküntüleri genellikle alerjik durumlarda ve kızamık, kızamıkçık, suçiçeği gibi döküntülü hastalıklarda görülür. Ayrıca kronik karaciğer rahatsızlıkları gibi durumlarda da özel cilt döküntüleri olabilir.

    Genel değişiklikler:

    Ateş: Vücut ısısının artması (37,2 üzerine çıkması) “Ateş” olarak değerlendirilir. En sıklıkla viral ve bakteriyel enfeksiyonlarda gözlenir. Daha az olarak da karaciğer, akciğer, pankreas tümörlerinde ve bazı romatizmal hastalıklarda gözlenir.

    Kilo kaybı: Yeterli gıda alınmaması durumları, hipertiroidi denilen tiroid bezinin fazla çalışması, kronik enfeksiyonlar, kanserler, ciddi kalp yetersizliği, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, bazı paraziter hastalıklar, kilo kaybına yol açabilir.

    Kilo alımı: Tiroid bezinin az çalışması, böbrek üstü bezi rahatsızlıkları, bazı seks hormonu bozuklukları ve fazla kalori alınımı kilo artışına yol açar.

    Halsizlik: En sık rastlanan halsizlik nedeni; stres, yetersiz ve kalitesiz uykudur. Ancak bu şartlar olmadan da bazı durumlarda birkaç günden fazla süren halsizlik görülebilmektedir. Bu durumda, enfeksiyon, bazı madde ve ilaç kullanımı, kronik viral hastalıklar (AIDS gibi) ve ek bulgular da değerlendirilerek tümöral oluşumlar araştırılabilir.

    Solunum sistemi bulguları:

    Öksürük: En sık rastlanan solunum sistemi bulgusudur. Sigara ve diğer tahriş edici maddelere karşı üst solunum yolu ya da akciğer enfeksiyonlarına, akciğer ve solunum yolları tümörlerine, mideden asitli suların gelip boğazı tahrişine (reflü), kalp yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bazı ilaçların yan etkisi olarak ve astım gibi solunum zorluğu yapan durumlarda da oluşabilir.

    Nefes darlığı: Hastanın aldığı nefesin kendine yetmemesidir. Sıklıkla kronik akciğer hastalıkları, kalp yetersizliği, kalp kapak hastalıkları, akciğer enfeksiyonları, astım krizleri, akciğer tüberkülozu-tümörleri ve ağır kansızlık durumlarında görülür.

    Balgamla ya da öksürükle ağızdan kan gelmesi (Hemoptizi): Sıklıkla akciğer tüberkülozu ve
    akciğer tümörlerinde gözlenir. Daha az olarak zatürree, bronşit gibi enfeksiyonlarda, yakıcı gaz ya da madde inhalasyonunda da görülebilir.

    Kalp ve damar sistemi bulguları:

    Göğüs ağrısı: Basit kas ağrısından, kalp krizine kadar geniş bir yelpaze çizer. Ayrıca akciğer enfeksiyonları, mide ve yemek borusu rahatsızlıkları da göğüs ağrısı yapabilir.

    Tansiyon düşmesi (Hipertansiyon): Özellikle su ve tuz kaybına bağlı olarak gelişir. Ayrıca ağır kalp yetersizliği, akut kalp krizi, alerjik reaksiyonlarda da gözlenebilmektedir.

    Geçici bilinç kaybı ve bayılma (Senkop): Kalp ritim bozuklukları, kana mikrop karışması, sara nöbetleri, kalp krizi gibi durumlarda gelişebilir.

    Dokularda aşırı sıvı birikimi (Ödem): En sık kalp yetersizliğinde görülür. Aşırı tuz alımı, uzun süre ayakta kalma ve varisler de bacaklarda ödem yapabilir. Ayrıca tiroid bezi rahatsızlıkları da ödeme yol açabilir. Karaciğer bozukluğu ya da alım azlığına bağlı kanda protein düşmesi de bir ödem nedenidir.

    Tansiyon yükselmesi (Hipertansiyon): Aşırı tuz alımı, ailesel yatkınlık, böbrek ve böbrek üstü bezi ve bazı hormonal bozukluklar tansiyonda yükselmeye yol açarlar.

    Mide ve bağırsak sistemi bulguları:

    Kabızlık: En sık görüleni “Alışkanlığa bağlı” (Habituel konstipasyon) kabızlıktır. Ancak bazı sistemik rahatsızlıklar, bağırsak sisteminde tıkanmaya yol açabilecek tümör, parazit, enfeksiyon durumları, kandaki sıvı ve elektrolit denge bozukluğu da kabızlık yapabilir.

    İshal: Sık ve sulu büyük abdest yapmaktır. En sıklıkla mikrobiktir ve kendiliğinden geçer, ancak bazı zehirlenme durumları, üre yüksekliği, bazı ilaçlar, parazitler ve sindirim sistemi tümörleri de uzayan ishale neden olabilir.

    Ağız yolu ile ya da makat görülen kanamalar: Ağız yolu ile olan kanama sıklıkla mide, yemek borusu ve on iki parmak bağırsağı kaynaklıdır. Makattan olan kanama ise ince ve kalın bağırsak kaynaklı olup, kanın rengine göre kanama düzeyi tespit edilebilir. Ülserler, ağır gastritler, enfeksiyonlar ve sindirim sistemi tümörleri kanama nedenidir.

    Yutma güçlüğü (Disfaji): Özellikle yemek borusu yanıkları ve tümörlerinde görülür.

    Karın ağrısı: Basit enterit, gastrit, mide bağırsak delinmesi gibi pek çok önemli sebep haricinde karın bölgesinde bulunan organların herhangi birindeki ufak bir rahatsızlık sebebiyle bile oluşabilmektedir.

    Karında şişlik: Gaz birikimi, şişmanlık, asit dediğimiz karın zarlarında sıvı birikimi, gebelik ve tümöral oluşumları akla getirmelidir.

    Boşaltım sistemi (böbrek ve idrar yolları) bulguları:

    Günlük çıkarılan idrar miktarının azalması (Oligüri): Sıvı alımı yetersizliği, böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği, bazı ilaçlarla ve maddelerle zehirlenme gibi pek çok sebepten oluşabilir.

    Günlük çıkarılan idrar miktarının çok fazla olması (Poliüri): Başlıca nedenleri sıvı alımı fazlalığı, kontrolsüz şeker hastalığı, erken dönem böbrek yetersizliği, idrar söktürücü ilaç kullanımıdır.

    İdrarın kanlı ve kırmızı renkte gelmesi (Hematüri): Böbrek ve idrar yolu taşları, enfeksiyonları, yaralanmaları, tümörleri ve nefrit denilen akut ya da kronik böbrek enfeksiyonlarında görülür.

    Yan ağrıları: Özellikle böbrek taşı ve enfeksiyonu durumlarında şiddetli yan sırt ağrıları oluşur.

    Kan ve lenf bezi sistemi bulguları:

    Kanama: Kendiliğinden ya da bir travma nedeniyle oluşan bir durumdur. Dokuda bütünlük bozulması ya da kanda pıhtılaşma faktörü eksikliğinden oluşabilir. Ayrıca kanda pıhtılaşma sağlayan trombosit eksikliği de kendiliğinden kanama nedeni olabilir.

    Lenf bezlerinde şişme: Özellikle boyun bölgesi, koltuk altı ve kasık bölgesinde bezeler halinde oluşur. Basit bölgesel enfeksiyonlar ile o bölgedeki romatizmal ve tümöral oluşumlar ile lenfoma denilen lenf bezi kanserine bağlı olabilir.

    Sinir sistemi bulguları:

    Baş ağrısı: En sık görüleni stres ve yorgunluğa bağlı gerilim tipi baş ağrısıdır. Migren, sinüzit ve boyun kireçlenmeleri de sık rastlanan baş ağrısı sebebidir. Ayrıca beyin zarı iltihabı, beyin iltihabı ve kafa içi organlardaki tümöral oluşumlar da gittikçe artan tarzda baş ağrısı yapar.

    Baş dönmesi: Sıklıkla iç kulak rahatsızlıklarından olur. Boyun fıtığı, kireçlenmesi, bazı ilaçlara veya enfeksiyonlara bağlı olarak da görülebilir.

    Bilinç değişikliği: Travma, kanda tuz ve sıvı dengesinin bozulması, yüksek ateş, beyin ve beyin zarı enfeksiyonlarında ani bilinç değişiklikleri olabilir. Yavaş gelişen bilinç değişikliklerinde demans ve kafa içi yer kaplayan kitle araştırılmalıdır. Nöbet geçirme de buna dahildir.

    Hormonal sistem bulguları:

    Adet görememe hali (Amenore): Gebelik, menopoz, hormonal bozukluklar, guatr rahatsızlığı, hormon etkili bazı ilaçların alımı, aşırı zayıflık, aşırı stres başlıca nedenleridir.

    Kadınlarda yüzün ve vücudun erkek tipi kıllanması (Hirsutizm): Böbrek üstü bezi rahatsızlıkları, bazı hormon etkili ilaçların alımı, beyine ya da yumurtalıklara bağlı hormon yetersizliklerinde görülür. Nadiren ailesel durumlarda da gözlenebilir.

    Saç dökülmesi (Alopesi): Bölgesel ya da geneldir. En sık görülme nedeni strestir, özellikle kadınlarda erkek tipi saç dökülmesi olması bazı hormonal rahatsızlıklardan dolayı olur.

    (Hürriyet/29.10.2009)

+ Konuyu Yanıtla
25 / 25 Sayfa İlkİlk ... 51516171819202122232425

Bu sayfada bulunan kavramlar:

karında gaz olmsının sebeplwr

https:www.hukuki.netshowthread.php4621-Madde-Madde-Saglik-Kontrolupage24

innersilence tablet prospektus

dusuktansiyonda nar suyu zararlimi

kapak zararmi.ru

scabies kakta olur mu

kedi güvesi sokması nasıl

kavun safra kesesi polibine zatarlimi

piercing yüz felci geçirmeye sebep olur mu

Forum

Benzer Konular :

  1. [YARGITAY HUKUK DAIRESI KARARI] Boşanma davalarında tazminat Medeni Kanun madde 4 ve Borçlar Kanunu madde 50 ve 51 gereğince belirlenmelidir
    YARGITAY 2. Hukuk Dairesi 2021/879 E., 2021/2390 K. MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma ...
    Yazan: Av.Feyz Pazarbaşı Forum: Aile hukuku mevzuatı
    Yanıt: 0
    Son İleti: 16-04-2021, 21:55:07
  2. 25.madde den çıkarıldım fakat yerel mahkeme geçerli (18 .madde) diyerek işe iade davamı red etti....
    Merhaba,Kolay gelsin... 31 mayıs 2012 tarihinde Özel bir Bankada çalışırken 25/II-e bendinden iş akdimi fesh ettiler...Önce yerel mahkeme...
    Yazan: gokmen.peker Forum: Bireysel İş Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 01-05-2014, 19:57:56
  3. Sağlık Yeteneği Yönetmeliği Madde 42 F-8 Hakkında
    TSK SYY madde 42/A F-8 kapsamına giren bir rahatsızlık uçucu sınıfa mensup personel için görevini yapmasına engel teşkil eder mi? SYY "Açıklamalar...
    Yazan: sniper13th Forum: Askerlik Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 16-09-2013, 00:20:25
  4. TSK sağlık yönetmeliği 42.madde hakkında
    merhaba nişanlım şu an askerde 3.ayını bitirdi hastanede senkop(vazovagal senkop) tanısı konuldu. madde 42 - a) 1. sebebi bulunamayan ve organik...
    Yazan: halide26 Forum: Askerlik Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 03-03-2011, 12:30:11
  5. Köy Kanunu Madde 13 ve Köy Yerleşme Alanı Uygulama Yönetmeliği Madde 15 Hakkında
    442 sayılı Köy Kanunu Ek Madde 13 - Köy tüzelkişiliği adına, köy yerleşme planına göre en çok 2000 m² olmak üzere tescil edilen parseller köyde...
    Yazan: jackal Forum: Gayrimenkul Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 22-10-2008, 13:47:34

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.