+ Konuyu Yanıtla
11 / 25 Sayfa İlkİlk 123456789101112131415161718192021 ... SonSon
101 den 110´e kadar toplam 249 ileti bulundu.

Konu: Madde Madde Sağlık Kontrolü

Madde  Madde Sağlık Kontrolü Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #101
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    Depresyonu yenebilirsiniz...

    Hurriyet/02.03.2009

    Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Aşkın, depresyonun cinsiyet, meslek, yaş ve gelir gözetmeksizin herkeste görülebileceğini ifade ederek, “Dikkat edilmesi gereken konu, depresyonun insanların hayatını mahveden önemli bir problem olmadığıdır” dedi.

    Prof. Dr. Rüstem Aşkın, depresyonun günlük yaşantıda sık rastlanan bir olay olduğunu belirtti.

    Her 20 kişiden birinin depresyona girme riski olduğunu ifade eden Aşkın, depresyonun yaşam olayları ve beyin kimyasında değişikliklerle ilişkili olarak ortaya çıkabileceğini, mutsuzluk, dikkat azalması, hayattan zevk almama ya da bedensel belirtilerle kendini gösterebileceğini kaydetti.

    Depresyonun zayıflık olarak algılanmaması gerektiğini vurgulayan Aşkın, “Depresyon cinsiyet, meslek, yaş ve gelir gözetmeksizin herkeste görülebilir. Kişi kontrolü dışında gerçekleşen birçok sebebe bağlı olarak mutsuz olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken konu, depresyonun insanların hayatını mahveden önemli bir problem olmadığıdır” diye konuştu.

    Aşkın, depresyonun üstesinden gelinebilir ve tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğuna dikkati çekerek, depresyonun genellikle önemli olaylarla açığa çıktığını ifade etti.

    Boşanma ya da ayrılık, iş kaybı veya maddi sıkıntılar ya da yaşlı insanların bir anda yalnız kalmalarının depresyon sebebi olabileceğini dile getiren Aşkın, “Bazı insanlar için hissettikleri durumun, görülebilir bir nedeni yoktur. Depresyonu harekete geçiren durum ne olursa olsun hiçbir olay depresyonun hafife alınmasını gerektirmez” şeklinde konuştu.

    Aşkın, depresyonlu hastaların ilaç ve konuşma terapileri ile tedavi edildiğini belirterek, eğer tedaviden dolayı hastanın normal aktivitelerinde zorlanma varsa veya hasta tedaviyi bırakmak istiyorsa doktora başvurması gerektiğini kaydetti.

    DEPRESYON TEDAVİSİNDE UYGUN SÜRE EN AZ 4-6 AYDIR

    Dünya Sağlık Örgütü'nün depresyon tedavisinin en az 4-6 ay sürdürülmesi gerektiğini tavsiye ettiğine işaret eden Aşkın, şöyle konuştu:
    “Depresyon tedavisi gören hasta, daha iyi olacağını düşünmelidir. Eğer hasta antidepresan alıyorsa ilk iki-üç hafta zor geçecektir. İlacın etkisini göstermesi zaman alsa da etkisini göstermeye başladıktan sonra ortaya çıkan fark anlaşılacaktır.”

    Depresyon tedavisinde kullanılan antidepresan ilaçların bağımlılık yapmadığını belirten Aşkın, doktorun, hastanın durumuna göre uygun ilacı yazacağını ifade etti.

    Aşkın, tedaviye devam etmenin iyileşme kaydetmede en önemli nokta olduğunu vurgulayarak, “Tedavinin birinci ayının sonunda kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Güne daha uyumlu başladığınızı ve depresyonun üstesinden geleceğinizi göreceksiniz. Önemli olan tedaviyi sürdürmeye devam etmeniz. Kendinizi iyi hissetmeye başladıktan sonra yeniden eski depresif duruma dönmemek açısından tedaviyi yarım bırakmamanız gerekir” diye konuştu.

    DEPRESYON BELİRTİLERİ

    Doktorun tedavi şeklini, hastalığın ciddiyeti, görülen semptomlar, hastalığın süresi, alınan diğer ilaçlar ve yaşam tarzına göre belirlediğini dile getiren Aşkın, depresyon belirtilerini şöyle sıraladı:

    “Bir türlü geçmeyen üzüntü ve rahatsızlık duygusu, hobileriniz ya da daha önce yapmaktan hoşlandığınız aktivitelerden aldığınız zevkte ya da ilginizde azalma, kilo ya da iştahta değişiklik. Uyumakta zorlanma, çok erken kalkma ya da aşırı uyuma gibi uyku bozuklukları, konsantrasyon yeteneğinde azalma, yorgunluk ya da enerji kaybı, hareketlerde yavaşlama, yaşam hakkında değersizlik, intihar veya ölüm düşünceleri depresyon belirtileri olabilir.”

    Prof. Dr. Aşkın, depresyonlu hastanın aile çevresinden destek almasının tedaviyi olumlu etkileyeceğini sözlerine ekledi.



    Hukuki NET Güncel Haber

    Madde  Madde Sağlık Kontrolü konulu yargıtay kararı ara
    Madde  Madde Sağlık Kontrolü konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #102
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    Ya Unutkanlık Değilse!

    Milliyet/04.03.2009

    Halk arasında çoğunlukla unutkanlıkla özdeşleşmiş olan Alzheimer, beyin hücrelerini yavaş ve ilerleyici bir şekilde harap eden bir hastalıktır.

    Alzheimer hafızayı ve düşünme, konuşma gibi zihinsel işlevleri etkilemekle birlikte, dalgınlık, ruh hali ve davranış değişiklikleri, entelektüel yetilerin kaybı, zaman ve mekan algısında bozukluklar gibi başka sorunlara da neden olabilir.

    Soyunup giyinme, yıkanma, tuvalete gitme gibi günlük ihtiyaçları karşılamak giderek zorlaşır ve hasta zamanla giderek başkalarına bağımlı hale gelir.
    Alzheimer hastalığı sağlığın genel olarak bozulmasına neden olan, ciddi morbidite ve mortaliteye yol açabilen bir hastalıktır.

    Alzheimer Hastalığının Nedenleri

    Alzheimer hastalığı ilerleyicidir ve nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak ileri yaş, birinci derece yakınlarda Alzheimer hastalığının varlığı, geçirilmiş kafa travması, diyabet ve yüksek tansiyon gibi damarsal hastalıkların varlığı Alzheimer hastalığına yakalanma riskini artırır.

    Alzheimer Hastalığında Tanının (teşhis) Önemi

    Erken tanı, bakımı üstlenen kişinin hastalıkla başa çıkmak için daha hazırlıklı olması ve nelerle karşılaşacağını önceden bilmesi açısından önemlidir.

    Hastalığın tanısı, kişinin fiziksel ve zihinsel durumunun muayenesinin yanı sıra doktor gözetiminde yakın bir akraba ya da arkadaşı aracılığıyla kişinin geçmişinin incelenmesi yoluyla konulur. Hafıza kaybına yol açabilecek diğer hastalıkları ya da koşulları elemek Alzheimer tanısı açısından çok önemlidir.

    Alzheimer Hastalığının Belirtileri

    Hastalığın başlangıcı sinsidir ve yıkım genellikle yavaştır. Belirtiler hastalığın evresine göre değişiklik göstermekle birlikte, Alzheimer hastalığının her insanı farklı biçimde etkilediği unutulmamalıdır.
    Ailenin fark edebileceği ilk işaretler yakın zamanda olmuş olayları hatırlamakta yaşanan problemler ve rutin, alışıldık işleri yapmakta görülen zorluklardır.

    Alzheimer hastalığının en sık rastlanan belirtileri şunlardır:

    • Günlük yaşam aktivitelerini etkileyen
    hafıza kaybı
    • Günlük yaşam aktivitelerini yapmakta güçlük
    • Konuşmayla ilgili güçlük
    • Zaman ve mekan karmaşası
    • Sık kullanılan eşyaların yerlerini değiştirme
    • Ruh hali, kişilik ve davranış değişiklikleri

    Tedavi
    Alzheimer hastalığından koruyan, hastalığın ilerlemesini kesin olarak durduran ya da unutkanlığı tümüyle düzelten bir tedavi olmamakla birlikte araştırmalar devam etmektedir.

    Günümüzde hastalığın ilerlemesini yavaşlatan ve belirtileri azaltan ilaçlar geliştirilmiştir. Duygusal ve davranışsal belirtiler üzerinde de yarar sağlayabilen bu tedaviler, günlük yaşam aktiviteleri dediğimiz, hastanın kendi başına yapabildiği işlerde de bir düzelme sağlayabilmektedir.

    Hastalığa eşlik eden ve hem hastanın durumunu ağırlaştıran hem de bakımını üstlenenlerin işlerini güçleştiren depresyon, aşırı sinirlilik, kaygı, dalgınlık ve uykusuzluk gibi sorunların tedavisi için kullanılan etkili birçok ilaç vardır.

    Hasta ve yakınlarının durumla baş etmelerine, hastalık ve tedavisiyle ilgili bilgi almalarına ve yaşam kalitelerini yükseltmeye yönelik destekleyici bakım da tedavinin önemli bir parçasıdır.

  4. #103
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    Bu sinsi hastalığa dikkat!

    Vatan/06.03.2009

    Hastalık ilerlediği zaman da çok geç kalınmış olur!

    Göz hastalıkları uzmanı Doç.Dr. Özlem Evren, glokom hastalığında erken tanının önemine işaret ederek "Hastalar başlarda görme duyularında bir kayıp hissetmedikleri için hastalığı fark etmez. Çünkü önce çevredeki görme alanı daralır, görme keskinliği zamanla azalır. Hastalık ilerlediği zaman da çok geç kalınmış olur" dedi.

    Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi göz hastalıkları uzmanı Evren, Dünya Glokom Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, glokomun, göz içi basınca bağlı olarak gelişen, görme sinirinin hasarı ve görme hücrelerinin kaybıyla sonuçlanan bir hastalık olduğunu bildirdi. Halk arasında "göz tansiyonu" olarak bilinen glokomun geriye dönüşümüolmayan körlük nedenleri arasında 2. sırada yer aldığını belirten Evren, hiçbirbelirti vermeden ilerlediği için "sinsi" bir hastalık olduğuna dikkati çekti. Evren, hastaların başlarda görme duyularında bir kayıp hissetmedikleri için hastalığı fark etmediklerini, önce çevredeki görme alanının daraldığını ve görme keskinliğinin zamanla azaldığını anlatarak, hastalık ilerlediği zaman da geç kalındığını söyledi. Glokomlu hastalarda görme kaybı meydana geldikten sonra bunun telafi edilemediğini, ancak tanı konulduktan sonra ilerleyişin durdurulabildiğini belirten Evren, hastalığın yeni doğan bebeklerden ileri yaşlardaki kişilere kadar herkeste görülebildiğini kaydetti. Evren, risk altındaki kişilerle ilgili şu bilgileri verdi:

    "Yaş, glokoma yakalanma açısından önemli bir risk faktörüdür. 40yaşından sonra göz içi basıncı normal seviyenin üzerine çıkmaya başlar. Göz içi basıncı yüksek olanlarda 5-10 yıl içinde glokom gelişme riski artar. Bu risk 60-65 yaş arasındakilerde 6 kat fazladır. 70-75 yaş arasındakilerde ise her 6 kişiden birinde görülür. Ailede glokom öyküsü varsa, glokoma yakalanma riski büyüktür. Ailesinde glokom hastası olanlarda risk 4-9 kat yüksektir. Şeker, yüksek tansiyon, kalp, migren, guatr hastaları, astım, alerjik rinit, romatizmal hastalıklar nedeniyle kortizon kullananlarla organ nakli, yüksek miyop ve hipermetrobu olanlar ve göz travması geçirenler de risk altındadır. Bu tür hastalığı bulunanlar göz hekimine gittiklerinde bu durumlarını anlatmalıdırlar."

    GÖZ TANSİYONU KONTROLÜ ERKEN TEŞHİSE YARDIMCI

    Risk grubundakilerin belirli aralıklarla kontrolden geçmelerinin hastalığın erken evrede yakalanmasını sağlayacağını anlatan Evren, "40 yaş üzerindekilerde yakın gözlük ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu kişiler bir gözdoktoruna başvurduklarında göz içi tansiyonuna bakılırsa, hastalığın erken teşhisi mümkün olabilir" dedi. Hastalarda ilaç ve damla tedavisi uygulandığını, bunların yaşam boyu kullanılmasının büyük önem taşıdığını bildiren Evren, "Hastalar bir süre sonrafaydası olmadığı kanısına kapılıp ilaçlarını bırakıyor. Oysa bu ilaçlar hastalığın geriye dönüşümünü sağlamıyor, ilerlemesini durduruyor. Bu nedenle mutlaka doktor gerekli gördüğü sürece ilaçlarını kullanmaları gerekir" uyarısını dile getirdi. Evren, yan etkisinden kurtulmak için hastaların damla uygulamasından sonra göz pınarlarını 1-2 dakika bastırmalarının faydası olacağını söyledi. Erken teşhis ve ilaçların düzenli kullanılması halinde glokomdan korkmakiçin hiç bir neden bulanmadığını vurgulayan Evren, ilaç tedavisinden yanıt alınmadığında cerrahi müdahaleye başvurulduğunu söyledi. Evren, cerrahi müdahaleden sonra 5-10 yıl süreyle göz içi basıncının normal seviyede tutulabildiğini anlattı. Görme kusurlarının giderilmesine yönelik lazer tedavisi görenlerinkornealarının incelmesinden dolayı göz tansiyonlarının düşük çıkabildiğini belirten Evren, bu kişilerin ileri yaşlardaki göz muayenelerinde bu durumu hekimlerine bildirmelerinin faydalı olacağını söyledi.

    ÇOCUKLARDA GÖZ TANSİYONU

    Göz tansiyonunun bebeklerde de görülebildiğini ifade eden Evren normalden büyük göze sahip, sulanma ve ışığa bakamama sorunları olan bebeklerde göz tansiyonundan şüphelenilmesi gerektiğini bildirdi. Evren, bu gibi rahatsızlıkların cerrahi müdahale gerektirdiğini kaydederek, göz tansiyonu olan ileri yaşlardaki çocuklarda ise teşhisin daha zorolduğunu söyledi. Evren, "Ailede herhangi bir çocukta göz tansiyonu varsa, diğerçocuklar için de aynı risk söz konusu olabilir. Bu nedenle böyle ailelerçocuklarını kontrol ettirmelidir" dedi.

  5. #104
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    İnternet bağımlılığı tedavi edilmeli...

    Hurriyet/08.03.2009

    İnternet ve teknoloji bağımlılarında sosyal fobi, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, depresyon, alkol ve madde bağımlılığı görülüyor.

    Bağımlılık artık tek boyutlu bir kavram değil... Değişen ve gelişen dünya hayatımıza yeni bağımlılıklarda getirdi. Bunların başında gündelik yaşamı, iş başarısını, evlilik hayatını, akademik başarıyı olumsuz etkileyen, kişiyi yalnız hale getiren teknoloji bağımlılığı geliyor. Sanal bir dünyaya hapsederek gerçek dünyadan koparan ve kişiyi küçük dünyasına hapseden teknoloji ve internet bağımlılığını NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi'nden psikiyatri uzmanı Dr. Hakan Erkaya ile konuştuk.

    -Bağımlılıklar arasında sanal bağımlılık sözü giderek yaygınlaştı. Nedir sanal bağımlılıklar? Bu kavram doğru bir kavram mıdır?
    Sanal ve bağımlılık kelimelerini yan yana getirip sözcük anlamları üzerinden düşündüğünüzde, aslında var olmayan fakat zihinde var olduğu farz edilen bir bağımlılık türünden bahsetmiş oluruz. Bu tanımlama ile kafa karışıklığının ötesine geçemeyiz. Var olmayan, zihinde tasarlanan, yani sanal olan bir bağımlılığın ne demek olduğu ile ilgili karmaşa yaşanabilir. Bu yüzden bu konuyu internet ve teknoloji bağımlılığı terimleri üzerinden tartışmayı daha doğru bulurum. Benim de tercihim budur.

    -O halde bağımlılıktan başlayalım.
    Bağımlılık genel olarak bir kişinin, bağımlı olduğu nesneden uzak kalamaması ve bu nesneye ulaşamadığında yoksunluk belirtileri göstermesi, arama davranışı içine girmesi ile tanımlanabilir.

    -Bağımlılık dendiğinde akla ilk alkol madde gelmekte değil mi?
    Evet… Bağımlılık kelimesi kullanıldığında birçok insanın aklına alkol ve madde kullanımına bağlı bağımlılık gelse de, bağımlılık kavramının kapsamı çok daha geniştir. Alkol ve uyuşturucuların vücuda alınması ile oluşan biyolojik bağımlılıkların yanında davranışsal boyutta insanı çok zorlayan aşırı ve riskli bir şekilde kumar oynama gibi durumlarda, bağımlılık kavramı içinde ele alınmaktadır.

    -Ayrıştırarak düşünmemiz gerektiğini söylüyorsunuz. Bilinen bağımlılık dışında davranış açısından da bağımlılıklar vardır mı diyorsunuz?
    Evet aynen öyle diyorum. Son yıllarda hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yerini alan internet, televizyon, cep telefonları, video oyunları ve aklınızın alabileceği bütün teknolojik ürünler diğer bağımlılık türlerinde olduğu gibi aslında, altında benzer biyolojik mekanizmaların yattığı düşünülen, davranışsal bir bağımlılığa doğru bizleri sürüklemeye başladı. Bunları da gözden kaçırmamalıyız.

    -Bunlarda da yoksunluk belirtileri söz konusu oluyor mu?
    Tabii. İnternet ve teknoloji bağımlılığı da aynen diğer bağımlılıklarda olduğu gibi kişinin kendi iradesi ile kontrol edemediği, kendini o davranışı yapmaktan alıkoyamadığı ve bağımlısı olduğu teknolojik ürüne ulaşamadığında yoksunluk yaşadığı bir durum olarak tanımlanabilir.

    -Burada ölçü nedir? Bir limit var mıdır? Artık hepimiz internet kullanıyoruz. Nereden sonra bağımlılık riski vardır?
    Bir insanın internete bağlı kalma süresi giderek artış gösteriyorsa, bağlı kaldığı süreyi kısıtlamaya çalıştığı halde bunu bir türlü başaramıyorsa, internet kullanımı azaltıldığında ya da kısıtlandığında sinirlilik, huzursuzluk gibi yoksunluk belirtileri oluşuyorsa, internete bağlı kalabilmek için aileye yada yakınlara yalan söyleme gibi davranışları oluyorsa, internette aşırı vakit geçirme nedeni ile okul, aile iş hayatı olumsuz şekilde etkilenmeye başlamışsa bağımlılıktan söz etmek gerekir.

    -Peki bağımlılık spektrumu içindeki yeri neresidir?
    İnternet ve teknoloji bağımlılığı son yıllarda bağımlılık spektrumu içinde klinik ilgi odağı olmaya başlamış yeni bir kavram olsa da, günlük psikiyatri pratiğinde sık karşılaştığımız bir sorun haline gelmeye başladı. Bu rahatsızlığın altında yatan mekanizmaların diğer bağımlılıklarla benzer olmasından dolayı bağımlılık türleri arasında geçişler ya da birliktelikler olabilmektedir. Kumar bağımlılığı olan bir kişinin internet üzerinden şans oyunlarına bağımlı hale gelmesi, ya da alkol bağımlılığı olan bir kişinin alkol ve oyun bağımlılığını beraber sergilemesi gibi.

    -İnternet bağımlılığı ile birlikte görülen ne gibi başka psikiyatrik sorunlardan söz edebiliriz?
    İnternet ve teknoloji bağımlılığı olan kişilerde sosyal fobi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, depresyon, alkol ve madde bağımlılığı gibi rahatsızlıkların daha sık gözlendiği bilinmektedir.

    -İnternet ve teknoloji bağımlılığı konusunu somutlaştıracak olursak bunun içine neleri alabiliriz?
    İlk önce internet bağımlılığından bahsetmek gerekir tabi ki. Fakat internetin öyle çok kullanım alanı var ki çok farklı alanlarda bağımlılığa neden olabiliyor.

    -Biraz somutlaştırmanız mümkün mü?
    Elbette… İnternet üzerinden sohbet bağımlılığı, internet üzerinden oynanan online oyunlar, internet üzerinden kumar, pornografik bağımlılık, başkalarının bilgisayarına girme, şifre kırma bağımlılığı, internet üzerinden alışveriş bağımlılığı, açık artırmalara katılma ve bu linkleri reddedememe, sürekli haber kanallarını gezme ve aşırı, gereksiz bilgi yüklenmesi bağımlılığı gibi çok farklı bir spektruma sahip. İnternet dışında, video oyunlarının başından kalkamamak, aşırı televizyon seyretmek, ihtiyacı olmadığı hatta maddi olanakları elvermediği halde sürekli teknolojik aletler satın alıp sürekli yenisini almaya çalışmak, bu konuda kendini engelleyememek gibi birçok alana yayılabiliyor.

    -İnternet bir bilgi okyanusu iken nasıl bir yaklaşım sonucu bağımlılığa dönüşüyor?
    Bütün bağımlılıkların arka planında haz alma tatmin olma ve aynı duyguyu tekrar yaşama isteği yatmaktadır. "İnternet bir bilgi okyanusu iken" yani iyi ve çok faydalı bir araçken nasıl zarar verebilir diyorsunuz. Bakın, zararlı olduğu genel kabul gören alkol sigara, uyuşturucular ve toplumlar tarafından kabul görmeyen aşırı şekilde kumar oynama gibi davranışlar, kontrol altına alınmaya hatta sınırlandırılmaya çalışılsa da tarihin her döneminde bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaya devam etmiştir. Yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olan bir nesnenin yaratacağı bağımlılığın boyutları açıkçası beni bir psikiyatri uzmanı olarak endişelendiriyor.

    -Tam olarak ne demek istiyorsunuz? Endişenizin temelinde ne var?
    Açayım. Bu cümlemin ardından yasakçı bir zihniyete sahip olduğum gibi bir yanlış anlaşılmaya mahal vermek istemem. Fakat okulda başarılı olsun, derslerinden geri kalmasın teknolojiyi takip etsin diyerek çocuklarına sınırsız teknolojik imkan sağlayan aileler bir süre sonra çocuklarını bilgisayar başından kaldıramamaktan yakınmaya başlayabiliyorlar. Tabi ki okul ve sosyal hayatla ilgilenmemeye başlama, işin ikincil sonucu.

    -Yani iyi bir düşünce ile yola çıkılsa bile sonuç bazen istenmeyen şekillerde olabiliyor. Öyle mi?
    Evet öyle. Bütün bağımlılıklar aslında hayatla yaşanan bir kısa devredir. Yani uyuşturucu veya alkol etkisindeki bir insan belli bir noktadan sonra diğer insanlara ihtiyaç duymamaya başlar. Madde etkisinde olduğu sürece yaşadığı hayal dünyasında kendi kendine yeterli ve rahat olduğu duygusunu yaşayarak tatmin olur. Gerçek yaşamdaki kendisini zorlayacak ilişkilerdense hayal dünyasında uyuşturucu etkisi ile yaşamak çok daha kolay ve caziptir. Gün geçtikçe gerçek hayattan uzaklaşırken bağımlısı olduğu madde ya da davranış kalıbı hayatının merkezine oturur.

    -Bu anlattığınız şeyler bir bakıma hayatı ıskalamak, kendine küçük bir dünya oluşturmak anlamına gelmez mi?
    Evet tamda bunu söylemeye çalışıyorum işte. Bir bağımlılık nesnesi olarak interneti düşünmenizi istiyorum. Herhangi bir yerdesiniz. Bir bilgisayar ekranının karşısında oturuyorsunuz. Önünüzde tuşlar, yani kontrol paneli. Hayatınızın kontrolü… Bütün güç sizde… Tek bir tuşla dünyanın istediğiniz yüzünü görebilirsiniz. Gerçek dünyada bir insanın ihtiyaç duyabileceği hemen her şeyi hatta daha fazlasını vaat eder. Televizyon gibi ilkelde değildir. Sadece sizi oyalamaz. Sizinle ilişkiye girer. Konuşursunuz, sohbet edersiniz, aşık olursunuz, alışveriş yaparsınız, kumar oynarsınız, bankaya gidersiniz, gezersiniz… Evin dışında gerçek insanların arasında ne yapıyorsanız o ekranın karşısında da her şeyi yapabilirsiniz. Hem de daha kolay bir yoldan. Ve sadece bir ekran size yetmeye başladığında hayatla da kısa devreniz başlamış demektir. Gerçek hayatı pas geçmeye başlarsınız.

    -Bağımlılık tanımlamasına girmesi için ne kadar zaman geçirmesi gerekir kişinin bilgisayar başında? Biraz daha netleştirmek mümkün mü?
    Burada asıl önemli olan bilgisayar başında ne kadar zaman geçirdiğinizden çok, işlevselliğinizi ve sosyal hayatınızı, ilişkilerinizi ne kadar etkilemeye başladığıdır. İnternet başından ayrılamadığınız ve vakit kaybettiğiniz için önemli bir çok işinizi ertelemeye başlamışsanız bağımlılıktan bahsetmek için yeterli bir süredir. Birçok bağımlının yemek yemek için bile bilgisayar başından ayrılmadığını, hatta aşırı hareketsizlikten bilgisayar başında hayatını kaybeden bağımlıların olduğunu da biliyoruz.

    -Bu bağımlılık kimleri daha çok etkisi altına almaktadır? Öncelik çocuk ergen mi, yetişkinler de mi?
    Özellikle ergenler en önemli risk grubunu oluştursa da aslında bütün yaş grupları risk altında. Her yaş grubundan vaka ile karşılaşabiliyoruz.

    -Bu bağımlılıkta biraz da yalnızlık, kimsesizlik, bir yere ait olmama duygusu rol oynamıyor mu?
    Tam orası işte işin püf noktası aslında… Sosyal ilişki kurma konusunda yetersizlik hisseden, yalnızlık yaşayan veya duygusal boşluk içinde olan bir çok insanın sığınağı ve umut kapısı olmaya başladı sohbet odaları… Buraya dikkat diyorum.

    -İnternete bağımlı olan kişi durumun farkında oluyor mu?
    Bütün bağımlılıklarda olduğu gibi ilk aşamalarda kişi durumunun farkında değildir. Fakat internet başında geçirilen süre artmaya başladıkça kişi fark etmese de öncelikle yakınları durumun farkına varırlar ve şikayetçi olmaya, uyarmaya başlarlar.

    -Bu sonuç veriyor mu? Kişi kabullenir mi?
    Yok maalesef. Bağımlılar genellikle durumlarını inkar etmeye eğilimlidirler. Kendilerini de normal sınırlarda kullandıkları konusunda telkin ederler. Zaman geçtikçe sosyal hayatları aksamaya ilişkileri bozulmaya başladıkça kişiler durumlarının farkına varmaya başlarlar fakat diğer bağımlılıklarda olduğu gibi gizli bir şekilde ya da bütün her şeyi reddetme riskini göze alarak davranış kalıplarına devam ederler.

    -Giderek çalışan kişilerden ev hanımlarında veya çalışmayanlara da kaydığı yönünde haberlere rastlıyoruz…
    Biraz öncede bahsettiğim gibi her yaş grubundan ve her sosyal statüdeki insanlarda bu durumla karşılaşabiliyoruz… Bütün gün evde yalnız oturan, sosyalleşme imkanı olmayan, eşi ile yaşadığı duygusal boşluğu çözümleyemeyen bazı ev hanımlarında da internete bir yönelim olabilmektedir. Bu kişiler heyecanla karışık bir suçluluk duygusu yaşarlar. Bazen bu tür internet ilişkileri aile içi şiddete veya boşanmalara neden olabiliyor.

    -Klinik olarak baktığımızda internet bağımlılığını sık görüyor musunuz?
    Evet. Son yıllarda sıklığı giderek artıyor. Özelliklede ergenler arasında hızlı bir artış var… Çocuklarını bilgisayar başından 10-15 saat boyunca kaldıramadıkları için acil servisi arayıp yardım isteyen aileler var.

    -İnternet bağımlısı olan kişiler ne gibi bedeller ödüyorlar?
    İnternet bağımlılığı insan hayatının bütün alanlarını olumsuz yönde etkiler. Bütün bağımlılıklarda olduğu gibi sadece sosyal ilişkileri bozmakla kalmaz insanın fiziksel sağlığını da uzun vadede etkilemeye başlar. Uzun süre oturmaya bağlı bel ve sırt ağrıları, görme bozuklukları, uyku düzeninde bozulma ve buna bağlı yorgunluk huzursuzluk, kan dolaşım bozuklukları, hatta emboliye bağlı ölümler bile olabilmektedir. İnternet bağımlılığının derecesi arttıkça kişinin internet başında geçirdiği sürede artmakta buna bağlı olarak sosyal hayat ve iş hayatı sekteye uğramaya başlamaktadır.

    -İnternet bağımlısı kişilerde kişilik değişimi yaşanıyor diyebilir miyiz? Takma isimler, kendini farklı cins ve kişi gösterme eğilimleri vs konusundaki düşünceleriniz nedir?
    İnternet ortamı aslında gerçek hayatın bir simülasyonu… Fakat gerçek hayatta yapamayacağınız birçok şeyi yapmanızı sağlayan büyülü, fantastik bir ortam. Evet haklısınız… Düşünün bir kere… İnternet üzerinden gerçekleşen bir sohbet ortamında istediğiniz yaşta istediğiniz meslekte istediğiniz özelliklerde bir insan olmayı deneyebilir, onu yaşatabilirsiniz. Sınırsız bir özgürlük duygusu veriyor bu durum birçok insana… Karşınızda kininde gerçek kimliğinden tam olarak haberdar olamama bilgisiyle beraber… Bir bakıma bir oyun gibi… Bu tür ilişkilerde insanlar genellikle normal hayattaki karakterlerine çok zıt davranışlarda bulunabiliyorlar. Sahte kimliklerinin verdiği güvenle açık saçık konuşmalar, küfürler, tehditler sıkça gözleniyor. Hatta gençler arasında "klavye erkekliği" denilen bir kavram bile kullanılmaya başlandı. Normal hayatta çekingen olan fakat ekran karşısında saldırganlaşan arkadaşlarına böyle hitap ediyorlar.

    -Cep telefonu ve bilgisayar dolayısıyla internetin kişileri sosyal izolasyona ittiği gözleniyor. Buna katılır mısınız ve bu kişiye neler kaybettirir?
    Evet., teknolojiyi nasıl ve ne kadar hayatınıza dahil ettiğiniz oldukça önemli bir konu. Yalnızlaşmaya başladığımız inkar edilemez bir gerçek. Yaşamın hızı arttıkça insanoğlunun kendinden beklentisi de artmaya başladı. Eskiden bir ayda gidemeyeceğiniz yolu beş altı saatte kat etmeye başladığınızda hayatla ilgili algınızda değişmeye başlıyor. Zaman ve mekan algılarımızın değişmeye başladığı bu çağda yaşamı öylesine hızlandırmaya başladık ki ilkokula giden çocuğun bile vakti kısıtlı. Sürekli koşuyoruz. Hal böyle olunca da kimsenin kimseye ne ayıracak vakti ne de enerjisi kalıyor. Fakat bir şekilde sosyalleşmemiz de lazım. Genlerimizde bu var. Bu karmaşa içinde bunun en kolay yolu yine sanal ilişkiler oluyor. Bu yüzyıldaki yaşam tarzımızın bizleri yalnızlaşmaya ve bağımlılığa doğru sürüklediğini düşünüyorum.

    -İnternet bağımlılığının kumarı teşvik ettiğini söyleyebilir miyiz? Sanal kumar ile servetini kaybedenlere rastlanıyor?
    Direk olarak internet bağımlılığının kumarı teşvik ettiğini söylemek çok doğru değil fakat, internet bağımlılığında da diğer bağımlılıklardaki benzer biyolojik mekanizmalar rol oynamaktadır. Yani herhangi bir maddeye ya da davranışa bağımlılık eğilimli olan insanlarda diğer bağımlılıkların ortaya çıkma ihtimali artacaktır. İnternet üzerinden kredi kartı ile kumar oynatan siteler kumar eğilimi olan kişiler için oldukça tehlikeli... Son dönemlerde internet üzerinden oynanan kumar oyunlarından kurtulamayan hastalardaki başvuruda geçmişe göre artmaya başladı.

    -Bazı ebeveynler çocukların derslerini etkiler diye eve internet bağlatmıyorlar. Bu korumacı davranış doğru mu?
    Evet, burada gerçek bir çelişki var. Bağımlılık yapan uyuşturucuları yasaklayabilirsiniz, kumarı sınırlayabilirsiniz fakat internet hakkında böyle bir şey mümkün mü? Yasaklamak ya da eve bilgisayar almamak tabi ki çözüm değil ayrıca önerilebilecek bir yöntemde değil.

    -Nasıl yaklaşılması sağlıklı olur?
    Bilgisayar ve internet tabi ki bizlerin hayatında olduğu gibi çocuklarında hayatında olacak. Burada bilgisayardan korkmak yerine çocuğun bilgisayarla olan ilişkisini düzenlemek, çocuğa keyif alacağı başka ilgi alanları kazandırmak en önemli stratejidir. Okul dışında çocukların severek yapacakları ve sosyalleşebilecekleri ortam sağlanmalı, bilgisayardan hoşlanıyor denilerek kendi haline bırakılmamalıdır. Çocuğun bilgisayarla ilişkisi bozulmaya ve bağımlı davranışı gelişmeye başladıktan sonra onu bu davranıştan uzaklaştırmaya çalışmak çok daha zordur. Yani bağımlılığın oluşmasını engellemek daha önemli…

    -Kişilerin internette kendini arama hastalığı da baş göstermiş sanırım? Bu durumu narsisistik bir davranış olarak görebilir miyiz?
    Tebrik ederim doğru tespit. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki birçok insan ne şekilde olursa olsun görünür olma çabası içinde. İsimleri, resimleri, videoları ne kadar dolaşımdaysa kendilerini o kadar iyi hissediyorlar. Narsisistik bir tatmin yaşıyorlar. Görünür olma ve gündemden düşmeme çabası eskiden sadece sanat çevrelerinde sık bir şekilde gözlenirken internetin hayatımıza girmesiyle bu durum toplumun bütün bireylerine yavaş yavaş bulaşmaya başladı.

    -İnternet bağımlılığının tedavisi gerekir mi?
    Mutlaka tedavi edilmesi gereken bir durum... Kişinin tüm sosyal hayatını ve işlevselliğini alt üst eden başlı başına bir rahatsızlık…

    -İlaç ile tedavi edilmeli yoksa psikoterapi mi öneriyorsunuz?
    Tedavide her iki seçenekte kullanılabilir. Birçok vakada ilaç ve psikoterapi aynı anda gerekiyor. Bağımlılık davranışının yarattığı uykusuzluk huzursuzluk, sosyal ilişkilerde bozulma ile gelişen sorunlara yönelik ilaç ve terapi desteği oldukça önemlidir. Burada temel strateji kişinin yaşam şeklini ve davranış kalıplarını değiştirmektir.

  6. #105
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    Duygusal stresi en aza indirin...

    Hurriyet/10.03.2009

    Ekonomik kriz ve seçim öncesi yaşananlar insanların ruh halini derinden etkiliyor. Bunun için duygusal stresi en aza indirin.

    Olaylara daha hoşgörülü, daha esnek bir bakış açısı ile bakmak, yaşamı, ilişkileri bir ölüm kalım sorunu olarak görmemek gerektiğini belirten Psikolog Gülgün Sharafat, "Günlerce, aylarca yaşanan anlık öfkelerin, acıların, üzüntülerin bedelini hastalıklarla ödemek istemiyorsak, yiyip içtiklerimize olduğu kadar ne düşündüğümüze, duygularımızı nasıl yönettiğimize de dikkat etmemiz gerekiyor" dedi.

    Pozitif Psikoloji uzmanı Gülgün Sharafat, günümüzde bir hastalık olarak değerlendirilen stresin aslında atalarımızın fiziksel tehlikelere karşı geliştirdiği otomatik bir savunma mekanizması olduğunu söyledi. Tehlike anında beynin savaşmaya ya da kaçmaya hazırlanmak amacıyla 'stres tepkisini' devreye soktuğunu kaydeden Sharafat, şunları söyledi:

    "Arkadan gelen acı bir fren sesiyle hızla kendimizi kaldırıma atarız ya da kulağımızın dibinde vınlayan ani bir sesle başımızı eğeriz. Bu hızlı tepkileri yaratan zihnimiz, duyularımız aracılığıyla tehlikeyi algılar ve beynimiz saniyeler içinde karar verirken, beden eşlik eder. Kalp atışlarımız hızlanır, göz bebeklerimiz büyür, kanımız hızla ihtiyaç olan bölgelere akar. Yalnızca fiziksel tehlikeler sırasında değil, yoğun bir acı ya da üzüntü, işte, evde bir gerginlik, sıkıntı gibi duygusal stres durumunda da bedenimiz aynı tepkileri verir. İşte, evde yaşanan ani bir gerginlik ya da hep süregelen halledemediğimiz her olay ve her durum bu tepkileri milyonlarca kez yaşamamızla sonuçlanır.

    Olaylara yüklediğimiz anlamlar, verdiğimiz önem, beklentilerimizin yüksekliği duygusal stresin gerçek kaynağıdır."

    NE YAPACAĞIZ?

    Duygusal stresi önlemek için pozitif düşünmemiz gerektiğini ifade eden Sharafat, "Hayattaki olayları, sizi mutsuz eden ekonomik krizi bir limon olarak düşünün. Eğer siz mermer olursanız, limon sizin üzerinizde beyaz leke bırakır. Tahta olursanız, parlatır. Pamuk olursanız, ıslatır. Şeker olursanız, o limondan limonata yapabilirsiniz" dedi.

    "Ne yaşadığınızın önemi yok, yaşadıklarınızla nasıl baş ettiğinizin önemi var" sloganını herkesin dikkate alması gerektiğini ifade eden Sharafat, "Ekonomik kriz nedeniyle her işini kaybeden intihar etmiyor. Kimi köyüne dönüyor, kimi herşeye sıfırdan başlayarak hayata yeniden atılma gücünü kendinde buluyor. Üstelik başarılı oluyor. Olayların önemini, bizim verdiğimiz değer belirliyor. Yani bu hayatın sonu diyorsanız, doğru o zaman hayatın sonu. Kriz benim sonum diyenler maalesef yok oluyor. Ama kriz varoluşun bir süreci diyenler kalıyor" diye konuştu.

    Son araştırmaların beyin hücrelerinin çalışmasına yöneldiğini kaydeden Sharafat, şunları söyledi:

    "Bir limona bakan herkesin ağzı sulanır. Bunu sağlayan beyin hücrelerini biliyoruz. Ama bir insana 'limonu hayal et' dediğinizde o kişinin ağzı yine sulanır. Çünkü aynı hücreler çalışır. Bir başka örnek, kanser hastası olan bir insan ölmekten korkar. Ama hiçbir rahatsızlığı olmayan bir insan da ölmekten korkar. Bakın yine aynı hücreler çalışır. Yani beyin için farketmez. Bu nedenle pozitif düşünün. Olaylara daha hoşgörülü, daha esnek bir bakış açısı ile bakmak, yaşamı, ilişkileri bir ölüm kalım sorunu olarak görmemekten geçiyor. Günlerce, aylarca yaşanan anlık öfkelerin, acıların, üzüntülerin bedelini hastalıklarla ödemek istemiyorsak, yiyip içtiklerimize olduğu kadar ne düşündüğümüze, duygularımızı nasıl yönettiğimize de dikkat etmemiz gerekiyor."

  7. #106
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    Tuz: Doğal antidepresan

    Hurriyet/13.03.2009

    Tuzun fazlasının zararlı olduğunu bilmeyen yok. Uzmanlara göre tuz bağımlılık yapıyor.

    Ama bilimadamlarına göre insanlar bu gerçeği bilseler de kendilerini mutlu ettiği için, yediklerine daha fazlasını koymaya meyilli olabilir.

    ABD'deki Iowa Üniversitesi'nden araştırmacıların, Psikoloji ve Davranış dergisinde yayımlanan raporunda, tuzun doğal bir antidepresan olabileceği görüşüne yer verildi.

    Fareler üzerinde yapılan deneylerde tuz eksikliğinin, hayvanları normalde yapmaktan hoşlandıkları aktivitelerden uzak durmaya yöneltmiş ki bu depresyona bir işareti olarak yorumlanan bir durum.

    Bununla beraber uzmanlar, aşırı tuz tüketiminin yüksek tansiyona yol açtığı konusunda uyarıyor.

    İnsan vücudunun sodyuma - kloridle beraber tuzu oluşturan kimyasal - ihtiyacı bulunuyor, ancak aşırı tüketimi kan basıncının yükselmesine yol açıyor, bu da kalp krizi sebeplerinin başında geliyor.

    İngiltere'de Gıda Standartları Kurumu, ortalama bir yetişkinin günde 6 gramdan fazla tuz tüketmemesi gerektiğini söylüyor.

    Tüketim miktarının düşmekte olduğu ancak İngiltere'de günlük ortalama tuz tüketiminin 8,6 gram olduğu belirtiliyor. Bu miktarın dörtte üçü hazır gıdalardan geliyor. Gıda Standartları Kurumu geçtiğimiz günlerde daha sağlıklı beslenilmesi yolundaki çağrılarını yinelemişti.

    Bu bulgular ayrıca bağımsız uzmanlardan oluşan bir panelin raporunu da destekliyor.

    Rapor, ünlü şeflerin yağ oranı yüksek tariflerle ülkedeki obezite salgınına katkıda bulundukları yolunda uyarılar içeriyordu.

    Araştırmayı yürüten psikolog Kim Johnson, tuzun bağımlılık yaratabilecek bir madde olduğuna da dikkat çekiyor.

    Bağımlılığın işaretlerinden biri bir maddenin zararlı olduğunu bile bile kullanma eğilimi olarak açıklanıyor - tuza bağımlı insanlar da bu maddenin tüketimini azaltmaları gerektiğini bilseler de düşük tuz içeren yiyecekleri sıkıcı buldukları için tuzlu gıdalar tüketmeye devam ediyorlar.

  8. #107
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    Ellerinizdeki tehlike...

    Milliyet/14.03.2009

    Güvenli gıda, besleyici değerini kaybetmemiş, fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik açıdan her türlü bozulma ve bulaşmaya yol açan etkenden arındırılarak tüketime uygun hale getirilmiş, temiz, bozulmamış besinlerdir. Gıda güvenliğini sağlamak için;

    - Kişisel hijyen
    - Besin hijyeni
    - Yiyecek içecekle ilgili alanlar ve araç-gereç hijyeni ile ilgili kurallara mutlaka uyulmalıdır.

    El yıkamanın önemi

    Ellerin yıkanması besinlerin hazırlama süresince besin kaynaklı hastalıkların oluşmasındaki anahtar noktalardan biridir.

    Eller ne zaman yıkanmalıdır?
    - Elleri kirli gördüğünüz zaman
    - Yemek hazırlamadan ve yemek yemeden önce
    - İşe başlamadan önce
    - Temizlik yaptıktan sonra
    - Tuvaleti kullandıktan sonra
    - Yemek yedikten sonra
    - Sigara içtikten sonra
    - Para elledikten sonra
    - Bozulmuş gıda ve çöplere dokunduktan sonra
    - Kimyasal madde kullandıktan sonra
    - Saçlarınızı taradıktan veya elledikten sonra
    - Para veya kredi kartı alışverişinden sonra
    - Dışarıdan eve geldiğinizde
    - Hasta kişilere dokunmadan önce ve sonra
    - Burnunuzu temizledikten sonra
    - Kedi, köpek ve diğer tüm hayvanları elledikten sonra
    - Çiğ et, tavuk, balık ve yumurta gibi hayvansal besinlere dokunduktan sonra hemen eller akan su altında sabunla yıkanmalıdır. Çiğ hayvansal besinlerde milyonlarca mikrop bulunur.

    En doğru el yıkama şekli nasıldır?
    1. Ellerinizi akan, ılık suyla ıslatın. Islak ellerinizi sabunla iyice köpürtün.
    2. Ellerinizin her noktasını (avuç içi, parmak araları, bilekler) iyice ovalayın.
    3. Ellerinizin her noktasının sabunla iyice temizlendiğinden emin olun. İyi el yıkama işlemi sabunla 20’ye kadar sayarak gerçekleşir.
    4. Ellerinizi yıkadıktan sonra iyice durulayın.
    5. Yıkama işleminden sonra ellerinizi temiz bir havlu veya kağıt havlu ile iyice kurulayın.
    Bakterilerin üreme için neme ihtiyacı vardır. Bu yüzden kurulamadığınız elinizde gerçek bir temizlik tam olarak sağlanmış olmaz. Mutlaka elinizi temiz havlu veya kağıtla kurulayın. Üzerinize silmek daha fazla kirlenmeye sebep olur unutmayın.

    Bakteri nedir?
    Bakteri çıplak gözle görülmeyen, ufak canlı organizmalardır. Ancak mikroskopla görülebilirler. Bakteriler her yerde bulunabilir, her yerde yaşayabilirler (besinlerin çoğunda, derinizin üstünde, tırnaklarınızda, her türlü yüzey ve hayvan üstünde). Bakterilerin üremesi için 5 ile 63°C arası en tehlikeli bölgedir. Zararlı olan bakterilere patojen bakteriler denir. Patojenik bakterilerin gıdalara bulaştığını koklayarak veya tadarak anlayamayız. Bu nedenle gıda güvenliğine çok dikkat edilmelidir.

    Bakteri nasıl ürer?
    Bakterilerin üremesi için 4 temel etmen vardır;
    1. Yeterli süre
    2. Yeterli sıcaklık
    3. Yeterli asidite (pH)
    4. Yeterli nem
    Bu koşullar yerine geldiğinde dakikada binlerce bakteri çoğalabilir. Mutfak bu yüzden tehlikelidir çünkü besin, nem, sıcaklık koşulları her zaman mevcuttur. Evde tezgâhların üzeri, kurulama bezleri, el yıkama kuralları, yemeklerin pişirme ve saklama sıcaklığı çok basit görünen ama sağlığı tehdit edebilen önemli detaylardır.

    Balıkyağı ve astımlı bebek ilişkisinde yeni bir araştırma!
    Rahim içi ortam ve anne adayının beslenme şekli ceninin astım riskini artırabiliyor. Yapılan bir araştırmada hamile kadınlar üç gruba ayrılarak bir gruba balık yağı, bir gruba zeytinyağı, bir gruba ise plasebo (beden üzerine etkisi olmayan) verildi.

    Sonuçlar balık yağı verilen annelerin çocuklarında astım görülme oranının zeytinyağı verilenlere göre daha az olduğunu ortaya koydu. Zeytinyağı verilen anneler ile plasebo verilenlerin çocuklarında ise astım riski açısından bir farka rastlanmadı. Hamileliği sırasında supleman şeklinde balık yağı alındığında astım görülme riski en aza iniyor. Diyetle yeterli omega 3 alamıyorsanız dışarıdan tablet olarak takviye yapabilirsiniz.

  9. #108
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    Gribe sarımsak, kansere zencefil

    15.03.2009/Gazeteport

    Uludağ Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mihriban Korukluoğlu, son yıllarda antimikrobiyal özellikler taşıyan baharat ve tıbbi bitkilerin üretimlerinin arttığını söyledi.

    Dünya üzerinde 750 bin ile 1 milyon arasında bitki türünün bulunduğunun tahmin edildiğini belirten Korukluoğlu, ''Bunlardan yaklaşık 10 bini gıda olarak kullanılırken, 13 bininin ise tıbbi tedaviye destek amaçlı kullanıldığı düşünülmektedir'' dedi.

    Bitkilerden ekstreler hazırlanarak ilaç olarak kullanılmasının Çin'de M.Ö 2700 yıllarına kadar uzandığını belirten Korukluoğlu, Anadolu halkının yabani bitkileri ilaç olarak kullanışının ise Hititler'e kadar dayandığını anlattı.

    Son 10 yılda tedavi amaçlı bitki satışlarındaki artışın fazla olduğunu dile getiren Korukluoğlu, sadece ABD'de bitkisel ürünlerin satışının 15 milyar dolara yaklaştığını bildirdi.

    Türkiye'de halen tedavi amaçlı kullanılan 1500'ün üzerinde bitki olduğunu ifade eden Korukluoğlu, şu bilgileri verdi: ''Sarmısağın antimikrobiyal özelliği eskiden bu yana bilinmektedir. 7 bin yıl önce Mısır piramitlerinin yapımında çalışanların sağlıklarını korumaları için her gün sarımsak verildiği bilinmektedir. Orta çağda salgın hastalıklardan korunma amacıyla kullanılan sarmısağın, ezilerek 2. Dünya Savaşı'nda Rus askerlerinin yaralarına konması bu ürünün tarihi hakkında önemli bilgiler vermektedir. Antimikrobiyal, antiviral ve antiparazit etkisi bulunan sarmısağın, nezle, grip, boğaz ağrısı ve burun iltihabına iyi geldiği bilinmektedir.''

    Özellikle kekiğin halk arasında çoklukla etli yemeklerde lezzet verici olarak kullanıldığını belirten Mihriban Korukluoğlu, bu ürünün gıda bozucu mikroorganizmalara karşı da güçlü bir katkı maddesi olduğunu söyledi.

    Adaçayı ve karanfilin özellikle boğaz ağrısına neden olan virüsler ile enfeksiyonların ve ağız içindeki zararlı mikroorganizmaların gelişmesinin engellenmesinde yararlanılan çok önemli iki baharat olduğunu anlatan Korukluoğlu, şunları kaydetti: ''Zencefilin ise antibakteriyel, antioksidatif, antiviral ve antitümör etkisi bulunuyor. Antitümör etkisi kansere karşı koruyuculuğunu gösteriyor. Antiviral ise virüs kaynaklı hastalıklara karşı iyi geldiğini ortaya koyuyor. Ancak baharat ve tıbbi bitkilerin etki mekanizmaları birbirinden farklıdır. Özellikle herhangi bir ilaçla olası olumsuz etkileşimin olmaması için dikkatli ve kontrollü kullanılması gerektiği unutulmamalıdır.''
    A.A

  10. #109
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    Uzun ömür için 10 altın kural

    Bugun/16.03.2009

    Sağlıklı yaşam ve uzun ömür için uzmanlar 10 altın kuralı açıkladı.Yemek ayırmamak, egzersiz yapmak, solaryumdan uzak durmak kanser gibi ölümcül hastalıkları engelliyor...

    Sigara kullanmak, hareketsizlik ve düzensiz beslenme alışanlığı birçok hastalığı beraberinde getiriyor. Özellikle kalp hastalıkları, yüksek kan basıncı, şeker hastalıkları, yüksek kolesterol, şişmanlık, safra kesesi hastalıkları, bazı kanser türleri beslenme tarzıyla yakından ilişkili hastalıkların başında geliyor.

    Anadolu Sağlık Merkezi Tıbbi Hizmetler Direktörü Prof. Dr. Metin Çakmakçı, alınacak birkaç önlemle sağlıklı yaşamanın mümkün olduğunu kaydetti. Çakmakçı, "Sağlıklı bir yaşam için önce alışkanlıklarımızı gözden geçirmek gerekiyor. Masum görünen bazı alışkanlıklar sağlığı olumsuz yönde etkileyebilir. Alışkanlıkların değiştirilmesi sayesinde ölümcül olabilecek kanser, kalp, akciğer gibi önemli hastalıklar önlenebilir" dedi. İşte sağlıklı yaşamanın 10 kuralı.

    1 BESiNLERi AYIRMAYIN

    Her besin grubunun içerdiği besin öğelerinin, bir başka deyişle karbonhidratların, proteinlerin, yağların, vitamin ve minerallerin ölçüsü farklılık gösteriyor. Yeterli ve dengeli beslenebilme için her gruptan belirli oranda alınması gerekiyor.

    2 HAFTADA 3 KEZ SPOR

    Egzersiz yapmak yüksek kan basıncı, diyabet, osteoporoz, felç ve sırt hasarlarını azaltıyor. Haftada üç kez, 45 - 60 dakika egzersiz yapılmalı. Eğer düzenli egzersiz yapılırsa kişi kendini daha iyi hissedecek ve kilosunu kontrol altında tutabilecektir.

    3 CiNSEL YAŞAM

    Kişinin ve eşinin cinsel yolla bulaşan bir hastalığı yoksa, tek eşli ise güvende demektir. Prezervatif kullanmak cinsel yolla bulaşan hastalıkları önlemede etkilidir. Risk taşıdığını düşünenlerin, kontrol için hekimiyle görüşmesi doğru olur.

    4 SOLARYUM UYARISI

    Kanser tiplerinden en yaygını deri kanseridir. Güneşe altında kalma ile deri kanseri arasında bağlantı bulunuyor. Bu nedenle, güneş ışınlarının en zararlı olduğu saatlerde güneşe çıkılmamalıdır. Eğer herhangi bir nedenle güneş altında kalınacaksa, mutlaka koruyucu giysi giyilmeli, şapka takılmalı ve koruyucu ürünlerden uygun olanı kullanılmalıdır.

    5 PROSTAT KONTROLÜ

    Erkeklerin prostatlarını belirli aralıklarla kontrol ettirmeleri lazım. Özellikle 50 yaş ve üzerindeki erkekler muhakkak doktora gitmeli.

    6 KANSERE DiKKAT

    Kadınların 20'li yaşların başından itibaren meme kontrolü yaptırması gerekiyor. Böylelikle kanserin erken teşhis edilmesi mümkün oluyor. Kadınlar için bir diğer önemli kanser türü de rahim kanseri. Her kadın belirli periyodlarda jinekolojik muayenelerini yaptırmalı.

    Doğru gıdalar tüketilmeli


    7 SEBZE VE MEYVE

    Lifli besinlerden uzak durulması gerekiyor. Bunun yerine sebze ve meyve tüketimine ağırlık verilmeli.

    8 AŞI iÇiN YAŞ SINIRI YOK

    Belli bir yaşa geldikten sonra aşı olmak gerekli. Hepatit B aşısı için yaş sınırı yok. Her yaştaki kişiye mutlaka yapılmalıdır. Yetişkinlerin, tetanos ve difteriyi tetikleyici nedenlere karşı 10 yılda bir aşıya gereksinimleri vardır. 65 yaş ve üstünde olanların ya da risk altında olanların grip aşısı olması gerekir.

    9 A’DAN Z’YE MUAYENE OLUN

    Kişinin sağlık durumu yıldan yıla değişiklik gösterebilir. Bu yüzden mutlaka her yıl A'dan Z'ye kontrolden geçmeye özen gösterilmeli.

    10 TÜTÜNDEN UZAK DURUN

    Sigara içmek en tehlikeli alışkanlıkların başında geliyor. Önlenebilir hastalıklara en çok sigara neden oluyor. Bu yüzden sigarayım hayatınızdan tamamen çıkarmanız lazım.

  11. #110
    Kayıt Tarihi
    Nov 2008
    Nerede
    Brüksel
    İletiler
    959
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 16 madde de sağlık kontrolü

    Yiyeceklerdeki kimyasallara karşı en kolay önlem...

    Bugun/17.03.2009

    Yediğiniz meyve ve sebzeler üzerinde kalıntı bırakan kimyasallardan korunmanın en basit yolu...Kimyasal ilaçların baklagillerin ve meyvelerin kabuk kısmında yoğun bulunabildiği, bu nedenle kuru baklagillerin bekletme sularının mutlaka dökülmesi, meyvelerin ise kabuklarının soyularak yenmesi önerildi.

    Türkiye Diyetisyenler Derneği Başkanı Prof. Dr. Yasemin Beyhan gıdaların vitamin değerlerinin azalmaması ve kalitelerinin korunabilmesi için sebzelerin pişirilmeye yakın zamanda köklerinden ayıklandıktan sonra bütün halde yıkanması gerektiğini belirtti. Beyhan şunları söyledi:, ''Sebzeler bol akan suyun altında iyice yıkandıktan sonra büyük doğranıp sıcak pişirme ortamına atılmalı. Kesinlikle bir gün öncesinden suda bekletilmemeli.

    SUYUNU DÖKÜN, KABUĞUNU SOYUN

    Bekletme suyu kesinlikle dökülmeli. Çünkü, eskiden suda eriyen vitaminlerin kaybolmaması için bekletme suyunun yemekte kullanılmasını öneriyorduk. Ancak son yıllarda kimyasal ilaçlar gıdaların üretim aşamasında sık kullanıldığı için özellikle gıdaların kabuk kısmına yakın yerlerde kalıntılar yoğunlaşıyor. Bu yüzden suyu dökülmeli. Aynı şekilde meyveler de soyularak yenilmeli.''

+ Konuyu Yanıtla
11 / 25 Sayfa İlkİlk 123456789101112131415161718192021 ... SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

karında gaz olmsının sebeplwr

https:www.hukuki.netshowthread.php4621-Madde-Madde-Saglik-Kontrolupage24

innersilence tablet prospektus

dusuktansiyonda nar suyu zararlimi

kapak zararmi.ru

scabies kakta olur mu

kedi güvesi sokması nasıl

kavun safra kesesi polibine zatarlimi

piercing yüz felci geçirmeye sebep olur mu

Forum

Benzer Konular :

  1. [YARGITAY HUKUK DAIRESI KARARI] Boşanma davalarında tazminat Medeni Kanun madde 4 ve Borçlar Kanunu madde 50 ve 51 gereğince belirlenmelidir
    YARGITAY 2. Hukuk Dairesi 2021/879 E., 2021/2390 K. MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma ...
    Yazan: Av.Feyz Pazarbaşı Forum: Aile hukuku mevzuatı
    Yanıt: 0
    Son İleti: 16-04-2021, 21:55:07
  2. 25.madde den çıkarıldım fakat yerel mahkeme geçerli (18 .madde) diyerek işe iade davamı red etti....
    Merhaba,Kolay gelsin... 31 mayıs 2012 tarihinde Özel bir Bankada çalışırken 25/II-e bendinden iş akdimi fesh ettiler...Önce yerel mahkeme...
    Yazan: gokmen.peker Forum: Bireysel İş Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 01-05-2014, 19:57:56
  3. Sağlık Yeteneği Yönetmeliği Madde 42 F-8 Hakkında
    TSK SYY madde 42/A F-8 kapsamına giren bir rahatsızlık uçucu sınıfa mensup personel için görevini yapmasına engel teşkil eder mi? SYY "Açıklamalar...
    Yazan: sniper13th Forum: Askerlik Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 16-09-2013, 00:20:25
  4. TSK sağlık yönetmeliği 42.madde hakkında
    merhaba nişanlım şu an askerde 3.ayını bitirdi hastanede senkop(vazovagal senkop) tanısı konuldu. madde 42 - a) 1. sebebi bulunamayan ve organik...
    Yazan: halide26 Forum: Askerlik Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 03-03-2011, 12:30:11
  5. Köy Kanunu Madde 13 ve Köy Yerleşme Alanı Uygulama Yönetmeliği Madde 15 Hakkında
    442 sayılı Köy Kanunu Ek Madde 13 - Köy tüzelkişiliği adına, köy yerleşme planına göre en çok 2000 m² olmak üzere tescil edilen parseller köyde...
    Yazan: jackal Forum: Gayrimenkul Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 22-10-2008, 13:47:34

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.