+ Konuyu Yanıtla
4 / 52 Sayfa İlkİlk 1234567891011121314243444 ... SonSon
31 den 40´e kadar toplam 518 ileti bulundu.

Konu: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

N'olacak Bu CHP'nin Hali? Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #31
    Kayıt Tarihi
    Dec 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    427
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Atatürk ve Milliyetçilik


    Sizde benim gibi bir insansınız, bana hükmetme imtiyazını size kim veriyor*

    İnsanlık tarihinin dönüm noktası bu soru ile başlar. İnsan aklı hakimiyeti, siyasi iktidar, emretme-boyun eğme problemlerini bu soruyla çözmeye başlamıştır. Fransız ihtilali bu düşüncenin eseri, bir bakıma da zaferi olmuştur. Hakimiyet tacı, kıral'ın başından alınmış, millet'in başına konmuştu. Halkın, vatandaşın saltanatıdır bu...

    Avrupa'da yüzyıl sürmüş olan milliyetçi hareketlerin ve ihtilallerin en yenilerinden, en anlamlılarından birisi de, batılı yazarların da belirtikleri gibi, Türk devrimi olmuştur. Nitekim Atatürk, t.b.m.m. deki görevlerinden birisinde dünya ihtilallerine, Türk kurtuluşunu bağlar: "yeni Türkiye devleti, cihana hakim o büyük ve kadir fikrin Türkiye’de tahakkuku tecellisidir"

    Türkiye’de, milliyetçilik akımı Atatürk’le başlamamıştır. Milliyetçilik, Türkçülük adıyla ikinci meşrutiyetin ideolojik akımlarından en güçlü akımlarından birisiydi ve büyük sosyolog Ziya Gökalp'in önderliğiyle gelişmiştir. Zamanın özlemlerini başarıyla dile getirmiştir.

    Ziya bey, milliyetçiliğin Türklere "yeni hayat" kazandıracağını müjdelemiştir. Fakat, müjdesinin gerçekleştiğini milli kurtuluş hareketi içinde görmüştür. "yeni hayat ", alışılmış kadroları parçalayan, imparatorluk ülkesinde "şuursuz bir hayat geçiren" Türklere yepyeni ufuklar açan bir akımdı. Genç kalem'lerden, Türk yurdundan, yeni mecmua'dan, Türk ocakları kürsülerinden dalga dalga yayılan milliyetçi fikirler- bütün hayalci ayrıntılarına rağmen -kendi ülkelerinde kendilerini kiracı hisseden Türkler, bir şeye sahip olma. Bir vatan kurma gücünü ve umudunu verebilmiştir.

    Türkçülere göre, imparatorluğun Türk olmayan unsurları gibi, Türklerde millet olmanın heyecanını yudum yudum tadabilmeliydiler. M. Fuat(köprülü), Akçoraoğlu Yusuf, M. Zekeriya (Sertel) , Hamdullah Suphi(Tanrıöver), Ahmet Agayef (Ağaoğlu) ve daha bir çok Türkçü aydınlar Türklerin bir millet haline gelmelerini savunuyorlardı. Osmanlı ülkesinde yerden biter gibi ortaya çıkan "romantik milletler" yanında, Türklerin milletleşmesi asıl amaçtı.

    Millet olmak için, milli şuura (bilince) sahip olmak şarttı. "milli mefkure" den (ulusal ülkü) yoksun bir toplum "bir cesetten farksızdı". Türkçülük, önce Türkleri aşağılık duygusundan kurtaracaktı. Türkçüler, bu yönde nefis tablolar çizmişlerdir:

    Dışarıda sömürücü Avrupa, insafsız ve zalim batı "Türkiye’deki rezaletlerden dolayı yalnız Türkleri itham ediyordu. İçeride, müslüman olsun olmasın bütün topluluklar her suçu Türklere yüklüyorlardı. Oysa, Türkler "ben varım !" demiyorlardı, diyemiyorlardı.

    Türkçüler, batıya, sömürgeciliğinden,adaletsizliğinden ötürü düşmandılar. Ama, batı medeniyetinin üstünlüğünü hepsi de, imparatorluğun "Türkleşerek" kalkınıp silkinebileceğine inanıyordu. Hepsi de Türkleşmenin sosyal, ekonomik, ve siyasal reformlar getireceği kanısındaydılar. "yeni hayat" şu devrim hareketlerini getirecekti: dinde yapılacak reformlarla devlet laikleşecek, rasyonel bir politika ilmiyenin baskısını yıkacaktı. Din-devlet ayrılığı gerçekleşecek, " demokrat milliyetperverlik" topluma baştan başa hakim olacaktı.

    Türkçülere göre, milliyetçilik halkçılıktı: "deha halktadır" halka inmek değil, halka çıkmak gerekiyordu. Ve Türkçülüğün açık, güzel tanımı : "batılı milletlerle ortak insan hayatı yaşamak". Ama, her şeyden önce fertler toplanmalı, kaynaşmalı ve kişisel çıkarlar silinmeliydi. Ferd'in susup, milletin konuşması gerekti.

    1917’lerdeki Rus çarlığının yenilgisi Türkçüleri umutlandırmıştır. Bu umudu bir hayal izledi:turan "36. Arz(enlem) dairesinden, şimalin buzlu denizine, kamçatka ve pekinden, Finlandiya ve İstanbul’a kadar uzanan... 36.800.000 km2 lik ... Rus çarlığından büyük, ingiliz imparatorluğuna yakın " bir ülkeydi turan... Ömer seyfettin'le tekin'e göre, "mukaddes" gerçekleşme günü çok yakındı.

    Türkçüler muhafazakar kadroları parçalamaktan çekinen "devrimciler"di. Yani, hiç bir zaman gerçek anlamıyla, devrimci olamamışlardır. 1911 de işe başladıkları zaman, ne Avrupa ne de dünya ideolojik bloklara ayrılmış değildi. Osmanlı imparatorluğunun yaşaması, büyük devletler dengesine takılı kalıyordu. Türkçülük, ütopyacı yönleriyle bile, Türklere yaşama, dirilme, yeni şeyler yaratma heycanı vermişti. Bu nedenle1918 de, mütarekenin boğucu havası içinde, Türkler ideolojiden yoksun değildiler. Gökalp ekolü "başla!" işaretini vermişti.

    Cevad Dursunoğlu, Müdafaai Hukukçuların ruh halini şöyle anlatır:"kongreye (Erzurum Kongresine) iştirak eden gençler türkçü ve garpçı, bu itibarla Ziya Gökalpçı idiler. Hepimiz onun manevi talebesiydik, fikir gıdamızı yeni mecmuadan almıştık".

    Türk devrimi, şüphesiz, meşrutiyet türkçülerinin mirasçısı olmuştur. Ne var ki, anadolu ihtilalciliğinin milliyetçiliği oddan ateşten geçmiş, hayal pürüzlerinden aşınmış bir milliyetçilikti. Ve dünyanın yepyeni, çok çetin şartları içinde, müdafaai hukuk hareketiyle gerçek ve yaratıcı karakterine kavuşmuştur.

    1917 den beri dünyanın yüzü değişmiş, batı ve doğu iki ideolojik blok halinde birbirinden ayrılmıştı. Türk devriminin milliyetçiliği, bu iki ateş arasında kendi öz yolunu bulma ve milli bağımsız bir Türk devleti kurma enerjisinin adıdır. Bu akım, ideolojik bir temel olarak, emperyalizmle komünizm arsında gelişmiştir.

    Batı birinci dünya savaşının galip devletleriydi. Türklere asırlık hınçla bakan devletlerdi bunlar... Eski İngiliz başbakanı gladstone Türkler için ne demişti? " insanlığın tek gayri insani tip". 1919 da lloyd george da, clemenceau da, aynı kanıdaydılar: Türkler millet olmak bir yana, bir sürüydü. Devlet kurmalarına ihtimal yoktu. Yağmacı topluluktu Türkler... Sevres cezasına çarptırılmalıydılar. Meselenin gerçek yüzü oydu ki, Türkiye, bazı devletler için cazip bir pazardı, öyle kalmalıydı. Yarı sömürge olarak kalması batı çıkarlarına uygundu.

    Anadolu hareketi bu tutuma karşı koymuştur.

    Doğuya gelince... Sovyet Rusya tarafından temsil edilen komünist bloktu. Rus ihtilali o arada üç yaşına basmıştı. Komütern milli kurtuluş hareketlerini destekliyordu. Bir şartla: emperyalistlerle savaşılıp milli devlet kurulunca bununla yetinilemeyecekti. Azerbaycan, Ermenistan gibi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri birliği federasyonuna Türkiye de katılmalıydı. Kısaca, milli devlet vasıta olmalıydı, gaye değil.

    Anadolu ihtilalcileri bu tutuma da karşı koymuşlardır.

    Türkler milli devleti, bağımsız devletlerini gaye bilmişler, sovyet federasyonuna giriş için bir atlama tahtası saymamışlardır. Bu nitelikte devler kurma haklarını da hem barışçı yollardan, hem de silahla savunmuşlardır. Bir kez daha hatırlatalım, bu savaşa "istiklal harbi" adını şairler takmamıştır.

    Batı-doğu blokları arasında, milli, bağımsız, halkçı, bir devletin kuruluşu, zinovief ve arkadaşlarının isteklerine asla uygun düşmemiştir onun kadar şaşıran birisi de, her halde lloyd george olmuştur.

    Milli devlet, sosyal yönü güçlü bir devletti. Türk halkının eseriydi. Türk tarihinde ilk defa, bir halk hareketi böyle bir eder vermiştir.

    Milli devlet, Atatürk milliyetçiliğinin sembolü olmuştur. Meşrutiyet yıllarındaki milliyetçi akımdan farkı, ırkçı, turancı, teokratik beynelmilelci(komünist) unsurlara dayanmamış, bunları kesinlikle reddetmiş oluşudur.

    Atatürk milliyetçiliğinin ideoloji yönü budur. Milli bağımsız bir Türkiye’nin manevi yaratıcısı bu akımdır. Dört bir tarafa çekilemiyecek kadar da açıktır.

    Atatürk devrim ve halk

    Türk devimine hakim olan iki önemli aksiyon prensibi vardır ve her ikisi de Atatürk tarafından, her fırsatta, dile getirilmiştir. Atatürk'e göre, devimci "milli mücadele içinde milli bir fert" olarak çalışır. Devrim ise, bir kurtuluş yolu olarak, bir milletin kendi azmi, ve kararıyla gerçek amacına ulaşır. İhtilal bilinciyle fert iradesi arasındaki bağlantı, Atatürkçü fikir sisteminde her zaman baş yeri almıştır. Türk devrimini, meşrutiyet hareketinden ayıran, getirmiş olduğu yeni unsurlardır. Bir kere Türk Devrimi imparatorluğun ölmüş olduğu tezine dayanıyor, yeni kurulacak devletin imparatorluğu devamı olduğu fikrini şiddetle ve kökünden reddediyordu. Devrimciler, kendilerinde ölü bir organizmayı diriltme prensibine karşı durmuşlardır. Her ne kadar, t.b.m.m. deki muhafazakarlar, eski bir vücutta yeni bir hayat tezinin yanlısı olmuşlarsa da, bu tutumları onları hayal kırıklığından başka bir sonuca götürememiştir.

    Türk devriminin, dayandığı yeni esaslardan, biri de, eski'nin, şeri'nin vizesine bağlı kalmamış olmasıdır. Eski kadroları parçalayan insanlar, yenilerini aramak, batı ve doğu sistemlerini gözden geçirme durumundaydılar. Ama,ne doğu ne da batının t.b.m.m. üzerinde ezici etkisi olmamıştır. Olmadığı gibi, batı taklitçiliğinin ve hayranlığının pençesine de düşmemişlerdir. Yürekten istenen şey, "memleketin ruhuna uygun " kanunların çıkarılmasıydı.

    Türk devrimini, kendisinden önceki bütün yenilik hareketlerinden farklı ve üstün tutan unsuru halk'tır. Gerçek ev sahibi, memleketin efendisi olan halk, millet ve köylü olarak da ele alınmıştır Türk halkı, tarihinde ilk defa memleketinin yönetimine seyirci kalmamıştır. İlk defa Türk Devrimi, Atatürkçü ekip, halk' her türlü iktidarın, hakimiyetin sahibi saymış ve onu devlet hayatındaki gerçek yerini almaya davet etmiştir. O kadar ki, halkın devlet idaresine hakim olmak amacıyla, t.b.m.m. yeni bir temsil ve seçim sistemini araştırmıştır. Batıda var mı yok mu, bu meseleyi gereksiz saymıştır. Bu noktada, Mahmut Esat( Bozkurt) beyi dinleyebilirsiniz: "memleket demek siyasiyat, edebiyat, münevverler demek değildir. Bir memleket iktisadiyatından teşekkül eder. Çiftçiliği, mimarisi, demirciliği, saraçlığı. İlah... Bir takım meslek erbaba o memleketi kurar, yaparlar. Bu meslekler yapılmadığı gün memleketten eser kalmaz.. Meclisi ali'ye bu memleketi asırlardan beri kılıçlarıyla, sapanlarıyla müdafaa eden çiftçiler girecektir... Bunlara cahil demek mukaddesatı tahkir etmektir."

    Bağımsız Türk Devleti, gerçek ve demokratik hüviyetini halkçılığında, halka ve onun iradesine dayanmasından almıştır. Atatürk ve ekibini iş başına getiren, bölge bölge dağınık enerjileri önüne geçilemeyecek kadar güçlü bir irade haline toplamış olmalıdır. Kurtulmak isteyen, köle olmak istemeyen, yalvarmak istemiyen bir millet, şuurlu olarak bir vatan içinde ve bir bayrak altında yaşamak emeliyle devrimcilere her gün biraz daha güvenmiştir. Büyük bir yapıya herkes biraz daha güvenmiştir. Büyük bir yapıya herkes kendi yaşını koymak için yarışmıştır. Halkın bağrından doğan dernekler, t.b.m.m. ni telgraf yağmuruna tutmuşlardır. Atatürk'le milleti arasındaki bu derin sezgi, anlamlı güven dünya tarihinde, belki de çok yavaş, belki de hiç bir zaman ortaya çıkmayacak bir olayı, Türk devrimini, sanki birdenbire beklenmiyen ya da hesaplanan tarihlerden çok önce, infilak ettirmiştir. Devrimin şiddeti, saldırganları ve Türklerin geri kalmasında çıkarı olan, her çeşidiyle, yerli yabancı çevreleri, hayretlare düşürecek bir tarzda, işte bu şahlanıştan doğmuştur.

    Atatürk'ün milli irade dediği güç, dayandığı milletin sonsuz ve sarsılmaz güveni ve heyecanından doğmuştur. O, bu milli iradeyi dile getirmiş ve ondan bir aksiyon prensibi çıkarabilmek başarısına ulaşmıştır.

    Büyük bir eseri gerçekleştirebilmek için, yüzyılların yoksul düşürdüğü bir kitleye başvuran Atatürk, hiçbir suretle toplumun dışında farz edilen kuvvetlerin temsilcisi olduğunu iddia etmemiştir, "milli mücadele içinde milli bir fert olarak" İstanbul'dakilerin göremediği bu akımın seline, kendisini kaptırdığını her zaman söylemiştir.

    Büyük eseri gerçekleştirmek için, Atatürk, Türk milletine, yüzyılların geri kalmış hale getirdiği memleketin muhafazakar şartlarını okşama yoluna ise hiç sapmamıştır. Halkı aldatmamıştır. Aldatmaya,mesela din istismarına, asla tenezzül etmemiştir. Hayır, Atatürk milli iradeyle alay etmemiştir. Kendi kendisini inkar etmemiştir.

    Atatürk milletindeki, ilerleme ve medenileşme özlemlerini, dünya tarihinde pek az liderlere ve devlet adamlarına nasip olmuş bir ehliyetle organize edebilmiştir. Bunları milli irade potasında eriterek ...

    Eskimiş devirlerini tamamlamış, kendilerini şark kafasının ve toplum dışı kuvvetlerin temsilcisi sayan çevrelerin, türk halkının sefil, cahil, yoksul ve bağımlı kalmasında çıkarları olan çevrelerin karşısına, milletin iradesinden aldığı kudretle çıkmıştır. İstiklal savaşının devamı saymıştır geriliği, irticaı yıkmayı... Bunlar yıkılmadan, bu lüzumsuz insanların ve müesseselerin baskısından, vesayetinden türk milletini ve toplumunu kurtarmadan, devrimin tamamlanmadığı her sözü ve her hareketiyle her zaman söylemiştir.

    Şeriatçılığı, kapitülasyonculuğu, sözde medeniyet getiriciliğini, yalancılığı devrime karşı kalkan olarak kullananları... Derviş vahdeti'den menemen isyancısı şamdan mehmed'e kadar, gladstone'dan, lloyd george,a ve hatta zinoviyef'e kadar, herçeşit silahlı silahsız baskı karşısında, bunların hepsini milletin, devrimin ortak düşmanları ilan etmiş ve milli iradenin karşısında yok edilmeye mahkum olduklarını yüreğinin bütün gücüyle, bütün dünyaya haykırmıştır.

    "efendiler,milletin önünde, onun hak ettiği istiklali önünde, onun layik olduğu yenilik ve ilerlemesi önünde her kuvvet ancak milletin irade ve emeline uymak suretiyle yaşayabilir. Milletin irade ve ve emeline uymayanların talii hüsrandır izmihlaldir."

    Milli irade geriliğe taviz vermek, Türk milletini asırların sefaleti içinde uyutacak şahıslar ve müesseseleri her zaman ezmiş ve yıkmıştır. Hiç kimse, hangi biçimsel şartlarla işbaşına gelirse gelsin, bu akibetten kendisini kurtaramamıştır.

    Atatürk, milli iradenin kendisini ileriyi götürücü kuvvetleri değil, kendisini geri götürmek isteyen, mazinin kovkları içine hapsetmek isteyen karanlıkçı, ortaçağcı çevreleri mahkum edip,ezeceğine mutlak suretle inanmıştır.

    Atatürk, Türk milletinin bu uçsuz bucaksız kudreti önünde, ancak onun önünde başını eğmiştir!

    "efendiler bu muazzam iradenin huzurunda kemali hürmet ve inkıyad ile eğilelim.."

    Devrim halka karşımıdır.

    Şapka kanununun müzakeresi sırasında, bursa mebusu Nurettin Paşa, bu kanunun anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, reddini teklif etmişti. Teklif, devrimci bir meclis içinde, derhal asabi bir hava yaratmıştır. Zamanın adliye vekili, paşaya şu cevabı vermiştir."hürriyetin nasibi irticaın eline oyuncak olmak değildir... Memleketin menfaatini istilzam eden(gerektiren) şeyler hiç bir vakit teşkilatı esasiye kanununa muhalif olamaz, olmamakla mukayyettir .(zorunludur) "

    Mesele, bugün de, sık,sık belli maksatlarla su yüzüne çıkarılmakta, devirim prensiplerini zedelemek ve temellerinden sarsmak isteyenler bu konuya bu konuya sık sık değinme gereğini duymaktadırlar.

    Atatürk Türkiye'nin, yüzyılların kötü, müstebit, şekilci idaresi yüzünden, geri kalmışlığını, Türklerden saklamamıştır. Aynı idarenin, Türkiye'de geniş bir muhafazakar kitle yaratığını, bilmezlikten gelmediği ise, apaçık bir gerçektir. Kıyafet, şapka, yazı, hukuk, ve benzeri yenilikleri yapmak için plebisite başvurulamayacağını kendisi söylemiştir.

    İşte sözleri: "UYSAL VE ASYAİ İTİKATLARA BAĞLI, SİNSİ VE SİNDİRİCİ HURAFELER, KÖSTEKLEYİCİ YANLIŞ İTİKATLARLA İNHİSARCI KUVVETLERİN TESİSİNE SÜRÜKLENEBİLECEK YIĞINLARDA İYİ İNKILAPÇILAR İÇİN PLEBİSİT YAPILAMAZ... ESASEN MİLLET İRADESİYLE MİLLETİ İDARE EDENLER MÜNEVVERLER OLACAKTIR... BUNLAR YAPTIĞIMIZ VE YAPACAĞIMIZ KANUNLARLA İNKILAPLARIMIZI KÖKLEŞTİRECEK VE MUASIR MEDENİYET SEVİYESİNE ULAŞTIRACAKLARDIR. BUGÜN İKİ KERE SEKİZ ONALTIDIR... BU ON KİŞİ BÖYLE VE YÜZ KİŞİ DE ON DİYE ISRAR ETSE YÜZ KİŞİNİN DEDİĞİNİ Mİ KABUL EDECEĞİZ? BİZ ARTIK GARPLIYIZ, ESKİ DÜNYAYA HAKİM ESKİ MEDENİYETİMİZLE SADECE ÖVÜNEREK DEĞİL, BÜTÜN ZİNCİRLERİ KIRARAK, SON ASIR MEDENİYETİNİN GİTTİĞİ YOLLARDA YÜRÜYEREK, BU SEVİYENİN ÜSTÜNE DA ÇIKAMAYA ÇALIŞACAĞIZ... HURAFELERİ ATACAĞIZ. İLİMDE, İRFANDA, SANATTA, HER İYİ ŞEYDE, NURLARIYLA, BİLGİLERİYLE,AZİMLİ İCRA VE İRADELERİYLE BİRLİKTE BU YOLA GÖTÜRECEKLERDİR... ŞÜPHESİZ VE MUTLAK OLARAK HEDEFE ULAŞACAĞIZ"

    Atatürk, bu fikirleriyle demokrasiye karşıt olduğunu göstermiyor. Bu onun sözleri, bir gerçeği, bir daha belirtiyor. Bir memlekette yapılan devrim hareketleri, devrimcilerle halk arasında girişilen bir savaş değildir. Devimci halkla, milletle değil, halkı geriye götürme ninisiyle uyutmak isteyen kuvvetlerle çarpışır. Devrin iki ekip, devrimci ve gerici ekipler arasındaki bir çatışmadır. Halk devrimcilerin devrimciler de halkın düşmanı değildirler.

    Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA

    CUMHURİYET

    10-12 KASIM 1965

    /////////////////

    En başta da söylediğim gibi

    LÜTFEN CİDDİ OLALIM...

    Sayın mzden'in yazdıklarını cahilliğine veriyorsa site editörleri bilemem ama

    pek sinsi ve ağır hakaretlerle dolu bir hezeyan olarak değerlendiriyorum...

    Belki Mustafa KEMAL'in sözlerinin orjinali kendine getirir onu...

    Şimdi büyük bir pişkinlikle:

    "Ben farklı birşey yazmadım ki...Bir CHP'li söylemiştir dedim..."

    diye birşeyler yazacak veya ortadan toz olacak...

    Yazarsa bizler de iltifatlarına teşekkür ederiz o zaman...

    Yineliyorum:

    Yakın tarihi sahiplenen yok...

    Eleştirinin alasını yaparım...

    Ama şu anı da yakın tarihin hatalarına satılmışlıklarına kurban edemem...

    saygılarımla...



    Hukuki NET Güncel Haber

    N'olacak Bu CHP'nin Hali? konulu yargıtay kararı ara
    N'olacak Bu CHP'nin Hali? konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #32
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Alıntı Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Sayın Gür ve sayın horasan;
    Bayılıyorum sizin bu yorumlarınıza..
    Özeleştiri bir meziyet iken, CHP'ye toz kondurmadan kutsamanız da gösteriyor ki, aslında CHP'den başka partiye gerek yok gibi görünüyor. CHP var ve yeter.. Diğerlerini boş ver.. Hem bu memleket "kurucu unsurla" yönetilmeli.. "Kurucu unsur" ne demek bilmiyorum. Bu beni aşar.. Bunu bilse bilse sayın horasan bilir. Bu "kurucu unsur" denilen şey CHP olabilir mesela.. O zaman halkın sandıkta seçim yapmasına gerek var mı? "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" lafının da bir gereği yok.. Millet de kim oluyor? Kurucu unsur var ya.. O yeter..
    Bu yorumuna da ben bayıldım Abbas üstad...

    Kurucu unsuru CHP ile özdeşleştirmen vallahi hoş olmuş. Bir nevi itiraf olarak algıladım ve gerçekten eğlendim.

    Türkiye'nin kurucu unsuru Cumhuriyetin temel ilkeleridir. Bu ilkeleri sözde değil özde, yürekten sahiplenen her parti en az CHP kadar değerli ve çok partili rejimin olmazsa olmazlarındandır.

    Bugün yaşanan ve geçmişte yaşanmış olan toplumsal gerilimlerin, kutuplaşmaların kaynağında da çok partili rejimimizde yer alan kimi partilerin bu kurucu ilkelere özde değil sözde sahip çıkması ve kurucu ilkeleri aşındırması gerçeği vardır.

    Fransa'da Kralcılığı savunan, ABD'de Kuzey Güney savaşı öncesi duruma dönmeyi isteyen marjinal gruplar hala bulunabilir ancak bunların partileşmesi ve iktidar olabilmesi mümkün müdür?

    Sorun demokrasinin nasıl algılandığı ve nasıl uygulandığıdır. "Demokrasimizle Yüzleşmek" bazılarının işine gelmemektedir.

    Devrimcilik ilkesi dogmaları reddeder ve buna Atatürk'ün dogmalaştırılması da dahildir. Devrimcilik ilkesini "Kavramların evrilmesi ve devrilmesi" forumunda tanımlamıştık. Ancak gelişme ve devrim kurucu ilkelerin ortadan kaldırılması demek değildir.

    Bugün sorun demokrasi kisvesinde bu kurucu unsurun ortadan kaldırılması çabalarıdır. Bunu yeni, sivil ve demokratik Anayasa tartışmasında da görüyoruz, diğer garabet uygulamalarda da... CHP dahil hiç bir kurum veya kimse 12 Eylül Anayasası'nı ve Kanunlarını savunmuyor. Kaldı ki bugün mevcut Anayasa ve bir çok Kanun ihtiyaçlara ve bazen de dış baskılara bağlı olarak değiştirilmiştir. Halen değiştirilmesi gerekenler olduğu da muhakkaktır. Ancak samimiyetsiz bir şekilde Anayasayı demokratikleştireceğiz, sivilleştireceğiz derken kurucu ilkeler ortadan kaldırılmaya, aşındırılmaya kalkılırsa elbette buna CHP de dahil olmak üzere aklı başında tüm kurum ve kişiler karşı çıkar ve bilinçli olarak pompalandığı üzere faşist ?!!! damgası yer.:o

    Milli irade ve sizin anladığınız demokrasiden söz açılmışken 12 Eylül Anayasası'nın halkın % 90'ın üzerindeki oyu ile kabul edildiğini hatırlatayım. Al sana milli irade, kayıtsız şartsız halkın egemenliği... Ne yapalım şimdi? 1980 Anayasası'nı eleştirmeyelim mi, halk iradesine ram mı olalım?

    Mesele budur Abbas üstad, bunu görebilmek için sadece sağ gözü değil, sol gözü de açık olmak gerekir.

    Selamlar,

  4. #33
    Kayıt Tarihi
    Sep 2008
    İletiler
    11
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Sanırım Abbas beyin sitemini anlıyorum.:p

    CHP ye neden serzenişte bulunduğunu geçen bir gazetedeki haber sayesinde anladım.

    CHP nin birileri için AVUKATLIĞA soyunduğunu ve cüppe giydiğini okumuştum. Herhalde mesleğinin elinden gitme endişesi var, Korkmayın sakın CHP nin avukatlığı sınırlıdır, onlar her şeye avukatlık yapmazlar...:p :p :p

    (Şaka,Şaka)

  5. #34
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Sayın Gür;

    Aslında "kurucu unsur" kavramının açıklamasını, bu kavramı aşağıdaki cümlede kullanan sayın horasan'dan beklerdim. Çünkü sizin verdiğiniz anlam ile sayın horasan'ın kastettiği çok farklı şeyler gibi görünüyor. Bakın sayın horasan ne diyor;

    Alıntı horasan rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster

    Sayın GÜR, siz de bilirsiniz ki tarihte kurucu unsuru tarafından yönetilmeyen hiçbir Türk devleti yaşayamamıştır...

    Bu ülke kurucu unsurları tarafından yönetilmeyeli çok oldu, yıkılmıyorsa bunun nedeni satılmış "maskeli türkler"in varlığından, etkinliğinden ve biz kral çıplak diyenlerin köküne bir türlü kibrit suyu dökemediklerindendir..
    Siz ise;"kurucu unsur"dan cumhuriyetin kuruluş felsefesini kastediyorsunuz. Sayın horasan ise tarihteki Türk devletlerinin yıkılışını, "kurucu unsur"la yönetilmemeye bağlıyor.

    Ben, sayın horasan'ın cümlelerinden, "Türk devletlerini Türk olmayanlar yönetti ve ondan dolayı yıkıldılar" şeklinde bir anlam çıkarttım. Yanlış anladıysam özür dilerim, sanıyorum benim anladığım şekilde bir maksadı vardı.

    Şayet benim anladığım şekilde bir maksadı varsa, bunun tartışmasını Türkiye Cumhuriyeti için ayrı, tarihteki devletler için ayrı tartışmak gerekir diye düşünüyorum.

    Ayrıca, CHP'nin dışındaki partilerin de gerekli olduğunu kabul etmenize sevindim.

  6. #35
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Alıntı Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Ayrıca Milliyet'te Devrim Sevimay'ın "Sol Çıkışını Arıyor" başlıklı seri yazısı dikkate değer.. Solcu dostlara öneririm..
    Sol çıkışını arıyor da, çıkış kapısının önünde o kadar solcu olmayan lider adayı yığını var ki Abbas kardeş, üzerlerine basıp geçmek de bize yakışmıyor.

    Dillerini de kesemiyoruz dünya görüşümüz müsait değil, ama "no way out" dersen bunu 85 sene önce de yapmıştık, gene yaparız.

    Bu arada CHP dışındaki partilerin gereksiz olduğunu hangi yüzyüze görüşmemizde veya hangi forumda söylediğimi veya yazdığımı sorabilir miyim?

    Durmak yok, hedef saptırmaya devam mı diyorsun yoksa?

  7. #36
    Kayıt Tarihi
    Jun 2008
    İletiler
    87
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Abbas bey bu soruyu bende sorar oldum bugünlerde...Ergenekon iddianamesinde 92 kez parti adının, 41 kez genel başkan isiminin geçtiği bu partiye n'olacak Avukat bey malumatınız var mı?

    Yoksa CHP yi kurtarması için commodore u mu görevlendirsek ne yapsak..
    Keza görüyorum ki kendileri cihan harbi vermekte çok başarılılar... ne dersiniz?

    Commodore... şu iddianameyi biraz incelesende CHP ne durumda bizi biraz aydınlatsan olmaz mi? Belki Atatürk üm den miras bu anıt partinin onurunu beraber kurtarırız ha ne dersin?

  8. #37
    Kayıt Tarihi
    Sep 2008
    İletiler
    11
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Ne kadar kolay sitede yorum yapmak;

    en yakınındaki Atatürk Konulu ya da Atatürk başlığı taşıyan kitap alınacak,
    Uzun uzun paragraflar seçilecek,
    suçu yalnızca fikrini söylemek olan insanlara salyalar akıtılarak saldırılacak,
    Bu bir hastalık olsa gerek ki ,ısrarla ve mütemadiyen ve de hiç utanmadan bugünkü CHP'ye yapılan eleştiriler,
    usta manevra ve çarpıtmalarla 1930 CHP sine ve Atatürk'e mal edilecek,
    Sonra bir yönetici kanka bulunacak,
    O da okuduğunu anlamayacak ya da işine geldiği gibi yorumlayacak,
    dar alanda paslaşmalar yapılacak,
    saldırmalar yetmeyecek ,birde üstüne uzun uzun dersler verilerek alay edilecek ki okuyanlar vay vay vay desinler,
    "no way out" falan denilerek aba altından sopa gösterilecek,
    ağzından her '' demokrasi'' kelimesi ya da ''anayasa değişikliği'' lafı çıkan herkes
    AKP' li ya da Cumhuriyet düşmanı kabul edilecek,(allah akıl fikir versin diyorum başka da söz bulamıyorum)
    ee size kolay gelsin o zaman ...

  9. #38
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Sn. deathproof,

    Evet sizin de belirttiğiniz gibi sitemizde hem de bir site yöneticisini hedef alarak yorum yapmak çok kolay gördüğünüz gibi... Ve hatta bu yorumun yayınlanması da çok kolay yine gördüğünüz gibi.

    Neden derseniz, biz sizin anladığınız anlamda demokrat şablona uyamıyoruz, kusura bakmayın.

    Kendisine veya savunduğu fikirlere haksızlık yapılan, bu çerçevede mazlum durumda olan, dünya görüşü ne olursa olsun herkes, bizim sitemizden bir kanka yönetici bulabilir. Ve emin olun bu, anlayış kıtlığımızdan, işimize göre geldiğinden ve hatta o fikirlere taraf olduğumuzdan değil, (bu forumlarda biraz inceleme yaparsanız TKP'yi de ve hatta Prof.Dr. Ahmet Akgündüz'ü de bazı görüşlerinin haklılığı sebebiyle aynı üslupla savunduğumu görürsünüz) sadece ve sadece o fikirlerin haklılığındandır.

    Yazdıklarınızı okuduktan sonra sizin uzun uzun ders almayla değil, kısa da olsa verilen dersleri anlayamamayla bir sorununuz olduğunu farkettim. Zira "no way out" esprisini "Kurtuluş Savaşı" olarak değil de, "aba altından sopa göstermek" olarak algılayan önyargılı düşünce sistematiğinize burada ne yazsam bir sistem getiremeyeceğimin ayırdına vardım.

    Bugün ülkenin gündemi, yolsuzluklar ve yoksulluklardır. Elbette demokrasi her daim bize lazım gelen hava gibi, su gibi bir olgudur. Hatırlatmak isterim ki; 1980'den beri aklına demokrasi gelmeyenlerin, gündem değiştirme aracı demokrasi değildir.

    Bu nedenle bu halk aç açık kalmaya, itilmeye kakılmaya, yolsuzluklarla daha da fakirleşmeye, bu cingözlüğünden, kısa vadeli çıkar ilişkilerine olan düşkünlüğünden vazgeçmediği sürece mahkumdur.

    Eee, size kolay gelsin elinizdeki demokrasinizle?!!! o zaman...

    Selamlar,

  10. #39
    Kayıt Tarihi
    Sep 2008
    İletiler
    11
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Sayın Yönetici;
    Özde çok farklı düşünmeyen insanların, teoride çokta aykırı düşmeyenlerin, birbirlerini anlamaması ne kadar kötü... Altı üstü üç beş tane yorum yaptım, kendimce doğru bulmadığım ya da artık eleştirilmesi gerekiyor dediğim konularda içten eleştirilerde bulundum.

    Doğaldır ki bunlar benim görüşlerim.

    ''Kısa da olsa verilen dersleri anlayamamayla bir sorununuz olduğunu farkettim.'' Benim anlamamakla ilgili bir sorunum yok ama bir ''ders veren'' olarak sizin bazı psikolojik sorunlarınız olduğu kesin.Ne kadar da alçakgönüllüsünüz! ''üzerlerine basıp geçmek de bize yakışmıyor.'' Evet evet çok alçakgönüllü, bravo...

    Ha birde güzel yazıyorsunuz ama, yazdığınızı okumamak gibi bir sorununuz var.

    ''Sol çıkışını arıyor da, çıkış kapısının önünde o kadar solcu olmayan lider adayı yığını var ki Abbas kardeş, üzerlerine basıp geçmek de bize yakışmıyor. Dillerini de kesemiyoruz dünya görüşümüz müsait değil, ama "no way out" dersen bunu 85 sene önce de yapmıştık, gene yaparız.''

    Güzel yazı yazmak saçmalamak değildir. ''No way out'' un ne anlama geldiğini burada anlatacak değilim de; yalnızca şunu söyleyeyim birincisi ''no way out'' yapılmaz.

    Diyelim ki yaptınız; '' Dillerini de kesemiyoruz'' sözcükleri ile başlayan cümle (ki bugünü kastediyorsunuz) yaygın kullanımda ve de mantık çerçevesinde bu sözcüklerle biraz olsun ilişkili eylemle tamamlanmalı değil mi? Çıkış yok'la Kurtuluş savaşına gönderme yapıyorsanız eğer ,cümle başında şimdiki zamanda olması gereken dillerini kesme eylemi tuhaf kaçıyor.

    Biraz zorlama olmuş, böyle olunca da doğal olarak yanlış anlamalara müsait diyelim.Ayrıca üstüne basmak,dillerini kesmek filan gibi Battal Gazi'ye rahmet okutacak sertlikte sözcüklerden sonra kullanılınca biraz daha yanlış anlamaya elverişli oluyor gibi.

    ''Bugün ülkenin gündemi, yolsuzluklar ve yoksulluklardır. Elbette demokrasi her daim bize lazım gelen hava gibi, su gibi bir olgudur.
    Hatırlatmak isterim ki; 1980'den beri aklına demokrasi gelmeyenlerin, gündem değiştirme aracı demokrasi değildir. ''

    Birinci ve ikinci cümlede tamamen ve kayıtsız şartsız anlaştık da,üçüncü cümlenin muhatabı kim anlamadım.Bana yanıt verdiğinize göre benim sanırım , fakat hangi düşünceme yanıt onu çıkaramadım. Nereden çıkardınız 1980 leri falan, hatta 1980'den beri aklımıza demokrasi gelmediğini? Böyle birşey yazdık mı da ahkam kesiyorsunuz.

    Benim yazımda benim görmediğim şeyler mi var?

    Ha bu konuyu açmışken, benim yaşım uygun iyi hatırlıyorum 13 Eylül sabahını; yalnız bir tane bile şerefli köşetaşı (muharrir anlamında) bulamıyorum hafızamda, çoğu delikanlılıklarını en az beş sene sonra hatırladılar, buna tüm cumhuriyet yazarları da dahil!

    Delikanlılarsa sürgünlerde çürümekteydi...

    Devr-i ahvali anlattıktan sonra şöyle diyor Oktay Akbal ''Atatürk devrimlerinin yandaşları,erleri, Atatürk ilkelerinin sahipleri böyle bir duruma sürgit göz yumamazlardı elbet... İktidarı ellerinde tutanları Atatürk devriminin yoluna çağırdılarsa birkez daha aynı kutsal görevi yapacaklardı..." 13 eylül...

    Bir de babamdan çok sevdiğim Uğur Mumcu var ''Silahlı Kuvvetlerin, emir-komuta zinciri içinde yönetime tümüyle el koyması,yağmurun yağması gibi doğal bir olaydır... Evet kimsenin kimseye söyleyeceği bir söz yok: Bu sonuç sürpriz değildi,bekleniyordu. Bu çalkantıda bu kan gölünde başka ne olabilirdi ne beklenirdi?'' 14 eylül...

    Biraz da olayları; o anın değerlendirme kriterleri ve tamamen insani içgüdüleriyle birlikte ele almak gerek diyerek rahatlatmaya çalışıyorum kırık gönlümü...

    Selamlar...

    Ha bir de ;benim demokrasim yok, hepimizin demokrasisi var, ve mutlaka birgün herkese gerekecek...

  11. #40
    Kayıt Tarihi
    Sep 2008
    İletiler
    11
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?

    Böyle bir sitede sansür olacağını tahmin etmiyorum, sanırım benim internetimde bir sorun oluştu. inşallah yanılmıyorumdur...

+ Konuyu Yanıtla
4 / 52 Sayfa İlkİlk 1234567891011121314243444 ... SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

aşina ongunsel şahin

asina ongunsel

Forum

Benzer Konular :

  1. Ne olacak bu MHP'nin hali
    Bir kaç gün önce sohbet ediyorduk ülkücü bir arkadaşımla samimi idi üzgün aklında demokrasinin celladı seçim barajı. Demokrasi denilince aklıma ...
    Yazan: ismail32 Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 0
    Son İleti: 13-05-2011, 15:42:26
  2. N'olacak bu çocukların hali
    Bu polislere kim hesap soracak http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12140617.asp Dipçik kurbanı çocuk 93 gündür konuşamıyor...
    Yazan: çoban Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 14
    Son İleti: 30-10-2010, 22:29:33
  3. N'olacak bu partilerin hali
    Anavatan Partisi'nde toplu istifa Mardin'de Anavatan Partisi'nde var olduğu öne sürülen olumsuzluklara tepki göstermek amacıyla il yönetiminin...
    Yazan: Mehtap Deniz Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 8
    Son İleti: 12-08-2010, 20:12:23
  4. N'olacak Bu Hukukçularımızın Hali?
    Bu konu başlığını, sıradan bir insan olan "horasan"ın değil bir hukukçu arkadaşımızın açmasını beklerdim... Ancak fütursuzca ve militanca...
    Yazan: horasan Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 13
    Son İleti: 23-04-2010, 01:07:31
  5. Ne olacak Beşiktaş'ın hali?
    07.02.2005 Bu maç tekrarlanır Demirören, Kuddusi Müftüoğlu#8217;nun atanmasının art niyetli olduğunu belirtirken, MHK Başkan Yardımcısı...
    Yazan: Av.Fırat Bayındır Forum: Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları
    Yanıt: 31
    Son İleti: 01-06-2009, 13:26:10

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.