+ Konuyu Yanıtla
3 / 3 Sayfa İlkİlk 123
21 den 28´e kadar toplam 28 ileti bulundu.

Konu: 25, 25, 23

25, 25, 23 Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #21
    Kayıt Tarihi
    Apr 2007
    Nerede
    Çankaya/ANKARA
    İletiler
    99
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 25, 25, 23

    Siz dünya tarihini bir daha gözden geçirin isterseniz...

    Vahşi kapitalizmin çok geride kaldığını yazdığınıza göre siz aramızda değil, sanırım 23. yüzyılda falan yaşıyorsunuz. Mesela G-8'ler toplandığında neden insanlar sokaklara dökülürdü sizin yaşadığınız yüzyıldan 2 yüzyıl önce Abbas Bey?

    Ha bu arada, Castro'nun Küba Komünist Partisi ile , Chavez'in MVR'si Sosyalist Enternasyonal'e üye miydi? Üye olmak istediler de kabul mü edilmediler? Neden acaba?

    Bir alemsiniz vallahi, pür liberal olmayan Abbas Bey...
    :o


    Sadece Fransa değil AVRUPA çöküyor...


    Cümle çok iddialı, açmayı deneyelim, sonrasında beraber karar verelim... Bir okuyucum Fransa’dan “elektronik posta” göndermiş. Yazdıklarının ana fikri çok net; Fransa’da ekonomik durum o kadar kötü ki, bunun üstüne “kemiksiz-ilkesiz-Amerika kumandalı” Sarkozy gelince, gelinen nokta içler acısı...

    Aynı tip mesajları Amerika’dan da, Almanya’dan da alıyorum... Türkiye’de birçok insanımız da farklı düşünmüyor...

    Peki dünya genelinde neler oluyor?

    Olan çok açık ve net; sadece ekonomik-siyasal sistem büzüşmüyor aslında aşırı liberal yapı da çöküyor... Oldukça iddialı bir cümle, birlikte sorgulayalım...

    Bir kitaptan bir alıntı ile başlamak istiyorum; “...risk alma özgürlüğünün tanınmadığı, serbest girişimin desteklenmediği sistemler gelişemez. Sistemi geliştiren katılımcıların risk alma potansiyeli ve aldıkları riskler ile zorladıkları sınırlardır...”

    İlk okuyuşta cümle çok doğru. Doğru ama liberalizm kavramının özünü bulduğumuz ilk algılama sonrası aklıma şu soru da gelmiyor değil; risk alma seçeneğinin bireysel anlamda kapalı tutulduğu SSCB’de sistem nasıl oldu da ABD gibi aşırı liberal bir yapı ile belli bir noktaya kadar kırılmadan rekabet edebildi?

    Sevgili dostlar, yukarıdaki başlığı “konuyu derinden ele almak için biraz abartarak attım ve hemen arkasından ana soruyu sizlerle SSCB örneği ile paylaştım...”

    Liberalizm-risk alma-gelişme-çöküş kavramları arasında kareyi tamamladıktan sonra konuyu biraz daha açmak ve bugünün AB, ABD ve Türkiye modellerini sorgulayanlar için ikinci bir soru daha sormak istiyorum: Girişimin ve siyasi-ekonomik liberalizmin dünya üzerindeki en iyi modeli olan AB ülkelerinde vatandaşlar neden sokakları ateşe vererek sisteme baş kaldırıyor? AB modelinin özüne, Anayasa’ya “Hayır” diyerek neden dinamit koyuyorlar? “Hayır” denilen, daha özgür ve sınırsız bir hayat mı? Yoksa bu tepkinin sebebi “yeni dünya düzeni”ne göre kurulmamış halkına gerçek bir sosyal-ekonomik yaşam şansı tanıyan bir sistemin zorlamalar karşısında kendini koruma içgüdüsü mü?

    Bu soruların da cevabını tamamen çekimser kalarak sizlere bırakıyorum...

    Sonuç 1: Riski, sistemleri ve geleceği sorgularken kafam karıştı ve yukarıdaki çıkarımları sizlere aktardım. Bu noktada konuyu daha da açarak irdelemeniz için size bir tez ve hemen altında iki farklı görüş sunmak, sonrasında fikirlerinizi lütfen benimle paylaşın diyerek sizlere veda etmek istiyorum...

    Tez: Günümüzün zengin ülkeleri serbest piyasaya kararlı bir bağlılık göstererek, bireysel girişimi destekleyerek başarıya ulaşmışlardır...

    Destekleyen görüşler: ABD ve İngiltere serbest piyasaya tavizsiz bağlılıkları ile dünya lideri olmuşlardır. 19. Yüzyılda Fransa, İngiltere’ye karşı üstünlüğünü aşırı devlet müdahaleciliği yüzünden yitirmiştir. Serbest ticaret 1870-1913 arasında eşi görülmemiş bir büyüme yaratmış, 1. Dünya Savaşı son bulunca büyüme duraklamıştır. Gelişmekte olan ülkelerin en büyük sıkıntısı yerel makamların müdahale etme isteği ve yaptırımlarıdır. 1980’lerde bu ülkeleri saran krizler o politikaların sonucudur...

    Karşı görüşler: İngiltere ve ABD, kalkınma dönemlerinde serbestleşmeye değil tam tersine, aşırı düzenlemelere yer vermişlerdir. Örnek: 18. yüzyılda İngiltere, Hollanda ve Belçika’nın sanayideki üstünlüğüne meydan okumak için ithalatı kısıtlayıcı, ihracatı zorlayıcı önlemler almıştır. 19. yüzyılda özellikle 1945’lere kadar dünyanın en çok korunan ve en kapalı ekonomisi ABD ekonomisidir. ABD aynı zamanda bebek sanayileri koruma stratejisinin de anavatanıdır. Gelişmekte olan ülkelere gelince... Neredeyse tamamı 1980 öncesi korumacı dönemde daha başarılı olmuş, iddia edildiğinin tam aksine 1980 sonrası dayatılan neo-liberal uygulamalarla devam eden bir kriz döngüsüne girmişlerdir...

    Sonuç 2: Tezi ve görüşleri sizlere aktardım. Sentez size ait. Ne dersiniz; “liberalizm mi gelişimi sağladı” yoksa “korumacı ekonomik yapılar” mı?

    Sonuç 3: “İkisi de sağlamadı” diyorsanız; bir de Türkiye gibi “ne yaptığını bilmeden, her şeyini satan ülkelerin” modelini inceleyin...

    Son söz: Benim görüşüm hangisinin “sağladığının” ötesinde “aşırı liberalizmin hatta liberalizmin” çöktüğü yönünde... Dünya yeni bir “sisteme doğru ilerliyor. Mutlaka yeni olan eskiden türeyecek ama şunu bilmekte yarar var ki; yeni ve yaşanmamış çok şey göreceğiz...”

    Son soru: Türkiye “çöken Avrupa’dan” kendini nasıl kurtarabilir? Avrupa Birliği’nin kaderine ortak olmak zorunda mıyız?

    Not: Euro-dolar paritesinde 1.60 yukarı zorlanıyor. Rakamlar “kağıt” üstünde olsa bile 1.60’lık hatta üstünde bir paritenin anlamı çok açık; çöken AVRUPA...

    26.05.2008
    Yiğit Bulut-Vatan



    Hukuki NET Güncel Haber

    25, 25, 23 konulu yargıtay kararı ara
    25, 25, 23 konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #22
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 25, 25, 23

    Zaman zaman gazetelerde dünya ülkeleri çeşitli kriterler açısından sıralamaya tabi tutulur. Bu kriterlerden bazıları; fert başına düşen ulusal gelir, ulusal gelirin bünyesel dağılımı, teknoloji üretimi, demokrasi düzeyi, yolsuzluk, özgürlük, gelir dağılımı gibi kriterlerdir. Bu kriterler, burada sayılanlardan ibaret değil elbette.. Kişi başına kağıt tüketimi dahi bir kriterdir.

    Daha önce de belirttiğim gibi her ülke için bir takım eleştirilecek yönler bulunabilir. "Büyük güçlerin yükselişi ve düşüşü" teorisine göre Avrupa ülkelerinin de ABD'nin de bir düşüş sürecine girmeleri büyük olasılık.. Osvald Spengler "Batının Çöküşü"nü yeni değil, yıllar önce yazmıştı.

    Ama belirttiğim kriterler açısından oluşan listelere bakılırsa liste başını liberal demokrat ülkelerin çektiği görülür. Ama bazı arkadaşlar bize Castro veya Chavez'i öneriyorsa, kendilerine hayırlı olsun. Ben almayım.

    İzlediği ulusal çizgi ile giderek Batı'dan (Avrupa sosyal demokrasisinden) uzaklaşan CHP son günlerde Avrupa'da ve ABD'de büro açmaya karar vermiş. Acaba batı değerlerini daha yakından tanımak ve izlemek için mi yoksa çökmekte olan batının enkazı altından nasıl kurtulabiliriz diyerek bizi Küba yolcusu yapmak için mi?

  4. #23
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 25, 25, 23

    Alıntı Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Ama belirttiğim kriterler açısından oluşan listelere bakılırsa liste başını liberal demokrat ülkelerin çektiği görülür. Ama bazı arkadaşlar bize Castro veya Chavez'i öneriyorsa, kendilerine hayırlı olsun. Ben almayım.
    O listenin başını şu aralar liberal demokratlar değil, emperyalistler çekiyor Abbas Bey... Olof Palme'ler, Anna Lindh'ler kalmadı Avrupa'da ne yazık ki...

    Kağıt tüketimi, elektrik tüketimi gelişmişlik ölçütüdür bir taraftan, öte yandan ise Dünyanın daha da yakınlaşan sonudur aslında.

    Castro ve Chavez'i örnek göstermeye gerek yok, ben neden Sosyalist Enternasyonal'de değiller, madem ki Sosyalist Enternasyonal bu kadar akmamış, kokmamış bir yapı ise diye sordum. Yoksa örnek alacağımız lideri Tanrı bize zaten bahşetmiş, tam bağımsızlık şiarı ile emperyalistleri dize getiren Atatürk...

    Dün İshak Alaton Marx'ı yeniden keşfetmeliyiz dedi, ardından Mustafa Koç Gümrük Birliği'ne selamsız sabahsız dalmamızın bu ülkeye maliyetini çıkardı, şimdi de genç Pınar Eczacıbaşı izlenen ekonomik politikalar ile iyice zıvanadan çıkan "deli para" olarak tabir ettiği yabancı sermayenin kalıcı yatırımlar yapmadığını, spekülatif giriş çıkışlarla bu ülkeden 150 Milyar dolar hortumladığını, böyle giderse sonumuzun felaket olacağını ifşaa ediyor.

    Kaldı ki böyle bir ekonomik tercihin aslında demokrasiye, özgürlüğe, gerçek sivil topluma fayda sağladığı, gelişmesinde ivme kazandırdığı da kocaman bir yalandır. Fayda sağladığı tek kesim milli gelirden en fazla pay sahibi olan toplumun % 5'ini daha da zenginleştirmesi, özgürleştirmesi, serbestiyet kazandırmasıdır. Bizim gibi borçlu, cari açığı yüksek olan ülkelerde bu % 5'lik kesimin de kısa vadede çıkarları sonlanır ve gerçek çıkar grupları "yabancı yatırımcılar" haline gelir.
    demiştim, demek ki bizim sermaye sahipleri de yavaş yavaş uyanmaya başladılar. Günaydın...

    Bu arada yerli sanayiyi bitirdik, yerli bankacılık ve sigortacılık sektörünü bitirdik, yerli tarımı,hayvancılığı bitirdik. Yerli adına ne varsa bitirdik. Hatta ironi olacak ama yerli mafyayı bile bitirdik...

    Şu sizin liberal gönüldaşlar yazılarında Kemalizm'i aşağılamak istediklerinde hemen "Yerli Malları Haftası" na saldırırlardı. Öyle aşağıladılar ki yerli malı kullanmak ayıp bir şey haline geldi bu ülkede. Şu aralar yerli malı kullanma gerekliliğine kim dikkat çekiyor biliyor musunuz?

    Bush...:o :o :o

    CHP Brüksel'de büro açıyorsa, bu demektir ki, "milliyetçilik nasıl çaktırmadan yapılır, bir de çağdaş, liberal, sosyal demokratız diye üste çıkılır" ın Avrupalılardan dersini almaya ihtiyaç duymuşlardır. Garipler "vatan elden gidiyor" diyorlar, "vaaay faşist, gerici, sen solcu değilsin" diyor Avrupalılar ve yerli goygoycuları. Gidip görüp, öğrensinler sosyal demokratlığı da?!!! usturubuyla yapsınlar bundan sonra bari...


    Yazık, üç beş çanak yalayıcı hariç, ulusalcısı, liberali hep beraber batıyoruz. Müstehak hepimize ama Anamur muzları bize, Çikitalar liberallere artık....

    Selamlar,

  5. #24
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 25, 25, 23

    Sayın Gür;
    Atatürk'ü anlayış ve algılayış biçiminiz, "ikinci dünya savaşının hala bitmediğini zanneden Japon askerinin tavrına" benziyor.

    Atatürk'ün hayatı iyi incelenirse, milli mücadele dönemi ve daha sonraki dönemlerdeki söylem ve tavrının çok farklı olduğu görülür. Milli mücadele döneminde batılı emperyalist güçlerle mücadele etmiş, ancak daha sonra da batının hukuk sisteminin bu ülkeye ithal etmiştir.

    Milli mücadele dönemindeki emperyalist söylemle, daha sonraki batı uygarlığını hedef göstermesi, konjoktüre bağlı olarak devletçi ya da liberal tercihlere yönelmesi, yabancı sermaye ile ilgili konuşma ve uygulamarı hep pragmatik olmuştur.

    Çünkü milli mücadele bitmiş, medeni milletler arasında yer alma mücadelesi başlamıştır.

    İkinci dünya savaşında bir ıssız adaya düşen japon askeri aradan yıllar geçtikten sonra bulunduğunda, savaşın devam ettiğini zannederek savaşçı tavırlarına devam etmek gibi tuhaf hareketler yapıyormuş.

    Sizin ve sizin çizginizde olan arkadaşlar, ikinci dünya savaşının bittiğini bir türlü anlamıyorlar ve hala o askerin tuhaf hallerini devam ettiriyorlar. Atatürk, milli mücadelede sert eleştirilerde bulunduğu batının hukuk normlarını bu ülkeye getirdi. Size kalsa, Atatürk hep kalpaklı, kuvvacı kalmalı idi. Ama Atatürk savaşın bittiğini biliyordu ve savaştığı kişilerle dost olmasını da biliyordu.

    Selam.

  6. #25
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 25, 25, 23

    Alıntı Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Sizin ve sizin çizginizde olan arkadaşlar, ikinci dünya savaşının bittiğini bir türlü anlamıyorlar ve hala o askerin tuhaf hallerini devam ettiriyorlar. Atatürk, milli mücadelede sert eleştirilerde bulunduğu batının hukuk normlarını bu ülkeye getirdi. Size kalsa, Atatürk hep kalpaklı, kuvvacı kalmalı idi. Ama Atatürk savaşın bittiğini biliyordu ve savaştığı kişilerle dost olmasını da biliyordu.
    Abbas Bey siz ve sizin çizginizdeki arkadaşlar da Beyrut bombalanırken, Beyrut'un eğlence semtlerinde diskolarda eğlenmeye devam eden gençlere benziyorsunuz.

    Batı'nın hukuku veya olumlu uygulamalarının ülkeye getirilmiş olmasına muhalefet ettiğimizi hatırlamıyorum. Ancak diskolarınızdan dışarıya kafanızı uzatın. Savaş devam ediyor ve bu savaş topla,tüfekle olan savaştan çok daha acımasız ve tahrip edici... Lozan'da Lord Curzon'un sözünü tekrar hatırlatayım :

    "Müzakere ediyoruz. Aylardan beri arzu ettiklerimizden hiçbirini alamıyoruz. Vermiyorsunuz. Anlayış göstermiyorsunuz. Memnun değiliz sizden. Ama ne reddederseniz cebimize atıyoruz. Cebimize saklıyoruz. Memleketiniz haraptır. Yarın geleceksiniz, bunları tamir etmek için, kalkınmak için yardım isteyeceksiniz. O zaman, bu cebime koyduklarımdan her birini, birer birer çıkarıp size vereceğim…"

    Ne yazık ki Lord Curzon'un cebinde fazla birşey bırakmadık...

    Selamlar,

  7. #26
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Salihli/Manisa
    İletiler
    7.141
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 25, 25, 23

    Alıntı Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Sayın Gür;
    Atatürk'ü anlayış ve algılayış biçiminiz, "ikinci dünya savaşının hala bitmediğini zanneden Japon askerinin tavrına" benziyor.

    Atatürk'ün hayatı iyi incelenirse, milli mücadele dönemi ve daha sonraki dönemlerdeki söylem ve tavrının çok farklı olduğu görülür. Milli mücadele döneminde batılı emperyalist güçlerle mücadele etmiş, ancak daha sonra da batının hukuk sisteminin bu ülkeye ithal etmiştir.

    Milli mücadele dönemindeki emperyalist söylemle, daha sonraki batı uygarlığını hedef göstermesi, konjoktüre bağlı olarak devletçi ya da liberal tercihlere yönelmesi, yabancı sermaye ile ilgili konuşma ve uygulamarı hep pragmatik olmuştur.

    Çünkü milli mücadele bitmiş, medeni milletler arasında yer alma mücadelesi başlamıştır.

    İkinci dünya savaşında bir ıssız adaya düşen japon askeri aradan yıllar geçtikten sonra bulunduğunda, savaşın devam ettiğini zannederek savaşçı tavırlarına devam etmek gibi tuhaf hareketler yapıyormuş.

    Sizin ve sizin çizginizde olan arkadaşlar, ikinci dünya savaşının bittiğini bir türlü anlamıyorlar ve hala o askerin tuhaf hallerini devam ettiriyorlar. Atatürk, milli mücadelede sert eleştirilerde bulunduğu batının hukuk normlarını bu ülkeye getirdi. Size kalsa, Atatürk hep kalpaklı, kuvvacı kalmalı idi. Ama Atatürk savaşın bittiğini biliyordu ve savaştığı kişilerle dost olmasını da biliyordu.

    Selam.

    Abbas Bey yorumlarınıza inanın artık hiç şaşırmıyorum...

    Yurtta sulh, cihanda sulh diyen de, gençliğimizi ileride ortaya çıkabilecek dahili ve harici düşmanlara (kötülük isteyenlere) karşı uyaran da Atatürk'tür. Size göre bu bile bir çelişki olabilir, o yüzden daha fazla yorum yapmadan aşağıdaki sözleri okumanızı ve anlamaya çalışmanızı rica ediyorum. Bakın bakalım, söz ettiği ya da eylemleriyle ifade ettiği "dostluk" ve "barış" nasıl ve ne şartlarda olmalıymış?..



    GENÇLİĞE HİTABE
    Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
    Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
    Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
    20 Ekim 1927









    - Bütün dünya milletleri aşağı yukarı AKRABA olmuşlardır... Bu itibarla İNSAN MENSUP OLDUĞU MİLLETİN VARLIĞINI VE MUTLULUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜ KADAR, BÜTÜN DÜNYA MİLLETLERİNİN HUZUR VE REFAHINI DÜŞÜNMELİ; KENDİ MİLLETİNİN SAADETİNE NE KADAR DEĞER VERİRSE, BÜTÜN DÜNYA MİLLETLERİNİN MUTLULUĞUNA HİZMET ETMEYE DE ELİNDEN GELDİĞİ KADAR ÇALIŞMALIDIR!.. (17.3.1937)



    ********


    Beynelmilel siyasi emniyetin inkişafı için ilk ve en önemli şart milletlerin hiç olmazsa, BARIŞI KORUMA fikrinde SAMİMİ olarak birleşmeleridir.


    ***************


    Eğer DEVAMLI BARIŞ isteniyorsa, kitlelerin vaziyetlerini iyileştirecek MİLLETLERARASI TEDBİRLER alınmalıdır!.. İNSANLIĞIN BÜTÜNÜNÜN REFAHI, AÇLIK VE BASKININ YERİNE GEÇMELİDİR! Dünya vatandaşları KISKANÇLIK, AÇ GÖZLÜLÜK ve KİNDEN UZAKLAŞACAK şekilde eğitilmelidir!..


    ****************




    İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak, gayrıinsani ve son derece üzücü bir sistemdir!..


    *************



    - Bugün aradığımız barışın EBEDİ BARIŞ OLACAĞINA İNANMAK SAFDİLLİK olur!.. BU O KADAR ÖNEMLİ BİR GERÇEKTİR Kİ, ONDAN BİR AN BİLE GAFLET, MİLLETİN HAYATINI TEHLİKEYE SOKAR!..



    ******************




    Şüphesiz hukukumuza, şeref ve haysiyetimize saygı gösterildikçe mukabil saygıda asla kusur etmiyeceğiz... Fakat ne çare ki, ZAYIF OLANLARIN HUKUKUNA SAYGININ NOKSAN OLDUĞUNU VEYA HİÇ SAYGI GÖSTERİLMEDİĞİNİ çok acı tecrübelerle ÖĞRENDİK... Onun için her türlü ihtimallerin gerektirdiği HAZIRLIKLARI YAPMAKTA asla GECİKMİYECEĞİZ!..
    Hiç bir millet ve memlekete karşı tecavüz fikri beslemeyiz!.. Fakat VARLIĞIMIZI ve BAĞIMSIZLIĞIMIZI KORUMAK için, bir de MİLLETİMİZİN iç rahatlığı ve gönül huzuru ile çalışarak REFAHLI ve MUTLU OLMASINI SAĞLAMAK İÇİN her vakit memleket ve milletimizi korumaya GÜCÜ YETEN BİR ORDU'ya sahip olmak da ÜLKÜ'müzdür!..


    ****************


    TÜRKİYE HALKI, her medeni ve kaabiliyetli millet gibi KAYITSIZ VE ŞARTSIZ HÜR VE MÜSTAKİL yaşamaya karar vermiştir... Bu meşru kararı ihlale yönelik her kuvvet, TÜRKİYE'NİN EBEDİ DÜŞMANI kalır!..(1922)


    ******************

    - HAYAT-I MİLLET TEHLİKEYE MARUZ KALMADIKÇA, HARB BİR CİNAYETTİR!..

    Ben HARPÇİ olamam!... Çünkü harbin acıklı hallerini herkesten iyi bilirim.


    - TÜRKİYE'NİN EMNİYETİNİ GAYE TUTAN, HİÇ BİR MİLLETİN ALEYHİNDE OLMAYAN BİR BARIŞ İSTİKAMETİ, bizim daima düsturumuz olacaktır!..


    Biz yabancılara karşı herhangi HASMANE bir his beslemediğimiz gibi, onlarla SAMİMİ ilişkilerde bulunmak arzusundayız... TÜRKLER bütün medeni milletlerin dostlarıdır!..(1923)


  8. #27
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 25, 25, 23

    Bu foruma ilave yazmak niyetim yoktu, ama konu, "liberal sol olur mu olmaz mı" tartışması ile büyümüştü. Bugünkü (31.05.2008) Hürriyet'te sosyal demokrat yazar Zeynep Göğüş'ün "Liberal Sosyalis" başlıklı köşe yazısı konuya denk düştüğünden kopyalamak istedim.
    Selamlar.



    Zeynep GÖĞÜŞ


    Liberal sosyalist


    AVRUPA, Türkler için çok uzun yıllardır "refah"ı temsil ediyor. Refah, sefaletin karşısında duran bir kavram. Osmanlı’nın ilk Batıcılarından bu yana Batı’dan yana olmanın en önemli dürtülerinden biri sefaletten kaçış olmuş.

    Türk okumuş yazmışlarının büyük bir bölümü Batı’yı temsil eden refah ile Doğu’yu temsil eden sefalet ikilemi arasında kaldılar. Meseleyi böyle koyarsanız bu karşıt ikiliden hangisini tercih edersiniz? Elbette ki refahtan yana olursunuz.

    Sorun bu çerçevede ele alındığından dolayıdır ki bugün Avrupa karşısında zorlanıyoruz. Sadece pratik ve pragmatik nedenlerle Avrupalı olunamıyor çünkü. Din değiştirip de Avrupalı olunamayacağı gibi... İşte Rusya, kuzeyimizdeki dev, halkı çoğunlukla Hıristiyan bir ülke değil mi? Ama işte onun da Avrupa’da yeri yok.

    * * *

    Ortada bir kültürel yapı sorunu var. Sanayimiz istediği kadar globalleşsin, yine de bir tarafıyla Türk karakteri kaybolmuyor. Bu karakteri belirleyen şey de coğrafyamız ve tarihimiz. Ancak kültürel yapının belli ve belirlenmiş olması da yalnız başına bir şey ifade etmiyor. Biz toplum olarak kendi kültürel yapımızı bilmiyoruz. Bu yapıyı algılayamıyoruz. Kendi kültürel yapısını ve kültürel çevresini anlayamayan, nasıl kültür üretebilir?

    Prof. İlber Ortaylı dostumuz, bu ve benzer meseleleri "Avrupa ve Biz" adlı kitabında çok güzel anlatıyor, meraklısına tavsiye ederim.

    21’inci yüzyıl Türkleri olarak Doğu Akdeniz-Ortadoğu bölgesinde yaşıyoruz. Bu bölgeyi ne kadar tanıyoruz? İslam uygarlığı bir zamanlar buradan doğmuş ise bunun ne kadarının bilincindeyiz? Avrupa merkezcilikten (Eurocentrism) söz ediliyor. Kaç okumuş yazmış Türk, Avrupa merkezcilik doğmadan yüzyıllar önce Doğu dünyasında da Doğu merkezcilik olduğunu bilir? Yani dünyayı kendi referans sistemine göre değerlendirme alışkanlığı...

    Derin meselelere daldık, ama beni bu yazıyı yazmaya iten iki şey oldu. Her ikisi de Batı ile kafa uyuşmazlığımızın ciddi göstergesi. Birincisi Lambada adlı eşcinsel derneği "ahlaka aykırı" olduğu gerekçesiyle hákim kararıyla kapatıldı. Bu arkadaşlar Yargıtay’a gidecekler. Sonra da kendilerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolu açılır.

    İkincisi ise Paris Belediye Başkanı Delanoe’nin Le Nouvel Observateur adlı Fransız dergisine kapak olan demeci. Delanoe, Fransız solunun liderliğine oynuyor ve kendini "liberal sosyalist" olarak tanımlıyor. Bu konudaki kitabı yeni çıktı, umarım yakında Türkçe’ye de çevrilir. Hem liberal hem de sosyalist nasıl olunabileceğini tutarlı, açık vermeyen bir düşünce sistematiği içinde açıklamayı başarıyor Delanoe. Açıkçası hayran oldum.

    * * *

    Lambada’dan liberal sosyalizme nasıl mı atladım?

    Demiştik ki, kendi kültürel çevresini tanımayan ve algılayamayan, başka kültürel çevrelerle de sağlıklı ilişki geliştiremez. Sefalete karşı refahı seçersiniz, olay biter, ya da bitmez, sürüncemede kalır. Bu bir...

    Lambada’nın kapatılması, Avrupa kültür yapısında kabul edilebilir bir durum değildir, bu da iki...

    Ve Fransız solunun fikirlerine hayran olduğum yeni lideri, gay olduğunu gizlemiyor, bu da üç...

  9. #28
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 25, 25, 23

    Zeynep Hanım da şaşırmış anlaşılan "lambada'dan liberal sosyalizm'e ?!!! nasıl atladığına...:o

    Önce Zeynep Hanım'ı düzeltmekte fayda var , yazısında 3 kez adı geçen derneğin ismi "lambada" değil "lambda"... Zeynep Hanım derneğin ismini bir dans türü ile karıştırmış anlaşılan... Hazır karıştırmışken dansın ortaya çıktığı Güney Amerika'da liberal olmayan solu da bir inceleseydi keşke...

    Cinsel tercih özgürlüğünü liberal olmayan sol savunmuyor muymuş, anlayamadım. Ya da cinsel tercih özgürlüğünü savunmak için illa liberal mi olmak lazımmış gene anlayamadım ya neyse...

    Konunun kültürel yapı ile ilgisi yok, sorun yeni dünya düzeni... Gittikçe kıtlaşan kaynakların ve dolayısıyla gücün kimin elinde olacağı ile ilgili tüm bu yaşananlar. Bu temel neden dışında telaşa mahal yok. Dernekler Kanunu'nun ilgili maddelerini demokrasi ve özgürlükler şampiyonu AKP değiştirir?!!! , Lambda'nın sorunu ortadan kalkıverir, zaten olması gereken ve doğrusu da budur. Bu bir...

    "Sefalete" karşı "refah" her zaman seçilmeyebilir. Sefil olmayayım diye manda yönetimi tercih edilmez mesela. Aksi olsaydı Kurtuluş Savaşı yapılmazdı. Bu iki...

    Paris Belediye Başkanı'nın cinsel tercihine elbette saygı duyarız da, ne yapalım yani; liberal sosyalist olabilmek için, bunca yıllık heteroseksüel tercihimizi mi değiştirelim. Ne dersiniz Abbas Bey? Bu üç...

+ Konuyu Yanıtla
3 / 3 Sayfa İlkİlk 123

Bu sayfada bulunan kavramlar:

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.