Gözümüz aydın, iki kopya koyunumuz oldu

H.SALİH ZENGİN / Zaman
s.zengin@zaman.com.tr

Türkiye’nin ilk kopya koyunları Oyalı ile Zarife’yi ziyarete giden arkadaşımız H. Salih Zengin, her kopya koyunun da kendi bacağından asılacağı sonucuna vardı. Konuyla ilgili genetik bilimcileri aratmayan yorumlarda bulunan arkadaşımız, herkesin kendi koyununu kendi evinde üretmesinin yolununun açıldığını belirterek, koyun kopyalamanın pratik yolunu da gösterdi.

Nihayet bize de nasip oldu. Kopya koyunun son versiyonunu çift sürüm olarak İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Dölerme ve Sun’i Tohumlama Anabilim Dalı’nda gerçekleştirdik. Kopyalama demişken ilgili anabilim dalını buraya yazarken internetten kopyalayıverdim. Zira bu kadar uzun bir ismi akılda tutup hatırlamaya çalışmak kuyruk yağı biriktirmekten çok daha zor bir iş. Malum hatırlarsınız 1996’da bizim iki klon koyunumuzun bir önceki versiyonu olan Dolly adlı koyunun kopyalanması dünyada büyük yankı uyandırmıştı. Ardından bir kedi kopyalanmış, sonra Güney Koreli bilim adamları bir köpeği kopyalayarak bu bilimsel yarışa destek vermişlerdi. Sonra da maymun kopyalandı. Neyse ki biz de altta kalmadık ve iki koyunu birden klonlayarak ağılın içine bıraktık. Eğer aksilik olmasa, ayağımız yerdeki halıya takılmasa idi dünyanın ilk üçüz koyununu kopyalıyorduk. Taşıyıcı anne koyun düşük yapınca bu bilimsel başarıya imza atamadık. Bu cümleyi okuyup da kederlenmenin, “Aman mor koyun meler gelir / Dağları deler gelir / Hakikatli yar olsa/ Uykuyu böler gelir” diye dellenmenin âlemi yok. Zira yaptığımız bu ilk Oyalı ve Zarife klon koyunlarının yaş seviyesi ortalamanın altında olduğu için daha uzun yaşayacağına garanti gözüyle bakılıyor. Zira büyük yankı uyandıran klonların atası Dolly, yaşlı olduğu için ötanaziye kurban gitmişti. Çünkü 6 yaşında bir koyundan kopyalanmıştı ve dünyanın ilk kopya memelisi kronik akciğer rahatsızlığı sonucu vefat etti. Tüm hayvan âleminin tekrardan başı sağ olsun. Ancak bize gelince durum biraz farklı. Biz de sağolsun lokantacılık sektörü, şiş kebabı koyun yerine daha çok kuzudan yaptığı için kesilen hayvanlar da çok genç oluyor. Haliyle klonlayacağımız koyunların genç bir nesil olması genetik bilimsel yolculuğumuzun biraz daha uzun soluklu olacağını gösteriyor. Gerçi zaten hepsi birbirine benzeyen ve benzer davranışlar sergileyen sürü psikolojisindeki koyunları kopyalamanın anlamı ne, onu da anlamış değilim. Zaten bunların hepsi ‘kloni’ halinde yaşamıyorlar mı? Aynı yaş ve kiloda kopyalanmamış natürel iki koyun bulun, ağıla koyun. Aradaki farkı kim anlar ki?

Öğrenciler kopya araştırmasında

Matrix filminde birbirinin aynısı onlarca ajanı izleyince işin varacağı boyutu, birbirinin aynısı yüzlerce insanın ortalıkta gezeceğini düşünüp bir haller olmuştum. Doğrusu kendi kopyamla arkadaş olmaya ben hazır değilim. Türkiye’nin ilk kopya koyunu olarak 21 Kasım’da dünyaya gelen Oyalı ve diğer klon koyun Zarife’ye bu vesileyle gecikmiş bir ‘gözaydın’ ziyaretine gittim. Elime bir tutam ot, iki paket süt alıp yanıma da Gebze Çırağan Lisesi öğrencilerini katarak fakültenin yolunu tuttum. Yol üzerinde bir kuyumcuya rastgelsem iki de çeyrek altın paketletirdim; ama kısmet değilmiş. Gerçi Gebze Çırağan Lisesi’nin bilim meraklısı öğrencilerinden Fatih Bayındır, Fatih Olgun, Mehmet Batman, Ahmet Kalınkaya, Yasin Yılmaz, Fatih Şık, Ramazan Özkan, Ömer Faruk Tırınk ve Serkan Narman’dan böyle bir jest beklerdim ama nerdeeee? Öğretmenleri Ökkeş Peksoy, Gebze’den buraya gelirken yolda uyuduğundan ve uykusunda çitten koyun atlatmaya çalıştığından akıllarına bile gelmemiş. Tam takır kuru bakır gelmişler. Allah razı olsun yine de, o kadar yolu göze alıp hayvancağızların gönlünü hoş tutmaları da bir şey.

Klon koyunlarımızla koyun koyuna birkaç saat geçirme anımızdan önce, olayı gerçekleştiren İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nin uzman ekibinin yöneticisi Prof. Dr. Sema Birler, bizi bir odaya alıp projeksiyon eşliğinde olayı özetledi. Biz de çok iyi anlıyormuşuz, bıraksanız hemen birkaç hayvanatı kopyalayabilirmişiz edasıyla anlatılanları dinledik. En azından her şeye kafa sallayan kişinin sadece ben olduğum ortaya çıktı. Çünkü Çırağan Lisesi’nin öğrencileri mevzuyu derinlemesine araştırmışlar, anlamlandıramadığım birtakım şeyler sorup duruyorlardı. Aslına bakarsanız onlarınki de bilimsel meraktan değil, olsa olsa tilkiliktendir. Kopya çekmekte oldukça mahir olan öğrenci milleti, insanın kopyalanmasını ne diye merak etsin ki? Sınavda yerine sokacağı bir klon ikizi arıyordur olsa olsa. En azından ben öğrenci olsam böyle düşünürdüm.

Geyik ne zaman kopyalanacak?

On dört kişilik bir ekiple gerçekleştirilen koyun klonlama çalışmalarının maliyetini sordum Sema Hanım’a. Zira koyun üreteceğiz diye postu pahalıya satmayalım. Karşıdan ‘250 bin YTL’ yanıtını duyunca, ağzımdan gayri ihtiyari köylülerin koyun çağırırken kullandığı ‘Buuurrşşş’ tarzında bir nida çıktı. Allah’tan Sema Hanım konuya açıklık getirdi de rahatladım. Meğerse laboratuvarın toplam maliyeti bu kadarmış. Yani bundan sonra ne kadar koyun üretirsek üretelim sadece kimyasal malzemelerin maliyetine koyun üretebileceğiz. Bana kalırsa bu malzemeyi halkımıza dağıtalım, her evde bir klonlama merkezi oluşturalım ki küçükbaş hayvancılık sektörü gelişsin. Herkes kendi koyununu kendisi üretsin.

İki adet koyun üzerinde yapılan genetik çalışmalar sonrasında doğan kuzularımızın sponsorluğunu Devlet Planlama Teşkilatı ve TÜBİTAK yapmış. Doğrusu böylesi bir bilimsel ve etsel desteği Kasaplar Birliği, Koyun Üreticileri Birliği, Türkiye Lokantacılar ve Kebapçılar Federasyonu gibi kuruluşlardan beklerdim. Sonuçta bu işin etini, sütünü ve kaymağını yiyecek başka sektör mü var? Hem millet ucuz ete başka nasıl kavuşacak?

Sema Hanım’a son olarak bilimsel bir soru daha şey ettim: “Hiç geyik kopyalandı mı?” Yanıt da yeterince bilimseldi: ‘Hayır ben duymadım.’ Ama duyarsa ilk bana haber verecek. Kopyalanan bu kuzuların yenilip yenilemeyeceği sorusunun cevabını da verdi sağ olsun. Meğer ABD’de kopya koyunların yenilmesine onay çıkmış. Gerçi İslam dünyası bu konuda henüz net bir karara varmış değildi. Bir kısım ilahiyatçılar kopya koyunun sağlıklı olup olmadığı henüz bilinmediği için kurban edilemez derken, bir kısmı da kurbandan kasıt ahit için kan akıtmaktır, kesilebilir fikrinde birleşiyor. Neyse ben de bir ara Zekeriya Beyaz’ı görürsem ona sormayı düşünüyorum. Böyle çetrefilli konularda Beyaz’ın üstüne yoktur. Bakarsınız ‘kopya tavuk da kesilebilir’ diye yeni bir medyatik fetva alma bahtiyarlığına erişirim kendisinden.

Neyse sabahtan beri yüze yüze kuyruğuna geldiğimiz kopya koyun ikilisini gördüm. ‘Hık’ demiş, birbirlerinin burnundan düşmüşler. ‘Anasına bak kopyasını al’ durumu var; ama anaları ortada yok. Çünkü bunlar mezbahanede yeni kesilen iki koyunun yumurtalıklardan alınan hücrelerden kopyalanmışlar. Peki ne farkı var dersen? Hiiiç… Bildiğin koyun valla. Taşıyıcı annelerinin sütünü emiyor, insanlardan kaçıyorlar.

Ha tüm bunlardan sonra “Öğrendiğin koyun kopyalama yöntemini bize özetler misiniz?” diye soracak olursanız memnuniyetle cevaplarım. Hazırsanız buyrun başlayalım: Önce kendinize internet bağlantısı olan bir bilgisayar edinin. Google’dan kendinize bir koyun resmi aratın. Çıkan koyun resminin üzerinde farenizi hareket ettirerek imleci koyunun üzerine sabitleyin. Sağ tuşa tıklayın ve açılan pencereden kopyala seçeneğini seçin. 3. aşamada koyunu kopyalamanız gereken boş bir alana imlecinizi sürükleyin ve fareye sağ tıklayıp açılan pencereden yapıştır seçeneğini seçin. Çok güzel. Şimdi geldik koyun kopyalamada son aşamaya. Koyunu yapıştırdıktan sonra koyun kopyalama işleminiz başarıyla sonuçlanmış olur. Aynı işlemi bir kere daha yaparsanız, yan yana iki koyun resmi elde etmiş olursunuz. Yalnız isimlerini ‘Oyalı’ ve ‘Zarife’ olarak değiştirmeyi unutmayınız.

Sırada keçi kopyalama var!

İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nin klonlama projesi başkanı Prof. Dr. Sema Birler: “Oyalı ve Zarife için 69 embriyo transferi gerçekleştirdik ve sonuçta 5 gebelik oldu. Ancak bunlardan iki tanesi doğdu. Üçüncüsü ise doğmadan öldü. O da doğsaydı dünyada ilk kez üçüz koyun klonlamasını gerçekleştirmiş olacaktık. Klonlama çalışmalarımız insan sağlığı ve hayvancılık sektöründeki gelişmelere ivme kazandıracak. Bu sayede soyu tükenmiş ya da tükenmekte olan hayvanları çoğaltabileceğiz. İnsan sağlığı için de önemli. 2008 yılında transgenik hayvan üretimi yapmayı planlıyoruz. Bu sayede ürettiğimiz koyunun sütünü ilaç sanayiinde kullanabileceğiz. Organ ve doku transferleri için de bu hayvanlar kullanılabilecek. Türkiye için bu iki koypa koyun kilometre taşı diyebiliriz. Keçi kopyalamayı düşünüyoruz.”