Bize sevmesini öğretmediler sevgili,bize hep sevgiyi saklamasını
öğrettiler.Hep bekletmeyi.,.hep ertelemeyi...bu yüzden biz kiminle
birlikteysek bir diğerini ama hep uzakta olanı özledik,hiç dinmedi
doyumsuzluğumuz,biz hep uzaktakini sevdik sevgili...yanımızdakini
değil,odamızın duvarının arkasındakini değil,birşeyler paylaştığımızı
değil,uzaklardakini,ulaşamadığımız kadar uzaklardakini sevdik...Yanımızdakileri kırıp
geçirdik,incitip üzdük de, hep ulaşamadıklarımıza sakladık
söyleyemediğimiz o güzel sözleri...
Özlediğimiz sevgiden delice korktuk biz sevgili. Sevmek bizim için
sınırlarımızdan hiç çıkmamaktı. Kendi sınırlarımızda sevmek hep kapana
kısılmaktı.Bu korku yüzünden hep karşımızdaki insanların sevgisini eksik
bulduk,küçümsedik onların sevgisini,yeni heyecanlar arama isteği
vardı.Bir kişide takılı kalmak ne kadar basit diyorduk. Gözümüz hep uçan
kuşlardaydı.Yüksek dağların en tepesinden bakıyorduk insanlara biz. Sorun
bizdeydi sevgili. Sevgiye inançsız olan bizdik...Bir insan bizi sevmeye
başladığında,yenildiğinde sevgimize;ondan uzaklaşır, nasıl da tiksinirdik
sevgilerinden biz. Ama bizden biraz uzaklaşmaya görsünler onları yana
yakıla nasıl da arardık. Çünkü biz sevilmeye alışmıştık, hatırlasana
nasıl da ihtiyaç duyardık seslerine, kokularına. Kaybolmuştuk dağıttığımız
sevgilerde. Kim bizi seviyordu, biz kimi seviyorduk. Sınırlar erir,
karışırdı herşey. Öksüz sahipsiz bir sevgimiz vardı ama onu kime
vereceğimizi şaşırdık. İnanırlardı bize,inanırlardı o öksüz, sahipsiz, başıboş
sevgimize. Çünkü çevremizdeki herkes o kadar hasretti ki
sevgiye...Çünkü onlar da bizim gibi sınırlar içinde büyümüşlerdi.
açılamıyorlardı,kendilerini tanıyamadan çıkamazlardı, sınırdan izinsiz çıkış yoktu
bize,sevgiye geçit yoktu.Kaç zamandır kendimizi kandırdık sevgili. Kimi
sevenler şarkılarda yaşatır sevdiğini,kimi eski cüzdanındaki eski, soluk bir
resimde, kimi ise hayallerle süslediği sınırlı dünyasında anlatacak çok
şeyleri yoktur.Çok olan sadece çektikleri acılardır sınırlı
dünyalarında.Bunu bilirler sevgili,ama kıramazlar zincirleri.
Aşkı,sevmeyi,sevilmeyi kendimizi adamayı o kadar çok özlemişken,aynı
zamanda ikiyüzlülükte içimize işlemişti.Kendimden biliyorum,gözümüzde
hayatımızın zerre kadar önemi yoktu.Gerektiğinde hayatımızı hiçe sayacak
kadar kahraman ama bir o kadar da yalancı ve riyakardık sevgili.
Patlayıcı bir madde gibi taşırdık sevgileri.Kaygı dolu,ürküntü dolu bir
sır gibi taşırdık sevgileri.Okuduğumuz yoksulluk
romanlarında,gözyaşlarıyla seyrettiğimiz filmlerde anlatılan kahramanların hayatlarından daha
berbattı hayatımız aslında.Ama kendimize duymadığımız şefkati onlara
duyardık...Birbirimize ne kadar ne kadar üzüldüğümüzü
gösteremediğimizden,birbirimizin derdine yeterince eğilemediğimiz için bu filmlerdeki
kahramanların hayatlarına ağlardık doyasıya....
Aslında birbirimizi çok sevmek istiyorduk,ama nedense çok utanıyorduk
bundan ve hep erteliyorduk.Yürürken sokakta karanlıklar eşlik ederdi
yalnızlığımıza.Sokağın sonunda o gökyüzünün yalancılığı bizi de vururdu
kaybolan o sahipsiz aşklarıda...
Biliyormusun bugüne kadar hep seviyormuşum gibi yaptım ben.Aslında
onları tanımıyordum ben,ama yinede ihtiyacım vardı sevgilerine
.Bağışlasınlar beni ve unutmasınlar,onlar adına onlardan daha çok acı çektim ben...
Bir tek seni tanıyorum aslında ben...Bir tek seni...
Dinliyorum anlat hadi...Demek sonsuza dek kaçıyormuş insan
kendisinden......
Geçen gün işten eve dönerken,genellikle kitap okuduğum halde o gün canım kitap okumak istemedi ve bende camdan dışarı bakmaya başladım, aslında gördüklerim hep aynıydı,tanıdık evler,tanıdık ağaçlar ve dükkanlar...sonra birden yoldan gecen araçların içine bakmaya başladım.Aslında onlarda tanıdıktı aracın içindeki insanlar genellikle yola bakıyorlardı ve birden bir şey fark ettim. Yanımdan geçen araçların içindeki insanların çoğu sadece dışarıya bakıyordu, şoför koltuğunda oturan adam sola bakarken yanındaki kadın da sağa bakıyordu, arka koltukta da, ya çocuk ya da eşyalar oluyordu ve bu insanların yaşları orta yaş civarıydı yani evliydiler ya da uzun süredir birlikteydiler, diğer taraftan birbirlerine bakarak ve konuşarak seyahat edenlerin ise ya flört eden ya da nişanlı belki de yeni evli çiftler olduğu anlaşılıyordu. İşte o an kafamda bir şimşek çaktı ve o günden sonra kitap okumayı bırakıp hep yolda yanımdan geçenlere bakarak tahmin etmeye çalıştım, kimler evli ya da uzun süreli beraberlik yaşıyor, kimler daha işin başında. Lütfen sizde yoldayken bir bakın, seyahat ederken önüne ya da camdan dışarı bakarak gidenlerin çoğu evli, ama konuşarak ve birbirlerine bakarak gidenlerin çoğu bekar ve işin daha çok başında. O zaman anladım ki, aşkı evlilik öldürmüyor aşkı uzun süreli beraberlikler ve yaşanan monoton heyecansız birliktelikler öldürüyor, işte o zaman kendi beraberliğime dışarıdan bakmaya çalıştım ve ne gördüm dersiniz. Hayatın akışına kapılmış, evden işe, işten eve koşuşturan, hayatında yeni hiç bir heyecanı olmayan ve çok uzun süredir gerçekten dolu dolu sohbet etmeyen, sadece çocuktan, işten ve sıkıntılardan konuşan, akşam yemekten sonra televizyon karşısına geçen ve kanepede (ayrı ayrı kanepelerde) uzanan bir çift gördüm. O gün kapıldığım dehşeti anlatmam oldukça güç, bize ne olmuştu, her şeyi unuttuğumuz, beraber olabilmek için bütün zorluklarına katlandığımız beraberliğimize ne olmuştu? Yaşadığımız heyecan nereye gitmişti? Nasıl bitmişti ve biz farkına varamamıştık? Sonra çevreme baktım ve diğer çiftlerinde bizim gibi olduğunu gördüm.İşin komik yanı insanlar bu hale gelirken, fark etmiyorlardı ve başkasının hayatının bu hale geldiğini anlattığınızda "vah vah" diyorlardı, oysa onlarda aynı durumdaydılar, sadece öyle bir şey yokmuş gibi davranıyorlardı. Herkes bir başkasının hayatına imrenir, İnternet te chatleşerek kaybettiği bu heyecanı bulmaya çalışır bir hale gelmişti. Birden eşimin de evdeyken çoğu zaman nete girdiğini fark ettim,ve gördüm ki ben onu ve aynı şekilde o beni sadece eşi olarak görmeye başlamıştı, işte o gün bu gidişe bir dur demeye karar verdim. Ama ne yapabilirdim, bununla ilgili dergilerde pek çok yazı olduğunu fark ettim, itiraf etmeliyim yapılan önerilerin pek çoğu uygulamada problem olan maddelerdi, ayrıca onları yaparsam başkasının elbisesini giymiş gibi olacaktım,ben kendi çözümlerimi bulmak istiyordum. Onlarında verdiği öğütleri baz alarak,oturdum ve kendimce bir acil durum planı çıkardım ve uygulamaya başladım. Öncelikle eşimle birlikte çocuğumuz olmadan baş başa yemeğe çıktık, itiraf ediyorum ilk denememiz biraz zor oldu, çünkü eskisi gibi konuşacak konu bolluğu yoktu, işten güçten ve çocuktan bahsetmemeye karar vermiştik, evde daha az tv seyretmeye onun yerine müzik eşliğinde sohbetler yapmaya başladık ve en önemlisi birbirimize karşı çok açık olduk, sohbetten sıkılan bunu diğerini kırmadan söylüyordu, aramızda zorlama olmamasına dikkat ettik. Baş başa sinemaya gittik ve bunu yıllar sonra yaptığımızı fark ettik, birbirimize telefondan mesajlar çektik, içimizden geldiği an ve geldiği gibi olmasına özen gösterdik ve birbirimiz için kendimize özen gösterdik, hafta sonları ben eşofmanlarımı üzerimden çıkardım, daha özenli giyindim, tıpkı flört ederken eşimin beni ziyarete geldiği günlerdeki gibi, eşimde hafta sonları tıraş oldu, daha özenli giyindi, deniz kıyısında hafta sonu yürüyüşleri yaptık,pamuk helva yedik ve sohbet ettik. Kısacası, eşimi sadece eşim olarak değil, sevdiğimiz insan olarak görmeyi ve onu yeniden sevmeyi öğrendim, bu gün ondan bir gün ayrı kalsam, eşimi yeniden özlüyorum, onunla küçük kaçamaklar yapmayı dört gözle bekliyorum ve artık eşim internette chat yapacaksa benimde yanında olmamı istiyor ve nete çok daha az giriyor .Bunları niye yazdığıma gelince, hiç bir şey için geç olmadığını düşünüyorum, birlikte olduğumuz kişinin değerini onu kaybetmeden fark etmeliyiz diye düşünüyorum ve kendimizi hayatın akışına kaptırıp sevdiklerimizi ihmal etmeyelim.
' Seni seviyorum' en değerli sözcüktür aslında. Sakın yanlış anlaşılmasın bu sadece aşk anlamında sevmek değil anne baba kardeş arkadaş eş dost. Sevdiğimizi söyleyemeden onlarla yapmak istediklerimizi yapamadan 'gökteki yıldızlara selam verip gittiklerinde' aslında kaybeden biz oluyoruz. O yüzden aslında bize söylenip durması ayıp olduğu ısrarla belirtilen sözcükleri kullanmak lazım çok geç olmadan
Hepinizi seviyorum...
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum
'Anlamak' kelimesini sözlüklerden çıkartıp elimle dokunacağım kadar somut
hale getirdiğin ve yüreğime yerleştirmeme yardım ettiğin için...
'Anlamak' ve 'anlaşılmanın' en güzel denilen sevişmeleri kıskandırdığını
bildiğin ve bana da öğrettiğin için... Durum ne olursa olsun, dilinde bu
kadar güzel bir 'özgürlük' şarkısıyla yaşayabildiğin için... Senin için...
.....................
Bu, insanın içinde yaşatıp zamanla sevdiği ve kendisine çok acı verse de,
neredeyse bedenine bir organ gibi eklediği, hüzün doğuran tüm uzun soluklu
duyguları yerle bir eden, kısacık bir hikayedir!
Sonra sen geldin.
Yaşayıp gidiyordum... 'Yaşayıp gitmek!' Ne saçma! Bu fiili nedense,
hayatımızın sıkıcı olduğunu, bir günün diğerinden farklı geçmediğini
düşündüğümüzde kullanırız. Oysa tam tersi olması gerekmez mi? 'Yaşamak ve
gitmek...' Yaşıyorum, gidiyorum, yol alıyorum. O halde şöyle demeliyim:
"Yaşıyordum ama gitmiyordum." veya "Gidiyordum akıp zaman içinde,
kaybolmuş vaziyette, ancak yaşamıyordum."
Bir aşk hikayesine boyanmıştı bütün mevsimlerim
Tuhaflığı yoktu yazın kazak giyip de
Kışın denize girişimin
Kazağımda da aşk kokusu vardı
Acıma dokunan ve
Nasıl kokacağını şaşıran
Yosunlarda da
Sonra sen geldin.
“Hadi gel, hayatı anlayalım ve anlatalım." dedin. Çok konuştuk bu konuda,
çok... Hem her duygunun tarifini almak istedin hem de hepsi hakkında,
bildiğin ne varsa bana vermek. Seninle konuştukça, kendime dair son derece
basit ama yine de hiç üzerinde durmadığım bir şeyler olduğunu görmek beni
nasıl da şaşırtıyordu.
'Acı' konusunda çok konakladık...
Kanattıkça beni böyle acı
Ve sohbetler yetmeyince nefes almaya
Ağlardım
Yaralarımdan şiir yapardım
Acı bir annedir, durmadan hüzün doğuran. Ahh, ben o hüzünlerle boğuşmak,
azıcık nefes alabilmek için kaç kitap okudum, kaç film izledim, kaç hayat
belledim, bir bilseniz.
Yooo! Dostlarıma haksızlık edemem şimdi. Turuncuya boyalı güney
akşamlarından, fesleğen kokulu batı ikindilerinden, kuzeyin gri
sabahlarına kadar kaç sohbet vardır yüreğimde daima saklayacağım. Ahh,
benim kelimelerle beyinlerinde tepindiğim dostlarım... Nasıl da isterlerdi
gözlerimden yanaklarıma dökemediğim gülüşleri görmeyi. Bence, dostlar
daima 'gülmek' ve 'gülümsemek' arasındaki farkı bilirler, bu nedenle
onlara arkadaş değil de 'dost' deriz zaten. Her sohbette yüreğimi yatırıp
masaya, son derece dikkatli ve zarif hareketlerle, acı ve hüzün doğuran
parçalarıma ulaşır, üzerini örterlerdi. İyi hissederdim bir süre.
Apartmanların üzerinde uçuşan martıları fark ederdim en azından. Ancak
sonra yine hüzün... Yüzsüz hüzün...
Baktığım yerlerde gözlerim
Bazen öyle uzun kalırdı
İnanmazsınız ama
Baktığım yerler sıkılırdı
Sonra sen geldin.
Geldin ve: “Hele şu yükünün birazını bana ver.” dedin. Şaşırdım çünkü
görünüşe göre senin yükünün benimkinden fazlası vardı ama eksiği yoktu.
Sen anlatırken fark ettim ki içinde bir yerlerde bu yüklerle başa çıkmak
için özel eğitimli bir parçan vardı. Bu parça, yükün niteliğini ya da
niceliğini, yürekte en hafif duracak hale getirebiliyordu gerçekten.
Konuşurken bir yandan da yüreğimin en tozlanmış ve uzun süredir de yanına
hiç uğranmamış parçasını koydun masaya. “Bak,” dedin "bunlar hayat dostu
parçalar . Şimdi bunları öyle güzel temizleyeceğiz ki bir daha canın
içindeki parçalara dokunmak istediğinde ve hüzne giderken, bunların
ışıltısına takılacaksın. Takılacaksın ki hüzün doğuran acı parçaları
koyuvereceksin yerinde tozlanmaya. Böylece de zamanla ağırlıkları, olması
gerektiği kadar olacak. Oysa sen ha bire parlatıp parlatıp durmadan onlara
bakıyordun önceden ve bu da onları olduğundan ağır hale getiriyordu. Oysa
tam tersini de yapabiliriz hepimiz. Işıldayan parça daima daha ağırdır.
Gel, hayat dostu parçaları ışıldatalım durmadan.”
Sen geldin
Kelimelerini şekere batırarak
Sen geldin
Baktığın yerlerde çiçekler bırakarak
Acıya ve hüzne gereğinden çok yüz vermemeli insan. Ben artık hüznü içimde
şişmanlatmamayı, başarıyorum galiba. Geçen gün ne gördüm dersiniz? Meğer
ne kadar yakışıyormuş martılar denizin üzerine! Hikaye bu kadar...
Merak edeceksiniz belki, bu değişiklikleri sağlayan dostum kimdi? Diyelim
ki, kırk yaşını geçmiş veya otuzuna gelmemiş bir adamdı, seksen yaşında
bir ihtiyar, hep otuzunda yaşayan bir kadındı ya da dört yaşında bir
çocuk; hem hepsiydi, hem hiçbiri değildi. Ne fark eder ki? Bir can’dı.
Canımın içi değil
İçimin canı olup da
Sen
Geldin
Üstelik
Aşk da
Değildin
Gerçek bir şahıs mısınız, sanal mısınız, bahsettiğiniz yazı gerçekten size mi ait bilemiyorum. otekileriz.com sitesinde yazdığınız esef verici yazılar nedeniyle buraya yazmak zorunluluğu hissettim.
Biraz oturup düşünebilseniz, biraz itidalli olsaydınız bir insanı itham etmeden önce araştırmayı yeğlerdiniz. Yazarlar araştırmacı olurlar değil mi? Yoksa peşin hükümlü mü?
Günümüzde bir çok tartışma gurubu (yahoo/google vs) anonim olan bir çok şiir, şarkı sözü, yazı gönderir, ayrıca elden ele dolaşan e-maillerde dahi buna benzer bir çok yazılar gönderilir. Tabi bir yazıyı alıntısını yazmayan binlerce site de vardır.
Bahsettiğiniz yazı sayın Av.Ragıp Atay tarafından 2004 senesinde eklenmiş bir yazıdır. Yazının kendisine ait olduğuna dair bir ifade olmadığı gibi, yukarıda anlattığım anonim veya belirsiz kaynaklardan birinden ve çok hoşuna giden bir yazıyı diğer insanlarla da paylaşmak isteyebilir. Size ait olduğunu bilmesi için çok özel yetenekleri yok ise bunu da metnin altına yazmamakta haklıdır.
Ben sizin yerinizde olsaydım şunu yapardım;
- Sayın Av.Ragıp Atay;
Seçenek 1: Yazı bana aittir lütfen notunuzu düşermisiniz
Seçenek 2: Yazı size mi aittir sayın Atay?
Cevap: Hayır bana ait değil ise, nereden bulduğunu sorardım ve neticesinde yazının BANA ait olduğunu ISPAT da ederek altına adımın yazılmasını rica ederdim.
Hiçbir araştırma ve görüşme yapmaksızın, tutup insanları karalayarak, bunu HUKUK ve ADALET anlayışı ile özdeşleştirerek, üstelik başka sitelerde HUKUKI.NET ve yöneticisi ve bir avukat hakkında çirkin sözler sarfederek gündeme taşımak nedir, artık yorum sizlerin ve okuyucuların.
ötekilerizbiz sitesi üyesi değilim ama siteyi bir edebiyat sever olarak düzenli takip ederim, okurum. Dün gece de sitedeyken hanımefendinin (Profilinde bay olduğu yazıyor ama belki de yanlışlık olmuştur, şimdi ben de "belki de sahte isimdir" demiyorum kendileri gibi.) tartışmaya açtığı konuyu bir hukukçu olarak dehşet içinde okudum. Üstelik adı geçen site benim de üyesi olduğum ama ilgilenmeye çok da fırsat bulamadığım bu site olunca dayanamadım, hele hele hanımefendinin hukuku ve hukukçuları aşağılaması, hırsızlıkla itham etmesi beni fazlasıyla şaşırttı ve sevgiden bahseden, sevgi üzerine bu kadar güzel eserler ortaya koyabilen (Ki artık o eserlerin kendisine ait olduğundan şüphe ediyorum, sevgi-gönül insanı bu kadar hoşgörüsüz ve anlayışsız olamaz.) bir insanın amacı ne olabilir diye düşünmekten alamadım kendimi.
Ragıp Bey de diğer üyeler gibi beğendiği bir yazıyı alıntılamış, yazının kime ait olduğunu bilse ekleyeceğine hiç ama hiç şüphem yok çünkü bu siteye katkım çok olmasa da izlediğim için hemen hemen her konuyu titizlikle okurum, Ragıp Bey'in bu sitede çok sevilen, insancıl, hoşgörülü ve saygılı bir insan olduğunu bu sebeple bilirim. Bence olay tamamen yanlış anlama, abartma, kabalıktan öte bir şey değildir.
Yapılması gereken Feyz Bey'in de belirttiği üzere Ragıp Bey'i ya da Site Yönetimini durumdan haberdar ederek düzeltilmesini rica etmektir,Ragıp Bey yazının kendisine ait olduğu iddiasında değildir, iletisinden de bu sonucu çıkaracak hiçbir ibare çıkarmak mümkün değildir. Bu yazı en az 20 sitede daha başka başka şahıslarca alıntılanmış, hiçbirinin de altına isim yazılmamıştır.Üstelik herbirinde tebrikler kabul edilmiştir. Ragıp Bey böyle bir terbiyesizlik de yapmamıştır. Hal böyle iken sadece Ragıp Bey'e ve onun şahsında bu siteye dil uzatılması, çirkin ve mesnetsiz ithamlarda bulunulması insanı şaşkınlığa sürüklemekte, arkasında başka nedenlerin olabileceği düşüncesine sevk etmektedir.
Olayın hukuki boyutuna da değinelim, hukuku ve hukukçuları itham eden hanımefendinin tehdidine karşılık tehdit olarak algılanmasın lütfen, bu kabalığı asla yapmam ve kendime de yakıştıramam.Sadece hanımefendinin hatasını anlaması ve telafi etmesi için çaba gösteriyorum, çünkü eminim Ragıp Bey'den ya da Site yönetiminden ricada bulunsaydı yapılan hata, ihmal de telafi edilecekti.
Evet hukuk demiştik;
Ceza hukukunda kasıt yoksa suç da yoktur, suç yoksa ceza da yoktur.
Ragıp Bey'in yazıyı sahiplendiği, hırsızlık yaptığına dair en ufak bir emare var mıdır? Ragıp Bey'in hırsızlık kasdı var mıdır? Elbette yoktur, bu iletiden de gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır. İnternet kullanıcıları bu gibi riskleri göze almalıdır, yoksa her alıntı yapanı hırsız ilan eder atarız içeri...
Gelelim hanımefendiye, bilerek ve de isteyerek, hukuku, hukuk sitesini ve bir hukukçuyu isim de belirtetek hırsızlıkla itham etmekte, çirkin saldırılarda bulunmaktadır. Av.Ragıp Atay diye internette aradığında gerçek isim ve kimlikle yazdığını çok kolay bulabilecekken "sahte isimdir" diyecek kadar da ileri gitmiştir. Esra Güzelipek öncelikle kendi kimliğini ortaya koymalı, yazının gerçtekten kendisine ait olduğunu ispat etmeli, daha sonra da Ragıp Bey'in hırsızlığını ispat etmelidir. Aksi takdirde itham ettiği, yargıladığı "hukuk" kendisini affetmeyecektir... (Bunu yasal süreç başlar manasında yazmıyorum,o kısmı her ne kadar bir hukukçu olarak beni de ilgilendirse de önemli olan bu sitenin ve Ragıp Bey'in tutumu olacaktır.)
Konunun silindiğini iddia ederek, sitemizi zorbalıkla suçlayan, Esra Güzelipek lakaplı, şahsiyeti ve kimliği tarafımızca belirsiz şahsı kınıyorum !
Not: Av. Bahattin Yıldız Hukuki Net'in oluşumu ve gelişiminde büyük katkıları olan ve bir zamanlar yöneticimiz olan bir arkadaşımızdır. Şu anda edebiyat sitesi otekileriz.com un yöneticisidir...
Aslında ben de, açıklamamı hukuki.net sitesine girdikten sonra, şöyle bir düşününce burada açtığım forum başlığını biraz sert ve haksız buldum. Öyle ya, üye kalkıp da “çok özür dilerim, alıntılama yapmıştım ama isminizi yazmayı unutmuşum” dese, hatalı duruma düşen belki de ben olacaktım… Aslına bakarsınız beklediğim de buydu…
Ancak olana bakın… O forumu on-on beş dakika içinde yok ettiler önce, sonra forum duruyor ama benim iletim yok ve de son olarak, benim üyeliğimi engellediler… Dün gece de iletim silindikten sonra üye olarak giremedim ve şimdi de giremiyorum…
Ve oraya yazmak istediğim ve yazamadığım açıklamayı burada yayınlıyorum:
“Avukat Ragıp Atay’ın
“Sonra Sen Geldin”
Başlıklı yazımı ismimi vermeden kendi yazısı gibi sunduğu “isimsiz sevgiler” başlıklı foruma yazıp bir cevap beklerken, forum tümden silinmiştir…
Bu “hukuk” sitesinde olağan mıdır?
Bir cevap alabilecek miyim konuya ilişkin?
Forum kayıtlıdır ilgililere sunabilirim…
Yoksa bu yazdıklarım da mı silinecektir?”
Dedim ama bırakın silinmesini, bu iletiyi yayınlama hakkımı bile elimden aldılar…
Şimdi, “iyi” insanların da hata yapabileceği konusunda haklısınız elbette ama iyi insanlar hata yaptıklarında böyle mi tepki verirler?
Bu nasıl adalet ve nasıl hukuk? Hırsızlığı geçtim ben şimdi, yanına “zorbalık” kelimesini de ekliyorum…
Yazımın başlığını girip bakın başkaları da çalıp özel bloglarına kendi isimleriyle koymuşlar, bu sadece benim başıma gelmiyor ki… Bunu asla kanıksamam ama oyların % 80ninin, din, milliyet ve cumhuriyet tacirlerinin elinde bulunduğu bir ülkede, bu tür insanlık sapmalarının normal olduğunu bilirim…
Benim bu noktada içerlediğim bambaşka bir şey… Adalet kırıldığında, ortada pek fazla bir şey kalmamıştır insanlık adına… Saf mıydım ben acaba? Kırk yıl düşünsem, bir hukuk sitesinin bu denli zorba olabileceğini ve kendini oluşturan değerleri yok sayacağını aklıma getirmezdim…
Bu asla aslında “iyi” insan olan birisinin hatası değil…
Hayır! Bu isim olarak benim meselem de değil. Öyle olsa bir foruma konu etmezdim inanın… Bugün bana yarın hepinize…
Esra Hanım'ın ötekilerizbiz sitesinde yapmış olduğu açıklamaları dehşetle takip ediyorum.
Konuya başından başlayayım.
Dün gece Esra Hanım'ın buradaki iletisini görünce, yönetim olarak her zaman yaptığımız gibi karar almak ve çözüm üretmek için,Esra Hanım'ın Ragıp Bey'in iyi niyetli bir davranışını yanlış anladığını düşünerek konuyu ertesi gün (yani bugün) tatlıya bağlarız düşüncesiyle siteden çıktım. Ama uyumadan önce internette yaptığım küçük bir araştırma sonucu http://www.otekileriz.com/Forum.asp?...15882&yanilik= linkine rastladım, ağır ve haksız ithamları görünce daha da çok şaşırdım ama saat oldukça geç olduğu için (02:30 sularında) bunu da bugün, yönetimdeki diğer arkadaşlarımla birlikte çözmek gayesiyle, siteye tekrar girdim ve konuyu silmeden sadece yönetime özel bir bölüme taşıyarak bilgisayarımı kapattım.
Derken bugün Esra Hanım'ın ötekilerizbiz sitesinde yazmaya devam ettiğini, daha önceki karalamalarının, hırsız ithamının yanına bir de zorbalık ithamını eklediğini gördüm.
Öncelikle Esra Hanım'ın iletisinin silindiği, üyeliğinin engellendiği, konunun eski yerine alınarak iletisinin silindiği doğru değildir.
1. İletisi silinmemiş, konu bütünüyle yönetime özel alana değerlendirilmek üzere taşınmıştır, saldırılara devam ettiği için de bugün derhal eski yerine getirilmiştir. (Karar mekanizmamız yönetimdeki tüm arkadaşların katılımıyla işlemektedir.)
2. Üyeliği iptal edilmemiştir, sitemizin tüm üyeleri bilirler ki bizde üyeliği iptal edilen üyenin adının altında "Üyeliği Askıya Alındı" ibaresi yer alır. Esra Hanım server ın yavaşladığı bir dönemde sitede sayfa açamamış olacak ki, engellendiğini düşünmüş. Ya da eski siteye giriş yapmaya çalışıyordur, eski site faal olmadığı için de giriş yapamamıştır. Ya da (Bunu düşünmek dahi istemem) bir haksız ithamda daha bulunmuştur, başka da bir ihtimal bulunmamaktadır.
3. Sonradan konunun yerinde durduğu ama kendi iletisinin silindiği iddiası da doğru değildir. Bahsettiği forum eski sitemizdeki kalıntıdır. Yine sitemiz üyeleri bilirler ki, 2007 yılında sitemiz değişmiş, eski sitemizdeki veriler olduğu gibi eski sitede muhafaza edilmiştir. Esra Hanım'ın bahsettiği bu eski sitede kayıtlı olan başlık altında, kendi iletisi yeni sistemde eklendiği için (yani bu sitede) eski sitede görememiştir. Yine bu olayı bizlere sormadan, kendince yorumlamış ne hırsızlığımızı ne de zorbalığımızı bırakmıştır.
Tüm üyelerimize ve Esra Hanım'a saygıyla bildiririm.
Esra Hanım, buyrun cevap hakkınızı istediğiniz gibi kullanın. Bizlerin, sizin cevap hakkınızı kısıtladığımızdan dem vurarak çirkin ithamlarınıza devam ederken, bizlerin üyesi olmadığı bir sitede hakkımızda ileri geri atıp tutarak siz bizim cevap hakkımızı kısıtlamış olmuyor musunuz?
Buyrun burdan devam edelim, biz de burdayız, siz de burdasınız...
2- Esra Güzelipek adlı üyemizin üyeliği engellenmemiştir. Yukarıda üye adının yanına bakıldığında "atılmış üye" yazmamaktadır. Olsa olsa kendi şifresini hatırlamamakta olabilir.
Biz bunu yapana (www.hukukda.com)!!! hırsız demedik, siz hem bir avukata üstelik yöneticimize hırsız ve zorba dediniz. Şimdi biz size ne diyelim siz söyleyin. Ya da özür dileyin, kabul ederiz biz.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
You can use helpdesk of hukuki.net to contact the administration. https://yardim.hukuki.net
Son donemde artan SPAM