İstanbul Hukuk'tan Anayasa Hukuku Hocamız olan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu basında çıkan demeçlerinde :" Ne zaman sistem tıkansa başkanlık modeli gündeme geliyor. Tıkanıklık aşılır aşılmaz bu tartışma orada bırakılıyor." diyor. Hatırladığım kadarıyla Burhan Hoca başkanlık sistemi üzerinde önemli çalışmaları bulunan bir bilim adamımız. Esasen bu konu daha önceden rahmetli Turgut Özal ve Süleyman Demirel zamanında da gündeme gelmişti. Burhan Hoca ile aynı paralellikte düşünenlere göre ülkede yönetimde istikrar için en kestirme ve en pratik yol başkanlık sistemine geçmektir.
Şu anda uygulanmakta olan parlamenter demokrasi rejiminde yürütme uzvunu teşkil eden siyasal iktidar koalisyon hükümet ise sürekli Meclisin gensoru tehdidi altında kalıyor ve bu tehdit altında güçlü ve istikrarlı bir icra olması mümkün olmuyor.Şu anda olduğu gibi güçlü bir gruba sahip olan siyasal iktidarın karşısında çalışmasını güçleştirecek bir muhalefetten en azından sayısal bakımdan söz etmek mümkün değil fakat bu defa da kuvvetler ayrılığı ilkesi büsbütün kayboluyor,nitekim yasama yani Meclis ile yürütme yani hükümet paralel gidiyor. Düşünün 363 milletvekili ile dev bir gruba sahipsiniz,böyle bir durumda kuvvetler ayrılığından söz edilebilir mi? Bir anlamda Meclis,hükümetin isteği doğrultusunda yasama yapıyor. Yani anlayacağınız parlamenter demokrasinin işlemesi için onsuz olmaz olan kuvvetler ayrılığı ilkesi işletilemiyor,böyle bir durumda yasama ve yürütme birbirine karşı denge ve bağımsızlık oluşturamıyor. Oysa ki olması gereken;Meclis yani yasama organı yasama ile meşgul olmalı, hükümeti ne gensoru ile ne de güvenoyu ile tehdit etmeli. Hükümet de halktan aldığı yetki ile 4 ya da 5 sene sadece yürütme ile meşgul olmalı, ne Meclis'in güvenoyuna ihtiyaç duymalı ne de gensorusuna muhatap olmalı. Süresi içinde hizmete çalışmalı. İşte başkanlık sistemini ortaya atan düşünce çözümü başbakanlığın ve cumhurbaşkanlığının kaldırılması ve yürütmenin başkan tarafından deruhte edilmesinde aramaktadır. Böylelikle Siyasi partiler başkan adaylarını belirler, millet seçimde sadece başkanı seçer, seçilen başkan hükümetini kurar ve süresi içinde ülkeyi idare eder. Bakanlar kurulunu Meclis dışından oluşturur, bakan yaptığı Meclis üyesinin milletvekilliği düşer. Güvenoyu ihtiyacı, gensoru korkusu olmaz. Meclis yasamayla uğraşır milletvekilleri de böylece iş takibinden kurtulur yasa yapmakla meşgul olurlar. Seçilen başkan yürütme yetkisini yönetim süresin sonuna kadar seçtiği Bakanları ile idare eder. Millet beğenirse tekrar seçer, beğenmezse başkasını seçer. Böylece yönetimde istikrar kendiliğinden sağlanmış olur. Başbakanlık-cumhurbaşkanlığı iki başlılığı ortadan kalkar, yürütme yasama ve yargının bağımsızlığı sağlanmış ve kuvvetler ayrılığı gerçekleşmiş olur. Bunu yapabilmek için köklü bir Anayasa değişikliği yapılmalı ve başkanlık sistemine geçmeliyiz. Elbette bu geçiş de Meclis'teki oylamayla değil halkın katılacağı referandum ile gerçekleşebilir. Başkanlık sistemi yönetimde istikrar,güçlü icra ve işlevli bir kuvvetler ayrılığı getirecektir. Ayrıca görev-yetki ve sorumluluk kavramlarındaki yürütme makamlarındaki Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasındaki dengesizlik de çözülmüş olacaktır,görev-yetkinin olduğu yerde siyasal sorumluluk bulunacaktır,Türkiye'nin buna da ihtiyacı vardır.
Ne dersiniz?