Dün Konya'da 7 kişinin katli ile biten olayları irdeledim.. Ve ne yazık ki bu cinayetler göstere göstere gelmiş.. Aile Kars'tan yıllar önce Konya'ya göç etmiş. Bir şekilde komşular arasında husumet başlıyor ve 10'larca yıl sürüyor. İş kendi haline bırakılıyor.

İlgili makamlara dilekçeler veriliyor ve durum anlatılıyor. Ve netice bildiğiniz gibi.

Hiç bir durum, hal her ne ise insan öldürmeyi gerektirmez. Bir gün ölmesi kaçınılmaz olan bir varlığı öldürmek, mantıklı bireylerin yapacağı iş değildir. Öldürmeyiniz! Vakti gelince kendiliğinden ölecektir.


Bu durum herkesin başında olabilir. Daima iyilere rastlamayabilirsiniz. Ancak devlet yönetiminin ve kanun uygulayıcılarının burada devreye girip, insan canına kasta dair her ihtimali kılı kırk yararcasına değerlendirmesi gereklidir. Bu yaklaşım suç işlenmesinde caydırıcılık da sağlayacaktır. Aksi halde suç işlemede rahatlık sağlayacağını da belirtmeliyim.

Adliyeye sıkça giden biriyim. Maalesef bu duyarsızlığı, ağırdan almayı bir çok defa izledim ve yaşadım ve yaşamaktayım. Elbette adliyelerde işlerini mükemmel yapan, harika çalışanlar da vardır. Emin olun, onlar olmasa idi bugün ulaşabildiğimiz mevcut hizmet de olmayacaktı. Kendilerine müteşekkirim. Böyle çalışanları görünce kendilerine gereken ilgi ve alakanın göstermesinden yanayım. Çoğalmaları ve teşvik edilmeleri için.

Bir vaka da ben ekleyeyim. Doğrusu benim tecrübe etmekte olduğum vaka hayati değildir ama kanunların titizce uygulanması bakımından önem arz etmektedir.

Bir Kamu kurumunda inşaatçı ile işbirliği yapan bir ekip olduğunu, bunların kişiye/ kişilere özel imar! verdiklerini, gerçeğe aykırı iskan belgeleri düzenlediklerini ve bunların ortaya çıkmaması için iş yaptıkları bilirkişilere müdahale ederek gerçeğe aykırı rapor düzenlettirdiklerini, bu şahısların hala seri şekilde bu kabahatleri işlediklerini kanıtları ile beraber, dilekçeye yasal dayanaklarını da ekleyerek götürüp savcılığa teslim ettim.

Oldukça çok süre geçti. Gidip dilekçemin akıbetini sordum. Bilgi vermek yerine kalem, mesleğimin ne olduğunu öğrenmek istedi. Ben de "vatandaş" olduğumu, kamu düzenine aykırı olarak kabahat/suç işlendiğini ve gereğinin yapılması gerektiğini ifade ettim.

Bütün kanıtlar ortada iken, yapılan binalar "ben kusurluyum" diye bağırırken, onlarca eksik ve ölümcül hatalarla, güvenli olmayan inşaatlar ortada dururken savcılığın hala bu şahısları ifadeye çağırdığını sanmıyorum. Bana hala bir açıklama ulaşmadı.

Bir devletin kanunlarını uygulaması, bu kanunlarla kendi düzenini koruması, kendisinin yapması gerekenleri vatandaşın götürüp ilgililerin eline teslim etmesi halinde de, bundan memnun olup gereğini yerine getirmesi, otoritesini sağlamak bakımından oldukça önemlidir.

Aksi durumda çifte standart uygulamalar Kamu düzenini zedeler ve vatandaşın adalete güvenini sarsar.

Konya'daki vakada biraz hassas davranılmış olsa idi belki de bu vahim durum yaşanmayacaktı.

Ve benim buraya yamadığım vakanın ise devamının gelip gelmeyeceği savcının yaklaşımına bağlıdır. Ya bu dosya kapatılacak, ekip! işine devam edecek ya da bu ekip gereken cezayı alacak diğer ekiplere ders olacak, bu tür kayırmalar azalacak.

Vicdanlı, duyarlı, titiz hukukçularımızın daha da çoğalması dileği ile.