T.C.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
HUKUK BÖLÜMÜ
ESAS NO : 2018 / 316
KARAR NO : 2018 / 386
KARAR TR : 25.6.2018


K A R A R
Davacı : S.G.
Vekili : Av. H.Ö.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. G.Ç.Ü.



O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde; A.S.’ın sevk ve yönetimindeki 31 P… plakalı aracın, 03.10.2011 tarihinde Ceyhan-Adana Çevreyolunda Tekfen şantiyesinden D 400 karayoluna çıkarken, 01 V… plakalı araç ile karıştığı trafik kazasında yolcu konumunda olan İ.T. ve kuzeni A.G.’ın hayatını kaybettiğini; kaza tespit tutanağı, kroki ve bilirkişi raporlarında da görüleceği üzere davalı tarafın tedbirsiz olarak, yol durumu ve çalışması ile yol bölmesinde hiçbir işaretleme ve kurala uygun gereken tedbirleri almadığından, kazanın meydana gelmesine sebebiyet vermekten kusurlu bulunduğunu; müvekkilinin, müteveffa İ.T. ile ölmeden önce yaklaşık bir yıla yakın nişanlı olduğunu; adı geçenin ölümü ile, çok derin acı ve ıstırap çektiğini; maddi ve manevi yönden, destek kaybına uğradığını ifade ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ve kaza tarihinden itibaren yasal faizin uygulanması ile; İ.T.’nın vefatı dolayısıyla müvekkili için 40.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi istemiyle 13.5.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

CEYHAN 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 16.2.2017 gün ve E:2016/138, K:2017/31 sayı ile “(…)İYUK 2/1-b maddesi gereğince “idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler, idari yargı yerinde tam yargı davası açabilecektir.” Yine bu doğrultuda Yargıtay HGK.nin 2014/1163 esas 2016/909 karar sayılı ve 29/06/2016 tarihli ilamında; “Meydana gelen zarar hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasına dayandığından, uyuşmazlığın çözüm yerinin de idari yargı yeri olacağı açıktır.” denilerek hizmet kusuru iddiasıyla açılan davaların idari yargıda tam yargı davası olarak açılması gerektiğine işaret edilmiştir. İlaveten 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110/1. maddesi ile “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli yargıda görülür….” düzenlemesi yapılmıştır. Bu düzenleme gereği; davaya konu trafik kazasına karışan araçlardan birinin Devlete veya diğer kamu kuruluşlarına ait olması halinde bundan kaynaklanan sorumluluk (yani tazminat) davaları adli yargıda görülecektir, idarenin sorumluluk nedeni kazaya karışan ve sahibi veya işleteni olduğu bir araç değil de; hizmet kusuru ise (örneğin; yolda gerekli önlemlerin ve trafik işaretlemelerinin bulunmaması gibi) bu durumda İYUK 2/1-b maddesi uygulama alanı bulacak ve dava idari yargı yerinde açılacaktır. Dava dosyasının incelenmesinde; davacı tarafın manevi tazminat talebine dayanak yol durumu ve çalışması ile yol bölmesinde hiçbir işaretleme yapılmadığı, kurala uygun gereken tedbirlerin alınmadığı trafik kazası nedeniyle nişanlısının ölümünü davalı idarenin kusurlu fiiline dayandırdığı dolayısıyla idarenin nezaret, kontrol ve altyapı eksikliği nedeniyle HİZMET KUSURU bulunduğu iddiasını gerekçe göstererek davasını ikame ettiği anlaşılmış olup, eldeki dava dosyamızda maddi vakıa ve dayanılan sebepler yukarıda izah edilen yasal düzenleme ve Yargıtay’ın istikrarlı kararları karşısında İdari Yargının görev alanına girdiği anlaşılmakla ve HMK 114/1-b maddesinde düzenlenen “Yargı yolunun caiz olması” bir dava şartı olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiğinden davanın yargı yolu caiz olmamasından dolayı HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan ve usulden reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davalı Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı açılan davanın HMK 114/1-b maddesine göre, “Yargı yolu caiz olmadığından” dolayı HMK 115/2.maddesi gereğince DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN usulden REDDİNE…” karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesince, 25.5.2017 gün ve E:2017/589, K:2017/694 sayı ile başvurunun reddine kesin olarak karar verilmiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Adana 3.İdare Mahkemesi:3.8.2017 gün ve E:2017/760, K:2017/915 sayı ile 19.01.2011 gün ve 27820 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 110. maddesi, “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Yasadan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Yasa hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” olarak değiştirildiği, anılan hükümle getirilen yeni düzenleme uyarınca, Karayolları Trafik Yasası’na dayalı olarak açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercilerinin görevli oldukları; bakılan davada, 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesinde yapılan söz konusu değişiklik sonrası, Karayolları Trafik Yasası’na dayalı olarak açılan sorumluluk davalarında Yasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 günü sonrasında açılan bu davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varıldığı; bu durumda; uyuşmazlığın çözümünün İdari Yargı’nın değil adli yargının görevine girdiği; nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kararlarının da bu yönde olduğu gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Konya Bölge İdare Mahkemesi 4.İdari Dava Dairesince; 21.11.2017 gün ve E:2017/4251, K:2017/4315 sayı ile Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne Esas No: 2016/138 sayılı dosyası ile açılan davada mahkemece, görev ret kararı verildiği, kararının kesinleşmesi üzerine, Adana 3. İdare Mahkemesinde açılan bu davada da mahkemece, uyuşmazlığı çözmekle adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığından, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, davanın görev yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle; istinaf isteminin kabulüne, Adana 3.İdare Mahkemesinin 03/08/2017 tarih ve E:2017/760, K:2017/915 sayılı kararın kaldırılmasına, açıklanan hususlar doğrultusunda dava dosyasının yeniden karar verilmek üzere Mahkemesine iadesine kesin olarak karar vermiştir.

ADANA 3.İDARE MAHKEMESİ; 24.1.2018 gün ve E: 2018/62 sayı ile Mahkemelerinin olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle almış olduğu karar üzerine olumsuz görev uyuşmazlığı isteminin Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından karara bağlanabilmesi için, mevzuat hükümleri uyarınca davada son görevsizlik kararını veren Mahkemelerince öncelikle ilk görevsizlik kararını veren yargı merciine ait dava dosyasının temin edilmesi, ardından da dava dosyalarının Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesinin gerektiğinden bahisle; davacının tazminat istemiyle ilk olarak Ceyhan 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtığı anlaşıldığından, mevzuat hükümleri uyarınca Ceyhan 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek karara bağlanan E:2016/138, K:2017/31 sayılı dava dosyasının Mahkemelerine fiziki olarak gönderilmesinin istenilmesine…” karar vermiş; Mahkemece 24.4.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyaları, 30.4.2018 tarihinde Mahkememiz kaydına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.06.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, Konya Bölge İdare Mahkemesi 4.İdari Dava Dairesinin kararı doğrultusunda, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının nişanlısının meydana gelen trafik kazasında vefat etmesi olayında, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle; uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
c) (Mülga: 17/10/1996 – 4199/47 md.)
d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,
g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)
j) (Değişik: 17/10/1996 – 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.
(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 – 3176/16 md.)” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden, sürücüsünün sevk ve idaresindeki 31 P… plakalı aracın, 03.10.2011 tarihinde Ceyhan-Adana Çevreyolunda Tekfen şantiyesinden D 400 karayoluna çıkarken, 01 V… plakalı araç ile karıştığı trafik kazasında yolcu konumunda olan davacının nişanlısı İ.T. ve kuzeni A.G.’ın hayatını kaybettiği; kazanın meydana gelmesinde, yol durumu ve çalışması ile yol bölmesinde hiçbir işaretleme ve kurala uygun gereken tedbirleri almayan davalı idarenin kusuru ve sorumluluğu bulunduğu iddia edilerek; uğranılan zarara karşılık 40.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur.Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Adana 3. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Ceyhan 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 16.2.2017 gün ve E:2016/138, K:2017/31 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Adana 3. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Ceyhan 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 16.2.2017 gün ve E:2016/138, K:2017/31 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.06.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.