1- ADLİ YARGI İDARİ YARGI FARKI
 Adlî yargı, olağan ve genel yargıdır. Yani bir uyuşmazlık, anayasa yargısının ve idarî yargının görevine girmiyorsa adlî yargının görevine girer. Bu nedenle, adlî yargı kapsamı en geniş yargıdır. Görevli mahkemeler hukuk mahkemeleri ve ceza mahkemeleridir. Hukuk mahkemelerinin yargılama usulü HMK, ceza mahkemelerinin ise CMK’na göre belirlenir. İki dereceli üst mahkeme sistemi vardır: Bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay’dır.
 İdarî yargı, idarî makamların idare hukuku alanındaki faaliyetlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümlendiği yargı koludur. İdarenin işlem ve eylemlerinden doğan uyuşmazlıklar idari yargının alanına girer. İdari yargının yetkisi eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır, mahkemeler yerindelik denetimi yapamaz. Görevli mahkemeler idare ve vergi mahkemeleridir. İYUK’na göre yargılama yapılır. İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı yapılacak başvuruların incelenmesi için iki merci öngörülmüştür: Bölge idare mahkemeleri ve Danıştay.
2- ADLİ VE İDARİ YARGI ARASINDA UYUŞMAZLIK ÇIKARSA KİM ÇÖZER
Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.
3- HUKUK DAVALARINDA DAVA ŞARTLARI
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması.
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
4- HAKİMİN REDDİ SEBEPLERİ
Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat çekilebilir. Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı kabul edilir:
a) Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması.
b) Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması.
c) Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması
ç) Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması.
d) Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması.
5- HMK’YA GÖRE HAKİMİN HUKUKİ SORUMLULUĞU
Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
1. Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
2. Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
3. Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
4. Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
5. Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
6. Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
• Tazminat davasının açılması, hâkime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz.
• Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hâkime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder. Bu dava tazminat davasını karara bağlamış olan mahkemede görülür.
• Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde; Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinde ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür. Dava, bu dairenin Başkan ve üyelerinin fiil ve kararlarından dolayı ise yargılama Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinde yapılır. Verilen kararların temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılır. Temyiz incelemesine, kararı veren başkan ile üyeler katılamaz.
• Tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığı ve delilleri açıkça belirtilir; varsa belgeler de eklenir.

6- HUKUK DEVLETİNİN UNSURLARI NELERDİR
1. Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması.
2. Yasama işlemlerinin yargısal denetimi.
3. İdari işlemlerin yargısal denetimi.
4. Yargı bağımsızlığı.
5. Kanuni hakim güvencesi.
6. Kuvvetler ayrılığı.
7. Hukukun genel ilkelerine bağlılık.
8. Ceza hukukunun evrensel ilkelerine uyulması (masumiyet karinesi, suç ve cezaların şahsiliği, suç ve cezaların kanuniliği ve geriye yürütülmezlik vs.)
9. Kanun önünde eşitlik ilkesine riayet.
10. İdarenin mali sorumluluğunun sağlanmış olması.
11. Düzenli idare ilkesi.



7- TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER
• Yaşama Hakkı
• Sağlık Hakkı
• Eğitim Hakkı
• Düşünce Özgürlüğü
• İnanç Özgürlüğü
• İbadet Hakkı
• Özel Yaşam Gizliliği Hakkı
• Ekonomik Haklar

8- TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KISITLANMA SEBEPLERİ:
Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

9- KANUNİ HAKİM?
Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.

10- DANIŞTAY GÖREVLERİ
1. İdare Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini inceler ve karara bağlar.
2. Danıştay Kanunu’nda yazılı idari davaları ilk ve son derece mahkemesi olarak karara bağlar.
• Cumhurbaşkanı kararlarına, Cumhurbaşkanınca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışındaki düzenleyici işlemlere, Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere, Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemlere, Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere, Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu Kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemlerine, Karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülmeyen kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan idari davaları karara bağlar.
• Danıştay, belediyeler ile il özel idarelerinin seçimle gelen organlarının organlık sıfatlarını kaybetmeleri hakkındaki istemleri inceler ve karara bağlar.
• İdare mahkemeleri ile vergi mahkemelerince verilen nihai kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülen davalarla ilgili nihai kararlar Danıştay’da temyiz yoluyla incelenir ve karara bağlanır.
3. Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında düşüncesini bildirir.
11- DANIŞTAY BAŞKANLAR KURULU KİMLERDEN OLUŞUR? GÖREVLER NELERDİR?
Başkanlar Kurulu, Danıştay Başkanının başkanlığında Başsavcı, başkanvekilleri ve daire başkanlarından oluşur. Daire başkanının mazereti halinde, Kurula, dairenin en kıdemli üyesi katılır. (Ek Bilgi: Kararlar oy çokluğu ile verilir. Oylarda eşitlik halinde Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır.)

12- BİLİRKİŞİLİK KANUNU İLE GELEN TEŞKİLATLAR NELERDİR? *
1. Bilirkişilik Bölge Kurulları: Her bölge adliye mahkemesinin kurulu bulunduğu yerde bir Bilirkişilik Bölge Kurulu kurulur. (Ek Bilgi: Bölge kurullarının denetimi, adalet müfettişlerince yapılır.)
2. Bilirkişilik Daire Başkanlığı: Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulur.
3. Bilirkişilik Danışma Kurulu: Kanunla verilen görevleri yerine getirmek üzere Bilirkişilik Danışma Kurulu kurulmuştur.

13- BİLİRKİŞİLERİ KİM DENETLER? *
Bilirkişiler, görevleriyle ilgili tutum ve davranışlarının veya hazırladıkları raporların ilgili mevzuata uygunluğu bakımından bölge kurulları tarafından resen veya hakim veya Cumhuriyet Savcısının başvurusu üzerine denetlenir. Bölge kurulları, bilirkişi raporlarını özel veya teknik bilgi yönünden denetleyemez.
14- BİLİRKİŞİ İLE UZMAN GÖRÜŞÜ ARASINDAKİ FARK *
Bilirkişi Uzman Görüşü
-Takdiri delildir -Delil değildir
-Resen veya talep üzerine -Sadece tarafların talebi üzerine
-Sadece özel ve teknik bilgiyi -Özel veya teknik bilgiyi gerektiren konular
gerektiren konularda ile hukuki konular
-Kural olarak dava sırasında -Dava açmadan veya dava açtıktan sonra
-Tarafsız olmak zorunda -Tarafsız olmak zorunda değil
-Raporlar kural olarak bağlayıcıdır -Bağlayıcı değil
-Rapora 2 hafta içinde itiraz edilebilir -Uzman görüşüne itiraz edilmez
-Bilirkişi çağrıldığı duruşmaya geçerli -Uzman kişi gelmezse, hazırladığı rapor
özrü olmadan gelmezse, tanıklığa mahkemece değerlendirilmez
ilişkin disiplin hükümleri uygulanır
-HMK’da sorumluluğu düzenlenmiştir. -Borçlar Kanunu kapsamında vekalet
TCK anlamında kamu görevlisi. sözleşmesi kapsamında değerlendirilir.

15- MAHKEMELER NASIL KURULUR?
Bir yerde mahkeme kurulmasına HSK’nun olumlu görüşü üzerine Adalet Bakanlığı tarafından karar verilir. (Mahkemenin kaldırılmasına ya da yargı çevresinin değiştirilmesine Adalet Bakanlığı’nın olumlu görüşü üzerine HSK karar verir.)

16- ARABULUCULUK SÜRECİNİ ANLATIN? *
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır.
Arabuluculuk Sürecinin Başlaması:
• Öncelikle, arabuluculuk sürecinin başlayabilmesi için her iki tarafın/tarafların iradesi mevcut olmalıdır. Gönüllülük esastır. Arabulucuya gitmek isteyen taraf diğer tarafı arabuluculuğa davet edebilir.
• Taraflar, bizzat kendileri arabuluculuk faaliyetini yürütecek arabulucu/lar konusunda karşılıklı olarak anlaşabilecekleri gibi, arabulucu seçimini tarafsız ve bağımsız başka bir kurum veya kuruluşa da bırakabilirler.
• Arabulucunun belirlenmesinin ardından, arabuluculuk faaliyetinin devamına ilişkin taraflar ve arabulucu arasında “Arabulucu Sözleşmesi” imzalanır.

a-İlk Oturum ve Açılış:
Taraflar arabuluculuğu kabul eder ve arabulucuyla, yasal vekilleri eşliğinde buluşurlar. Taraflardan birinin arabuluculuğun denenmesi konusunda isteksiz olması durumunda Tahkim Ofisi, isteksiz tarafın masaya getirilmesi konusunda yardımcı olur.
Taraflar arabuluculuğa başvurmayı kabul ettikten sonra, arabulucu, arabuluculuk sürecini açıklar ve sürecin nasıl ilerleyeceğini belirler. Ardından sorunlar tanımlanır ve gündem belirlenir.
b-İletişim:
Taraflar deneyimlerini-görüşlerini anlatır ve yasal vekilleri yasal görüşlerini sunarlar.
Arabulucu, gereksinimleri, endişeleri, hedefleri ve öncelikleri daha iyi anlamak üzere gerektiğinde münferit taraflar ve yasal vekilleriyle özel bir toplantıda ofis ortamında buluşur. Bu özel toplantılarda, ara bulucu ile onun tarafından diğer taraflar ile paylaşılmayacak olan özel bilgiler paylaşılabilir. Taraflar ve vekilleri, anlaşmazlığa ilişkin görüşlerini sunarlar. Arabulucu, iletişim tekniklerinden yararlanarak diyaloğa teşvik eder, bunu kolaylaştırır. Tarafların gereksinimlerini, menfaatlerini ve endişelerini açıklığa kavuşturmalarına yardımcı olur.
c-Sorunun anlaşılması ve temel sorunların belirlenmesi:
Arabulucu, tarafların anlaştıkları ve anlaşmadıkları alanları anlamalarına ve ortak bir paydada buluşmalarına yardımcı olur. Arabulucu, tarafların anlaşmazlığa ilişkin temel hususları belirlemelerine yardımcı olur.
d-Pazarlık:
Arabulucu, taraflara anlaşmazlığı çözebilecek çeşitli seçenekleri araştırma ve oluşturma konusunda yardımcı olur. Taraflar, arabulucunun ve yasal vekillerinin yardımıyla oluşturulan seçenekleri değerlendirirler. Taraflar, dağıtıcı veya birleştirici ya da her ikisi birden olabilecek pazarlık sürecine girişirler.
e-Kapanış:
Arabuluculuk vasıtasıyla arabulucu, tarafların karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüm bulmasına yardımcı olur. Uzlaşma sağlandığında, yasal vekiller tarafından arabulucunun yardımıyla yazılı bir anlaşma hazırlanır. Taraflar, vekilleri ile birlikte anlaşma şartlarının uygulanabilirliğini elde etmek üzere yararlanılabilecek mekanizma konusunda mutabakata varırlar.
ARABULUCULUKTA İDAREYİ KİM TEMSİL EDER: İdarenin taraf olduğu özel hukuk uyuşmazlıkları da arabuluculuğa elverişlidir. İdare, üst yönetici tarafından belirlenen iki üye ile hukuk birimi amiri veya onun belirleyeceği bir avukat ya da hukuk müşavirinden oluşan komisyon ile temsili edilir. Hukuk biriminin veya kurum avukatının olmadığı hallerde komisyon üyelerinin tamamı üst yönetici tarafından belirlenir. Yedek komisyon üyeleri de aynı usulle seçilir. Komisyon kendisini vekil ile temsil ettiremez. Komisyonda 2 yıl süreyle görev yapmak üzere asıl ve yedek üyeler belirlenir. Süresi dolan üye yeniden seçilebilir. Asıl üyenin katılamadığı toplantıya yedek üye katılır. (Ek Bilgi: Komisyon kararlarını oy birliği ile alır. Söz konusu komisyonun, arabuluculuk müzakereleri sonunda gerekçeli bir rapor düzenlemesi ve beş yıl boyunca saklaması gerekiyor.)

17- ANAYASANIN BAĞLAYICILIĞI VE ÜSTÜNLÜĞÜ İLKELERİNİ AÇIKLAYINIZ (AY. M. 11)
Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
18- ADİL YARGILANMA HAKKI (AY m. 36)
Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
• Kanuni, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma yapılmalıdır (kanuni hakim).
• Makul sürede yargılanma yapılmalıdır.
• Hakkaniyete uygun olarak yargılanma yapılmalıdır. Yani hukuki dinlenilme hakkı ve taraflara eşit imkan verilmesi
• Aleni olarak yargılanma yapılmalıdır.

19- ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERİN NORMLAR HİYERARŞİSİNDEKİ YERİ
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.

20- İHBAR NASIL YAPILIR? *
Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir.
• İhbar yazılı olarak yapılır; mahkeme aracılığı ile yapılabileceği gibi noter aracılığı ile de olabilir. İhbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir.
• İhbar tahkikat sonuçlanıncaya kadara yapılabilir.
• BAM ve Yargıtay’da (temyiz veya karar düzeltme sırasında) dava ihbar edilemez.
• İhbarın, rücu gerektiren halin mahkemeye bildirilmesinden hemen sonra yapılması gerekir.
• Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına ihbarda bulunması mümkündür ve bu şekilde ihbar tevali ettirilebilir.
• Kendisine dava ihbar edilen kişi, davayı ihbar eden taraf yanında davaya feri müdahil olarak katılabilir. Davada taraf olmayacağından hakkında HÜKÜM VERİLMEZ.

22- BAĞLANTILI DAVA, BAĞLANTI KARARINI KİM VERİR?
1. Aynı maddi veya hukuki sebepten doğan davalar
2. Biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan davalar
İdare mahkemesi, vergi mahkemesi veya Danıştay’a veya birden fazla idare veya vergi mahkemelerine açılmış bulunan davalarda bağlantının varlığına taraflardan birinin isteği üzerine veya doğrudan doğruya mahkemece karar verilir.
Bağlantılı davalardan birinin Danıştay’da bulunması halinde dava dosyası Danıştay’a gönderilir. Bağlantılı davalar, değişik bölge idare mahkemesinin yargı çevrelerindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar Danıştay’a gönderilir. Bağlantılı davalar aynı bölge idare mahkemesinin yargı çerçevesindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar o yer bölge idare mahkemesine gönderilir.

23- OLAĞAN-OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLLARI
CMK
Olağan Kanun Yolları: 1. İstinaf 2. Temyiz
Olağanüstü Kanun Yolları: 1. Yargılamanın Yenilenmesi 2. Olağanüstü itiraz (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı) 3. Kanun yararına bozma
HMK
Olağan Kanun Yolları: 1. İstinaf 2. Temyiz
Olağanüstü Kanun Yolu: Yargılamanın Yenilenmesi

24- YARGILAMANIN YENİLENMESİNİN (YY) DİĞER OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLLARINDAN FARKI NEDİR?
 Yargılamanın yenilenmesi için hükmün nasıl kesinleştiği önemli değilken, olağanüstü itirazda hükmün mutlaka Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmesi gerekmektedir. YY’ne kişiler doğrudan başvurabilir. Ancak olağanüstü itiraza re’sen veya istem üzerine sadece Yargıtay CB’sı başvurabilir. YY kararları hangi mahkeme tarafından verildiği önemli olmaksızın kesinleşmiş hükümler için söz konusu olurken, olağanüstü itiraz yoluna sadece ceza dairesi kararlarına karşı başvurulabilmektedir. Olağanüstü itiraz başvurusu Yargıtay CGK’na, yargılamanın yenilenmesi kural olarak hükmü veren mahkemeye yapılır.
 Kanun yararına bozma, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararlara karşı başvurulabilen olağanüstü bir kanun yoludur. YY yoluna gidebilmek için ise hükmün nasıl kesinleştiği önemli değildir, önemli olan hükmün kesinleşmiş olmasıdır. Kanun yararına bozma başvurusunu, sadece Adalet Bakanlığı’nın istemi üzerine veya re’sen Yargıtay CB’sı yapmaktadır. YY başvurusunu yapma hakkına sahip olanlar ise doğrudan bu yola başvurabilmektedirler. YY talebi kural olarak hükmü veren mahkemeye yapılırken, kanun yararına bozma talebi Yargıtay CD’ne yapılmaktadır. YY hem maddi hem de hukuki hatadan kaynaklanan adli hataların giderilmesine yönelikken, kanun yararına bozma yoluna sadece kararda hukuki hata bulunması sebebiyle gidilebilmektedir. Hükümden sonra ortaya çıkan ya da hüküm verilinceye kadar mahkemeye bildirilmeyip sonradan bildirilen sebeplere dayanarak kanun yararına bozma yoluna gidilemez. Kanun yararına bozmayı gerektiren hukuki hatanın karar veya hükmün verildiği anda bulunması gerekmektedir. Hükmün verilmesinden sonra ortaya çıkan yeni olaylara dayanılarak ancak YY yoluna gidilebilir.
25- HAKİMLERİN TEFTİŞİNİ KİM YAPAR BU TEFTİŞ YARGI BAĞIMSIZLIĞINI ETKİLER Mİ
İdari görevleri bakımından denetim Adalet Bakanlığı müfettişleri, idari görevleri dışında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturmaları Hakimler ve Savcılar Kurulu’na bağlı Kurul Müfettişlerince yapılmaktadır.
 Anayasa Madde 144- Adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir
 Anayasa Madde 159- Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun ve diğer mevzuata (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine yaptırılır.

26- HAKİM ADAYLARI HANGİ KANUNA TABİDİR
Hakim ve savcı adayları hukuki statü bakımından 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre aday memurdurlar. Genel İdare Hizmetleri Sınıfına dahil olup, hakimlik ve savcılığın sınıf ve derecelerine dahil değildirler ve haklarında, DMK’nun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.

27- ADALET BAKANLIĞI TEŞKİLAT YAPISI:
Adalet Bakanlığı; merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatından oluşur.
a) Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, b) Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü, c) Mevzuat Genel Müdürlüğü, ç) Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, d) Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü, e) Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü, f) Personel Genel Müdürlüğü, g) Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ğ) Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü, h) Teftiş Kurulu Başkanlığı, ı) Strateji Geliştirme Başkanlığı, i) İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı, j) Eğitim Dairesi Başkanlığı, k) İcra İşleri Dairesi Başkanlığı, l) Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, m) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği, n) Özel Kalem Müdürlüğü Bakanlığın Hizmet Birimleridir

28- TEŞKİLATTAKİ GENEL MÜDÜRLÜKLERİ SAYIN
1. Ceza İşleri Genel Müdürlüğü
2. Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü
3. Mevzuat Genel Müdürlüğü
4. Ceza Ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
5. Adli Sicil Ve İstatistik Genel Müdürlüğü
6. Dış İlişkiler Ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü
7. Personel Genel Müdürlüğü
8. Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
9. Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü
10. Özel Kalem Müdürlüğü
29- MÜLAKAT KURULU KİMLERDEN OLUŞUR?
Adalet Bakanının görevlendireceği bakan yardımcısı başkanlığında Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri ve Personel Genel Müdürleri olmak üzere toplam 5 üyeden oluşur. Üyelerin hukuki veya fiili sebeplerle katılamamaları halinde, yerine vekalet edenler Mülakat Kuruluna katılır.

30- BİREYSEL BAŞVURU
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 45. maddesi ila 51. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
• Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
• Bireysel başvuru yapılmadan önce başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.
• Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz.
• Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz. Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir.
• Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz.
• Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.
• Kabul edilebilirlik incelemesi komisyonlarca yapılır. Kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığına oy birliği ile karar verilen başvurular hakkında, kabul edilemezlik kararı verilir.
• Oy birliği sağlanamayan dosyalar bölümlere havale edilir.
• Kabul edilebilirliğine karar verilen bireysel başvuruların esas incelemesi bölümler tarafından yapılır. Mahkeme, incelemesini dosya üzerinden yapmakla birlikte, gerekli görürse duruşma yapılmasına da karar verebilir.
• Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
• Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.
• Bölümlerin esas hakkındaki kararları gerekçeleriyle birlikte ilgililere ve Adalet Bakanlığına tebliğ edilir ve Mahkemenin internet sayfasında yayımlanır. Bu kararlardan hangilerinin Resmî Gazetede yayımlanacağına ilişkin hususlar İçtüzükte gösterilir.
• Komisyonlar arasındaki içtihat farklılıkları, bağlı oldukları bölümler; bölümler arasındaki içtihat farklılıkları ise Genel Kurul tarafından karara bağlanır.



31- AVUKATIN SORUMLULUKLARI
Avukatlar mesleklerini ifa ederken özen yükümlülüklerinin bilinci ile hareket etmek zorundadırlar. Avukatların özen yükümlülüğü temel olarak iki kanundan kaynaklanmaktadır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu gereğince özen ve sadakat yükümlülüğü ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) kapsamında vekâlet sözleşmesi gereğince vekilin özen gösterme yükümlülüğü bulunmaktadır.
 Avukatlık Kanunu’nda avukatların görevlerini mesleklerine yakışır şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmeleri gerektiği ayrıca Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) belirlediği meslek kurallarına uymakla yükümlü oldukları belirtilmiştir. TBB meslek kurallarında ve Avukatlık Kanunu’nda avukatın bağımsızlığını koruyarak mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işini tam bir sadakatle yürütmesi gerektiği belirtilmiştir. Bağımsızlıklarını zedeleyecek işleri kabulden çekilmesi zorunludur. Çünkü avukatlık mesleği her ne kadar bir serbest meslek olsa da aynı zamanda kamu hizmetidir. Avukatın meslek kurallarına uymayan davranışlarda bulunması halinde Avukatlık Kanunu’nda müeyyide olarak disiplin cezaları düzenlenmiştir.
 Avukatların özen borcunun kaynaklarından bir diğeri de TBK kapsamındaki vekalet sözleşmeleridir. TBK kapsamında Avukatlar ile 3. kişiler arasında yapılan sözleşmeler vekâlet sözleşmesi niteliğindedir. Çünkü avukat vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlenmektedir. Vekâlet sözleşmesi uyarınca vekil olan avukatın vekâlet verene karşı bazı borç ve yükümlülükleri bulunmaktadır.
1. Bu borç ve yükümlülüklerden ilki “talimata uygun ifadır”. Vekil olan avukat vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Talimat, vekâlet sözleşmesinin kurulmasından sonra, vekile kendisine teslim edilen işin nasıl göreceğini belirten, tek taraflı ve varması gerekli bir irade açıklaması olarak tanımlanmaktadır. Avukat kendi hukuki bilgi ve tecrübesi sınırları içinde yapması ve yapılması gerekenleri vekalet verene aktarır ancak bu işlerin yapılıp yapılmaması hakkında kararı vekalet veren verir. Talimattan ayrılmanın istisnası da “vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, avukat talimattan ayrılabilir” şeklinde belirtilmiştir. Bunun dışındaki durumlarda avukat, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmemiş sayılmayacaktır.
2. Avukatın vekalet verene karşı ikinci yükümlülüğü ise “şahsen ifa, özen ve sadakat gösterme yükümlülüğüdür”. Avukatın vekil olarak işi bizzat ifa etmesi gerekir ancak kanunun açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere avukata yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde avukat, işi başkasına yaptırabilir. Avukat yöneldiği sonucun elde edilmesinden değil, bu sonuca erişmek için yaptığı faaliyetlerin özenle görülmesinden sorumludur. Özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir avukatın göstermesi gereken davranış esas alınır.
3. Avukatın bir diğer yükümlülüğü “sadakat borcu”dur. Bu borç vekalet sözleşmenin sona ermesinden sonra dahi devam eder. Avukat yerine getirdiği faaliyetleri ve vekalet veren hakkındaki bilgileri koruması ve onun menfaatine uygun olarak kullanması gerekmektedir.

32- SOMUT NORM DENETİMİNİN KAPSAMI
İtiraz Yolunun (Somut Norm Denetiminin) Koşulları
1. Bakılmakta olan bir dava olmalıdır,
2. Davaya bakmakta olan bir “mahkeme” olmalıdır,
3. Davada uygulanacak bir kanun ya da cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükmü olmalıdır,
4. Mahkeme uygulanacak hükmü anayasaya aykırı görmeli veya aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varmalıdır.
 Mahkeme, iddianın ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
 Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
 Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
 Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.

33- HAGB ŞARTLARI/İTİRAZ SÜRESİ/NEREYE YAPILDIĞI
HAGB, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetim süreci sonunda açıklanmamasını ifade eder.
1. 2 yıldan az hapis veya adli para cezası
2. Daha önce kasıtlı suçtan mahkum olmamalı
3. Yeniden suç işlemeyeceği izlenimi olmalı
4. Zarar giderilmeli
5. Sanık kabul etmeli
 5 yıl denetim süresine tabi tutulur. Denetim süresi içinde mahkeme sanığın bazı yükümlülükleri yerine getirmesine karar verebilir.
İTİRAZ: İlgilinin kararı öğrendiği günden itibaren 7 gün içinde HAGB kararını veren mahkemeye itiraz edebilir. Mahkeme itirazı yerinde görürse düzeltir, yerine görmezse bir üst mahkemeye gönderir ( Üst mahkemeler için  CMK m. 268/3).
34- TCK 2. MADDESİ NEDİR? *
Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi
Madde 2- (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.
(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.
(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.


35- CEZALARIN ŞAHSİLİĞİ İLKESİ NEDİR? *
• Sadece gerçek kişiler suçun faili olabilir ve haklarında yaptırım uygulanabilir. AY m. 38 ve TCK m. 20’na göre ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. Yani kişi ancak kendisinin işlediği fiiller nedeniyle sorumlu tutulabilir, başkasının işlediği fillere iştirak etmedikçe sorumlu tutulamaz. Örneğin aile bireylerinden birinin işlediği suçtan dolayı, diğer bireylerden herhangi birisi dahi cezalandırılamaz.
• Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır (TCK m. 20). Bu yaptırımlar; faaliyet izninin iptali, eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesidir.

36- TAKSİR NEDİR AÇIKLAYIN KANUNDA AÇIKÇA DÜZENLENMESİ
GEREKİR Mİ ?*
Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.

37- CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN SEBEPLER NELERDİR? *
-Kanun hükmü : Kanun hükmünü yerine getiren kişiye ceza verilmez (TCK m.24/1).
-Amirin Emri : Görev gereği zorunlu olan bir emri yerine getiren kişi ceza almaz. Ancak konusu suç teşkil eden bir emir yerine getirilmez. Eğer bu emir yerine getirilirse emri verende uygulayanda suçlu olur (TCK m.24/2-3-4).
-Zorunluluk hali : Kendisine yada bir başkasını hakkına yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka bir yolla korunmanın mümkün olmadığı ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak için kullanılan vasıta ile orantılı olacak şekilde işlenen fiiller cezalandırılmaz (TCK m.25/2).
-Hakkın kullanılması : Doğrudan kullanılabilen ve yasal sınırları içinde hakkını kullanın kişiye ceza verilmez (TCK m.26/1).
-İlgilinin rızası : Kişinin mutlak olarak kullanabileceği bir hak üzerine açıkladığı rızadır. Ancak bunun içim: Kişinin rıza gösterme ehliyeti olmalı, rıza beyanı fillden önce olmalı, rıza beyanı fiil bitene kadar rıza geri alınmamalıdır, rıza beyanı fesada uğramamış olmalı ve rızanın konusu yasal olmalıdır (TCK m.26/2).
-Cebir, şiddet, korkutma, tehdit : Cebir, şiddet, korkutma, tehdit ile yapılan fiilerde kişiye ceza verilmez (TCK m.28).


38- MEŞRU SAVUNMA
Meşru savunma, kendisine veya başkasına yönelmiş haksız bir saldırıya karşı o anki durum ve imkanlarla saldırı ile orantılı bir şekilde saldırıyı engellemek için işlenen fiildir. Ceza hukukunda meşru savunma, bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmektedir (TCK m.25). Saldırıyı defetmek için orantılı karşı güç kullanan kimse, meşru müdafaa hükümleri gereği cezalandırılmaktan kurtulur. Maruz kaldığı haksız saldırının etkisi altında, “heyecan, korku ve paniğe” kapılarak meşru müdafaa sınırlarının aşılması halinde dahi faile ceza verilmez (TCK m.27).

39- SUÇA BAĞLILIK DENİNCE AKLINIZA NE GELİYOR? *
Suça iştirak hallerinde “faillik” ve “şeriklik” olmak üzere iki kavram kabul edilmiştir. Fail, kanuni tipe uygun fiili icra etmesi nedeniyle işlenen suçtan doğrudan sorumludur. Buna karşılık, şeriklerin sorumluluğu doğrudan değildir, şerikler, suçtan bağlılık kuralı gereğince sorumlu tutulurlar. Yani şeriklerin suçla irtibatları failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz etmektedir. Dolayısıyla bağlılık kuralı, suçun işlenmesine katkı sağlayan, ancak bu katkısı faillik niteliğine varmayan şeriklerin işlenen fiilden sorumluluğunu sağlamaktadır.
Bağlılık kuralı, fail tarafından gerçekleştirilen fiile bağlı olarak şeriklerin cezalandırılmasını sağladığı için, neyin kastedildiğinin, bağlılığın ölçüsünün ne olduğunun tespit edilmesi gerekir. Bu ölçü ceza kanunumuzun 40.maddesinde belirtilmiştir. Buna göre suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı gerekmektedir. Dolayısıyla failin fiili kasıtlı ve hukuka aykırı değilse suça iştirakten ve şeriklerin sorumluluğundan söz edilemez. Failin kusur yeteneğine sahip olup olmaması suça katılanların sorumluluğu açısından önemli değildir. Bağlılık kuralında suça katılan her kişi kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılacaktır.

40- İŞTİRAK HALİNDE İŞLENEN SUÇLARDA GÖNÜLLÜ VAZGEÇME*
İştirak halinde işlenen suçlarda, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağı, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanır (TCK md.41/1). Suçun; gönüllü vazgeçenin gösterdiği gayreti dışında başka bir sebeple işlenmemiş veya gönüllü vazgeçenin bütün gayretine rağmen işlenmiş olması, hallerinde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır (TCK md.41/2).

41- İTİYADİ SUÇLU
İtiyadi suçlu; kasıtlı bir suçun temel şeklini ya da daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekillerini bir yıl içinde ve farklı zamanlarda ikiden fazla işleyen kişi anlamına gelir.

42- SİLAH TCK DAKİ TANIMI
Silah deyiminden;
1. Ateşli silahlar, 2. Patlayıcı maddeler, 3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, 4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, 5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler anlaşılır.

43- TCK GECE TANIMI
Gece vakti; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresidir.

44- CEZA MAHKEMESİNİN VERDİĞİ KARARLAR*
• Beraat
• Ceza Verilmesine Yer Olmadığı
• Mahkûmiyet
• Davanın Reddi
• Davanın Düşmesi
• Güvenlik Tedbirine Hükmedilmesi
45- KISA SÜRELİ HAPİS CEZASI HANGİ YAPTIRIMLARA ÇEVRİLEBİLİR?*
Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya, Çevrilebilir.

46- OTOPSİ NEDİR?*
Otopsi, Cumhuriyet savcısının huzurunda biri adli tıp, diğeri patoloji uzmanı veya diğer dallardan birisinin mensubu veya biri pratisyen iki hekim tarafından yapılır. Yani olanak varsa en az bir uzman ve bir pratisyen hekimin otopside bulunması zorunludur. Avukat tarafından getirilen hekim de otopside hazır bulunabilir. Zorunluluk bulunduğunda otopsi işlemi tek hekim tarafından da yapılabilir; bu durum otopsi raporunda açıkça belirtilmelidir.
Otopsi, cesedin durumu olanak verdiği takdirde, mutlaka baş, göğüs ve karnın (üç boşluğun) açılmasını gerektirir.
Ölümünden hemen önceki hastalığında öleni tedavi etmiş olan hekime, otopsi yapma görevi verilemez. Ancak, bu hekimin otopsi sırasında hazır bulunması ve hastalığın seyri hakkında bilgi vermesi istenebilir.
Gömülmüş bir ceset, otopsi için mezardan çıkarılabilir. Soruşturma evresinde CS, kovuşturma evresinde mahkeme kararıyla yapılabilir.
Otopsi işlemleri kayda alınır.

47- CEZANIN YER BAKIMINDAN UYGULANMASI
Yer bakımından uygulama
Madde 8- (1) Türkiye'de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye'de işlenmesi veya neticenin Türkiye'de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye'de işlenmiş sayılır.
(2) Suç;
a) Türk kara ve hava sahaları ile Türk karasularında,
b) Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında veya bu araçlarla,
c) Türk deniz ve hava savaş araçlarında veya bu araçlarla,
d) Türkiye'nin kıt'a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgesinde tesis edilmiş sabit platformlarda veya bunlara karşı, İşlendiğinde Türkiye'de işlenmiş sayılır.
48- CEZANIN BELİRLENME ŞEKLİ*
Hakim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını
g) Failin güttüğü amaç ve saiki, Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.
 Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, birinci fıkra hükmüne göre belirlenen ceza üzerinden yapılır. Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu oluşturduğu hallerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde ayrıca göz önünde bulundurulmaz. Bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hallerin gerçekleşmesi durumunda; temel cezada önce artırma sonra indirme yapılır. Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza belirlenir.
 Hapis cezasının süresi gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmidört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmi takvime göre hesap edilir. Hapis cezası için bir günün, adlî para cezası için bir Türk Lirasının artakalanı hesaba katılmaz ve bu cezalar infaz edilmez. Süreli hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı bu madde hükümlerine göre belirlenen sonuç ceza, otuz yıldan fazla olamaz. Adlî para cezası hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adlî para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur. Adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz.
 Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir.

49- CEZANIN ALT SINIRINI BELİRLEME
Hakim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki, Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.

50- CEZANIN ERTELENMESİ*
Ceza erteleme, mahkeme tarafından mahkumiyet kararıyla belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir.
• Hükmedilen ceza miktarının erteleme kurumu için uygun olması
• Hakkında ceza erteleme kararı verilecek kişinin daha önce kasten işlenmiş bir suçtan mahkum olmaması,
• Sanığın yargılama sırasında tekrar suç işlemeyeceğine dair mahkemeye bir kanaat vermesi.
 İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır.
 Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleşinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi halinde, hakim kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhal salıverilir.
 Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.
 Denetim süresi içinde;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Onsekiz yaşından küçük olan hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine, mahkemece karar verilebilir.
 Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hakimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.
 Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.
51- CEZADA MAHSUP
Mahsup
TCK Madde 63- (1) Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir. Adlî para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.

52- DAVA-CEZA ZAMANAŞIMI
 TCK md. 66’da düzenlenen dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise, devletin cezalandırma hakkından vazgeçmesi ve ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur.
Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, Geçmesiyle düşer.
Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
Dava zamanaşımı süresi, her suç için kanunda belirlenen cezanın üst sınırı dikkate alınarak ayrı ayrı belirlenir
 TCK md. 68’de düzenlenen ceza zamanaşımı, mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden itibaren belli bir sürenin geçmesiyle hükmün infaz edilmesinden vazgeçilmesidir. Dava zamanaşımında devletin cezalandırma hakkı ortadan kalkarken, ceza zamanaşımında hükmedilen cezanın infaz edilmemesi söz konusudur.
Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez:
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl.
b) Müebbet hapis cezalarında otuz yıl.
c) Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmidört yıl.
d) Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl.
e) Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl.
Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez.
 Dava ve ceza zamanaşımı re'sen uygulanır ve bundan şüpheli, sanık ve hükümlü vazgeçemezler.

35- MÜSADERE
Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesini sonuçlayan bir yaptırımdır. Eşya müsaderenin konusu “kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyadır. (5237 sayılı TCK md. 54/1) Bu nitelikteki eşyanın müsadere edilebilmesi için, suçta kullanılmak vb. gibi şartların aranmasına ve kime ait olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Bu nitelikteki eşyanın müsaderesinde, oranlılık ilkesi geçerli olmadığı gibi, sanığın ölümü halinde de davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
36- ADLİ KONTROL
Madde 109 – Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.
(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.
(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir: a) Yurt dışına çıkamamak. b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak. c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak. d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek. e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek. f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak. g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek. h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak. i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek. j) Konutunu terk etmemek. k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek. l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.
(5) Hâkim veya Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir.
(6) Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz.
(7) Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.
 Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.
 Kovuşturma evresinde de uygulanabilir.
 Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde adlî kontrol kararının kaldırılmasına karar verebilir. Adlî kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.



37- SUÇLARIN İÇTİMAİ
Suçların içtimaı, suçların bir araya gelmesi, suçların toplanması olarak ifade edilebilir. Türk Ceza Kanunu, 42., 43. ve 44. maddelerinde suçların içtimaını düzenlemiştir. Buna göre suçların bir araya gelmesi toplanması 3 şekilde mümkündür. Bunlar:
1. Bileşik Suç (m.42)
2. Zincirleme Suç (m. 43)
3. Fikri İçtima m.44
1. Bileşik Suç: Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir.
2. Zincirleme Suç: Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri de aynı suç sayılır. Suçların zincirleme şeklinde birleşmesinin bir diğer hali de aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi halidir.
3. Fikri İçtima: Fikri içtima, tek bir fiil ile birden fazla ve farklı suça sebebiyet verilmesi halinde uygulama alanı bulmaktadır. Sanık, söz konusu tek fiil ile sebep olduğu birden fazla suçtan en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılacaktır. Fikri içtima hükümlerinin uygulanabilmesi için sanığın, birinci suçu işleme kastı ile hareket etmesi gerekmektedir.

38- TENFİZ
MÖHUK m 50 vd- İcra kabiliyetine sahip yabancı mahkeme kararının, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ‘nde kabulünü ifade etmektedir. Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.
39- ADLİ YARDIM NEDİR YABANCILARA UYGULANIR MI?
Adli yardım, adil yargılanma hakkı kapsamında, mali durumu elverişli bireylerin mahkemeye erişim hakkından yaralanmaları için masraflardan muafiyet ve ücretsiz avukat temini hakkını kapsar. Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur.
Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, “taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.
Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri için ise yoksulluk ve haklılık koşulları yanında, karşılıklılık koşulunun da bulunması gerekir. Türkiye’de adli yardım talebinde bulunan yabancının, vatandaşı olduğu ülkede, Türk vatandaşlarının da adli yardımdan yararlanabildiklerinin ispatında, iki veya çok taraflı uluslararası antlaşmalar ve ilgili ülkenin kanunlarından yararlanılabileceği gibi, fiili uygulamaların ispatı da yeterli olacaktır.

40- AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN
6284 sayılı Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
41- ISLAH NEDİR KAÇ DEFA YAPILABİLİR?
Tarafların yapmış olduğu usul işlemlerini düzeltmesine olanak sağlayan kurumdur. Maddi hukuk işlemleri ıslaha konu olmaz. Taraflar, ıslah yolu ile iddialarını ve savunmalarını kısmen veya tamamen genişletip değiştirebilirler.
Taraflar aynı davada sadece birer kez ıslah yoluna başvurabilir.

42- ISLAHLA YAPILAMAYACAK İŞLER
1. İkinci tanık listesi verilmesi
2. Açılmış bir davanın delil tespitine dönüştürülmesi
3. Maddi hukuk işlerinin düzeltilmesi
4. İlk itirazların ileri sürülmesi

43- ISLAH YOLUYLA GEÇERSİZ KILINAMAYACAK İŞLEMLER
1. Feragat, kabul, sulh
2. Takas beyanı
3. İkrar
4. Yemin
5. Mahkemece yapılan Takas, keşif tutanağı, bilirkişi raporu, tanık ifadeleri, isticvap tutanakları

44- İSTİCVAP
Bir tarafın kendi aleyhine olan ve davanın temelini oluşturan vakıalar hakkında mahkeme tarafından dinlenilmesine isticvap denir. İsticvap bir delil değildir. Taraflarca hazırlama ilkesinin uygulandığı davalarda uygulanır. Ancak re’sen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda (boşanma, velayet, babalık, nüfus kayıtlarının değiştirilmesi vb.) uygulanmaz.

45- HMK İLK İTİRAZLAR
İlk itirazlar, dava şartları gibi davanın esastan görülmesine engel olur. Mahkeme ilk itirazları hadise (ön sorun) gibi inceleyip karara bağlar. Tahdidi olarak sayılan ilk itirazlar şunlardır:
1. Kesin Olmayan Yetki İtirazı: Yetkinin kesin olmadığı durumlarda, davalı yetki itirazını ilk itiraz olarak ileri sürebilir.
2. Tahkim İtirazı: Tahkim sözleşmesi ya da tahkim şartına rağmen, davacı uyuşmazlığın çözümü için mahkemeye başvurursa, davalı bu durumu mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile sürer. Ancak davalı, süresi içinde bunu ilk itiraz olarak ileri sürmezse, mahkeme re’sen tahkim itirazını inceleyemez ve uyuşmazlığı çözer.
 İlk itirazlar sadece belirli bir usul kesitine kadar cevap dilekçesinde yani esasa cevap süresi içinde verilen ilk dilekçede ileri sürülebilir.
46- YETKİ İTİRAZI
• Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır, taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. İtiraz eden taraf, yetkili mahkemeyi bildirmek zorunda değildir.
• Yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazının, cevap dilekçesinde ve ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. İtiraz eden taraf, yetkili mahkemeyi birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirmelidir, aksi takdirde itirazı dikkate alınmaz.

47- HAKİMİN ÇEKİNME SEBEPLERİ
Hâkim, aşağıdaki hâllerde davaya bakamaz; talep olmasa bile çekinmek zorundadır:
a) Kendisine ait olan veya doğrudan doğruya ya da dolayısıyla ilgili olduğu davada.
b) Aralarında evlilik bağı kalksa bile eşinin davasında.
c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyunun davasında.
ç) Kendisi ile arasında evlatlık bağı bulunanın davasında.
d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanların davasında.
e) Nişanlısının davasında.
f) İki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket ettiği davada
48- DAVAYA KATILMA
Hukukumuzda dava, davacı ve davalı olmak üzere iki taraf sistemine göre kurulduğundan, davanın tarafı olmayan 3. kişiler hakkında yargılama neticesinde herhangi bir karar verilemeyecektir. Buna karşın kimi zaman dava sonunda verilecek hükümden etkilenecek olan kimselerin olağan olarak davaya katılmaları mümkündür. Bu katılma, asli müdahale ve fer’i müdahale olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkmaktadır.
49- ASLİ- FERİ MÜDAHALE FARKI *
Asli Müdahale Feri Müdahale
-Dava açılmasıyla gerçekleşir - Müdahale talebi ile gerçekleşir
- Çekişmeli ve çekişmesiz yargıda olur - Sadece çekişmeli yargıda mümkün
-Asli müdahil açılan ikinci davada - Feri müdahil davada taraf değil, sadece
taraf konumundadır taraf yardımcısı konumundadır
-Hüküm verilinceye kadar mümkündür –Tahkikat sona erinceye kadar mümkündür
- İstinaf ve temyizde müdahale olmaz - İstinaf ve temyizde müdahale olmaz
-Dava konusu üzerinde tasarruf edebilir -Yetkilendirilmedikçe tasarrufta bulunamaz
- Asli müdahile yönelik hüküm verilebilir -Feri müdahile yönelik hüküm verilemez
- Asli müdahale ile zamanaşımı kesilir - Fer’i müdahale ile zamanaşımı kesilmez
35- İHTİYATİ TEDBİR
Dava açılmadan önce veya dava sürerken mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle dava konusu hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
36- ÖN SORUN - BEKLETİCİ MESELE
 Ön sorun: Bir davada davaya devam edilebilmesi ve karar verilebilmesi için, ayrı bir dava niteliği taşımayan ve aynı mahkeme tarafından çözümlenmesi gereken sorunlara denir. Davaya bakan hakim çözüme ulaştırır. Bilirkişinin reddi, hakimin reddi, aynı mahkemede sahteliğin ileri sürülmesi, davaya müdahale talebine itiraz, eski hale getirme örnek verilebilir. Ön sorun hakkındaki karar neticesinde, hakim davadan elini çekiyorsa bu nihai karardır; hakim davadan elini çekmiyorsa ara karardır.
 Bekletici Mesele: Bir davada, davaya devam edilebilmesi ve karar verilebilmesi için, ayrı bir dava niteliği taşıyan ve ayrı bir mahkeme veya idari makam tarafından çözümlenmesi gereken, onun kararına bağlı olan sorunlara denir. Başka bir hakim çözüme ulaştırır. Bekletici sorun, kural olarak ihtiyaridir ve davaya bakan hakimin takdirine bağlıdır. Ancak bazı hallerde bekletici sorun yapmak zorunludur. Bunlar: Anayasa’ya aykırılık iddiaları hakkında AYM kararı (5 ay), yargı yolu uyuşmazlığı hakkında Uyuşmazlık Mahkemesi kararı (6 ay), murisin borcundan dolayı takip edilen mirasçısının terekenin borca batık olduğu yönünde açtığı davadaki hukuk mahkemesi kararı. Kural olarak hakim beklenilen davanın sonucu ile bağlıdır.

37- İHTİYATİ HACİZ NEDİR
Mevcut veya müstakbel bir takibin veya davanın sonucunu güvence altına almak için, borçlunun borca yetecek kadar malına, genel mahkeme kararına dayalı olarak icra dairesi tarafından konulan geçici hukuki korumadır.
• Vadesi gelmiş ve rehinle teminat altına alınmamış bir para alacağı için alacaklı başvurulabilir.
• Henüz alacağın vadesi gelmemiş ise, alacaklı aşağıdaki durumlardan birini ispat ederse mahkeme ihtiyati haciz kararı verir:
1. Borçlunun belli yerleşim yeri bulunmadığı
2. Borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya hazırlandığı
3. Borçlunun kendisinin kaçmaya hazırlandığı

38- HUKUK MAHKEMELERİNDE TEMİNAT GÖSTERİLMESİ GEREKEN DURUMLAR
Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterilir:
a) Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması.
b) Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.


39- İHTİYATİ HACİZ-İHTİYATİ TEDBİR ARASINDAKİ FARK*
İhtiyati Haciz İhtiyati Tedbir
- Dava konusu vadesi gelmemiş - Dava konusu para veya başka birşeydir.
para borcudur.
- Dava konusu dışında başka mallara - Dava konusu taşınır veya taşınmaz eşya
da haciz konulabilir. üzerine haciz konulabilir.
- İhtiyati haciz konuların mallar – Mallar çekişmeli olup davacının açtığı veya
üzerinde çekişme yoktur. açmayı düşündüğü davanın konusudur.
- İhtiyati haciz sahibi alacaklı haklı - İhtiyati tedbirde üzerine tedbir konulan
çıkarsa haczedilen mallar satılıp bedeli mallar dava sonunda haklı çıkan davacıya
alacaklıya verilir. aynen verilir.
- İhtiyati hacze itiraz 7 gündür. – İhtiyati tedbir itiraz süresi 1 haftadır.
-Alacak ilam veya ilam niteliğinde belgeye - Kural olarak teminat karşılığında verilir.
bağlı değilse mutlaka teminat aranır.

40- DAVA TÜRLERİ NELERDİR?

I. TALEP EDİLEN HUKUKİ KORUMAYA GÖRE
A. Eda Davası (m. 105)
Davacının, davalının birşey vermesi, yapması yahut yapmamasının hüküm altına alınmasını talep ettiği dava türüdür. Konusu şahsi haklar veya ayni haklar olabilir. Davacının eda davası açmasında hukuki yararı olmalıdır. Eda davası kabulü halinde verilen hüküm hem tespit hem de davalının bir şey vermesi, yapması yahut yapmamasına ilişkin bir emir içerir. Buna karşılık edim davasının reddine ilişkin verilen hüküm yalnızca tespit hükmüdür. Eda davası sonunda verilen hüküm, cebri icraya elverişlidir.

B. Tespit Davası (m. 106)
Bir hakkın yahut bir hukuksal ilişkinin varlığının veya yokluğunun yada bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesini talep ettiği dava türüdür. Davayı açanın bu davayı açamakta hukuken korunmaya değer menfaatinin bulunması gerekir.
Yasada belirtilen istisnai haller saklıdır. Konusu sadece hukuki ilişkiler olabilir. Maddi vakıalar tek başına tespit davasının konusunu oluşturmaz. Bunlar ancak, delil tespitine konu olabilir. Tespit davası neticesinde verilen hüküm, cebri icraya elverişli değildir.
C. İnşai (Yenilik Doğuran) Davalar (m. 108)
Davacının mahkemeden, yeni bir hukuksal durumun doğmasını yahut mevcut bir hukuksal durumun içeriğinin değiştirilmesini veya ortadan kaldırılmasını talep ettiği dava türüdür. İnşai davalar, yasada açıkça öngörülen hallerde açılabilir. İnşai hakkın dava yoluyla kullanılmasının zorunlu olduğu hallerde inşai dava açılır. İnşai dava neticesinde verilen kararlar kural olarak geleceğe etkili olmakla birlikte, soybağının reddi, babalık davası gibi istisnai hallerde geçmişe etkilidir. İnşai dava neticesinde verilen hükmün icrasına gerek yoktur, çünkü inşai etki hükmün kesinleşmesiyle kendiliğinden doğar.
D. Belirsiz Alacak ve Tespit Davaları (m. 109)
Alacaklının, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği ya da bunun olanaksız olduğu hallerde, hukuksal ilişkiyi ve asgari bir miktar yahut değeri belirtmek suretiyle açtığı dava türüdür. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. Belirsiz olan alacak belirli hale gelmişse, davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın (ıslah hakkını kullanmadan) davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir. Belirsiz alacak davası açılması halinde zamanaşımı, dava sonunda belirlenen alacağın tümü için, davanın açıldığı tarihte kesilmiş olur.
II. TALEP NETİCESİNİN NİTELİĞİNE GÖRE
A. Davaların Yığılması (Objektif Dava Birleşmesi) (m. 110)
Davacının, birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde birleştirerek aynı davalıya açmış olduğu dava türüdür. Talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantı bulunması şart değildir. Talep sayısı kadar dava vardır ve mahkeme her bir talep hakkında ayrı ayrı karar vermek zorundadır (Asli-feri ilişki yoktur). Taleplerin tümünün, aynı yargı kolunun görev alanı içerisinde yer alması ve tümü bakımından ortak yetkili mahkemenin söz konusu olması gerekmektedir.
B. Terditli Davalar (m. 111)
C. Seçimlik Davalar (m. 112)
Borçlunun seçimlik borç konularından birini ifa ederek borcundan kurtulduğu davadır. Seçim hakkı kendisine ait olan borçlu yahut üçüncü kişinin, bu hakkı kullanmaktan kaçınması halinde, alacaklı seçimlik dava açabilir. Seçim hakkının alacaklıya ait olması halinde bir seçimlik dava değil, belirlenmiş bir seçime ilişkin hakla ilgili olarak eda davası söz konusu olacaktır. Yargılama neticesinde yapılacak icra takibinde borçlu, icra emrinin konusunu oluşturan edim yerine hükümde yer alan bir diğer edimi yerine getirmek suretiyle de takibin sona ermesini sağlayabilecektir.
D. Mütelahik Dava
Tek bir talep sonucunu haklı kılan birden fazla hukuki sebebin olduğu davaya denir. Örneğin tazminat talebi hem sözleşmeye aykırılık hem de haksız fiilden kaynaklanıyorsa.
E. Kısmi Dava (m. 109)
Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan bölünebilen talebinin şimdilik yalnız belirli bir kısmı için açtığı davaya denir. Alacağın tamamının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanması gerekir. Dava dilekçesinde kısmi dava açıldığı açıkça belirtilmelidir. Kısmi dava açılması kalan kısımdan feragat edildiği anlamına gelmez. Ancak kalan kısımdan açıkça feragat edilmişse feragat edilmiş olur.

III. TOPLULUK (GRUP) DAVASI (m. 113)
Dernekler ve diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçmesi amacıyla açtıkları dava türüdür. Bu davayı gerçek kişiler açamaz, tüzel kişiler açabilir. Verilen hüküm üyeler veya temsil edilen kesim bakımından kesin hüküm etkisi doğurmaz. Tazminat boyutu da yoktur.
41- TERDİTLİ DAVA
Davacının aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferilik ilişkisi kurarak, aynı dava dilekçesinde ileri sürebildiği ve mahkemenin bu dava sonucunda tek bir hüküm verdiği davadır. Her iki talebin de hukuki ve ekonomik bakımdan aynı ve benzer amaca yönelmiş olması gerekir. Mahkeme önce asıl talep hakkında inceleme yapar ve asıl talebi kabul ederse yardımcı talebi incelemez. Eğer asıl talebi reddederse diğer talebi inceler. Örneğin ayıplı malın ayıpsızı ile değiştirilmesi, buna karar verilmediği takdirde bedelin iadesi.
42- DAVA VE TARAF EHLİYETİ
 Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf ehliyetine sahiptir. Medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukundaki görünüş şeklidir. Gerçek kişiler için tam ve sağ doğum ile başlar. Tüzel kişiler için ise, kanunun öngördüğü şekilde kurulmakla başlar.
 Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme, usul işlemlerini yapabilme ve hüküm alabilme ehliyetidir. Medenî hakları kullanma ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişilerin dava ehliyeti vardır. Ergin, kısıtlı olmayan ve mümeyyiz her gerçek kişi dava ehliyetine sahiptir. Medeni hukuktaki fiili ehliyetinin usul hukukundaki görünüş şeklidir.

43- TARAF EHLİYETİ EKSİKLİĞİNDE HAKİM NE KARAR VERİR?
Tarafların taraf ehliyetine sahip olması dava şartıdır (dava ehliyeti için de aynı şey geçerli). Tarafların taraf ehliyetine sahip olup olmadığı mahkemece re’sen gözetilir ve yokluğu halinde dava usulden reddedilir.

44- TANIKLIKTAN ÇEKİNME (HMK)
Kanunda açıkça belirtilmiş olan hâllerde, tanık olarak çağrılmış bulunan kimse, tanıklık yapmaktan çekinebilir. Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme sebeplerinin varlığı hâlinde, hâkim tanık olarak çağrılmış kimsenin çekinme hakkı bulunduğunu önceden hatırlatır. Tanıklıktan çekinme kişisel nedenlerle, sır nedeniyle ve menfaat tehlikesi nedeniyle olmak üzere üç farklı şekillerde düzenlenmiştir.
 Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme
a) İki taraftan birinin nişanlısı.
b) Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki taraftan birinin eşi.
c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu.
ç) Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar.
d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları.
e) Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk.
tanıklıktan çekinebilirler.
 Sır nedeniyle tanıklıktan çekinme
Kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına başvurulacak kimseler, bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilirler. Ancak, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükmü saklı kalmak üzere sır sahibi tarafından sırrın açıklanmasına izin verildiği takdirde, bu kimseler tanıklıktan çekinemezler.
 Menfaat ihlali tehlikesi nedeniyle tanıklıktan çekinme
a) Tanığın beyanı kendisine veya 248 inci maddede yazılı kimselerden birine doğrudan doğruya maddi bir zarar verecekse.
b) Tanığın beyanı kendisinin veya 248 inci maddede yazılı kimselerden birinin şeref veya itibarını ihlal edecek ya da ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına sebep olacaksa.
c) Tanığın beyanı, meslek veya sanatına ait olan sırların ortaya çıkmasına sebebiyet verecekse
45- TUTANAKTA BULUNMASI GEREKENLER
a) Mahkemenin adı, duruşmanın açıldığı yer, gün ve saat.
b) Hâkim, zabıt kâtibi, hazır bulunan taraflar ve varsa vekilleri, kanuni temsilcileri, fer’î müdahil ve tercümanın ad ve soyadları.
c) Yargılamanın aleni ya da gizli yapıldığı.
ç) Beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla ikrar, yeminin edası, davanın geri alınmasına muvafakat, davadan feragat, davayı kabule ilişkin beyanlar ve sulh müzakereleri ile sonucu.
d) Beyanda bulunana okunmak kaydıyla taraf, tanık, bilirkişi veya uzman kişi beyanı.
e) Duruşma dışında yapılan işlemlerin özeti.
f) Tarafların sundukları belgelerin neler olduğu.
g) Tarafların soruşturmaya ilişkin istekleri ile diğer kanunların tutanağa yazılmasını emrettiği konular.
ğ) Ara kararları ve hükmün sonucu.
h) Karar veya hükmün açıklanma biçimi

46- DURUŞMA TUTANAĞI İÇERİĞİ DELİL OLUR MU???
47- İLAM NİTELİĞİNDE BELGELER
 İİK m. 38’de sayılan ilam niteliğinde belgeler:
• Mahkeme içi (huzurunda) yapılan sulh ve kabuller (icra dairesinde olmaz)
• Kayıtsız ve şartsız para borcu ikrarına sahip düzenleme biçiminde ki noter senedi
• İcra kefaletnameleri
• Temyiz kefaletnameleri
• İstinaf kefaletnameleri
 Bazı özel kanunlarda belirtilen ilam niteliğinde belgeler:
• Tüketici hakem heyeti kararları.
• İİK. m.149 gereğince ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız para borcu ikrarına sahipse, bu durum ilam niteliğinde belgedir.
• Avukatlar ve müvekkilleri huzurunda Av.K. m.35/a gereğince yapılan uzlaşma tutanağı
• Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varılması halinde taraflar mahkemeye başvurarak icra edilebilirlik şerhi aldıkları anlaşma metni ilam niteliğinde belge sayılır (Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m. 18,II).
• 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatiflerinin düzenlediği her türlü sözleşme ve belge

48- İCRA TAKİP YOLLARI
A) İlamsız İcra
Alacağın Konusu yalnızca "para" olabilir.
1) Genel Haciz Yoluyla Takip: Bu takip yolunda alacaklı herhangi bir belge olmaksızın borçlu aleyhine başlattığı icra takip yoludur.
2) Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile Takip: Bu takip yolunda alacaklının elinde Çek ve Bono ( Senet) olmalıdır.
3) Kira Alacakları için takip: Bu takip yolunca alacaklı kira alacağı için kiracı/borçlu aleyhinde takip yapabilir.
B) İlamlı İcra
Mutlaka "Mahkeme Kararı" olmalıdır.
1) Alacak: Mahkeme kararına dayalı alacağınızı ilamlı icra takip yoluyla borçludan tahsil etmek amacıyla icra dairesine başvurabilirsiniz.
2) Tahliye: Tahliye ilişkin mahkeme kararını bu takip yoluyla icra dairesine başvurmak suretiyle borçluyu/kiracıyı taşınmazdan çıkartabilirsiniz.
3) Çocuk Teslimi: Mahkeme tarafından verilen kararda çocuğun icra marifetiyle alınmasını sağlar.
C) Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip: Alacağı teminat altına almanın yolu rehinden geçer. Eğer alacak bir rehinle temin edilmişse, rehin alacaklısı rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurmak zorundadır. Rehin varsa RPÇY’ye başvurmak zorunludur. Ancak alacak hem rehne hem de bir kambiyo senedine bağlıysa alacaklı ister KSMHY’ye isterse de RPÇY’ye başvurabilir.

49- İTİRAZ VE ŞİKAYET NEREYE YAPILIR
İtiraz: İtiraz ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde icra dairesine yapılır.
Şikayet: Şikayet olayın öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içinde icra mahkemesinde dava yoluyla yapılır.
50- İSTİRDAT DAVASI
Borçlu, menfi tespit davası açmamış ve borçlu olmadığı bir parayı icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle cebri icra tehdidi altında (örnek:haciz) icra dairesine ödemiş veya haczedilen malların satılması suretiyle borcu ödenmiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için genel mahkemede istirdat davası açabilir.
• Borç olmayan paranın icra dairesine ödenmesinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süreye tabidir.
• Borçlu davayı kazanırsa, alacaklı davacı borçluya parayı öder, tazminata hükmedilmez.
• Borçlu davayı kaybederse, davanın yargılama giderlerini öder, tazminata hükmedilmez.
51- GECE VAKTİ HACİZ
Kural olarak tatil ve talik hallerinde icra işlemi yapılmaz. Gece vakti, güneşin batmasından bir saat sonra ile güneşin doğmasından bir saat önceye kadarki zaman dilimidir. Gece, haciz ve tebligat yapılabilir.
Gece haciz yapılabilen durumlar:
• Gece hasılatı yapan yerlerde (örnek: bar, disco, gazino vb.)
• Borçlunun mal kaçırma durumu var ise
• Gündüz başlanan hacze gece de devam edilebilir.
52- SIRA CETVELİNE İTİRAZ DAVASI
Bir alacaklı, başkalarının alacağına veya sırasına ya da kendi alacağının miktarına karşı bu davayı açabilir. Burada davacı sıra cetveline alınmış olan alacaklının alacağına veya sırasına itiraz eden alacaklıdır. Davalı ise, alacağına veya sırasına itiraz edilen olacaktır.
 İcrada sıra cetveline 7 gün içinde genel mahkemelerde dava açılabilir.
 İflasta sıra cetveline 15 gün içinde asliye ticaret mahkemesinde dava açılabilir.

53- KONKORDATO NEDİR
Basit tabirle elinde olmayan sebeplerle işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan borçluları korumak ve aynı zamanda borçlunun alacaklıları arasında eşitliği sağlamak için kabul edilmiş bir kurumdur. Borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan borçluların kendilerine vade verilmesi veya alacaklıların alacağında indirim yapılması suretiyle borçlarını ödeyebilmesi ve iflastan kurtulması için öngörülen bir düzenleme şeklinde tanımlanabilir. Görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. Geçici konkordato mühleti adı altında yeni bir kurum tanımlandı (3 Ay+2 Ay).

54- DERNEKLERİ ANLATINIZ
En az 7 gerçek veya tüzel kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.
• Her derneğin bir tüzüğü olmak zorundadır.
• Fiil ehliyetine sahip herkes önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.
• Dernekler kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinde bulunan en büyük mülki amire verdikleri anda tüzel kişilik kazanmış olurlar.
• Mülki amir verilen belgeleri, 60 gün içinde inceler. Eksik bir şey varsa 30 günlük süre verilir. Eksiklikler giderilmezse mülki amire “derneğin feshi” konusunda Cumhuriyet Savcılığına bildirir. Düzeltilemeyecek bir eksiklik varsa mülki amir yine “derneğin feshi” konusunda dava açması için CS’na bildirir. Her şey usule uygunsa derneğe derhal bildirilir ve İç İşleri Bakanlığı tarafından tutulan dernekler kütüğüne kaydedilir.
• Derneklerin zorunlu organları yönetim kurulu, denetim kurulu ve genel kuruldur.
• Genel kurul, derneğin karar organıdır. Genel kurul, derneğe kayıtlı üyelerin tamamının katılımından meydana gelir.
• Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır. Derneği temsil eder. Beş asıl beş yedek üyeden az olmamak üzere tüzükte belirlenen sayıda üyeden oluşur.
• Denetim kurulu yönetim kurulunu denetler. Üç asıl ve üç yedek üyede az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirlenen sayıda üyeden oluşur.
55- DERNEKLERİN FESHİ USULU
Derneğin amacı kanuna ve ahlaka aykırı hale gelirse Cumhuriyet savcısının ya da herhangi bir ilgilinin istemi üzerine mahkeme, derneği feshine karar verebilir. Görevli mahkeme Asliye hukuk mahkemesidir.

56- VAKIF NASIL KURULUR, TÜZEL KİŞİLER KURABİLİR Mİ?
En az BİR gerçek ya da tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleri ile oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğuna denir.
• Vakıflara üyelik mümkündür.
• Vakıflar, derneklerin aksine birden fazla amaç güdebilirler.
• Tescil sistemi ile kurulurlar. Asliye hukuk mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanırlar.
• Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenir.

57- KAZAİ RÜŞT (MAHKEME KARARIYLA ERGİNLİK)
Kişi mahkeme kararı ile ergin kılınabilir. Şartlar:
1. 15 yaşını tamamlamış olacak
2. Küçüğün kendi isteği olacak
3. Velayet altında ise velisinin rızası olacak/vesayet altında ise vesayet makamı ve denetim makamının izni olacak
4. Küçüğün menfaati gerektirecek
5. Sulh hukuk mahkemesinin kararı olacak

58- KAYYIM
Belli bir işin görülmesi veya bir malvarlığının yönetilmesi için atanır. Atandığı kişinin ehliyet durumunda herhangi bir değişikliğe yol açmaz. Görevi belli bir iştir. O işi yapar ve görevi tamamlanır. Temsil kayyımlığı ve yönetim kayyımlığı olmak üzere ikiye ayrılır.

59- VASİLİK KURUMU
Vesayet, bazı ergin kişilerin (yasal hakları kısıtlanmış olan kısıtlıların) veya velayet altında bulunmayan küçüklerin kişisel ve maddi menfaatlerini korumak amacıyla 4721 sayılı Medeni Kanun ile düzenlenmiş bir hukuk kurumudur.
Medeni Kanun’a göre vesayeti gerektiren haller şunlardır:
• Yaş küçüklüğü,
• Kısıtlanma,
• Hürriyeti bağlayıcı (hapis cezası) ceza alma,
• Kişinin kendi isteğiyle vesayet altına alınmayı talep etmesi.

60- VESAYET MAKAMI-DENETİM MAKAMI
Vesayet organları, vesayet daireleri (Sulh Hukuk ve Asliye Hukuk Mahkemesi) ile vasi ve kayyımlardır. Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir.
61- VELAYET NEDİR
Ana ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki kanundan doğan eğitim, terbiye, temsil hak ve yetkisine velayet denir.


62- VELAYET VE VESAYET ARASINDAKİ FARK, VELAYET VARKEN VESAYET OLUR MU?
Hukuki temsil ve sorumluluk anlamında vesayet ve velayet birbirlerine benzemektedir.
 Velayet kanundan doğan bir görevdir. Azil ve istifa olmaz. Vesayet mahkeme kararıyla doğar. Vasi ise azledilebilir ve istifa edebilir.
 Velayet daha çok küçükler, istisnai olarak kısıtlılarla ilgilidir. Vesayet ise daha çok kısıtlılar, istisnai olarak küçükler hakkındadır.
 Veli bakım ve eğitim masraflarını öder, vasinin ise böyle bir yükümlülüğü yoktur.
 Velinin velayet altındakinin mallarını kullanma hakkı vardır, vasinin böyle bir hakkı yoktur.
 Velinin çocuğun kişiliği alanındaki hak ve yetkileri vasinin vesayet altında bulunanın kişilik alanına ilişkin yetkilerinden daha geniştir.
 Veli, çocuğun işlemlerini yaparken kural olarak izin almak zorunda değildir. Oysa vasi Sulh Hukuk Mahkemesi’nden, bazı işlemleri yaparken de Asliye Hukuk Mahkemesi’nden izin almak zorundadır.
 Velayet altındaki çocuğun yerleşim yeri, velayet sahibinin yerleşim yeridir. Vesayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri ise bağlı olduğu vesayet makamının bulunduğu yerdir.
 Vasi kural olarak velayet altındaki çocuğun mallarının defterini tutmak ve mahkemeye hesap vermek zorundadır. Velinin böyle bir külfeti yoktur.
Hakim, aşağıdaki hallerde velayetin kaldırılmasına karar verir.
1- Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi,
2- Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması,
Boşanmada kendisine velayet verilen eş ölürse, otomatik olarak velayet diğer eşe geçmez. Hakim vasi atayabilir.
Evlat edinenin ölümünde otomatik olarak asıl anne ve babaya velayet geçmez. Hakim duruma göre karar verir. Vasi atayabilir.
Velayet, ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa veya ana/baba yoksa çocuğa bir vasi atanır. Kanun gereği velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır. Dolayısıyla velayet var ise vesayet yoktur.

63- VASİLİĞE ENGEL HALLER
1. Kısıtlılar,
2. Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler,
3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar,
4. İlgili vesayet daireleri hâkimleri.



64- GAİPLİK
Bazı durumlarda kişi kaybolup kendisinden haber alınamasa bile, ölüm karinesi uygulanacak bir kesinlik yoktur. Gaiplik durumunda,
- Ölümüne muhtemel gözle bakılacak bir olay içerisinde kayıp olmadan itibaren 1 YIL
- Kendisinden uzun süreden beri haber alınamamışsa en son haber tarihinden itibaren 5 YIL
geçtikten sonra ilgililer dava açabilirler.
• Kaybolan kimsenin yasal ve atanmış mirasçıları ve lehlerine vasiyet yapılmış kimseler talep edebilirler.
• Yetkili mahkeme kişinin Türkiye’deki son yerleşim yeridir.
• Görevli mahkeme, SULH HUKUK mahkemesidir.
• İki kez ilan yapılır. Birinci ilanın üzerinden en az 6 AY geçmesi gerekir. Bir haber alınamazsa ikinci ilan yapılır ve kişi hakkında mahkeme gaiplik kararı verir.
• Gaiplik kararı geçmişe etkili sonuç doğurur.
• Güvence süreleri,
- Ölümüne muhtemel gözle bakılacak olayda güvence süresi, tereke mallarının tesliminden itibaren 5 yıldır.
- Uzun zamandan beri haber alınmama olayında son haber tarihinden itibaren 15 yıl teminat sürecektir.
- Gaibin 100 yaşına gelmesi halinde hiçbir süre göz önünde bulundurulmaksızın güvence çözülür.
65- BABALIK DAVASINI KİM KİME KARŞI AÇAR? BABA ÖLMÜŞSE KİME AÇILIR? / BABALIK DAVASI HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ
Babalığın karar altına alınmasının hakimden talep edildiği davaya babalık davası denir. Bu durumda, çocuk ile baba arasındaki soybağı mahkemece belirlenmektedir. Babalık davasının çocuğun doğumundan önce veya sonra açılması mümkündür.
• Davacı: Ana ve/veya çocuk
• Davalı: Baba ve baba ölmüşse mirasçıları. Babanın mirasçısı yoksa Hazine.
• Görevli ve Yetkili Mahkeme: Taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yerindeki aile mahkemesidir.
• Hak Düşürücü Süre: Ana doğumdan itibaren 1 yıl içinde açabilir. Çocuk veya kayyım açısından hak düşürücü süre yok.
 Ana ve çocuk tarafından açılan dava Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye
 Ana tarafından açılan dava Kayyıma
 Çocuk tarafından açılan dava Anaya ihbar edilir.
66- TENKİS DAVASI
Tenkis davası miras hukukuna ilişkin bir dava olup murisin (miras bırakanın) ölümü halinde açılabilen bir davadır. Kural olarak miras bırakan yasal mirasçılarının saklı paylarını aşmayan her türlü tasarrufta bulunmakta özgürdür. İşte miras bırakanın, saklı pay mirasçılarının; saklı pay oranlarını ihlal eden düzeyde olan tasarruflarının onun ölümünden sonra iptal edilmesine ilişkin olarak açılan davaya tenkis davası denir. Davayı miras bırakanın altsoyu, anne-babası ve eşi açma hakkına sahiptir. Dava, miras bırakanın lehine ÖBT yaptığı kişi veya kişilere ya da kurumlara yahut bunların ölmesi halinde yasal mirasçılarına karşı açılmalıdır.
67- ÖLÜME BAĞLI TASARRUFUN İPTALİ
• Sebepler:
1. Ehliyetsizlik. Vasiyetname için 15 yaş + ayırt etme gücü, miras sözleşmesi için fiil ehliyeti
2. Hukuka ve ahlaka aykırılık
3. Şekil eksikliği
4. İradeyi sakatlayan haller (yanılma, aldatma ve korkutma)
• Dava Hakkı: Menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılır.
• Görevli ve Yetkili Mahkeme: Asliye Hukuk Mahkemesi
• Yetkili Mahkeme: Miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesi
• Hak Düşürücü Süreler: Öğrenmeden itibaren bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinden itibaren iyiniyetli olanlara karşı on yıl, iyiniyetli olmayanlara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.

68- MİRASIN AÇILMASI
Miras, miras bırakanın ölümüyle açılır. Miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar, terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir. Miras, malvarlığının tamamı için miras bırakanın yerleşim yerinde açılır.

69- MİRASIN REDDİ
• Mirasçının tek taraflı bir irade beyanıyla külli halefiyet ilkesini etkisiz kılmasıdır.
• Mirası red bozucu yenilik doğuran bir haktır.
• Mirasçı öğrenmeden itibaren 3 ay içinde mirası reddetmediği takdirde mirası kabul etmiş sayılır.
• Sulh hukuk mahkemesinde yazılı veya sözlü olarak yapılabilir.
• Kayıtsız ve şartsız yapılır.
• Mirası reddeden yasal mirasçının payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, diğer hak sahiplerine geçer. Atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır.
• En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.

70- MİRASI REDDEBİLECEKLER VE YOKSUNLUK SEBEBİ
Mirası reddebilecekler: Yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar
Yoksunluk Sebepleri:
1. Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldürmek veya öldürmeye teşebbüs etmek (Mahkumiyet şart değil)
2. Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirmek
3. Mirasbırakanın ölüme bağlı tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlamak
4. Mirasbırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldırmak veya bozmak.
71- EVLENME YAŞI
 Olağan evlenme yaşı 17 dir. On yedi yaşını dolduran kişi yasal temsilcisinin rızasıyla evlenebilir. Ancak haklı bir sebep olmadan evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinleyen hakim TMK madde 128 uyarınca küçüğün evlenmesine izin verebilir.
 Olağanüstü evlenme yaşı ise 16 dır. Hakim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple on altı yaşını doldurmuş olan kişinin evlenmesine izin verebilir. Ayrıca olanak bulundukça karardan önce anne ve baba veya vasi dinlenir. (Yani dinleme zorunlu değil) Burada bahsedilen olağanüstü hallerin neler olduğu yasada açıkça belirtilmemiştir. Bu sebepten dolayı bu olağanüstü hallere hakimler karar vermektedir.

72- EVLİLİĞİ SONA ERDİREN NEDENLER
1) Boşanma
2) Evlenmenin yokluğu
3) Evlenmenin geçersizliği (Mutlak butlan-Nisbi butlan)
4) Eşlerden birinin ölüm, gaipliği veya cinsiyet değiştirmesi
73- EVLENMEDE MUTLAK BUTLAN NEDENLERİ
Evlilikte mutlak butlan, Medeni Kanun madde 145’te belirtilen sebeplerden birinin bulunması durumunda evliliğin hakim kararı ile iptal edilmesi durumudur. Buna göre, hakimin vereceği karar ilerisi için hüküm doğuran bir geçersizlik halidir. Bu sebepler:
1) Eşlerden birinin evlilik sırasında evli olması
2) Eşlerden birinin evlilik sırasında sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması
3) Eşlerden birinin evlilik sırasında akıl hastası olması
4) Eşler arasında evliliğe engel olacak derecede hısımlık bulunması
74- MAL REJİMİ
TMK, yasal mal rejimini edinilmiş mallara katılma rejimi olarak belirlemiştir.
• Eşler evlenmeden önce veya sonra, mal rejimi sözleşmesi yapmak veya evlenme başvurusu sırasında yazılı bir açıklamada bulunmak suretiyle, yasal mal rejimi dışında kanunda yazılı başka bir mal rejimi belirleyebilirler.
• Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenlenme veya onaylanma şeklinde yapılır.
• Ehliyet koşulu ayırt etme gücünün olmasıdır. Küçükler ve kısıtlılar yasal temsilcilerinin rızası ile bu sözleşmeyi yapabilirler.
75- HAKSIZ FİİL
Haksız fiil, hukuk kurallarına aykırı bir şekilde diğer bir kişinin malvarlığı veya şahıs varlığında zarar meydana gelmesine neden olan eylemdir. Örn: Bir kişinin birini yaralaması, hırsızlık yapması, trafik kurallarını ihlal etmek, piknik sonrası orman yangını vb. Haksız fiiller, o eylemi işleyeni meydana gelen zararı ödeme borcu altına sokar, böylece haksız fiili işleyen ile zararı gören arasında bir borç ilişkisi doğurur. Haksız fiiller de borcu doğuran kaynaklardandır.
Haksız fiilin unsurları:
- Hukuka aykırı fiil
- Zarar
- Kusur
- İlliyet bağı
76- HAK NEDİR
Hak, hukuken korunan ve sahibine bu korunmadan yararlanma yetkisini tanınan menfaattir. Hakkın kaynağı mutlaka bir hukuk kuralına dayanmaktadır.

77- ÖNALIM (ŞUFA) HAKKI
Önalım (şufa) hakkı, paylı mülkiyette herhangi bir paydaşın payını üçüncü kişilere satması halinde diğer paydaşlara söz konusu payı öncelikle satın alma hakkı veren yenilik doğuran bir haktır. Yapılan satış önalım hak sahiplerine noter aracılığıyla bildirilmek zorundadır. Önalım hakkı sahibinin, bildirimden itibaren 3 ay, her halde (bildirim yoksa) 2 yılda dava açma süresi vardır. Önalım hakkı kanundan veya sözleşmeden doğar.
1. Kanundan doğan önalım hakkı: Kanundan doğan bu hakkın kullanılabilmesi için öncelikle paylı mülkiyete tabi bir taşınmazın mevcut olması gerekmektedir. Paylı mülkiyetin kurulmasıyla ayrı bir işleme gerek kalmaksızın önalım hakkı da doğar.
2. Sözleşmeden doğan önalım hakkı: Sözleşmeden kaynaklanan önalım hakkına göre, bu hakkın kullanılabilmesi için satış veya satışa eşdeğer bir işlemin mevcut olması gerekir. Miras, cevri icra ve kamulaştırma durumunda önalım hakkı kullanılamaz.

78- İZALE-İ ŞUYU
İzale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davası, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz malda ortaklar arasındaki paydaşlığa son vererek kişisel mülkiyete geçişi sağlayan, davanın tüm tarafları için benzer sonuçlar doğuran bir dava türüdür.
• Bu dava, taşınır veya taşınmaza ortak olan paydaşlara karşı açılır.
• Anlaşma yoluyla ortaklık sonlandırılamaz ise, paydaşlardan biri diğer tüm paydaşlar aleyhine izale-i şuyu davası açarak dava yoluyla ortaklığın giderilmesini isteyebilir.
• Tüm paydaşların ortaklığın giderilmesi davasında yer alması zorunludur.
• Yetkili mahkeme taşınmaz malın bulunduğu yer mahkemesi, görevli mahkeme ise Sulh Hukuk Mahkemesi’dir

79- HAPİS HAKKI
Alacaklı borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibariyle bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması halinde, borç ödeninceye kadar hapsedebilir. Zilyetlik ve alacak ticari ilişkiden doğmuşsa, tacirler arasında bu bağlantı var sayılır. Alacaklı, borçluya ait olmayan taşınırlar üzerinde de zilyetliğin iyiniyetle kazanılmasının korunduğu ölçüde hapis hakkına sahip olur.

80- ZAMANAŞIMI VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN FARKLARI
Zamanaşımı Hak Düşürücü Süre
- Sadece dava ve takip hakkını ortadan - Sadece dava ve takip hakkını değil,
kaldırır. Eksik borca dönüştürür. talep hakkını da ortadan kaldırır.
- Bir defidir ve hakim tarafından resen - Bir itiraz nedenidir ve hakim tarafından
dikkate alınmaz. dikkate alınır.
- Durma ve kesilme söz konusu olabilir. – Durma veya kesilme söz konusu olmaz.


81- DEFİ VE İTİRAZ NEDİR
 Defi: Borçlunun alacaklının alacak hakkını kabul etmekle birlikte ifadan kaçınmasına imkân veren özel bir sebebin varlığına dair yaptığı savunmaya “def’i” adı verilir. Borcu ödememeye ilişkin bir haktır. Borçlu borcu kabul eder ancak ifadan kaçınmak için bir takım nedenler ileri sürer. Ancak taraflar ileri sürebilir, hakim resen dikkate alamaz.
 İtiraz: Bir davada borçlunun, hakkın hiç doğmadığına veya doğmuş olmakla birlikte sona erdiğine ilişkin savunmasına itiraz adı verilir. Bir olaya ilişkindir. Borçlu borcun doğmadığını veya sone erdiğini ileri sürmekle borcu kabul etmemektedir. Kamu düzenindendir. Hakim resen dikkate alır ve ilgili herkes tarafından ileri sürülebilir.

82- KUSURSUZ SORUMLULUK HALLERİ
1) Adam çalıştıranın sorumluluğu (TBK): Adam çalıştıran, (çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetim bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gereken özeni gösterdiğini ispat etmedikçe) çalışanın kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
2) Tehlikeli işletme işletenin sorumluluğu (TBK): Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bu işletmenin önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletme olduğu kabul edilir. Bir zarar doğduğunda bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
3) Araç işletenin sorumluluğu (Karayolları Trafik Kanunu): Bir motorlu aracın işletilmesi, bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarar uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olur.
4) Ev başkanının sorumluluğu (TMK): Ev başkanı kendisiyle birlikte yaşayan ve hakimiyeti altında bulunan küçük, kısıtlı ve akıl hastalığı zayıflığı bulunan kişilerin haksız fiilleriyle verdikleri zarardan kusursuz sorumludur.
5) Hayvan bulunduranın sorumluluğu (TBK): Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
6) Yapı malikinin sorumluluğu (TBK): Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
7) Taşınmaz malikinin sorumluluğu (TMK): Özel mülkiyete konu taşınmazlarda mülkiyet hakkının hukuka aykırı biçimde aşırıya kaçarak (taşkın) kullanımdan kaynaklanan sorumluluktur.
8) Tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmasından doğan zarardan devletin sorumluluğu (TMK)

83- EKSİK BORÇ
Eksik borçlar, borç yerine getirilmediği takdirde, alacaklı tarafından dava ve cebri icra konusu yapılamayan borçlardır. Yani burada borç vardır ama sorumluluk eksiktir.
Önemli: Eksik borç ifa edilirse, bu tamamen geçerli bir ifadır. Dolayısıyla;
• Hata ile ödenmiş olsa bile geçerli bir ifadır.
• Yapılan bu ödeme bağışlama sayılmaz.  GERİ ALINAMAZ
• Sebepsiz zenginleşme teşkil etmez.
Türleri:
 Zamanaşımına uğramış borçlar
 Kumar ve bahisten doğan borçlar
 Evlenme simsarlığından doğan borçlar
 Ahlaki ödevlerden doğan borçlar

84- MUTLAK VE NİSBİ MUVAZANIN FARKLARI
Muvazaa tarafların 3. kişileri kandırmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan bir işlem yapmaları, fakat görünürdeki bu işlemin kendi aralarında geçerli olmayacağı hususunda anlaşmalarıdır.
Mutlak Muvazaa Nisbi Muvazaa
-Görünürde işlem vardır. – Görünürde işlem ve gizli işlem vardır.
- Gerçekte yapmadıkları bir işlemi - Gerçekte bir işlem yapmak istemelerine
yapıyormuş gibi gösterirler. rağmen 3. kişilere karşı diğer bir işlemi
yapıyor gibi davranırlar.
- Görünürdeki işlem kesin hükümsüz -Görünürdeki işlem kesin hükümsüz,
Gizli işlem şekle uygunsa geçerli

85- KİRALANAN TAŞINMAZDA OLUŞAN AYIP DURUMUNDA KİRACININ HAKLARI
A. Teslim Anında Ayıp
a. Önemli Ayıp
- İfayı reddedip borçlu temerrüdünün hükümlerinden faydalanır
- İfayı kabul eder sonradan ayıplı hale gelme hükümlerine göre
b. Önemsiz Ayıp
- Sonradan ayıplı hale gelme hükümlerine göre seçimlik hakkından faydalanır.
- İfayı reddedemez.
B. Sonradan Ayıplı Hale Gelme Halinde Seçimlik Haklar
1. Ayıbın giderilmesinin (onarım) talep etme hakkı
2. Kiracının ayıbı bizzat kendisinin giderme hakkı
3. Kira bedelinin indirilmesinin talep hakkı
4. Kiracının ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini talep hakkı
5. Sözleşmeden dönme veya sözleşmeyi feshetme hakkı
6. Kiracının ayıp dolayısıyla uğradığı olumlu zararını tazminini talep hakkı

86- ESERİN AYIPLI OLMASI HALİNDE İŞ SAHİBİNİN HAKLAR
Eserdeki ayıp nedeniyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde iş sahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1) Eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olursa sözleşmeden dönme
2) Eseri alıkoyup, ayıp oranında bedelden indirim isteme
3) Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme

87- BAĞIŞLAMADAN DÖNMENİN (GERİ ALMA) KOŞULLARI
Bağışlayan, bazı durumlarda tek taraflı irade beyanıyla geriye etkili olarak bağışlamasını geri alabilir. Sebebi öğrenmeden itibaren 1 yıl içinde geri alınabilir.
1) Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse
2) Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa
3) Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse

88- İŞ KANUNUN NUMARASI
4857 sayılı 22/5/2003 kabul tarihli İş Kanunu.

89- İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI
1. Kıdem Tazminatı: Kıdem tazminatı, işçinin çeşitli sebeplerle işyerinden ayrılırken işveren tarafından iş kanunu gereğince işçiye vermiş olduğu bir tazminat şeklidir. Kendi isteğiyle işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz. Sözleşmenin feshedilmesi, kadın çalışanın evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya ölüm sebebiyle son bulması hallerinde ödenir. Kıdem tazminatının hesabında, işçinin iş yerinde son aldığı giydirilmiş brüt ücret dikkate alınır. Kıdem tazminatının söz konusu olabilmesi için tam bir yılın dolması gereklidir.
2. İhbar Tazminatı: Çeşitli sebeplerle işten çıkartılan işçiye çalışma süreleri göz önünde bulundurularak verilen tazminattır. İşveren ve işçi, akdin feshinde bildirim sürelerine uymak zorundadır. Kendi isteğiyle işten ayrılan işçi ihbar tazminatına hak kazanamaz. İhbar tazminatı, işçinin hizmet süresine bakılarak hesaplanır. İş Kanunu’na göre ihbar tazminatının hesaplanmasında esas alınacak süreler şu şekildedir:
• 6 aydan az çalışanlar için 2 hafta
• 6 ay ile 1,5 yıl arası çalışanlar için 4 hafta
• 1,5 ile 3 yıl arası çalışanlar için 6 hafta
• 3 yıldan fazla çalışanlar için 8 hafta


90- KIYMETLİ EVRAK NEDİR? ŞEKİL ŞARTLARI NELERDİR?
Kıymetli evrak, üzerinde yazılı hakkın senede sıkı sıkıya bağlı olduğu, bu nedenle hakkın ancak bu belgeyle talep edilebildiği ve bu belgeyle devredilebildiği senetlerdir. Kıymetli evrak, alacaklının veya hak sahibinin elinde bulunur ve borçlunun vaadi ile alacaklının hakkını gösterir. Kıymetli evrakın iki unsuru vardır:
1) Senet (Maddi unsur)
2) Hak (Manevi unsur)
Her zaman hak ve senedin bir araya gelmesi kıymetli evrakı oluşturmaz. Çünkü bir özellik göstermesi gerekiyor. Bu hak senetle öyle bir bütünleşiyor ki artık hak senetten ayrı olarak ileri sürülemiyor ve hak senetten ayrı olarak devredilemiyor. Yani hak senetten ayrı olarak ileri sürülebiliyorsa bu senet kıymetli evrak değildir. Bu senedi ancak adi senet olarak nitelendirebiliriz.
 Poliçede şekil şartları
1) Poliçe kelimesi
2) Kayıtsız, şartsız bir bedelin ödenmesi emri
3) Ödeyecek kimsenin (Muhatabın) ad ve soyadı
4) Vade
5) Ödeme yeri
6) Lehdar
7) Keşide günü ve yeri
8) Keşidecinin imzası
 Bonoda Şekil Şartları
1. “Bono” veya “Emre Muharrer Senet” ibaresi
2. Belli bir bedelin kayıtsız şartsız ödenmesi vaadi
3. Vade
4. Ödeme yeri
5. Kime ve kimin emrine ödenecekse onun adı- soyadı
6. Keşide günü ve yeri
7. Keşidecinin imzası
 Çekte Şekil Şartları
1. Çek kelimesi
2. Belli bir bedelin kayıtsız şartsız ödenmesi vaadi
3. Ödeyecek kimsenin adı ve soyadı
4. Ödeme yeri
5. Keşide günü ve yeri
6. Keşidecinin imzası




91- KOLLEKTİF-KOMANDİT ŞİRKET FARKLARI
Kollektif Şirket Komandit Şirket
- En az 2 gerçek kişi ile kurulur -En az 2 gerçek veya tüzel kişi ile kurulur.
- Emek dahil her şey sermaye olarak - Sadece komandite ortak emek, ticari
getirilebilir. itibar getirebilir.
- Şirket borçlarından bütün ortaklar sınırsız - Ortaklardan en az birisi sınırsız sorumlu
sorumludur Yani en az bir komandite ortak bulunur.
Komanditer ortak sınırlı sorumludur.
92- YÜKSEK MAHKEME İSİMLERİ
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Uyuşmazlık Mahkemesi.
 2017 anayasa değişikliği öncesi yüksek mahkemeler arasında Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri de vardı. Ancak bunlar kaldırıldı.

93- KAMULAŞTIRMA
Kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazların bedeli peşin veya bazı hallerde taksitle ödenmek kaydıyla belirli esas ve usuller çerçevesinde anlaşarak ya da zorla alınmasıdır.

94- HAKİMLİK TEMİNATI
Hakimler ve savcılar,
• Azlolunamaz,
• Kendileri istemedikçe 65 yaştan önce emekliye ayrılamaz,
• Bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
• Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.
• Hakimler istekleri dışında savcılık sınıfına; savcılar da istekleri dışında hakimlik sınıfına nakledilemezler (kürsü teminatı).
• İki yılda bir derece alırlar.
95- UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ ÜYELERİNİ KİM SEÇER
Uyuşmazlık Mahkemesi bir Başkan ile altı asıl, altı yedek üyeden kurulur. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı, Anayasa Mahkemesince kendi üyeleri arasından seçilir.
 Uyuşmazlık Mahkemesine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Danıştay Genel Kurulunca kendi daire başkan ve üyeleri arasından üçer asıl, üçer yedek üye seçilir.
Ek Bilgi: Toplantı yetersayısı, asıl üyelerin mazeretleri halinde yedek üyeler alınmak suretiyle sağlanır.

96- KARAR DÜZELTME (KALKTI??!)

97- ANAYASA MAHKEMESİNİN GÖREVLERİ
1) Siyasi partilerin mali denetimlerini yaparlar.
2) Siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili davalara bakarlar.
3) Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruları karara bağlarlar.
4) Yüce Divan sıfatıyla yargılama yaparlar. Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar. (Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.)
5) TBMM üyelerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, üyeliklerinin düşürülmesi kararlarına açılan davalarla ilgilenirler.
6) Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve meclis içtüzüklerinin şekil ve esas bakımından anayasaya uygunluğunu denetlerler. Ancak anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetlerler. (Ancak, olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz)

98- YARGI ÇEVRESİNİN BELİRLENMESİ
5235 Sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun
 Ceza Mahkemelerinin Yargı Çevresi
Ceza mahkemelerinin yargı çevresi, bulundukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adli yönden bağlanan ilçelerin idari sınırlarıdır. Ağır ceza mahkemeleri ile büyükşehir belediyesi bulunan illerde, büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki il ve ilçenin adı ile anılan sulh veya asliye ceza mahkemelerinin yargı çevresi, il veya ilçe sınırlarına bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULUNCA belirlenir. Coğrafi durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir ceza mahkemesinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, özel kanunlarında yargı çevresi belirtilmemiş olan diğer ceza mahkemelerinin yargı çevresinin belirlenmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir.
 Hukuk Mahkemelerinin Yargı Çevresi
Hukuk mahkemelerinin yargı çevresi, bulundukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adli yönden bağlanan ilçelerin idari sınırlarıdır. Büyükşehir belediyesi bulunan illerde, büyükşehir belediyesi sınırları içindeki il ve ilçelerin adı ile anılan sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin yargı çevresi, il ve ilçe sınırlarına bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULUNCA belirlenir. Coğrafi durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir hukuk mahkemesinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, özel kanunlarında yargı çevresi belirtilmemiş olan hukuk mahkemelerinin yargı çevresinin belirlenmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir.

99- YARGI YOLU KAPALI İŞLEMLER
1) HSK’nun meslekten çıkarma haricindeki kararları
2) Sayıştay kararları
3) YAŞ terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma işlemleri
4) YSK kararları
5) Yüksek hakem kurulu kararları
6) Kamu görevlileri hakem kurulu kararları
7) Tahkim kararları

100- YARGILAMANIN YENİLENMESİNE ENGEL OLAN HALLER (CMK)
1) Kanunun aynı maddesinde yer almış sınır içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla,
2) Hatanın giderilebilmesini sağlayacak başka bir yol varsa,
yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.

101- DAVANIN NAKLİ (CMK)
Yetkili hâkim veya mahkeme, hukukî veya fiilî sebeplerle görevini yerine getiremeyecek hâlde bulunursa; YÜKSEK GÖREVLİ MAHKEME, davanın başka yerde bulunan aynı derecede bir mahkemeye nakline karar verir.
Kovuşturmanın görevli ve yetkili olan mahkemenin bulunduğu yerde yapılması kamu güvenliği için tehlikeli olursa, davanın naklini Adalet Bakanı YARGITAY’dan ister. Davanın naklinde, hem mahkeme hem de hakim değişir.

102- LEKELENMEME HAKKI
Bu ilke, hakkında herhangi bir suç isnadı bulunmayan kişilere suçlu muamelesi yapılmasını yasaklamaktadır. Anayasanın 38. maddesinde temel bir kural olarak yer bulan masumiyet karinesinin (Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz) tarafı olunan uluslararası belgelerde de ceza hukukunun evrensel ilkeleri arasında sayılmıştır. Masumiyet karinesi, en başta soruşturma ve kovuşturma makamlarının, suçluluk konusunda bir ön yargıyla hareket etmemesi anlamını taşımaktadır. Bunun için yapılan düzenlemeyle, soruşturma öncesinde bir ön değerlendirme mekanizmasının oluşturulmuştur.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 158. maddesinde geçen yıl yapılan düzenlemeyle vatandaşların lekelenmeme haklarını koruma amacını taşımaktadır. CMK m. 158/6: İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı 173 üncü maddedeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın kabulü hâlinde Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır. Bu fıkra uyarınca yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir.
103- CEZA HUKUKUNUN AMACI
Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.

104- FİKRİ İÇTİMA
a-)Aynı Neviden Fikri İçtima (TCK madde 43/2)
Aynı neviden fikri içtima kuralının uygulanabilmesi için; aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi gerekir. Bu durumda faile tek bir ceza verilir. Ancak; bu ceza zincirleme suç hükümlerine göre artırılır.
Kanunun gerekçesinden örnek vermek gerekirse; “… bir sözle birden fazla kişiye sövülmüş olması durumunda, her bir mağdur bakımından ayrı sövme suçları değil, bir sövme suçu oluşur. Ancak, bu durumda suçun cezası birinci fıkrada belirtilen oranlarda artırılır.”
 Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında uygulanmaz.
b-)Farklı Neviden Fikri İçtima (TCK madde 44)
İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır. Örneğin; fail, bıçağı kalbine saplayarak maktülü öldürürken, onun gömleğini de kesmiştir, yâni bir fiille hem insan öldürme hem de, mala zarar verme suçunu işlemiştir. Bu durumda fail, yalnızca cezası daha ağır olan insan öldürme suçundan sorumlu olacaktır.

105- ŞİKAYETE BAĞLI SUÇLAR (TCK Madde 73)
Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse ALTI AY içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
• Bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
• Şikayet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.
• Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.
• İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
• Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
• Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.




106- ÖNÖDEME (TCK)
Madde 75- Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;
a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,
b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için otuz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,
c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,
Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz. Taksirli suçlar hariç olmak üzere, önödemeye bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına veya kamu davasının düşmesine karar verildiği tarihten itibaren beş yıl içinde önödemeye tabi bir suçu işleyen faile bu fıkra uyarınca teklif edilecek önödeme miktarı yarı oranında artırılır.
(2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi halinde de fail, hakim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.
(3) Cumhuriyet savcılığınca madde kapsamına giren suç nedeniyle önödeme işlemi yapılmadan dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi halinde de yukarıdaki fıkra uygulanır.
(4) Suçla ilgili kanun maddesinde yukarı sınırı altı ayı aşmayan hapis cezası veya adlî para cezasından yalnız birinin uygulanabileceği hallerde ödenmesi gereken miktar, yukarıdaki fıkralara göre adlî para cezası esas alınarak belirlenir.
(5) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez.
(6) Bu madde hükümleri;
a) Bu Kanunda yer alan;
1. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (98 inci maddenin birinci fıkrası), 2. Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (madde 171), 3. Çevrenin taksirle kirletilmesi (182 nci maddenin birinci fıkrası), 4. Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (264 üncü maddenin birinci fıkrası), 5. Suçu bildirmeme (278 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları), suçları,
b) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suç, bakımından da uygulanır. Bu fıkra kapsamındaki suçların beş yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde fail hakkında aynı suçtan dolayı önödeme hükümleri uygulanmaz.
(7) Ödemede bulunulması üzerine verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile düşme kararları, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir



107- CB.NA HAKARET SUÇU
DÖRDÜNCÜ KISIM (Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler)
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM (Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar)
MADDE 299- (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

108- GÖNÜLLÜ VAZGEÇME
Gönüllü vazgeçme, işlemeyi amaçladığı bir suçun icra hareketlerine başlayan failin kendi iradesi veya çabasıyla hareketlere son vermesi veya suçun meydana gelmesini engellemesidir. Gönüllü vazgeçme halinde fail, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.
Gönüllü vazgeçmenin varlığı için gerekli şartlar:
• Öncelikle kasıtlı bir suçun işlenmesine yönelik olarak icra hareketlerine başlanmalı,
• Suç tamamlanmadan önce vazgeçme gerçekleşmeli,
• Vazgeçmenin konusu; icra hareketinin devamına, suçun tamamlanmasına ya da sonucun gerçekleşmesine yönelik bulunmalı yani sanık suçun icra hareketlerinden vazgeçmeli ya da kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya sonucun gerçekleşmesini önlemeli,
• Vazgeçme gönüllü olmalı yani fail suçun icra hareketlerini isteyerek terk etmeli ya da suçun tamamlanmasını veya sonucun gerçekleşmesini isteyerek önlemeli,
• Suçun tamamlanmasının önlenmesi veya sonucun gerçekleşmesinin engellenmesi, failin çabalarıyla meydana gelmelidir.

109- ESKİ HALE GETİRME CMKDA
Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir. Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.
• Eski hâle getirme dilekçesi, engelin kalkmasından itibaren yedi gün içinde, süreye uyulduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye verilir. Dilekçe sahibi, sürenin geçmesinde kusuru olmadığına ilişkin olguları, varsa belgelerini de ekleyerek açıklar. Dilekçe verildiği anda usule ilişkin yapılamayan işlemler de yerine getirilir.
• Süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, eski hâle getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir.
• Eski hâle getirme isteminin kabulüne ilişkin karar kesindir; reddine ilişkin karara karşı itiraz yoluna gidilebilir. Eski hâle getirme dilekçesi, kararın yerine getirilmesini durdurmaz; ancak, mahkeme yerine getirmeyi erteleyebilir.


HMK’DA ESKİ HALE GETİRME
Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabilir. Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamaz.
• Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir. (İlk derece ve istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar)
• Eski hâle getirme, dilekçeyle talep edilir. Dilekçede, talebin dayandığı sebepler ile bunların delil veya emareleri gösterilir. Süresinde yapılamayan işlemin de eski hâle getirme talebinde bulunmak için öngörülen süre içinde yapılması zorunludur.
• Yapılamayan işlem için eski hâle getirme, bu işlem hakkında hangi mahkemede inceleme yapılacak idiyse, o mahkemeden talep edilir. Eski hâle getirme, istinaf yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde, bölge adliye mahkemesinden; temyiz yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde ise Yargıtay’dan talep edilir.
• Eski hâle getirme talebi, yargılamanın ertelenmesini gerektirmez ve hükmün icrasına engel olmaz. Ancak, talebi inceleyen mahkeme, talebi haklı görürse, teminat gösterilmek şartıyla, yargılamanın ertelenmesine veya hükmün icrasının geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkeme, gerektiğinde teminat gösterilmeden de yargılamanın ertelenmesine veya icranın geri bırakılmasına karar verebilir.
• İlk derece mahkemeleri veya bölge adliye mahkemelerinde eski hâle getirme talebi, ön sorunlar hakkındaki usule; Yargıtay’da ileri sürülecek eski hâle getirme talebi ise temyiz usulüne göre yapılır ve incelenir. Mahkeme, eski hâle getirme talebinin kabulü hâlinde, hangi işlemlerin geçersiz hâle geldiğini kararında belirtir. Islahla geçersiz kılınamayan işlemler, eski hâle getirme talebinden de etkilenmez.

110- İDDİANAMENİN İADESİ. İDDİANAMENİN İADE EDİLEMEYECEĞİ HALLER
Madde 174- Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
 Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
 On beş gün sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
 Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
111- SORUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA KARAR VERİLDİKTEN SONRA KAMU DAVASI AÇILMASINI ANLATIN
• İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması
• İhbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda
soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir.
İhbarda bulunan veya şikâyetçi bu karara karşı on beş gün içinde kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edilebilir. İtirazın kabulü hâlinde Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır ve şüpheli hakkında yeterli şüphe varsa iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.
112- MAĞDUR VE ŞİKAYETÇİNİN HAKLARI
a) Soruşturma evresinde;
1. Delillerin toplanmasını isteme,
2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla CS’dan belge örneği isteme,
3.Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
4. Vekili aracılığı ile sor. belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme,
5. Cumhuriyet savcısını, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma.
b) Kovuşturma evresinde;
1. Duruşmadan haberdar edilme,
2. Kamu davasına katılma,
3. Tutanak ve belgelerden örnek isteme,
4. Tanıkların davetini isteme,
5. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma.
113- CUMHURİYET SAVCISININ VERDİĞİ KARARLAR
1) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
2) İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması (gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde)
3) Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi (g.s.b.h)
4) Teknik araçlarla izleme tedbirlerine (g.s.b.h)
5) Şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması (g.s.b.h)
6) Yakalama (g.s.b.h)
7) Elkoyma (g.s.b.h), Postada elkoyma
8) Keşif (g.s.b.h)
9) Konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama
10) Fiziki tespit
11) Yer gösterme
12) Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında (yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmeli) bir daha aynı nedenle yakalama işlemi.
114- CEZA HAKİMİNİN VERDİĞİ KARARLAR
1) Konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama
2) Elkoyma, Postada elkoyma
3) Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma
4) Teknik araçlarla izleme
5) İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması
6) Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi
7) Gözlem altına alma kararı
8) İç beden muayenesi ve vücuttan örnek alma kararı
9) Moleküler genetik inceleme kararı
10) Yakalama kararına itiraz
11) Gözaltına alma kararına itiraz
12) Tutuklama kararı ve tutuklamaya itirazın incelenmesi
13) Önleme araması kararı (Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu m.9/1)
14) Müdafinin dosya inceleme yetkisinin kısıtlanması kararı
15) Adli kontrol kararı
16) Soruşturma dosyası ile ilgili yayın yasağı kararı (Basın Kanunu m.3/2)
17) Diğer sulh ceza hâkimliklerince verilen kararları itiraz mercii olarak incelemek,
18) Cumhuriyet savcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararını itiraz mercii olarak incelemek,
19) Cumhuriyet savcılarınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlarını itiraz mercii olarak incelemek,
20) İdareler tarafından verilen idari yaptırımlara karşı, kanunların öngördüğü durumlarda başvuru mercii olarak karar vermek.

115- YASAK OLAN SORGU HALLERİ
İfade alma ve sorguda yasak usuller
Madde 148 – (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.
(2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
(3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
(4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
(5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.

116- CEZA HUKUKUNDA TESADÜFEN ELDE EDİLEN DELİLLER
Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.
117- GÖZLEM ALTINA ALMA
Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir.
• Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hâkim veya mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
• Gözlem süresi üç haftayı geçemez. (3 hafta+3 hafta.. toplamda 3 AYI geçemez)
• Gözlem altına alınma kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir; itiraz, kararın yerine getirilmesini durdurur.

118- ARAMA KARARINI KİM VERİR? KOLLUK AMİRİ ARAMA KARARI VEREBİLİR Mİ?
 Kural olarak Hâkim kararıyla yapılabilir.
 Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile de yapılabilir.
 Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.
Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir.

119- CMK FİZİKİ TAKİP
Fiziki takip, klasik delil elde etme yöntemi olup, şüpheli veya sanığın herhangi bir ses veya görüntüsünün kayıt altına alınmaksızın, sadece takip edilmesi suretiyle suçun işleniş şeklinin ve delillerinin ortaya çıkarılması veya asıl delillere ulaşılmasına yardımcı yöntem olarak tanımlanabilir. Fiziki takip, adli kolluk tarafından şüpheli veya sanığın ya da üçüncü kişilerin kamuya açık alanlarda fiziki olarak takip edilerek, nereye girip çıktığının, kiminle görüştüğünün ve ne yaptığının belirlenmesi amacına hizmet eder. Bu yolla savcı ve kolluk, soruşturmaya konu suçun fail ve delillerini ortaya çıkarmaya çalışır. Fiziki takip için bir yargı kararına ihtiyaç bulunmamaktadır. Savcı ve kolluk, soruşturma sırasında fiziki takibe konu olan kişiyi rahatsız etmedikçe, kişinin özel hayatını, konuşma ve görüntülerini izleyip kayıt altına almadıkça hukuka aykırı hareket etmiş olmaz. Bu noktada, klasik delil etme yöntemini düzenleyen CMK m.160 ve 161’in uygulanacaktır. Örneğin şüpheli veya üçüncü kişinin sokak ve caddede yaya olarak ya da araçla evine, işyerine veya gideceği yere kadar izlenmesi ise “fiziki takip” kapsamına girer.




120- BİLGİSAYARLARDA, BİLGİSAYAR PROGRAMLARINDA VE KÜTÜKLERİNDE ARAMA, KOPYALAMA VE ELKOYMA
Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir.
• Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması ya da işlemin uzun sürecek olması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.
• Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. Alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.
• Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.

121- TEKNİK ARAÇLARLA İZLEME
Somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir (Katalog suçlar bakımından). Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde kayıtlar derhâl imha edilir.
• Teknik araçlarla izleme kararı en çok üç haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir hafta daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi hâlinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir haftadan fazla olmamak ve toplam dört haftayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir (4 hafta+1 hafta+1 hafta+1hafta+1hafta TOPLAM 8 HAFTA). Teknik araçlarla izleme tedbiri ile birlikte gizli soruşturmacı görevlendirilmesi halinde bu fıkrada belirtilen süreler bir kat artırılarak uygulanır.
• Elde edilen deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı taktirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhâl yok edilir.
• Teknik araçla izleme kişinin konutunda uygulanamaz.

122- İLETİŞİM TESPİTİNİ KİMLER İSTEYEBİLİR, HANGİ SUÇLARDA
Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. CS kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde tedbir CS tarafından derhâl kaldırılır.
Dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80) ile organ veya doku ticareti (m.91),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6. Nitelikli hırsızlık (m.142) ve yağma (m. 148, 149) ile nitelikli dolandırıcılık (m. 158)
7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
8. Parada sahtecilik (madde 197),
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç),
10. Fuhuş (madde 227)
11. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
12. Tefecilik (madde 241),
13. Rüşvet (madde 252),
14. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
15. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (madde 302) ,
16. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar
17. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk suçları
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar
• Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.
• Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir (3 Ay+1 Ay+1 Ay+1 Ay Toplam 6 AY).
• Şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, 135 inci madde hükmü uygulanamaz.
123- KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI
Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
 Kararın tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde kararın kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir. Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir.
 İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.
 Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.
 Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.
 Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler:
1. Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.
2. Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.
3. Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler.
4. Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.
124- ADLİ KONTROL HANGİ DURUMLARDA UYGULANABİLİR, ADLİ KONTROL DEĞİŞTİRİLEBİLİR Mİ?
 Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine
 Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde,
 Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında
 Salıverilmesi istenen şüpheli veya sanık hakkında
Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolun içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.
EK BİLGİ:
Karar Verecek Merci: Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir. Gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafındanda, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır.
Adli Kontrol Kararının Kaldırılması: Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde karar verebilir. Adlî kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.

125- KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR NE DURUMLARDA VERİLİR, BU KARARA İTİRAZ EDİLİR Mİ, İTİRAZ MÜMKÜNSE HANGİ MERCİE YAPILIR/KYOK’NI ORTADAN KALDIRAN NEDENLER
Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararın Verilebileceği Durumlar
1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde
2) Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların varlığı halinde
3) Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde,
4) Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde
İTİRAZ: Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki SULH CEZA HÂKİMLİĞİNE itiraz edebilir.
 Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde itiraz edilmez.
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararını Ortadan Kaldıran Nedenler
1) Yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmiş ve SCH’ce bir karar verilmişse
2) KYOK’ın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin AİHM kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi veya bu karar aleyhine AİHM yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır.
126- UZLAŞTIRMA
Aşağıdaki suçlarda uzlaştırma istenebilir:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239), suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
 Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.
• Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.
• Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.
• Uzlaştırmacı, dosya içindeki belgelerin birer örneği kendisine verildikten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırır. Uzlaştırma bürosu bu süreyi en çok yirmi gün daha uzatabilir (30 gün+20 gün).
• Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür.
• Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır. Uzlaştırma bürosu soruşturma dosyasını, raporu ve varsa yazılı anlaşmayı Cumhuriyet savcısına gönderir.
• Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez.
• Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır.
• Uzlaştırma müzakereleri sırasında yapılan açıklamalar, herhangi bir soruşturma ve kovuşturmada ya da davada delil olarak kullanılamaz.
• Uzlaştırma sürecinde dava zamanaşımı işlemez.
• Uzlaştırmacı ücreti ve diğer uzlaştırma giderleri, yargılama giderlerinden sayılır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde bu giderler Devlet Hazinesi tarafından karşılanır.
• Uzlaşma sonucunda verilecek kararlarla ilgili olarak bu Kanunda öngörülen kanun yollarına başvurulabilir.
• Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir.
Mahkeme Tarafından Uzlaştırma
Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.
• Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.

127- KANUN YARARINA BOZMA (CMK)
Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir. Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar. Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.
Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.
128- YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZ ETTİĞİ KARARLAR NELERDİR? SÜRESİ NEDİR?
Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
Ek Bilgi: İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.

129- CMK KANUN YOLLARINA BAŞVURABİLECEKLER KİMLERDİR?
1) Cumhuriyet savcısı
2) Şüpheli veya sanık
3) Bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar
4) Katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar
5) Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi
6) Şüpheli veya sanığın eşi
7) Avukat (müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla)

130- KANUN YOLUNA BAŞVURMADAN VAZGEÇİLEBİLİR Mİ?
Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.
Müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır.
Kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılır.

131- CUMHURİYET SAVCISI İLE SAVCI ARASINDA FARK VAR MİDİR?


132- HAKİM ÖNÜNDE NEDEN CUMHURİYET İFADESİ YER ALMAZ?
Hakimler, valiler, büyükelçiler.. devletin hiçbir kademesinde bulunan makamın önünde “cumhuriyet” ifadesi yer almaz. Bunun tarihçesi yeni Türk devletinin kurulduğu döneme kadar uzanmaktadır. Hukuk reformu için görevlendirilen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt savcılar için “Cumhuriyet savcısı” ifadesini önermiştir. Ancak sadece savcıların önünde bu ifadenin olacak olması eleştirilmiştir. Bakanın açıklaması şu şekildedir: “Devletin her kademesinde olanlar yanlış yapabilirler. Hukuk dışına çıkabilirler. Onlara millet, devlet ve ikisini de kucaklayan cumhuriyet adına suç işleyen herkesten hesap soracak olan savcılardır. Onun içindir ki sadece savcılar için -cumhuriyet savcısı- denilmelidir” demiş ve bu durum kabul edilmiştir. Cumhuriyet savcıları cumhuriyetle yönetilen devletin adına suç işleyen herkes hakkında soruşturma başlatmakla görevli ve yetkilidir.
133- FERAİZ NEDİR?
Ferâiz, farz kelimesinin çoğulu olup, mirasta; mirasçılara tâyin olunan hisseler, paylar anlamına gelmektedir.

134- İCRA HANGİ HARÇLAR YATIRILIR
• Başvurma Harcı: İlamlı/İlamsız takiplerde haksız çıkan taraf öder. (Maktu-belirli)
• Peşin Harcı: İlamsız takiplerde h.ç.t.ö. (Nisbi, %0,5)
• Tahsil Harcı: Takibin konusu para ile ölçülebiliyorsa h.ç.t.ö. (Nisbi, değişen oranlı)
• İcranın Yerine Getirilmesi H: Takibin konusu para ile ölçülemiyorsa h.ç.t.ö. (Maktu)
• Cezaevleri Harcı: Her takibin sonunda alacaklı öder. (Nisbi, %2)
135- PESİN HARÇ, BASVURU HARCI, VEKALET HARCI
Vekalet Harcı: Dosyalara aslı sunulmayan vekalet için alınan suret harcıdır. Vekaletnamenin aslı sunulursa harç alınmıyor.

136- HACZEDİLEMEYEN MALLAR
1) Maddi Hukuk Bakımından Haczedilemeyen Mallar
• Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar
• İrtifak hakları: Oturma hakkı,
• Manevi tazminat talepleri
• İlama bağlı nafaka (tedbir nafakası, ilama bağlı olmadığı için haczedilebilir!)
• Bütünleyici parça asıl parçadan ayrı haczedilemez
2) İİK Bakımından Haczedilemeyen Mallar
• Devlet malları ile özel kanunlarda haczi caiz olmadığı gösterilen mallar (sgk,bddk vs)
• Borçlunun haline münasip evi
• Borçlu ve aile bireyleri için lüzumlu eşya. (Aynı amaçlı eşyadan iki taneyse biri)
• Borçlunun ve ailesinin iki aylık yiyecek ve yakacakları
• Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşya (terzinin dikiş makinası)
• Öğrenci bursları
• Kaydı hayatla iratlar
• Bedensel zararlar için tazminat olarak borçluya veya ailesine verilen para
137- ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR NELERDİR? MİRASBIRAKAN SERBEST Mİ SINIRLI MIDIR?
Maddi anlamda, ölüme bağlı tasarruf mirasbırakanın ölümünden sonra yerine getirilmesini istediği son arzularını içeren bir hukuki işlemdir. Bu hukuki işlem, hükümlerini mirasbırakanın ölümünden sonra doğurur. Bunun en tipik örneği, mirasbırakanın mirasçı ataması ve vasiyettir. Şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf, mirasbırakanın son arzularını açıklarken, uyması zorunlu şekil kurallarını ifade eder. Bunlar vasiyetname ve miras sözleşmesidir. Kural olarak miras bırakan malvarlığı üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunmakta özgürdür. Ancak yasal mirasçılarının saklı paylarını aşan tasarruflarda bulunamaz. Ayrıca şekil bakımından uyması gereken kurallar da vardır yani serbest değildir.
138- MİRAS SÖZLEŞMESİ VE VASİYETNAME (ŞEKLİ ANLAMDA ÖBT)
 VASİYETNAME
Mirasbırakanın tek taraflı ve ulaşması gerekmeyen bir hukuki işlem ile mirasçı tayin etmesine vasiyet denir. Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak gerekir. Üç çeşit vasiyetname vardır.
1) Resmi Vasiyetname: Resmi memur, sulh hakimi, noter veya kanunla kendisine yetki verilen bir görevli (örn: konsoloslar) tarafından düzenlenir. Resmi vasiyetname iki tanığın katılmasıyla olur. Memur vasiyetnamenin aslını saklamakla yükümlüdür.
2) El Yazılı Vasiyetname: Mirasbırakanın baştan sona kendi el yazısıyla yazarak tarih koyduğu ve altını imzaladığı vasiyetname türüdür.
3) Sözlü Vasiyetname: Mirasbırakanın olağanüstü bir halin varlığı sebebiyle diğer iki vasiyet türünden birini yapamaması halinde başvurulur. Bu olağanüstü haller ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, savaş vb. hallerdir. Bunun için mirasbırakan son arzularını iki tanığa anlatır. Bu iki tanık durumdan kurtulur kurtulmaz derhal sulh hakimine giderek vasiyeti yazılı hale getirtirler. Mirasbırakanın bu durumdan kurtulmasından itibaren bir ay içinde diğer vasiyet yollarına müracaat etmemesi halinde sözlü vasiyetname hükümden düşer.
 MİRAS SÖZLEŞMESİ
Mirasbırakanın mirasçısı veya üçüncü bir şahısla yaptığı ölüme bağlı tasarruftur.
• Miras sözleşmesi düzenleyecek kişinin fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Örneğin 16 yaşındaki kişi kazandırmada bulunamaz, ancak kazanılan tarafta olabilir. Tam ehliyetsizler ise miras sözleşmesinde taraf olamazlar.
• Resmi şekilde yapılan bir ÖBT türüdür (Yani resmi memur+iki tanık gerekir).
Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir. (Yani resmi memur ve tanığa gerek yoktur.)
1) Olumlu Miras Sözleşmesi: Mirasbırakan, miras sözleşmesiyle mirasını veya belirli malını sözleşme yaptığı kimseye ya da 3. bir kişiye bırakma yükümlülüğü altına girebilir.
2) Olumsuz Miras Sözleşmesi (Mirastan Feragat Sözleşmesi): Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden mirasçılık sıfatını kaybeder. Feragat eden feragati karşılığında bir ivaz elde ettiyse, aksi öngörülmedikçe feragati altsoylarını da bağlar.
139- SOYBAĞININ REDDİ DAVASINI KİM AÇAR, KİME KARŞI AÇILIR ÇOCUĞA DA AÇILIR MI
Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorundadır. Çocukta ergin olduğu tarihten itibaren bir yıl içinde bu davayı açabilir. Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlar
Davacı ve Davalılar:
1) KADININ KOCASI  ANA VE ÇOCUK
2) ÇOCUK  ANA VE KOCA
3) Diğer ilgililer (kocanın mirasçıları, babalık iddiasında bulunan kişi)  Ana ve Çocuk
 Ananın soybağının reddi davası açma hakkı yoktur.
Görevli ve Yetkili Mahkeme: Taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yerindeki aile mahkemesidir.
140- EVLAT EDİNME
Evlat edinme hem ana hem de baba yönünden soybağını kuran bir yoldur. Evlatlık ilişkisi, mahkeme kararıyla kurulur.
A. KÜÇÜKLERİN EVLAT EDİNİLMESİ
1) Küçüğün bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması
2) Evlat edinmenin küçüğün yararına olması
3) Küçüğün rızası
4) Küçüğün ana babasını rızası
5) Vesayet dairelerinin izni (SHM+AHM)
6) Diğer çocukların yararlarının zedelenmemesi
7) Evlat edinen ile evlatlık arasında en az 18 yaş fark olması
8) Eşler dışındaki kişiler örneğin iki arkadaşın birlikte evlat edinmesi mümkün değildir.
9) Eşler ya ayrı ayrı 30 yaşını doldurmuş olmaları ya da beş yıldan beri evli olmaları gerekir. İstisna: Diğer eşin çocuğunun evlat edinilmesi durumunda diğer eş iki yıldır evli olmaları koşuyla evlat edinebilir.
10) Kural olarak eşler birlikte evlat edinmek zorundadır. İstisna: Diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunluğu veya iki yılı aşkın süredir nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararı ile iki yılı aşkın süredir eşiyle ayrı yaşaması durumunda 30 yaşındaki eş tek başına evlat edinebilir.

B. ERGİNLERİN EVLAT EDİNİLMESİ
1) Evlat edinenin altsoyunun açık muvafakatı
2) Evlat edinilecek kişinin en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmekte olması veya küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp gözetilmiş ve eğitilmiş olması veya en az beş yıldan beri aile gibi yaşıyor olmaları
3) Evlatlığın eşinin rızası
4) Evlat edinen ile evlatlık arasında en az 18 yaş fark olması
Görevli ve Yetkili Mahkeme: Evlat edinenin oturma yeri, birlikte evlat edinmede eşlerden birinin oturma yerindeki Aile Mahkemesi.

141- KESİN DELİL
Hakimi bağlayan, hakimin aksine karar veremediği ve serbestçe takdir edemediği delillerdir.
1) SENET: Bir hukuki ilişkinin varlığını gösteren yazılı ve imzalı belgeye senet denir. Resmi senetler ve mahkeme huzurunda ikrar olunan veya mahkemece inkâr edenden sadır olduğu kabul edilen adi senetler, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılırlar.
2) YEMİN: Taraflardan birinin bir vakıanın olduğunu veya olmadığını, kanunda yazılı şekle uyarak mahkeme önünde bildirmesidir.
3) KESİN HÜKÜM: Bir karar kanun yoluna başvuru süresi geçtikten veya kanun yoluna başvurulup gerekli işlemler yapıldıktan sonra kesinleşir. Kanun yoluna başvurulması mümkün olmayan nihai kararlar verildikleri anda kesindir. Kesin hükmün olumlu etkisi ise kesin delil olmasıdır.


142- YEMİN
Yemin deliline en son çare olarak başvurulur. Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir vakıanın doğru olup olmadığına yemin edilirse, artık o vakıa hakkında başka delil gösterilmesine gerek yoktur çünkü kesin delille ispatlanmıştır. Aşağıdaki hususlar yemine konu olamaz:
a) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar.
b) Bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller.
c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar.
• Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez.
• Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.
• Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.
• Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez.
• Yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur. Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir. Ergin olmayan veya kısıtlı kimselere bizzat dava hakkı tanınan hâllerde bizzat yemini eda veya iade edebilirler.
• Yemin, mahkeme huzurunda eda olunur.
• Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki beyanlarını yazıp imzalayarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler, işaretlerinden anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin ederler.
• Hakimin, zabıt katibinin ve bilirkişinin reddi sebeplerinden dolayı yemin teklif edilemez.
143- YETKİ SÖZLEŞMESİ NEDİR ŞARTLARI NELERDİR
Tarafların belirli uyuşmazlıklar için kendi aralarında yetkili mahkemeyi belirlemeleridir. Aksi kararlaştırılmadıkça dava, sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.
1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri yapabilir
2) Yetkinin kesin olmadığı durumlarda yapılabilir
3) Yazılı olmalıdır.
4) Uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması şarttır.
5) Yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.
144- DAVAYI SONA ERDİREN TARAF İŞLEMLERİ
1) Feragat: Davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
2) Kabul: Davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir.
3) Sulh: Görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.
145- ELEKTRONİK TEBLİGAT
Yargılama süresinin kısaltılması ve adil yargılanma hakkının teminatı açısından tebligat sürelerinin kısaltılması önem taşıdığından yapılan değişiklikle elektronik tebligat zorunluluğunun kapsamı 7201 sayılı kanun ile genişletilmiştir.
Aşağıda belirtilen gerçek ve tüzel kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur.
1. Tüm kamu kurum ve kuruluşları
2. Belediyeler, köyler
3. Özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan fonlar ve kefalet sandıkları.
4. Kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri.
5. Sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıklar.
6. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları.
7. Kanunla kurulanlar da dahil olmak üzere tüm özel hukuk tüzel kişileri. (Dernekler, vakıflar, şirketler, kooperatifler..)
8. Noterler.
9. Baro levhasına yazılı avukatlar.
10. Sicile kayıtlı arabulucular ve bilirkişiler.
11. İdareleri, kamu iktisadi teşebbüslerini veya sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıkları; adli ve idari yargı mercileri, icra müdürlükleri veya hakemler nezdinde vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu birim.
 Bunlar dışındaki gerçek ve tüzel kişilere, talepleri hâlinde elektronik tebligat adresi verilir. Bu durumda bu kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur.
Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.

146- DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİ DURDURAN VE KESEN NEDENLER (TCK)
Durduran Nedenler
1) İzin şartı
2) Karar şartı
3) Bekletici mesele olması
4) Kaçak kararı alınması
Kesen Nedenler
1) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması
2) Şüpheli veya sanıklardan birinin sorguya çekilmesi,
3) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
4) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
5) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi
147- CEZA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİ KESEN NEDENLER (TCK)
1) Mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre tebligat yapılması
2) Hükümlünün yakalanması
3) Bir suçtan dolayı mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde

148- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNİN GÖREVLERİ
1) Adli yargı ilk derece hukuk mahkemelerinden verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlar. İncelemeyi maddi hukuka ve usul hükümlerine uygunluk açısından yapar.
2) Yargı çevresi içerisinde bulunan adli yargı (aynı yargı kolu) ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözer.
3) Yargı çevresindeki yetkili adli yargı ilk derece hukuk mahkemesinin bir davaya bakmasına fiil veya hukuki bir engel çıktığı ya da iki mahkemenin yargı sınırları kapsamının belirlenmesinde tereddüt edildiği takdirde, o davanın BAM yargı çevresi içerisinde başka bir hukuk mahkemesine nakline veya yetkili mahkemenin tayinine karar verir.

149- KANUN YARARINA TEMYİZ (HMK)
İlk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla kesin olarak verdikleri kararlar ile yine bu sıfatla verdikleri ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur. Kanun yararına temyiz, bir kanun yolu değildir. Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

150- TANIKLIKTAN ÇEKİNME HALLERİ (HMK)
1) İki taraftan birisinin nişanlısı
2) Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki taraftan birinin eşi
3) Kendisi veya eşinin altsoyu veya üstsoyu
4) Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar
5) Üçüncü derece de dahil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları (CMK’da üç kan, iki kayın)
6) Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına çocuk
7) Tanığın beyanı kendisine veya yukarıda yazılı kimselerden birine doğrudan doğruya maddi bir zarar verecekse
8) Tanığın beyanı kendisini veya yukarıda yazılı kimselerden birinin şeref veya itibarını ihlal edecek ya da ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına sebep olabilecekse
9) Tanığın beyanı, meslek veya sanatına ait olan sırların ortaya çıkmasına sebebiyet verecekse
151- TAHKİM İLE ARABULUCUK FARKI
- Tahkim, Devlet mahkemelerinde görülen yargılamanın yerine ikame edilen ve ona göre istisnai nitelikte olan bir yargısal yoldur. Zira hakemler de taraflar arasındaki uyuşmazlığı, Devlet mahkemesi hâkimi gibi bir yargılama yaparak çözüme kavuşturur. Arabuluculuk bir yargılama değil, tarafları uzlaştıran kurumdur yargının yerine ikame edilmek istenen bir kurum değildir
- Tahkim kesin çözüm yoludur. Zira Hakem kararları kesin hüküm niteliğindedir, yargılamanın iadesi davasına konu oluştururlar ve cebri icraya elverişlidirler. Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Bu şerhi içeren anlaşma, ilâm niteliğinde belge sayılır. Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilâm niteliğinde belge sayılır.
- Hakemler gerçek kişilerden serbestçe seçilebilir, arabulucular ise hukukçu olmak zorundadır.
- Her ikisinde de tarafsız üçüncü kişiyi kural olarak taraflar seçerler. Tahkim yönteminde seçim mümkün olmaz ise atama, bir atama kurumu tarafından yapılır.
152- TİCARET KANUNUNUN SİZCE EN ÖNEMLİ MADDESİ HANGİSİ
• Ticari iş (madde 3)
• Mutlak ticari davalar (madde 4)
• Teselsül karinesi (madde 7)
• Tacir (madde 12, madde 18)
• Ticari iş karinesi (madde 19)
• Tescile güven (madde 37)
• Haksız rekabet (madde 54, 55, )
• Ticaret şirketlerine uygulanacak hükümler (madde 126)
• AŞ Yönetim Kurulunun özen ve bağlılık yükümlülüğü (madde 369)

• Dava şartı olarak arabuluculuk (güncel olduğu için söylenebilir)
MADDE 5/A- (Ek:6/12/2018-7155/20 md.) (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
(2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.

 Ticari işletme ile ilgili uyuşmazlıklardan uygulamada en çok karşılaşılan ticaret unvanı, haksız rekabet, cari hesap ve acentelikle ilgili uyuşmazlıklar konusu bir miktar paranın ödenmesine ilişkindir, tazminat ve/veya alacak talepli açılmaktadır. Açılan davalardaki talep sonuçları dikkate alındığında, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebildiği bu uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişlidir.

153- BORÇLUNUN TEMERRÜDÜNÜN ŞARTLARI
154- ARAMA- ELKOYMA
155- BORÇLARDA ZAMANAŞIMINI KESEN-DURDURAN SÜRELER
156-