Otizm çağımızın en çok rastlanan belirtilerden bir tanesidir. Otistik birey sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bebeklik dönemi açısından değerlendirme yaptığımızda; otizmin erken teşhisi ile ilgili olarak özellikle sosyal belirtilere dikkat edilmesi gerekmektedir. 15. aya kadar göz kontağı kurmama, taklit etmeme, yüz ifadesinin donukluğu ve olağandışı motor bulgular özellikle önem taşımaktadır. Bunların dışında,

Erken Tanıda Dikkat Edilmesi Gereken En Belirgin Gelişim Özellikleri:
1.ay › yüze bakma
2.ay › gülümseme
2-3. ay › obje takibi
2-6..ay › sesli uyaranlara tepki
3-6.ay › kavrama becerileri
4-7.ay › yüz ifadelerini ayırma
6. ay › heceler
7. ay › konuşma seslerini taklit
8-10.ay › bakımverenleri tercih etme
12. ay › bakımverenden ayrılmaya tepki yoksa,
12-24. ay› işaret etmiyor, objeyi yetişkine göstermiyor, isme cevap vermiyor, uygun jestleri göstermiyor, sosyal uyaranlara tepkisiz davranıyor ise;
12. ayda babıldama yok, 16.ayda sözcük yok ise, 24. ayda spontan iki kelime ile cümle yoksa , bir uzman tarafından çocuğun değerlendirilmesi kritik önem taşımaktadır.

Otizm de Erken Tanı Neden Önemlidir?
Erken çocukluk dönemi, özellikle yaşamın ilk beş yılı beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönemdir. Bu gelişimsel özellik çocuğun öğrenme yeteneğini doğrudan etkilemektedir. Otistik çocuklarda, sinir hücreleri arasında kurulan bağlantıların sayıca daha az ve yapısal olarak da sağlıksız özellikler taşıması nedeniyle, özellikle erken çocukluk döneminde beyin ve sinir sisteminin gelişimi için çocuğun düzenli olarak uyarılması gerekmektedir.

Çocuk eğitimcileri çocuklarda okul öncesi eğitimin okul başarısına olumlu etkilerini kanıtlamışlardır. Çocuklar için önemle vurgulanması gereken erken çocukluk dönemi eğitimi, özel ihtiyaçlar gösteren çocuklar için daha da önemlidir.

Otizm her ne kadar yaşam boyu süren bir durum olsa da ve tam olarak iyileşme bugünkü bilgilere göre mümkün görülmese de, erken çocukluk döneminde yoğun eğitim alan çocukların gösterdiği semptomlarda olumlu yönde belirgin değişikliklerin olduğuna ve %70’e varan düzelmelerin olabileceğine işaret eden umut verici bilimsel araştırmalar bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar, özellikleri ve gereksinimleri ne olursa olsun her vakada erken tanı ve eğitimin olumlu etkisini kanıtlamıştır. Ancak bu noktada çocukların bireysel özellikleri ve zihinsel becerilerinin, yaşadıkları aile ve sosyal çevrenin bu süreçteki önemini göz ardı etmemek gerekecektir.

Otizm de Genel Karakteristik Özellikler
Bebeklik Dönemi
Normal gelişim gösteren bebekler; ilk iki yılda aşağıdaki özellikleri sergilerler.
– Annenin yüzünü araştırırlar.
– Seslerle kolayca uyarılabilirler.
– Kelime sayısı gittikçe artar ve gramere uygun kullanım başlar.
– Annesi odadan ayrıldığında ağlar, yabancıların yanında kaygı duyarlar.
– Acıktığında ya da hayal kırıklığı durumlarında keyifsiz olur.
– Aşina yüzleri tanır ve gülümser
– Bir ilgi çekici nesne veya etkinlikten bir diğerine geçiş yaparlar.
– Nesnelere ulaşmak için vücutlarını anlamlı kullanabilirler.
– Oyuncaklarını incelerler ve oyun oynarlar.
– Doyum ararlar, acıdan kaçınırlar.
Otistik özellik gösteren bebeklerde ise;
– Az melodik babıldama dikkat çeker.
– İşitmiyormuş gibi davranabilirler.
– Başkalarının farkında değilmiş gibidirler.
– Göz teması kurmaktan kaçınırlar.
– Bir grup bebekte uykusuzluk, huzursuzluk, uyku bozuklukları ve uyumsuz davranışlar gözlemlenir. Bunlar genellikle huysuz olarak adlandırılan bebeklerdir.
– Diğer bir grup bebekte ise pasiflik, sakinlik görülebilir. Bunlar bütün gününü yatakta geçiren bebeklerdir, bakımları kolay olmasına rağmen çevreden ilgi beklememeleri, genel ilgisizlikleri dikkat çeker.
– Duyusal olarak ilk yıllarda seslere kayıtsız kalabilir veya gürültüden, bizim duymadığımız seslerden rahatsız olabilirler.
– Donuk ve boş boş bakma görülebilir.
– Ağrı, acıya, üşümeye tepkisizlik dikkat çeker.
– Başını, vücudunu sallama gibi tekrarlayan davranışlar görülebilir.
– Düşük kas tonusu izlenebiliyor.
– Daha az mimik kullanırlar.
– 18-24. ayda başkalarının zor durumda olmasına çocuk cevap verir. Başkalarının duygularına yanıt verme düşük fonksiyonlu otistiklerde genel olarak yoktur, yüksek fonksiyonlularda ise görülebilmektedir.
– 2. yılda beceri kaybı görülebiliyor. Özellikle 15 ile 18. ayda regresyon zirve yapıyor.

“SANA İHTİYACIM YOKSA SEN YOKSUN”
Başkalarıyla ilişki ilk günden başlar ve ilk ilgi çeken insan sesi ve yüzüdür. Otistik bireylerde ise bakışın eksikliği oldukça belirgin bir problemdir. 26 aylık bebeklerde yapılan bir çalışmaya göre, normal gelişim gösterenler insan olmayan objelerden gözünü daha çabuk ayırabilirler.

Sosyal bilişle ilgili olarak, otistik çocukların yüze bakmadığı, çünkü yüzden bilgi çıkaramadıkları söylenmektedir. Bununla ilgili yapılan çalışmalara göre; otistikler yüze ve göze kontrol grubuna göre daha az bakarlar. Odaklanmada ise oklar otistik çocuklar için gözlere göre daha fazla tahmin edici-yönlendirici özelliğe sahiptir. Ayrıca otistik çocukların ağız tanıma konusunda daha başarılı olduğu görülmüştür.

Bununla ilgili olarak ağza bakmanın göze bakmamayı telafi eden bir davranış olduğu söylenmektedir.Otizmlilerde ağza daha uzun süreli bakanların daha sosyal oldukları gözlenmiştir.
Yüksek işlevli otistikler daha nitelikli göz teması kurabilirler. Özellikle yetişkinlerde göz kırpmadan veya yüzde bir yere odaklanarak normal olmayan bir bakma görülebilmektedir.

Otizmde Dil ve Konuşma Özellikleri
Aşağıda sıralanan özellikler çocukta dil gelişimin seyri açısından oldukça önemli öngörücülerdendir.
– Bebeklik döneminde özellikle sessiz harflerle ses çıkarmalar,
– Babıldamanın varlığı,
– Sembolik oyun oynamanın varlığı,
– Jestlerin farklı ve sık kullanımı
– İşaret etmenin varlığı,
– Anne ve babanın çocukla iletişim tarzı, yanıtlayıcılığı
Bunların dışında, ses ve jest taklidi, zeka, özel eğitime başlama yaşı, özel eğitim süresi, epilepsinin varlığı ve ekolalinin bulunma durumu yine konuşmada önemli etkenlerdendir.

Otizmde Konuşma Problemleri:
Ekolali : Çocuğun duyduğu kelimeleri cümleleri konuşmacının hemen arkasından veya daha sonra taklit etmesidir. Normalde çocuklar konuşmaya duydukları kelimeleri taklit ederek başlarlar, ancak 2,5 yaş civarında bu sona erer.
Mutizm : Sessizlik
Murmuring : Sürekli mırıldanma
Disprosodi : Ses tonunu ayarlayamama
Yineleyici Konuşma : Bazı konulara takılarak, bu konuyla ilgili sürekli tekrarlarda bulunma
Zamirleri Karıştırma : Çoğunlukla birinci tekil şahıs “ben” kullanımı yerine “sen” veya “o” kullanımı görülür.
Gramer Bozuklukları : Cümlelerde özellikle fiil eklerini söylememe yaygındır, uygun olmayan cümle kuruluşları görülür.
Konuşulanları Anlamada Güçlük : Özellikle soyut kelimeleri anlamada, mecaz kullanımları anlamada güçlük görülür.
Konuşmayı Başlatmama-Sürdürmeme : Kendiliğinden iletişimi başlatmada belirgin yetersizlikler görülür.

Davranış Problemleri:
– Öfke Nöbetleri ve Bağırmalar
– Çevresine Zarar Veren Davranışlar
– Kendine Zarar Veren Davranışlar
– Tek Tip Vücut Hareketleri

Tekrarlayıcı Davranışlar ve Obsesyon :
Otizmli çocuklarda tuhaf tekrarlayıcı hareketler sıklıkla görülebilmektedir. Parmaklarını devamlı tarzda fiske vurma, ellerini kanat gibi çırpma, ileri-geri sallanma bir çocuğun saatlerini alabilir. Bir kısmı kollarını sağa sola sallar veya parmakları üzerinde yürür, bazıları belirli pozisyonlarda aniden donakalabilir. Uzmanlar bu davranışları stereotipi veya self-stimulasyon (kendini uyarıcı) davranışlar olarak adlandırır.

Otizmli bireyler belirli eylemleri defalarca tekrarlamaya eğilimlidirler. Otizmli çocuk saatlerce çubuk krakerleri bir çizgi üzerinde sıralamayla uğraşabilir. Oyuncakları yan yana, çizgisel olarak dizme, objelere bu şekilde bakma, gözünün ucuyla bakma görülebilir. Böyle bir durumda örneğin şişeleri dizen bir çocukla bunu bowling oynamaya dönüştürmek davranışı sosyal boyuta ve ilişkiye taşımak anlamında tedavi açısından önemlidir.

Çoğu otizmli çocuk aynı gıdaları yemek, sürekli aynı yerde oturmak isteyebilirler, Belli yemekleri yiyen bir çocukta farklı yemekler yemesini sağlamak semptomları kırmak açısından önem taşımaktadır. Herhangi bir eşyanın yeri değiştirilmesi, alışmış oldukları rutinin dışındaki değişiklikler, örneğin okula farklı bir yoldan gitmek gibi, onlarda belirgin huzursuzluklar yaratabilir.
Araştırmacılar, tekrarlayıcı davranışlara olası birkaç açıklama getirmişlerdir. Sıralama ve aynılıktaki ısrar, onların duyusal karmaşa ile dolu dünyalarında kısmen stabilite sağlıyor olabilir. Eşyaları sürekli koklayan bir çocuk bunu çevreyi araştırmak için satabil olan bir duyusunu kullanmak amacıyla da yapıyor olabilir veya tam tersi sönük olan bu duyuyu uyarmaya çabalıyor olabilir.
Tekrarlayıcı davranış ve obsesyonlar çocuğun hayali oyun kurmasını da kısıtlamaktadır. Oyuncakla amacına uygun oynamak yerine oyuncağın küçük bir parçasına takılabilir veya uzun bir süre ellerinde sallayabilir, çevirebilir, koklayabilirler.

Duyusal Uyarılara Tepkiler:
İşitsel Uyarılara Tepkileri: Otizmli çocukların seslere tepkisizliği bir çok anne babayı işitme problemi endişesiyle doktora gitmeye yöneltmektedir. Bu çocukların bazen seslere hiç tepki vermemeleri, bazen en ufak seslere aşırı tepki göstermeleri, bazı seslere de aşırı duyarlı oldukları gözlenmektedir.
Görsel Uyarılara Tepkileri: Görsel uyarıcılara normal dışı tepkiler yaygın olarak görülebilir. İnsan yüzlerine veya çevrelerindeki bir çok nesneye bakmamalarına karşın ; hareket eden, dönen veya parlak olan bazı cisimlere çok uzun süre bakabilirler.
Acı, Sıcak, Soğuğa Karşı Tepkiler: Bu tepkiler bazı çocuklarda acıyı, sıcağı, soğuğu fark etmeme şeklinde ortaya çıkarken bazılarında ise soğuk suyla ellerini yıkarken ağlama, eline toplu iğne battığında çığlıklar atma şeklinde görülebilir.
Dokunulmaya karşı Tepkiler: Bu tepkiler de diğer duyularda olduğu gibi değişkenlik göstermektedir. Bazı çocuklarda fiziksel temastan kaçınma, bazılarında dokunulmaya karşı ilgi görülebilir. Herhangi bir kimse tarafından dokunulmak istendiğinde, o kimseyi itmek veya ondan kaçmak da yaygın olarak gözlenen tepkilerdir.

Duygusal Tepkiler:
Özel Korkular:
Tehlikelerin Farkında Olmama
Nedensiz Gülme Ve Ağlama
Değişikliklere Tepki Gösterme

Özel Beceriler:
Otistik çocukların en şaşırtıcı özellikleri bir çok alanda sınırlı becerileri olmasına karşın bazı alanlarda sahip oldukları özel becerilerdir. Bir çok otistik çocuğun konuşmadan önce şarkı söylediği görülür. Bazıları ise bir enstrümanı iyi çalabilirler. Bazı anne babalarda çocuklarında müzik becerisinin yanısıra kuvvetli bir hafıza olduğunu belirtmektedirler. Çocuğun yıllar önce gittiği bir yeri, o yerdeki özel bir eşyayı unutmadığını, çok uzun şiirleri ezberleyebildiğini, televizyonda dinlediği çok uzun bir konuşmayı tekrar edebildiğini anlatan aileler vardır.
Otistik çocuğun diğer bir özel becerisi de sayılar, sayısal ilişkiler ve yazılar üzerinedir. Bazıları sayıları çok çabuk öğrenir ve çok güç işlemleri akıldan yapabilirler. Erken yaşta okuma öğrenebilirler. Ayrıca gördüğü resimleri çok iyi kopya eden, güzel boyayan, mekanik oyuncakları söküp takabilen, karmaşık bozyapları kolayca tamamlayabilen çocuklara da rastlanmaktadır.

Zihinsel Özellikler:
Otizm ilk tanımlandığı yıllarda otizmli çocukların çok zeki olduklarına , ancak bu zekanın problem davranışlarla maskelendiğine inanılıyordu. Otistik çocukların zihinsel gelişmeleri üzerine yapılan çalışmalar ise bu inancı kesin bir şekilde değiştirdi. Otizmde mental retardasyon sıklıkla gözlenmektedir. Yapılan araştırmalara göre otizmli bireylerin %70-80’i farklı derecelerde olmakla beraber zihinsel engel taşımakta, yaklaşık 1/5’inin zekasının normal olduğu düşünülmektedir. %10’undan fazlasında ortalama ve ortalama üstü zeka görülebilmektedir. Çok az kısmında olağandışı yeteneklilikler olabilir.
Zekalarını testler ile değerlendirebilmek çok güçtür, çünkü çoğu zeka testi otistik olmayan bireylere göre düzenlenmiştir ve otistiklerin alışılmış yollarla çevreyi algılamamaları ve ilişki kurmamaları test almalarını güçleştirir. Testlerin performans bölümünde oldukça iyi olmalarına rağmen, sözel bölümlerinde düşük puanlar alabilirler. IQ ile ilgili yanlış kanı ise IQ’nun erken bir yaşta belirlenmiş ve değiştirilemez olduğudur. Bir yıl içinde sözel IQ puanının 25 puan artabileceği bazı araştırmacılarla dile getirilmektedir.
Otizmle ilgili olarak;

– Dil gecikmesi hafifse, sonuçların uzun vadeli olarak daha iyi olduğu görülmüş.

– Gramer anlama ve 5-6 yaşına kadar hikaye anlatma becerisi gösterenler daha iyi gelişme gösteriyor. Ancak dil becerileri gelişmiş olsa bile, bir hikaye anlatırken düşüncelerini organize etmede güçlük çekiyorlar.

– 8-9 yaşına kadar okuyamayan çocukların okuldaki performanslarının da yetersiz olduğu gözlenmiş. 1. sınıfta okuma güçlüğü gösterenlerin %88’inin 4.sınıfta da güçlüklerinin sürdüğü görülmüş.

– Otistik çocukların okumayı öğrenmelerinde asıl heyecan veren şey; iletişim becerilerini bu şekilde de destekleyebilecek olmamız.

– Okuma ile ilgili istek ve yeteneklilik yani hyperlexia ile ilgili olarak ise, yazılı şeylere meraklı olan çocuklarda bu iletişim için kullanılabilir. Tedavi edilmesine gerek yok, ancak pekiştirilmemesi de gerekiyor. Hyperlexia baskılanmamalı, ancak çocuğun bu konudaki dikkati dağıtılmalı, çünkü bu bir obsesyon.