Uzun bir aradan sonra tekrar merhabalar efendim. Bugün anlatacağım husus bu forumda daha önce hiç bahis edilmemiş konularıda içeriyor olabilir. Bu nedenle sırayla anlatmakta fayda var.

1. Çalıştığım fabrikanın 200 kişilik kadrosunun 140 kadarı işçi sınıfına , geri kalanı memur ve idarece sınıfına dahil olup idarenin yıllardır sürüp giden çalışanlar arasında memur - işçi diye ayırımcılık yapma huyu, ücretlere yansıyan dengesizlikler, işçi üzerindeki yoğun baskı, maaşların ödenmesinde ( paranın merkezden vaktinde gelmiş olmasına rağmen ) yaşanan bir aylık gecikmeler, izin kullandırmada ve diğer tüm iş kanunu uygulamalarına aykırı uygulamalar nedeniyle ağır sanayi kapsamındaki fabrikaya sendika getirmeyi istedik ve aramızda bu konuda bir karar alıp ne kadar kararlı işçi arkadaş olduğunu görmek için imza topladık. salt çoğunluğu yakaladığımızı anladığımız zaman zaten işverene ajanlar gerekli bilgileri iletmişlerdi. Sendikal hareketin öncülülüğünü yaptığımız için işimizden birer gün arayla atıldık. ( 28/08 de arkadaşım 29/08 de ben ) . bu haliyle fabrikanın huzur bulacağını uman işveren yanıldığını anlamakta gecikmedi. 29/08 de davet üzerine Söke ' ye gelen çimse - iş sendikası izmir şubesi başkanıyla yaptığımız teknik görüşmenin ardından hemen üyelik işlemlerine başladık. Elbette ajanlar bizi devamlı takip ediyorlardı. notere girip üyelik için imza atan işçi arkadaşlarıda üçer beşer atmaya başladılar. bu cuma itibariyle 24 kişi atılmış oldu. Sendikanın temin ettiği avukat vasıtasıyla hukuki girişimlerimiz başlatılmış olmakla beraber...

2. fabrikada çalışmaya devam eden işçi arkadaşlara ilk günden itibaren baskı yapılmaya başlandı. Sendika üyeliğinden çıkın, çıkmazsanız sizi işten atarız, denildi. İşçi önderliği yapan bizlere partisel kanallarla haberler gönderilip tehdit edildik. Fabrikanın ürettiği seramikle insan hayatından daha fazla ilgilenen işveren vekilleri bugünlerde üretimi bırakıp işçi arkadaşlara yalvarma, tehdit, yumuşak yaklaşma ve 10 yıldır yapmadıkları maaşın vaktinde verileceği vaadiyle kandırmaya çalışıyorlar. Tek istedikleri sendikanın fabrikaya girmemesi. Bir çok emekli ve memur her üç ayda yükselen maaşlarla çalışırlarken hemde senede iki kez bir maaş primde alırlarken ayda 200 saate kadar fazla mesaiye zorlanan işçinin fazlasıyla hakettiği maaşı yıllarca vaktinde vermediler. İşçiye zırnık kadar değer vermeyenler sendikal faaliyet üzerine neredeyse işçinin ayağının altını yalayacak gibi. Yüksel holding tarihinde görülmemiş bir şekilde işçiyi odasına çağıran fabrika genel müdürü deri koltuklara oturtup çay ikram ediyor. Prim , vaktinde maaş vs. vaatleri yapıyor. Olmazsa fabrikayı kapatırım, işsiz kalırsınız diye uyarıyor !!!

3. Fabrikada olağan üstü derecede günde üç kez yapılan ve 10 yıldır hiç yapılmamış olduğundan topunu birden üç güne sığdırdıklarından can sıkan bu toplantıların tek konusu Sendikanın kötülükleri hakkında ahkam kesmek oldu. Hayatlarında ilk kez bu sözleri duyan bazı arkadaşlarımız maalesef inandılar o yalanlara. İçindeki yaşadıkları amansız derecede acı durumdan daha kötüsünün olamayacağını anlamadıklarındanmıdır yoksa aynı sendikanın bulunduğu Söke çimento fabrikasının işçilerinin çok yüksek yaşam kalitesini hayal bile edemediklerindenmidir nedir bilemiyorum üyeliklerini geri çektiler, istifa ettiler üyelikten.


4. Hayatın garip cilvesidir ki, bir zamanlar başka fabrikalarda sendikanın tişörtüyle dolanan bir takım kimseler şu an ....... müdürü olarak bulundukları fabrikanın işçilerine sendikanın ne kadar kötü olduğunu anlatmaya çalışıyor.

5. Bir zaman önce başka fabrikalardan bayan işçilere sarkıntılık nedeniyle beş kuruş tazminatsız atılan bazı şahsiyetler burada ahlak adamlığına soyunuyorlar. İşçinin bir sendikaya üye olmak anayasala hakkını ellerinden almak için bin türlü tehdit ve şantaj yapıyorlar.


ne yapabiliriz diye sormayacağım efendim. zaten gerekli hukuki işlemler yapılıyor.

saygılarımla