HIRSIZLIK SUÇLARINDA DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN VEYA CEZAYI ORTADAN KALDIRAN HALLER

A. Fiili Nedenler

1. Paydaş veya Elbirliği İle Malik Olunan Mal Üzerinde Hırsızlık

TCK’nın 144. maddesinin birinci fıkrasının a bendinde yer alan hükme göre, paydaş veya elbirliği mülkiyeti ile genellikle birkaç kişinin aynı mal üzerinde paydaşlığı bulunması ile bireysel olarak tam tasarruf yetkisinin bulunmadığı bu maliklik türüne yönelik hırsızlık suçunun işlenmesi durumunda, zaten şikayet üzerine olması düzenlenen bu sebebin varlığı halinde cezanın azaltılması imkanı mevcuttur.

Öğretide tartışılan bir diğer nokta, paydaş veya elbirliği ile malik olunan malın, failin kendi malı sayılıp sayılamayacağıdır. Bu doğrultudan hareketle diyebiliriz ki, her ne kadar hisseler paylaşılmış ve maliklik sıfatı iki kişi üzerine yüklenmişse bile tasarruf yetkisi diğer maliklerle birlikte kullanılmalıdır. Dolayısıyla bu mülkiyet türüne konu olan mal üzerinde, fail tek başına tasarrufta bulunamayacağından bu malın “başkasına ait” bir mal olduğu kabul edilerek, bu malın fail tarafından hırsızlık suçuna konu olması, hırsızlık suçunun cezasını hafifletici hal olarak düzenlenmiştir.

2. Bir Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağı Tahsil Amacıyla Hırsızlık

Fail ile mağdur arasında hukuki ilişkinin bulunması ve failin, mağdurdan alacağının bulunması durumunda failin bu alacağını mağdurdan hırsızlık suçuna konu olabilecek bir şekilde alması durumunda hırsızlık suçunun cezasını azaltan bu durum ortaya çıkmaktadır.

Bu hafifletici sebebin uygulanması için Failin gerçek niyetinin alacağını almak olması gerekmektedir. Alacak parasal bir değer olabileceği gibi para dışında değer taşıyan başka bir şeye ilişkin de olabilir.

3. Değeri Az Olan Mal Üzerinde Hırsızlık

Kanunumuzda malların tasnifinde bile bir ayrıma gidilerek, genellikle üzerinde zilyetlik veya bir diğer görüşe göre mülkiyet kurulabilecek ekonomik bir değer taşıyabilecek eşyalar, hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilecektir. Değeri az olan mal üzerinde hırsızlık yapılması hırsızlık suçunun cezasını hafifletici bir sebeptir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 14.12.1999 tarihli bir kararında hırsızlık suçunun maddi konusu olan taşınabilir eşyanın ekonomik bir değeri bulunması gerektiği ifade edilmiştir. Ancak bu içtihadın bir istisnası da maddi değerinin düşük ama kişi üzerinde manevi değerinin yüksek olduğu açıkça belli olan değerlerdir. Bu değerleri de ele aldığımızda ekonomik değerin belli bir seviye de olması gerektiği ancak hırsızlığa konu olan malın manevi değerinin de olup olmaması durumu göz önünde bulundurulması gereken bir faktördür. Öğretide bu ayrımda ekonomik değerin az veya hiç olmaması durumunda da hırsızlık suçunun bazı şartlarla oluşabileceği yazarlarca belirtilmiştir.

4. Kullanma Hırsızlığı

TCK’nın 146. Maddesinde geçen kullanma hırsızlığına yönelik kanun metni şu şekildedir; “Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak, malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.” Buna göre öncelikle zilyetliğin belli bir süreliğine haklı zilyetten habersiz alınıp, iade edilmek amacıyla daha sonra tekrar bu alınan taşınır malın haklı zilyede iadesi saikini taşıyan durumlarda hırsızlık suçunun işlenmesi halinde hırsızlık suçunun cezası azaltılacaktır. Yani kullanma hırsızlığında suçun manevi unsuru geçici olarak yararlanma kastıdır. Fail mal edinmek amacıyla değil, kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket etmiş olmalıdır.

5. Zorunluluk Halinde Hırsızlık

TCK’nın 147’nci maddesindeki hükümde, “Hırsızlık suçunun, ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” İfadesi yer almaktadır. Hırsızlık suçuna konu olan malın, fail tarafından alınmasının zaruri, acil olduğu o malı temin etmemesi durumunda hayati bir tehlikeyle karşılaşmasının olası olduğu durumlarda hırsızlık suçunun işlenmesi halinde hırsızlık suçunun cezası hafifletilecektir.

Hırsızlık suçuna konu malın ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak amacıyla alınmış olması gerekmektedir. Fiil “ağır” ve “acil” bir ihtiyacı karşılamak şeklinde belirlenen özel kast ile işlenmelidir.

B. Şahsi Cezasızlık Sebepleri

TCK’nın 167’nci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan hükümde , “Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.” İfadesi mevcuttur. Şahsi cezasızlık hali dışında hırsızlık suçunun mağduru herkes olabilmektedir. İstisnalarda ayırt edilmesi gereken şey bu yakın ilişkiye rağmen de herkesin mağdur olabileceği ancak istisnai durumlarda örneğin şahsi cezasızlık veyahut suçun kovuşturulması şikayete tabi olarak ya da failin cezasında indirim gibi faktörlerin oluşması halinde hırsızlık suçu bu belirtilen durumlarda nitelikli hallerden ziyade hafifletici sebeplerin geniş yorumlanmasına yol açmaktadır.

C. Etkin Pişmanlık

TCK’ da tüm suçlar için kabul edilmeyen etkin pişmanlık hali hırsızlık suçu için kabul edilmiştir. Etkin pişmanlık nedeniyle cezadan indirim yapılabilmesi için failin bazı şartları yerine getirilmiş olması gerekmektedir. Failin, azmettirenin veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun zararını gidermeleri gerekir. Bu aynen geri verme ya da zararı tazmin etme suretiyle de olabilir. Zarar giderme giderim kovuşturma başlamadan yapılmalıdır. Kovuşturma ifadesinden maksat kamu davasının açılmasıdır. Ayrıca zararın tazmininin tam olarak yapılması gerekir. Eğer kısmi bir giderim söz konusu ise etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için mağdurun rızası aranacaktır.