+ Konuyu Yanıtla
2 / 2 Sayfa İlkİlk 12
11 den 17´e kadar toplam 17 ileti bulundu.

Konu: Telefonda Tehdit ve Hakaret

Telefonda Tehdit ve Hakaret Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #11
    Kayıt Tarihi
    Jun 2009
    Nerede
    Kocaeli
    İletiler
    8.997
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Telefonda Tehdit ve Hakaret

    Alıntı salacak rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Yanlış duyduysam özür dilerim şimdiden.Ama bir yerlerde izinsiz konuşmaların kaydedilmesinin veya kayda başlamadan evvel görüşmelerimiz kayıt altına alınıyor demeden kaydetmenin suç olduğunu okumuştum sanki..
    Hakaret tehdit gibi durumlarda delil olarak kullanılabiliyor. İki kişinin telefon görüşmesini üçüncü bir kişinin dinlemesi / kaydetmesi çok ciddi bir suçtur. Telefonda konuşan iki kişiden birinin görüşmeyi kaydetmesi ise duruma göre değişebiliyor. Bu kaydı yaymadığı sürece varlığından kimse haberdar olmaz zaten.



    Hukuki NET Güncel Haber

    Telefonda Tehdit ve Hakaret konulu yargıtay kararı ara
    Telefonda Tehdit ve Hakaret konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #12
    Kayıt Tarihi
    May 2009
    Nerede
    Hakkari
    İletiler
    3.333
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Telefonda Tehdit ve Hakaret

    Alıntı salacak rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Yanlış duyduysam özür dilerim şimdiden.Ama bir yerlerde izinsiz konuşmaların kaydedilmesinin veya kayda başlamadan evvel görüşmelerimiz kayıt altına alınıyor demeden kaydetmenin suç olduğunu okumuştum sanki..
    Sayın Salacak,

    Yanlış duymamışsınız. 5237. TCK'da 134 - 140. maddeler arasında "Özel Hayatın Gizliliğini İhlal" suçu düzenlenmiştir. Bununla birlikte kişinin telefonla kendisine yapılan bir tehdit ya da hakareti kayda alarak bunu delil olarak kullanması durumu KESİNLİKLE bu suç kapsamında değildir.

    - - - Updated - - -

    Alıntı Alwuwush rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Doğru, başkalarının konuşmalarını kaydetmek suçtur ve mahkemelerde delil niteliği yoktur.

    Çünkü bu hukuki yollardan elde edilmiş bir delil değildir.

    Saygılarımla
    Sayın Alwuwush,

    Kişinin telefonla kendisine yapılan hakareti ve/veya tehtidi kayda alarak delil olarak kullanması durumu tamamen yasal olduğu gibi savcılık ve mahkemelerde de delil olarak kullanılmaktadır.

    - - - Updated - - -

    Alıntı ayberk_08 rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    SADECE BEYANA DAYANARAK ŞİKÂYET EDENLERE KÜÇÜK BİR UYARIM VARDIR
    AÇIKLIYIM;

    C. savcılığa şikâyetlerinizde haksız çıkmanız durumunda şikâyet edilen muhataplar sizleri iftira nedeniyle şikâyet ederse iftira atmaktan yargılanacağız gibi manevi tazminat talep edilirse belli bir oranda manevi tazminat ödemekle mecbur kalabilirsiniz.

    TCK. MADDE 267
    İftira
    (1) Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    (2) Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır.

    (3) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

    (4) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.

    (5) Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur.

    (6) Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.

    (7) İftira sonucunda mağdur hakkında hapis cezası dışında adlî veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; iftira eden kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    (8) İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.

    (9) Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.

    Sayın ayberk_08,

    Olay pek düşündüğünüz gibi değil. Çünkü söz konusu maddeyi hatalı yorumlamışsınız.

    Yerleşik Yargıtay kararlarına baktığımızda şikayetin Anayasal bir hak olduğu, şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların ZAYIF VE DOLAYLI da olsa varlığının bulunması halinde ne iftira suçu oluşmakta ne de tazminat davası açılabilmektedir.

    Konuyu daha iyi anlatabilmek için bu konudaki birkaç Yargıtay kararını ekliyorum. Saygılar..


    T.C. YARGITAY
    3.Hukuk Dairesi

    Esas: 2008/21033
    Karar: 2009/1161
    Karar Tarihi: 02.02.2009

    ÖZET: Davalının iş kazası sonucu yaralandığı, işveren aleyhine tazminat davası açtığı, davacı personel müdürünü davadan feragat etmesi ve belge imzalaması için kendisine tehdit ve şantaj yapmakla şikayet ettiği, davacı hakkında takipsizlik kararı verildiği, iftira suçu nedeniyle davalı hakkında yapılan soruşturma sonucunda davalı şikayetinin iddia ve savunma sınırı içinde kaldığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, davalının açtığı tazminat davasını konuşmak üzere tarafların bir araya gelmesi ve bu görüşmeden sonra davalının şikayette bulunması gözetildiğinde davalı şikayetini haklı gösteren emare bulunduğu anlaşılmaktadır. Yasal şikayet hakkının kullanıldığı benimsenerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.

    (2709 S. K. m. 12, 17, 36) (818 S. K. m. 49) (4721 S. K. m. 24, 25)

    Dava: Dava dilekçesinde 5000. YTL manevi tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü.

    Karar: Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.

    Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa'nın 36. maddesinde; <Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir> şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.

    Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa'nın <Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği> başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK'nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.

    Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

    Somut olayda, davalının iş kazası sonucu yaralandığı, işveren aleyhine tazminat davası açtığı, davacı personel müdürünü davadan feragat etmesi ve belge imzalaması için kendisine tehdit ve şantaj yapmakla şikayet ettiği, davacı hakkında takipsizlik kararı verildiği, iftira suçu nedeniyle davalı hakkında yapılan soruşturma sonucunda davalı şikayetinin iddia ve savunma sınırı içinde kaldığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, davalının açtığı tazminat davasını konuşmak üzere tarafların bir araya gelmesi ve bu görüşmeden sonra davalının şikayette bulunması gözetildiğinde davalı şikayetini haklı gösteren emare bulunduğu anlaşılmaktadır. Yasal şikayet hakkının kullanıldığı benimsenerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece davalının sorumluluğuna karar verilmesi bozma nedenidir.

    Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.02.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

    Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


    T.C. YARGITAY
    4.Hukuk Dairesi

    Esas: 2009/7790
    Karar: 2009/10029
    Karar Tarihi: 16.09.2009

    ÖZET: Davacının hakkındaki şikayetler nedeniyle iftira ve hakaret edildiği iddiası ile Cumhuriyet Savcılığına yaptığı başvuru üzerine; davalının şikayet hakkını kullandığı belirtilerek takipsizlik kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Soruşturma kapsamında dinlenen tanıklar, davacının kooperatif yönetim kurulu başkanı olarak site içerisindeki değişiklikler nedeniyle bağış adı altında usulsüz para topladığı yönünde beyanda bulunmuştur. Yine Kaymakamlık tarafından hazırlanan inceleme raporu ile imara aykırı yapılar yapıldığı, para cezası uygulandığı, imara aykırı yapıların eski hale getirilmesi için yönetime süre verildiği belirlenmiştir. Şu durumda yerel mahkemece, davalının somut bazı emarelere dayanarak yasal şikayet hakkını kullandığı benimsenerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekir.

    (2709 S. K. m. 12, 17, 36) (818 S. K. m. 49) (3194 S. K. m. 42) (4721 S. K. m. 24, 25)

    Dava: Davacı Mehmet P. vekili Avukat İbrahim Erbil Akan tarafından, davalı Duygu Konuk U. aleyhine 12/06/2006 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/12/2007 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

    Karar: Dava; haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.

    Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa'nın Hakların Korunması ile İlgili Hükümler başlığı altında ve 36. maddesinde; herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu yer almıştır. Bu düzenleniş biçimi itibariyle kişinin hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. İşte bundan dolayıdır ki kişi, gerek yargı mercileri önünde ve gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendisine zarar veren kişilere karşı, zarar gören haklarının korunmasını, bunun sonucu olarak zarar veren hakkında yasal işlem yapılmasına ve bu bağlamda cezalandırılmasını isteme hak ve yetkisine sahiptir.

    Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği başlığını taşıyan 12. maddesinde de herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Medeni Kanunun 24 ve 24/a maddelerinde de, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, Anayasa'da ve yasalarda kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.

    İşte bu noktada, hak arama özgürlüğü ile kişilik hakları karşı karşıya gelmiş olabilir. Sorun bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Bir taraftan kişinin hak arama özgürlüğü güvence altına alınmışken, diğer taraftan kişilik hakları da Anayasal ve yasal güvence altına alınmıştır. Buna karşın kişi, hakkını ararken, karşı yanın kişilik değerlerine saldırıda bulunabilir. Onu hukuka aykırı bir eylemle suçlayabilir.

    Hukukun, karşı karşıya gelen bu iki değeri aynı konuda ve zamanda koruma altına aldığı düşünülemez. Aksi halde, hukukun kendisi kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında konu biraz yakından incelendiğinde her iki değerin aynı anda birbirine karşı korunmadığı, çatışma durumunda somut olaydaki özelliğe göre birinin diğerine üstün tutulduğu görülecektir.

    Şu durumda uyuşmazlığın çözümünde, hak arama özgürlüğünün, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmadığı, diğer bir anlatımla kişi, istediği biçim ve koşulda ve salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamayacağı, aksi halde bu hakkı kötüye kullanmış sayılacağı kabul edilerek, Anayasa ve yasaların öngördüğü güvenceden yararlanamayacaktır.

    Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların olması zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bu olgu veya emareye dayanılarak, orta düzeydeki başka bir kişinin de böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve şikayet hakkını kullanmasının uygunluğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikayet edilenin kişilik delerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır. Somut olayda; davacı S.S. Sporkent 87 Arsa ve Konut Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu başkanı; davalı ise, aynı kooperatifte bağımsız bölüm sahibidir. Davalının dava dışı eşi ile birlikte site içerisindeki eski yapılarda değişiklik yaptığı, değişiklik yaptığı bir kısım yerleri de satın aldığı ve bu nedenle davacı ile aralarında çekişme oluştuğu anlaşılmaktadır. Davalı, 11.6.2005 ve 12.12.2005 günlü dilekçelerle Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunarak; <...yönetimin imara aykırı yapılar yaptığı, tadilatları engellediği, tadilatlar karşılığında yasa dışı bağış adı altında paralar aldıkları, görevi kötüye kullandıkları...> iddialarını ileri sürmüş; Kaymakamlığa verdiği 13.6.2005 ve 24.3.2006 günlü dilekçelerde de aynı iddialar tekrarlayarak şikayette bulunmuştur. Davacının, davalı ile dava dışı eşi tarafından yapılan değişiklikleri engellediği gerekçesi ile kesinleşen Bodrum 2. Sulh Cezası 2004/994 Esas ve 2005/48 Karar sayılı ceza kararnamesi ile ihkak-ı hak suçundan cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, davacının hakkındaki bu şikayetler nedeniyle iftira ve hakaret edildiği iddiası ile Cumhuriyet Savcılığına yaptığı başvuru üzerine; davalının şikayet hakkını kullandığı belirtilerek takipsizlik kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Soruşturma kapsamında dinlenen tanıklar, davacının kooperatif yönetim kurulu başkanı olarak site içerisindeki değişiklikler nedeniyle bağış adı altında usulsüz para topladığı yönünde beyanda bulunmuştur. Yine Kaymakamlık tarafından hazırlanan inceleme raporu ile imara aykırı yapılar yapıldığı, 3194 Sayılı Yasa'nın 42. maddesi uyarınca para cezası uygulandığı, imara aykırı yapıların eski hale getirilmesi için yönetime süre verildiği belirlenmiştir.

    Şu durumda yerel mahkemece, davalının somut bazı emarelere dayanarak yasal şikayet hakkını kullandığı benimsenerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

    Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16.09.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

    Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


    T.C. YARGITAY
    3.Hukuk Dairesi

    Esas: 2005/10984
    Karar: 2005/12807
    Karar Tarihi: 29.11.2005

    ÖZET: Davalıların kasıtlı ve keyfi davranmadıkları, yasal düzenlemelerin öngördüğü ve amaçlığı biçimde hareket ettikleri, bu yüzden hukuka aykırı davranmadıkları anlaşıldığından, davacının, kasıtlı ve gerçeğe aykırı soruşturma yapılarak kendisine iftira edildiğini belirten iddiasını ispatlayamadığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.

    (4721 S. K. m. 24) (818 S. K. m. 49)

    Dava: Dava dilekçesinde 500.000.000 lira maddi ve 4.500.000.000 lira manevi tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 4.000.000.000 lira manevi tazminatın davalılardan tahsili cihetine gidilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Karar: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünde müdür yardımcısı olarak görev yaptığı sırada, davalılardan Ali'nin müdür vekili, diğer davalı Fikret'in İnşaat Baş Mühendisi sıfatıyla davacı aleyhine soruşturma başlatmaları ve düzenledikleri inceleme raporu sonucunda hakkında görevi ihmal suçundan dava açıldığını, ancak beraat ettiğini, davalıların bu hareketi nedeniyle manevi yönden yıprandığını, başka şehre tayini çıktığını, maddi sıkıntılar çektiğini ve psikiyatri tedavisi gördüğünü belirterek 500.000.000 lira maddi, 4.500.000.000 lira manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir.

    Mahkemece; 4.000.000.000 lira manevi tazminatın davalılardan tahsiline, maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

    Dosya kapsamından davacının müdür yardımcısı olarak görev yaptığı sırada iki ilkokul inşaatı için heyet başkanı olarak görevlendirilmesine rağmen, görev yerine gitmeyerek, geçici kabullerin ertelenmesine neden olmasından dolayı hakkında davalılar tarafından tahkikat yapıldığını, davalı Fikret'in düzenlediği raporda "görev yerinde bulunmadığı, özel işlerini resmi işlere tercih ettiğini, geçerli bir neden olmadan savsayarak geciktirdiği" belirtilmiştir.

    Davacı hakkında görevi ihmal suçundan açılan davada Asliye Ceza Mahkemesince beraatine karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşılmaktadır.

    Borçlar Kanunun 49. maddesi gereğince, kişisel çıkarları halele uğrayan kişi manevi tazminat isteyebilir. Başka bir deyişle manevi tazminat istenebilmesi kişisel hak ve yararların zarar görmesi hallerinde mümkündür. Kişilik hakları, kişinin hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü kapsar ve sağlar. Bu hak, insanın doğumu ile kazanılan ve kişiliğine bağlı bir haktır. Hayat, beden ve ruh tamlığı, vicdan, din, düşünce ve ekonomik çalışma özgürlüğü, şeref, onur ve saygınlığı, ün, isim, resim ve sırları, hep kişisel varlıklardır.

    Davalıların müdür vekili ve İnşaat Baş Mühendisi sıfatıyla görevleri gereği davacının görev yerine gitmemesi ve bu nedenle geçici kabullerin gecikmesine neden olduğundan bahisle soruşturma başlatılıp rapor düzenlemeleri sonucunda davacının kişisel hak ve yararlarına zarar verildiği saptanamamıştır. Soruşturma raporunun esas alınması suretiyle davacı hakkında görevi ihmal suçundan ceza davasının açılması ve davacının bu davadan beraat etmesinde davalıların hukuka aykırı bir hareketleri bulunmamaktadır.

    Davalıların kasıtlı ve keyfi davranmadıkları, yasal düzenlemelerin öngördüğü ve amaçlığı biçimde hareket ettikleri, bu yüzden hukuka aykırı davranmadıkları anlaşıldığından (davacının, kasıtlı ve gerçeğe aykırı soruşturma yapılarak kendisine iftira edildiğini belirten iddiasını ispatlayamadığından) mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

    Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.11.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

  4. #13
    Kayıt Tarihi
    Apr 2006
    Nerede
    istanbul, kadıköy, Turkey.
    İletiler
    35
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Telefonda Tehdit ve Hakaret

    Konuyu yanıtlayan herkese teşekkür ederim.

    Şahit ya da kayıt olmadığı için kazanma şansımın çok az olduğunu zaten tahmin etmekteydim. Ancak olayın gelişimi açısından olaya bakılırsa hakimin hakaret kanaatine varacağını düşünüyorum. Hakaretten 2 gün önce konuştuğumuzda benden tapu fakslarını istedi aynı gün gönderdim. Satışa onay verdi, hatta bana vekalet vereceğini söyledi, bu konuşmayı annem duydu. Bunları kanıtlayabilirim. Sonrasında ise aradığımda sudan bahanelerle bana hakaretlerde bulundu. Bu durumda benim halletmek istediğim bir olayı bu noktaya getirmem mantıklı değil.

    ''G*t veren'' hem hakaret hem de nefret suçu bildiğim kadarıyla. Amacım en azından karakola gitsin ifadesi alınsın. Ben etrafıma saygı çerçevesinde tutum sergileyen bir kişiyim, doğal olarak aynı şeyi de karşımdakinden beklerim.

    Tek derdim dava kabul edilmez ya da kaybedilir ise bir sorun yaşar mıyım idi, Sn. Hakkarili Arzuhalci güzel açıklamışsınız teşekkür ederim.

  5. #14
    Kayıt Tarihi
    May 2009
    Nerede
    Hakkari
    İletiler
    3.333
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Telefonda Tehdit ve Hakaret

    "G?t veren" ifadesi yalnızca hakarettir. Nefret suçu değildir. Nefret suçu kişiye ırk, etnik/milli köken, din, cinsiyet, cinsel tercih, fiziki engellilik, vb nedenlerden dolayı hakaret edilmesidir. Henüz ceza yasamızda net bir şekilde "nefret suçu" düzenlenmemiş olsa da 5237 S. TCK 125/3-b-c maddelerinin kısmen bunun karşılığı olduğu söylenebilir.

    Hakimler tahminlerine göre değil, yasalara, delillere ve vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Kaldı ki, olayın hakim önüne gelmesi için önce savcılığın dava açması gerekir. Eldeki somut duruma göre de karşı taraf suçu inkar ederse dava açılmayacağını, takipsizlik kararı verileceğini daha önce belirtmiştim. Saygılar..

  6. #15
    Kayıt Tarihi
    Jul 2015
    Nerede
    Artvin
    İletiler
    1.233
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Telefonda Tehdit ve Hakaret

    Alıntı Hakkarili Arzuhalci rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Sayın Salacak,

    Yanlış duymamışsınız. 5237. TCK'da 134 - 140. maddeler arasında "Özel Hayatın Gizliliğini İhlal" suçu düzenlenmiştir. Bununla birlikte kişinin telefonla kendisine yapılan bir tehdit ya da hakareti kayda alarak bunu delil olarak kullanması durumu KESİNLİKLE bu suç kapsamında değildir.

    - - - Updated - - -



    Sayın Alwuwush,

    Kişinin telefonla kendisine yapılan hakareti ve/veya tehtidi kayda alarak delil olarak kullanması durumu tamamen yasal olduğu gibi savcılık ve mahkemelerde de delil olarak kullanılmaktadır.

    - - - Updated - - -




    Sayın ayberk_08,

    Olay pek düşündüğünüz gibi değil. Çünkü söz konusu maddeyi hatalı yorumlamışsınız.

    Yerleşik Yargıtay kararlarına baktığımızda şikayetin Anayasal bir hak olduğu, şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların ZAYIF VE DOLAYLI da olsa varlığının bulunması halinde ne iftira suçu oluşmakta ne de tazminat davası açılabilmektedir.

    Konuyu daha iyi anlatabilmek için bu konudaki birkaç Yargıtay kararını ekliyorum. Saygılar..


    T.C. YARGITAY
    3.Hukuk Dairesi

    Esas: 2008/21033
    Karar: 2009/1161
    Karar Tarihi: 02.02.2009

    ÖZET: Davalının iş kazası sonucu yaralandığı, işveren aleyhine tazminat davası açtığı, davacı personel müdürünü davadan feragat etmesi ve belge imzalaması için kendisine tehdit ve şantaj yapmakla şikayet ettiği, davacı hakkında takipsizlik kararı verildiği, iftira suçu nedeniyle davalı hakkında yapılan soruşturma sonucunda davalı şikayetinin iddia ve savunma sınırı içinde kaldığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, davalının açtığı tazminat davasını konuşmak üzere tarafların bir araya gelmesi ve bu görüşmeden sonra davalının şikayette bulunması gözetildiğinde davalı şikayetini haklı gösteren emare bulunduğu anlaşılmaktadır. Yasal şikayet hakkının kullanıldığı benimsenerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.

    (2709 S. K. m. 12, 17, 36) (818 S. K. m. 49) (4721 S. K. m. 24, 25)

    Dava: Dava dilekçesinde 5000. YTL manevi tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü.

    Karar: Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.

    Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa'nın 36. maddesinde; <Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir> şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.

    Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa'nın <Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği> başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK'nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.

    Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

    Somut olayda, davalının iş kazası sonucu yaralandığı, işveren aleyhine tazminat davası açtığı, davacı personel müdürünü davadan feragat etmesi ve belge imzalaması için kendisine tehdit ve şantaj yapmakla şikayet ettiği, davacı hakkında takipsizlik kararı verildiği, iftira suçu nedeniyle davalı hakkında yapılan soruşturma sonucunda davalı şikayetinin iddia ve savunma sınırı içinde kaldığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, davalının açtığı tazminat davasını konuşmak üzere tarafların bir araya gelmesi ve bu görüşmeden sonra davalının şikayette bulunması gözetildiğinde davalı şikayetini haklı gösteren emare bulunduğu anlaşılmaktadır. Yasal şikayet hakkının kullanıldığı benimsenerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece davalının sorumluluğuna karar verilmesi bozma nedenidir.

    Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.02.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

    Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


    T.C. YARGITAY
    4.Hukuk Dairesi

    Esas: 2009/7790
    Karar: 2009/10029
    Karar Tarihi: 16.09.2009

    ÖZET: Davacının hakkındaki şikayetler nedeniyle iftira ve hakaret edildiği iddiası ile Cumhuriyet Savcılığına yaptığı başvuru üzerine; davalının şikayet hakkını kullandığı belirtilerek takipsizlik kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Soruşturma kapsamında dinlenen tanıklar, davacının kooperatif yönetim kurulu başkanı olarak site içerisindeki değişiklikler nedeniyle bağış adı altında usulsüz para topladığı yönünde beyanda bulunmuştur. Yine Kaymakamlık tarafından hazırlanan inceleme raporu ile imara aykırı yapılar yapıldığı, para cezası uygulandığı, imara aykırı yapıların eski hale getirilmesi için yönetime süre verildiği belirlenmiştir. Şu durumda yerel mahkemece, davalının somut bazı emarelere dayanarak yasal şikayet hakkını kullandığı benimsenerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekir.

    (2709 S. K. m. 12, 17, 36) (818 S. K. m. 49) (3194 S. K. m. 42) (4721 S. K. m. 24, 25)

    Dava: Davacı Mehmet P. vekili Avukat İbrahim Erbil Akan tarafından, davalı Duygu Konuk U. aleyhine 12/06/2006 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/12/2007 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

    Karar: Dava; haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.

    Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa'nın Hakların Korunması ile İlgili Hükümler başlığı altında ve 36. maddesinde; herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu yer almıştır. Bu düzenleniş biçimi itibariyle kişinin hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. İşte bundan dolayıdır ki kişi, gerek yargı mercileri önünde ve gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendisine zarar veren kişilere karşı, zarar gören haklarının korunmasını, bunun sonucu olarak zarar veren hakkında yasal işlem yapılmasına ve bu bağlamda cezalandırılmasını isteme hak ve yetkisine sahiptir.

    Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği başlığını taşıyan 12. maddesinde de herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Medeni Kanunun 24 ve 24/a maddelerinde de, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, Anayasa'da ve yasalarda kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.

    İşte bu noktada, hak arama özgürlüğü ile kişilik hakları karşı karşıya gelmiş olabilir. Sorun bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Bir taraftan kişinin hak arama özgürlüğü güvence altına alınmışken, diğer taraftan kişilik hakları da Anayasal ve yasal güvence altına alınmıştır. Buna karşın kişi, hakkını ararken, karşı yanın kişilik değerlerine saldırıda bulunabilir. Onu hukuka aykırı bir eylemle suçlayabilir.

    Hukukun, karşı karşıya gelen bu iki değeri aynı konuda ve zamanda koruma altına aldığı düşünülemez. Aksi halde, hukukun kendisi kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında konu biraz yakından incelendiğinde her iki değerin aynı anda birbirine karşı korunmadığı, çatışma durumunda somut olaydaki özelliğe göre birinin diğerine üstün tutulduğu görülecektir.

    Şu durumda uyuşmazlığın çözümünde, hak arama özgürlüğünün, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmadığı, diğer bir anlatımla kişi, istediği biçim ve koşulda ve salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamayacağı, aksi halde bu hakkı kötüye kullanmış sayılacağı kabul edilerek, Anayasa ve yasaların öngördüğü güvenceden yararlanamayacaktır.

    Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların olması zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bu olgu veya emareye dayanılarak, orta düzeydeki başka bir kişinin de böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve şikayet hakkını kullanmasının uygunluğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikayet edilenin kişilik delerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır. Somut olayda; davacı S.S. Sporkent 87 Arsa ve Konut Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu başkanı; davalı ise, aynı kooperatifte bağımsız bölüm sahibidir. Davalının dava dışı eşi ile birlikte site içerisindeki eski yapılarda değişiklik yaptığı, değişiklik yaptığı bir kısım yerleri de satın aldığı ve bu nedenle davacı ile aralarında çekişme oluştuğu anlaşılmaktadır. Davalı, 11.6.2005 ve 12.12.2005 günlü dilekçelerle Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunarak; <...yönetimin imara aykırı yapılar yaptığı, tadilatları engellediği, tadilatlar karşılığında yasa dışı bağış adı altında paralar aldıkları, görevi kötüye kullandıkları...> iddialarını ileri sürmüş; Kaymakamlığa verdiği 13.6.2005 ve 24.3.2006 günlü dilekçelerde de aynı iddialar tekrarlayarak şikayette bulunmuştur. Davacının, davalı ile dava dışı eşi tarafından yapılan değişiklikleri engellediği gerekçesi ile kesinleşen Bodrum 2. Sulh Cezası 2004/994 Esas ve 2005/48 Karar sayılı ceza kararnamesi ile ihkak-ı hak suçundan cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, davacının hakkındaki bu şikayetler nedeniyle iftira ve hakaret edildiği iddiası ile Cumhuriyet Savcılığına yaptığı başvuru üzerine; davalının şikayet hakkını kullandığı belirtilerek takipsizlik kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Soruşturma kapsamında dinlenen tanıklar, davacının kooperatif yönetim kurulu başkanı olarak site içerisindeki değişiklikler nedeniyle bağış adı altında usulsüz para topladığı yönünde beyanda bulunmuştur. Yine Kaymakamlık tarafından hazırlanan inceleme raporu ile imara aykırı yapılar yapıldığı, 3194 Sayılı Yasa'nın 42. maddesi uyarınca para cezası uygulandığı, imara aykırı yapıların eski hale getirilmesi için yönetime süre verildiği belirlenmiştir.

    Şu durumda yerel mahkemece, davalının somut bazı emarelere dayanarak yasal şikayet hakkını kullandığı benimsenerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

    Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16.09.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

    Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


    T.C. YARGITAY
    3.Hukuk Dairesi

    Esas: 2005/10984
    Karar: 2005/12807
    Karar Tarihi: 29.11.2005

    ÖZET: Davalıların kasıtlı ve keyfi davranmadıkları, yasal düzenlemelerin öngördüğü ve amaçlığı biçimde hareket ettikleri, bu yüzden hukuka aykırı davranmadıkları anlaşıldığından, davacının, kasıtlı ve gerçeğe aykırı soruşturma yapılarak kendisine iftira edildiğini belirten iddiasını ispatlayamadığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.

    (4721 S. K. m. 24) (818 S. K. m. 49)

    Dava: Dava dilekçesinde 500.000.000 lira maddi ve 4.500.000.000 lira manevi tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 4.000.000.000 lira manevi tazminatın davalılardan tahsili cihetine gidilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Karar: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünde müdür yardımcısı olarak görev yaptığı sırada, davalılardan Ali'nin müdür vekili, diğer davalı Fikret'in İnşaat Baş Mühendisi sıfatıyla davacı aleyhine soruşturma başlatmaları ve düzenledikleri inceleme raporu sonucunda hakkında görevi ihmal suçundan dava açıldığını, ancak beraat ettiğini, davalıların bu hareketi nedeniyle manevi yönden yıprandığını, başka şehre tayini çıktığını, maddi sıkıntılar çektiğini ve psikiyatri tedavisi gördüğünü belirterek 500.000.000 lira maddi, 4.500.000.000 lira manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir.

    Mahkemece; 4.000.000.000 lira manevi tazminatın davalılardan tahsiline, maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

    Dosya kapsamından davacının müdür yardımcısı olarak görev yaptığı sırada iki ilkokul inşaatı için heyet başkanı olarak görevlendirilmesine rağmen, görev yerine gitmeyerek, geçici kabullerin ertelenmesine neden olmasından dolayı hakkında davalılar tarafından tahkikat yapıldığını, davalı Fikret'in düzenlediği raporda "görev yerinde bulunmadığı, özel işlerini resmi işlere tercih ettiğini, geçerli bir neden olmadan savsayarak geciktirdiği" belirtilmiştir.

    Davacı hakkında görevi ihmal suçundan açılan davada Asliye Ceza Mahkemesince beraatine karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşılmaktadır.

    Borçlar Kanunun 49. maddesi gereğince, kişisel çıkarları halele uğrayan kişi manevi tazminat isteyebilir. Başka bir deyişle manevi tazminat istenebilmesi kişisel hak ve yararların zarar görmesi hallerinde mümkündür. Kişilik hakları, kişinin hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü kapsar ve sağlar. Bu hak, insanın doğumu ile kazanılan ve kişiliğine bağlı bir haktır. Hayat, beden ve ruh tamlığı, vicdan, din, düşünce ve ekonomik çalışma özgürlüğü, şeref, onur ve saygınlığı, ün, isim, resim ve sırları, hep kişisel varlıklardır.

    Davalıların müdür vekili ve İnşaat Baş Mühendisi sıfatıyla görevleri gereği davacının görev yerine gitmemesi ve bu nedenle geçici kabullerin gecikmesine neden olduğundan bahisle soruşturma başlatılıp rapor düzenlemeleri sonucunda davacının kişisel hak ve yararlarına zarar verildiği saptanamamıştır. Soruşturma raporunun esas alınması suretiyle davacı hakkında görevi ihmal suçundan ceza davasının açılması ve davacının bu davadan beraat etmesinde davalıların hukuka aykırı bir hareketleri bulunmamaktadır.

    Davalıların kasıtlı ve keyfi davranmadıkları, yasal düzenlemelerin öngördüğü ve amaçlığı biçimde hareket ettikleri, bu yüzden hukuka aykırı davranmadıkları anlaşıldığından (davacının, kasıtlı ve gerçeğe aykırı soruşturma yapılarak kendisine iftira edildiğini belirten iddiasını ispatlayamadığından) mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

    Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.11.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
    sayın Hakkarili Arzuhalci

    Söz konusu Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararı konusu olan şikayette herhangi bir olgu, emare ve bilgi OLMADIĞI TAKTİRDE İFTİRA SINIRLARI İÇİNE GİRER Mİ ?

    Bu arada yargıtay kararları için ayrıca teşekkür ederim , ilgili yargıtay kararlarının kopyasını kendime alıntı olarak aldım.

  7. #16
    Kayıt Tarihi
    May 2009
    Nerede
    Hakkari
    İletiler
    3.333
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Telefonda Tehdit ve Hakaret

    Sayın ayberk_08,

    Tekrar merhaba,

    Bu soruya bir genelleme yaparak girer ya da girmez demek doğru olmaz. Çünkü hukukta her somut olayın kendine özgü özellikleri olduğundan her olay kendi içerisinde değerlendirilerek karar verilir.

    Bu noktada kişinin amacına bakılmalıdır. Kişi bir başkasına suç isnat etmekle neyi amaçlamaktadır, bu nokta çok önemlidir.

    Bunu örneklemelerle açıklayalım;

    A'nın evde bulunan altınları çalınır. A'nın evine en son olarak temizlikçisi olan B girmiştir. A da karakola giderek bunu yapanın B den başkası olamayağını çünkü olaydan bir gün önce altınların yerinde olduğunu vs. iddia ederek B hakkında şikayetçi olur. Ancak sonuç olarak B hakkında delil yokluğu ya da yetersizliğinden beraat kararı verilir. Burada A nın amacının B ye suç isnat etmek olmadığı açıktır. Bu nedenle iftira ve suç uydurma suçları oluşmayacaktır.

    Bir başka örnek;

    C, komşusu olan D den herhangi bir nedenle nefret etmekte olup kin ve intikam peşindedir. D nin suçlu olmadığını bile bile sırf onun zarar görmesi, kanuni takibata uğraması için karakola giderek evinde fuhuş yaptırdığına dair şikayette bulunur. Burada C kötü niyetlidir ve D nin böyle bir suçu işlemediğini bildiği halde sırf kin, intikam ve garez duyguları ile bu şikayette bulunmuştur. Soruşturma sonunda D hakkında takipsizlik kararı verilir.
    Burada C iftira ve suç uydurma suçlarını işlemiştir.

    Yargıtay'ın olaya bakışı bu şekildedir.

    Saygılar sunarım..

  8. #17
    Kayıt Tarihi
    Jul 2015
    Nerede
    Artvin
    İletiler
    1.233
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Telefonda Tehdit ve Hakaret

    Alıntı Hakkarili Arzuhalci rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Sayın ayberk_08,

    Tekrar merhaba,

    Bu soruya bir genelleme yaparak girer ya da girmez demek doğru olmaz. Çünkü hukukta her somut olayın kendine özgü özellikleri olduğundan her olay kendi içerisinde değerlendirilerek karar verilir.

    Bu noktada kişinin amacına bakılmalıdır. Kişi bir başkasına suç isnat etmekle neyi amaçlamaktadır, bu nokta çok önemlidir.

    Bunu örneklemelerle açıklayalım;

    A'nın evde bulunan altınları çalınır. A'nın evine en son olarak temizlikçisi olan B girmiştir. A da karakola giderek bunu yapanın B den başkası olamayağını çünkü olaydan bir gün önce altınların yerinde olduğunu vs. iddia ederek B hakkında şikayetçi olur. Ancak sonuç olarak B hakkında delil yokluğu ya da yetersizliğinden beraat kararı verilir. Burada A nın amacının B ye suç isnat etmek olmadığı açıktır. Bu nedenle iftira ve suç uydurma suçları oluşmayacaktır.

    Bir başka örnek;

    C, komşusu olan D den herhangi bir nedenle nefret etmekte olup kin ve intikam peşindedir. D nin suçlu olmadığını bile bile sırf onun zarar görmesi, kanuni takibata uğraması için karakola giderek evinde fuhuş yaptırdığına dair şikayette bulunur. Burada C kötü niyetlidir ve D nin böyle bir suçu işlemediğini bildiği halde sırf kin, intikam ve garez duyguları ile bu şikayette bulunmuştur. Soruşturma sonunda D hakkında takipsizlik kararı verilir.
    Burada C iftira ve suç uydurma suçlarını işlemiştir.

    Yargıtay'ın olaya bakışı bu şekildedir.

    Saygılar sunarım..

    Şahsımı tatmin edecek şekilde cevaplar verdiğiniz için tekrardan çok TEŞEKKÜR ediyorum.

    İftira suçunu Yargıtay kararları, beyanlarınızla güzel bir biçimde ifade etmişsiniz.

    En derin saygılarımı sunarım.

+ Konuyu Yanıtla
2 / 2 Sayfa İlkİlk 12

Bu sayfada bulunan kavramlar:

telefonda tehdit edildim

telefonda tehtit ispat edilirse cezasi

asliye ceza mahkemesi telefonda tehdit ve hakaret

Telefonda tehdit etme cezasi

telefonda hakaret ve tehdit

cep telefon mesajiyla tehdit edildim cezasi nedir

tehdid

turk ceza kanunu telefonle tehtit hakaret

telefondan tehdit ediliyorum

telefon da tehdit

tehdit

Forum

Benzer Konular :

  1. Telefonda sözlü hakaret ve tehdit
    Telefonda sözle hakaret ve tehdit edildiğine dair iddia var ama ortada ne bir ses kaydı ne de bir kanıtları var olay gerçekleştiğinde kişi 15...
    Yazan: segases Forum: Bilişim Hukuku
    Yanıt: 4
    Son İleti: 27-07-2014, 00:33:31
  2. Apartman Yöneticisi tarafından Telefonda Hakaret ve Tehdit
    Öncelikle merhabalar.Biraz uzun olacak ama özür dilerim.Ruhsal olarak çok kötü ve sinirli durumdayım. Kaldığım apartmanın yöneticisi açıklamasını...
    Yazan: Okkann Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 29-05-2014, 10:36:51
  3. Telefonda kufur hakaret ve tehdit
    Selamlar, Yaklasik yarim saat once internette gorup begendigim bir araba icin araba sahibini aradim.arabanin modelini soyler soylemez bugun o...
    Yazan: criville Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 17-03-2014, 10:00:12
  4. Telefonda Tehdit ve Hakaret
    Merhaba, Başımdan geçen olayı ana hatlarıyla anlatmak istiyorum. Minübüsteyken tanıdığım biri telefonla aradı ve küfür etmeye başladı, müsahit...
    Yazan: kalemim Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 03-05-2011, 10:50:38
  5. Telefonda küfür tehdit ve hakaret
    Syn Avukat beyler.Şöyle bir Problemin var. bundan 2 ay önce bir ilçedeki halk eğitim merkezinde 5 hafta süren bir bilgisayar kursu verdim. kurs...
    Yazan: erkanbulur Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 7
    Son İleti: 28-08-2007, 14:30:47

İlgili Hukuk terimleri

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.