"Yarın 30. evlilik yıldönümümüz, kutlamak için koyun kesebiliriz." "Niçin?" diye sorar eşi, "Onun suçu değil ki.."
Printable View
"Yarın 30. evlilik yıldönümümüz, kutlamak için koyun kesebiliriz." "Niçin?" diye sorar eşi, "Onun suçu değil ki.."
Koca elinde yeni marka bir prezervatifle dönmüş eve.. Küçük paketi göstermiş karısına..
"Bak.. Olimpik prezervatifler.."
"Ne özelliği var ki bunların" demiş, kadın..,
"Renkleri.. Altın, gümüş ve bronz.. Olimpiyat Madalyaları gibi.."
"Bu gece hangisini takacaksın" demiş kadın..
"Altını tabii" demiş, erkek, gururla..
"Niye gümüşü takmıyorsun" demiş kadın.. "Bunca yıllık hayatımızda bir defa da ikinci gelişini görsem, fena mı olurdu.."
Tekerleme gbi... :)
Üç cadı üç Swatch saate bakıyorlar. Hangi cadı hangi Swatch saate bakıyor?
İngilizcesi :
Three witches watch three Swatch watches. Which witch watch which Swatch watch?
Şimdi ileri derece tercüme cümlesi :
Üç travesti cadı üç Swatch saatin butonuna bakıyorlar. Hangi cadı hangi Swatch saatin butonuna bakıyor?
İngilizce tercümesi:
Three switched witches watch three Swatch watch switches. Which switched witch watch which Swatch watch switch?
Bir Mevlevi, bir Halveti bir de Bektaşi dervişi yol kenarında otururken önlerinden hoş bir
hanım salınarak geçer.
Mevlevi Baba arkasından bakarak:
"Ateş-i aşkınla dil-hûn olan bir zedeyim ben ,
Kaldır nikabını seyreyleyim gül yüzünü ben"
der.
Halvetî Baba altta kalmaz, meşhur beyti patlatır:
"O gül endam bir al şale bürünsün yürüsün.
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün, yürüsün"
der.
Sıra Bektaşiye geldiğinde:
"Ohhhh g... bak"
Refikleri irkilirler:
" E oldu mu Baba Erenler?"
Bekataşi Babası:
"A canlarım, sizin de dedikleriniz, dönüp dolaşıp oraya gelecek ya!"
Hidayet ölünce cennetin kapisinda kuyruga girer.
Hemen önünde bekleyen adam pederdir. Kapida bir melek beklemektedir. Melek pedere sorar:
-Hiç günahin var mi peder ?
-Aziz melek ben rahiptim. Tüm hayatim boyunca hep tanrima dua ettim. Karima ve çocuklarima sadik kaldim. Insanlara ve hayvanlara hep yardim ettim..
Melek :
-Çok iyi, bunlari biliyorduk zaten. Al sana cennetin gümüs anahtari der. Ve sonra
Hidayet'e döner.
-Senin hiç günahin var mi?
Hidayet:
-Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardim. Tanriya dua etmedim etmedim açikçasi, inancim da zayifti ve bir günahim vardi.. Çok sert ve hizli
otobüs kullanirdim..
Melek Hidayet'e döner ve bunu da biliyoruz..
-Çok iyi al sana cennetin altin anahtari..
Peder bu olaya çok sinirlenir:
-Ben hayatimi tanriya adadim siz de gidip bu adami cennette benden üstün tutuyorsunuz, haksizlik degil mi ?!!
Melek gülerek:
- Oglum sen vaaz verirken herkes uyuyordu ama Hidayet otobüs
kullanirken herkes dua ediyordu. Skor farkli yani!
Adam doktora gitmiş,
"Doktor Bey, kalbim çok hızlı atıyor."
Doktor; "Atmaması lazım" demiş.
Bunun üzerine adam koşa koşa eczaneye gidip
"Sizde Atmaması var mı" diye sormuş.
Eczacı: "At maması bizde olmaz, karşıdaki veterinere soracaksınız. "
Bunun üzerine adam veterinerden 5 kutu At maması alıp beş ay
kullanmış. Sonuç süper. Beş ay sonra şikayeti yeniden başlamış.
Veterinere gidip At maması istemiş.
Veteriner: "Maalesef bizde kalmadı" demiş.
Bunun üzerine adam panik halinde doktora giderek
"Doktor Bey, at maması bitmiş" diye yakınmış.
Doktor cevap vermiş:
"Bitmemesi lazım"..
Dallas'daki NASA uzay ussunde, us komutani William White, George ve
Bob adindaki astronotlari yanina cagirip, ertesi gun cikacaklari Mars
yolculugu hakkinda son talimatlari verir ve bu zor yolculugun oncesinde
uyumak uzere evlerine gitmelerini soyler. Her iki astronot da,talimata
uyup evlerine giderler. George tam uyumak zereyken telefon gelir. Arayan
Bob'dur.
- "Alo, George. Ben Bob. Uyudun mu?"
- "Henuz degil."
- "Ben cok heyecanliyim. Uyku tutmadi. Sana da uyarsa, benimle birlikte icmeye ne dersin? Uzun sure icki icemiyecegiz..."
- "Ok." Bir saat sonra George ve Bob bulusurlar, bir bara girip icki Soylerler. Barmen tam ickiyi verirken ikisine de dikkatlice bakar.
- "Hey men. Sizi tanidim. Yarin Mars'a gidecek astronotlarsiniz. Size icki verdigim ortaya cikarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben. Kusura bakmayin."
George ve Bob barmenle tartismalarina ragmen o barda icki icemezler. Baska barlarda sanslarini denerler; ama TV programlarini surekli izleyen barmenler onlari her seferinde tanirlar ve icki vermeyi reddederler. Marketlerde kapalidir.
Tam eve donmeye karar verdiklerinde Bob'un aklina bir fikir gelir.
- "Yahu George, bizim uzay roketine koyduklari yakitin kokusunu hatirliyor musun. Ayni viski gibiydi. Istiyorsan ondan icelim."
Birlikte uzay ussune girerler. Kontrol etmek bahanesiyle yakit tankinin yanina gelirler. Kimse suphelenmez.
George ve Bob yakit tankindan aldiklari yakittan birer kadeh icerler; sonra da evlerine giderler.
George tam uyumak uzereyken telefon calar. Arayan yine Bob'dur.
- "Alo George. Yine ben. Rahatsiz ettim ama kusura bakma. Sana bir sey sormak istiyorum. Karnin agriyor mu?"
- "Evet Bob. Hem de cok."
- "Peki. O zaman sakin osurayim deme. Ben seni TOKYO'dan ariyorum."
Başbakan Erdoğan, dış destek aramakiçin İngiltere'yeziyarete gitmiş.Ziyaretisırasında Kraliçe tarafından çay içmeye davetedilen Erdoğan, Kraliçeye kendi liderlik felsefesinin ne olduğunu sormuş.
Kraliçe de çevremi akıllı insanlarla doldurmak cevabınıvermiş.
Erdoğan bunun üzerine kraliçeye çevresindeki insanların akıllı olup olmadıklarını nasıl ayırt ettiğini sormuş.
Kraliçe, onlara doğru soruları sorarak ayırt ediyorum diye yanıtlamış ve izin verin göstereyim demiş.
Kraliçe hemen Tony Blair'i aramış ve Sayın Başbakan, lütfen bu soruya cevap verin:
Annenizin bir çocuğu var, babanızın bir çocuğu var ve bu çocuk sizin ne kız ne de erkek kardeşiniz.Kimdir bu? diye sormuş.
Tony Blair: Bu benim majesteleri diye yanıtlamış.
Kraliçe:Doğru.Teşekkürler,iyi çalışmalar Blair demiş ve Erdoğan'a dönerek:
Gördünüz mü Sayın Erdoğan?
Evet majesteleri, çok teşekkür ederim, bu metodunuzu kesinlikle kullanacağım diyerek oradan ayrılmış.
Yurda dönüşünde hemen Unakıtan'ı yanına çağıran Erdoğan, Kemal abi sana soracağım bir soruyu cevaplamanı istiyorum demiş.
Unakıtan Tabii efendim, nedir?
Erdoğan:
Annenin bir çocuğu var, babanın bir çocuğu var, ve bu çocuk senin ne kız ne de erkek kardeşin. Kimdir bu?
Unakıtan sağa bakmış sola bakmış düşünmüş taşınmış ve en sonunda:
Efendim bunu biraz düşünüp sonra size cevap versem?? demiş.
Erdoğan kabul etmiş ve Unakıtan oradan ayrılmış, vakit kaybetmeden Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırmış, saatlerce bu soru üzerinde düşünmüşler, ama kimse bir cevap bulamamışlar. En sonunda kemal Unakıtan Kemal Derviş'i aramış ve durumu açıkladıktan sonra:
Annenizin bir çocuğu var, babanızın bir çocuğu var, ve bu çocuk sizin ne kız ne de erkek kardeşiniz. Kimdir bu?
Derviş:Bunda bilemeyecek ne var, tabii ki benim! diye yanıtlamış.
Cevabı alan Unakıtan hemen Tayyip'i arayarak:
Cevabı buldum efendim, kim olduğunu biliyorum, Sayın Kemal Derviş demiş.
Tayyip büyük bir hayal kırıklığıyla cevap vermiş:
Yanlış cevap Kemal Abi Doğru cevap Tony Blair idi.
Argo sözler ve deyimler de sonunda modaya uydu! #8216;Argo yaratıcılıktır#8217; adı altında internette dolaşan e-maillerdeki modaya uyarlanmış sözler, herkesi güldürüyor.
Deyim ve atasözleri ünlü markalara uyarlanarak değiştirilirken, ortaya #8216;Gucci#8217;den babam çıksa giyerim#8217;, #8216;Puma balçıkla sıvanmaz#8217; gibi yeni ifadeler çıktı. İşte bu yeni trende gülümseten birkaç örnek...
Geçti Mango indirimi sür Porsche#8217;yi Converse#8217;e.
Hacı hacıyı Mekke#8217;de, tikky tikk#8217;yi caddede bulur.
Caddenin düşkünü, Barbour giyer kış günü.
Solaryum girmeyen eve doktor girer.
Ameleyi solaryuma sokmuşlar yine de amele yanığı demiş.
Acele giden oha falan olur yane.
Ne insan gördüm üstünde Tommy#8217;si (Hilfiger) yoktu, ne Tommy#8217;ler gördüm içinde insan yoktu.
Her başarılı tikky#8217;nin arkasında oha falan olan zengin bir baba vardır.
Puma balçıkla sıvanmaz.
Tikky#8217;yi Rockistanbul#8217;a koymuşlar yine de clubber#8217;ım demiş.
Kal geliyorum demez.
Gucci#8217;den babam çıksa giyerim.
Bir Armani#8217;nin nesi var, iki Armani#8217;nin çok strong bi presence#8217;i (duruşu, görünüşü) var.
Polo#8217;suz kaldığınızda bilin ki tek çare yine sizin Tommy#8217;nizdir.
İşte yeni argo sözlük
Baboli: Bir nevi hitap şekli
Ortamcı: Ortamları seven şahıs
Okazyon: Seçenek
İntiharlardayım: Sıkıntıdan patlama
Fenalardayım: Kötü ruh hali
Reis: Her şeyi bilen ve yapabilen ağabey
Caddeci teen#8217;ler: Bağdat Caddesi#8217;nin son jenerasyonuna verilen ad
Ak: Akmerkez
Kaşmer: Kaşar
Güccüklenme: Bir şeyi isteme arzusunun başlangıcında oluşan durum
Sardırma: Sitem etme
Fasülye: Kız
Zühtü (Etiler yöresinden): Meme
Ahmet (Etiler yöresinden): Kalça
Şeftali (Bağdat Caddesi yöresinden): Çirkin kız
Patladım: Başarısız oldum
Barzo: Kıro
El freni: Fermuar
Bu arada bir hatırlatma yapayım aslında ARGO XENA NIN ATININ ADIDIR VE ÖLÜMSÜZDÜR... ona göre...
Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle
suçlanıyordu..Futbolcu yakalanmıştı...
Ama karısının cesedi ortada yoktu..
Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi..
Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu..
Kucak dolusu parayla
tuttuğu avukatı juriyi ikna etmeye uğraşıyordu:
"Sayın juri, muvekkilimin suçsuz olduğuna
yürekten inanıyorum..
Buna az sonra sizler de inanacaksınız.. Neden mi?
Bakın, şimdi 1'den 10'a kadar sayacağım ve
müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karısı bu kapıdan içeri girecek..
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10..."
Bütün jüri kapıya döndü... Kimse girmedi içeri..
Avukat bir savunma dehasıydı; öldürücü hamlesini yaptı..
"Bakın, siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz..
Çünkü hepiniz içeri girecek diye kapıya
baktınız.. İşte kararı buna göre vermenizi talep ediyorum.."
Jüri, ünlü futbolcuyu suçlu bulduğunu bildirdi
ve dava bu sekilde sonuçlandı..
Mahkeme çıkışında avukat, bayan jüri başkanına
yaklaştı:
"10'a kadar saydığımda siz de diğer üyeler
gibi kapıya bakmıştınız..
Neden böyle bir karara imza attınız?"
"Doğru" dedi jüri başkanı;
"Ben de kapıya baktım, ama müvekkiliniz kapıya
bakmıyordu!.."
:)