Bir özeleştiri; biz avukatlar, sorunlarımızı neden çözemiyoruz?
Mesleğimizin ülkemizdeki gelişimi ve kurumlaşması ne yazık ki uzun geçmişi ile kıyaslanamayacak düzeydedir. İçinde bulunduğumuz durum bugün pek çok ülkeden oldukça geri. Yaşadığımız sorunları, bunların nedenlerini, nasıl çözümlenebileceğini çok yazdık ve konuştuk ancak çözemedik. Sorunları ve çözümlerini biliyoruz fakat çözemiyoruz.
Avukat olarak müvekkillerimizin sorunlarını çözebiliyoruz, siyasette etkin olanlarımız eliyle toplumsal sorunların çözümüne katkı koyuyoruz, mesleğimizin sorunlarını ise çözemedik, çözemiyoruz.
Neden?
Belki de soruyu farklı sorabiliriz; avukatlar sorunlarının çözümünü istiyorlar mı ya da isteseler böyle davranırlar mı?
Bu yazımda işte bu konunun, neden çözemediğimizin üzerinde durmak istiyorum, sorunları ve çözüm önerilerimi tekrarlamayacağım. (Sorunlara ve çözümlerine ilişkin görüşlerime geniş olarak www.gurselertufan.av.tr adresinden ulaşabilir.)
- MÜVEKKİL, YAZIHANE VE ADLİYE ÜÇGENİNE HAPSOLDUK.
“Avukatlık Bürosu” ya da “Avukatlık Ortaklığı” çalışma şeklini yaygınlaştıramadığımız ve genelde yalnız çalıştığımız için bu üçgenin içinden kolay çıkamıyor, ne kadar şikâyet etsek mesleki sorunlarımızın çözümüne katkı koyamıyoruz. Barolarımızın üye sayısı artsa da meslek örgütümüzle ilgilenip çalışmalara katılanımızın sayısı pek artmıyor. Sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerdeki etkinliğimiz de aynı oranda.
Oysa hem mesleğimize hem de içinde yaşadığımız topluma karşı sorumluluklarımız var. Çözümü istemek, gerçekleşmesi için katkı koymak ve emek vermek zorundayız.
- MESLEK ÖRGÜTÜMÜZÜ ALTINDA TOPLANILACAK BİR ÇATI OLARAK BENİMSEYEMEDİK.
Hapis olduğumuz üçgenin içinde örgütlülüğü pek benimseyemedik, yasal zorunluluklar dışında meslek örgütümüzle ilişkiye istekli olmadık. Genel yaklaşımımız; “Baro bana ne veriyor ki?” oldu. Bu anlayış baro yönetimlerini sorunları önemseyen ve katkı koymaya çalışan sınırlı sayıdaki meslektaşımıza bıraktı. Biz de onlara “barocu” dedik.
- MESLEKİ SAYGINLIĞIMIZIN KİŞİSEL SAYGINLIĞIMIZA BAĞLI OLDUĞUNA ÖZEN GÖSTERMİYORUZ.
Başkalarından bekleyebileceğimiz saygı nın kendimize duyduğumuz saygıdan fazla olamayacağı gerçeği karşısında, mesleğimize ne kadar çok saygılı davranırsak toplumdan o kadar saygı göreceğimizi unutuyoruz.
Belki de çok az bedel ödeyerek, sadece herhangi bir hukuk fakültesini bitirerek kolayca elde ettiğimiz için mesleğimizin değerini bilmiyoruz.
Cüppemizin yakasının temizliğinden, kıyafetimize, büromuzun düzeninden tüm ilişki ve davranışlarımıza kadar genel özelliğimiz bu değeri bilmediğimizi gösteriyor. Adliye çalışanları ile meslektaşlarımızla, müvekkillerimizle ve karşı tarafla ilişkilerimizin ortalaması da hep bu genellemeyi doğruluyor. Bunun bir başka kanıtı da uğradığımız saldırılardır. Türkiye Barolar Birliği rakamlarına göre yılda ortalama 20 kadar yaralama ya da ölümle sonuçlanan saldırıya uğruyoruz. (http://www.barobirlik.org.tr/calisma...aldirilar.aspx) Dünyada benzeri olmayan sayıdaki bu saldırıları gerçekleştirenler ise genelde ya müvekkillerimiz ya da üstlendiğimiz işin karşı tarafı. Yani kendi müvekkillerimiz de onların hasımları da bizleri kolayca saldırılabilecek konumda görüp saygı duymuyorlar.
- ŞİKAYET ETTİĞİMİZ OLUMSUZLUKLARA UYUM SAĞLADIĞIMIZ İÇİN İYİLEŞTİRİLMELERİNDEN KORKUYORUZ.
Örneğin; “zorunlu müdafilik” gibi mesleğimizin en önemli güç kaynağını “cmk avukatı” gibi bize özgü bir kavrama indirgeyip sınırladık şimdi de bu sınırlar içinde maddi koşullarımızın iyileştirilmesini istiyoruz. (“cmk avukatı” için bkz. http://www.istanbulbarosu.org.tr/Det...atID=1&ID=4840) Sorunu “müdafi tayini” boyutu ile değerlendirerek çözümünü de bu kapsamda düşünmek istemiyoruz.
Örneğin; Avukatlık Yasası’na, Avukatlık Yasası Yönetmeliği’ne, Meslek Kuralları’na Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne aykırı ücret sözleşmelerini büyük gayret ve tavizlerle bankalar, telefon şirketleri gibi kurumlarla imzalıyor, devamı için de özveri ile çalışıyoruz. Sonra da bu sözleşmelerin tarafı olanımız, olmayanımız ve meslek örgütlerimiz hep birlikte koşullarının kötülüğünden yakınıyor ancak düzeltilmesi için hiçbir şey yapmıyor, yönetmelik değişikliğini dahi uygulamıyoruz. Belki de işimize gelmiyor.
Örneğin; Avukatlık Yasası’nda “avukatlıkla birleşebilen işler” arasında sayılan “bir avukat yazıhanesinde ücret karşılığında avukatlık” hizmetini “ücretli avukat”, “işçi avukat” gibi tanımlamalarla yasa ile bağdaşmayan bir uygulama ve emek sömürüsü olarak sürdürüyoruz. Düzeltilmesini isterken üzerinde durduğumuz ise sadece maddi koşullar, bu tür avukatlık hizmetinin yasa içinde ayrıca tanımlanmasını istemiyor, bu yoldaki önerilere karşı çıkıyor hatta davalar açıyoruz.
- TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ 30. GENEL KURUL’DAN BU YANA MESLEKİ SORUNLARI ÇÖZMEDE HANGİ ÇALIŞMALARI YAPIYOR BİLMİYORUZ.
Mesleğe girişin düzenlenmesinden Meslek Kuralları’nın yenilenmesine, “müdafi
tayini” sorunlarından meslek içi eğitime, mesleki sorumluluk sigortasından
Reklam Yasağı Yönetmeliği’nin yenilenmesine, sürekli avukatlık hizmetlerinde
uygulanacak esasları belirleyen Avukatlık Yasası Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasından, avukatlık mesleğine yönelik akademik çalışmaların desteklenmesine, Çevre Hukuku Komisyonu’nun etkiliğinin yeniden sağlanmasından “ücretli avukat” sorununa kadar, herhangi bir yasal düzenleme gerektirmeden çözülebilecek sorunlarımız için son dönemde neler yapılıyor bilmiyoruz. Bildiğimiz, sorunlarımızın her gün nicel ve nitel boyutları ile ağırlaştığı.
Evet, “BİZ AVUKATLAR, SORUNLARIMIZI NEDEN ÇÖZEMİYORUZ?” sorusuna yanıtlarım bunlar.
Bütün sorunların çözümü, yaşadıklarımızın yarattığı olanaksızlıkları olanak görmekten vazgeçip, çağdaş bir avukatlık mesleğini hedefleyerek çözümü istememize ve kendimizi de bu nitelikteki avukatlığı icra edebilecek şekilde yenilememize bağlıdır.7.3.2010
Cevap: Bir özeleştiri; biz avukatlar, sorunlarımızı neden çözemiyoruz?
Sayın üstadım Av.Güneş Gürseler, tesbitleriniz son derece yerinde ve açıkçası hepsi için ayrı ayrı saatlerce konuşulur. Mesleğin değerini korumak ve yüceltmek sadece yine o meslek erbabının elindedir.
İnsanların dünya ve siyaset görüşleri farklı olabilir. Ancak konu meslek olunca, tek yumruk olunması gerekirken, baroların kendi imkanları ile birşeyler yapmaya çalışması, TBB.'nde bu konulara yeterince zaman ayırılmaması çözümü zorlaştırıyor.
Barocu olmak istemeyen meslektaşlar, belki de bilabedel çalışmanın kendilerine yararı olmayacağını düşünüyorlar. Kendi arasında hiç değilse meslek için birleşemeyen bizler BARO'LARIN etkisizliğine de neden olduğumuzu bilmeliyiz.
Sözde birçok yetkisi ve görevi olan barolar maalesef icraat kısmında kaale dahi alınmıyor. Birçok baro, adliyelerde duruşmaların aynı saate verilmemesi konusunda yüzlerce ricada bulunmasına rağmen bu dileklerden çok azının kabul edilip, uygulanması durumun vehametini ortaya koyuyor.
CMK açısından ise özellikle yeni başlayan meslektaşlar için güzel bir kaynak olarak görünse de baroların tavsiye niteliğindeki ücret tariflerinin çok altındaki CMK ücretleri, mesleği ucuzlaştırıyor, ihtiyacı olmayan kişiler dahi "devlet versin avukatı" diyerek, hem mesleği hem de devleti yük altına sokuyor. Farkındaysanız ceza avukatlığı sırf CMK uygulaması nedeniyle neredeyse bitmek üzere.
Avukatlık malpraktis sigortası uygulaması tüm itirazlarımıza rağmen başladı. Ama hukuki yardım (avukatlık) sigortası nedense bir türlü konuşulmuyor. Nasılsa avukatlarda para var, biz onların hatalarına karşı müvekkillerini koruyalım demeden önce, avukatlık sigortası çıkarılsa, dileyen insanların yıllık sigorta pirimini ödeyerek, karşılaşabilecekleri hukuki ihtilaflarda kendi bulacakları avukattan hukuki yardım alabilmelerini sağlamak ne bir avukatlık mucizesi ne de bir sigortacılık mucizesi.
Reklam yasağı yönetmeliği de malesef yetersiz olduğu gibi çağdışı. Yönetmelik hazırlanırken en fazla 2-3 kişinin görüşü alınmış, güncel mukayeseli hukuk dahi gözardı edilmiştir (hatta yanlış değerlendirilmiştir). Özellikle "internet ve avukatlar" konusundaki yönetmelik düzenlemesi çağdışı olup, internet hakkında bilgisi son derece kısıtlı kişilerce hazırlanmış, reklam ve tanıtım arasında en ufak fark kalmamıştır. Şu anda bile google reklamlarında boy gösteren avukatlara herhangi bir bilgilendirme dahi yapılmamakta, farkında olsun olmasın birçok meslektaş yönetmeliği ihlal etmektedir. De facto durum yaratan bu meslektaşlar ya uyarılmalı, yada bu konularda yeni düzenleme getirilmesi zorunluluktur. Bir an için düşünelim; Ya meslektaş kendi mevzuatını bilmiyor, ya da herşeyi göze almış ne olursa olsun para kazanmam lazım görüşünde...
Ancak ne olursa olsun, tüm bu irili ufaklı meslek sorunlarının önce barolar sonra da Türkiye Barolar Birliği çatısı altında tek yumruk olunarak çözüleceğine inancım ise tam. Çünkü artık teknoloji daha hızlı düşünmemize, daha hızlı hareket etmemize yardımcı oluyor. Empati yapmaktan ise asla korkmayalım.
Saygılarımla.
Cevap: Bir özeleştiri; biz avukatlar, sorunlarımızı neden çözemiyoruz?
Sayın Pazarbaşı,
Değerli Meslektaşım,
Yanıtınız için teşekkürler.
Yaklaşık yetmişbin avukatın, hepimizin mesleğimize borçlu olduğumuzu düşünerek davranmamız gerektiğine inanıyorum.
Selam ve saygılar.
Av. Güneş Gürseler
Cevap: Bir özeleştiri; biz avukatlar, sorunlarımızı neden çözemiyoruz?
Değerli Üstadlarımızdan Sayın Gürseler' i sitemizde görmekten çok mutlu olduğum gibi, son derece yerinde tespitler içeren yazısından dolayı da kutluyorum.
Hiç bir şey almadan vermek biz insanların bir hasleti pek değildir. Ama hiç bir şey vermediği halde çok şey almayı istemek bize özgüdür.
Tarihinde ilk kez Baro Dergisini çıkarrttığımızda, daha içeriğine bile bakmadan derginin boyutu eleştirilmişti. O an benim yıkıldığım anlardan birisiydi.
Memleket sıcak, Belediye de yeterince ilaçlama yapmıyor, sivrisinekler canımıza okuyor. Bir meslektaşım Baro odasında yönetim ne işe yarar diye yakındığında baro katibimizi en yakın bakkala yollayıp bir sineklik aldırmış ve bunu kullanın demiştim.
Kendisini Baro Başkanlığı seçiminde desteklemediğim için icra takibine konu ettiğim avukatlık ücretime tehiri icra kararı alınmıştı. Üzülmüştüm.
Baro Yöneticisi olarak AAÜT altında kalan sözleşmeye imza atmayı reddedip konuyu Yönetime taşıdığım halde içimizden bir üyenin bu sözleşmeyi imzalaması, bir diğerinin de talip olması olacak iş değildi,oldu.
Umudum, direncim kırıldı mı? Hayır.
Ancak, meslektaşlarımdan yana beklentilerimde biraz hayal kırıklığı da yaşamıyor değilim.
Hapimize kolay gelsin.