-
Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Amacım; özellikle kanser tadavisinde kullanılabilecek bir halk ilacı olan sarı kantaron yağı (HTT) hakkında, yaşanmışları, yaşadıklarımı ve ilacını yapacağımız otla ilgili çeşitli kaynaklardaki bilgileri bir araya getirerek, bazılarının kullandığı halde, başka ne işe yaradığını bilemeyenlere fikir verebilmek, bana göre "paha biçilmez" nitelikteki ilacın yapımı hakkında da bilgi vererek; isteyenlerin yapmasını sağlamak.
Bu konuyu açan ve anlatacakları olan sakar; ne kendisi, ne de hiçbir akrabası aktar veya aktarlara ot satan değildir.
İşin ciddiyeti hakkında bir fikir verebilmek için, aşağıya, kullanacağımız otun tıbbi özelliklerinin açıklandığı İngilizce bir metin ekliyorum.Umarım, biri; bu metni Türkçe'ye tercüme ederek ekleme yapar.
Ekleyeceğim metni aldığım site; yazdırma ve kopyalamaya izin vermemektedir.Aktardığım metin harf harf deftere, sonra da bilgisayarda yazılarak dosya haline getirilmiştir.Birkaç harf hatası olabilir.
İnternette (hypericum triquetrifolium turra) diyerek arama yaptığınızda, maltawildplants sitesine girerek yazının aslını, başka bilgileri ve ayrıca toplayacağımız otun fotoğraflarını görebilirsiniz.
İlgili sitenin ot ile ilgili dediklerine "referans" verdiğine de dikkât ediniz.
Okuduğunuz metinde geçen "Antiproliferative" ifadesine ve açıklamasına bilhassa dikkatinizi çekerim.Bu metinde anlatıldığı kadarıyla bile "mükemmel" olan ot hakkında, yine de eksik bilgi olduğunu ve bunun da ne olduğunu, ileride ekleyeceğimi de belirtirim.İşte, otun tibbî özelliklerinin anlatıldığı metin:
---------------
MEDİCİNAL PROPERTİES
The fact that the plant has hypericin, it gives it a wide range of medicinal properties, but the most important are the antiviral and antimicrobial properties amongst others. A full list research and studies (mostly medical and pharmacological) about the related species H. Perfaratum can be followed in the link section below.Despite interesting, such content is too vast to place on this plant profile on H.crispum. A table of the medicinal properties of hypericin and other main constituents of the plant are tabled below.
Antianemic :Pertaining to factors or substances that prevent or correct
anaemic conditions.
Antibacterial :A substance that destroys bacteria or suppresses their growth
or reproduction.
Antidepressant :inhibitors
Antiherpetic :Used against Herpes disease.
AntiHİV :Agents used to treat aids and/or stop the spread of the HIV
infection.These do not include drugs used to tread symptoms
or opportunistic infection associated with aids
Anti-inflammatory:An agent which counteracts or suppresses inflammation.
Antiproliferative:Counteracting a process of proliferation (=the reproduction
or multiplication of similar forms, especially of cells morbid
cysts)
Capillariforticant:Used to strengthen (fortifies) the blood capilleries
Hepatoprotective:Protects the liver
Sedative : A medication with tranquilising properties.Most sedatives
(tranquillisers) can also promete sleep.
Hypericin and pseudohypericin exhibit anti-HIV activity. Intense phototoxicities limit the use of injectable drug; studies stil going on in Israel.Specific medical/pharmalogical properties are given in the study/research abstracts below.Hypericum triquetrifolium Extract exhibits Anti-inflammatory activity in the rat.
-------------
mwp sitesinde gezinirken; bu ot hakkında, VİTİLİGO hastalığıyla ilgili cümleyi de atlamayın.
Devamı var...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız.
Yaklaşık yirmi yıl kadar önce; "Ali dayı" dediğimiz bir balıkçı arkadaşla deniz kenarındaki "balıkçı damı"nda konuşurken şöyle dedi:"Hocam, ilaç denizinde yaşıyoruz ama; birçok hastalığı da çekmeye devam ediyoruz.Şu gördüğün -Tavşan gölgeliği denen otu göstererek- ot şekerin, şeker yarası dahil bütün yaraların, üstelik yanığın birebir ilacıdır.Tarifini vereyim, hazırla.Hazırlanması uzun sürdüğü için evinde hazır bulunsun" der ve tarifi anlatır.Hatta ikna olmam için şöyle bir olayı da anlatır:"Birgün buraya taze balık almak için İzmir'in bir sahil ilçesinin savcısı geldi.Misafir olarak gelmişler.Sohbetimiz sırasında "eşinin şeker hastası" olduğundan bahsetti.Mevsiminde olduğu için, ben de ona "Savcım şu otlardan topla, eşiniz çayını içsin.Şekeri normale gelecek.5-6 ay kullanırsa, tamamen şekerden kurtulacak" der.Savcı otu toplar ve gider.Ertesi yıl aynı savcı yine gelir, elinde bir paketle:"Ali dayı, sağol.Bu hediyeyi hanım gönderdi, selamı var." Gelen, bir takım elbiselik kumaştır.
Ali dayı bunları anlattı ya; içimden inanmak gelmedi.Tıbbın yapamadığı şeker tedavisi, şeker yarası ve yanık ilâcı..."He" dedim geçtim.
Ta ki; 31 Ağustos 2009 yılına kadar...
Bu hikâye böyle başladı.Devamı var...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız.
31 Ağustos 2009 da benim külüstürü tamir için sanayi çarşısındayım.Beklerken, başka biri geldi.Sohbet ediyoruz.Söz nereden geldi bilmiyorum, adam dedi ki; "Bende prostat vardı.Bir arkadaş ottan ilaç tavsiye etti.İster yağından bir çay kaşığı, istersen bir çay bardağı çayından iç demişti.Şu anda 64 yaşındayım ve bendeki prostat 15 yaşındaki çocuk kadar.Doktorlara desen, adamı döverler.Kardeşim Almanya'da, geçenlerde "idrar yoları iltihabı sebebiyle" gittiği doktor ona demiş ki;"bol bol cennet elması ye." Aynı ilacı eşim de kullandı.İçinde ne kadar pislik varsa attı.Biraderimin ise; dizi ile kasık arası, iç bölgesindeki tedavi edilemeyen kaşıntısı bu ilaçla geçti.Baldızın yüzündeki "temre" de bu yağla geçti.Sürdüğü yer gençleşip, dirileşince; yüzünün her tarafına sürdü ve şu anda 34 yaşında olmasına rağmen, genç kız cildi vardır, haberin olsun." Bu anlatma işinden az sonra, başka biri daha geldi.İlk gelen "bu, bana ilacı tarif eden arkadaş" deyince; söz ikinci adamın oldu.
Söz ilaçtan devam ettiği için, ikinci gelen anlatmaya başladı:
"Kanser oldum.Tavsiye edilen ilacı içerek kurtuldum.Yanımdaki adam öleli dört yıl oldu.Kanserden ölmemem üzerine; doktorlar birkaç ayda bir, beni çağırıp muayene etmeye başladılar.Bu, birçok defa tekrar etti.Niye beni çağırdıklarını söylemedikleri gibi, ben de sormadım.İki üç gün sonra, yine gideceğim.Bu geliş-gidişler sırasında; benim yattığım odadan birini çıkardıklarını gördüm.Refakatçilerden birine sordum ve adamın kanser olduğunu, birkaç ay ömrü kaldığını öğrenince, o ilacı tavsiye ettim.Hastahaneden 41 kilo olarak çıkan bu adam; şu anda, 74 kilo olarak yaşamakta, falan köydedir, adı da şudur.Görüşmelerimiz devam ediyor.Size de öğreteyim, kullanın, kanser olmayın, kanserseniz de kurtulun." der ve tarifi verir.Tarifi verirken de "Nerede oturduğumu, tavşan gölgeliği otunu tanıyıp tanımadığımı sorar, "evet" cevabını alınca; bizim orada "kızılcık derler" dedi ve yapılışını verdi.Haydaaa ... yaklaşık yirmi yıl önce Ali dayının verdiği tarif.Ama, adamın dediği hastalıkla, Ali dayınınkiler uymadı.Bir tamir sırasında "Kanser ve prostat" ilacı öğrenmiş oldum.Tarif aynı olunca bu sefer inandım ve 6 Eylülde ilacı olgunlaşması için güneşin altına bıraktım.
Bu arada da o ottan toplayıp, günde bir su bardağı çayını içmeye başladım.
İnternette "Tavşan gölgeliği" diye aradım, yok."kızılcık" diye aradım, başka bir bitki çıktı.Eeee, ben bu otun adını nasıl bulmalıyım derken; "kuzuların kulağını yara ettiğini" bildiğimden, bu sefer "kuzu kulak yara" diye aradım.Karşıma "Sarı kantaron" diye bilinen ve çok kullanılan ot çıktı.Ama aradığım değil.Sarı kantaronun adının da "Hypericum perfaratum L." olduğunu da öğrenmiş oldum.Bu otun da "kuzuların kulağında yara" yaptığını...
Sarı kantaronu bu sefer latince adından aradım ve:A.Ü.Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Kürsüsü Prof.Dr. M.Şahin Akman imzalı "Birkaç yerli hyprcium türünün antibateryel etkileri üzerine araştırma" raporunu buldum.(Aynı isimle bulabilirsiniz)
Bu araştırmanın konusu:Van Başkale,Isparta Keçiborlu ve Ankara'nın üç ilçesinden "hayvanların kulağını yara ediyor, niye?" diye gönderilen H.perfaratum, H.cryspum ve H.scarbum ismindeki otlar...
H.perfaratum'u biliyoruz artık.Bizim "tavşan gölgeliği" de yara yaptığına göre, acaba bunların içinde mi?
H.cryspum olarak aradım ve öteki adının Hypericum triquetrifolium turra olduğunu öğrenince, yeni bulduğum adıyla aradım.Aaaaa maltawildplants sitesinde, bizim "tavşan gölgeliği" dediğimiz otun da fotoğrafları!...Bu iyi oldu.
Bu arada, sözünü ettiğim raporda, bu otlarla ilgli yapılan taramalara dayanarak bazı dipnotların verildiğini gördüm.Üçü de yara yapan bu otlarla ilgili olarak:
Jaretzky, R. und Geith, J.K. "...iç ifraz kifayetsizliklerinde kullanıldığı..." demiş.Ne zaman 1944 de!...
Müthiş bir bilgi.Sonradan olma şeker hastalığının sebebi ne? " İnsülin salgısının yetmezliği" Bu durumda; Ali dayının dediği doğru olacak gibi.
Bir başka dip notta:
Winkelmann, W. yazdığı 1951 tarihli kitabında, bu otlarla ilgili şunu yazmakta."...beyin,kalp, akciğer konjeksiyonlarında(şişkinlik), sancı,sidik kesesi tenesmusunda(iltihaplı durumda ağrılı işeme), rahim yanması, vagina iltihabı, kuyruksokumu ağrısında kullanılmıştır.Halk ilacı olarak içerden idrar sökücü,antelmentik, adetkolaylaştırıcı,gastritis'de,karaciğer rahatsızlıklarında,kronik bronşitte, giht ve romatizmada denenmiş, haricen bilhassa yara tedavisinde tavsiye edilmiştir."
Müthiş!...Ali dayının "yarada..." dediği doğru çıkıyor...
----
Aralık 2009 un ortaları...Birader eşiyle bizi ziyarete gelirler.Yemekte sohbet ederken, birader;"kayınpederinin şeker sebebiyle bir bacağının kesildiğini, öbür bacağının da durumunun iyi olmadığını" anlatır.Ben de; Ali dayının dediği, 31 Ağustosta başka birinin de dediği ilacı olması için yaptığımı, gereken sürenin henüz geçmediğini, ilacın üç ayı ancak geçebildiğini, isterseniz verebileceğimi, deneyebileceklerini" söylerim.Alır ve giderler.Gezmelerini bitirip döndüklerinde, ilaç kullanılmaya başlanır.Günde bir çay bardağı çayı, ya da bir çay kaşığı yağı ve iki defa sürmek şeklinde kullanırlar.11 Ocak 2010 da, biraderin eşi eşime telefon eder "Abla, bir lira büyüklüğündeki yara kapandı.Şekeri müthiş dengeye geldi.İlk sürme işini akşam yapmıştık.İkincisi için sabahleyin yaraya baktığımızda yarada değişiklik olduğunu gördük.O kadar hızlı iyileştiriyor ki; gözle takip edilebilir...Sağolun, varolun filân..." Yaranın iyileşmesi onbeş gün bile sürmemiştir.
Bu ne demek? Doku yenileme gücü müthiş.Alman "iç salgı bezi yetersizliklerinde" derken, Ali dayı "uzun süre kullanırsa, şekerden tamamen kurtulur, yanığın çaresidir" derken ikisinde de haklı demek.Biz içmeye devam etmesini söyledik.
Bu; bana "mucize gibi" gelmişti.Ertesi günü Eczacıbaşı İlaç'a mesaj gönderdim:"Böyle, böyle.Numune göndereyim, önce deneyin, sonra dinleyin." diye."Ne diyorsunuz?" bile demediler.Aynı şey daha sonra "Bilim İlaç"ta da oldu...
İnsanlar belli bir yüzdeyi aşan yanıklarda; yaranın iyileşmesine kadar geçen sürede iltihaplandığı, su kaybını önleyemedikleri için ölüyor olmalı.Ali dayının "insanı olduğu gibi kaynar suya atacaklar, yine de kurtulur" demesi doğru galiba...Eğer öyle ise; yazık değil mi "İstanbul'da yanıktan ölen" kıza...
İnternette araştırmalarım devam ederken,galiba E.Ü.Eczacılık Fakültesinin bir araştırmasını buldum:"H. perfaratum L (Sarı kantaron) ile Hypercium triquetrifolium turra(Tavşan gölgeliği, kızılcık otu)nun sahip olduğu kimyasalların aynı olduğu, birbirlerine göre, miktar olarak farklılık gösterdiklerini"
Bu ne demek? Eğer adam HTTdeyle kanserden kurtuldum diyorsa; birileri de kantaron otuyla denemiş mi, sorusunun cevabını aramalı deyip, internette "kantaron kanser" yazıp aradım.Veee buldum!Birisi bir siteye yazmış:"Eşim göğüs kanseri oldu.Tedavi sırasında bir göğsü alındı.Kanser azalacağına, yayıldı.Bir Prf. kantaron otunu kaynatıp iki-üç bardak içmemizi söyledi.Dört ay kadar kullandıktan sonra, kanserden tamamen kurtuldu.İnanmayana Prf.un telefon numarasını veriyorum" deyip 532 li bir telefon yazmış.Yani; - her iki ot da, aynı yapıda olduğuna göre- kanserden kurtuldum diyen adamın da dediği doğru.Üstelik mwp sitesinde otun tıbbi özellikleri yazılırken Antiproliferative denip yapılan açıklamayı Türkçe'ye çevirirsek, orada da öyle olduğu yazılı.
----
Kullanacağımız otun fotoğraflarını görmek için
Hypericum triquetrifolium turra yazıp maltawildplants sitesine, yine (Birkaç sayfa aradıktan, sanırım dördüncü sayfada) discoverlife.org sitesine bakabilirsiniz.Becerebilen biri, bu fotoğrafları ekleyebilse ne iyi olurdu...
İlacı nasıl hazırlayacağız sorusunun cevabına geçmeden önce;"Siz, eylülden beri içiyorsunuz.Ne faydası oldu?"nun cevabını vereyim:
1971 yılından beri ara ara ağrıyan sinüzitim,gastritim ve sağ dizim(artrit) bu kış hiç ağrımadı.Hiç nezle, grip olmadım.Üst çene köpek dişlerimin kökünde meydana gelen iltihaplanma ve buna bağlı şişlik antibiyotikle indirildikten sonra. her ikisinde de mercimek büyüklüğünde iltihap kalmıştı.Artık şimdi yoklar.Hanımın cildi daha parlak, daha gergin ve daha renkli oldu.Benimki mi?Cildimi öldürmek için elimden geleni yaptığımdan(Sigara içtiğimden) benimkinde bir değişiklik olmadı.Artık aklıma; kanser, prostat, şeker, karaciğer yetmezliği, sonu "...İT"le biten farenjit, larenjit, gastrit, artrit v.b gelmiyor.
mwp sitesindeki metni incelediğinizde, kanser konusunda HTTye en yakın etkinin, yine bu otun kardeşi olan H.empetrifolium W. de olduğunu görürsünüz.Yine, sitedeki metinde "VİTİLİGO" hastalığı ile ilgili "başarı bildirildi" cümlesine de dikkat!...
-------
Geçtiğimiz 12 Mart günü külüstürün vizesi için ilçeye giderim."ağır kusur" sebebiyle sanayi çarşısına, 31 Ağustosta gittiğim dükkana giderim.Usta uğraşırken bir adam geldi.Olacak şey değil, ama; oldu:Kanserden kurtulduğunu söyleyen kişi!...Ona "dediği ilacı yaptığımı, otunu içtiğimi ve biraderin kayınpederinin durumunu " anlattım.Adam afalladı kaldı!...Şeker ve şeker yarasını hiç duymamış.O kadar sevindi ki; anlatamam.Mahallesinde böyle bir hasta olduğunu, ona söyleyeceğini belirtti.Bu arada bana da "hoca, o görüşmemizden sonra, mahallemizdeki 17 yaşında bir çocuğun kolundaki, hani Sıvas'ta balıklara yediriyorlar, bir hastalık var (sedef dedim) o oldu.Verdim yağı sürdü ve geçti, bundan da haberin olsun." demez mi?...Bu yağın böyle birşey yapacağına aklım kestiği için, daha önceden bir öğrencimin kocasına,sedefte kullanması için vermiştim ve devam ediyordu.Demek istemem; ciltteki her türlü derde...
Son örnek:Atıldığı için sahiplendiğimiz bir köpeğimiz var:"çakal" Elimdeki yağı sağa sola dağıtmadan önce, burnunun üstünde 50 kuruş büyüklüğünde,1-2mm kalınlığında bir mantar çıktı.Deneyelim bakalım ne olacak diye, birgün saat 15 te sürdüm.Ertesi günü aynı saatte, bir daha...Üçüncü gün; o saatte köpeği bulamadım.Dördüncü gün: köpeği o saatte buldum.Buldum ama; mantar düşmüştü, yoktu...
Hypercium türü otlarla ilgili, bir sitede şunu okudum:" içindeki falan madde, vücuttaki filan maddeyi bloke ettiğinden, tansiyon artışına sebep olabilir..."
Verdiğim sitelerden; toplayacağımız, gidemezsek de, o taraflardaki tanıdıklara toplatıp yaptırtacağımız otu tanıdık mı?Bu ot, bu ülke coğrafyasında; nerede arpa, buğday yetişiyorsa oralarda yetişmekte.O kadar çok yetişmektedir ki; iki kişi bir günde bir kamyon toplayabilir.Temmuz ayı başından itibaren takip ediniz.Biçilmiş ekin tarlalarında, yol kenarlarında, makilik alanda çalı yanlarında...her yerde var.
Ne zaman toplayacağız?
Başlangıçta yeşil olan gövdeleri kahverengi-kırmızı olduktan ve çiçek açıp, ilk tohumları yapmaya başladığında.
Çayı için kurutmak:Zamanı gelen otlar, güneş varken toplanacak.Gölge bir yerde kurutulacak.Kurutulmuş bu otların; elle ovulmasıyla yaprak, çiçek ve tohum kısımları sap kısımlarından ayrılacak ve bir kaba konacak.Hazırdır.
Çayının yapılması:İçilmek istenen miktar kadar su cezveye konulacak.Kaynadıktan sonra indirilip, bir çay bardağı suya, bir çay kaşığı hesabıyla ottan konulacak.10-12 dakika beklendikten sonra süzülüp içilecek.Eziyetli bir iş.
Yağının yapılışı:
İster cam şişe içinde, ister cam kavanozda yapabilirsiniz.Hangisinde yaparsanız yapın, aynısından boş bir yedek hazırlayın.Pazar yerlerinde iki liraya satılan makaslardan biriyle, mevsiminde bitkinin çiçek ve yaprak olan dallarından keserek, kabınızı bastırarak dolduruyorsunuz.Kavanozda yapıyorsanız en son üst kısmına bir otu bütün olarak, yan yerleştiriyorsunuz.Böylece, alttakilerin üstte çıkmasını engelliyorsunuz.Otla doldurduğunuz kaplara "rafine adilmemiş, hakiki zeytinyağı" dolduruyorsunuz.Kapağını, hava giriş çıkışına engel olmayacak şekilde takarak, güneşin altına bırakıyorsunuz.Haftada bir kabınızı kuzey-güney yönünde 180 derece çeviriyorsunuz.Bu arada zeytinyağı seviyesini kontrol edip, eksilme varsa tamamlıyorsunuz.Zeytinyağı daima otların üstünde olmalı.Bir, birbuçuk ay sonra kapağı sıkıyorsunuz.Bu sefer; haftada bir çevirmeye devam ederken, aynı zamanda kabınızı alt-üst çeviriyorsunuz.Üçüncü ayda; yağın içindeki yaprak ve çiçeklerin tamamen eridiğini, yağın floresans parlaklığında, çok hoş bir kırmızılığa sahip olduğunu görüyorsunuz.İsterseniz altı ay sonra tülbentle süzüp, öteki şişeye aktarıyorsunuz.Bizdeki 3,5 ay sonrasında netice verdiğine göre, altı ay beklemiyebilirsiniz.
Saklama kabınız kesinlikle cam olmalı.Sürmek için aktaracağınız kap da cam olmalı.Mesela; cam çay tabağı.İçmek için kullanacağınız çay kaşığı da, asla yağ içinde kalmamalı.
Ne kadar kullanacağız?
Ben şahsen günde bir su bardağı içiyorum,çayından.Çayı eziyetli oluyor.Yağını yapınca; korunma maksatlı, bir çay kaşığı hasta olursam iki çay kaşığı içmeyi düşünüyorum.Dozda, önemli olan tansiyonunuzun durumu.Bizim "Boşnak Mehmet" gibi yapmayın.
O da ne, diyeceksiniz.Ben geçen eylülde bu otları toplayıp getirdiğimde, Boşnak Mehmet gördü ve sordu.Anlattım.O da topladı.Bir hafta geçmeden bıraktı.Sordum, niye? "Ölüyordum yahu." Onun huyudur.Sarımsak faydalı diye duydu mu, günde iki baş sarımsak yer.Bu sefer de öyle yapmış.Günde 4-5 su bardağı içmiş.Tansiyonu delirmiş tabii ki...Topladığı otların kalanını bana getirdi.Gelen otları, eczacının, prostat olan babası kullanıyor.
Doz sizin bileceğiniz iş.Ama kortizonlu ilaç kullanıyorsanız ne çayını ne yağını içmeyiniz.Kortizonu bıraktıktan bir ay sonra başlayınız.İster çayını, ister yağını içiniz; ilk önce bir çay bardağı, ya da bir kaşık içerek, alerjiniz olup olmadığına bakın.Malûm; bazı insanlara çilek bile dokunuyor.
Bildiklerimi, yaşananları ve yaşanmışları aktardım.Bundan sonrası sizin bileceğiniz iş.Ne yapın derim, ne de yapmayın.Ne kullanın derim, ne de kullanmayın.
Bütün bu yazdıklarımdan sonra, mwp sitesindeki ingilizce metinde "antidiyabetik" diye yazmadığını farkettiniz mi?Yani; onlar bile bilmiyor.
SON SÖZ:Yirmi yıl kadar önce, ilk olarak; bana ilacı anlatan Ali dayı,anlattığı ilacın "kanser ilacı da olduğunu" bilemeden, iki-üç yıl önce kanserden "ilaç denizi" içindeyken öldü.
Bütün bu yazdıklarımı okudunuz ve düşünüyorsunuz.Düşünürken sadece "selimina" yazın, internetteki ilk siteden Kazım Koyuncu'nun bu klibini izlerken; bu müthiş melodiyi yapanın, genç yaşta, kanserden öldüğüne bakarak, benim gibi ağlayın...
Sağlıklı günler...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Alıntı:
sakar rumuzlu üyeden alıntı
Son örnek:Atıldığı için sahiplendiğimiz bir köpeğimiz var:"çakal" Elimdeki yağı sağa sola dağıtmadan önce, burnunun üstünde 50 kuruş büyüklüğünde,1-2mm kalınlığında bir mantar çıktı.Deneyelim bakalım ne olacak diye, birgün saat 15 te sürdüm.Ertesi günü aynı saatte, bir daha...Üçüncü gün; o saatte köpeği bulamadım.:okDördüncü gün: köpeği o saatte buldum.Buldum ama; mantar düşmüştü, yoktu...
Çok güzel bilgilr vermişsiniz umarım ihtiyacı olan faydalanır. Son örnek ve anlatımınız harika, bayıldım:)
Saygılar, sevgiler...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Dediğim dosyanın tamamını daha kolay bulmanız için:
(malta wild plants) yazıp, çıkan site başlığı altında (A-Z index) tıklıyor, açılan sayfadaki (botacinacal name)de (H) harfini tıklayıp listeden seçiyorsunuz.
Net fotoğraflar için de:
(hypericum triquetrifolium) yazıp, çıkan Calphotos sitesinde göreceksiniz.
Kolay gelsin...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
swan Kardeş'e,
Köpek bile olsa; ilaç, zamanında kullanılmalı...:)
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
24 Mart'tan 28 Nisan'a, 181 okuma!...Bunu not ettim. Bu konuda bazı şeyler yazacağım, ama şimdi değil...
Sadece; şu cümleyi yazayım:"Türkiye'de altı milyon şeker hastası var."
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yine; bazı şeyleri yazmayacağım, ama; 01.05.2010 tarihinde yaşadığım bir olayı anlatmazsam; insanlık görevimi yapmamış olurum. Bu konu, sadece siz; "Hukuki Net üye ve misafirleri" dışında, tıp doktorları dahil, birçok kişiyle de konuşuldu. Bu arada yaşananları,yazdıklarımdan sonra yaşadıklarımı, "dayımın cenazesi" için gittiğim memlekette, kardeşlerimin söylediklerini filân anlatmıyorum.
Sadece, şunu söylüyorum: Bu konuyu, daha önce anlattığım bir balıkçı arkadaş -Kendisi ve kardeşleri, benim yaptığım, ama; malzeme bulamamaktan dolayı oturtamadığım- dünyada olmayan, oltaya takılarak, balık tutmaya yarayan yem konusundaki araştırmalarıma destek verdiklerinden dolayı kıyamadığım kişi- sohbet sırasında dedi ki; "Bir arkadaş var, şeker yarası var, üstelik genç de..."
Bunun "Türkçe"si, şu demekti: "Hocam; gücün yetiyorsa...." Ben de; O'na dedim ki: "İzmir'deki kardeşime göndereceğim -bazı sağlık problemleri var- eldeki son son malzemeyi böleyim." Ve...böldüm. Verdim gitti...
Bir gün önce, eczacımız telefon etti -babasının prostatı için "Boşnak Mehmet'"n iade ettiği otları verdiğim kişi- "Hocam; dediğin siteyi buldum. Sadece şunu söyleyeyim:Az bile yazmışsın!..."
Dediğim gibi; birçok şeyi atlıyorum. Bu kadar sürede, en az bir milyon okuma bekliyordum.
Pişman olacağınız bazı açıklamaları, beş ay sonra yazacağım.
Galiba; insanlara, iyilik yaramıyor...Her şeyi, illâ ki; parayla mı söylemeli?
İnanın, bu; bu konuda yazacağım son yazı. Ta ki; bir milyon okuyucu olana kadar. Son ve kesin sözdür, vesselâm!...(Türkiye'de - ötekileri saymıyorum- altı milyona yakın şeker hastası var- derken, ne demek istiyorum?...)
Sanki; şu ana kadar okuma yapan, 210 kişinin, hiç şeker hastası, kanser, prostat ve ...it'li hastalığı, kansızlık çeken, karaciğer yetmezliği, AİDS olan hiç bir tanıdığı yok!...Arkadaşları da, arkadaşlarının da akrabası yok!...
Sanki; "Ali dayı, ilâç denizi içindeyken; öğretmek istediği ilacın, aynı zamanda kanser ilâcı da olduğunu bilemeden, kanserden öldü!..." diye yazarken, ben; o kadar "salak mı" görünüyorum?
Ya da; bunları anlatmaktan dolayı "para kazanma" mı bekliyorsunuz?
Sağlıklı günler...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
"beş ay sonra yazacağım" şeklindeki sözümü tutuyorum. Yapacağım ya da yaptıracağım diyen olmadı. Hamdolsun. Ben yine de -çok kısa olarak- diyeceğimi diyeyim.
Yapılacak ilacın kortizonla kullanılırsa etki yapmayacağını ilk defa ben söylemiştim. Denemelere dayanarak ekliyorum: Bunu kullanırken asla antibiyotik veya antidepresan ilaç kullanmayınız. Hayati tehlike söz konusudur.
Bu yazın yarısını ot toplamakla geçirdim. Biraz yaptım. Çevremde de en az 15 kişi yaptı. Hatta; 300 km ötede, 77 yaşındaki annem bile...Yanık durumunda, ona ilaç yetiştiremem diye...
Eğer yeterli ilgiyi görseydim;
İnsülin kullandığı halde, şekerini 130un altına düşüremeyen kişinin; insülini bırakıp, tek kaşık içer halde iken şekerini nasıl 100e düşürdüğünü,
Başka birinin, ilaç kullandığı halde 480 olan şekerinin; beş günde 100e düştüğünü, 7.günde ilaçları bıraktığını, 15.güne kadar şekerin normal seyretmesiyle,ondan sonra tek kaşık içerek hasta değilmiş gibi yiyip içmeye nasıl başladığını,
Su kaynatan motorun kapağını açarak, kendini yakan, komşumuzun damadının durumunun ne olduğunu,
25-30 yıldır romatizma ilacı içmekten "midem çürüdü" diyen, köydeki babasını bile ziyaret edemeyecek durumda ve 4-5 senedir de; sağ kolunu hiç kullanamayan kadının durumunu,
İkinci kattaki evine inip çıkmakta zorlanan, sağ elinin serçe ve yüzük parmağını kullanamayan kişinin durumunu,
58 yaşındaki nakliyatçının "vallahi, 25 yaşında gibiyim" demesinin sebebini,
Dede olan balıkçı arkadaşın; "Allah; canımı almak için ne bahane bulacak, merak ediyorum." demesinin sebebini v.s. anlatacaktım...
Hakkındaki "tıbbi özellikler"de bahsi bile geçmeyen, "inanılmaz" bir özelliğinden de bahsedecektim. Bir başka "inanılmaz" özelliğinden de...
Ayrıca; kedilerimizden birinin ishal olması sebebiyle uğraşırken; doktorların durduramadığı ishali durduran, hem de bir içişte, bir ot öğrendim. Hem de; 15 gün ishali durdurulamadığı için, bir delikanlının öldüğü köyde!..."biliyordunuz ve kurtarmadınız, öyle mi?" dediğimde, cevap:" aklımıza gelmedi." Denendi mi, diyeceksiniz. Bir arkadaşın, kanlı ishal olan bir inek ve iki danasında, aynı anda. Netice: tek seferde, mükemmel. Adam ne dedi biliyor musunuz? "Şimdiye kadar veterinerlere verdiğim ilaç parası dünya kadar. Ne kadar da kolaymış. İstediğin yerde, istediğin zaman ziyafet çekeceğim." Bu işleri, ziyafet için yapmıyoruz herhalde...Kendisi; iki-üç çuval toplayıp, kuruttu.
Her ne ise...
Şu anda bir vitiligo hastasında denenmekte. Kasım ayı başında da -kendisini ikna ettim- "HIV virüsü taşıyıcı hasta" denemeye başlayacak. Başlamak için; üç ayda bir yapılan tahlillerinin olmasını bekliyor. Başarılı olursa; HIV virüsünü yenen ilk hasta olacak.
Yeniler belki bilmez, ama; eskilerin bildiği bir söz vardır:"marifet; iltifata tabidir."
Oturum sona ermiş ve dosya kapanmıştır.
Sağlıklı günler...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
http://www.baglarbal.com/images/kantaron.jpg
Sayın sakar Eyitmen bey bahsettiğiniz ot bildiğimiz kantoron otumu benim rahmetli babaennem çok kullanırdı mide ağrısı için zeytin yağı içinde beklemiş olan.
Size saygılarımı sunarken kullanılan otu birazdaha açık yazarmısınız.
Ayrıca yazınızı okuyan herkes adına ben teşekkür ederim böyle deyerli bilğileri bizlerle paylaştığınız için.
02-05-2010 01:30:21
sakar rumuzlu üyeden alıntı
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sanki; şu ana kadar okuma yapan, 210 kişinin, hiç şeker hastası, kanser, prostat ve ...it'li hastalığı, kansızlık çeken, karaciğer yetmezliği, AİDS olan hiç bir tanıdığı yok!...Arkadaşları da, arkadaşlarının da akrabası yok!...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Afedersiniz konunun tamamını okuyamadım. Ancak bu bahsettiğiniz ot kantaron değil mi? Hani şu genelde bahar aylarında TÜM AVRUPA'da da açan, kullandıkları için kanser vs. hastalıkları minimum olan Avrupa ülkeleri...
Merak edenler için güzel bir site olan www.neyeiyigelir.com sitesindeki
Kantaron yağının faydaları nelerdir?
Kırmızı Kantaron Otu ve Kırmızı Kantaronun Faydaları
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Bu konu başlığına, yazmamaya kararlıydım. 30 yıl kadar önce öğrencim olan birinin durumunu, on gün kadar öncesinde, görünceye kadar. Anlatacağım.
Önce; adminin koyduğu resimdeki bitkinin sözü edilen bitki olduğunu söylemeliyim. İkincisi; halkımız nasıl "her sakallı"yı dede sanmaktaysa, her kırmızı yağ veren bitkiyi de "kantaron" diye anlamakta. Halkın "sarı kantaron" dediği; hypercium familyasından, kırmızı kantaron dediği ise; Centaurium familyasındandır. Birbirleriyle ilgisi ve akrabalıkları yoktur.
Halkın "kuzular yiyince kulakları yara oluyor." dediği bitkiler; Hypercium familyasındadırlar ve sayıları epey çoktur. Yine halkın "kuzuların kulağını yara ediyor." diye A.Ü. Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji kürsüsüne; Van-Başkale, Isparta-Keçiborlu, Ankara-Baraj, Ankara-Kızılcahamam ve Ankara-Çamkoru'dan gönderdikleri bitkiler:Hypercium'un üç türüdür. Bunlar:H. scabrum L. ve H.perforatum L. ile H. cryspum L (H.triquetrifolium turra, Adminin resmini koyduğu ve toplayın ilaç yapın dediğim)
Piyasada ruhsatlı satılan ve "kantaron yağı" adlı bitkisel ilacın; Hypercium türü bitki olduğu kesindir. Ama; hangisidir, bilmiyorum. Dünyada yüzün üzerinde,Türkiye'de 80 civarında Hypercium türü bitki vardır.
Ticari satılan yağın; 150 derece civrında ısıtılan yağda; bitkinin ada çayı gibi demlendikten sonra, şişelendiğini biliyorum. Bu sıcaklığa maruz kalan bitkide, ne kadar etken madde kalır, bilemem. Sizin yapacağınız ilaçta ise; bitki en fazla 50-55 derece sıcaklığa muhatap olacaktır. Farkı, düşünün...
Önünüzde iki ay var. Bu süre içinde, mutlaka yapınız. Yapma imkanınız yoksa, yapabilecek tanıdıklarınıza söyleyin. Geçen yıl; dediğimi dinleyip yapan en az onbeş köylü oldu. Ama; yapacağım/yaptıracağım diyen bir tek bile Hukukinet okuyucusu olmadı.
Anlatacaklarım var daha...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Bu konu başlığına, yazmamaya kararlıydım. 30 yıl kadar önce öğrencim olan birinin durumunu, on gün kadar öncesinde, görünceye kadar. Anlatacağım.
Önce; adminin koyduğu resimdeki bitkinin sözü edilen bitki olduğunu söylemeliyim. İkincisi; halkımız nasıl "her sakallı"yı dede sanmaktaysa, her kırmızı yağ veren bitkiyi de "kantaron" diye anlamakta. Halkın "sarı kantaron" dediği; hypercium familyasından, kırmızı kantaron dediği ise; Centaurium familyasındandır. Birbirleriyle ilgisi ve akrabalıkları yoktur.
Halkın "kuzular yiyince kulakları yara oluyor." dediği bitkiler; Hypercium familyasındadırlar ve sayıları epey çoktur. Yine halkın "kuzuların kulağını yara ediyor." diye A.Ü. Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji kürsüsüne; Van-Başkale, Isparta-Keçiborlu, Ankara-Baraj, Ankara-Kızılcahamam ve Ankara-Çamkoru'dan gönderdikleri bitkiler:Hypercium'un üç türüdür. Bunlar:H. scabrum L. ve H.perforatum L. ile H. cryspum L (H.triquetrifolium turra, Adminin resmini koyduğu ve toplayın ilaç yapın dediğim)
Piyasada ruhsatlı satılan ve "kantaron yağı" adlı bitkisel ilacın; Hypercium türü bitki olduğu kesindir. Ama; hangisidir, bilmiyorum. Dünyada yüzün üzerinde,Türkiye'de 80 civarında Hypercium türü bitki vardır.
Ticari satılan yağın; 150 derece civrında ısıtılan yağda; bitkinin ada çayı gibi demlendikten sonra, şişelendiğini biliyorum. Bu sıcaklığa maruz kalan bitkide, ne kadar etken madde kalır, bilemem. Sizin yapacağınız ilaçta ise; bitki en fazla 50-55 derece sıcaklığa muhatap olacaktır. Farkı, düşünün...
Önünüzde iki ay var. Bu süre içinde, mutlaka yapınız. Yapma imkanınız yoksa, yapabilecek tanıdıklarınıza söyleyin. Geçen yıl; dediğimi dinleyip yapan en az onbeş köylü oldu. Ama; yapacağım/yaptıracağım diyen bir tek bile Hukukinet okuyucusu olmadı.
Anlatacaklarım var daha...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
İlaç yapımında kullanacağınız bitki; adminin resmini koyduğu bitki gibi olmalı. Yani; bazı çiçekleri sarıdan kahverengiye dönmüş (tozlaşmayı tamamlamış) ve çiçeklerinin çoğu açmış, gür ve dallarında yara gibi izler olmayan, yani sağlıklı bitkiler olmalı.
Bu konu başlığında dediğimi, kendim bol miktarda yaptım. Neredeyse geçen yazı dağlarda geçirdim. Dolaylı olarak, onlarca kişiye gönderdim. Kız kardeşim; üç ayrı derdinden kurtulunca, adını; "süper ilaç" Fethiye'den Mahmut usta da; "iksir" olarak koydu. Öyle rahatsızlıklarda denendi ki; hiç kimse, benim kadar, bunun faydalarının neler olduğunu bilemez.
Bu arada; yine dolaylı olarak şeker hastası bir kimyagerle tanıştım. Kimyevi maddeler üreten firması var. Şeker hastalığı hakkında bilmediğim bir konuyu anlattı, telefonla. Tam 42 dakika. O zamandan beri, Tip2 diyabetlilerden hangisine fayda sağlayacağını, deneme yapmadan, bilir hale geldim. Kişi, eğer; "insülin veya şeker ilacı kullanıyorum ve şekerim kontrol altında" der ise; ona fayda etmiyor. Tersini söylerse; bir türlü düşmüyor, derse; onu ilaçlarından kurtarıyor, normal insanlar gibi yiyip içmesini sağlıyor.Düşmeyen şekerin neler yaptığı hakkında fikriniz vardır. Ya; şeker yarası yapıp, bacağınız kesilir, ya da; gözlerinizi kaybeder, ya da; böbrekleriniz mahvolur.
Daha önceki bölümlerde anlattığım, bir bacağı şekerden kesilen ve öbür bacağındaki yarası tedavi edilerek, kesilmekten kurtulan kişinin damadı (Biraderim) geçen yaz sonu uğradı ve 8 litre kadar aldı gitti. Aldığı; İran'da bir tekstil fabrikasında, yanık vak'asında kullanıldı.Kademe kademe fotoğraflarla, iyileşme tespit edilerek belgelenmiş. Ayrıca; kız kardeşim; Şanghay'da çalışan kızına bile götürdü. Ve şu anda; Mısır İskenderiye de bile var.
Bunu yaptınız ve dediğim şekilde bir şeker hastanız var. Yağı cam kavanozda saklayacaksınız. Bunu kullanırken; asla antibiyotik kullanmayacaksınız. Sabah bir, akşam bir çay kaşığı içilecek. İki gün sonra şekerin düştüğü görülmeli. Bu düşüşten sonra, şeker ilaçları veya insülin kesilmeli. İki gün sonra; tekrar ölçmeli. Yine düşük ise; günde tek kaşığa inmeli. Tek kaşıkla da şeker düşükse; normal insanlar gibi yiyip içmeli. Ve yine şeker ölçüldüğünde; normal çıkacaktır. Ölünceye kadar; günde tek kaşık ve istediği gibi yiyip içmeye devam...
De ki; iki gün sonra şeker düşmedi. Tansiyon hapı dışında, ilacın etki yapmasını engelleyen başka bir ilaç kullanıyor olmalı. Yüzlerce ilaçtan hangileri engelleyicidir, bilmiyorum. Öteki ilacı veya ilaçları bırakmalı...
Şeker sebebiyle gözleri görmeyen Nail Bey ile tanıştık. Yirmi yıldan fazladır şeker hastasıdır ve günde dört sefer insülin kullanmasına, yedikleri ve içtiklerine çok dikkat etmesine rağmen, şekeri; 210 lardan aşağı inmemektedir.Anlatır ve 250 ml ilaç veririm. Ayrıca; insülini de bırakacağını söylerim. Telefonumu bırakır ve ayrılırız. Onbeş gün sonra telefon eder: "şekerim düşmedi" Başka ilaç kullanıp kullanmadığını sorarım. Tansiyon ilacı ile Nöroloji doktorunun verdiği bir ilacı kullandığını söyler. Nöroloji doktorunun verdiği ilacı bırakmasını söylerim. He, der. Onbeş gün sonra, yine telefon: şekerim düşmedi. Cevap:Mümkün değil.
-Ama öyle...
-Nasıl olur?Bir tek sen kaldın, düzelmedim diyen.(Aklıma, ilacı bırakıp bırakmadığı geldi) İlacı bırakmış mıydın?
-Günde dört tane içiyordum, teke indirmiştim.
-Tamamen bırak.
Dört beş gün sonra telefon: Şekerim 60 lara düştü. Tek kaşığa in ve karnını doyur, dedim.
Bir süre sonra yine telefon: Şekerim tekrar yükseldi. Olamaz, mümkün değil. Ne yaptın? deyince, ne dese beğenirsiniz: Ayaklarım keçeleşmeye başladığından, haplarıma tekrar başladım.
Ne diyeyim ben?... "sen bilirsin." dedim.
Geleyim, yazmayacağım dediğim halde, niye yazdığıma:
Böyle bir ilaç olduğunu duyan eski öğrencilerimden Soner beni bulur. Aç yaşadığını, dört çeşit şeker hapı kullandığını ve şekerinin 300-400 lerde gezdiğini söyler. Bu sırada da; onu önceden tanıyan bir vardır yanımızda. Dedi ki: "Soner, ne olmuşsun böyle? Çok zayıflamışsın." Gerçekten durumu kötü idi ve benden çok daha yaşlı gösteriyordu. Anlattım nasıl kullanacağını. Bereket; başka hiçbir ilaç kullanmıyordu. Gitti. Bana bir şey söylemedi ama; rahatsızlığı sebebiyle çiftçiliği bile bırakan, kahvehaneye bile çıkamayan Soner'in, ertesi gün tur atmaya başladığını öğrendim. Yakında; ilacın arkasını almaya gelecek, adım kadar eminim.
Niye yazdım? Bu ülkede, yaklaşık yılda 8000 kişinin şeker sebebiyle bacağı kesilmekte...Kör olan veya böbrekleri mahvolan kişi sayısı hakkında da bir fikrim yok.
Niye olsun ki?...
Böylece; günah benden gitti.
Sağlıklı günler...
NOT: Şeker hastalığı dışındaki yaşanmışlıkları, anlatmıyorum.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Haziran 2011 yazımdan bu yana okunma sayısı 500ü geçti. O yazıyı; bu ilacı yapın, ya da; yaptırın diye hatırlatma amaçlı yazmıştım. Yine; bir kişi bile "yapacağım, yaptıracağım" demedi.
Anladım ki; halkımızın, nasıl "Ucuz etin suyu yavan olur" anlayışı varsa; aynı şekilde "Parasız bilgi; bilgi değildir." anlayışı da var.
Deneme için yapılan ilk ilacın; şeker yarasını kapatıp, kalan bacağı kesilmekten kurtarması üzerine; 2010 yazında çok miktarda yaptım.Şuyum var diyene, buyum var diyene hep gönderdim.O ona, bu şuna deyince; hiç tanımadığım onlarca kişiye gönderdim.Yüz litreyi geçmiştir.Bütün bu kullanımlardan sonra; bu bitkiyle ilgili o kadar çok şey öğrendim ki; hiç kimse, bu ilaçla ilgili benim kadar bilemez...
Bütün bunların sonucunda "doz"un; hastalığın durumuna göre; günde bir çay kaşığından, sabah akşam birer tatlı kaşığına kadar olduğunu da...Bazı hastalıklarda da; dozun kiloya göre ayarlanması gerektiğini de...
Eğer; bir kişi bile yazılanlara inansa ve inandığını ifade etse idi; düşürülemeyen şeker dışında nelere fayda ettiğini tek tek anlatacaktım.
Bu ilaçla ilgili bazı bilgiler nasıl öğrenildi? Birini anlatayım:
Yıllar önce beraber çalıştığımız bir meslektaşım; bulunduğum yerden uzakta memlekette, çalışmaktadır. Annemin ölümünden sonra memlekette bulunduğumuz sırada, onu ziyarete gideriz, prostattır. Arabada olan ilaçtan verir ve gerisini göndereceğimi ifade ederim. Bolca gönderirim.Arkadaş, bu bolluktan; "Yukarı mahallede dilenip, aşağı mahallede dağıtan" anlayışıyla hareket edip, bazı rahatsızlığı olanlara dağıtır. 6 Eylülde telefon eder:"Hemşerim, ilaç bitiyor, gönderebilir misin? Verdiklerimden biri; ilacı kullandıktan sonra; başka sebeple kan tahlili yaptırmış.Kanda çok yüksek olan bir değerin, iyice düştüğünü görmüş. Bunu düşürdüğünü biliyor muydun?" Gerçekten bilmiyordum.İlacını gönderdim ve "benim; o kişiyle bağlantı kurmamı sağla, tafsilatlı olarak konuyu öğreneyim." dedim.
En son ise; eski öğrencilerimden birinin eşinin ayağındaki "kanayan çatlaklar"da kullanılmakta.Gidişin; iyiye doğru olduğunu söylemekte. Henüz neticelenmedi.
Bunları yazan kişi; müspet ilimler okumuştur ve Tıbba düşmanlığı söz konusu değildir.Ancak; bir sitede bir doktorun; "ota çöpe inanmayın." tarzı yazısını okuyunca; bu yazının altına; bu bitkiyle ilgili dosyadaki "Antiproliferatif" özelliği ve karşısındaki açıklamayı yazarak; "buna ne demeli?" yorumu gönderdim. O yazıdan sonra biri; yurt dışından gelip beni buldu.İyi mi?...
Şimdi ise; bu bitki ile ilgili dosyaya nasıl kolay ulaşacağınızı da söyleyeyim: hypericum triquetrifolium turra yazıp, internette arama yapacaksınız. Açılan sayfada, üçüncü sırada olmalı WILD PLANTS OF MALTA sitesini bulacaksınız. Tıklayınca; doğrudan dosyaya ulaşacaksınız.
Ve hâlâ; bilmediklerim olduğuna da inanıyorum.
Hoşça kalın, sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
"Mevsimi geliyor, ilaç yapmaya hazır olun" anlamına gelen 26.06.2011 tarihli yazımdan beri okuma sayısı 500ü geçti.Bir tane bile yapmaya niyetli kişi çıkmadı.Artık, mevsimi de geçti. Nasıl ki; "Ucuz etin suyu yavan olur." anlayışı var ise, aynı şekilde de; "Parasız bilgi; bilgi değildir." anlayışı var demek ki...
Bir kişi bile inandığını, yapacağını yazsa idi; neler anlatacaktım, neler...
2009 da yaptığım küçük mktardaki ilacın; şeker hastası kişinin kalan bacağını kesilmekten kurtarması üzerine; 2010 yazında epey ilaç yaptım. Tanıdığım, tanımadığım onlarca kişiye gönderdim. Yüz litre civarındadır.Bunlar sonucunda; o kadar çok bilgi sahibi oldum ki; dünyada hiç kimse; benim kadar, bu konuda biliyor olamaz.Her geçen gün; yeni özelliklerini de öğreniyorum.Hâlâ bilmediklerim olduğuna da, inanıyorum."Doz"un da; günde bir çay kaşığından, sabah akşam birer tatlı kaşığına kadar -hastalığa ve kiloya göre- değiştiğini de...
Bu arada; bitki ile ilgili dosyaya ulaşmanızın kolay yolunu yazayım: hypericum triquetrifolium turra yazıp, internette arıyorsunuz. Açılan ilk sayfanın üçüncü sırasında WİLD PLANTS OF MALTA adlı siteye girerseniz; dosya karşınızda...
Hoşça kalın, sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Okuyan da diyecek ki: "bu sakar, sakar mı ki; aynıya yakın yazıyı arka arkaya, bazen de; aynısını yazıyor.Bu kaçıncı?" Cevabım: Hiç de öyle değil.Siteye giriyorum.Yazıyı yazıyorum.'gönder'e tıklıyorum. Sistem bana "Siz ne yapıyorsunuz?Yetkiniz olmayan işlere karışıyorsunuz" anlamında cevap yazıyor.Sonra tekrar üye girişi yapıp, yazılmışı bir daha yazıyorum.Sonra; yetkililer; kontrollerinden sonra; ikisini de yayınlıyorlar.15 Eylül saat 19 itibariyle yazdığıma da; sistem aynı cevabı verince; tekrar yazmak zorunda kaldım. Bu sefer; "galiba fazla yazdım" deyip, daha kısa olarak tekrar yazıp gönderdim. Sistem: "yazınız incelendikten sonra yayınlanacaktır" gibi birşey yazdı. Öncekinde böyle bir yazı çıkmadığı -ben o yazıyı yazarken de üye adım "sakar" site başlığında görülürken- halde, yani yazım; sistem tarafından reddedildiği halde gönderilmiş. Mesele budur. Bir iki yerde aynı yazının iki, bazen de yaklaşık aynı yazının iki kere yazılmış olmasının sebebi budur.
Arz ederim!...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Umarım; WİLD PLANTS OF MALTA sitesinde bitki ile ilgili dosyayı bulmuşsunuzdur. Oradaki "...cells morbid cysts" ve "Antioxidant and...human cancer cell lines." ifadeleri dikkatinizi çekmiştir. Bitkinin kanserle ilgili özelliği olduğu kesin. Habis olmayan urlardaki başarısını, zaten; kullananlardan görerek öğrenmiştim. Öğrenmek istediğim "morbid cysts"lerde, yani kötü huylu olanlarda; dozun ne olacağı idi. Bu sebeple; geçen perşembe günü işim sebebiyle gittiğim kasabada; aradaki dört saatlik boşlukta; "kolon kanserinden kurtuldum" diyen ve ilk defa 31 Ağ.2009 da karşılaştığım kişiyi aradım ve buldum.Ona "doz"u sordum. Verdiği cevap: "Çay bardağına döküp,sabah bir yudum, akşam bir yudum yağından, ya da; sabah yağından, sonra 2-3 su bardağı çayından, ya da günde 2-3 su bardağı çayından içiyordum. Yani; belli bir ölçüsü yok" dedi.Anladığım kadarıyla; günde iki çorba kaşığı içmiş.
Daha önceleri, bir sitede: "dahili olarak yağını bir tatlı kaşığından fazla kullanmayın" diye bir not ve bazı kanserleri tedavi ettiğine dair yazı okumuştum. Site böyle yazıyor, kullananın dediği de bu!... Yine; 2010 yazında bir arkadaş; beşer litrelik altı kavanoz ilaç yapmıştı. Prostatında kullandı. Sordum: "doz ne?" cevap: "doz moz yok, sabah akşam şişeden birer yudum." Korkmadın mı deyince: "Niye korkayım ki; benim dünür, verdiğim yarım litreyi iki haftada içti ve bir şey olmadı." dedi. Bir hesap yaptım; dünürü günde, ortalama üçer çorba kaşığı içmiş.
Bunları niye anlatıyorum: kanserde doz hakkında fikrim olmadığını belirtmek için.
Kesin olan bir hususu tekrar belirteyim: Bu otun; çayını ya da yağını kullanırken; ASLA ANTİBİYOTİK KULLANMAYIN. HAYATÎ TEHLİKE SÖZ KONUSUDUR. Bunu da; yapıp kullanan kişilerin; eş ve evli kızlarının yaşadıklarından sonra anladım. Galiba, daha önce sözünü etmiştim.Yarım çay bardağı bile içmiş olsanız; antibiyotikle asla!...
Ha, o kadar mükemmel bir bitki, ama; katarakta faydası yok. Başka bir deneme yapacağım ve başaramazsam; ameliyata gideceğim. Katarakt için...
Bir arkadaşın "fil hastası" eşi için, onlar deneme yapmakta...
Sağlıklı günler...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Aşağıda mesaj; "gönder" den sonra; "üye olmanız gerekmekte, üye girişi yapmanız gerekmekte" dedikten ve bu sırada da; sitede adım "sakar" olarak görünürken, gönderilememiştir. Buna alışık olduğum için "kopyalayıp" hazır beklemekteydim. Yapıştırıyorum ve göndermeye çalışacağım. Bakalım; ne olacak?
Umarım; WİLD PLANTS OF MALTA sitesinde bitki ile ilgili dosyayı bulmuşsunuzdur. Oradaki "...cells morbid cysts" ve "Antioxidant and...human cancer cell lines." ifadeleri dikkatinizi çekmiştir. Bitkinin kanserle ilgili özelliği olduğu kesin. Habis olmayan urlardaki başarısını, zaten; kullananlardan görerek öğrenmiştim. Öğrenmek istediğim "morbid cysts"lerde, yani kötü huylu olanlarda; dozun ne olacağı idi. Bu sebeple; geçen perşembe günü işim sebebiyle gittiğim kasabada; aradaki dört saatlik boşlukta; "kolon kanserinden kurtuldum" diyen ve ilk defa 31 Ağ.2009 da karşılaştığım kişiyi aradım ve buldum.Ona "doz"u sordum. Verdiği cevap: "Çay bardağına döküp,sabah bir yudum, akşam bir yudum yağından, ya da; sabah yağından, sonra 2-3 su bardağı çayından, ya da günde 2-3 su bardağı çayından içiyordum. Yani; belli bir ölçüsü yok" dedi.Anladığım kadarıyla; günde iki çorba kaşığı içmiş.
Daha önceleri, bir sitede: "dahili olarak yağını bir tatlı kaşığından fazla kullanmayın" diye bir not ve bazı kanserleri tedavi ettiğine dair yazı okumuştum. Site böyle yazıyor, kullananın dediği de bu!... Yine; 2010 yazında bir arkadaş; beşer litrelik altı kavanoz ilaç yapmıştı. Prostatında kullandı. Sordum: "doz ne?" cevap: "doz moz yok, sabah akşam şişeden birer yudum." Korkmadın mı deyince: "Niye korkayım ki; benim dünür, verdiğim yarım litreyi iki haftada içti ve bir şey olmadı." dedi. Bir hesap yaptım; dünürü günde, ortalama üçer çorba kaşığı içmiş.
Bunları niye anlatıyorum: kanserde doz hakkında fikrim olmadığını belirtmek için.
Kesin olan bir hususu tekrar belirteyim: Bu otun; çayını ya da yağını kullanırken; ASLA ANTİBİYOTİK KULLANMAYIN. HAYATÎ TEHLİKE SÖZ KONUSUDUR. Bunu da; yapıp kullanan kişilerin; eş ve evli kızlarının yaşadıklarından sonra anladım. Galiba, daha önce sözünü etmiştim.Yarım çay bardağı bile içmiş olsanız; antibiyotikle asla!...
Ha, o kadar mükemmel bir bitki, ama; katarakta faydası yok. Başka bir deneme yapacağım ve başaramazsam; ameliyata gideceğim. Katarakt için...
Bir arkadaşın "fil hastası" eşi için, onlar deneme yapmakta...
Sağlıklı günler...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Öncelikle, aracı vasıtasıyla görüştüğümüz HIV taşıyıcısı kişi, kendi ilacını kendi yaptı. Bu, kişi kendi ilaç kullanmaya karar verdi, demek.Bakalım sonuç ne olacak.
Bu işlerle uğraşırken; ishal olan bir kedimiz sebebiyle; bir çobandan; tıbbın durduramadığı ishali durduran bir ot öğrendim. Hem de; bir içişte kesiyor. Otun adını bilmiyorum.Eski öğrencilerimden birinin, hayvancılık yapan kocası kanlı ishal olan üç hayvanında kullandı. Bana: "hocam, istediğin yerde ziyafet..." dedi. Geçen yaz; çuvallar dolusu topladı, hayvanları için.
Esas anlatacağım bu değildi. Yine de bu konu başlığıyla ilgili.
Eylül veya Ekim ayında bir arkadaş:" Samimi iki arkadaşımın ur ile ilgili hastalıkları var. Onları çağırsam, bana anlattıklarını onlara anlatır mısın?İkna olurlarsa; onlara ilaç verir misin?" dedi. Kabul edince, telefon etti ve yarım saat sonra arkadaşları geldi. Anlattım. İkna oldular ve biri de; Bodrum'daki bir doktora danıştı. O da onay verince ilaçları alıp gittiler.
Bir ara arkadaş onlarla görüşmüş; iyiye gidiyorlarmış. Bu arkadaş bana bir gün:"Arkadaşlarıma iyilik yaptın. Ben de sana; bilmediğin bir ot getirdim. Al ve gör." dedi. Baktım, baktım... Ne işe yarar, dedim.Bana "Otu hiç kimseye göstermeyeceğine, ve yapacağın ilacı, kardeşine bile karşılıksız vermeyeceğine, hasta olana da ot olarak değil, yapılmış olarak vereceğine yemin et; anlatayım" dedi. Ettik yemini...Anlattı: şöyle şöyle yapılacak, bir haftada bitirilecek ve basuru bittiği gibi; ömür boyu, asla, bir daha basur olmayacak."
Niçin "bedava vermemem" gerektiğini de şöyle anlattı:"Abimin eşi; basur sebebiyle hastahanede yatıyordu. Tedavi edemedikleri gibi, kanamasını da durduramamışlar. Evinde ölsün gibi, çıkarmışlar. Kaç gündür de; uyuyamıyormuş. Uğradığımda; durumunu gördüm. Hemen taş ocağı yakınlarına gidip, bir tutam otu alıp getirdim, hazırladım ve içti. bir süre sonra; günlerdir uyuyamayan yengem kendine geldi ve uyudu. Tamamen sağlıklı oldu. "Teşekkür etmek" nerede, şimdi konuşmuyorlar bile...Onun için; kişiye ot olarak verme, ilacı hazırla ve öyle ver. Otu tanımasınlar. Teşekkür etmekten aciz insanlara, iyilik yaramaz."
Dün, Cumartesi günü; bir balıkçı arkadaş, deniz kenarına çağırmıştı. Giderken; onunda arkadaşı olan, bana yeni otu öğreten kişiyi de; yolda görünce alıp beraber gittik. Balıkçıyla bir süre sohbet edip, çay içtikten sonra, balıklarımızı alıp, köye dönerken, arkadaş; yol kenarında gördüğü, basur için bana söylediği otu gösterdi, işte burada var dedi. İndik. Böylece ben, otu ilk defa yerinde gördüm.Bir dal da kopardım.
Bugün ise; aynı kişi ile yine karşılaştım. Bana dedi ki: "İlaç verdiğin arkadaşlarımdan birinin tamamen kurtulduğunu öğrendim.Yılbaşına kadar kullanmış. Sana teşekkür etti mi, hayır. İlacı vermeni sağlayan bana, teşekkür etti mi, hayır. Ben sana ne diyordum:"İnsanoğluna iyilik yaramaz. memleket o... çocuğu dolu"" demez mi? Ben de: "Haklısın, izmirdeki şeker hastası filanca, yine ur hastası falanca da bana öyle yapmışlardı." dedim.
Gelelim son konuya:
Fil hastası kişiyi belirli aralıklarla, bir sağlık ekibi gelip, evinde kontrol ederlermiş. Son geldiklerinde; muayeneden sonra, hastaya "Sen ne kullanıyorsun?" diye sormuşlar. O da söylemiş. Dosyasına not olarak yazmışlar. Bunun üzerine eşi; "dozu arttırmaya karar verdik" dedi. Ne diyeyim: "Siz bilirsiniz"
Sağlıklı günler...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın sakar,
Umarım bu mesajımı görürsünüz. Size nasıl ulaşabilirim? Kısa mesaj gönderemiyorum, yetersiz katılımımdan dolayı. Sevgiyle kalın.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Raddle,
Adınıza mesaj gönderdim.
İyi günler...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın sakar,
Bir arkadaşımın babası için yazılarınızın çıktısını alıp verdim. Umarım şifa bulur.
Paylaşımınız için teşekkürler.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Bu konuda bende daha önce bir şeyler yazmıştım.Komşumuz olan bir abimiz var.Azeri bir profesör yanında 10 sene labaratuvar ortamında bitkisel ilaç yapmayı öğrenmiş.
Komşumuzun anlattığı ölçüde mesela ilaç hazırlanırken fermantasyon olayı varmış,bitkilerin toplanma zamanı en önemlisi hazırlanma şekli.Yanlış hatırlamıyorsam 35 derecenin 1 derece altına inilse bitkinin şifa oranı % 10 düşüyor,40 derecenin üzerine çıkılırsa 0 etki yani sadece ot içmiş oluyorsunuz.Bitki ölçüleri önemli bir faktör.Yenecek veya yenemeyecekler ilaç kullanımı süresince önemli bir faktör.
Komşumun yurt dışına ilaç gönderdiğini biliyorum.Doktorlarında kullandığını biliyorum.
Ben eşim için astım ilacı kullandım.Abim için migren,genel vüt dengeleyici tarzı stres ile alakalı karışım ve aktarlarda satılan bir kaç bitkisel ilaç.Abimin eşi için boyun fıtığı ve eklem yerleri ağrıları için ilaç,varis ve bayan rahatsızlığı için ilaç.Abimin kayın pederi için hiper tansiyon ve sedef.Kaynanası için kan temizleyici.Bunları kasım 2011 de Moskova ya gönderdim.Boyun ve eklem yerleri tamamen bitti.Diğer ilaçların kullanımı devam ediyor.Abimin migreni şuan çok iyi durumda.Diğerlerinin kullanımı devam ediyor.
Kardeşimin eşinde gaztrit vardı iyileşti.Bacanağımın babasında hemoroit yanlış ameliyat yapılmış yinede bitki ile şifa buldu.
Daha niceleri var.Komşumuzun dediği senenin altında ömür biçilmemiş kanser hastalığına dahi ilaç var.
Her hastalığa ilaç olmadığını biliyorum.Onu dün bir hastalık sordum oda Moskovada 2 yaşında kalbi delik bir hastanın sıkıntısına yapılabilecek bir şey olmadığını öğrendim.
Bitkisel ilaç kullanılırken kimyasal ilacın aynı anda kullanılmadığını en az 1 saat ara ile kullanıldığını öğrendim.
Yazılacak çok şey vardır muhakkak.Herkese şifalar dilerim.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Dün akşam; bu ilacı kullanmakta olan bir kadının kocası ile baş başa yemekteydik. Kullanan kişi; torun sahibi biridir. Kocası bana şunu söyledi:"Hocam, karım uzun zamandır adet görmüyordu. Bu ilacı kullanmaya başladıktan bir süre sonra, düzenli adet görmeye başladı. Sebebi ne?"
Daha önceleri yazdığım gibi; bitkinin tıbbi özellikleri belli. İyi de; bu iş niçin böyle oldu? O zamandan beri, bunun cevabını düşünüyorum.
Bunu da; siz cevap bulabilecek misiniz diye aktarıyorum.
Sağlıklı günler...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Son mesajımı yazdıktan sonra, epey okuma oldu. Ama, hiç kimse;bu olan hakkında bir yorumda bulunmadı.Yorumum şu:
Daha önce, bitki hakkındaki dosyada yazılı olan "Medicinal Properties" (Tıbbî özellikleri) arasında yazılı; "ANTİMENOPOZ" diye bir özelliği yok. Ama; "cappillarifortisant" (Kılcal damarları açıcı ve güçlendirici) özelliği olduğu belli...
Dava konusu kadın, yanlış oldu; burası "hukuk sitesi" diye öyle ağzımdan kaçtı, "Bunu yaşayan kadın" diyelim, östrojen hormonu salgılayan dokuların; kılcal damarların tıkanması, büzülmesi sebebiyle; gereken salgıyı sağlayamaması sebebiyle; menopoza girdi. Bu da; doktorların "ot,çöp" dediği bitkiyle; engel olan husus ortadan kaldırılınca; "östrojen" tekrar salgılanmaya başladı. Bu da; yeniden kadınlaşma/dişileşme/doğurgan olma demek oldu.Yani, kadın olarak; üreme konusunda geriye dönüp; GENÇLEŞTİ...
Peki, bu; erkekler için de, söz konusu olabilir mi?
Yani; kadın: bütün organları tamam, ama; yumurta yapmada problem var. Veya; erkek: her şeyi tamam, ama; sperm üretmede problem var...
Sizce; bu iki durumun cevabı olarak; bu yaşanan "cevap" mıdır? Daha da Türkçe'si; bu yaşanın "tıbbî olarak" faydası nedir, ne olmalıdır, ne anlamalıyız?
Oldu mu şimdi?...
Soruya cevap ararken; yeni soru...
Sağlıcakla kalın!...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Önce haberi okuyalım:
Apandisite antibiyotik tedavisi
Apandisit tedavisi için ameliyat yerine antibiyotik kullanımının daha iyi bir seçenek olabileceği belirtildi.Açıklama, İngiltere'nin Nottingham kentinde bulunan Queen's Tıp Merkezi'ndeki doktorlar tarafından yapıldı.British Medical Journal adlı tıp dergisinin yayınladığı eski araştırmaları inceleyen doktorlar, apandisiti tedavi etmek için antibiyotik kullanmanın "etkili ve güvenli" bir alternatif olabileceği sonucuna vardılar.Bazı doktorlar ise apandisit tedavisinde ameliyat yerine ilaç kullanımının hastalığın tekrarlaması riski taşıdığını bildiriyor.İngiltere'deki verilere göre her 100 kişiden yedisi hayatının bir döneminde apandisit şikayetinde bulunuyor.Queen's doktorları 900 apandisit hastası üzerinde yapılan dört antibiyotik denemesinde elde edilen bulguları inceledi.Antibiyotik tedavisinden bir yıl sonra hastaların üçte ikisinde ameliyat ihtiyacının ortadan kalktığı görüldü. Prof Dileep Lobo, "Hastaların çoğunda iyileşme görüleceği için antibiyotikle tedavi üzerinde durmak gerekir" dedi.Lobo, antibiyotik tedavisinin ameliyat sonrası enfeksiyon riski gibi olumsuz sonuçları da ortadan kaldırdığını belirtti.Ancak bu tedavinin sadece basit apandisitler için uygulanabileceğini, apandiste patlama, kangren ya da iltihap akıntısı gibi komplike durumlarda ameliyat ile bu organın alınmasının hala tek tedavi biçimi olduğunu vurguladı. Bununla birlikte, sözkonusu hastalardan 68'inin, antibiyotik tedavisini izleyen bir yıl içerisinde apandisit tekrarlaması yüzünden yeniden hastaneye döndüğü belirtiliyor.Hollanda'daki Utrech Üniversitesi Tıp Merkezi'nden Dr. Olaf Bakker, apandisit tedavisinde ilk çare olarak antibiyotik kullanımının büyük dezavantajları olduğunu belirtiyor.Bakker, antibiyotikle tedavi olan hastaların yüzde 20'sinde bir yıl içerisinde hastalığın tekrarladığını ve bu tekrarların yüzde 20'sini de patlamış ya da kangrene dönüşmüş apandisitlerin oluşturduğunu belirterek ekliyor:"Bir yıl içerisinde yüzde 20 başarısızlık oranının kabul edilebilir bir oran olması şüphe götürür."Lobo, konu ile ilgili "daha ikna edici" uzun vadeli araştırmalar yapılması çağrısında bulundu.09.Nisan.2012
----
Doktor olmayan hukuki net üyesi olarak; aylar önce ne demiştim:"Tıp; iltihaplanmış doku veya organlardaki hastalıkları '...İT' diye isimlendirir. MenenjİT, otİT, farenjİT, larenjİT, bronşİT, gastrİT, artrİT, HepatİT, nefrİT, sinüzİT, hemoroİT, apandisİT ... Bu bitki anti-inflamatuar (iltihap giderici) özelliği sebebiyle; bu saydığım tür hastalıkları tedavi eder. Benim, yıllardır çektiğim; sinüzit, gastrit ve artrit rahatsızlığından kurtuluşumun sebebi; bu bitkinin, bu özelliğindendir."
Sıra, tıbbın; prostat, rahimdeki veya her hangi bir yerdeki iyi huylu urları "ameliyatsız yok etmeyi" öğrenmesine geldi.
"Ot-çöp"müş, pöh!...
Sağlıcakla kalın.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Bende fil hastalıgının son durumunu merak ettim size başka bir konudan dolayı ulaşmaya çalışırken gördüm bu mesajınızı çok da ilgimi çekti, 1 ay var temmuz ayına sanki bizim buralarda gördüm bu otu bende yapmak istiyorum
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Ya bugun mesaj yazdım ama gelmedi buraya mesajım :(
anneme sordum sarı kantaronu biliyormusun? bizim bahcede var dedi çok sevindim.
sakinleştirici bir özelliği varmış diye duydum dedi bilemedim.
Fil hastalıgı için kullananda son durumu sormak istedim
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Semine Hanım,
Hangi konuda; beni aramaya çalıştığınızı, bilmiyorum. Size; şükran borçluyum. Niçin; "Anneme sordum..." cümlenizden. 5700 üzeri okuma oldu, ve ilk defa sizde gördüm; "Yapacağım..." anlamında cümle kurduğunuzu... Sizin kurduğunuz cümle, çok önceleri kurulsa idi; neler yazacaktım, anlatamam.
Şimdi gelelim; olanlar ne bölümüne: Eğer, yazdıklarımı okumuşsanız; annenizin dediği "sarı kantaron" bitkisi ile, benim sözünü ettiğim bitki, aynı şey değil. Halkın yanlış bildiklerinden biri de şu:" Cantorinien" familyası ile, "Hypericium" familyası, ayrı ayrı bitki türleri.Buna; "galat-ı meşhur" yani; "doğru bilinen yanlış" denir.Annenizin dediği; H.Perfaratum L. Benim dediğim ise; H.Triquetrifolium turra. Bunlar; yaklaşık 400 kardeşten ikisi... Yani; kim ne derse desin; H.perfaratum L.ye "kantaron" derse yanlış söyler.
Ne ise; gelelim konuya: "Fil hastalığı" demişsiniz. Söz konusun hastanın; nesine dayanarak:"Teyze, ne kullanıyorsan, devam et." dediklerini bilmiyorum. Belki de; kan tahlillerine dayanarak dediler. Kocası da "Madem öyle; dozu arttıralım" demesinden sonra, dozu arttırarak kullandılar. Netice sıfır, maalesef... Bu arada; S.19 M. Ü. Tıp fakültesi'nde, bu işi Türkiye'de en iyi yapan doktorun: "bu işi üstüme alamam" bölümlerini v.s. atlıyorum.
Bu arada şunu da söyleyeyim: bu sitede; bu konu başlığına yardımcı olan biri çıktı ve sözünü ettiğim bitkinin resmini koydu. Galiba; admin idi. Daha sonra, site bakıma girdi ve bu konu başlığı altındaki o fotoğraf kayboldu. Ama, yine de; Latince adından o bitkinin fotoğraflarına ulaşabilirsiniz. Yani; "annenizin dediği ot" değil.
Çok şeyler oldu. Açık olarak yazamam. Hiç ilgim yokken; bunu "iş" edinmek üzereyim.
İnternete ve TVlere ve bazı önde gelen TVlere bakarsanız; ot-çöp (Doktorlar, öyle dediği için öyle yazdım) konusunda; "Allahû teâlâ, falan ayetinde kerimesinde buyuruyor ki;..." diyen dört kişiyi görür ve dinlersiniz. Birisi de; "kozmikçi" dir. Hep, satarlar... Netice nedir, bilmem.
Ben ise; ... Vazgeçtim, anlatmıyorum. Beni; bilen biliyor...
Sağlıcakla kalınız...
NOT:Son dediklerimin ne anlama geldiğini; bu site üyesi bir avukat, çok iyi anladı.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Ben forumda yazınlarda latince ismini söylediğiniz şekilde araştırdım resmini gördüm bu benim gördüğüm bir bitki (en azından öyle zannediyorum) ama bizim bahçede görüp görmediğimi bilmiyorum temmuz gelsin o zaman bire bir örtüşüp örtüşmediğini anlayabilecegim zira buralarda buğday arpadan ziyade karadeniz iklimine benzer hava.
Size ulaşmaya çalışmamın sebebi çoookk önce ecrimisille ilgili bir yazışmamız vardı benim size özelden mesaj gönderme hakkım olmadıgı için ulaşamadım bir süre sonra konu gündemimizden düştü ama bu aralar yine güncel hale geliyor.
Ot-çöp kozmikçiyi de dr diye yutturuyorlar pek çok insan tıp dr zannediyor ama adam azerbeycandan mı ne almış doktorasını çogunlugun haberi yok
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yazmıştım ama neden çıkmıyor anlamadım :(
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Vitiligo için deneme yapanlar nasıl bir sonuç aldı acaba?
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Semine Hanım,
Bu işlere başladığımda; "Bir çay kaşığı" gibi durumlar vardı. Hani derler ya: "Çıraklık, kalfalık, ustalık dönemi" diye... Bu hale gelinceye kadar; onda, bunda, şunda öğrenmek için; 200 litreyi geçmişimdir. Şu andaki bilgimi; 500.000 liraya değişmem.Tecrübelerimi de; burada tamamen yazamam.Söz konusu vitiligo hastası; önce de yazdığım gibi; ellerini gösterip, "iyiye gidiyor" demişti ve bunu da yazmıştım. Daha sonraki "fil hastası"nda olduğu gibi... Başlangıç iyi idi ve devamı da, olmadı...
Şimdiki aklım, ya da; tecrübem (Vitiligoda başka denemem yok) olsa idi; bu hastaya; "Sabah akşam birer tatlı kaşığı, ertesi gün; sabah, öğle, akşam birer tatlı kaşığı iç ve sabah akşam sür." derdim. Olmadı; yine değiştirirdim. Nasıl olurdu, bilmiyorum, ama; "Vitiligoda başarı bildirildi". denen raporu, herkes okudu. Bu bitkiyle, mutlaka bir yolu olmalı...
Sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
saygı değer hocam 6 yıdır tip 2 şeker hastasıyım ,izmit merkezde yaşamktayım son olarak şeker raporumu uzatmak için doktora gittiğimde ,açlık kan şekerim 210 -tokluk şekeri 410 idi.bu durumda doktorum insülin almam gerektiğini söyledi,fakat bir ay süre diyet yapmamı önerdi ancak ,diyette tokluk kan şeker 213- açlıkşeker170 olarak seyir etmektedir.blogta yazdığınız yazınızda verdiğiniz ilaç benim son carem gibi bana nasıl yardımcı olabilirsiniz yada ilaçı nasıl tedarik edebilirim. saygılarımla
Nafiz ÖZCAN Tel:05322324456
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Nafiz Bey'le temasa geçtim. Epey görüştük. İnsüline başladıktan sonra, durumunu gözden geçireceğiz.
Esas anlatmak istediğim şu:
Katarakt durumumu anlatmıştım. Her iki gözü de "hiza"ya soktum. Kataraktı tedavi edemeyen bu mükemmel ilaç; bakınız ne yaptı:
Fakülteyi bitireli yıllar ve işsiz olan kızım işe başladı. İşe başladıktan sonra; "madem ki şehirde diş doktoru var, dişlerime baktırayım." der ve dişçiye gitmeye başlar. Şehirde; eşimin sınıf arkadaşının kızıyla birlikte oturmaktadır. Dişçi ona der ki; dolguların şöyle, diş etlerin böyle, şu şöyle... Kızım; yirmilik dişlerinin çekilmesini ister. Doktor; bunlar sana en az 15 yıl hizmet eder. Çekemem. Yalnız; şu yirmilik dişin ile çene kemiğin arasında; böyle bir problem var. Bunu tedavi ettirirsen; o diş de yıllarca iş görür. Bu işi yapacak iki yer var. Biri; Eğirdir Kemik Hastanesi, diğeri de; İzmir'deki falan hastane. İstersen; İzmir'dekinden randevu alıvereyim. Kızımın da; ara sıra yanlarına gelen ve sözü edilen hastaneye belirli aralıklarla, dizinden dolayı giden Banu adında da bir arkadaşı var. O da; Banu ile birlikte giderim, düşüncesiyle, gidişini ona göre ayarlamaya karar verir. Yani; bekleyecektir. Doktoru; "diş etlerin zayıf" deyince, kızım; ilacın kullanılmasından sonra, dişleri fırçalarken; diş eti kanamalarının bittiğini bildiğinden, ilacı kullanır. Banu ile aynı zamana denk gelinceye kadar, yaklaşık iki hafta kullanır. Daha İzmir'e gitmeden, uğradığı doktor: "İzmir'e gitmene gerek kalmamış. Problem kalmamış." der. Yani; yirmilik diş ile çene kemiği arasında; kemik hastanesine gitmesini gerektiren dert bitmiştir. Ne ise?...
Peki; kızım bu kadar ota-çöpe meraklı, inanan biri midir? Öyle değildi, ama; oldu. Şöyle:
Kızım ergenlik yaşını geçeli yıllar olmasına rağmen; sivilceleri, hep olan biri idi. Ona takılırdım: "Kızım, sen ne zaman büyüyeceksin?" Ona anlatırdım: Kızım, bak bu ilaç şöyle, böyle işler yapıyor. Halan bile "süper ilaç" adını verdi. O da bana: "Baba, sivilceyi tedavi etmeyen ilacı, bana "ilaç" diye anlatma!" derdi. İyi de; ilaç hakkında iftira ederken; sivilcede denemedi. Denemeden konuşuyor. Dene, denemeden konuşma demem üzerine denedi. Denerken de; "bari yüzümün her tarafına süreyim." Aaaa bir gün baktım; dizinin üstünde ayna, elinde cam çay tabağında ilaç, yüzünün her tarafına sürmekte... Bir taraftan da; çene çalıyor:"Buharı gözlerimi yakıyor!."
Üç-dört sefer yaptı. O gündür, bu gündür; sivilcelere elveda... İlacın; sivilceleri tedavi ettiğini öğrendiğime mi sevineyim, ya da; şimdiye kadar sivilce için harcanmış "kamyonla para"ya mı, yanayım?...
Sağlıcakla kalın.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yapmak şart oldu artık ;)
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Öncelikle; yapacağım diyen semine'ye, siteye mesaj yazma yetkisi olmadığı için yazamayan ama; bir şekilde bana ulaşıp da "Uludağ'da, Maltawildplants sitesinde gördüğüm fotoğraflara dayanarak; HTT olduğunu sandığım bitkiyi bularak; tarif ettiğiniz şekilde yaptım.Güneşin altında duruyor" diyen Gülten Hanım'a teşekkür ederim.
Bu yazı, elbette; sadece teşekkür için yazılmadı. Bugün; iki hasta buldum. Biri MS, diğeri sedef hastası. MS hastasının eşi: "zaten çaresiziz, denemekle bir şey kaybetmeyiz." dediği için gönüllü olarak, kabul etti. Sedef hastasını ise; sedef hastalığı hakkındaki internet bilgilerine dayanarak, yaşadığının; ciltteki hücre çoğalmalarının, ölmelerinden daha hızlı olması, bunun neticesinde de; ciltte hücre birikmesi olduğunu, bunun da bir çeşit "proliferasyon" olduğunu, proliferasyona ise gücümüzün yettiğini, belli süre ve dozda kullanılırsa; akıl ve mantık bu hastalığın yok edilmesini gerektiğini söyler, diyerek ikna ettim. Sedef hastası da; çaresizlikten kabul etti. Her ikisine de; yeterli miktarda verdim. MS hastası için; 50 günlük bir doz, sonraki süre için ise; başka bir doz tavsiye ettim ve ilâve olarak; "ilk elli günde, olumlu bir gelişme olmaz ise bırakırsınız." dedim. MS hastasının eşine; menopozlu kadının yaşadıklarını anlatığımda; "doku yenileme" gücünü anlayınca; o da: "MS zaten sinir hücrelerinin dış kısımlarının harap olması" diye açıklamada bulundu ve ümitlendi. Benim ise fikrim yok, çünkü; MSyi incelemedim daha...
Dört gün önce de; şeker hastası olmayan, cilt kanseri de olmayan, ama; tıbbın tedavi edemediği ayak (Diz altından itibaren iki ayağında) yaraları olan birine gönderdim.
Bu üç deneme ne zaman neticelenir, bilmiyorum. Birini dahi başarırsa; inanılmaz bir şey olur.
Geleceğim deyip de henüz gelmeyen, "barsaklarında sık sık kanama" şikayeti olan ve maalesef, o da tedavi edilemeyen, birini de beklemekteyim.
Uğraşıyorum, vesselâm...
Sağlıcakla kalın.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Biri yaptım, diğeri de; yapacağım diyen iki kişiden başka, hiç kimseyi bu ilacı yapmaya ikna edemedim. Ne diyeyim: "canınız sağ olsun."
Bulunduğum bölge itibariyle söylüyorum:" İlaç yapmak için bitkinin zamanı geçti." Yapmak isteyen için; seneye...
Esas anlatmak istediğim ise şu:
Düşürülemeyen şeker hastalığına etkisi bilinen bu ilaçla ilgili olarak; uzaktan soranları bırakın, sadece bunun için, bulunduğum köye gelen kişi sayısı onbeşin üzerindedir.Bu sebepten; düşürülemeyen şekerle ilgili birkaç şey yazayım. Şeker yarası sebebiyle bir bacağı kesilmiş kişin öbür bacağını kesilmekten kurtarınca, arkasından; şeker hapı kullanan İzmir'den Rüştü'nün şeker haplarını bırakarak normal yiyip içmesini sağladıktan sonra, insülin kullanan ve görme gücünü kaybeden Nail Bey olayından sonra, sandım ki; şeker hastalığına yaramakta. Bunu bir başka forumda, başka bir konuyu anlatırken anlattım. Biri bana ulaştı ve dedi ki:"İstanbul'da iki arkadaşım var.Telefonunuzu vereceğim, ikisi de insülin kullanan kişiler, yardımcı olur musunuz?" Sözü edilen iki kişiye; deneyecekleri kadar ilaç gönderdim. Netice; başarısız!... Bunlardan biri kimya mühendisi, mükemmel İngilizce biliyor, günde dört sefer şekerini ölçüp, dört sefer de; insülin iğnesi yapan, üstelik; hastalığıyla ilgili son gelişmeleri uluslararası tıp kongrelerinden, yayınlardan takip eden biri...
Yatıyorum kalkıyorum, kafamda hep aynı soru:"Bu ikisine nasıl fayda etmez, üçte üç yapan ilaç?" Sonunda, mühendise telefon edip; e-posta adresini aldım ve kafamdaki soruyu, yaşananlarla birlikte yazdım. Ertesi gün beni telefonla arayarak 42 dakika konuştu. Özetle:"Hocam, kusura bakma, bilmediğin için başın ağrıyor. Herkes gibi, siz de, şeker hastalığını "insülinsizlik" olarak biliyorsunuz. Halbuki, bazı hastalar yeteri kadar insülin salgıladıkları halde; şeker hastası olurlar. Bunlarda; kandaki şekeri hücrelere geçirerek yakılmasını sağlayan sistem bozulmuştur. Yani; kandaki şeker hücrelere geçirilemez. Doktorlarımız; şeker durumuna bakarak, ya şeker hapı yazarlar, ya da; insülin yazıp işin içinden çıkarlar. Bir arkadaşımı anlatayım. Arkadaş bana dedi ki:"Ağabey, ben şeker hastası olmuşum. Doktor insülin yazdı." Ben de ona:"c-peptid testi yapıldı mı?" Cevap: hayır. İstedin mi? Abi, o da ne? "Bak kardeşim, İstanbul'un her tarafı Tıp fakültesi hastanesi. Git birine; bu testi yaptır. Sana 50 lira kadar bir paraya patlar. Öğren gel." derim. Bir süre sonra arkadaş neticeyi öğrenir:"İnsülin salgısı gayet mükemmeldir." Eee, bu hasta ne kadar insülin vurulursa vurulsun, ne kadar aç yaşarsa yaşasın; şekeri düşer mi? Düşmez. Onun hasta olmasının sebebi; kandaki şekerin yakılmak üzere kana geçişini sağlayan sisteminin çalışmaması...Sizin ilk üç hastada başarılı olmanızın sebebi; tesadüfen bu üç kişinin de; "geçiş sistemi bozuluğu"ndan hasta olmaları. Bu ot, işte; bu sistemin çalışır olmasını sağlıyor olmasından kurtulmuşlar. Anlatabildim mi, hocam? Ben ise; bu genç yaşta, insülin salgılamadığımı biliyorum. Sebebini de söyleyeyim: kola!... Artık eve sokmuyorum, ama; geçmiş ola..."
Daha başka şeyler de anlattı. Doktorlara muhatap olmamak için, yazamıyorum. Sadece şu kadarını yazayım:"İnsülin salgısı olmayan bir şeker hastası iseniz; insülinden başka bir şey kullanmayın."
Her gün, vücudunu sekiz defa delmek zorunda oluşunu anlattıktan sonra, bana; İnternette "tükürükten şeker ölçümü" yaz ve ara. Çok yakından tanıdığım o kişinin, hâlâ; patent/tescil işlemini yaptıramadığını, imalat izni alamadığını bil ve buna kafa patlat, dedi.
Vay canına, demek; öğrenmenin yaşı yok!...
Bu konuyu baştan sona okuyanlara bir ev ödevi vereceğim. Ne de olsa; meslek icabı.
Hayatını bana borçlu olduğunu sanan bir işverenin, yanında çalışan kişi eşinin bir derdi vardır. O da; "Bu işi; çözse çözse, Sakar Hoca çözer deyip, beni bulur ve anlatır:
"Kadının barsağında iltihap var. İdrar tahlili sonuçları, berbat. Kanında da; mikrop (Ne demekse) var. İşin kötüsü; kadına, bilinen bütün antibiyotikler dokunuyor ve antibiyotik kullanılamıyor."
ÖDEV:Ne cevap verirdiniz?
İPUCU: Medicinal properties başlığına bir daha bakın.
Sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
merhaba
ben yazılarınızı ilk defa okuyorum. internetde dolaşırken tamamen tesadüf olarak bir yorumda gördüm.
sanırım ilacın yapımı için tarih olarak geç kaldım.
temini için sizinle irtibata geçmek isterim.
syg
timurcark@gmail.com