İstanbul hukuktayım. Zevklidir pratik çalışmalar. Bi de hoca bi şey sorunca katılımın pek az olması yaygın bir durum olsa gerek. :DD
Printable View
İstanbul hukuktayım. Zevklidir pratik çalışmalar. Bi de hoca bi şey sorunca katılımın pek az olması yaygın bir durum olsa gerek. :DD
Aile konutu olgusuna dayanan eşin kötü niyetli olduğu nasıl ispatlanır ?
Tayfun bey konuyu dünden beridir araştırıyorum. Kafam çok karıştı. Yargıtay kararları doğrultusunda biraz daha araştırma yaptıktan sonra detaylı bir irdeleme yazısı yazacağım. Saygılar.
Biraz geç de olsa ve çok detaylı olmasa da bir irdeleme yazısı yazıyorum. Öncelikle Tayfun Bey'in sorusuna yanıt vermekle başlayacağım. Aile konutu şerhinin bildirici nitelikte olması nedeniyle malik olmayan eşin, aile konutu şerhi tesis etmek gibi bir hakkı kullanması kötü niyetli olsa bile bu kötü niyetin hukuki sonucu yoktur. Şöyle ki somut olayda olduğu gibi malik eşin, sözkonusu taşınmaz üzerinde tasarruf yapmasından sonra bu şerhin konulması, şerhin bildirici nitelikte olması sebebiyle, önceden yapılan işlem açısından anlam ifade etmeyecektir. Bu yüzden şerhin ne sebeple konulduğu meselesi de önemini yitirecektir. Dolayısıyla malik olmayan eşin kötü niyetinin ispatı gereksizdir. Somut olayda ispat yükü şerhten bağımsızdır(somut olay için bkz. 1.sayfa); zira olaydaki taşınmazın tapu kaydına tescilli ipotek, henüz taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi verilmeden önce malik eş tarafından alacaklı lehine tesis edilmiştir ve şerh ise bildirici niteliği gereği kendinden sonraki işlemleri etkiler. Bu noktada ispat yükü artık malik eşe geçmiştir. İspat edilmesi gereken alacaklı lehine sözkonusu taşınmaz kaydı üzerinde ipotek tesis edilirken alacaklının, bu taşınmazın aile konutu olduğunu biliyor olduğudur. Alacaklı ise MK. 1023'te belirtilen iyiniyet karinesine dayanır ve ispat yükü yoktur. Gerçekten Yargıtay da MK. 194'ün getirdiği aile konutu şerhinin bu yönde yorumlanması gerektiğini bir kararında belirtmiştir (YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2006/2-591 KARAR NO : 2006/624 "4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 194 maddesi III. Fıkrası hükmü ile rıza alınmadan yapılacak işlemleri önleyebilmek amacıyla tapu kütüğüne şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Ancak hemen belirmek gerekir ki anılan madde ile, tapuya güven ilkesine bir istisna getirilmiş değildir. (KILIÇOĞLU, s. 20)
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesi istenilmemiş olsa bile işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımı 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 1023. maddesi hükmü ile korunmuştur.
Şerhin etkisi ise eşin rızası alınmadan gerçekleştirilen kazandırıcı işlemlerin üçüncü kişinin iyi niyetine rağmen geçersiz sayılacağına yöneliktir. Bu sebeple yerel mahkemenin tasarruf yetkisi sınırlamasının şerh ile doğacağı; eş söyleyişle, şerhin bir "kurucu şerh" olduğuna ve işlem tarafı üçüncü kişinin iyiniyetli olmasının aranmasına gerek kalmaksızın kazanımının korunması gerekeceğine ilişkin belirlemesi yerinde değildir.
Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 1023. maddesi, tapuya güven ilkesini öngörmektedir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 194. maddesi III. Fıkrası ise, tapuya güven ilkesinin aynen sürdürülmekte olduğunun bir ifadesidir.(KILIÇOĞLU, s. 20)" http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=9282 ).