Boşanma davasında haklılığın kaybedilmemesi

Açılmak istenen bir boşanma davasında izlenmesi gereken hukuki adımlar önemlidir. Yanlış atılacak adım sonuç alınması, hakkın sürdürülmesini etkileyeceği açıktır. Aşağıdaki örnek olay üzerinden yapılması gerekli adımlar konusunda görüşlerinizi almak istiyorum.

Evli bir çift, koca SSK'dan emekli, alkol bağımlısı, eşine uzun süredir darp ediyor, bir kaç kez karakoldan polis çağırılarmış, eşi hiç adli tıpdan dayak raporu almamamış, alkol ile ilgili hiç tedavi görmemiş, sürekli boçlu, emekli maaşı karşılığında bankadan kredi kullanmış ve başka geliri yok. Son zamanlarda 6 yaşındaki kızını dövmeye başlamış.

Çiftin 4 çocuğu var. En küçüğü 6 yaşında kız çocuğu, diğerleri 1 erkek ve 2 kız, kızlar evli ve ayrı evde yaşıyor, erkek askerliğini yapmış bir işte çalışıyor, aynı evde oturuyor.

Kadın, kendi yediği dayaklara boyun eğerken kızı dayak yiyince boşanmaya karar vermiş. Kadın düzenli olarak iki eve temizlik işleri için gidiyor. Evin geçiminin önemli ya da tamamını kadın karşılıyor. Sigortalı çalıştığı olmuş ama şimdi sigortası yok.

Gecekondu bölgesinde tapulu müstakil evleri var. Tapu kadının üzerinde. Bir mütahit ile daire karşılığı sözleşme yapmadan sözle anlaşmışlar ama işlem başlamamış.

Olaylar;
1) Adam her gece içiyor, sürekli evde kavga var. Kadını sürekli dövüyor, çocuklar annelerini adamın elinden zor kurtarıyorlar.
2) 6 yaşındaki kız çocuğu, psikoloğa 2 yıldır düzenli gidiyor. Psikoloğun öçnerisi ile kreş ve okul öncesine gönderilmiş durumda. Son zamanlarda baba tarafından dövülüyor. Sağlık sorunları var.
3) Adam SSK emeklisi, geliri banka kredisine ipotekli. Kadın sigortasız çalışıyor ama düzenli geliri var.
4) Çiftin, tapulu müstakil evi var(gecekondu).

İstemler;
1) Kadın kesin boşanmak istiyor,
2) 6 yaşındaki kızının velayetinin kendisine verilmesini(mahkeme tarafından) istiyor.
3) Kadın, adamdan tazminat isteme hakkına sahip mi? merak ediyor.
4) Kendi gelirini resmi olarak kanıtlayamadığı için 6 yaşındaki kızının kocasına verilmesinden korkuyor.
5) Kadın ve çocuğu için evde kalması olanaksız hale gelmiştir. Kadın kız çocuğunu alarak evden ayrılması, açılacak boşanma davasını ne yönde etkiler. Evli kızlarına sığınmak mı yoksa ev kiralayıp çıkmak mı?
6) Direkt olarak boşanma davası mı açmalı, yoksa öncesinde, darp olaylarına bağlı olarak resmi başvuru mu yapmalı? Bu resmi başvuru sonucunda 6 yaşındaki kızın durumu ne olur? Yoksa öncesinde kadın sığınma evine mi? başvurmalı.
7) Maddi sorunlar ve yetersizlikler avukat tutmasına olanak vermiyor. Görevlendirilecek avukat ile zaman kaybı yaşar mı?

Katılım ve görüş bildirecekler için şeimdiden teşekkürler.
....

Şiddet ve dayak söz konusu ise savcılığa başvursun.Koca evden uzaklaşma alsın.Yanlarına yaklaşamasın.Bu hususlar dava dosyasına girsin.Maddi durumu yoksa Bulunduğu il barosu adli yardım servisine başvursun.

6 yaşındaki çocuk ananın şefkatli ellerine teslim edilir.Hele de koca sarhoş ise.

Öncelikle alkol kullanan kocayı evden uzaklaştırma kararı çıkartmakla başlamalı. 4230 sayılı AİLEYİ KORUMA KANUNU bu kadın için çok faydalı olacaktır. Geçenlerde alkol bağımlısı olan kocası konusunda soru soran bir üyemize de aynı yasayı tavsiye etmiştik. Alkol bağımlısı kocaya bu yasa ile uzaklaştırma çıkartılabilinir. Bu kanun aşağıdaki linkte açıkça yazılmıştır. Okunmasını tavsiye ederim.

https://www.hukuki.net/showthread.php?t=61144

2-) 6 yaşındaki kız çocuğunu, alkol bağımlısı bir kocaya verecek hakim yoktur. Hakimler çocukların menfaatine göre karar verirler. Bu yaşta ufak bir çocuk annenin velayetine bırakılır.

3-) Alkol bağımlısı kocasından evliliği süresince dayak ve şiddet görmüş olması hem maddi hemde manevi tazminatı ayrı ayrı istemeye hakkı var.

4-) Kadının resmi olarak gelirini ispatlaması gerekmiyor kızının velayetini alabilmek için. Boşanma davası ister açsın ister açmasın, bu kadının kocasından hem kendisi hemde kızı için nafaka isteme hakkı var. Boşanma davası açacak olursa hem tedbir nafakası hemde maddi-manevi tazminatı ayrı ayrı isteyebilir.

5-) Yukarıda 4230 SAYILI AİLEYİ KORUMA KANUNUNDAN BAHSETMİŞTİM. Uzaklaştırma kararı çıkarttıktan sonra kadın kızı ile bu evde oturabilir.

6-) Avukat tutacak maddi gücü yoksa bulunduğu ilin barosuna kendisinin şahsen başvurup avukat talep etmesini tavsiye ederim. Bahsedilen bu konulardan dolayı baro bu kadın için avukat tayin edecektir. Boşana davasına kadın ve çocuk için tedbir nafakaları ve tazminat taleplerini avukatına iletsin.

Ayrıca kadın bu evde artık durmak istemiyorsa güvenliği sebebi ile mor çatı altında olan kadın sığınma evlerinde de kalabilir belki.

http://www.morcati.org.tr/scs08.php

Ayrıca şunu da eklemek isterim. Birçok üyemizin boşanma davasında yazdığı iddialar oluyor. Önemli olan iddiaların hakim önünde ispat edilmesidir. Koca alkol bağımlısı deniyor. Şahitler ile bunu ispatmalı kadın. Darp ve şiddete uğramışsa, yine gören kişilerin şahitliği gerekli. Gece kondu gibi olan bir mahallede şiddeti gören komşu muhakkak vardır diye düşünüyorum.

Deniz hanımın tavsiyeleri oldukça makul. Ben bir iki ayrıntıya girmek istiyorum.

4320 Sayılı yasa gereği koruma tedbiri isterken "kendisine asaleten, çocuğuna velayeten" istesin. Çocuk da bu kanunun koruması altında. Çocuğuna da şiddet uygulamış bir baba söz konusuyken hakim bu kararı hem verecektir, hem de böyle bir karardan sonra velayetin babaya verilmesi ihtimali neredeyse sıfırdır.

Kadın sığınma evleri nüfusu belli bir sayının üstündeki her belediyenin yapması gereken (ancak ne yazık ki zorunluluk bulunmayan) bir hizmettir. Mor çatı'nın bildiğim kadarıyla sığınma evi sayısı bir elin parmağını geçmez. Belediyelerin veya SHÇEK'nun sığınma evleri daha yaygındır onlara başvurulabilir ancak bence bu olayda buna gerek yok.

Öncelikle kendisi dahi dilekçesini yazarak hem kendisi hem çocuğu için koruma tedbiri aldırsın.
Bu tedbirle şunları istesin:
1- Şiddet uygulayan eşin / babanın evden uzaklaştırılmasını,
2- Şiddet uygulayan kişinin alkol kullanmaması için uyarılmasını,
3- Alkol alımı bir hastalık halini almışsa tedavi görmesini,
4- İletişim vasıtalarıyla aramamasını,
5- Çocuğun okuluna ve eve yaklaşmamasını.
6- Evin doğalgaz, su, elektrik, tel. gibi aboneliklerini ödemeye devam etmesini.

Kolluk Kuvvetine hakim kararını ulaştırmak için elden alsın ve polis / jandarma karakoluna kararı götürsün. Söz konusu kararın biran önce eşine tefhim edilmesini sağlasın. (tebliğle uğraşmasın, polisler bu işi ne yazık ki aldıkları eğitimlere rağmen pek ciddiye almıyorlar.)

Kusurlu / şiddet uygulayan eş, hakimin yukarıdaki uyarılarına rağmen bunları ihlal ederse kadın derhal bağlı bulunduğu kolluk kuvvetini arasın. (polis veya jandarma)

Elinde darp raporları da varsa (kendisine ve/veya çocuğuna ait) ki adli tıp raporu olması şart değil, Savcılığa da başvursun.

İlknur Hanım benim davamda (daha önceden bahsetmiştim) eşim yumruk atıp onun dişini kırdığımı iddia etmişti. Bu iddiasını (yumruk da atmadım dişi de kırılmadı) destekleyecek bir doktor raporu yok. Bahsettiği olayı gören herhangi bir kişi de yok.Olması da mümkün değil zaten. Siz 4320 sayılı kanunda rapor sunmasına gerek yok demiştiniz,ama o zaman eşimin yalan söyleyip söylemediğini nasıl anlayacak hakim. Farzedelim ki gerçekten eşimin dişini kırmış olsam o zaman rapor alamamıştır belki ama gerçekte eşimin dişi de kırık değil yumruk da atmadım. Ben bir kusuru işlemediğimi nasıl ispat edebilirim? Saygılarımla

Cevap yazan, yol gösteren, düşünce belirten herkese sonsuz teşekkürler. Umarım onun için herşey yoluna girecektir.