Sonunda aday komedisi bitti. Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı olacak gibi görünüyor. Ükemizin geceği şahsın geçmişinde açıkça görünüyor.:kötü:
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Printable View
Sonunda aday komedisi bitti. Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı olacak gibi görünüyor. Ükemizin geceği şahsın geçmişinde açıkça görünüyor.:kötü:
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Bu da Baykalın yorumu:CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmadıysa; bu, millet onu kabul etmediği
içindir. Bu sonucun alınması, Türkiye'de demokrasinin zaferi ve başarısıdır''
dedi.
Cumhurbaşkanı seçiminin, AK Parti'nin bir iç işi olarak götürülmek
istendiğini savunan Baykal, ''Bugün Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmadıysa;
bu, millet onu kabul etmediği içindir. Milletin cumhurbaşkanlığı anlayışına,
Başbakan uygun olmadığı içindir'' dedi.
Bu uyumsuzluğun millet tarafından tespit edildiğini öne süren Baykal, bu
sonucun alınmasının, Türkiye'de demokrasinin zaferi ve başarısı olduğunu, büyük
bir demokrasi dersi verildiğini ifade etti.
Baykal, bu sonucun alınmasına toplumun pek çok kesiminin büyük katkı
sağladığını, pek çok kesimin ise umursamadı.
Meydanları dolduranların sorunu Erdoğanmış sadece demek!!!! Ben yanlış anlamışım !!!! Koskoca ana muhalefet liderinin yorumuna bak.
Size katılıyorum Sayın gecem1970, ha ali veli, ha veli ali, ne farkeder ki?
Bu sonucun sırf tepkiler nedeniyle ortaya çıktığını düşünmüyorum. Akp'nin kararları, icraatları hep planlı, programlı, hesaplı, kitaplı. Onların şu anki planları gelecek yasama döneminde de iktidar partisi olabilmek, bu kararın yegane nedeni budur bence.
"Gül adaylıktan çekilmeyecek"
Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasını bakanları ile değerlendiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasal süreci işletme kararına vardı. Buna göre AK Parti, Anayasa Mahkemesi’nin 367 konusunda vereceği kararı bekleyecek.
Başbakanlık resmi konutunda gerçekleşen toplantıya bakanlar ve parti yöneticileri katıldı. Toplantıda, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde izlenecek yol haritası belirlendi.
Yapılan değerlendirmelerde, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adaylığından çekilmemesi sonucuna varıldı.
Anayasa Mahkemesi'nin 367 konusunda olumlu bir karar vermesi halinde cumhurbaşkanlığı seçimlerine devam edilecek.
Mahkemenin seçimi durdurması ya da 367 şartını getirmesi halinde ise erken seçime gidilme ihtimali yüksek.
AK Partililer, "erken seçime varız, ancak öncelik cumhurbaşkanı seçimini tamamlamak" değerlendirmesini yaptılar.
CNN TÜRK'te canlı yayın konuğu olan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de, “Hukuki ve anayasal süreç devam edecek” dedi.
Öte yandan AK Parti, “Orgeneral Büyükanıt görevden alınsın” diyen Adıyaman Milletvekili M. Hüsrev Kutlu'yu uyardı.
"Olaylara farklı bakıyoruz diye..."
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Genelkurmay'dan yapılan açıklama ile bir kez daha gündeme gelen Kutlu Doğum Haftası kapsamındaki etkinlikleri CNN TÜRK’e değerlendirdi. Çelik "Eğer laiklik ilkesi bu şekilde tehlike altına giriyorsa o zaman bizim bu prensibimiz çok zayıftır" diye konuştu.
“Olaylara farklı bakıyoruz diye Türkiye Cumhuriyeti tehlikeye girmez. Demokrasi çoğulculuk rejimidir. Herkes farklı bir görüşe sahip olabilir” diyen Bakan Çelik, “Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı tutumlar da ortaya çıkabilir ama bunlara gerekli müdahaleler yapılır. Bunlar kriz konusu olmamalı” sözlerini kullandı.
"Açıklamanın zamanı manidardır"
Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan "sert" uyarıyı bir toplantı yaparak değerlendiren hükümet, "TSK'nın açıklamasının zamanı manidardır. Açıklama yargıyı etkilemeye yönelik bir girişim olarak algılanacaktır" açıklamasında bulundu.
Açıklama Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek'ten geldi.
Çiçek, "Bu açıklama hükümete karşı bir açıklama olarak algılanmıştır. Ancak Başbalanlık'a bağlı bir kurum olan Genelkurmay'ın herhangi bir konuda hükümete karşı ifade kullanması demokratik bir ülkede beklenilmez. Genelkurmay Başkanlığı, hükümetin emrinde, görevleri Anayasa ve yasalarla tarif edilmiş bir kurumdur" dedi.
Konuşmasında Genelkurmay açıklamasının zamanlamasına da dikkat çeken Çiçek, "Bu metnin zamanlaması manidardır. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde böyle bir metnin hem de geceyarısı ortaya çıkması son derece dikkat çekicidir. Bu açıklama yüce yargıyı etkilemeye yönelik bir girişim olarak algılanacaktır" ifadesini kullandı.
Cemil Çiçek, "Genelkurmay'ın hükümet ile ilişkileri bakımından son derece yanlış ifadelerin yer alması üzücü olmuştur" diye konuştu.
Temel değerleri koruma konusunda öncelikli görevin hükümette olduğunu vurgulayan Sözcü Çiçek, Başbakan'ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile faydalı bir telefon görüşmesi yaptığını da açıkladı.
GENELKURMAY'DAN "SERT" UYARI
Genelkurmay Başkanlığı, dün gece internet sitesi aracılığıyla "sert" bir açıklama yaptı.
Açıklamada, son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorunun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumda olduğu belirtilerek, ''Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur” denildi.
Genelkurmay’ın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir" ifadesi yer buldu.
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan basın açıklamasında, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıklarının müşahade edildiği ifade edildi.
Açıklamada, “Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar” denildi.
Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamanın tam metni
Harbiyelilerden "Gül karşıtı eylem"e destek mesajı...
Genelkurmay Başkanlığı'nın sert açıklaması ve hükümetin verdiği yanıtın yankıları sürerken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığını protesto için Ankara'da yapılan mitingde, Harp Okulu öğrencilerine ait olduğu belirtilen bir mesaj okundu. "Bir ulusun başarısı tüm ulusal güçlerin bir yere yönelmesiyle mümkündür" şeklindeki mesajı, mitinge katılan emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un uzun...<<Devamı>>
Emin ÇÖLAŞAN
ecolasan@hurriyet.com.tr
Varan 2... Hayır, bu zat cumhurbaşkanı olamaz
SEVGİLİ okuyucularım, Varan 1 başlıklı yazımda cumhurbaşkanı adayımızın geçmişte yargı kararıyla belgelenen bir yolsuzluk dosyasını açıklamıştım. Bugün size adayımız ABDullah Gül’ü tanıtmayı -hem de kendi ağzından, kendi sözleriyle- sürdürüyorum.
Bu yazıyı okuduktan sonra lütfen kendi kendinize sorunuz:
Bunları söyleyen biri, Türk devletinin başına geçebilir mi? Cumhurbaşkanı olabilir mi? Devleti, Cumhuriyet rejimini temsil edebilir mi?
Hayır, edemez. Aksi takdirde hem kendisinin, hem de onu o makama getirenlerin başı çok ağrır. "Efendim ben artık değiştim... Cumhuriyet rejimine özde olmasa bile sözde bağlıyım" masalını bile bu saatten sonra hiç kimse yutmaz.
Yol yakınken bu sevdadan ya kendisi vazgeçsin, ya da partisi ve Tayyip abisi vazgeçirsin.
Aşağıda okuyacağınız sözler, adayımız ABDullah Bey’e aittir. Refah Partisi milletvekili kimliğiyle bir seminerde yaptığı konuşmadan özetlenmiştir. Bu konuşması kitap haline getirilip basıldı. (Türkiye’nin Milli Bütünlüğü ve Güvenliği. İş Dünyası Vakfı Yayını.)
Kitaptan özetleyerek alıyorum. Şimdi bu şahsın sözlerini dikkatle, ibretle okuyun:
* * *
"Türkiye’de bir sistem bunalımı var. Halka zorla diretilen, halkına zıt, ona düşman bir sistem. İşte onun içindir ki, bugün senelerdir beraber olduğumuz bazı insanlar ayrılıkçı mücadele içine girmişler. (PKK için söylüyor!) Ülke bütünlüğünü bile tehlikeli duruma getirir hale gelmiş böyle bir sistem..."
"Türkiye’nin resmi ideolojisinin tabii karakterleri bu sistemi kuran tek partinin altı sloganı ile ortaya çıktı. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik. Ama bu milletin halkı bir araya gelip biz devletçi olalım, laik olalım, milliyetçi olalım diye bir karar vermedi. Bu ilkeler hep bu halka bir zorlatma şeklinde dayatıldı..."
"Uygulamada tam bir diktatörlük. Tam halka zıt bir yönetim. Hálá tabuların olduğu, söylenemez şeyler olduğu, halkın yıldırıldığı Türkiye’de yaşıyoruz."
"(Atatürk için konuşuyor) Türkiye’nin Irak, Libya, Suriye’ye benzeyen çok yanları var. Neden? Aynı TEK ADAM pozisyonu. Bugün Libya, Irak ve Suriye’ye gidin, tek insanın resimleri vardır her yerde. Tek insanın heykelleri vardır." (Atatürk’ü Saddam, Kaddafi, Hafız Esad gibilerle kıyaslamaya yelteniyor. Ayıptır be!)
"Devrimcilik adı altında yine bir dizi hukuki düzenleme tepeden inme, zorla getirilmiş ve zorla kabul ettirilmiştir." (Harf devrimi, hukuk devrimi, kıyafet devrimi, kadın hakları ve ötekileri kastediyor.)
"Milliyetçilik maalesef bir nevi ırkçılık şeklinde devam etmiştir. Halbuki içinde bulunduğumuz coğrafyada bütün insanlar İslam’ın potasında barışık yaşamış ve İslam’ın etrafında bütünleşmişti.
Milliyetçilik öyle olmuş ki, Türkçülük şeklinde alınmış ve bu ister istemez aksini de bazı insanların aklına getirmiştir. Mesela bunları açık söylemek zorundayım, ’Ne mutlu Türk’üm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza, Türkiye aslında İLKEL bir hale dönmüştür. Bu laflar Türkiye’nin geçmişte bütün insanları İslam kardeşliği etrafında toplayan bütünlüğünü tehdit eder anlama gelmiştir. Bunlar halkın inanç değerleriyle bütünleşmeyen bir dünya sistemini halka zorla kabul ettirmektir."
"Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en büyük tahribatı vermiş olan sistemin ilkelerinden biri de LAİKLİK ilkesidir. Türk milletinin moral değerlerinin ana kaynağı din olacak, İslam olacak, sonra siz bunu potansiyel tehlike olarak göreceksiniz ve bunu uygulamalarla ortaya koyacaksınız."
"Aynı şekilde, dindar olan bir subaya da siz kendi ordunuzda hayat hakkı vermiyorsanız, bunu açıkça söylemeden onu saf dışı ediyorsanız, sanki safra atar gibi, ajan yakalamış gibi onları ayıklıyorsanız, siz o zaman bu ülkenin devamını, bütünlüğünü nasıl temin edersiniz?.."
Ve konuşmasının sonunda baklayı ağzından çıkarıyor:
"Bu açıdan ikinci Cumhuriyet, yeni OSMANLICILIK kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum."
Bu zihniyet ve bu kafada biri Türk devletinin başına geçecek! Anayasa ve Cumhuriyet’in ilkelerine inanmıyor, aşağılıyor, alay ediyor.
Üstelik ikinci Cumhuriyet, Osmanlıcılık gibi ipe sapa gelmez kavramları ağzında geveliyor. Bu Meclis şimdi Cumhurbaşkanı mı seçecek, Osmanlı’ya padişah mı? Bu kafa mı Türk devletinin başına geçirilecek?
Yol yakınken ve Anayasa Mahkemesi kararı henüz belli değilken, bu sevdadan ya kendisi vazgeçsin, ya da birileri vazgeçirsin. Yoksa bu pilav daha çoook su kaldıracak, bu işin sonu biraz zor gelecek!
Abdullah Gül'den İnciler
Cumhuriyet gazetesi ise 25.04.2007 tarihinde Abdullah Gül"ün bizzat söylediği sözleri şöyle yayımladı.
Laiklikle kavgalı bir aday
Öncelikli görevi laik rejimi koruyup kollamak olan Cumhurbaşkanlığı'na aday gösterilen Abdullah Gül,Refah Partisi yöneticisi olduğu dönemde, "Türkiye'de Cumhuriyetin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz" demişti. Türkiye'nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğuna ilişkin temel niteliğinin değiştirilmesini bile gündeme getiren Gül, "hırsızlık yapanlar, yolsuzluk yapanlar" ın laiklik zırhına büründüğünü öne sürmüştü.
'Türbanı eninde sonunda çözeceğiz'
Gül, eşi Hayrünnisa Gül 'ün üniversiteye kaydını yaptırmaya, avukatı ve noterle birlikte gitmiş, gazetecilere haber vermişti. Eşinin türbanlı fotoğrafı nedeniyle kaydının yapılmaması üzerine "Bugün Moskova'da yaşıyor olsaydık, böyle bir engelle karşılaşmazdı eşim" demişti.
Abdullah Gül, Atatürk Üniversitesi'nde düzenlenen mezuniyet törenine türbanlı velilerin alınmamasına ilişkin ise bakan olarak görev yaptığı 16 Haziran 2005 tarihinde "Hükümet olarak eninde sonunda bu tip (kamuda türban) utanılacak manzaraları kaldıracağız'' demişti.
'İslama aykırı yasa kalkacak'
Abdullah Gül, 10 Aralık 1995 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanan röportajında da Cumhuriyetin temel nitelikleriyle "barışık" olmadığını ortaya koymuştu. Gül, özellikle değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek "Türkiye'nin laik demokratik sosyal bir hukuk devleti" olduğuna ilişkin ikinci maddesi ile değiştirilmesini yasaklayan maddelerin kaldırılması gerektiğini savunmuştu. Gül'ün öne çıkan değerlendirmeleri şöyleydi:
* Saklanamaz gerçekler var. İslamın yalnız ahireti değil, dünyevi düzeni de içerdiği bir gerçektir. Ben bir Müslüman olarak buna inanıyorum.
* Türkiye'de geçerli kanunlar arasında, İslama aykırı olan da var, olmayan da... Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkânı vereceğim.
* Artık Türkiye'de yasaklarla gitmez. Yani anayasada şu yasak var, bu yasak var diye gitmez. Halk isterse yapılır. (Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez 2 ve 4. maddelerine ilişkin)
* Biz Türkiye'de yasakçı bir zihniyetin olduğuna inanıyoruz. Türkiye'de açık-gizli bir İslam düşmanlığı olduğuna inanıyoruz. Başörtüsü örneğin...
* İnancından dolayı kimse "discrimination" a (ileri derece ayrımcılık) uğramayacak. Orduya girerken subayların karılarının, kızlarının fotoğrafları isteniyor. Bunları kaldıracağız.
* Düzen Türkiye'de İslamı caminin içine hapsetti. Biz İslamı hayat tarzı olarak görmek istiyoruz.
* Türk anayasasının girişini İngilizcesini yabancıya verecek olursanız utanırsınız.
* Faizin doğru olmadığına inanıyoruz. Faizin sıfıra yakın olduğu toplumlar sağlıklı toplumlardır.
'Zenginler kulübü'
Gül, RP milletvekiliyken TBMM'de AB ile ilgili yaptığı bir konuşmada ise Avrupa Birliği ile ilgili olarak, "Değerli arkadaşlar, AB Hıristiyan kulübüdür. Türkiye'yi hiçbir zaman içine almayacaktır. Bizi zenginler köşkünün bahçesindeki kulübeye koyacaklar" demişti. Gül, 11 Mart 1996'da TBMM'de yaptığı bir konuşmada ise İsrail ile ilgili olarak "Müslümanların hâkim olduğu bu bölgede, İsrail, yabancı bir güç ve kültür olarak, uluslararası destekle bölgeye yerleştirilmiştir; işgalci ve yayılmacı bir devlettir. İsrail, bugünkü konumuna gelmek için, yakın geçmişinde, terör dahil her türlü aracı kullanmış bir ülkedir" görüşünü dile getirmişti.
"ULUSUMA ŞUNU ÖĞÜTLERİM Kİ; BAĞRINDA YETİŞTİREREK BAŞININ ÜSTÜNE DEK ÇIKARACAĞI ADAMLARIN KANINDAKİ, VİCDANINDAKİ ÖZ MAYAYI ÇOK İYİ İNCELEMEYE DİKKAT ETMEKTEN HİÇBİR ZAMAN GERİ KALMASIN." MUSTAFA KEMAL ATATÜRK