Alıntı:
08.06.2005 Spot Haber
SOSYAL GÜVENLİK TASARINA 13 ELEŞTİRİ
SAYGI ÖZTÜRK
Sosyal güvenlik sisteminde köklü değişiklikler öngören düzenlemeler kapsamında hamilelik döneminden itibaren maddi durumu iyi olmayan alilere yardım yapılması, evlilik, ölüm, emzirme ödeneklerinin artırılması, genel sağlık sigortasına geçildiğinde maddi durumu iyi olmayanların sağlık primlerinin devlet tarafından karşılanmasını öngören Sosyal Güvenlik Yasası Perşembe gününden itibaren TBMM Sağlık ve sosyal Alt Komisyonu nda görüşülmeye başlanacak. Sistemde köklü değişiklikler öngören düzenlemelerin, tartışması da konunun anlaşılmaya başlanmasıyla birlikte artacak gibi gözüküyor.
Emeklilik Sigortası, Sağlık Sigortası, Primsiz Sigortacılık, Sosyal Güvenlik Kuruluş Yasa tasarılarının getirdiği bazı olumlu yönlerinin yanı sıra, kazanılmış bir çok hakkı da ortadan kaldırdığı ya da zorlaştırdığı öne sürüldü. SSK Genel Müdürlüğü görevinde bulunuş, sosyal güvenlik konularında uzman olarak bilinen İstanbul CHP Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, tasarıların beraberinde önemli sorunlara ve hak kayıplarına yol açacak maddeler içerdiğine dikkat çekti.
Kemal Kılıçdaroğlu, tasarıda yer alan hükümler konusundaki eleştirilerini GÖZCÜ ye şöyle sıraladı:
1.Bu tasarı yasalaştığında, Yasayı uygulayacak kurum, tasarının 3. maddesinde, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı olarak belirlenmiştir. Ancak halen Türkiye de böyle bir kurum yok. Çünkü bu kurumla ilgili yasa tasarısı henüz parlamentoya sevkedilmiş değil.
2.Bugün için yürürlükte olan yasalarla sigortalılara sağlanan pek çok hak, tasarı ile zorlaştırılmakta ya da ek yükümlülükler getirilmektedir. Örneğin, Tasarı ile emekli aylığı bağlama oranı 2016 yılına kadar yüzde 50 ye kadar düşürülecek. Bugün için aylık bağlama oranı, SSK lılar için yüzde 70, Bağ-Kur lular için yüzde 65, Emekli Sandığı iştirakçileri için de yüzde 75 tir. Yani insanlar, Tasarı yasalaştığında, sisteme daha uzun süre para aktaracak, ancak buna karşın daha düşük oranlarda emekli aylığı alacaklardır. Zaten Tasarının ana felsefesi de budur. Uzun dönemde, finansman dengesinin bu yöntemle sağlanacağı düşünülüyor.
3.Kısa dönemde ise sistemi memurlar finanse edecek. Çünkü memurlar aldıkları tüm ücretler için (ek ödeme, yan ödeme, tazminatlar vb) prim öderlerken, SSK ve Bağ-Kur lular belli sınırlar içinde ödeyecekler. Böylece, memurlar bugün ödediklerinden daha fazla bir parayı sosyal güvenlikleri için ödeyecekler.
4.Normal koşullarda bugün bir SSK lı kadın 58, erkek ise 60 yaşını doldurmak ve en az 7000 gün prim ödemek koşuluyla emekli olabilmektedir. Tasarıyla uzun dönemde emeklilik yaşı yükseltilmekle birlikte, prim ödeme gün sayısı 9000 güne çıkarılmaktadır. Kayıtdışı ekonominin çok yaygın olduğu ülkemizde 9000 günlük koşulu doldurmak, kamu ve sendikalı işyerleri dışında) hemen hemen olanaksızdır.
5.Yürürlükteki yasalara göre, en az 5 yıl sigortalı olan ve ortalama her yıl için 180 gün (5x180=900 gün) prim ödeyen sigortalının ölümü halinde geride kalan eş ve çocuklarına ölüm aylığı bağlanıyor. Tasarı ile ölüm aylığı bağlama koşulları da ağırlaştırılıyor. Tasarıya göre ölüm aylığı bağlanması için, prim ödeme gün sayısı 900 den 1800 e çıkarılıyor.
6.Yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Yasasında, iş kazasına uğrayıp, meslekte kazanma gücünü yüzde 25 ve daha aşağı oranda kaybedenlere gelirlerinin peşin sermaye değerinin toptan ödenmesi öngörülmüşken, Tasarı ile bu hak yürürlükten kaldırılıyor.
.
7.Yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Yasasında, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün yüzde 60 ını kaybeden sigortalı malul sayılıyor. Tasarı ile bu oran sigortalının aleyhine olarak yüzde 66 ya yükseltiliyor.
8.Yer altı maden işlerinde çalışan sigortalıların, çalışma koşulları dikkate alınarak, bunlar için özel emeklilik koşulları uygulanıyor. Tasarı ile bu düzenlemeye de son verilmektedir.
9.Emekli aylıkları hesaplanırken, yıllık kalkınma hızının (refah artışı) dikkate alınmaması ilkesi aynen korunuyor. Oysa yıllarca çalışıp emekli olan bir kişinin, emekli aylığında artış yapılırken, refah payının da en azından bir kısmının- dikkate alınması sosyal devlet ilkesine daha uygun düşerdi. Emekliyi, emekli olduğu yılın aylığına mahkum edip, refah artışından yararlandırmamak, emeklinin bu ülkenin kalkınması için gösterdiği çabayı görmezden gelmek demektir.
10.Tasarı ile, ölen sigortalının hesaplanan aylığının hisse payı düşürülüyor. Benzer hak kayıpları, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü kaybedenler için de söz konusu...
11.Tasarıya göre, ...Kurumca sağlanacak sağlık hizmetlerinin cinsleri, belirlenecek zaman aralığında kullanım miktarları ve kullanım süreleri Kurumca Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak... belirlenecektir. Bu düzenleme idareye, sağlık hizmetlerinde sınırlama getirme yetkisi veriyor. Kurum bu yetkisini maliyet-fayda, maliyet-etkililik ve benzeri ölçütleri dikkate... alarak kullanacaktır. Oysa bugün için gerek SSK lılar ve gerekse emekli sandığı emeklileri için herhangi bir sınırlama yok. İdarelerin böyle bir yetkileri de bulunmuyor.
12.Türkiye de tedavisi mümkün olmayan durumlarda, SSK ve Emekli Sandığı sigortalısını yurt dışında tedavi ettiriyor, tüm sağlık harcamalarını karşılıyor. Tasarıya göre ise yurt dışı tedavilerde ödenecek bedel, #8220;yurt içinde sözleşmeli sağlık hizmet sunucularına ödenen tutarı geçemez deniliyor. Bu demektir ki, yurt dışı tedavilerde, sağlık harcamalarının önemli bir bölümünü sigortalının kendisi ödeyecek.
13.Bugün için prim borcu olan Bağ-Kur lular, sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. Aynı ilke tasarıda korunuyor. Bu yaklaşım, devletin zaaflığını göstermektedir. Prim ödemesi zorunlu olan bir sistemde, borcu olandan primi alınır. Siz devlet olarak prim toplamak için hiç çaba harcamayacaksınız, sonra da kişi hastalandığında, borcunu ödemedin kusura bakma ben sana bakamam, çünkü sen ölümü hakkettin diyeceksiniz. Sosyal devlette bu yaklaşımın mantıklı bir yönü var mı?