-
Avukatlık meslek etiği
Merhabalar;
Siz değerli meslek mensuplarının fikrini almak, hak arama sürecinde benzer durumda olan pek çok insana yol gösterecek, alınacak kararların daha sağlıklı olmasına katkı sağlayacaktır.
Mağdurun davacı olduğu bir hukuk davasının, devam ettiğini var sayalım. Davacının iddialarının somut delillere dayanması nedeniyle; sonucun, davacı açısından müspet olacağını varsayalım. Burada bu davanın ayrıntılarına değinmeyi ihmal edelim. Görüşlerinizi almak isteğim husus, avukatlık hizmetleri ve meslek etiği hakkındadır.
Davalı avukatının, söz konusu delillerden ve müvekkilinin haksızlığı ile kusurundan en ince ayrıntısına kadar haberdar olduğunu varsayalım. Söz konusu avukatın, bu dava süreci başlamadan önce pek çok kere davacı ve davacı avukatı ile bağlantıya geçerek, dava açılmaması için pazarlıkta bulunduğunu varsayalım. Bahsi geçen avukatın ve müvekkilinin tüm çabasına rağmen, davacının hakkını yargıda aramaya karar vermesi ile aşağıda görüşlerinize danışmak istediğim hususa konu olayların gerçekleştiğini varsayalım.
Davacı tarafından mahkemeye sunulan dava dilekçesine cevaben yazılan cevap dilekçesinde; bahsi geçen meslek mensubunun, tüm metni vekil olarak kaleme aldığını ve imzaladığını varsayalım (davalının imzasının bulunmadığı). Savunmasında davacıya karşı ağır ithamda bulunmuş ve savunma sınırlarını aşan kelimeler kullanmış olan davalı avukatının davacının şahsında derin üzüntüye sebebiyet verdiğini varsayalım. Ayrıca bahsi geçen dava için, davalı avukatının dinletilmesini talep ettiği tanıkların yalan yere şahitlik yapacağı muhtemel kimseler olduğunu varsayalım. Böyle bir savunma yöntemine yönelen avukatın; mesleğinin ilk yıllarında, genç bir avukat olduğunu varsayalım.
Sizce bu durum avukatlık mesleğinin doğası gereği, normal kabul edilmesi gereken bir durum mudur; yoksa söz konusu hukuk davası dışında hak arama mücadelesinin taşınması gereken yeni bir meydan mıdır? Böyle bir metot izleyen genç avukat hakkında, meslek etiğinin gerektirdiği nitelikleri kazanabilmesi açısından çeşitli denetim mekanizmalarını çalıştırmak mı (dava, baro nezdinde gerekli disiplin işlemlerinin yapılabilmesi için müracaat v.s.), yoksa bunu yıllar ve benzer duruma düşeceği olaylarla tecrübe ederek öğrenmesini beklemek mi kendisi ve hukuk sistemi açısından daha faydalı sonuç doğuracaktır?
Farklı meslek grupları açısından değerlendirdiğimizde, buna benzer bir durum etik açısından sizce; "organ ticareti yapan bir doktor" veya "delil karartan bir kolluk görevlisinin" yaptığından ne kadar daha az olumsuzdur. Bir avukatın böyle bir tutum takındığını varsaydığımızda, davalının hakkından fazlasını, başkalarının büyük mağduriyetine sebep olmak pahasına elde etmesine yardım etmesi ve bunu sadece maddi gayelerle yapması ne kadar etiktir? Bu konuda neler yapmak gerekir?
Siz değerli meslek mensuplarının gerçekleştiğini varsaydığımız bu konudaki görüşlerini bekliyorum.
saygılarımla.
Not: Görüşlerinize danışan, yukarıda yazılı olanları kaleme alan kişinin bir hukukçu olmadığını varsayın.
-
Cevap: avukatlık meslek etiği
özellikle meslek mensupları, sizlerin yorumları benim açımdan çok değerli..
60 kere okunmasına rağmen yorum yapılmamış.
ilgileneceklere şimdiden teşekkür ederim.
-
Cevap: avukatlık meslek etiği
Varsayıma dayalı iletiye verdiğim cevabı silme ihtiyacı duydum.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Alıntı:
Av.Emrah Yavuzcan
29-03-2007, 21:20:54
Herkesin savunulma hakkı olduğunu unutmayalım. Şüphelinin de, sanığın da, mağdurun da hakları mevcuttur, en azından bu haklarının doğru şekilde kullandırmak gerekir. Biz, fiili değil, faili savunuruz.
Sizi anladım anlatmak istediğinizi de..Bu kısımı da süper belirtmişsiniz ayakta alkışlamak lazım ;
Alıntı:
Sizce bu durum avukatlık mesleğinin doğası gereği, normal kabul edilmesi gereken bir durum mudur; yoksa söz konusu hukuk davası dışında hak arama mücadelesinin taşınması gereken yeni bir meydan mıdır? Böyle bir metot izleyen genç avukat hakkında, meslek etiğinin gerektirdiği nitelikleri kazanabilmesi açısından çeşitli denetim mekanizmalarını çalıştırmak mı (dava, baro nezdinde gerekli disiplin işlemlerinin yapılabilmesi için müracaat v.s.), yoksa bunu yıllar ve benzer duruma düşeceği olaylarla tecrübe ederek öğrenmesini beklemek mi kendisi ve hukuk sistemi açısından daha faydalı sonuç doğuracaktır?
Şöyle düşünmek lazım , İcra Memurlarını düşünün .. Sorsanız hiç birisi istemez sizin malınızı haczetmeyi. Sonuç olarak Avukatlık mesleğinde herzaman haklıyı savunmanız mümkün değil..Yeri geldi mi seri katili bile savunmanız istenebilir.Zaten avukatlığın doğasında yok mu ? %51 e %49 da olsa daha çok haksız durumdaki insanlar avukat tutmak isterler.Haliyle bu durumda da avukatlar çoğu zaman suçluyu savunmak durumunda diyebiliriz.Buradan da ulaşacağımız nokta açıktır.Bu işin doğası gereğiyle avukatlar hertürlü savunmayı yaparlar.O cübbeyi giyerken %99 u vicdanlarını bir kenara bırakır.Çünkü bırakmak zorundalar..Aksi halde cübbelerini çıkarmak zorunda kalacaklar.Bu işin doğası gereği..Ama Baro nun tayin ettiği avukatlar öyle değil..Onlar haklıyı mı haksızı mı savunduklarını dahi bilmeden çıkartıyorlar vicdanlarını.
Açıkçası bu iş bir sektör haline gelmiş durumda. Adalet sektörü.. Baro avukatlarının ağır ceza davalarına katılmamalarını savunma yapmamalarını başka nasıl açıklayabiliriz yoksa değil mi ? Baro dediğiniz ise sanal gündem gibi birşey , olmasa da olur yani..
Şahsi görüşümdür.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
katkınız için teşekkürler..
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
250 kişi okumuş ancak sedat bey dışında kimse yorum yapmamış,
fikirleriniz benim için çok değerli, lütfen 2 satır da olsa görüş bildirin..
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
500 kişi olmuş ve hala yorum yok...
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Suç ve Ceza...
Hükümdarın eteğine basan kişinin dört ata bağlanarak param parça öldürüldüğü dönemlerden, hükümdarın yüzüne tükürülse bir iki yıllık hapis cezasının çok olduğunun savunulduğu dönemlere eriştik.
Bir doktor ameliyat yaparken bıçağının altındaki adamı kasten yaralar. Doktoru kasten adam yaralama suçunun faili olmaktan kurtaran vicdan, avukat karşı tarafı temsil edince onu karşı tarafın adamı ve hatta faraza vicdanını paraya makama satmış bir kişi olarak değerlendirmeyi mübah görebiliyor ise burada bir algı sorunu var demektir.
Avukat, mesleki yeterliliği tecrübe muhakeme gücü ve bilgi ve dikkati ile müvekkilini savunacaktır. Fakat yapılan savunmanın avukatlık anlamında etik ilkelere uygunluğunun analizi karşı tarafın yönlendirmesi tespit ve kanaatler ile yapılıyorsa bu adalet arzunu peşindeki biri için adalet cellatlığı anlamını taşıyacaktır.
Her meslek grubunun olduğu gibi avukatların da tabi olduğu bir mevzuat vardır. Bir avukatın mevzuata göre bir suç işlediğine dair kanaat sahibi olan ilgili, mevzuatın öngördüğü adımları atarak kendisine sunulan imkanlar dahilinde hakkını talep ile avukatı ilgili merci nezdinde suçlayabilir.
Muhakeme/mahkeme ise tez antitez sentez sac ayağı üzerine kuruludur. Suçlama yapanın tezine suçlananın bir antitezi vardır ve sentez/hüküm iki unsurun dikkate alınması ile oluşur. Eğer sadece suçlama ile hüküm inşa edilirse bu açık bir adaletsizliktir.
Sözü bu kadar çoğaltmamın nedeni, yazıyı okudum. Bir pratik çalışması olsaydı bazı yorumlarım olacaktı; fakat bu yazının içeriğinin bir pratik mantığı ile oluşmadığı kanaati üzerine yazı yönlendirmeli etik ilgili değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Etik denince meslek etiğini en son irdelemek gerekir kanaatimce. Önce insan olmak vatandaş olmak etiğinden başlamak daha yerinde olur. Mahkeme huzuruna çıkan ister davacı olsun ister davalı olsun, ister sanık olsun ister şikayetçi ister tanık herkes yalana başvurur yalan konuşur karşı tarafı aleyhine abartır kendi lehine eksiltir. Duruşmaları izleyin biri bir tez ileri sürerken diğeri aksini iki taraftan biri doğruya muhalif davranıyor demek ki. Hukuk düzeni de bu yalanı teşvik ediyor bir anlamda. TCK'da tanıklar dışında yalan söyleyenler için bir müeyyide ön görülmemiştir. Hukuk davalarını varsayalım bir yargılama yapılıyor ve diyelim ki bir tarafın yalan iddialara dayandığı kesinlik kazanıyor cezası var mı? yok. Ceza davalarında sanığın yalan söylemesi suç bile değil tabii hakkıdır adeta. Yine tanıkların yakın hısımları aleyhine tanıklıktan çekinme hakkı vardır bu hakkı kullanmadıklarında ise yeminsiz dinlenirler bu ne demek? Oysa kişinin kendi aleyhine bile olsa doğrudan ayrılmaması gerekir ki adalet tecelli etsin.
Böyle bir hukuk düzeninin böyle bir düzene tabi vatandaşın vekilinin dosdoğru davranmasını beklemek haksızlık olur. Balık baştan kokmuş haksızlık hukuku adalet olmuş. Esasen avukatlık mesleği de bu yeni hukuk düzeni ile ortaya çıkmış bir meslek değil midir? adil bir hukuk düzeninde ahlaklı bir toplumda kimsenin avukata ihtiyacı yoktur mahkeme haklarını bilsin bilmesin kimseye zerre kadar haksızlık yapmaz yapmak istemez yapamaz. Haklı olan hakkından fazlasını istemez haksız olan haksızlığına seve seve katlanır, mağdur olan mağduriyetinin giderilmesini ister başka mağduriyetlerin yaşanması için çabalamaz.Günümüzde avukatlar suçluyu borçluyu hukuk düzeninden korumaya çalışır, mağduru alacaklıyı da düzenin verdiği imkanlardan elverdiği ölçüde istifade ettirmeye çalışır durum budur.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
sayın ismail arslan öncelikle vakit ayırdığınız için teşekkür ederim,
görüşlerinizi almak istediğim husus savunma hakkının kullanılması veya kusurlu tarafın savunma hakkını kullanmasının önlenmesi noktasında değil. elbette anayasal bir hak olan savunma hakkını herkes kullanacak ve bu hakkını kullanırken de bu hakkın temsilcisi konumunda bulunan meslek mensuplarından destek alacaktır. dikkat çekmek istediğim husus bu hakkın temsilcisi olan meslek mensuplarının machiavellist bir tutumla çalışarak, başkalarının mağduriyetine sebebiyet vermelerinin etik bağlamında tartışılmasıdır. elbette bu konuda belli sınırlar vardır ve bu sınırların aşılması halinde çalıştırılacak adli ve idari mekanizmalar vardır. bu hakkın kullanımı bu sınırların aşılmasını meşrulaştırır mı ya da bunun sınırı nereye kadardır? bu sınırların aşıldığı noktada, etik değerlerin de anlamını yitirmesi ve bu mesleğin sadece kişinin ihtiyaçlarını karşılamaktan öte gitmeyen bir ticari faaliyet niteliğine bürünmesi tehlikesi doğmaz mı?
elbette bu bir pratik değil, zaten ben de bir hukuk fakültesinde hoca değilim. ancak yıllardır yaptığım mesleğim nedeniyle yakın ilişki içerisinde bulunduğum ve oldukça saygın olduğunu düşündüğüm bir meslek grubunun mensuplarının değerli yorumlarını almak istiyorum.
yani yapılan yorumların muhakkak pozitif olacağı yönünde bir beklentim yok, yani yönlendirme de yok..
tekrar yorumlarınız için teşekkürler.
- - - Updated - - -
engin bey, değerli yorumlarınız için çok tesekkur ederim.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Yıllar önce Falih Rıfkının bir kitabında (galiba Zeytin Dağı) <<doğu toplumlarında yalan söylemek ayıp değildir>> diye bir ifade okumuştum. Bunun en güzel örneği bizim hukuk sistemimiz. Yalanın bu kadar kolay ve aleni bir şekilde kullanıldığı başka bir ortam var mı bilmiyorum. Yalan artık sistemin bir parçası olmuş. Bu o derece kabul görmüş ki, ben hiç bir hakimin alenen yalan söyleyen bir avukatı uyardığını görmedim. Neticede mahkemede yalanlar yarışıyor. Kim daha iyi yalan söylerse davayı o kazanıyor.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Alıntı:
adil olmak lazım rumuzlu üyeden alıntı
Davalı avukatının, söz konusu delillerden ve müvekkilinin haksızlığı ile kusurundan en ince ayrıntısına kadar haberdar olduğunu varsayalım. Söz konusu avukatın, bu dava süreci başlamadan önce pek çok kere davacı ve davacı avukatı ile bağlantıya geçerek, dava açılmaması için pazarlıkta bulunduğunu varsayalım. Bahsi geçen avukatın ve müvekkilinin tüm çabasına rağmen, davacının hakkını yargıda aramaya karar vermesi ile aşağıda görüşlerinize danışmak istediğim hususa konu olayların gerçekleştiğini varsayalım.
Davacı tarafından mahkemeye sunulan dava dilekçesine cevaben yazılan cevap dilekçesinde; bahsi geçen meslek mensubunun, tüm metni vekil olarak kaleme aldığını ve imzaladığını varsayalım (davalının imzasının bulunmadığı). Savunmasında davacıya karşı ağır ithamda bulunmuş ve savunma sınırlarını aşan kelimeler kullanmış olan davalı avukatının davacının şahsında derin üzüntüye sebebiyet verdiğini varsayalım. Ayrıca bahsi geçen dava için, davalı avukatının dinletilmesini talep ettiği tanıkların yalan yere şahitlik yapacağı muhtemel kimseler olduğunu varsayalım. Böyle bir savunma yöntemine yönelen avukatın; mesleğinin ilk yıllarında, genç bir avukat olduğunu varsayalım.
Varsayım, hüküm inşaasına dayanak olamaz. Siz, görüş bildirilmesi beklentinizde esasen hüküm beklentinizi ifade ediyorsunuz. 'Davacının haklı olduğu, davacıya ağır ithamlar, savunma sınırını aşan kelimeler, yalan yere şahitlik yapacağı muhtemel kişiler v.s. v.s...' Bunlar somut varsayımsal olayınızda bir tarafın iddiaları olarak yazılmış. Halbuki somut olayda hüküm/görüş için karşı tarafın söylenecekler dinlenmeden tek taraflı aktarımla bir yargıya varılması hukuk nosyonunu özümlemiş kişi için mümkün değil.
Şöyle olsaydı: Bir avukat yalan söyleyebilir mi? Ahlaki değerleri kişisel tatminleri için hiçe sayabilir/kullanabilir mi? Zaaflarına yenik düşebilir mi?
Tabi ki mümkündür. Bir hakim, bir savcı, bir polis, bir imam, müftü, profesör için de mümkündür... İşte bütün bu gibi haksızlıkları bertaraf etmek için işleyen mekanizmalar vardır. Caydırıcılık vasfı dikkate alınmış mekanizmalar. İnce ve titiz bir muhakeme gereken mekanizmalar...
Konunun ele alınış tarzı gereği önceki görüşümdeyim. Esenlik dilerim...
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Alıntı:
cemil1 rumuzlu üyeden alıntı
Yıllar önce Falih Rıfkının bir kitabında (galiba Zeytin Dağı) <<doğu toplumlarında yalan söylemek ayıp değildir>> diye bir ifade okumuştum. Bunun en güzel örneği bizim hukuk sistemimiz. Yalanın bu kadar kolay ve aleni bir şekilde kullanıldığı başka bir ortam var mı bilmiyorum. Yalan artık sistemin bir parçası olmuş. Bu o derece kabul görmüş ki, ben hiç bir hakimin alenen yalan söyleyen bir avukatı uyardığını görmedim. Neticede mahkemede yalanlar yarışıyor. Kim daha iyi yalan söylerse davayı o kazanıyor.
Bazen tv de dizi izlerim 10 dakika izle kafi herkesin bir birine karşı konuştuğu yalan, ana baba çocuğuna, çocuk ana babasına, ana baba veya sevgililer birbirine vs vs bakarsınız hep yalan. E bu diziler tutuyor kimse de bu ne böyle yalanı dolanı dizilerden öğrenmesin çocuklar demiyor malesef.
Adalet sadece doğrular üzerinde kurulabilir.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
"Adalet sadece doğrular üzerinde kurulabilir."
konunun özü..
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Doğru ve yanlış kavramları değişkendir.
Japonya'da bir anne intihar etmeden önce ergenliğe ulaşmamış çocuklarını öldürmelidir. Onları yaşar halde bırakırsa, toplumu onu asla iyi anmaz. Bu olgu, hukuklarına da sirayet etmiştir. Öyle ki, çocuklarını öldürmüş; ama kendi ölememiş ise, anneye verilen ceza bu toprakların doğru algısına uymaz.
Afrika kökenli bir anne çocuğunun suratını değişik figürlerle donatır. Bunu yaparken haliyle çocuğu yaralar. Annenin çocuğunu yaralaması bu topraklarda doğru değildir.
Sünnet, basit bir yaralama hadisesidir. Bir amaca yönelik yapılan bu işlemi bir Alman bu topraklardaki gibi algılamayacaktır.
Doğru görecelidir ve evrensel doğru -dolayısıyla hukuk- yoktur dedikten sonra; yolculuk esnasında sağlam gemiyi batıran adamın öldürdüğü çocuğun avukatı olduğunuzu düşünmenizi isterim Engin bey...
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Bir vatandaş olarak sohbete katılarak fikirlerimi beyan etmek istedim.
Bence her aklı başında insan doğru ve yanlışı ayırt edebilecek kapasiteye sahiptir.
Bir insanı öldürmek eskiden texas'da suç değilse bile bunun normalde yanlış olduğunu her mantıklı insan bilir.
Bir ülkede çocuk yaralamak suç değilse bile herkes bunun sadece çocuklar için değil herhangi bir canlıyı yaralamanın suç olduğu bilir.
Eğer bu ülkede adam öldürmek suç olmasaydı şimdi çıkıp canınızın istediğini rahatlıkla vurabilirmiydiniz.
Ayrıca verdiğiniz ve mantıken suç olan örneklerle sünneti bir arada vermeniz mantıksız olmuş. Diğerleri her aklı başında insan için suç olduğu bilinirken sünnet dini bir zorunluluk kısmınıda geçelim bilimsel olarakta sağlık açısından çok önemli olduğu ispatlanmıştır ve herhangi bir yaralama hadisesine girmez. O zaman ameliyat olan veya sezeryanla doğum yapanlarda yaralamaya girerdi. ABD'de sünnet zorunluluğu bile tavsiye edildi AIDS önlemi için. Alıntı "Yetkililer ABD vatandaşı erkeklerin yüzde 79’unun zaten sünnetli olduğunu hesaplıyor"
Ben avukat değilim ama kalkıpda suçunu bile bile bir tecavüzcüyü savunmazdım. Bunu sadece meslek olarak para kazanmak olarak vs. falan düşünürseniz belki dediğiniz doğru ama vicdanınıza baktığınızda bu mağdur sizin bir yakınınızda olabilirdi ve onun belkide hapisden kurtulmasını sağlayan bir meslektaşınıza nasıl bakardınız. Yada çocuğunuz, o tecavüzcüden kazandığınız para ile getirdiğiniz o ekmeği yerken nasıl rahat edersiniz.
Herşeyden önce şu kısa hayatımızda toprağa girmeden önce vicdanen beni rahatsız edecek hiç birşeyde izim olmasını istemezdim.
Ben bu mesleği kesinlikle kaldıramazdım, meslekte olsaydım da bu tip kişilerin suçlu olduğundan emin isem davalarına kesinlikle bakmazdım çünkü bir arkadaşın yazdığı gibi ben vicdanımı kenara kaldırmam tersine cübbeyi kaldırırım, sizlerin mesleği bunları düşündükçe ve gördükçe gerçekten çok zor bir meslek, kolaylıklar dilerim.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Herkesin savunmaya değer bir hakkı vardır. Eğer bahsettiğiniz o kötü kişi suçluysa; Yukarıda Allah, aşağıda Polis, Savcı, Hakim, mağdur ve onun avukatı var. Yok eğer bu kötü sanığın avukatı aşağıdaki herkesi kandırabiliyorsa emin olun ortada kanunen suç yoktur. İşlenen suçla avukatın bağdaştırılmasını ise komik buluyorum. Hasta kanser olunca doktor da mı kanser olmuş oluyor? Eczacı size verdiği ilacı kendisi de mi içmek zorunda. Muhasebeci, Mali müşavir kendi hesaplarını mı tutuyor? vs. vs.
- - - Updated - - -
Alıntı:
cemil1 rumuzlu üyeden alıntı
Yıllar önce Falih Rıfkının bir kitabında (galiba Zeytin Dağı) <<doğu toplumlarında yalan söylemek ayıp değildir>> diye bir ifade okumuştum. Bunun en güzel örneği bizim hukuk sistemimiz. Yalanın bu kadar kolay ve aleni bir şekilde kullanıldığı başka bir ortam var mı bilmiyorum. Yalan artık sistemin bir parçası olmuş. Bu o derece kabul görmüş ki, ben hiç bir hakimin alenen yalan söyleyen bir avukatı uyardığını görmedim. Neticede mahkemede yalanlar yarışıyor. Kim daha iyi yalan söylerse davayı o kazanıyor.
Birinin yalan söylediğini bilebilmek için ya o kişi olmak lazım ya da olayın bizzat tarafı olmak lazım. Adalet sistemini ve onun uygulayıcılarını yalancılıkla suçlamak çok yanlış. Şimdi ben nereden bileyim o yalancının mesela sizin olmadığınızı. Değil mi?
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Ben kişisel görüşümü yazdım zaten belirttim. Kanser olan doktor ile suçlu olduğunu bildiğiniz bir tecavüzcüyü aynı şekilde değerlendirmeniz tuhaf olmuş. Kanserli bir hastayı doktor öldürmek için değil iyileştirmek için uğraşır ölümü ile doktorun bir ilgisi yoktur.
Hapisten tecavüzcüyü kurtaran avukat ise çok farklı. Bu bir suçluyu kurtarıyor çünkü. Bu adam başka bir kurban daha mağdur etmesine kim engel olabilir. Eğer avukat suçlu olduğunu biliyor ve kanıtları var ise savunan taraf bile olsa bunu mahkemeye zaten sunmak zorunda. Yoksa avukatın yaptığıda delilleri karartmasından dolayı suç oluyor aslında.
Burada zaten avukatın fonksiyonu yukarıda belirtilen konulara göre yorumladığım yalan vs. bilinen şeylere göz yumma olayı. Açılan konuyu dikkatli okursanı Avukat suçlu olduğunu bile bile demiş , aksi halde suçlu olduğundan emin olmadığın durumlarda tabi ki suçlu olmadığını ispatlamak için avukat birşeyler yapmak zorunda.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Ben olayı (forumun başını) okumadım. Ancak "avukatın, sanığın suçlu olduğunu bildiğini nereden biliyoruz?". Mesela ben biliyorsam olayın tarafıyım demektir. Peki benim doğru söylediğimi kim nereden biliyor? İşte demin belirttiğim YARGILAMA ve onun süjeleri (avukatlar da asli unsurlarından) bu işi çözecek. Yoksa ben biliyorum, yalan söylüyor demek adil yargılama için yeterli değil. Onun için de hakim, kanunlara ve vicdanına göre serbestçe karar verecek. İşte o zaman kimin beyanının gerçek dışı, kimin gerçek olduğu ortaya çıkacak. İşte mahkemelerin görevi bu. Üstelik "Allah bile insanları son nefeslerini verene kadar yargılamazmış...". Bugün caninin avukatı yarın, mağdurun avukatı olabilir. Belirttiğim gibi suçlularla kendimizi asla özgülemeyiz. Birinin bu görevi yapması lazım. Biz de bunu yapıyoruz avukat olarak.
Örneğin: Suçsuz olduğuna emin olduğumuz kişinin avukatıyken, ne yaptıysak kurtaramadıysak da durum aynı. Elimizden geleni yapıp da ceza alan çok kişi tanıyoruz. Buna her avukat en az bir kere denk gelmiştir. Haklı olduğunu bile bile dava kaybedenimiz de bolca olmuştur. Ama adalet sistemine güven şarttır. Aristo; "En kötü düzen bile düzensizlikten iyidir" der.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Öncelikle dini olarak yazdığınız yanıt için şunu söyleyeyim, Allah dünyada da insanların cezasını verebilir, onun takdiridir, bu konuda çok şahit olduğum olaylar oldu gerçekten mucize olarak bile nitelendirebilirim. Ama Ahirette'de devam edeceğini dinimize inanan herkes bilir.
Sorunuza gelince konuyu okursanız zaten orada yazıyor.
Ben aşağıda alıntı yaptım, yani suç belli ve avukat bunu kesin biliyor, yanlış anladıysam konuyu düzeltin.
Sizin ben gerektiğinde mağdurlarında avukatı olurum demekle, < (Buna dayanarak) cani olduğunu bile bile bir caniye avukatlık yapmak sizi rahatlatıyorsa onda birşey diyemem herkesin vicdanı tabi ki kendinedir. Dediğim gibi ben kendi fikirlerimi yazdım.
"Mağdurun davacı olduğu bir hukuk davasının, devam ettiğini var sayalım. Davacının iddialarının somut delillere dayanması nedeniyle; sonucun, davacı açısından müspet olacağını varsayalım. Burada bu davanın ayrıntılarına değinmeyi ihmal edelim. Görüşlerinizi almak isteğim husus, avukatlık hizmetleri ve meslek etiği hakkındadır.
Davalı avukatının, söz konusu delillerden ve müvekkilinin haksızlığı ile kusurundan en ince ayrıntısına kadar haberdar olduğunu varsayalım. "
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Pardon ama ben cevaplarımı sizi hasım alarak yazmadım. Konuyla ilgili genel yorumum bu. Görüşlerinizi saygıyla karşılıyorum ama size yanıt vermek için yazmadım. Ne güzel herkes kendi fikrini ortaya koyuyor. Bu bile mesleğimizin ne kadar zor ve acımasız olduğunu gösteriyor. O cüppe işte ondan var.
Ek: Aklıma şimdi geldi. Konuyu şu yönde tartışan olursa çok daha harika olur... Avukatlık yemini... Yani avukat olurken edilen Avukatlık hipokrat yeminini kim biliyor?
- - - Updated - - -
1136 sayılı Avukatlik Kanunu
YEMİN METNİ
Madde 9 –
Mesleke kabul edilen avukata ruhsatname verilirken, baro yönetim kurulu önünde aşağıdaki şekilde andiçtirilir:
(Değişik : 2/5/2001 - 4667/8 md.) Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine andiçerim.
Avukatın andiçtirildiği, andın metnini de kapsıyan bir tutanağa bağlanır ve ilgilinin dosyasında saklanır. Tutanak baro yönetim kurulu üyeleri ile birlikte ant içen avukat tarafından imzalanır.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Bakın bende şimdi gördüm yemininizi , orada bile vicdan sözü geçiyor. Söylemek istediğim vicdanınızı kenara bırakacaksınız diyen meslektaşlarınıza.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Alıntı:
litigation rumuzlu üyeden alıntı
Herkesin savunmaya değer bir hakkı vardır. Eğer bahsettiğiniz o kötü kişi suçluysa; Yukarıda Allah, aşağıda Polis, Savcı, Hakim, mağdur ve onun avukatı var. Yok eğer bu kötü sanığın avukatı aşağıdaki herkesi kandırabiliyorsa emin olun ortada kanunen suç yoktur. İşlenen suçla avukatın bağdaştırılmasını ise komik buluyorum. Hasta kanser olunca doktor da mı kanser olmuş oluyor? Eczacı size verdiği ilacı kendisi de mi içmek zorunda. Muhasebeci, Mali müşavir kendi hesaplarını mı tutuyor? vs. vs.
- - - Updated - - -
Birinin yalan söylediğini bilebilmek için ya o kişi olmak lazım ya da olayın bizzat tarafı olmak lazım. Adalet sistemini ve onun uygulayıcılarını yalancılıkla suçlamak çok yanlış. Şimdi ben nereden bileyim o yalancının mesela sizin olmadığınızı. Değil mi?
İlginç bir yalan tanımınız var. Herhalde size göre yalan lafını tamamen sözlükten çıkarmak gerekiyor. Felsefi argümanları bir tarafa bırakalım. Ben size kendi devam etmekte olan davamdam basit bir örnek vereyim. A nın kendi beyanına göre aylık kazancı 1500 TLdir. Karşı taraf itiraz ediyor ve SGK dökümü geliyor. A nın ortalama aylık maaşının 4000 TL olduğu ortaya çıkıyor. Benim tanımıma göre A şahsı alenen yalan söylemiştir. Eminim toplumun sizin dışınızda kalan yüzde 99.999999 u da A şahsını yalancı olarak görecektir.Bu kadar basit.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Alıntı:
İsmail Arslan rumuzlu üyeden alıntı
Doğru görecelidir ve evrensel doğru -dolayısıyla hukuk- yoktur dedikten sonra; yolculuk esnasında sağlam gemiyi batıran adamın öldürdüğü çocuğun avukatı olduğunuzu düşünmenizi isterim Engin bey...
Yalan karşısında bir tek doğru vardır o da evrenseldir. Eylemlerin doğruluğunu kastetmedim yalan adaletin birincil düşmanıdır en büyük düşmanıdır yalan söyleyen de hakeza. Masamın önünden bir dosya seçiyorum sizin için bir alacak davası benim müvekkilim on bin lira alacaklı olduğunu iddia ediyor belgesi de var karşı taraf da uzun süren bir tanışma ve dostluğa güvenerek borcu elden ödeyip belge almadığını iddia ediyor. İki taraftan biri yalan söylüyor mahkemenin vereceği karar belgeler üzerinden olacak elbet ama adalet mi tecelli edecek bilmiyorum. Ben müvekkilimi sıkıştırıyorum doğruyu söyle borcu yoksa beni karıştırma sen de alma başka yerden çıkar diyorum ama kesinlikle doğruyu söylüyorum diyor ısrarla kardeşleri de aynı şeyi söylüyor ama karşı taraf da beni aradı "avukat bey yalan söylüyor yemin billah ödedim bi kuruş borcum yok" dedi ne yapabilirim? Adaletin de yapabileceği bir şey yok iki taraftan biri apaçık yalan konuşuyor işte. Kime göre yalan konuşuyor derseniz Japon'a göre de Hinduya göre de Türk' göre de...
Darbı meseli de biraz yontmuşsunuz bu arada sağlam gemiyi batırmamıştır o insan kusur bırakmıştır görünen bir yerine ki iyi gemilere el koyan kişiler ona el koymasın. Öldürdüğü çocuğa gelince ileride topluma zararlı bir şaki olacakmış hem kendisine hem annesine babasına hem topluma iyilik yapmıştır. Keşke mesla bugün otuz bin kişinin katili malum katili de henüz masum bir çocukken hallediverseydi on binler hatta yüzbinlerce ana baba eş kardeş çocuk ağlayacağına bi tek ana baba ağlasaymış. Neyse müsbet ilimden uzaklaşmayalım.
-
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Engin bey, yalan bazen şarttır. Savaşta esir düşenden düşman birliğininin yeri bilgisini istediğinde doğruyu söylememek gibi. O kişi yalan söylediği anlaşılınca kurşuna dizilir; ama halkı ise kahraman olarak yad eder. Adalet terazisi çocuğun şaki mi said mi olacağını bilemez; çocuk öldürüldü ise gereği ne ise onu yapar. İlahi bir gereklilik ancak İlahi makam tarafından açıklandığında tarafımızca bilinir hale gelir ki inancı olmayan biri için o gerekliliği savunmanız oldukça aksi karşılanabilir.
Somut olayınızda ve konu sahibinin varsayımsal olayından yola çıkarak yalanı iyi ve güzel saymak gibi bir derdim yok. Biri yalan söylüyorsa yalanı savunuyorsa bunun malum kurallar haricinde tespit edilmesi gayreti o yalandan daha büyük felaketlere neden olabilir. Ayrıca bir avukat da yalan söyleyebilir, bir imam da... Bakınız şunu demiyorum: Yalanı savunmak da gerekebilir, tıpkı o çocuğu öldüren insanı savunduğunuz gibi... Bunu iddia edebilirdim; ama etmiyorum. Yalanı savunmayalım, fakat yalanı elde mevcut olan ile tespit etmekten başka bir imkanımız yok. Aksi halde nifak topluma hakim olur. Kuru yanında çokça yaş heder olur.
Örneği özellikle vermiştim. Kastımı anladığınızı düşünüyorum ve esenlik diliyorum.