-
İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Öğretmenevinde müdür yardımcısı olarak çalışırken Sınava dayalı müdürlük atamalarında ilk tercihim olan ticaret meslek lisesine müdür olarak atandım. Başvuru sürecinde benim mezun olduğum bölüm nedeniyle liselere atanamayacağım söylendi. Puan olarak arkamda kalan kişiler bunu atama komisyonuna da sözlü olarak iletti. Hatta bu arada başvuruların değerlendirme sürecinin son gününde komisyona dilekçe ile müracaat ederek ailevi nedenlerle başvurumun iptal edilerek değerlendirme dışı bırakılmasını talep ettim. Sonuçta dilekçemde kabul edilmedi, puanı düşük olanların söylediği mezun olduğum bölüm nedeniyle liselere atanamama iddiası da kabul edilmeyip atamam yapıldı. Ben de ZORUNLU olarak yeni görevime başladım. Aradan 1,5 ay geçti. Öğrendim ki komisyon tekrar toplanıp benim atamamı iptal etmiş.(hukuk diliyle hakkımdaki atama işlemi (idari karar) geri alınmış). Öğrendiğim kadarıyla komisyon başkanı olan personel atamadan sorumlu il milli eğitim müdür yardımcısı komisyonda benim atamama şerh düşmüş bakanlığa görüş soralım diye. Şimdi de yapılan işlem hatalı diye atanma işlemim idare tarafından geri alınıyor. Şuan hala görevimin başındayım bana henüz tebliğ edilmedi karar. Ama komisyon atamayı iptal etmiş valiliğe gönderilmiş yakında bana ulaşır ki bana tebliğ edilmesi 60 günü geçeceğe benziyor. (yani idare işlemini 60 günlük dava açma zaman aşım süresinden sonra bana tebliğ etmiş olacak) bu noktada benim merak ettiğim hukuki sorular şunlar:
1-)Danıştay kararlarına göre: İdarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın yaptığı işlemi geri alma hakkı var. Ancak burada açık hata kavramının tam bir tanımı yok ben bulamadım. Benim durum için idare açık hata yaptığım için yapılan atama işlemini geri alıyorum diyebilir mi? sonuçta bu durum başvuru sürecinde biliniyordu komisyonda tartışıldı ve sonuçta şerh düşülmüş olsa bile atama işlemi yapıldı. Ben başvuruda diplomamı verdim, tüm bilgi ve belgeleri istenen şekilde verdim. Yalan beyanım veya hilem olmadı. Hatta başvurumun iptalini dahi talep ettim dilekçe yazdım. Bu durumda idarenin atamamı iptal etmesi hukuki midir? Tek mazeretleri ''açık hata'' kavramı olabilir. Benim durum ise bilinen tartışılan ve sonuca bağlanan bir konuydu. Şimdi idare fikir değiştirip bilinen o konuda ben açık hata yapmışım deyip işlemi geri alabilir mi?
2-) Ben hukukçu değilim ama gördüğüm şu. Benim mezun olduğum bölüm noktasında mevzuat açık ve net değil biraz yoruma açık. İdare başvuru sürecinde yoruma açık olan bu konuda takdir yetkisi kullanıp atamamı yaptı. Şimdi ise bakanlıktan gelen görüşe göre benim yaptığım işlem açık hata deyip işlemi geri alıyor. Aynı durum için kars ilinde il atama komisyonu benim gibi durumda olanların liseye atanıp atanamayacağı noktasında bakanlığa görüş soruyor. Ve bu görüşün cevabı beklendiğinden atama duyurusunu iptal ediyor. Bakanlığın görüşü geldikten sonra ise tekrar duyuruya çıkıp atama sürecini başlatıyor. Benim il böyle yapmadı. Durumu bile bile önce atamamı yaptı sonra görüş sorup atama işlemini geri aldı. Kars iline gelen yazıda son kelime düşünülmektedir, değerlendirilmektedir le bittiğinden sendika avukatı bu tür yazılara dava açılamaz atanır/atanamaz deseydi dava açabilirdik bu görüş yazısına dedi. Sonuçta benim ilin beni atamasına takdir yetkisi diyorum ben. İşlemi geri almasına ise onlara göre ''açık hata'' oluyor. Hukukta takdir yetkisi ile yapılan bir işlem daha sonra ''açık hata'' yapmışım denerek geri alınabilir mi?
3-)Bu atama benim için kazanılmış hak mıdır?
idare mahkemesinde açacağım dava da dayanak noktalarım ne olmalı?
sizce sonuç ne olur kazanabilir miyim?
Konu hakkında hukuki değerlendirme ve görüşlerinizi açıklarsanız çok sevinirim. Saygılarımla. okul müdürü
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
1- İdare 60 günlük süre içinde mevzuata aykırı olarak tesis ettiği bir işlemi iptal edebilir.
2- İdarenin takdir yetkisi ilgili mevzuatın çizdiği çerçeveyle sınırlıdır.
3- Değildir maalesef.
İdari işlem 2 aylık süre içinde iptal edildiği için dava kazanma şansınız düşüktür maalesef.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
1- İdare 60 günlük süre içinde mevzuata aykırı olarak tesis ettiği bir işlemi iptal edebilir.
2- İdarenin takdir yetkisi ilgili mevzuatın çizdiği çerçeveyle sınırlıdır.
3- Değildir maalesef.
İdari işlem 2 aylık süre içinde iptal edildiği için dava kazanma şansınız düşüktür maalesef.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Alıntı:
Çobanoğlu rumuzlu üyeden alıntı
1- İdare 60 günlük süre içinde mevzuata aykırı olarak tesis ettiği bir işlemi iptal edebilir.
2- İdarenin takdir yetkisi ilgili mevzuatın çizdiği çerçeveyle sınırlıdır.
3- Değildir maalesef.
İdari işlem 2 aylık süre içinde iptal edildiği için dava kazanma şansınız düşüktür maalesef.
Sayın ÇOBANOĞLU verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. bugün il mem kararnameleri ilçeye faks çekmiş onlarda olduğu gibi pdf formatında maille okula göndermiş. ben de 10 günlük rapor aldım. kararname bana tebliğ edilmedi. şu durumda aklıma takılan konular:
1-)idare sadece kararname göndermiş benim eski görev yerime ve görevime atanmamla ilgili. hiçbir açıklama yok. resmi yazı yok. sonuçta idare beni neden eski görev yerime atadı.? gerekçe belirtmesi gerekmez mi? ayrıca kararnamenin açıklama bölümünde atama nedeni: hizmetin gereği yazıyor. şu durumda ben dava gerekçeme ne yazacam? şu yapılan atama işleminin geri alınması olarak mı tabir edilmeli. herhangi bir açıklamaya gerek yok mu?
2-) idare hukuku kitablarından okuduğum kadarıyla kişinin lehine olan işlemler imzalandıkları andan aleyhine olanlar ise bireye tebliğ edildikleri tarihten itibaren hukuk aleminde vardır diyor. benim atama kararnamem 26/01/2012 tarihli yeni göreve başlamam 31/01/2012 tarihli. bugün 10 günlük rapor aldım 60 günü geçirmiş olma tarihi kararname çıkış tarihi olan 26 ocak a mı göre yoksa göreve başlamam olan 31 ocak göre mi belirlenir. yeni kararnamemin bana tebliği 60 günü geçeçek bu durumda 60 günlük dava açma süresi geçmişmidir?
3-)atanmamın hukuka aykırı olmadığını düşünüyorum ki komisyon da beni atarken böyle düşündü. aradan zaman geçtikten sonra ben yanlış yapmışım demeleri idarenin bu konuda kafasının karışık olduğu sonucunu doğurur. ben idare mahkemesinde dava açtığımda mahkeme öncelikle benim atamamın hukuki olup olmadığını değerlendirmek zorunda bence (?) ondan sonra idarenin yaptığı geri alma işleminin hukuki veya hukuka aykırı olduğunu değerlendirebilir. doğru mu düşünüyorum?
4-)ben hem idare mahkemesinde hem de danıştayda dava açmayı planlıyorum şöyleki: idareye başvurucam beni niye eski görev yerime ve görevime atadınız? resmi yazıda büyük ihtimal mevzuatın ilgili maddesini gerekçe gösterecek. bende bu durumda danıştaya benim atanmamı geri aldırmada dayanak noktası olarak gösterilen düzenleyici idari işlemin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu, usulde paralellik ilkesine aykırı olduğu, hukuk devleti ilkesine ve kazanılmış haklara saygı ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptalini akabinde buna dayanarak yapılan benim atamamın geri alınması işleminin iptalini talep edeceğim. danıştaydaki davadan bağımsız idare mahkemesinde ayrı dava açaçağım.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
aşağıdaki metni bilgi edinme kanunu kapsamında meb e gönderdim. benim içinde bulunduğum hukuki atmosferi bilmeniz açısından yazının tamamını kopyalıyorum. zaman ayırıp okuyan ve hukuki görüş ve değerlendirmelerini sunanlara teşekkür ederim.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
TALİM TERBİYE KURULU BAŞKANLIĞINA
TTK 80 SAYILI ÇİZELGEDEKİ ÇELİŞKİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
İlgi a-) MEB Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmeleri Hakkında Yönetmelik
b-) TTK 80 sayılı karar ve eki çizelge
c-)16/09/2011 tarihli ve B.08.0.PGM.0.06.04.903-02/63161 sayılı yazı.
d-)13/09/2011 tarihli ve B.08.0.TTK.0.07.00.360-04-2771/6371 sayılı yazı.
e-)20/09/2011 tarihli ve B.08.0.İKG.0.06.04.00.4-2799/63713 sayılı yazı.
TANIMLAR:
7/b) İlköğretim alan öğretmenliklerine; yükseköğretim kurumlarının ilköğretim alan öğretmenliği programlarından mezun olanlar,
İlköğretim Türkçe, Sosyal Bilgiler, Matematik, Fen ve Teknoloji alan öğretmenlikleri programından mezun olanlarla ihtiyacın karşılanamaması durumunda ise Türkçe alanına Türk Dili ve Edebiyatı; Sosyal Bilgiler alanına Tarih ve Coğrafya; İlköğretim Matematik alanına Matematik; Fen ve Teknoloji alanına Fizik, Kimya ve Biyoloji alan öğretmenlikleri programından mezun olanlar,
Ortak Alanlar
Madde 9 - Yabancı Dil, Rehber Öğretmenlik, Bilişim Teknolojileri, Görsel Sanatlar/Resim, Müzik, Beden Eğitimi ile Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi alanları ilköğretim ve ortaöğretimde ortak alanlardır.
h) Alan: Öğretmen adayları ve öğretmenlerin; mezun oldukları lisans düzeyindeki yükseköğretim programına bağlı olarak atanabilecekleri alanları
g) Çizelge: Öğretmen adayları ve öğretmenlerin, atanabilecekleri öğretmenlik alanları ile bu alanlara atanabilmek için mezun olmaları gereken yükseköğretim programlarını ve bu alanlara bağlı olarak aylık karşılığı okutacakları dersleri gösteren çizelgeyi.
Aylık Karşılığı Okutulacak Dersler
Madde 11 - Öğretmenler, atandıkları alan ile varsa yan alanının "Öğretmenlerin Aylık Karşılığı Okutacakları Dersler" sütununda yer alan dersleri, öncelikle atandıkları kurumun alan, ortak, zorunlu ve seçmeli derslerini, eğitim kurumlarının tür ve dereceleri bakımından herhangi bir ayırım yapılmaksızın okuturlar.
Bakanlık atama alanı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi olan ancak mezun olduğu bölüm İlahiyat Fakültesinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü olan yönetici adaylarının yaşadığı bir tereddüdü sizlere anlatmak ve bu tereddüde neden olan TTK 80 sayılı kararın ekindeki çizelgenin karardaki esaslara uyumlu hale getirilmesi konusunda girişimde bulunulmasını ve Bilgi Edinme Kanunu Çerçevesinde bu konuda açıklayıcı bilgi verilmesini talep ediyorum.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi madde 9’un içine alınarak ‘…alanları ilköğretim ve ortaöğretimde ortak alanlardır.’ Denilmiş böylece bu alanın ilköğretim ve ortaöğrenimdeki ortak alan olduğu açıkça ifade edilmiştir. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanının ortak alanların içine alınması nedeniyle aynı kararlarda madde 7/b de belirtilen ilköğretim alan öğretmenliklerinin içinde belirtilmemiştir. Yani ilköğretimde, ilköğretim matematik, Türkçe, sosyal bilgiler vb. ilköğretim alan dersleri tek tek zikredilmiş ve hatta bu alanlardaki öğretmen ihtiyacı ilköğretim mezunlarından karşılanamazsa hangi alana hangi bölümlerden mezun olanların atanabileceği tek tek belirtilmiş yine Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanı bu bölümde zikredilmemiştir. Böylece bu dersin ilköğretim alan dersi olmadığı ilköğretim ve ortaöğretim için ortak alan olduğu çok açık ve net bir şekilde belirtilmiştir.
TTK kararına göre alan tanımı yukarıda belirtilmiştir. Bu tanımdan yola çıkarak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanına atanacak öğretmenlerin mezun oldukları bölümler çizelgede belirtilmiştir. Çizelgede birinci sütun ‘atamaya esas olan alan’ isimleri, ikinci sütun ‘mezun olduğu yükseköğretim programı’, üçüncü sütunda ‘aylık karşılığı okutacağı dersler’ belirtilmiştir. Bu çizelgenin mantığı şudur: birinci sütunda belirtilen alana atanmanın koşulu ikinci sütunda yer alan programlardan birinden mezun olmaktır. Üçüncü sütunda da ikinci sütunda belirtilen programları bitirenlerin atandıkları birinci sütundaki alan dahilinde okutabilecekleri dersler belirtilmiştir. Bu çizelgeye göre İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bölümü hem lise hem de ilköğretimde ortak alan olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanına kaynak teşkil eden programdır. Bu anlamda benim alanım liselere atanacak, benim alanım maaş karşılığı lisede derse girecek ama ben öğretmen olarak atanamayacağım bu hukuki değildir.
Önceki yönetici atama yönetmeliğinde yönetici olmanın ön şartı üçüncü sütunda bulunan maaş karşılığı girebildiği dersin atanmak istediği okulda olmasıydı yeni yönetici atama yönetmeliğinde ise artık üçüncü sütuna değil yani maaş karşılığına değil birinci sütuna yani alanın, atanmak istediği okulda olması şartı getirilmiştir. Dolayısıyla benim mezun olduğum programa göre atandığım alan belli: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dolayısıyla esaslar da ifade edildiği gibi bu alan hem ilköğretim hem de lisede okutulan ortak bir alan. Ancak bu noktada ortaöğretim ve ilköğretimde ortak alan olan ve çizelgede de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ile alakalı tek alan olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanında TTK’nın alan tanımına aykırı, ilköğretim ve ortaöğretimde ortak dersler başlıklı 9. maddeye aykırı, aynı şekilde ilköğretim alan öğretmenliklerinin belirtildiği madde 7/b’ye aykırı, çizelgenin sistematiğine ve özüne aykırı, bir şekilde * yıldız işareti konarak İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi mezunu olanlar için ‘ortaöğrenim kurumlarına atanamaz’ ifadesi konmuştur. Bu ifade ile tek alan olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanında yer alan ve bakanlık ataması Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanına olan ve kararnamelerinde bu şekilde yazan öğretmenlerin bir kısmı TTK 80 sayılı kararın esaslarına ve alan tanımına aykırı bir şekilde çizelgede * yıldız işareti ile kendi alanları içinde sınırlandırılmışlardır. Adeta alan içinde mini, sanal bir alan oluşturulmuş ve diğer hiçbir alanda olmayan bir uygulamaya maruz bırakılmışlardır. Bu durum hukuki değildir. Çizelgede yıldız işareti ile konan ifade, çizelgenin eki olduğu kararlara aykırı bir şekilde ortak alan kavramını yok saymakta, alan tanımını alan içinde alan şekline sokmakta, adeta çizelgeyi kararlardan bağımsız ve kararlarla çelişecek uygulamaya dönüştürmektedir. Aynı şekilde çizelge * yıldız işareti ile kendi içinde de çelişmektedir. Hem mezun olduğum bölüm alana kaynaklık eden programlar bölümünde yer almakta hem de * işareti ile programın alanın bir kısmının dışında olduğu ifade edilmektedir.
TTK alan tanımıyla ‘mezun oldukları lisans düzeyindeki yükseköğretim programına bağlı olarak atanabilecekleri alanları’ denilerek alana atanmanın ön şartının mezun olduğu bölümle alanın uyumlu olması ifade edilmiştir. İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bölümü çizelgede Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanına kaynak teşkil eden programlar arasında yer almaktadır. Dolayısıyla bu bölüm bu alana kaynak teşkil eden bir programdır. Ancak burada yıldız işareti ile ttk nın alan tanımına aykırı bir şekilde İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunlarına siz bu alanın sadece bir bölümüne gidebilirsiniz şeklinde bir uygulama getiriyor. Yıldız işareti ile önce alanı sanal bir şekilde ikiye bölüyor ilköğretim ve ortaöğretim diye daha sonra siz sadece ilköğretime öğretmen olabilirsiniz diyor. Bu hem içerik hem usul yönünden kararların kendisine ve çizelgenin sistematiğine aykırıdır. Alan içinde alan oluşturmaktır. Madde 9 ve madde 7/b’yi yok saymaktadır.
Anayasaya göre idarenin tüm işlemleri yargı denetimine açıktır. Yine anayasaya göre yargı denetimi yerindelik denetimi yapamaz. Yani dar anlamda yorumlarsak yargı idarenin ne yapması veya ne yapmamasına karar vermez sadece verdiği kararların yine kendi verdiği diğer kararlarla çelişmemesine, usul ve içerik gibi öğeler yönünden tutarlı olmasının denetimini yapar. Danıştayın bu noktada **yıldız işaretini ttk 80 esasların madde 9 ortak alan kavramına ve madde 7/b ilköğretim alan kavramına ve çizelgenin sistematiğine ve özüne aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edeceğini düşüyorum. Çünkü idare burada tutarlı davranmıyor eğer bu alan ortaksa bu alandaki tüm öğretmenler aynı haklara sahiptir. Yok bu alan ortak değilse mezun olunan bölümden dolayı ayrılmak isteniyorsa bunun usulü belli diğer alanlarda bunu nasıl yaptıysan bu alanda da öyle yapman lazım. Ayrıca idare düzenleyici işlemlerini yaparken Personel hukukuna ilişkin anayasal ilkelere uymak zorundadır. Bu anlamda yıldız işareti ile yapılan uygulama Hukuk Devleti ilkesine, eşitlik ilkesine, usulde paralellik ilkesine, kazanılmış hakların korunması ilkesine aykırıdır.
Olayın diğer boyutu ortak alan kavramının (*) yıldız işareti ile aşındırılmak istenmesidir. Ortak alan kavramında neden-sonuç ilişkisini iyi kavramak lazım. Ortak alan kavramı bölüm adının sonucu değildir, sebebidir. Yani TTK dersin içeriğine göre ortak alanları belirler ve bu ortak alanların sonucunda öğretmen yetiştirilmesi gerekir. Yoksa siz yetiştirilen öğretmene göre alan/branş açarsanız sizinki eğitim olmaz. Aslolan branşa-alana göre öğretmen yetiştirmektir. Yani İngilizce dersi varsa ve ders TTK ya göre ortaksa YÖK buna göre öğretmen yetiştirmelidir. Yoksa YÖK İngilizceden tek bölüm açmış bizde İngilizceyi ortak yapalım şeklinde mi yapıldı bu dersin ortak olması? Bu anlamda İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bölümü açılması yanlıştır. Ancak bu bölüm mezunları Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanına atanıyorsa o zaman bu alana göre değerlendirilmelidir ki buna hukukta kazanılmış hak denir. Yoksa madem böyle bölüm açılmış bunları Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanına atayalım ama farklı uygulamaya tabi tutalım demek hukuki değildir. Aynı şekilde bu alandaki diğer öğretmenlere bu alanın ortak olması bölümlerinin adından dolayı değil TTK 80 sayılı kararın madde 9 ortak alanlar maddesi nedeniyledir. Bu durumda aynı alandaki öğretmenlere farklı hükümler koymak anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi aynı alandaki bir kısım öğretmen ayrıcalıklı, imtiyazlı bir zümre konumuna getiriliyor. Bir kısım öğretmende ikinci sınıf öğretmen durumuna düşürülüyor. Bu durum usul yönüyle de Personel Hukukuna ilişkin ‘Usulde Paralellik İlkesine’ aykırılık teşkil etmektedir. Usulde paralellik, bir idari işlemin geri alınmasının, kaldırılmasının ya da değiştirilmesinin o işlemin tesisinde izlenen usule göre yapılması gerekliliğini ifade eden ve Danıştay içtihatlarıyla ortaya konulmuş olan bir idare hukuku ilkesidir. Burada Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanında olanlara verilen haklardan olan madde 9 daki hem ilköğretim hem de ortaöğretime öğretmen olabilme hakkı ancak aynı usulle geri alınabilir. Yani madde 9 un kaldırılması ile. Yoksa hem bu madde ile bir hak verilip hem de çizelgeye konacak bir yıldız işareti ile bu hakkın aynı alandaki bir kısım öğretmen için geriye alınmaya çalışılması usül yönüyle de uygun değildir.
Pedagojik açıdan durum değerlendirildiğinde de bir ders ya ortaktır yada ortak değildir. Dersin ilköğretim ve ortaöğretimde ortak olması dersin içeriğine göre pedagojik esaslara göre belirlenir yoksa şu bölümden mezun olanlara bu ders ortaktır şu bölümden mezun olanlara ortak değildir demenin eğitimsel yönü yoktur. Bu anlamda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi içerik olarak ilköğretimde de ortaöğretimde de ortak alan kabul edilmektedir. Sosyal Bilgiler dersinin liseye gelindiğinde Tarih, Coğrafya gibi belli bir alanda uzmanlaşması veya Fen ve Teknoloji dersinin liseye geçildiğinde Fizik, Kimya, Biyoloji gibi uzmanlaşması Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanında yoktur. Bu uzmanlaşma İHL Meslek derslerinde olmaktadır. Ki bu anlamda İHL Meslek dersleri farklı bir alan olarak TTK 80 sayılı çizelgede yerini almıştır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi Rehberlik, İngilizce, Görsel Sanatlar, Müzik, Beden Eğitimi dersleri gibi ilköğretim ve lisede farklı boyut veya uzmanlaşma içine girmemekte ortak bir ders şeklinde devam ektedir. Zaten TTK da bu yüzden bu alanı ortak kabul etmektedir. Ama YÖK ün hatasının faturasını bir bölüm mezunlarına kesmeye çalışmakta ve sırf ilköğretim ifadesi yüzünden tüm mevzuatı bir kenara bırakarak bu bölüm mezunlarına özel muamele yapmaya çalışmaktadır. Burada amaç bir yanlışı düzeltmek mi olmalı? Yoksa amaç yanlışa göre sistem içinde özel bir yapı oluşturup yanlışı yanlış olmaktan çıkarmak mı olmalı?
Olayın diğer boyutu İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bölümüyle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bölümlerinin aralarında İLKÖĞRETİM kelimesi dışında bir fark olmamasıdır. Bu iki bölüm içerik ve dersler anlamında aynı düzeydedir. Ve iki farklı bölüm olarak açılmamıştır. Bir dönem sadece İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bölümü varken aynı bölüm ismi değiştirilerek Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi olmuştur. Yani bu bölümlere tercih hakkı olmamıştır. Benim üniversiteye gireceğim dönemde sadece İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği Bölümü vardı. Dolayısıyla lise veya ilköğretim tercih hakkımız yoktu. Din Kültürü öğretmeni olmak istiyorsan bu tek bölüme gitmek gerekiyordu. Bizde öğretmen olmak amacıyla öğretmen olunabilen tek bölüm olan ilahiyat fakültesinin ilköğretim din kültürü ve ahlak bilgisi bölümüne gittik yani başka öğretmenlik seçeneğimiz yoktu. Şimdi ise formasyonsuz ilahiyat mezunları bile 1-2 aylık formasyon kursuyla ihl ye, ilköğretime, liseye öğretmen ve idareci olabilirken biz öğretmenlik bölümü mezunları sadece ilköğretimlere öğretmen olabiliyoruz. Yani mağduriyet üstüne mağduriyet yaşıyoruz.
İşin daha vahim boyutu ise bizim ilahiyat fakültesi diplomamız diplomayı aldığımız tarihte Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olunabilecek tek bölüm olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığında İlahiyat diploması olarak kabul edilmiyorken, Diyanet İşleri Başkanlığında İlahiyat diploması olarak kabul edilmektedir. Örnek vermek gerekirse benimle birlikte mezun olan bayan arkadaşım şuan Diyanet İşleri Başkanlığında Kuran Kursu Öğretici olarak çalışmaktadır. Onun işe başladığı dönemde Eğitim Fakültesinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunları diplomaları İLAHİYAT DEĞİL, EĞİTİM FAKÜLTESİ olduğu gerekçesi ile kabul edilmedi. Ama İlahiyat fakültesinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi mezunları İLAHİYAT FAKÜLTESİ diplomasına sahip olduğu için Diyanete kabul edildi. Sonuçta bende bir ilahiyat mezunu olarak ilahiyat fakültesi mezunu olanlar hangi haklara sahipse o haklara sahip olmam lazım Diyanet bile bunu kabul ediyorken Meb’in kabul etmemesi hukuki değildir eşitliğe aykırıdır.
Bu çelişkili durumun temelinde yatan neden ise şudur: Talim Terbiye Kurulu ile YÖK arasında iletişim ve koordinasyon kopukluğundan meydana gelmektedir. TTK anasayada da ifade edilen ‘Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.’ İfadesiyle paralel bir şekilde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanını ilköğretim ve ortaöğretimde ortak okutulan zorunlu bir alan olarak görmekte ve kararlarını da buna göre oluşturmaktadır. YÖK ise konuyu bu şekilde ele almamaktadır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanını İlköğretim ve ortaöğretim gibi ortak alan kavramının dışında görmektedir. Bu durumda da ttk bu bölüme özel hükümler koymaya çalışmakta ve kendi koyduğu kuralları kendi bozmaktadır.
Bakanlık konu ile ilgili YÖK ile görüşmeli ve bakanlığın uygulaması doğrultusunda üniversitelerin bünyesinde sadece Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bölümü oluşturmalıdır. (yani ara ara aynı bölümün adını bir süre başında ilköğretim bir süre başında ilköğretim olmadan açmamalıdır. Zaten iki bölüm aynı anda açık olmuyor tercih şansı bile verilmiyor) Ttk da alacağı geçici bir kararla ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunlarının da bu alana kaynak teşkil eden yüksek öğretim programı olduğunu belirtecektir. Mevcut durumda zaten bunu kabul etmiş ama yıldız işareti ile kendisi ile çelişmiştir.
İlgi (a) yönetmeliğin 1.maddesinde “ç) Atanmak istenilen eğitim kurumuna Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre alanı itibariyle öğretmen olarak atanabilecek bir alan öğretmeni olmak,” denilmektedir. Bu durumda bir okula yönetici olabilmek için yönetici adayının bakanlık atama alanının o okulda bulunması gerekmektedir. Bu durumda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanının öğretmeni olan tüm bu alan öğretmenlerinin bu alanın okutulduğu okullara yönetici olabilmesi gerekir. Hatta bu durum ilgi (c) yazıda :’4, 8- Bilindiği gibi, yüksek öğretim kurumlarının hangi programlarından mezun olanların hangi alan ya da kurumlara öğretmen olarak atanabileceği Talim ve Terbiye Kurulunca belirlenmektedir. Talim ve Terbiye Kurulunun 7/7/2009 tarihli ve 80 sayılı Kararı eki Esasların 9 uncu maddesinde "Yabancı Dil. Rehber Öğretmenlik, Bilişim Teknolojileri. Görsel Sanatlar/Resim, Müzik, Beden Eğitimi ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanları ilköğretim ve ortaöğretimde ortak alanlardır” denilmektedir.
Buna göre, İngilizce, Fransızca, Almanca. İtalyanca gibi yabancı dil öğretmenleri ile rehber öğretmenler, bilişim teknolojileri, görsel sanatlar/resim, müzik, beden eğitimi ile din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri bu derslerin okutulduğu her derece ve türdeki eğitim kurumlarına, alanlarında öğretmen norm kadrosu olması durumunda öğretmen olarak atanabilmektedir, norm kadro oluşmayan kurumlara da bu dersleri okutmak üzere görevlendirilmektedirler.
Bu çerçevede;
a) Alanı İngilizce, Rehber, bilişim teknolojileri, görsel sanatlar/resim, müzik, beden eğitimi ve din kültürü ve ahlak bilgisi olan yöneticilerin bu derslerin okutulduğu kurumlara yönetici olarak atanabilmeleri,’ denilerek Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanındaki öğretmenlerin hem ilköğretim hem de ortaöğretime yönetici olarak atanabilecekleri açıkça belirtilmiştir.
Aynı şekilde ilgi (c) yazıda: ‘2- Yönetici Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmeliğin 7 nci maddesinin (ç) bendine göre atanmak istenilen eğitim kurumuna Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre alanı itibariyle öğretmen olarak atanabilecek bir alan Öğretmeni olmak şartı arandığından, atama isteğinde bulunan yönetici/yönetici adayının atanmak istediği eğitim kurumunda alanın bulunması halinde yönetici olarak atanması mümkün bulunmaktadır.’ Burada kalın punto ile işaretlediğimiz alanda idare yönetmelik maddesini yorumlayarak yönetici olabilmek için yönetici adayının alanının atanmak istediği okulda bulunmasını yeterli görmektedir.
İlgi (c) yazıda: 8- Yönetici Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmeliğin 7 nci maddesinin (ç) bendine göre atanmak istenilen eğitim kurumuna Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre alanı itibariyle öğretmen olarak atanabilecek bir alan öğretmeni olmak şartı arandığından, alanı fizik, kimya, edebiyat, coğrafya olan eğitim kurumu yöneticilerinin alanları itibariyle ilköğretim kurumlarına öğretmen olarak atanamayacaklarından bu eğitim kurumlarına yönetici olarak da atanabilmeleri, yine alanı Türkçe, fen ve teknoloji, sosyal bilgiler olan eğitim kurumu yöneticilerinin ise alanları itibariyle liselere öğretmen olarak atanamayacaklarından bu eğitim kurumlarına yönetici olarak da atanabilmeler: mümkün değildir. Diğer taraftan alanı ilköğretim ve orta öğretim kurumlarında ortak olan ve alanı itibariyle ilköğretim ve orta öğretim kurumlarına atanabilme şartını taşıyan İngilizce, müzik, beden eğitimi, görsel sanatlar vb. alanlarda görev yapan öğretmenlerin ilköğretim ve orta öğretim kurumlarına atanabilmeleri mümkün bulunmaktadır’ ifadesiyle ortak alan kabul edilen alanlardaki öğretmenlerin hem lise hemde ilköğretime atanabileceği ifade edilmiştir.
Tüm bu açık mevzuat hükümlerine rağmen sırf bir TTK 80 sayılı çizelgenin mezun olunan bölüm sütununda yer alan (* orta öğretim kurumlarına atanamaz) ifadesinden yola çıkarak ve esasların madde 9 ortak alan kavramını yok sayarak aynı alandaki bir kısım öğretmene siz yıldız işareti nedeniyle ortaöğretim okullarına yönetici olamazsınız demek hukuki ve mevzuata uygun mudur? Yönetici atamada mezun olunan okula mı bakılmaktadır? TTK kararlarına göre oluşturulan bakanlık atama alanına mı bakılmaktadır? Eğer mezun olduğu bölüme bakılırsa ziraat fakültesinden mezun sınıf öğretmenleri var. Edebiyat fakültesinden mezun Türkçe öğretmenleri var. Bunların durumu ne olacak? Cevap: atandıkları alana göre değerlendirilirler bu kazanılmış haktır. Bu kural niye İlköğretim mezunları için geçerli olmuyor. Kaldı ki İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği TTK 80 sayılı çizelgede Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanına kaynaklık teşkil eden programlar arasında yer almakta. Yani mezun olunan bölüm açısından da sıkıntı yok. Burada TTK mezun olunan bölüme de bakmıyor yıldız işaretine bakıyor. TTK kararlarına göre alana bakılıyorsa ki doğrusu bu; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi tek alan ve bu tek alan hem İlköğretimde hem de ortaöğretimde okutulan ortak alan. Bu noktada senin alanın ortaöğretime atanıyor, senin mezun olduğun bölüm alana kaynaklık teşkil ediyor ama yine de sen bu alan öğretmeni olsan da bu alanın atanabildiği yöneticiliklere sen yıldız işaretinden dolayı atanamazsın denilmesi makul ve mantıklı mıdır? TTK nın alan tanımına, madde 9 ortak alanlar maddesine, madde 7/b ilköğretim alanlar maddesine uygun mudur? Hayır. Ben hem o alanın öğretmeni olacam hem de o alandaki bir kısım okula atanmak istediğimde alanıma değil mezun olduğum bölüme değil yıldız işaretiyle yapılan açıklamaya bakılacak. Hukuk devleti böyle bir uygulama yapar mı?
Bakanlık ilgi (c) yazıda belirttiği gibi mezun olunan bölüme bakılmaksızın alana bakılacağını daha net ifade etmelidir. Aynı şekilde ttk 80 kararlarında, madde 9 ortak alan tanımının, madde 7/b’deki kuralların geçerli olduğunu belirterek illere genelge göndermelidir. Ve illerin bir kısmının alana bakarak atama yapmasını bir kısmının ise yıldız işaretli ifadeden yola çıkarak alanı kısıtlayacak şekilde hareket etmesini önlemelidir. Mezun olduğu bölümden yola çıkılarak atama yapılacaksa bu durumda ilköğretim okullarına sadece İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü mezunları atanması gerekir. Ancak uygulamada böyle bir durum söz konusu değil. Madde 9 gereği bu ders ortak alan kabul edilmektedir. Bu nedenle sadece ilköğretim mezunlarına ttk 80 sayılı karara aykırı bir şekilde çizelgede konan hukuksuz ve personel hukukuna ilişkin anayasal ilkelere aykırı (* ortaöğrenim kurumlarına atanamaz) işaretinin biran önce kaldırılması ve duruma ttk 80 sayılı kararlara uygun yukarıdaki çözüm getirilmelidir.
BİLGİ EDİNME KANUNU ÇERÇEVESİNDE TALEPLERİM
1-)İlahiyat Fakültesinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü mezunları konusunda yaşanan tereddüdün giderilmesi ve TTK 80 sayılı çizelgedeki çelişkili ifadenin düzeltilmesi noktasında çalışma olup olmadığı noktasında tarafıma gerekçeli ve açıklayıcı bilgi verilmesini,
2-) Hukuki anlamda : Anayasada ifade edilen eşitlik ilkesi aynı durumdaki kişilerin aynı hükümlere tabi olmalarını gerektirir. Genel anlamda eşitlik ilkesi şekli hukuki eşitlik ve maddi hukuki eşitlik olarak iki anlamda yorumlanabilir. Şekli hukuki eşitlikten kastedilen kanunların genel ve soyut nitelik taşıması, yani kapsadığı herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Anayasanın 10’uncu maddesinin, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa “imtiyaz” tanınamayacağı yolundaki ikinci fıkrası da bu anlamda eşitliği hedef görünmektedir. Ancak şüphesiz ki, eşitlik ilkesinin anlamını şekli hukuki eşitlikle sınırlandırmak mümkün değildir. Maddi hukuki eşitlik, şekli eşitliğin ötesinde, aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranma zorunluluğunu içermektedir. Bu anlamda aynı alandaki öğretmenlerin aynı haklara sahip olması gerekir. Hem şekli hukuki anlamda (yönetmelikte aynı alandaki öğretmenlere aynı hakların verilmesi) hem de maddi hukuki anlamda (biz hem ilköğretim hem de lisedeki din kültürü dersine fiili olarak giriyoruz ve ilahiyat diplomasına sahibiz bu anlamda diğer ilahiyat mezunlarından farkımız yok sonuçta mevzuatta ilahiyat fakültesinin ilahiyat bölümü demiyor ilahiyat fakültesi mezunları diyor)
Bu noktada bakanlığın veya TTK nın biz İlahiyat Fakültesinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü mezunlarına siz İlköğretim bölümü mezunusunuz o yüzden ortaöğrenim kurumlarına atanamazsınız demesi haklı nedene ve kamu yararına dayanmamaktadır. Kamu yararı ve haklı nedenin, “anlaşılabilir”, “amaçla ilgili”, “makul ve adil” olması gerekir. Getirilen düzenleme herhangi bir biçimde birbirini zamanlayan, birbirini, doğrulayan ve birbirini güçlendiren bu üç ölçütten birine uymuyorsa eşitlik ilkesine aykırı bir yön vardır denilebilir. Burada biz de İlahiyat Fakültesi diplomasına sahibiz ve ilahiyat fakültelerinde bize ilköğretim, ortaöğretim öğretmenliği şeklinde tercih hakkı verilmedi Din Kültürü öğretmeni olabilmenin tek yolu olan ilahiyattaki bu bölüme gittik. Aksi takdirde öğretmen olamıyorduk çünkü ne eğitim fakültelerinde nede ilahiyat fakültelerinde bize başka seçenek sunulmadı. Aynı şekilde TTK bu alanı madde 9 ile ilköğretim ve ortaöğretimde okutulan ortak alandır diyerek bu alanın teknik olarak ilköğretim ve ortaöğretim olarak ikiye bölünemeyeceğini mevzuatsal güvenceye almıştır. Bu durumda bize yapılan uygulama ile bizler ikinci sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni durumuna düşürülüyoruz. Aynı şekilde bazı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri de bu branş içinde imtiyazlı ayrıcalıklı bir pozisyona gelmektedir. Bu uygulama diğer hiçbir alanda yapılmamaktadır. Örnek vermek gerekirse İlköğretim Matematik ve Matematik bölümü iki farklı alan olarak TTK80 sayılı çizelgede yerini almıştır. Ve bu iki alana kaynak teşkil eden iki farklı yüksek öğretim programı vardır. Ve öğretmen adayları bu iki bölümden birini tercih yapmaktadırlar. Sonuç olarak ilköğretimlere sadece İlköğretim matematik alanındakiler atanmakta, liselere ise sadece matematik alanındakiler atanmaktadır. Bizim alanda ise bu şekilde adil bir tercih hakkı ve iki farklı alan olmamasına rağmen aynı alandaki bir kısım öğretmene sadece ilköğretimlere tayin hakkı verilirken bir kısım öğretmene ise hem ilköğretim hem de liseye tayin hakkı verilerek imtiyazlı bir sınıf yaratılmaktadır. Bu durum çalışma huzurunu bozmakta ve aynı alandaki bir kısım öğretmene haksızlık oluşturmaktadır. Bu anlamda en makul çözüm bu alanın madde 9 gereği ortak alan olması nedeniyle tüm alan öğretmenlerine aynı hakların verilmesi ve üniversitelerde sadece Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü açılmasıdır.
Bu anlamda bir çalışma olup olmadığı, çalışma yoksa mevcut durumun meydana getirdiği mağduriyet noktasında haklı gerekçelerin tarafıma bilgi edinme kanunu çerçevesinde açıklanmasını talep ediyorum.
Gereğini arz ederim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
1-) Siz dava dilekçenize atama kararnamesinin iptali için hukuki iddialarınızı yazacaksınız. İdare dilekçenize cevap verirken gerekçeyi anlatır zaten. Dilekçenizde en son atama kararnamesinin iptali talebinde bulunmalısınız. Bu kararname iptal olunursa zaten ilk kararname cari olur.
2-) Dava için 60 günlük süre en son kararnamenin size imza karşılığı tebliğ edildiği günden itibaren başlar. Rapor almanızın dava açmakla ilgisi yoktur. Ancak dava için son günleri beklemeye gerek yok süre bitmeden bir hafta evvel dilekçenizi verirseniz dava açma zamanaşımı sıkıntınız olmaz.
3-) Atanmanızın hukuka aykırı olup olmadığına zaten Mahkeme karar verir. Mahkeme son işlemle beraber ilk işlemin de hukuka aykırı olup olmadığını düşünür.
4-) İdareye soru sorarak cevap aldığınız idari işlemin iptalini dava edemezsiniz. Buna gerek yok diye düşünüyorum. Eğer en son kararnamenin iptali ilgili düzenleyici işlemin hükümlerini ihlal şeklinde bir açık hata nedeniyle olmuşsa, söz konusu en son atama kararnamesinin iptali ile beraber ilgili düzenleyici işlemin atanmanıza engel ilgili hükümlerinin de iptali için doğrudan Danıştay’da dava açmanız daha iyi olur bence. İyi akşamlar dilerim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Sayın Çobanoğlu verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. bazı cümlelerimi tam ifade edememişim galiba şöyleki: 2-)dava için 60 günlük süre noktasında demek istediğim idare onlara göre hatalı işlemini 60 günlük dava açma süreni geçtikten sonra geri almış oluyor. Kemal gözler idare hukuku kitabında hatalı idari işlemlerde (veya hukuka aykırı) yapılan işlem kişi lehine hak oluşturuyorsa idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkesi gereği hukuka aykırı bireysel işlem dava açma süresi olan 60 gün içinde geri alınmalı aksi takdirde 60 gün geçtikten sonra geri alınmaz diyor. bu konuda avukat bir arkadaşın bürosunda kazancı ictihat bankasından danıştay kararlarını araştırdım. teoride özellikle fransız danıştayı hukuki yönden sakat idari işlemlerde kişi lehine hak oluşturan bireysel idari işlemlerin geri alınmasında dava açma süresi ile sınırlı tutmuş. bizde ise bu konuda yasal bir süre olmadığı gibi danıştay bu konuda tam bir ictihat oluşturup kendini bağlamıyor her olayı özelliklerine göre kendi içinde değerlendiriyor. ama özellikle hukuka aykırı ödemeler noktasında kesin kararını vermiş ictihadı birleştirme kararı ile hukuka aykırı ödenen paralar eğer kişinin hilesi, yalan beyanı yoksa yani idarenin hatası nedeniyle ödenmişse bu para 60 günlük dava açma süresi içinde geri alınabilir. bu süre sonunda geri alınamıyor. alınırsada danıştayda iptal ediliyor. ben de buradan hareketle benim atanma işlemim hukuka aykırı bile olsa (ki bence değil idare bu konuda fikir değiştirdi) 60 gün içinde beni görevden almadı. ben müdür olarak ilçe mem tarafından müdür sıfatıyla muhakkik olarak görevlendirildim. harcama yetkilisi oldum. birçok hukuki sonuç doğuran işlem yaptım. 60 günlük dava açma süresi aşıldıktan sonra görevden alınmam hukuki istikrar ve güvenlik ilkelerine aykırıdır. kaldıki danıştayın kararlarında kişinin hilesi, yalan beyanıyla yapılan hukuka aykırı işlemler her zaman geri alınabilirken, kişinin hatası yoksa sadece AÇIK HATA kavramı dahilindeki işlemlerde süre sınırı olmaaksızın idare hukuka aykırı işlemini geri alabiliyor. burada açık hata denebilecek bir durum yok. çünkü idare benim durmumu atamayı yaparken biliyordu ve bu durumun mevzuata göre atanmama engel olmadığı kararını verdi. atamayı yaptıktan 2 ay sonra ise fikir değiştirip ben açık hata yapmışım dedi. DANIŞTAY KARARINDAN ALINTI:Tesis ettiği idari işlemlerin doğruluğu ve hukuka uygunluğu aslolan idarenin; hukuka aykırı olduğunu idari işlemleri geri almak suretiyle hukuka uygunluğu sağlaması, hukuk devleti ilkesinin tabii bir sonucudur. Ancak, idari işlemleri geri alma yetkisinin, idari istikrarı sağlayabilmek ve kazanılmış hakları koruyabilmek için belli koşullara bağlı tutulması da hukuki bir zorunluluktur.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, İdari işlemlerin geri alınması koşullarını da belirleyen 22.12.1973 günlü E:1968/8-K.1973/14 sayılı kararında da açıklandığı üzere; dava açma süresi içinde, hukuka aykırı tüm işlemlerini geri almaya yetkili olan idarenin, dava açma süresi geçtikten sonra, ancak yok hükmündeki idari işlemleri ile, ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı, veya hilesi nedeniyle veya açıkça hataya düşerek tesis ettiği idari işlemlerini, süre kaydı aranmaksızın geri alması mümkün bulunmaktadır. Zira bu tür işlemlerin ilgililer lehine hak doğurması mümkün bulunmadığı gibi, bu nitelikleri itibariyle istikrar yaratmaları da mümkün değildir.
Anlaşmazlık konusu olayda; dava açma süresi geçtikten sonra hukuka aykırı olduğu ileri sürülen bir idari işlemin geri alınması söz konusu olduğundan, geri alınan işlemin; idarece ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı veya hilesi nedeniyle veya açıkça hataya düşülerek tesis olunup olunmadığı veya yok hükmünde olup olmadığının tesbit ve tayni gerekmektedir. Zira anılan işlem yukarıda belirtilen nitelikte ise, bu işlemin ilgililer lehine hak doğurması mümkün olmadığından, dava açma süresi geçmiş olsa bile her zaman geri alınması mümkün ve bu tür bir uygulamanın idari istikrar ilkesine aykırı düşmediği de açık bulunmaktadır...
Geri alınan işlemin; geri alma koşulları içinde yer alan; idarenin açıkca hataya düşerek tesis ettiği işlem olup olmadığına gelince;
Açık hata kavramı, Fransız Danıştayı tarafından yakın zamanlarda kullanılmaya başlanmış ve uygulama alanı gittikçe genişlemiş bir kavram olup, kavramda yer alan açık nitelemesi, hatalı işlemin hak doğurmaya engel olduğu, yoksa yalnızca hatanın hak doğurma niteliğini kaybetmeye yetmediği şeklinde anlaşılmaktadır. Danıştayımızın uygulamasına göre hata kavramı, işlemin unsurlarından birinde ve çoğu kez sebep unsurundaki sakatlığı, işlemin hukuka açıkça aykırı olmasını ifade etmektedir. Şu hale göre işlem hukuka açıkca aykırı ise de; idare, işlemi hataen tesis etmiş demektir ve bu işlemin, süre koşuluna bağlı olmadan geri alınması mümkündür.
Bu gene ve kısa açıklama karşısında geri alınan işlemin açıkça hataya düşülerek tesis edilip edilmediği, başka bir anlatımla, açıkça hukuka aykırı olup olmadığı, binnetice geri alınmasının mümkün bulunup bulunmadığı hususunun incelenmesi gerekmektedir.
DENİLMİŞTİR.
diğer bir konu düzenleyici idari işlem konusunda direk danıştay nezdinde ayrı bağımsız bir dava açaçağım.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Yeni kararnamenin size tebliğ tarihi sadece sizin dava açmanız yönünden önem taşır. Eğer ikinci kararname ilk kararnamenin tarihinden itibaren 2 aylık süre içinde imzalanmışsa açık hata veya hukuka aykırı işlem süresinde iptal edilmiş olur maalesef. Düzenleyici işlemin yayımlanma tarihi 2 aydan fazla ise sadece bu mevzuatın iptali için doğrudan Danıştay'da dava açamazsınız. Ancak daha önce belirttiğim iki işlemin (2. kararname ve düzenleyici işlemin ilgili hükümleri) de iptali söz konusu ise bu mümkün olur diye düşünüyorum. Yazdığınız yargı ilamı da pek lehinize değil.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Sayın ÇOBANOĞLU ilginize çok teşekkür ederim. takdir mahkemenin. ben kendimce 10 günlük rapor süresince olayı iyice anlamaya ve davamı ondan sonra bir avukatla görüşerek açmayı düşünüyorum. kafamda bir dilekçe örneği tasarladım. aşağıda yazımı koydum. dilekçem hakkında da görüş bildirirseniz sevinirim.
DAVANIN KONUSU : .......... görevinden ............ Müdür Yardımcılığına görevine atanmama ilişkin ...... tarih ve ….….. sayılı işlemin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kalacağım parasal haklarımın yasal faiziyle birlikte tarafıma ödenmesine ayrıca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü kanunu’nun 27. maddesi uyarınca dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar doğacağından yürütmenin durdurulması istemidir.
OLAY VE HUKUKİ AÇIKLAMA:
1-)02/10/2011 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan ‘‘Eğitim Kurumları Müdürlük Sınavından’’ 94,949 puan alarak puan sıralamasında ...... birincisi oldum. 28/12/2011 tarih ve 26883 sayılı ........ İl Milli Eğitim Müdürlüğünün Sınava Dayalı Yönetici Atama duyurusuna başvuruda bulundum. 26/01/2012 tarih ve 1664 sayılı Kütahya Valiliği atama kararnamesi ile birinci tercihim olan ........... Lisesine müdür olarak atandım.31/01/2012 tarihinde görevime başladım. Görevimi başarılı bir şekilde yerine getirmekteyim. Hatta okul müdürü sıfatıyla bir inceleme görevi için ......... Kaymakamlığı tarafından muhakkik olarak görevlendirildim.
Görevimi başarılı bir şekilde yaparken 14/03/2012 tarih ve 5121 sayılı .......... atama kararnamesi ile eski görev yerim olan ..... Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okuluna Müdür Yardımcısı olarak atandığımı öğrendim. ...... Lisesi müdürlüğüne ise ........... isimli kişinin atandığını öğrendim. Kararname bana ….tarihinde tebliğ edildi. ….tarihinde yeni görev yerimde göreve başladım.
2-)....... Valiliğinin 14/03/2012 tarih ve 5121 sayılı kararname ile beni eski görev yerime ve görevime ataması idarenin yapmış olduğu idari işlemi geri alması anlamına gelmektedir. Danıştay 10 Dairesi 10/12/1991 tarih ve K. 1991/3727 sayılı kararında : ‘‘Tesis ettiği idari işlemlerin doğruluğu ve hukuka uygunluğu aslolan idarenin; hukuka aykırı olan idari işlemleri geri almak suretiyle hukuka uygunluğu sağlaması, hukuk devleti ilkesinin tabii bir sonucudur. Ancak, idari işlemleri geri alma yetkisinin, idari istikrarı sağlayabilmek ve kazanılmış hakları koruyabilmek için belli koşullara bağlı tutulması da hukuki bir zorunluluktur.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, İdari işlemlerin geri alınması koşullarını da belirleyen 22.12.1973 günlü E:1968/8-K.1973/14 sayılı kararında da açıklandığı üzere; dava açma süresi içinde, hukuka aykırı tüm işlemlerini geri almaya yetkili olan idarenin, dava açma süresi geçtikten sonra, ancak yok hükmündeki idari işlemleri ile, ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı, veya hilesi nedeniyle veya açıkça hataya düşerek tesis ettiği idari işlemlerini, süre kaydı aranmaksızın geri alması mümkün bulunmaktadır. Zira bu tür işlemlerin ilgililer lehine hak doğurması mümkün bulunmadığı gibi, bu nitelikleri itibariyle istikrar yaratmaları da mümkün değildir.
Anlaşmazlık konusu olayda; dava açma süresi geçtikten sonra hukuka aykırı olduğu ileri sürülen bir idari işlemin geri alınması söz konusu olduğundan, geri alınan işlemin; idarece ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı veya hilesi nedeniyle veya açıkça hataya düşülerek tesis olunup olunmadığı veya yok hükmünde olup olmadığının tespit ve tayini gerekmektedir. Zira anılan işlem yukarıda belirtilen nitelikte ise, bu işlemin ilgililer lehine hak doğurması mümkün olmadığından, dava açma süresi geçmiş olsa bile her zaman geri alınması mümkün ve bu tür bir uygulamanın idari istikrar ilkesine aykırı düşmediği de açık bulunmaktadır…
Geri alınan işlemin; geri alma koşulları içinde yer alan; idarenin açıkça hataya düşerek tesis ettiği işlem olup olmadığına gelince;
Açık hata kavramı, Fransız Danıştayı tarafından yakın zamanlarda kullanılmaya başlanmış ve uygulama alanı gittikçe genişlemiş bir kavram olup, kavramda yer alan açık nitelemesi, hatalı işlemin hak doğurmaya engel olduğu, yoksa yalnızca hatanın hak doğurma niteliğini kaybetmeye yetmediği şeklinde anlaşılmaktadır. Danıştayımızın uygulamasına göre hata kavramı, işlemin unsurlarından birinde ve çoğu kez sebep unsurundaki sakatlığı, işlemin hukuka açıkça aykırı olmasını ifade etmektedir. Şu hale göre işlem hukuka açıkça aykırı ise de; idare, işlemi hataen tesis etmiş demektir ve bu işlemin, süre koşuluna bağlı olmadan geri alınması mümkündür.
Bu genel ve kısa açıklama karşısında geri alınan işlemin açıkça hataya düşülerek tesis edilip edilmediği, başka bir anlatımla, açıkça hukuka aykırı olup olmadığı, binnetice geri alınmasının mümkün bulunup bulunmadığı hususunun incelenmesi gerekmektedir.’’ Denilmektedir.
Yukarıda belirtilen danıştay kararındaki açıklamalar ışığında benim .... Lisesine müdür olarak atanma işlemimin geri alınabilmesi için atamamın hukuka aykırı olması gerekir. Danıştay kararında idarenin yaptığı işlemi geri alabilmesi iki şekilde mümkündür. Birincisi dava açma süresi içinde işlemin geri alınması. İkincisi ise dava açma süresi geçtikten sonra yok hükmündeki idari işlemleri ile, ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı, veya hilesi nedeniyle veya açıkça hataya düşerek tesis ettiği idari işlemlerini, süre kaydı aranmaksızın geri alması şeklinde olmaktadır.
Birincisi ben başvuru sürecinde istenen tüm bilgi ve belgeleri usulüne uygun ve doğru bir şekilde verdim. Başvurum okul müdürlüğü, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve son olarak İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından silsile yoluyla onaylandı. Her makamda verdiğim başvuru evrakı ve bilgiler kontrol edilerek onaylandı. Aynı şekilde komisyon tarafından tüm bilgi ve belgelerim incelenerek atamam uygun görüldü ve atandım. Dolayısıyla ‘açık hata’ kapsamında değerlendirilecek bir durum imkânsızdır. Hatta başvurular komisyon tarafından değerlendirilirken 20/01/2012 tarihinde ......... İl Milli Eğitim Müdürlüğünü aradım. Başvurumun İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından onaylandığını ama şuan bazı ailevi nedenlerle başvuru isteğimden vazgeçmek istediğimi bunun mümkün olup olmadığını sordum. Görevli ‘hocam komisyona soralım dedi ve cevaben emsal karar olduğunu hemen direk İl Milli Eğitim Müdürlüğü Yönetici Atama Komisyonuna hitaben yazılmış bir dilekçeyi faks çekmemi istedi. Dilekçeyi faks çekmeme ve işleme alınmasına rağmen atamam yapıldı. Sonuç olarak atanma sürecimde idarenin işlemini geri almasını gerektirecek gerçeğe aykırı beyanım, hilem olmadı.
İkinci konu açık hata olup olmadığıdır. Bu konuda yine Danıştay 10 dairesinin 18/05/2005 tarih ve K. 2005/2591 sayılı kararında : ‘‘ Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, E: 1968/8, K: 1973/14 günlü kararında; idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine idare edilenin gerçek dışı beyanı veya hilesi sebep olmuşsa veyahut geri alınan idari tasarruf yok denilebilecek bir illetle malülse yahut idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata mevcutsa ve idareyi haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu nedenle de idarenin yokluk, açık hata, ilgilinin gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın işlemin geri alınabileceği kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, mevzuat hükmünün yoruma ihtiyaç göstermeyecek kadar açık olduğu, idare edenlerin kasıt ya da ihmal içinde olmadıkları sürece, hükmü uygularken hataya düşmelerinin beklenemeyeceği hallerde, maddi olaya ve mevzuatın açık hükmüne aykırı davranılmış ve bu durum da işlemi yok denilecek kadar sakatlamış ise, idarenin açık hatasından söz edilebilir.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının gümrük idaresinde çalıştığı sürenin 10 yılın üzerinde olduğunda ve bu sürenin bir bölümünün başmemurluktan daha üst görevlerde geçtiğinde çekişme yoktur. Bu sürenin, bilfiil gümrük idarelerinde gümrük mevzuatı uygulanarak işlem yapılan birimlerde geçmesi gerektiği hususu ise, yasa kuralının "amaç" yönünden yorumlanması suretiyle ulaşılan bir sonuçtur.
Yukarıdaki değerlendirmelere göre, gümrük komisyoncu karnesinin düzenlendiği aşamada, davacının gerçek dışı beyanı ve hilesi sözkonusu olmadığı gibi, idarenin işlemin dayanağı yasa kuralını uygularken açık hataya düştüğünden de söz edilemeyeceğinden, davacının elde ettiği hakkın; hukuka uygun olarak elde edilmiş bir hak olarak kabulü ile, kazanılmış hak ve idari istikrar ilkesi uyarınca korunması gerekmektedir.’’ Denilmektedir.
Aynı şekilde Danıştay 8.Dairesinin 7/7/2006 tarih ve K. 2006/2896 sayılı kararında: ‘‘Subjektif sonuç doğurmuş ve Yasaya uygun olarak tesis edilmiş idari işlemlerin geri alınması idare hukuku ilkelerine göre mümkün değildir. Anılan Kurul kararı ile de yasaya aykırı ve hatalı işlemlerin de her zaman değil makul bir sürede geri alınabileceğine işaret edilmiş, yokluk, açık hata ve bu işlemden yararlananın hilesinin söz konusu olması halinde ise idarenin işlemini her zaman geri alabileceği öngörülmüştür…
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, davacıya fiilen katkı sağlamadan yapılan ödemenin hatalı olduğunun basit bir inceleme ile fark edilmeyip hesapların denetimi sonucu ortaya çıkarıldığı hususu dikkate alındığında, bu ödemenin açık hata kapsamında değerlendirilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır. Olayda, hatalı ödemenin yapılmasında davacının gerçek dışı beyanı ya da hilesinin bulunduğundan da söz edilememektedir. Bu durumda, davacıya yapılan döner sermaye katkı payı ödemesinin, anılan Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı uyarınca ödendiği tarihten itibaren 2577 sayılı Yasada öngörülen dava açma süresi içinde geri alınması mümkün iken bu süre geçirildikten sonra tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.’’ Denilmektedir.
Danıştay kararları doğrultusunda birincisi benim atanmamda hiçbir surette hukuka aykırılık yoktur. Bu nedenle dava açma süresi içinde dahi idare işlemini geri alamaz. İkincisi idare ‘’açık hata’’ diyerek benimle ilgili işlemini dava açma süresinden sonra yine geri alamaz. Çünkü Danıştay kararlarına göre ‘‘açık hata’’ kavramının tanımı ve sınırları çizilmiştir. Benim başvurum sürecinde benden daha düşük puana sahip olan kişiler benim atamamın liselere yapılmaması gerektiği konusunda ‘‘atama komisyonuna sözlü başvuruda bulundu’’ Komisyon tutanakları incelendiğinde veya komisyon üyeleri dinlendiğinde görülecektir ki komisyon başvuru sürecinde benim liselere atanamamamla ilgili iddiaları mevzuat yönünden incelemiş ve atamamın yapılmasına engel bir durum olmadığı sonucuna varılmıştır. Aradan zaman geçtikten sonra ise önceden bilinen ve üzerinde tartışılıp sonuca varılan bir konuda ‘‘açık hata’’ kavramı öne sürülerek işlemin geri alınması yukarıda belirttiğimiz Danıştay kararlarına göre olanaksızdır. Dolayısıyla atanma işlemimin geri alınması noktasında idarenin öne sürebileceği hiçbir hukuki gerekçe yoktur. Yapılan geri alma işlemi hukuksuzdur. Keyfi bir davranıştır. Çünkü idare tereddüde düştüğü bir konuda bakanlığa görüş sorabilirdi. Ama idare benim liselere atanıp atanamayacağım konusunda kesin kararını vererek bakanlığa görüş sorma ihtiyacı bile duymamıştır. Hukuki olarak idarenin kararını verip idari işlemini yaptıktan sonra tekrar fikir değiştirip ben hatalı işlem yapmışım demesi ‘idari istikrar ve güvenlik ilkelerine aykırı olduğu gibi ‘açık hata’ kapsamına da girmez. Yukarıda verdiğimiz Danıştay kararları bu görüşümüzü desteklemektedir.
Açıklanan nedenlerle idarenin son atama işlemi sebep unsuru yönünden hukuka aykırıdır. Doktrinde idari işlemin sebep unsurunda üç değişik hukuka aykırılık olabilir. Birincisi idarenin gösterdiği sebebin ‘mevcut olmaması’ durumunda bu idari işlem hukuka aykırıdır. Dava konusu idari işlemde idarenin yaptığı atama işlemini geri almasına neden olacak bir geçerli hukuki bir sebep yok. İkincisi idarenin gösterdiği sebebin hukuki tavsifinde hukuka aykırılık olabilir. Söz konusu davada idare sanki ben hileli, gerçeğe aykırı beyanımla olaya sebep olmuşum gibi hüküm tesis etmeye çalışıyor. Aynı şekilde bilinen incelenen üzerinde tartışılan bir konuda (benim liselere atanıp atanamayacağım) ‘açık hata’ yapılmış gibi bir işlem tesis etmeye çalışıyor. Açık hata kavramı danıştay kararlarında çok açık bir şekilde belirtilmiştir. Dolayısıyla dava konusu olayda ‘açık hata’ kavramı kullanılamaz.
Dava konusu işlemde konu yönüyle de açıkça hukuka aykırılık vardır. İdari işlemin konusu ile sebebi arasında nedensellik bağı yoktur.
İdare idari işlemini geri almasında amaç yönüyle de bir gerekçe ortaya sunamamaktadır. Amaç idari işlemi yapan idarenin bu işlemle ulaşmak istediği sonuç konusunda zihninden geçen niyet ve düşüncelerdir. Burada hukuka uygun atanma işleminin geri alınmasında kamu yararı yoktur. Sadece puanı düşük olan kişinin atanması gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır ki bu da yapılan işlemi amaç yönüyle de sakatlamaktadır.
YASAL DELİLLER: : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer ilgili mevzuat
SONUÇ VE İSTEM:
Açıklanan nedenlerle….. görevinden … görevine atanmama ilişkin ...... tarih ve ….….. sayılı işlemin İPTALİNE ile öncelikle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü kanunu’nun 27. maddesi uyarınca dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar doğacağından YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA, ayrıca dava konusu işlem nedeniyle yoksun kalacağım parasal haklarımın yasal faiziyle birlikte tarafıma ödenmesine, ileride avukat tutmam halinde avukatlık giderleriyle yargılama giderlerin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemekteyim. istemidir.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
İdare Mahkemesinde bu şekilde açacağınız iptal davasından sonuç alma şansınız çok azdır diye düşünüyorum maalesef. Ancak ilgili düzenleyici işlemin de hukuka aykırı olduğunu kanıtlar ve ilgili hükümlerini de aynı davada ikinci kararname ile beraber iptal ettirebilirseniz kazanma şansınız daha fazla olur derim. Sizin bileceğiniz iş neticede. Dava dilekçesinde varsa oluşacak özlük hakkı kayıplarınızın da iadesi talebinde bulunmayı unutmayınız.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Sayın Çobanoğlu ilginize çok teşekkür ederim. bugün eskişehire gittim. bir tanıdık vasıtası ile alanında iyi olduğuna inandığım bir avukatla konuştum vekaletimi verdim. durumu anlattım. elimdeki bilgileri mevzuat maddelerini verdim. şunu söyledi: ben kaybedeceğim davaları almak istemem. sizin durum ilk başta ''ilköğretim'' kelimesi yüzünden liselere atanamazsınız gibi görünüyor ama iyi anlatabilir ve hakimi de ikna edebilirsek sizin liselere müdür olmanızda bir hukuki sıkıntı görmüyorum. bu anlamda davayı kazanabileceğimizi düşünüyorum tabi garanti veremem dedi. duruşmalı dava talep edeceğiz dedi. yürümeyi durdurma çıkacağını sanmıyorum ama yine de talep ederiz dedi. kararnamemdeki atama nedeni bölümünde yazan: ''hizmetin gereği'' ifadesinin yanlış olduğunu usul yönüylede idari işlemin iptalini talep edeceklerini söyledi. hizmetin gereği nedeniyle atanmam idari işlemin geri alınması değilde sanki ben 1,5 aylık müdürlüğümde soruşturma geçirdim ve neticesinde ceza alıp yerim değiştirilmiş gibi bir anlam çıkıyor dedi. ayrıca 1,5 aylık müdürlük nedeniyle müdürlük müktesep hak oluşturuyor ve ben artık sınavlı ilk kez müdür atamalarına başvuramayacağımda eskiden müdür olup yeniden müdürlüğe başvuracakların konumuna geliyorum gibi bir anlam çıkıyormuş. kısacası hizmetin gereği ifadesi yanlışmış.
ben bu süreçte iki yol takip edeceğim. birincisi yukarıdaki anlattım özel avukatla idare mahkemesinde açacağım dava. bu davada benim liselere atanmamın yasal olduğunu mevzuata uygun olduğunu dolayısıyla son atama işleminin ipatlini isteyeceğim.
ikinci yol: üyesi olduğum sendikanın ankarar genel merkezde DANIŞTAY nezdinde açacağı dava. bu davada şunu savunacağız. benim liselere atanmama engel denilen düzenleyici idari işlemin anayasanın eşitlik ilkesine, hukuk devleti ilkesine, danıştayın usulde paralellik ilkesine aykırı olduğu ayrıca kendi içinde ve diğer düzenleyici idari işlemler çeliştiğini iddia ederek iptalini akabinde bu düzenleyici idari işleme dayanılarak tesis edilen son atama işleminin iptalini talep edeceğiz.
sizin görüşleriniz ve bugün avukatla görüşmemden sonra yukarıdaki metinden vazgeçtim. yeni bir metin hazırlayacağım. burada tekrar yazarım. ilgi ve alakanıza çok teşekkür ederim . ALLAH razı olsun.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Alıntı:
ag2001 rumuzlu üyeden alıntı
kararnamemdeki atama nedeni bölümünde yazan: ''hizmetin gereği'' ifadesinin yanlış olduğunu usul yönüylede idari işlemin iptalini talep edeceklerini söyledi.
İlk sayfada yazdıklarınızı okurken benim de dikkatimi çekmişti. Bu davayı usul yönünden kuvvetle muhtemel kazanırsınız. Ancak, nihayetinde arzu ettiğiniz sonucu bence elde edemezsiniz. Yani, iptal kararı sonrası usul yönünden eksikler giderilir ve atamanız iptal edilir.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Sağolunuz sizden de hocam. Siz davayı İdare Mahkemesinde mi yoksa Danıştay'da mı açacaksınız? 1,5 aylık Müdürlük müktesep hak oluşturmaz maalesef. Ayrıca atama kararnamesinde hizmet gereği ifadesi de önem taşımaz. İki ayrı davaya gerek yok diye düşünüyorum. Zaten aynı konuda iki ayrı dava olursa davalar birleştirilir. Benim düşünceme göre en akılcı olanı Danıştay'da hem kararname hem de düzenleyici işlemin ilgili hükümlerinin iptali için dava açılmasıdır. Aksi hukuki karışıklıklara ve düzenleyici işlem iptal olsa bile atanamamanıza neden olabilir. Bu konuda iyi düşünerek karar veriniz derim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
ben hem idare mahkemesinde hem de danıştayda iki ayrı dava açmayı planlıyorum. konuştuğum avukat bunun mümkün olduğunu söyledi. önce aşağıdaki itiraz dilekçemi göndereceğim. danıştaydaki dava için biraz bekleyecem. resmi olarak gerekçe düzenleyici idari işlem gösterilince danıştayda da davamı açacağım.
26/01/2012 tarih ve 1664 sayılı ... Valiliği atama kararnamesi ile birinci tercihim olan ...... Lisesine müdür olarak atandım.31/01/2012 tarihinde görevime başladım. Görevimi başarılı bir şekilde sürdürüyordum. Hatta 1 aylık müdür olmama rağmen .... Kaymakamlığınca bir inceleme için muhakkik olarak görevlendirildim. Ancak 14/03/2012 tarih ve 5121 sayılı valilik kararnamesi ile eski görev yerime ve eski görevime atandığımı öğrendim. Yapılan bu atama işlemi aşağıda belirttiğim nedenlerle hem hukuka aykırıdır hem de beni mağdur etmiştir.
1-) Başvuru sürecinde benden istenen tüm bilgi ve belgeleri usulüne uygun bir şekilde verdim. Yalan beyanım, hilem veya evrakta sahteciliğim olmadı. Başvurum Kurum Müdürlüğü, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Milli Eğitim Müdürlüğünce silsile yoluyla onaylandı. Her makamda başvuru evrakım ve bilgilerim incelenerek uygun görüldüğü için onaylandı. Nihayetinde atama komisyonunda da tüm başvuru bilgi ve belgelerim incelendi ve yönetici atama taslağı İl Milli Eğitim Müdürlüğünün internet sitesinde yayınlandı. Taslakta hatalı veya yanlış atamalar için itiraz süresi tanındı. Nihayetinde atamam kesinleşti. Yeni görevime başladım ve aradan 2 aya yakın bir zaman geçti. Göreve atandıktan 2 ay sonra eski görevime atanıp benim yerime ise benden daha düşük puan alan bir kişinin müdür yapılması hakkaniyete ve hukuka aykırıdır. Kamuoyu nezdinde idareye olan güveni azaltmakta bana haksızlık yapıldığı, yerime atanan kişiye de torpil yapıldığı algısı oluşturmaktadır. Başvuru sürecinde yaşanan bazı olaylar bu algıyı daha da güçlendirecek bir durum yaratmıştır.
2-) Başvuru sürecinde puan olarak benden daha düşük kişilerin benim için ‘liselere atanamaz’ şeklinde iddiaları oldu. Konu sözlü olarak komisyon gündemine geldi. Komisyon bu konuda yasal anlamda bir tereddütte kalsaydı bakanlıktan görüş sorabilirdi. Ancak Komisyon bu konuda görüş sorma gereği bile duymadan kesin kararını verdi ve bu iddianın mevzuata dayanmadığını benim liselere atanmamın önünde yasal bir engel olmadığı sonucuna vararak atama işlemimi yaptı itiraz sürecinde de atamama bir itiraz gelmedi ve atamam kesinleşti. Aradan 2 ay geçtikten sonra daha önce bilinen, konuşulan ve karara bağlanan bir konuda komisyonun kendi kendine fikir değiştirip benim atanma işlemimi geri alması idare hukunun temel ilkelerinden olan idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkelerine aykırıdır. Ayrıca komisyon üyelerinin özgüvenini ve görevlerini yapabilme yeterliliklerini tartışmaya açmaktadır. Komisyonun kendi verdiği kararı hiçbir itiraz ve yargı kararı olmadan bir süre sonra kendiliğinden değiştirmesi devlet ciddiyetiyle de bağdaşmaz.
3-) Danıştay 10 Dairesi 10/12/1991 tarih ve K. 1991/3727 sayılı kararında : ‘‘Tesis ettiği idari işlemlerin doğruluğu ve hukuka uygunluğu aslolan idarenin; hukuka aykırı olan idari işlemleri geri almak suretiyle hukuka uygunluğu sağlaması, hukuk devleti ilkesinin tabii bir sonucudur. Ancak, idari işlemleri geri alma yetkisinin, idari istikrarı sağlayabilmek ve kazanılmış hakları koruyabilmek için belli koşullara bağlı tutulması da hukuki bir zorunluluktur. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, İdari işlemlerin geri alınması koşullarını da belirleyen 22.12.1973 günlü E:1968/8-K.1973/14 sayılı kararında da açıklandığı üzere; dava açma süresi içinde, hukuka aykırı tüm işlemlerini geri almaya yetkili olan idarenin, dava açma süresi geçtikten sonra, ancak yok hükmündeki idari işlemleri ile, ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı, veya hilesi nedeniyle veya açıkça hataya düşerek tesis ettiği idari işlemlerini, süre kaydı aranmaksızın geri alması mümkün bulunmaktadır.’’ Denilmektedir. Şu durumda idarenin yaptığı bir işlemi geri alabilmesinin şartları yukarıda belirtilmiştir. Benim durumum açısından olaya yaklaşıldığında birincisi benim atamam hukuka aykırı değildir ve bu konuda verilmiş bir yargı kararı yoktur. İdare benim liselere atanıp atanamayacağım konusunu zaten görüşmüş ve bunun hukuki olduğu sonucuna varmıştır. Bu noktada önemli bir ayrıntı vardır. Yönetici atama noktasında yetki valilikte ve valiliğe teklifi yapacak olan komisyondadır. Yani yargı kararı dışında atamamın hukuki olup olmadığı kararını verecek olan tek makam atama yetkisini elinde bulunduran idaredir. Komisyonda bu konu (benim liselere atanıp atanmayacağım) tartışılmış bakanlığa görüş sorulmasına bile gerek duyulmadan atamamın hukuki olduğu sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla itiraz süresi içinde de bu karara herhangi bir itiraz gelmemiştir. Bu saatten sonra yapılan bu işlemin hukuksuz olduğuna sadece mahkemeler karar verebilir. Bu noktada açılmış dava yokken, itiraz yokken komisyonun tekrar toplanıp daha önceki verdiği kesinleşmiş kararını ortada makul ve geçerli bir sebep yokken geri alması devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz. İdareye olan güveni sarsar. Ataması yapılan kişiler açısından hukuki güvenliğin ve idari istikrarın olmadığı bir ortam algısı yaratır.
4-) Danıştay 10 dairesinin 18/05/2005 tarih ve K. 2005/2591 sayılı kararında: ‘‘Diğer taraftan, mevzuat hükmünün yoruma ihtiyaç göstermeyecek kadar açık olduğu, idare edenlerin kasıt ya da ihmal içinde olmadıkları sürece, hükmü uygularken hataya düşmelerinin beklenemeyeceği hallerde, maddi olaya ve mevzuatın açık hükmüne aykırı davranılmış ve bu durum da işlemi yok denilecek kadar sakatlamış ise, idarenin açık hatasından söz edilebilir.’’ Denilerek idari işlemin geri alınma gerekçesi olan ‘’açık hata’’ kavramı tanımlanmıştır. Benim durumumda bu anlamda ‘açık hata’ kavramı kullanılamaz. Çünkü başvuru bilgi ve belgelerim silsile yoluyla üç ayrı makam tarafından incelendi, onaylandı. Komisyon tarafından incelendi, onaylandı. Ayrıca ‘liselere atanıp atanamama’ konusu görüşüldü karara bağlandı. Şimdi bu şartlar altında ‘mevzuatın açık hükmüne aykırı’ işlem yapıldı demek komisyon üyelerine, silsile yoluyla başvuru onaylayan makamlara saygısızlık olur. Buna kimsenin hakkı yoktur. Yukarıdaki Danıştay kararına göre de ‘açık hata’ kavramı zaten kullanılamaz.
5-)İdarenin benim atama işlemimi iptal etmesinde başka illerin benzer durum için farklı uygulaması veya bu illerin bakanlığa sordukları görüş yazıları etkili olduğu söylenmektedir. Birincisi atama yetkisi Valiliktedir. Her valilik idari işlemlerini yapmakta birbirinden bağımsızdır. Bu nedenle bir valiliğin yaptığı uygulamayı diğer tüm valiliklerde yapacak diye bir kural yoktur. Kaldı ki benim mezun olduğum bölüm noktasında daha 15 gün önce Eskişehir ilinde atama Anadolu lisesine yapılmıştır. Başka bir konu olan Anadolu önceliği konusunda da bazı iller Danıştay kararını gerekçe göstererek Anadolu önceliği uygularken bazıları ise yönetmeliği gerekçe göstererek Anadolu önceliğini uygulamamışlardır. Kaldı ki bakanlığın benim mezun olduğum bölüm için illere gönderdiği yazılar arasında da birlik yoktur. İstanbul iline gönderdiği yazı ile Kars iline gönderdiği yazı farklı hükümler içermektedir. Ayrıca Kars iline gönderilen görüş yazısının tarihi 22/02/2012 tarihlidir. İstanbul iline gönderdiği görüş yazısı ise 16/09/2011 tarihlidir. Benim atama işlemim 26/01/2012 tarihli kararname ile yapıldığına göre görüş yazılarından İstanbul iline gönderilen görüş yazısı benim atamamda dikkate alınabilir. Kars iline giden yazı benim atamam yapıldıktan sonra olduğu için benim atamamı etkileyecek bir yazı değildir. Unutulmamalıdır ki kanunların geri yürümezliği ilkesi hukuki hiçbir bağlayıcılığı olmayan görüş yazıları için de geçerlidir. Avukatla görüşmemde sonu düşünülmektedir, değerlendirilmektedir şeklindeki yazıların bağlayıcılığının olmadığı bu yazılar hakkında iptali istemiyle dava dahi açılamayacağı bana söylenmiştir. Kars iline giden yazı bu kapsamda bir yazıdır. Ayrıca benim atanmamda dikkate alınabilecek yazı olan istanbula gönderilen yazıda kesin ifadeler kullanılmıştır ve ortak alan olan din kültürü öğretmenlerinin bu dersin okutulduğu tüm okullara yönetici olabileceği çok açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir. Dolayısıyla Kütahya ilinin benim liselere atanıp atanamam noktasında atama işleminden önceki tarihte İstanbul iline gönderilen yazıyı dikkate almayıp, benim atanma tarihimden sonra hazırlanan kars iline giden yazıyı dikkate alması akla, mantığa ve hukuka aykırıdır. Hepsinden daha önemlisi komisyon oluşumu, atama yetkisinin valiliklerde olması dikkate alındığında mevzuatta yoruma açık olan konularda idare takdir yetkisini kullanmalıdır. Valilik veya komisyon bu anlamda sadece noter vazifesi göremez.
6-)Benim mezun olduğum bölüm nedeniyle ortaöğretim kurumlarına yönetici olarak atanıp atanamayacağım konusunda bakanlığın 2010 yılında yayınladığı MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI EĞİTİM KURUMLARI YÖNETİCİLERİNİN ATAMA VE YER DEĞİŞTİRMELERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİĞİN UYGULAMA KILAVUZU’na bakıldığında sorunun cevabı çok açık ve net bir şekilde görülecektir:
Soru 42 : Öğretmenler mezuniyetleri itibariyle yöneticiliğe atanabilmekteler mi?
Cevap : Öğretmenler görev yapmakta oldukları alana göre yöneticiliğe atanabilmektedirler. Mezun oldukları alanlara göre yöneticiliğe atanmamaktadırlar. Örneğin; mezuniyetleri çeşitli yüksek öğretim programları olan ve sistemde sınıf öğretmeni olarak görev yapanlar, sınıf öğretmenlerinin yönetici olarak atanabilecekleri eğitim kurumlarına yönetici olarak atanabileceklerdir.
Bu soruda bakanlığın cevabı çok açıktır. Yönetici olurken benim mezun olduğum bölümün hiçbir anlamı yoktur. Anlamı olan tek şey ‘‘görev yapmakta olduğum alandır.’’ Bu alanda 1245 kodlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanıdır. Kararnamemde de bu şekilde yazmaktadır. Dolayısıyla mezun olduğum bölüm yönetici atamada dikkate alınmaz. Alınmayacağını da bakanlık yönetici atama yönetmeliğinin uygulama kılavuzunda yorumsuz kesin bir dille söylemektedir. Burada tereddüt edilecek bir durum yoktur. Kaldı ki mezun olduğum bölüme göre yönetici atanacaksa o zaman atama alanı ile mezuniyeti farklı olan kişiler noktasında kaos ortamı oluşur. Örneğin mezuniyeti edebiyat Fakültesi olan ama atama alanı veya şuan görev yaptığı alan Türkçe olan kişi şimdi neye göre idareci olacak? Cevabı çok açık görev yaptığı alana göre. Bakanlığın yıllardır uygulaması bu şekildedir.
7-)Bizim liselere yönetici olarak atanıp atanamayacağımız noktasında yönetici atama yönetmeliğinin 7/Ç maddesi de gerekçe olarak sunulmaktadır. Bu madde aynen şöyledir:
ç) (Değişik : 09.08.2011/28020 RG) Atanmak istenilen eğitim kurumuna Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre alanı itibariyle öğretmen olarak atanabilecek bir alan öğretmeni olmak,
Yönetmeliğin bu maddesi açısından benim durumum incelendiğinde atamamın yapılmasında en ufak bir tereddüdün olmadığı görülecektir. Burada idarenin amacı nedir? Bu madde ne anlama gelmektedir? Bu soruların cevabını yine yukarıdaki Yönetici Atama Yönetmeliğinin Uygulama Klavuzundaki 42. Soru-cevab ve bakanlığın benim atamam öncesinde İstanbul iline gönderdiği görüş yazısında görebiliriz. Bakanlığın İstanbul iline gönderdiği yazıdan bir bölümü aynen kopyalıyorum: 2- Yönetici Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmeliğin 7 nci maddesinin (ç) bendine göre atanmak istenilen eğitim kurumuna Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre alanı itibariyle öğretmen olarak atanabilecek bir alan Öğretmeni olmak şartı arandığından, atama isteğinde bulunan yönetici/yönetici adayının atanmak istediği eğitim kurumunda alanın bulunması halinde yönetici olarak atanması mümkün bulunmaktadır. Burada kalın puntoyla ve altı çizili yazılmış bölümde idare yönetmeliğin 7-Ç maddesini yorumlamaktadır. Bakanlığın bu yorumunu benim duruma uyarlarsak. Benim görev alanım olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanı eğer yönetici olmak istediğim lisede varsa ben oraya idareci olabilirim. Fiilen öğretmen olarak atanma şartına haiz olmak gibi bir yorum yapılırsa o zaman liselere sadece o dersin normu varsa atanılır gibi bir anlam çıkar ki bu da yönetici atamada kaos yaratır. Kendi okulumdan örnek vermek gerekirse: Şuan Ticaret Meslek Lisesinde Müdür yardımcılarından birinin branşı biyoloji. Eğer 7-ç maddesi bakanlığın yukarıda kalın punto ile yazdığımız yorumu gibi yorumlanmazsa fiilen öğretmen olarak atanma şeklinde yorumlanırsa. Ticaret Meslek Lisesinde şuan Biyoloji öğretmeni norm kadrosu yok. Aynı şekilde Coğrafya, Fizik, Kimya, Felsefe, Sağlık Bilgisi, resim, Müzik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi norm kadrosu yok. Yani buraya bu alanlardaki öğretmenler öğretmen olarak atanamazlar. İşin daha ilginç boyutunu söyleyeyim bu normu olmayan branşlardan sadece din Kültürü alanı bu alanda bir yönetici geldikten sonra normu düştü. Yani diğer alanlarda eğitim bölgesi de baz alınarak ders yüküne göre norm belirleniyor yani Cografyadan bu okulda 8 saat ders olmasına rağmen eğitim bölgesinde başka bir lisede daha fazla ders yükü olduğundan 1 norm o okulda gözüküyor. Eğer siz alanı itibarıyla öğretmen olarak atanabilecek bir alan öğretmeni olma maddesini o okul türünde teorik olarak okutulabilecek dersler olarak yorumlamazsak yönetici atama olayını her okul için ayrı ayrı değerlendirmek zorunda kalırız. Ki bu anlamda Kütahya ili yönetici atama komisyonu çelişkili işlemler yapmaktadır. Birincisi benim yönetici olarak atamamı yaparken klavuzda belirtildiği gibi mezun olduğum bölüme değil görev yaptığım alana bakması lazımdı. İkincisi benim bu okula öğretmen olamadığım düşünülüyorsa o zaman bu okula şuan Coğrafya branşındaki biri de öğretmen olarak atanamıyor çünkü normu yok. Hukuken bu okula öğretmen olarak atanamama durumu ikimiz için eşit şekilde var. Ama komisyon beni ve müdür yardımcımı 7-ç ye göre görevden alırken 7-ç göre bu okula öğretmen olarak atanamayacak durumda olan Coğrafya alanındaki kişiyi bu okula müdür yardımcısı olarak atıyor. Bunun adına çelişki denir adama göre muamele denir. Norm olmasa da 8 saat Coğrafya var o derse bu müdür yardımcısı girebilir denirse benim alanımda Din Kültürü ve ben de Din Kültürü derslerine girebiliyorum. O da şuan öğretmen olarak atanamaz ben de atanamam. Ama Yönetici Atama Yönetmeliğinin Uygulama Klavuzuna göre ve 7-Ç nin bakanlık yorumuna uygun şekilde uygulanması halinde ikimizde yönetici olarak atanabiliriz. Ama komisyon beni görevden alırken Coğrafya öğretmenini göreve getiriyor. Bu yapılan ne mevzuata ne hukuka ne de vicdana uygun bir davranıştır. Burada 7-ç maddesinin anlamı şudur: Okul türünde teorik olarak hangi dersler okutuluyorsa o alandaki kişi bu okula yönetici olarak atanabilir. Bakanlığın İstanbul iline yazdığı yazının geneline bakılırsa bu anlam çıkar. Daha somut söylemek gerekirse branşlar 3 gruba ayrılmıştır TTK kararına göre. İlköğretim alan dersleri, Lise alan dersleri, İlköğretim ve lisede ortak okutulan dersler. Bu anlamda İlköğretimlere sadece ilköğretim alan derslerinin öğretmenleri ile ortak alan derslerinin öğretmenleri atanır yönetici olarak. Liselere ise yine lise alan derslerinin öğretmenleri ile ortak okutulan derslerin öğretmenleri yönetici olabilir. TTK kararlarına göre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ilköğretim alan dersi değildir ilköğretim ve ortaöğretimde okutulan ortak alan dersidir.
Diğer bir konu yönetici atamada okulda o alanın normu var mı yok mu ya bakılmaz. Norm var mı yok mu öğretmen atanırken bakılır. Yönetici atanırken alan var mı ya bakılır norm var mı ya ise yönetici normu var mı şeklinde bakılır. Çünkü yukarıda belirttiğim gibi ders olmasına rağmen norm ders yükünün fazla olduğu eğitim bölgesindeki diğer okulda olabilir. Burada yönetici atamada bakılması gereken nokta şudur: Kılavuzda belirtildiği gibi görev yaptığı alanın atanmak istediği okula uygun olup olmaması (norm olmayabilir ama ders varsa atanması lazım) Dersin sayısı da önemli değil çünkü örnek olarak 10 saat ders vardır. Müdür bu 10 saatin 6 saatine maaş karşılığı giriyordur. Bu durumda 4 saat ders kaldı diye müdürle aynı branştan başka hiçbir kişi bu okula yönetici olarak atanamayacak mı? Tabi ki atanır. Unutmayalım yönetici atama ile öğretmen atama birbirinden farklı konulardır. Her ikisinin birbirinden farklı mevzuatı vardır. Mevzuatı bütüncül değerlendirmeliyiz. Birbiriyle çelişecek işlemler yapılmamalıdır.
Tüm bu hukuki ve mevzuatsal açıklamaların yanında olayın birde vicdani tarafı vardır. Ben 2009 yılında yapılan Müdürlük seçme sınavında, müdür yardımcılığı seçme sınavında ... birincisi oldum. Tüm Türkiye de ilk sıralarda yer aldım. Aynı şekilde 2011 yılında yapılan müdürlük seçme ve müdür yardımcılığı seçme sınavlarında da ... birincisi türkiyede ise ilk 15 de yer aldım. 4 farklı tarihte yapılan 4 ayrı sınavda ilimizde birinci gelmiş bir yönetici adayını şuan bulunduğu ilçede küçük düşmesine neden olacak görevden geri alma işlemi hukuksuzluğunun yanında etik de değildir.
Sonuç olarak yukarıda belirttiğim açıklamalar çerçevesinde son atama kararnamemin iptal edilerek Ticaret Meslek Lisesindeki görevimin devamının sağlanmasını talep ediyorum.
Gereğini arz ederim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
İdarenin kararname iptali için gerekçesinin düzenleyici işlem olduğu belli. Bunu ayrıca dilekçe ile öğrenmeye gerek yok derim. Ben sizin için en iyi hukuki çözümün Danıştay'da her iki işlemin iptali için tek dava olduğunu düşünüyorum. Sizin için hayırlısı olmasını dilerim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
ben de ilk günden beri sadece danıştayda dava açmayı düşünüyordum. ancak konuştuğum avukatlar ve bu işlerden anlayan herkes danıştaydaki davanın çok uzun sürdüğü 4-5 yılı gözden çıkarmam gerektiğini söylediler. 5 yıl sonra davayı kazanmak benim için hiçbir anlam ifade etmezki. o yüzden şansımın düşük olduğunu bile bile idare mahkesine dava açmayı düşündüm. olayın diğer boyutu biz aynı durumda olan öğretmenler ankaraya gittik durumu anlattık yukarıda yazdığım 8 sayfalık yazıyı verdik bakanlıktaki herkes haklısınız dedi bu düzenleyici idari işlemin mimarı olan meb talim terbiye kurulu başkanlığı yakında bizimle ilgili çalışma yapacak bize engel olan yıldız işaretli (*ortaöğretim kurumlarına atanamaz) ifadesi zaten kalkacak.
Sayın çobanoğlu: 1-)şu durumda ben danıştayda davamı açtıktan sonra bu düzenleyici idari işlem değiştirilirse benim davam nasıl bir seyir izler? 2-)benim görevden alınma işlemim o zamanki hukuki şartlara göre değerlendirilip dava devam edip neticelendirilir mi? benim korkum dava konusu işlem ortadan kalktığı için dava düşer mi yoksa düzenleyiciidari işlem noktasında karar gerek kalmadan benim atanma işlemim hakkında karar verilir mi?
3-)dava 5 yıl sonra sonuçlansa ben parasal kayıplarımı alabilirmiyim 5 yıllık. ayrıca 5 yılın sonunda ticaret meslek lisesine beni müdür yaparlar mı?
benim korkum bunlar. iyi dileklerinize teşekkür ederim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Danıştay'da dava eğer YD talebiniz olursa çok fazla sürmez. Öncelikli olarak görüşülerek karara bağlanır. Düzenleyici işlem iptal olunmadan dava kazanma şansınız % 1 dahi yoktur diye düşünüyorum maalesef.
1-Düzenleyici işlem lehinize olarak değiştirilirse bu davanızı olumlu etkiler zira davalı idare hatasını kabullenmiş olur.
2- Eğer davalı idare düzenleyici işlemin iptali talebinde bulunduğunuz hükümlerini değiştirse dahi dava yeni kararname iptali yönünden her hal ve karda görüşülerek karara bağlanır. Eğer düzenleyici işlemin sizin atanmanıza engel ilgili hükümleri sizin müdür olarak atanabileceğiniz şekilde değiştirilirse, bu sizin tamamen lehinize olur.
3-Dava dilekçesinde özlük haklarınızın iadesi ile parasal kayıplarınızın tazminini talebiniz olursa, dava 10 yıl bile sürse tüm kayıplarınızı alırsınız. Müdür olarak da atanırsınız.
Bunlar benim düşüncelerim. Ancak avukatınızın ve bu işten anlayanların da işlerine karışmak istemem doğrusu. Karar kendinizin olacaktır. Hayırlısı olmasını dilerim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Danıştay'da dava eğer YD talebiniz olursa çok fazla sürmez. Öncelikli olarak görüşülerek karara bağlanır. Düzenleyici işlem iptal olunmadan dava kazanma şansınız % 1 dahi yoktur diye düşünüyorum maalesef.
1-Düzenleyici işlem lehinize olarak değiştirilirse bu davanızı olumlu etkiler zira davalı idare hatasını kabullenmiş olur.
2- Eğer davalı idare düzenleyici işlemin iptali talebinde bulunduğunuz hükümlerini değiştirse dahi dava yeni kararname iptali yönünden her hal ve karda görüşülerek karara bağlanır. Eğer düzenleyici işlemin sizin atanmanıza engel ilgili hükümleri sizin müdür olarak atanabileceğiniz şekilde değiştirilirse, bu sizin tamamen lehinize olur.
3-Dava dilekçesinde özlük haklarınızın iadesi ile parasal kayıplarınızın tazminini talebiniz olursa, dava 10 yıl bile sürse tüm kayıplarınızı alırsınız. Müdür olarak da atanırsınız.
Bunlar benim düşüncelerim. Ancak avukatınızın ve bu işten anlayanların da işlerine karışmak istemem doğrusu. Karar kendinizin olacaktır. Hayırlısı olmasını dilerim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
bugün davamız açıldı idare mahkemesinde dilekçe aşağıdaki gibi avukat birkaç değişiklik yaptı. haftaya da danıştayda açaçağım inş. çobanoğlu hocam %1 de olsa şansımı denemek zorundayım çünkü avukata vekaleti vermiştim. danıştayda da açaçağım haftaya.
DAVA KONUSU :Davacının ..... Lisesi müdürlüğünden alınarak; ...... Okuluna müdür yardımcısı olarak atamasının yapıldığı .... Valiliğinin (Milli Eğitim Müdürlüğü) 14.03.2012 tarih, 05121 sayılı işleminin iptali istemidir.
AÇIKLAMALAR
1- Müvekkilim ....., ..... İli S.... İlçesi, ..... Okulunda müdür yardımcısı olarak görev yaparken müdürlük sınavına girmiş ve almış olduğu not itibarı ile .....birincisi olmuştur.
2-..... ilinde münhal bulunan eğitim kurumu müdürlükleri için tercihte bulunarak 26.01.2012 tarihinde görevde yükselme atama nedenli kararname ile Sim..... Lisesine müdür olarak atanmıştır.(ek,1)
3-Müvekkil ..... Lisesinde müdür olarak görevine devam ederken dava konusu olan .... Valiliğinin 14.03.2012 tarih, 05121 sayılı işlemi ile tekrardan eski görev yeri olan ..... Okuluna müdür yardımcılığına atanmıştır.(ek,2)
4-Dava konusu atama işlemi hukuka aykırı olup iptalini istemekteyiz. Öncelikle iptali istenen atama kararnamesinde atama nedeni “hizmetin gereği” olarak belirtilmiştir. MEB Öğretmenlerinin atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 40. Maddesi: Hizmetin gereği olarak yapılacak yer değiştirmeler
MADDE 40 – (1) Bu Yönetmeliğin yer değiştirmeyle ilgili diğer şartları aranmaksızın;
a) Haklarında yapılan soruşturma sonucunda görev yerinin değiştirilmesi uygun görülenlerin,
b) Son iki yılda üst üste olumsuz sicil almış olanların hizmetin gereği olarak görev yerleri değiştirilebilir. Denilmektedir.
Müvekkil hakkında tarafımızca bilinen bir soruşturma söz konusu bulunmamaktadır. Hiçbir iddia ile ilgili olarak müvekkilin savunması alınmamıştır. Bu nedenle hizmetin gereği olarak yapılabilecek bir atama nedeni bulunmaması nedeniyle bu atama işleminin iptali gerekir.
5-Müvekkil, müdürlük sınavında elde ettiği puanla münhal okulları tercih ettiğinden mevzuat gereği görevde yükselme puanı ile bir kez tercih yapabileceğinden aynı puanla tekrardan müdürlüğe başvuru imkânı elinden alınmış gözükmektedir. Her iki cihetten kazanılmış hakkının elinden alınmasının hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz.
6- Her ne kadar atama kararnamesinde atama nedeninin “hizmetin gereği” olarak gözükmesi bu nedenle iptalini de istemiş bulunsak dahi müvekkilin, ..... Lisesi Müdürlüğüne atanması işlemi olan 26.01.2012 tarih, 1664 sayılı işlem hukuka aykırı değildir. Bu atama işleminin iptali ile ilgili bir dava da açılmış değildir.
7-Müvekkilin .... Lisesi Müdürlüğüne atanma işleminin iptalini gerektirecek bir sebep bulunmamaktadır. Tekrardan belirtelim ki iptalini istediğimiz atama işlemin konusu, daha önceki atama işleminin iptali olarak değil; hizmetin gereği olarak yapılmıştır. Bizim anladığımız budur.
Müvekkilimin .... Lisesi Müdürlüğüne yapılan atama işleminden sonra .... Valiliğinin, tüm kaymakamlıklar ve okul müdürlüklerine yazdığı 27.01.2012 tarihli yazıda, ataması yapılan yöneticilerin kendilerine atama kararnamelerinin bir an önce tebliğ edilmesi, yeni görev yerlerinde başlamalarını ve atama işlemlerinin hiçbir şekilde iptal edilmeyeceği hususu belirtilmiştir.(ek, 4) Hal böyle iken atama işlemi iptal edilmiştir. Bu durum dahi hukuka aykırılığın göstergesidir.
8-Şu hususu da açıklamak isteriz ki; müvekkilin, ....Okuluna müdür yardımcılığından görevde yükselmede elde ettiği sınav puanıyla .... Lisesi Müdürlüğüne atamasının yapıldığı işleminde de iptal edilecek bir durum söz konusu değildir.
Müvekkil, atama kararnamelerinden de görüleceği üzere, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunudur. Bölümü olarak ilköğretim Din kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak yazılması müvekkilin orta öğretim kurumlarında derse girmeyeceği-giremeyeceği anlamına gelmez.
* “Öğretmenler görev yapmakta oldukları alana göre yöneticiliğe atanabilmektedirler. Mezun oldukları alana göre yöneticiliğe atanmamaktadırlar. Örneğin; mezuniyetleri çeşitli yükseköğretim programları olan ve sistemde sınıf öğretmeni olarak görev yapanlar, sınıf öğretmenlerinin yönetici olarak atanabilecekleri eğitim kurumlarına yönetici olarak atanabileceklerdir.” (ek, 3 yönetmelik uygulama kılavuzu)
Müvekkilin ek 1 ve ek 2 deki atama kararnamesine göre branşı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olduğu açıkça belirtilmiştir.
Burada Yönetici Atama Yönetmeliği Uygulama Kılavuzu ve Yönetici Atama Yönetmeliğinin 7-ç maddesinin idare tarafından yanlış anlaşılması durumu söz konusudur. Kılavuzda da belirtildiği gibi yönetici atamada ‘görev yapılan alan’ esas alınır. Zaten yönetmelik 7-ç maddesinde de ‘alanı itibarıyla öğretmen olarak atanabilecek alan öğretmeni olmak’ ifadesi kullanılmaktadır. Hiçbir şekilde mezun olduğu bölümden bahsedilmemektedir. Uygulama Kılavuzundaki örnekle bakanlık olayı zaten her boyutu ile açıklamıştır. ‘Mezuniyetleri çeşitli yükseköğretim programları olan ve sistemde sınıf öğretmeni olarak görev yapanlar sınıf öğretmenlerinin yönetici olarak atanabilecekleri eğitim kurumlarına yönetici olarak atanabileceklerdir’ Şuan yürürlükte olan ttk 80 sayılı karar ekindeki çizelgeye göre sınıf öğretmeni olabilmenin tek yolu Eğitim Fakültelerinin Sınıf Öğretmenliği bölümünden mezun olmaktır. Daha önceki ttk kararlarına 4 yıllık birçok bölüm mezunu sınıf öğretmeni olabiliyordu. Bu nedenle şuan sınıf öğretmenliği yapan ama son ttk kararına göre mezuniyeti itibarıyla artık sınıf öğretmeni olarak atanamayacak birçok sınıf öğretmeni var. Eğer idare yönetici atamada mezun olduğu bölüme göre hareket edecek olursa ya da şuan ki mevcut alanını dikkate almadan fiilen şuan öğretmen olarak atanabilme durumuna bakarsa birçok sınıf öğretmeni alanı sınıf öğretmeni olmasına rağmen şuan mezuniyeti itibarıyla sınıf öğretmenliğine atanamaz dolayısıyla yönetici olarak da atanamaz. Bakanlığın örneğini müvekkilin durumuna uyarlarsak: mezuniyetleri çeşitli yükseköğretim programları olan ve sistemde din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olarak görev yapanlar Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerinin yönetici olarak atanabilecekleri eğitim kurumlarına yönetici olarak atanabileceklerdir. Aksi takdirde önceki ttk kararlarına göre değişik alanlara öğretmen olarak atanan ama son ttk 80 sayılı karara göre artık mezuniyetleri o alan için uygun görülmeyen birçok öğretmen yönetici atama noktasında mağdur olurlar kazanılmış hakları hukuka aykırı bir şekilde ellerinden alınmış olunur. Kaldı ki bakanlığın veya Kütahya Valiliğinin bu anlamda yönetici atama noktasında bazı alanlarda öğretmenin alanına, bazılarında ise mezun olduğu bölüme göre yönetici ataması anayasanın eşitlik ilkesine ve hukuk devleti ilkesine aykırı olur. Bu anlamda eğer davalı idare müvekkilin atamasını mezun olduğu bölüm nedeniyle geri aldığını ifade ederse bu haklı nedene ve kamu yararına dayanmamaktadır. Sebep yönüyle hukuka aykırıdır.
* T.C.Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 80 sayılı genelgede, öğretmen olarak atanacakların atamalarına esas olan alanlar ile mezun oldukları yükseköğretim programlarına ilişkin çizelgede Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, atamaya esas alan olarak belirtilmiştir.(ek,5)
* Milli Eğitim Bakanlığı 16.09.2011 tarihli yönetici atama konulu İstanbul Valiliğine gönderdiği yazıda, Talim Terbiye Kurulun 80 sayılı kararına atıfta bulunarak, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanlarının ilköğretim ve orta öğretimde ortak alan olduğunu belirtmiştir. Buna göre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin bu derslerin okutulduğu her derece ve türdeki eğitim kurumlarına atanabileceklerini, ikinci sayfada din kültürü ve ahlak bilgisi yöneticilerinin bu derslerin okutulduğu kurumlara yönetici olarak atanabileceklerini belirtmiştir.(ek,6)
* Yaşanan yorum kargaşasından dolayı, 13.09.2011 tarihli, 6371 sayılı “Din kültürü ve Ahlak Bilgisi ile İmam Hatip Lisesi meslek dersleri alanı öğretmenleri’’ konulu bakanlık personel genel müdürlüğüne gönderilen yazıda, ilköğretim kurumlarının Din kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmenliğine, ilköğretim Din kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği, orta öğretim kurumlarının Din kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmenliğine ise Din kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği ile pedagojik formasyonunu tamamlayan ilahiyat fakültesi mezunlarının atanabileceğini belirtmiştir.
Yukarıdaki hükümlerden anlaşılacağı üzere, İlahiyat Fakültesi, hem imam hatip lisesi meslek dersleri alan öğretmenliğine hem de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alan dersleri öğretmenliğine kaynak teşkil etmektedir.(ek, 7)
Müvekkilin ve sair yöneticilerin ataması yapılırken kılavuzda belirtildiği üzere mezun olduğu bölüme değil, görev yaptığı alana bakılması gerekmektedir. Nitekim müvekkil bu şekilde müdür olarak atanmıştır.
9- Müvekkilimin .... müdürlüğüne ilk tercih olarak ataması hukuki iken iki ay içerisinde tekrar eski görev yerine atanarak yerine daha düşük puanlı birisinin atanması idareye olan güveni azaltmıştır. Atanması hukuka uygun olmasaydı hiç ataması yapılmazdı. Nitekim müdürlükten alınması yönündeki ikinci atama, atamanın iptali şeklinde değil, hizmetin gereği olarak yapılmıştır.
.... Valiliği, dava konusu işlemi tesis ederken bakanlığın 22.02.2012 tarihli .... Valiliğine yazdığı görüşü dikkate almış ise müvekkilin atamasının yapıldığı 26.01.2012 tarihi itibarı ile ekte sunmuş olduğumuz İstanbul Valiliğine gönderilen görüş yazıları dikkate alınmalıdır. Görüşlerin değişmelerine göre yapılan işlemler değiştirilmemelidir. Çünkü görüş yazılarının hukuki bir bağlayıcılığı yoktur
10-Müvekkilimin kazanılmış müdürlük hakkı geri alınmıştır. Hakkında yargı kararı olmadan, dava dahi açılmadan bu hakkın geri alınması hukuka ve idare işlemlerinin usul ve esaslarına uygun değildir.
11-Eğitim kurumları yönetici ve atama yönetmeliğinin 7/Ç maddesinde, değişik 09.08.2011 tarihli/28020 RG Atanmak istenilen eğitim kurumuna Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre alanı itibarı ile öğretmen olarak atanabilecek bir alan öğretmeni olmak şartını getirmiştir. Müvekkil yukarıda belirtilen Talim ve Terbiye Kurulu kararlarına ve işlem tarihindeki mevzuata göre 26.01.2012 tarihinde .... Lisesine müdür olarak atanmıştır. Bu atamanın geri alınması hukuka uygun değildir.
12-Danıştay 10.Dairesinin 18.05.2005 tarihli, 2005/2591K.sayılı kararında” Diğer taraftan, mevzuat hükmünün yoruma ihtiyaç göstermeyecek kadar açık olduğu, idare edenlerin kasıt ya da ihmal içinde olmadıkları sürece, hükmü uygularken hataya düşmelerinin beklenemeyeceği hallerde, maddi olaya ve mevzuat hükümlerine aykırı davranılmış ve bu durumda işlemi yok denilecek kadar sakatlamış ise, idarenin açık hatasından söz edilebilir.”denilmiştir. Müvekkilimin .... Müdürlüğüne yapılan müdür ataması idarenin de bir hatasından kaynaklandığından söz edilemez. Aynı şekilde Sibel Madak isimli din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmeni de ....Lisesine müdür yardımcısı olarak atanmıştır. Bir kişide hadi hata oldu diyelim birden fazla kişide olması hata olarak kabul edilemez. Ki biz, müvekkilin Müvekkilimin ... Müdürlüğüne atanmasının hata olduğunu kabul etmiyoruz.
13-İlahiyat Fakültesi mezunlarının din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmenlerinin idareci olup olamayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanlığının sürekli görüş değiştirdiğini görmekteyiz. Bu konuda asıl karar verecek olan yargıdır. Ancak, biz tarihsel süreç hakkında bir açıklama yapmak istiyoruz.
1998 yılına kadar her kademede (ilköğretim-ortaöğretim) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni yetiştiren üniversiteler bünyesindeki tek program İlahiyat Fakülteleriydi. Eğitim olarak hem dini ilimler hem de öğretmenlik formasyon dersleri birlikte veriliyordu. 1998 yılında İlahiyat Fakülteleri iki bölüme ayrıldı. Birincisi formasyon dersleri kaldırılmış öğretmen olunamayan, sadece din görevlisi, müftü, vaiz vb olunabilen ilahiyat bölümü. İkincisi ise 1998 öncesi gibi hem dini ilimlerin verildiği hem de formasyon derslerinin verildiği İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümüdür Başında ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği olan alan her kademedeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliğine atanmıştır.(fakültelerde orta öğretim Din kültürü ve Ahlak bilgisi öğretmenliği gibi başka bir alan yoktu). Bu bölüm 2006 yılında kapatılmıştır. Aynı yıl Eğitim Fakültelerinin bünyesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü açılmıştır. Bu bölümde 2009 yılında kapatılmış yine Eğitim Fakülteleri bünyesinde İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü açılmıştır.
Görüldüğü gibi 1998-2006 yılları arasında açık olan İlahiyat Fakültesi İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği ile 1998 yılından önceki tek bölüm halindeki İlahiyat Fakültesi mezunları öğretmen olma noktasında aynı düzeydedir. Yani her kademede (ilköğretim-ortaöğretim) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni yetiştiren tek programlardı. Aynı şekilde dini ilimlerin ve öğretmenlik formasyon derslerinin ilahiyat çatısı altında verildiği programlardı.
01/06/2000 tarihli ve 340 sayılı Talim Terbiye Kurulu kararında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanı aşağıdaki gibi düzenlenmiştir. Başında ilköğretim kelimesi olmasına rağmen bu bölüm İmam Hatip Lisesi meslek derslerine dahi girmiştir. Tüm ilk ve orta dereceli okullara öğretmen olarak atanmıştır.
7 Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi İlköğretim Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Öğretmenliği
İlâhiyat Fakültesi (*) Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi
İmam Hatip Lisesi meslek dersleri
Şimdi bu süreçte müvekkil ekte diplomadan görüleceği üzere İlahiyat Fakültesinden 2003 tarihinde mezun olmuştur. O yıl itibari ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yetiştiren sadece İlahiyat Fakültesinin ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği alanı mezunlardır.(başındaki ilköğretim yanıltmasın ki ortaöğretim yoktur sadece bu isimde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği alanı vardır.)
Müvekkilin mezun olduğu ve öğretmenliğe atandığı yıl itibarı ile İlahiyat Fakültelerinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği alanı dışında öğretmenlik veren bir alan bulunmamakta iken ve de bu durum müvekkil için kazanılmış hak iken müvekkilin .... Lisesi Müdürlüğüne yapılan ataması işleminde hatanın olduğundan söz edilemez.
Davalı idare bu anlamda Talim Terbiye Kurulunun 80 sayılı kararını bizce hatalı yorumlamaktadır. 2009 yılında üniversitelerin bünyesinde sadece Eğitim Fakültelerindeki bölümler vardı. Bu çizelgede (* ortaöğretim kurumlarına atanamaz) ifadesi bu anlamda eğitim fakültelerindeki bölüm için geçerlidir. Çizelgede bir alt sütundaki İlahiyat Fakültesi ibaresinin içinde yer alan İlahiyat Fakültesi İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği ile Eğitim Fakültesindeki bölüm birbirine karıştırılmamalıdır. Diyanet İşleri başkanlığı bile İlahiyat Fakültesi İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümünü Fakülte olarak diğer ilahiyat mezunları ile aynı değerlendirmektedir.
14-Kütahya Valiliğinin müvekkili S.... Lisesi Müdürlüğünden ...... Müdür Yardımcılığına atayıp yerine kendisinden daha düşük puanlı birini müdür olarak ataması konu ve maksat yönleriyle hukuka aykırıdır.
15-Müvekkilim 2009 yılında yapılan müdür yardımcılığı sınavlarında Kütahya birincisi ve Türkiye’de ilk beş içerisinde yer almıştır. 2011 yılındaki müdürlük seçme sınavında ... birincisi Türkiye’de ilk on beş içerisinde yar almıştır. Dört farklı tarihte yapılan sınavlarda ... birincisi olan bilgi, teorik kapasite bakımından donanımlı yani işin ehli birisine yapılan bu işlem hukuka uygun değildir.
SONUÇ :Yukarıda belirtilen ve mahkemece nazara alınacak nedenlerden dolayı;
1-Öncelikle dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilmesine,
2-Müvekkilin Kütahya .... Lisesi müdürlüğünden alınarak; .... Okuluna müdür yardımcısı olarak atamasının yapıldığı .... Valiliğinin (Milli Eğitim Müdürlüğü) 14.03.2012 tarih,05121 sayılı işleminin iptali ile tekrar .... Lisesi müdürlüğüne dönüşünün sağlanmasına
3-Bu süreçteki özlük haklarının ve maddi kayıplarının tazminine karar verilmesini
4-Yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine saygılarımla vekil olarak arz ve talep ederim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Sizin için hayırlısı olsun. İdare Mahkemesine dava açmışsınız zaten, eğer düzenleyici işlemin yayım tarihi 60 günden fazla olmuşsa Danıştay'a ne davası açmayı düşünüyorsunuz?
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
sayın çobanoğlu
düzenleyici idari işlem bana uygulanıp atamam geri alındığı için danıştayda dava açaçağım. burada 2 şekilde mücadele ediyorum.
1-idare mahkemesinde benim atamamın yasal olduğunu idarenin düzenleyici idari işlemi yanlış yorumlayarak benim atamamı geri aldığını savunuyorum. çünkü yönetici atamada mezun olduğu bölüme bakılmaz görev yaptığı alana bakılır. görev alanım din kültürü ve ahlak bilgisi. ttk kararına göre madde 9. ........din kültürü ve ahlak bilgisi ilköğretim ve ortaöğretimde okutulan ortak alanlardır. diyor. yönetici atama yönetmeliği 7-ç de de yönetici olabilmenin şartı alanı itibarıyla başvuruda bulunduğu okula atanabilecek alan öğretmeni olma şartı var. benim alanım bu anlamda din kültürü. .... bu konuda davadilekçesinde ayrıntılı açıklama var.
2-diyelimki idare mahkemesinde kütahya valiliği bu adam liselere öğretmen olarak atanamaz geçmişte atanıyor olması farketmez. alanı atanıyor olsada bu kişi atanamaz deyip mahkemeyi ikna ederse ben davayı kaybedeceğim. ve burada ben görevden alınmış olmamın idareye göre gerçek nedeni olan ttk 80 sayılı kararın ekindeki çizelgede yer alan benim mezun olduğum bölümle ilgili (* ortaöğretim kurumlarına atanamaz) ifadesi yüzünden ben görevden alınmış olacağım. ttk 80 sayılı kararda madde 9 da din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ilköğretim ve lise için ortak alan kabul ediliyor. bu GENEL HÜKÜM. bu kararın ekindeki çizelgede alanlara kaynaklık eden proğramlar bölümünde benim mezun olduğum bölümde alana kaynaklık etmekle birlikte ** yıldız işareti koyup (ortaöğretim kurumlarına atanamaz demişler) önceki ttk kararında atanıyorduk.bu da ÖZEL HÜKÜM oluyor. ben danıştayda davamı bu özel hükmün bana uygulanması neticesinde görevden alındım. bu özel hüküm anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır deyip iptali akabinde de bu işleme dayalı atamamın geri alınması işleminin iptalini isteyeceğim. yani hem düzenleyici idari işlemi yapan milli eğitim bakanlığına hem de bu düzenleyici idari işlemi gerekçe olarak gösterip beni görevden alan valiliğe dava açacağım.
NEDEN BÖYLE YAPIYORUM? çünkü direk danıştayda davayı açsam danıştay şunu söyleyebilir bana: sen şuan yöneticilik görevinden alınmışsın. öğretmenlikten değil. öğretmenlikte ttk kararlarının mezun olduğu bölüm kısmına bakılır. yönetici atamalarında ise görev yaptığı alan kısmına bakılır dolayısıyla bu özel hüküm senin yönetici olmanda sana uygulanamaz. alanınla ilgili genel hüküm uygulanılır. bu noktada da senin dava açma hakkın yok diyebilir. çünkü öğretmen atama ile yönetici atama farklı olaylar ve farklı yönetmelikleri var.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
danıştay bu anlamda dava açma ehliyetin yok derse. hemen bu kararı alıp idare mahkemesine götüreceğim. danıştaya göre bu düzenleyici idari işlem benim görevden alınmamda kullanılamazmış bu nedenle davalı idarenin öne sürdüğü gerekçeler hukuki değildir işte danıştay kararı diyeceğim.
ya da danıştay davayı kabul ederse bu durumda benim görevden alınmam o düzenleyici idari işleme göre yani özel hükme göre olacak. bu durumda idare mahkemesinde zaten davayı kaybedeceğiz. danıştayın kararını bekleyeceğim. umarım anlatabilmişimdir. size bir sorum olacak bu özel hüküm, genel hüküm olayı aynı düzenleyici idari işlemde olur mu? yani ttk 80 sayılı karar madde 9 genel hüküm, 80 sayılı kararın ekinde benim bölüm için konan ortaöğretime atanamaz özel hüküm kabul edilir mi? özel hükümle genel hüküm çeliştiğinde özel hüküm uygulanır kuralı burada geçerli mi?
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Aynı konuda hem genel hüküm hem de özel hüküm varsa, özel hükmün gereği uygulanır. Siz hem İdare mahkemesinde hem de eğer dava açarsanız Danıştay'da aynı kararname ve 80 sayılı ttk kararındaki hükmün iptali talebinde bulunacaksınız. Bu durumda 2 dava kuvvetle muhtemel zaten birleştirilecektir. Yani İdare Mahkemesindeki dosyanız da Danıştay'a gönderilir. Sizin için Danıştay'da son atama kararnamesi ve 80 sayılı ttk kararındaki özel hükmün iptali için tek dava gerekirdi diye düşünüyorum.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Alıntı:
ag2001 rumuzlu üyeden alıntı
Öğrendiğim kadarıyla komisyon başkanı olan personel atamadan sorumlu il milli eğitim müdür yardımcısı komisyonda benim atamama şerh düşmüş bakanlığa görüş soralım diye.
Düşülen bu gibi şerhe bir kararda yer verildiğini okumuştum.
Olayınıza benzer, ancak aleyhinize (ÖZET) bir karar:
Danıştay 5. Dairesi
2004/3658 E.
2004/5187 K.
Dava; davacının ….…….Müdür Yardımcılığı görevine naklen atanmasına ilişkin işlemin iptal edilerek, eski görevi olan ………Müdürlüğü emrine …..Memuru (…….) olarak atanmasına ilişkin davalı idarenin 22.1.2003 günlü, 19091 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
.... İdare Mahkemesi'nce verilen 31.12.2003 günlü, E:2003/407, K:2003/1661 sayılı kararıyla; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 76/1 ve 3. maddesinde yeralan hükümlerden bahisle …….. Müdür Yardımcılığına atanan davacının, bu kadro için gerekli olan hizmet süresi ve eğitim koşulunu taşıdığı, atamanın kazanılmış hak aylığı dikkate alınarak yapıldığı, idarenin sürekliliği ilkesi gözönünde bulundurulduğunda atamada siyasi bir nitelik bulunmadığı belirtilerek bu atamanın iptaline ilişkin dava konusu işlemin iptaline, hükmedilmiştir.
------
------
------
…Öte yandan, idarenin açık hataya düşerek yaptığı işlemlerini geri alması, kaldırması veya iptal etmesi doğal olup,bu türlü işlemlerin kişiler yönünden kazanılmış hak doğurması da mümkün değildir.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri ile tüm anlatımlar birlikte değerlendirildiğinde, kariyer ve liyakat ilkeleri gözardı edilerek, kamu yararı ve ....... hizmetlerinin gereklerine uygun olmayan bir şekilde, davacınıN………Müdür Yardımcılığı görevine yapılan atamasının iptali yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gibi, bütün bu hususları irdeleme dışı bırakmak suretiyle sonuca ulaşan Mahkeme kararında ise, hukuki isabet görülmemiştir.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
SAYIN ÇOBANOĞLU VE SAYIN TOLG
bugün çok mutluyum.yök e dilekçe yazmıştım. 2003 yılında marmara üni. ilahiyat fakültesi ilköğretim din kültürü öğretmenliğinden mezun oldum. bu bölüm 2006 yılında kapandı. eğitim fakülteleri bünyesinde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümü açıldı. ekte sunduğu diploma ve transkript fotokobisine göre aldığım ders ve kredileri yönünden diplomamın eğitim fakültelerindeki din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümüyle eş değer olup olmadığının tarafıma bildirilmesi diye.(buna benzer) bugün cevab geldi. açıklamalardan sonra son paragraf aynen şöyle: ''dokuz eylül üni. ilahiyat fakültesi ilköğretim din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümüyle eğitim fakültelerindeki din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği proğramları eşdeğerdir.'' yani başında ilköğretim olanla olmayan arasında diploma eşdeğerliği noktasında fark yok diyor. üst bölümde de açıklaması var. ttk 80 sayılı kararda ise başında ilköğretim olana ''orta öğretime atanamaz'' ifadesi konumuş. başında ilköğretim olmayan ise işaret yok lise ilköğretim hepsine atanıyor. bugün sendika genel merkezi aradım. danıştayda dava açılması ile ilgili. hocam aynı konuda hem danıştayda hem idare mahkemesinde dava açılmaz biz farklı konu sanmıştık. kesinlikle danıştaydaki dava hemen reddedilir dedi. dava dilekçemi okumuş çok güzel bir dava dilekçesi ben %90 kazanırsınız diye düşünüyorum dedi. hele bu yök yazısından sonra %10 u da telafi edeceğiz.dava dilekçeme bu yök ün eş değerlik yazısını ve bizim bölüm mezunlarından değişik tarih ve illerde liselere atananların kararnamelerini de ekledik delil olarak. BU NOKTADA her ne kadar yök bu iki bölüm eşdeğerdir denktir desede ttk nın (**ortaöğretim kurumlarına atanamaz) ifadesi varken idare mahkemesi bunu reddeder diye düşünüyordum ki. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU MADDE 7 FIKRA 4 aynen şöyle diyor:''Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz'' şu durumda yök ün eşdeğerlik yazısından sonra benim bölümüm ile başında ilköğretim olamayan eğitim fakültesi din kültürü öğretmenliği arasında kimse fark var diyemez. **orta öğretime atanamz ifadesi hukuken sakat kalmış durumdadır. yani haklı nedene ve kamu yararına dayanmamaktadır. sonuç olarak ben DANIŞTAYA gerek kalmadan idare mahkemesinde davamı kazanacağıma inanıyorum. %1 gözüken şansım şuan %90 bence. SAYIN ÇOBANOĞLU ve tog son gelişmeler ışığında sizin değerlendirmeniz nedir.? saygılarımla.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Ben aynı anda hem İdare Mahkemesine hem de Danıştay'a dava açın demedimki. Ben sadece Danıştay'da tek dava açın hem son atama kararnamesini hem de düzenleyici işlemin ilgili hüküm veya hükümlerini iptal ettirin dedim. Hala aynı düşüncemde ısrarcıyım maalesef. Eğer Danıştay'da dava açmış olsaydınız, YÖK'ün son yazısından sonra kuvvetle muhtemel düzenleyici işlem hüküm veya hükümleri iptal olur ve dolayısıyla da idari işlem de iptal olurdu. Şimdi davanız İdare Mahkemesinde ve mahkeme idari işlemin iptali yönünden YÖK'ün yazısını kaale bile almaz maalesef. Mahkeme iptali talebinde bulunduğunuz idari işlemin tesisi sırasındaki düzenleyici işlemin hükümlerine bakar. YÖK'ün düzenleyici işlem hilafına yazısı mahkemeyi bağlamaz. Mahkeme düzenleyici işlemin hükümlerine ve hukuka uygunluğun denetimi ile bağlıdır. Yerindelik denetiminde bulunamaz. Umuyorum mahkeme sonucu sizin dilediğiniz şekilde olur. Gelişmelerden bizleri de haberdar ederseniz sevinirim Sn. Hocam. Saygılar.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
1-)siz idari yargılama usulü kanununa madde 7 fıkra 4 ü niye hesaba katmıyorsunuz? ben sizin dediğiniz gibi sadece danıştayda açacaktım ama uzun yıllar sürer denince ikisinde birden açayım demiştim orada avukatlar arasında görüş ayrılığı oldu. benim tuttuğum avukat ikisinde de açabilirsin diyordu şimdi sendika avukatı asla açamazsın diyor. siz başından beri aynı tavsiyede bulundunuz ama ben avukata vekaleti vermiş bulundum. en kötü ihtimal idari davadaki masraflarım boşa gider diyordum.
2-)eğer sizin dediğiniz gibi olursa yani idare mahkemesi yök ün yazısını dikkate almaz sadece (**ortaöğretime atanamaz) ifadesini dikkate alırsa (başka birçok argümanımız var haklılığımıza dair) ve bizi haksız bulursa b planım da var:
mayıs ayında isteğe bağlı öğretmen atamaları var. liseyi tercih ederim sistem açılmaz yıldız işaretinden dolayı bu sefer sadece danıştayda düzenleyici idari işlemin iptali için dava açarım. yıllar sonra davayı kazanırsam. bu sefer idare mahkemesinde danıştayın kararından itibaren 60 gün içinde iikinci davamı açarım. düzenleyici idari işlem iptal edildi. iptal kararı işlemin tesis edildiği tarihten itibaren hukuk aleminden tüm sonuçları ile silinmesi demektir. benim o dönemda açtığım davada (**ortaöğretime atanamaz) ifadesi yüzünden reddedilmişti. şimdi bu düzenleyici işlem danıştay kararıyla iptal edildi. bu nedenle geriye dönük yok hükmünde olan bir düzenleyici idari işleme dayanılarak yapılan atama kararımın iptalinin tekrar idare mahkemesinde değerlendirilmesini talep ederim.(önce idareye yazılı başvuru akabinde dava) şuan tarih ve sayısını hatırlamıyorum ama bir DANIŞTAY kararında eğer düzenleyici idari işlem DANIŞTAYDA iptal edilirse bu karar tarihinden itibaren 60 gün içinde kişiler geriye dönük bu iptal edilen düzenleyici idari işleme dayanılarak yapılan bireysel işlemlerinin iptali için idare mahkemelerinde dava açabilirler diyordu.
3-)ben avukat değilim bu anlamda bilgi düzeyim bu konuda konuşmamı engelleyecek kadar yetersiz. ama affınızasığınarak sizin son görüşlerinizi tam anlamıyla anlayamadım. çünkü siz idare mahkemesinin yetkisini çok dar kapsamda değerlendirdiniz. sonuçta idari yargılama usulü kanunu 7/4 çok açık. düzenleyici idari işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz diyor. BENCE bu şu demek. vatandaş danıştaya gitmeden idare mahkemesine dava açarsa idare mahkemesi düzenleyici idari işlem hakkında karar verme yetkisi olmadığından o konuda karar veremez ama o işleme dayanılarak yapılan işlemi hukuksuz görürse o işlemi iptal edebilir. AKSİNİ İDDİA EDERSEK sizin dedğiniz gibi olursa idari yargı sadece yapılan işlemlerin mevzuata uygunluğunu denetlemekten başka birşey yapmıyor demektir. idare mahkemeleri hukuka uygunluk denetimi yapabilmeli. düzenleyici idari işlemi yargılayamasa bile bunun denetimini yapamasa bile buna dayanılarak yapılan ve kendi alanına giren işlemleri hukuka uygunluk yönünde denetleyebilmeli. bu anlamda yök ün görüş yazısı idari yargının konusuna giren idari işlemin hukuki denetiminde yargıya bilirkişilik yapabilecek bir yazıdır.
saygılarımla.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Alıntı:
ag2001 rumuzlu üyeden alıntı
(**ortaöğretime atanamaz)
Mevzutta bulunan bu ibare mahkemeyi sonuca götürür. Danıtay'da bu ibarenin iptalini istemiş olsaydınız, Yökün yazısı bu noktada işinize yarayabilirdi. Siz sayın Çobanoğlu'nun tavsiyelerine uymalıydınız.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Sn. Hocam size son tavsiyem eğer dava açmak için gerekli 60 günlük süre dolmamışsa, hemen İdare Mahkemesine dava dilekçenize bir ek dilekçe daha vererek düzenleyici işlemin ilgili hükmünün de iptalini talep ediniz ve belki bu şekilde dava dilekçenizin Danıştay'a gönderilmesini ve orada karara bağlanmasını sağlayabilirsiniz. İyi günler dilerim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Sayın Hocam, lütfen canınızı sıkmayınız. Eğer Dava sonucu aleyhinize olursa, yukarıda 2. madde de belirttiğiniz gibi de bir çözüm olabilir. Sağlıklı ve iyi günler dilerim.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
sayın çobanoğlu
bazı gelişmeler var. bu konuda değerlendirmeleriniz benim için çok önemli. 1-)yök ten gelen yazı ile talim terbiye kuruluna başvurdum. benim diplomam liselere atanan eğitim fakültesi din kültürü öğretmenliği ile eşdeğerdir. yök yazısı ektedir. buna göre liselere öğretmen/yönetici olarak atanıp atanamayacağımın tarafıma bildirilmesi mealinde bir dilekçe. 2-)talim terbiye kurulu önümüzdeki bir iki haftaya zaten yıldızı kaldıracakmış. bakan danışmanı ve ttk üyesi söyledi.
bu durumda benim dava devam ederken yıldızın kalkması (**ortaöğretime atanamaz) benim lehime davayı kazanmada işe yarar mı sizce?
ikincisi dilekçeme şu durumda yök ün yazısı gereği olumlu cevab verilecek gibi görünüyor. ttk ve yök yazısı aynı anda mahkemeye verilse en kısa zamanda dava lehime sonuçlanırmı?
korktuğum şu: ttk kendiliğinden yıldırzı kaldıracak bu sefer biz seni görevden aldığımız tarihte yıldız vardı derler ama bizde şunu söylesek biz atandık atanmamızda engel yoktu siz görevden alınca hemen yök e başvurduk diplomamızın liseye atananlarla eşdeğer olduğunu belirten yazıyı aldık. bununla ttk ya başvurduk liselere atanabilirsiniz cevabı aldık. (ikisi de dilekçeye istinaden bana hitaben yazılmış yazılar olacak) dolayısıyla davalı idarenin işlem tarihinde yıldız vardı savunmasını geçersiz kılabilirmiyiz bu şekilde. sizin değerlendirmeniz nedir?
saygılarımla.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Alıntı:
ag2001 rumuzlu üyeden alıntı
sayın çobanoğlu bazı gelişmeler.....dava devam ederken yıldızın kalkması
Yıldızın sonradan kalkması hiç bir işinize yaramaz.
Bakın ne diyor yüksek mahkeme; "Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan...."..
Siz dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan "Atanmanıza esas mevzuaat" dışında gelişen olayları anlatmakla, yada delil olarak sunmakla hukuki yarar elde edemezsiniz...( Bence)
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
sayın çobanoğlu ve tolg açtığım davada bugün davalı idarenin savunması için verilen 30 günlük süre doldu. yürütmeyi durdurma kararı konusunda acaba ne kadar sürede karar verilebilir?
yök ün eşdeğerlik belgesi ve 2000 yılında bizim bölüm mezunlarının liselere atanabileceğine dair 340 sayılı ttk kararına dayanarak ttk ya dilekçe yazdım:
26/01/2012 tarih ve 1664 sayılı Kütahya Valiliği görevde yükselme nedenli atama kararnamesi ile birinci tercihim olan Simav Ticaret Meslek Lisesine müdür olarak atandım. 31/01/2012 tarihinde görevime başladım. Görevimi başarılı bir şekilde sürdürüyordum. Hatta 1 aylık müdür olmama rağmen Simav Kaymakamlığınca bir inceleme için muhakkik olarak görevlendirildim. Ancak 14/03/2012 tarih ve 5121 sayılı valilik kararnamesi ile eski görev yerime ve eski görevime atandığımı öğrendim.
Atanma işleminin iptal edilmesine gerekçe olarak ttk 80 sayılı karar ekindeki çizelgede mezun olduğum bölüm kısmında yer alan (**ortaöğretim kurumlarına atanamaz) ifadesi gösterilmektedir. Bunun üzerine 12/03/2012 tarihli dilekçemle Yükseköğretim Kuruluna dilekçe ile başvurarak diplomamın liselere atanabilen bölümle eşdeğer, denk olup olmadığının tarafıma bildirilmesini talep ettim.(ek 1) 22/03/2012 tarihli cevabi yazıda diplomamın liselere atanabilen Eğitim Fakültelerindeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü ile eşdeğer olduğu açık ve net bir şekilde belirtildi.
Bu durumda Talim Terbiye Kurulunun benim bölümüm için koyduğu (**ortaöğretim kurumlarına atanamaz) ifadesi haklı nedene ve kamu yararına dayanmamaktadır. Eşdeğer, denk olan iki bölümden birine liselere atanma hakkı verilirken diğerine verilmemesi anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Ayrıca 340 sayılı TTK kararında benim mezun olduğum bölümü bitiren öğretmenler Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yanında İHL Meslek Derslerine bile girebiliyorken ttk 80 sayılı kararda Liselere bile atanamayacak öğretmen statüsüne sokulmuştur. TTK kararlarının bu anlamda çelişkili olması binlerce öğretmeni kendi bakanlığı ve valilikleri ile davalı pozisyona sokmuştur. YÖK’ün ekte sunduğum yazısı gereği diplomaları eşdeğer, denk olan bölümlerden mezun olan öğretmenlere aynı hakların verilmesi anayasal bir zorunluluktur.
Sonuç olarak şuan ekte sunduğum mezuniyet belgemin ve YÖK’ün eşdeğerlik belgesinin Talim Terbiye Kurulu tarafından incelenerek ortaöğretime atanmamda engel olmadığına dair bir yazının tarafıma verilmesini talep ediyorum. Konuyu yargıya götürmeden sulh yoluyla çözülmesi personel verimliliği ve idareye güven açısından çok önemlidir. Bu nedenle konuya gereken hassasiyetin gösterilmesi ve ivedi bir şekilde bu konunun gündeme alınıp sonuca bağlanması çalışma huzurunu sağlayacaktır. Bu nedenle ekte sunduğum belgelerin kurul tarafından incelenmesini, Bakanlık Hukuk müşavirlerinin görüşü de alınarak ortaöğretime öğretmen/yönetici olarak atanıp atanamayacağımla ilgili bir karar verilmesini talep ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
ttk da sorumlu kişiler dilekçeme yök yazısı ve 2000 yılındaki 340 sayılı kararda liselere atanabildiğimiz için olumlu cevab vereceklerini belirttiler. ama cevabı bekletiyorlar 80 sayılı kararı komple değiştireceklerini ve değişiklikle 2000 yılındaki gibi liselere atanabileceğimizi belirttiler. bu değişiklikten sonra dilekçeme liselere atanabilirsiniz diye cevap verecekler.
SİZDEN BU KONUDA YORUM BEKLİYORUM: benim dilekçeme istinaden (*ortaöğretim kurumlarına atanamaz) ifadesi kaldıralacak ve dilekçeme cevaben liselere atanabilirsiniz denecek. yürürlük tarihinden önceki atamayı bağlamaz DERSENİZ 2000 yılında 340 sayılı kararda atanabiliyorduk yani bizim bölümle ilgili ilk kararda biz liselere atanabiliyorduk. ve ben 2003 yılında öğretmenliğe atandım. o ifade ise 2004 yılında konmuş bu benim için kazanılmış hak değilmidir?
EN ÖNEMLİSİ DE: "hukuki anlamda : Anayasada ifade edilen eşitlik ilkesi aynı durumdaki kişilerin aynı hükümlere tabi olmalarını gerektirir. Genel anlamda eşitlik ilkesi şekli hukuki eşitlik ve maddi hukuki eşitlik olarak iki anlamda yorumlanabilir. Şekli hukuki eşitlikten kastedilen kanunların genel ve soyut nitelik taşıması, yani kapsadığı herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Anayasanın 10’uncu maddesinin, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa “imtiyaz” tanınamayacağı yolundaki ikinci fıkrası da bu anlamda eşitliği hedef görünmektedir. Ancak şüphesiz ki, eşitlik ilkesinin anlamını şekli hukuki eşitlikle sınırlandırmak mümkün değildir. Maddi hukuki eşitlik, şekli eşitliğin ötesinde, aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranma zorunluluğunu içermektedir. Bu anlamda aynı alandaki öğretmenlerin aynı haklara sahip olması gerekir. Hem şekli hukuki anlamda (yönetmelikte aynı alandaki öğretmenlere aynı hakların verilmesi) hem de maddi hukuki anlamda (biz hem ilköğretim hem de lisedeki din kültürü dersine fiili olarak giriyoruz ve ilahiyat diplomasına sahibiz bu anlamda diğer ilahiyat mezunlarından farkımız yok sonuçta mevzuatta ilahiyat fakültesinin ilahiyat bölümü demiyor ilahiyat fakültesi mezunları diyor) (yök de bizim bölümün liselere atanabilen bölümle eşdeğer denk olduğunu açıkça belirtti)
Bu noktada bakanlığın veya TTK nın biz İlahiyat Fakültesinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü mezunlarına siz İlköğretim bölümü mezunusunuz o yüzden ortaöğrenim kurumlarına atanamazsınız demesi haklı nedene ve kamu yararına dayanmamaktadır. Kamu yararı ve haklı nedenin, “anlaşılabilir”, “amaçla ilgili”, “makul ve adil” olması gerekir. Getirilen düzenleme herhangi bir biçimde birbirini zamanlayan, birbirini, doğrulayan ve birbirini güçlendiren bu üç ölçütten birine uymuyorsa eşitlik ilkesine aykırı bir yön vardır denilebilir. Burada biz de İlahiyat Fakültesi diplomasına sahibiz ve ilahiyat fakültelerinde bize ilköğretim, ortaöğretim öğretmenliği şeklinde tercih hakkı verilmedi Din Kültürü öğretmeni olabilmenin tek yolu olan ilahiyattaki bu bölüme gittik. Aksi takdirde öğretmen olamıyorduk çünkü ne eğitim fakültelerinde nede ilahiyat fakültelerinde bize başka seçenek sunulmadı. Aynı şekilde TTK bu alanı madde 9 ile ilköğretim ve ortaöğretimde okutulan ortak alandır diyerek bu alanın teknik olarak ilköğretim ve ortaöğretim olarak ikiye bölünemeyeceğini mevzuatsal güvenceye almıştır. Bu durumda bize yapılan uygulama ile bizler ikinci sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni durumuna düşürülüyoruz. Aynı şekilde bazı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri de bu branş içinde imtiyazlı ayrıcalıklı bir pozisyona gelmektedir. Bu uygulama diğer hiçbir alanda yapılmamaktadır. Örnek vermek gerekirse İlköğretim Matematik ve Matematik bölümü iki farklı alan olarak TTK80 sayılı çizelgede yerini almıştır. Ve bu iki alana kaynak teşkil eden iki farklı yüksek öğretim programı vardır. Ve öğretmen adayları bu iki bölümden birini tercih yapmaktadırlar. Sonuç olarak ilköğretimlere sadece İlköğretim matematik alanındakiler atanmakta, liselere ise sadece matematik alanındakiler atanmaktadır. Bizim alanda ise bu şekilde adil bir tercih hakkı ve iki farklı alan olmamasına rağmen aynı alandaki bir kısım öğretmene sadece ilköğretimlere tayin hakkı verilirken bir kısım öğretmene ise hem ilköğretim hem de liseye tayin hakkı verilerek imtiyazlı bir sınıf yaratılmaktadır. Bu durum çalışma huzurunu bozmakta ve aynı alandaki bir kısım öğretmene haksızlık oluşturmaktadır"
bu ifade idare mahkemesinde bir anlam ifade etmeyecek mi? Sonuçta bu yazılarıma idare sen haklısın diyerek (*ortaöğretime atanamaz) ifadesinin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu kabul etmiş ve hatasını bu ifadeyi kaldırıp bana olumlu cevab vererek düzeltmiş olacaktır. Bu anlamda sırf danıştayda değilde idare mahkemesinde dava açtım diye hakkımı kaybedecek miyim? Yorumlarınızı bekliyorum saygılarımla.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Alıntı:
ag2001 rumuzlu üyeden alıntı
EN ÖNEMLİSİ DE: "hukuki anlamda : Anayasada ifade edilen eşitlik ilkesi aynı durumdaki kişilerin aynı hükümlere tabi olmalarını gerektirir
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte, 18/4/1999 tarihinde görevde bulunan ve aynı tarih itibarıyla iki yıllık yükseköğrenim mezunu olanlar, diğer koşullara sahip oldukları takdirde, 5 inci maddenin uygulanması bakımından dört yıllık yükseköğrenim mezunu kabul edilirler." şeklinde bir düzenleme yapılmıştır.
Yönetmeliğin bu maddesine göre, 18.04.1999 tarihinde memur olan ve aynı tarih itibarıyla iki yıllık yükseköğrenim mezunu olanlar 4 yıllık yükseköğrenim mezunu kabul edilmekteyken, bu tarihten sonra mezun olanlar bu haktan yararlanamamaktadır. Size göre bu durum eşitlik ilkesine aykırı olmalıdır. Oysa, bu uygulama hukuka uygundur. (Danıştay Beşinci Dairesi 2009/6892 K)
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
sayın tolg bence verdiğiniz örnek benim durumuma uygun değil. çünkü verdiğiniz örnekte 2 yıllık yükseköğretim mezunu olanlardan belli bir tarihte görev başında olanlara kanun bu hakkı vermiş (yani 4 yıllıklara verilen haklardan yararlanma) burada eşitlik o tarihte mezun olan kişiler için geçerlidir. yök bana verdiği eş değerlik belgesinde tarih sınırlaması yok. yök e göre bu bölümler isimleri ve fakülteleri farklı da olsa aynı eş değer denk bölümlerdir. yani 18/04/1999 da görev başında olan tüm 2 yıllıklara nasıl aynı hak veriliyorsa gördükleri ders ve kredileri itibarıyla eşdeğer denk olan bölümlere de aynı haklar verilmesi eşitliğin gereğidir. eşitlik aynı durumda olanlar içindir. verdiğiniz örnekte hüküm koyucu 18/04/1999 tarihinde görevde olan tüm 2 yıllıklara değilde bir kısmına bu hakkı verseydi eşitlik bozulurdu. burada idare takdir yetkisini kullanıp 18/04/1999 da görev başında olanlara bir hak veriyor. benim durumda ise ben zaten bu bölümü bitirerek bu bölüm mezunlarının elde ettiği hakkı otomatikman kazanıyorum.burada diplomalarda tarih sınırlaması yok.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olmasının, bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı
T.C.
D A N I Ş T A Y
Beşinci Daire
Esas No : 2006/3804
Karar No : 2007/3778
Özeti : Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olmasının, bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı; idare mahkemesince üst hukuk normuna aykırı düzenleyici işlem hükmüne, hukuki bir değer yüklemek suretiyle karar verilmesinde, hukuksal isabet bulunmadığı hakkında.
Kararın Düzeltilmesini İsteyen (Davalı) : …
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : Maliye Bakanlığı
Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünde Stajyer Gelirler Kontrrolörü olan davacının, 26, 27, 28 Şubat 2001 tarihlerinde yazılısı ve 29, 30 Mart 2001 tarihlerinde sözlüsü yapılan yeterlik sınavında başarısız sayılmasına ilişkin işlem ile anılan sınavda başarısız sayılması nedeniyle başka bir göreve atamasının yapılacağına ilişkin 4.4.2001 tarihli işlemin iptali istemiyle açtığı davanın reddi yolunda Ankara 6. İdare Mahkemesi'nce verilen 26.12.2002 günlü, E:2001/718, K:2002/1821 sayılı kararın onanmasına dair Danıştay Beşinci Dairesi'nin 15.3.2006 günlü, E:2003/2012, K:2006/1161 sayılı kararının davacı tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi: Düzeltilmesi istenen karar yöntem ve yasaya uygun bulunduğundan, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi :Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava; Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nde stajyer gelirler kontrolörü olarak görev yapan davacının 26,27,28 Şubat 2001 tarihlerinde yazılısı ve 29-30 Mart 2001 tarihlerinde de sözlüsü yapılan yeterlik sınavlarında başarısız sayılmasına ilişkin işlem ile anılan sınavda başarısız sayılması nedeniyle Gelirler Kontrolörleri Yönetmeliği'nin 19. maddesi gereğince Gelir Teşkilatı'nda bir başka göreve atanmasının yapılacağına ilişkin Gelirler Genel Müdürlüğü'nün 4.4.2001 tarih ve 18/2317 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Ankara 6. İdare Mahkemesi'nin 26.12.2002 günlü, E:2001/718, K:2002/1821 sayılı kararıyla; davacının anılan sınavda Vergi Mevzuatı ve Uygulamaları'ndan (100) tam puan üzerinden (50), Teftiş ve Soruşturma Usullerinden (53), Vergi İnceleme Usul ve Esaslarından ise (50) puan alarak başarısız olduğu; davacının istemi üzerine yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunda da, davacıya verilen puanlarda uygunsuzluk bulunmadığının belirtildiği; buna göre, Gelirler Kontrolörleri Yönetmeliği'nin 16. maddesinde öngörülen "yazılı sınav ortalaması ile tek not olarak verilen sözlü sınav notunun en az 65 olması" koşulunu gerçekleştiremeyen davacının, anılan sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlem ile başka bir göreve atamasının yapılacağına ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.
Davacının temyiz başvurusu üzerine Danıştay Beşinci Dairesi'nin 15.3.2006 günlü, E:2003/2012, K:2006/1161 sayılı kararı ile İdare Mahkemesi kararı onanmıştır.
Davacı, atanmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığını ileri sürerek kararın düzeltilmesini ve İdare Mahkemesi kararının bozulmasını istemektedir.
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizce verilen 15.3.2006 günlü, E:2003/2012, K:2006/1161 sayılı karar kaldırılarak uyuşmazlığın esasına geçildi:
Anılan sınavda, davacının Vergi Mevzuatı ve Uygulamaları'ndan (100) tam puan üzerinden (50), Teftiş ve Soruşturma Usullerinden (53), Vergi İnceleme Usul ve Esaslarından ise (50) puan alarak başarısız olduğu; davacının istemi üzerine yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunda da, davacıya verilen puanlarda uygunsuzluk bulunmadığının belirtildiği, sözlü sınavdan ise (30) puan aldığı, Gelirler Kontrolörleri Yönetmeliği'nin 16. maddesinde öngörülen "yazılı sınav ortalaması ile tek not olarak verilen sözlü sınav notunun en az 65 olması" koşulunu gerçekleştiremeyen davacının, anılan sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından Mahkeme kararının bu kısmında hukuksal isabetsizlik görülmemiştir.
Davacının, 30 Kasım 1973 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak, ve Tanımlar başlıklı 1. maddesinde ifadesini bulan ve 4369 sayılı Yasa ile değişik 178 sayılı Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 12 nci ve değişik 43. maddelerine dayanılarak hazırlanan Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri Yönetmeliğinin 19. maddesindeki; "Yeterlik sınavında başarı gösterenler, derece sırası ile beşinci sınıf gelirler kontrolörlüğüne atanırlar. Bu sınavda başarı gösteremeyenler Gelir Teşkilatında başka bir göreve nakledilirler." hükmü uyarınca bir başka göreve atamasının yapılacağını belirten 14.4.2003 tarihli Gelirler Genel Müdürlüğü işleminin iptali istemine ilişkin kısmına gelince;
14.12.1983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin "Kontrolör, Uzman ve Denetmen Çalıştırılması" başlıklı 43/a maddesinde;
"Bütçe ve Mali Kontrol, Muhasebat, ... , Milli Emlak, Genel Müdürlükleriyle Bakanlıkça uygun görülecek birimlerde kontrolör çalıştırılabilir.
Kontrolörler, (Gelir İdaresi Başkanlığı gelirler kontrolörleri dahil) bağlı bulundukları Başkanlık ve genel müdürlük teşkilatının her türlü faaliyet ve işlemleriyle ilgili olarak; teftiş, inceleme ve soruşturma işleriyle kanunlar ve diğer mevzuatla kendilerine verilen görevleri yaparlar.
Bunlar, en az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından mezun olanlar arasından yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda mesleğe stajyer kontrolör olarak alınırlar ve en az üç yıl çalıştıktan sonra yapılacak, yeterlik sınavında başarılı olmak şartıyla kontrolör olarak atanırlar. Kontrolörlerin mesleğe giriş ve yeterlik sınavları ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir" hükmüne yer verilmiştir.
Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 43/a maddesi incelendiğinde, mesleğe stajyer kontrolör olarak alınan ve en az üç yıl çalıştıktan sonra bu çalışmaları olumlu bulunanların Bakanlık'ça açılacak yeterlik sınavında başarılı olmak şartıyla, ilgili bulundukları kontrolör kadrolarına atanacaklarının hükme bağlandığı ve bu maddeye göre yönetmelikle düzenlenmesi öngörülen hususların "denetmenlerin mesleğe giriş ve yeterlik sınavları ile çalışma usul ve esasları" şeklinde belirlendiği görülmekte olup; bu fıkrada, yapılacak yeterlik sınavında başarılı olamayanlarla ilgili olarak yönetmelikle düzenleme yapılmasına olanak tanıyan bir hükme yer verilmemiştir.
Anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin 43. maddesinde, idareye Yönetmelik çıkarma yetkisi verilmiş ise de, bu yetkinin, ancak maddede düzenlenmesi öngörülen hususlara ilişkin olduğunda kuşkuya yer bulunmamaktadır.
Bu itibarla, 4369 sayılı Yasa ile değişik 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de, yapılacak yeterlik sınavında başarılı olamayan stajyer kontrolörlerin yeniden yeterlik sınavına alınmayacağı ve kontrolörlük ile ilişkileri kesilerek Bakanlıkça durumlarına ve derecelerine uygun bir göreve atanacakları yolunda bir hükme yer verilmemiş olması karşısında, bu hususların Yönetmelik'le düzenlenmesine hukuken olanak bulunmadığından, dava konusu işlemin dayanağını oluşturan Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri Yönetmeliği'nin 19. maddesinde yer alan hüküm ile 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de öngörülmeyen hususların düzenlendiği ve bu madde ile açıkça üst hukuk hükmüne aykırı bir düzenleme yapıldığı anlaşılmış bulunmaktadır.
Olayda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7/4. maddesinde yer alan "düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olmasının, bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı" yolundaki hüküm karşısında; dava konusu 4.4.2001 günlü, 18/2317 sayılı işlemin dayanağı olan Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri Yönetmeliği'nin 19. maddesi, 4369 sayılı Yasa ile değişik 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aykırı olduğu halde, bu madde hükmü "ihmal edilmemek", bir başka anlatımla, bu madde hükmüne "hukuki bir değer yüklemek" suretiyle, anılan maddeye dayanılarak tesis edilmiş olan dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan iş bu davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 6. İdare Mahkemesi'nce verilen 26.12.2002 günlü, E:2001/718, K:2002/1821 sayılı kararın, davacının 26,27,28 Şubat 2001 tarihlerinde yazılısı ve 29-30 Mart 2001 tarihlerinde de sözlüsü yapılan yeterlik sınavlarında başarısız sayılmasına ilişkin kısmına yönelik davacının temyiz isteminin reddi ile bu kısmın onanmasına, davacının Gelirler Kontrolörleri Yönetmeliği'nin 19. maddesi gereğince Gelir Teşkilatında bir başka göreve atanmasının yapılacağına ilişkin Gelirler Genel Müdürlüğü'nün 4.4.2001 tarih ve 18/2317 sayılı işleme ilişkin kısmı yönünden ise davacının temyiz isteminin kabulüyle bu kısmın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasayla değişik 3. fıkrası gereğince bozulan bu kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 29.6.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
SAYIN ÇOBANOĞLU VE TOLG davalı idarenin savunmasına itirazda aşağıdaki ifadeleri kullanmak istiyorum sizin bu konuda yorumda bulunursanız sevinirim.
C-)SEBEP UNSURU AÇISINDAN İTİRAZLARIM:
“Sebep, idareyi bir işlem yapmaya sevk eden hukuki veya fiili etkenlerdir. Bu etkenler, idari işlemden önce gelir ve onun dışında yer alırlar. İdarenin bir işlemi yapabilmesi için onu yapmaya “yetkili” olması yetmez; ayrıca onu yapmaya bir “sebebi” de olmalıdır. (Kemal GÖZLER İdare Hukukuna Giriş)
Dava konusu işleme gerekçe olarak Meb Eğitim Kurumları Yönetici Atama Yönetmeliğinin 7-ç maddesi gösterilmektedir (EK:5):
1-) “ç) (Değişik : 09.08.2011/28020 RG) Atanmak istenilen eğitim kurumuna Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre alanı itibariyle öğretmen olarak atanabilecek bir alan öğretmeni olmak,” bu maddeden hareketle mezun olduğumuz bölümün başında bulunan “ilköğretim” ifadesi nedeniyle orta öğretim kurumlarına atanamayacağımız söylenmektedir. Burada Talim Terbiye Kurulu 80 sayılı kararın (EK:6) ekinde yer alan çizelgedeki İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümüne konan * yıldız işaretinde yer alan “ortaöğretim kurumlarına atanamaz” ifadesi temel gerekçe durumundadır. Yani dava konusu işlemin temel sebep unsuru Talim Terbiye Kurulu 80 sayılı kararın eki çizelgede mezun olduğumuz bölüme konan (*ortaöğretim kurumlarına atanmaz) ifadesidir. Bu ifade düzenleyici idari işlem niteliğindedir.
Danıştay 5. Dairesinin Esas No : 2006/3804, Karar No : 2007/3778 kararında (EK:7) özetle: DÜZENLEYİCİ İŞLEMİN İPTAL EDİLMEMİŞ OLMASININ, BU DÜZENLEMEYE DAYALI İŞLEMİN İPTALİNE ENGEL OLMAYACAĞI; İDARE MAHKEMESİNCE ÜST HUKUK NORMUNA AYKIRI DÜZENLEYİCİ İŞLEM HÜKMÜNE, HUKUKİ BİR DEĞER YÜKLEMEK SURETİYLE KARAR VERİLMESİNDE, HUKUKSAL İSABET BULUNMADIĞI HK.
Danıştay 2.Dairesinin (K:2007/1744) , (E:2005/316) kararında (EK:8) özetle : OLAYDA UYGULANAN YÖNETMELİK HÜKMÜNÜN, 657 SAYILI YASA'NIN 132. MADDESİNİN KAPSAMINI GENİŞLETİCİ NİTELİKTE OLMASI NEDENİYLE, 2577 SAYILI YASA'NIN 7/4.M SON CÜMLESİNDE YER ALAN, DÜZENLEYİCİ İŞLEMİN İPTAL EDİLMEMİŞ OLMASININ, BU DÜZENLEMEYE DAYALI İŞLEMİN İPTALİNE ENGEL OLMAYACAĞI KURALI UYARINCA, DAVA KONUSU İŞLEMİN İPTALİ GEREKTİĞİ HK
Danıştay 5.Dairesinin (K:2005/5075) , (2002/3255) kararında (EK:9) özetle: ÜST HUKUK NORMUNA AYKIRI BULUNAN YÖNETMELİK HÜKMÜNE HUKUKİ BİR DEĞER YÜKLEMEK SURETİYLE HÜKÜM KURULMASINDA İSABET BULUNMADIĞI HK.< (www.danistay.gov.tr bilgi bankasından alınmıştır.) denilmektedir. Yani burada 2 önemli tespit vardır. Birincisi düzenleyici idari işlem iptal edilmese bile bu düzenleyici idari işleme dayalı işlem iptal edilebilir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7/4. maddesinde yer alan "düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olmasının, bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı" yolundaki hükmüne paralel bir şekilde Danıştay idare mahkemesinin düzenleyici işleme dayalı olan işlemi iptal etme yetkisinin bulunduğunu belirtmiştir. Daha sonra İkinci tespitini yapmış ve idare mahkemesince üst hukuk normuna aykırı düzenleyici işlem hükmüne hukuki bir değer yüklemek suretiyle karar verilmesinde hukuksal isabet bulunmadığı kararına varmıştır. Şu durumda dava konusu işlemle ilgili karar verilmeden önce öncelikle dava konusu işlemin dayanağı olan düzenleyici idari işlemin üst hukuk normlarına aykırı olup olmadığı yani hukuka uygun olup olmadığı incelenmelidir. Davacı olarak ben bu düzenleyici idari işlemin (*ortaöğretim kurumlarına atanamaz) anayasanın “eşitlik” ilkesine aykırı olduğunu bu nedenle üst hukuk normuna aykırı bu düzenleyici idari işleme hukuki değer verilerek yapılan dava konusu işlemin iptal edilmesini talep ediyorum. Anayasa’ya aykırılık yönünden incelemede Anayasa mahkemesinin belirlediği kriterler esas alınmalıdır. Ekte sunduğum Anayasa Mahkemesi kararlarındaki kriterleri aşağıda aynen alıntılayarak iddiamı somutlaştırmak istiyorum.(EK:10) Ayrıca Danıştay’ın bu konudaki benzer kararlarını ekte sunuyorum. (EK:11) Eşitlik ilkesine aykırılık noktasında en büyük dayanak noktam ise YÖK başkanlığına yazmış olduğum dilekçeme verilen cevaptır.(EK:12) Müdürlük görevinden alınacağımı öğrendiğimde ilk iş olarak YÖK başkanlığına dilekçeyle başvurarak mezun olduğum bölümün liselere atanabilen ve başında “ilköğretim” kelimesi olmayan Eğitim Fakültelerindeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü ile eşdeğer, denk olup olmadığının tarafıma bildirilmesini istedim. 06/04/2012 tarih ve 2312 sayılı cevabi YÖK yazısında çok açık ve net bir şekilde “Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Programı ile Eğitim Fakülteleri bünyesinde yer alan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Programları eşdeğer sayılmaktadır.” İfadesi kullanılarak başında “ilköğretim” olan benim mezun olduğum bölümle başında” ilköğretim” olmayan ve liselere atanabilen bölümün eşdeğer olduğu belirtilmiştir. “Anayasada ifade edilen eşitlik ilkesi aynı durumdaki kişilerin aynı hükümlere tabi olmalarını gerektirir. Genel anlamda eşitlik ilkesi şekli hukuki eşitlik ve maddi hukuki eşitlik olarak iki anlamda yorumlanabilir. Şekli hukuki eşitlikten kastedilen kanunların genel ve soyut nitelik taşıması, yani kapsadığı herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Anayasanın 10’uncu maddesinin, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa “imtiyaz” tanınamayacağı yolundaki ikinci fıkrası da bu anlamda eşitliği hedef görünmektedir. Ancak şüphesiz ki, eşitlik ilkesinin anlamını şekli hukuki eşitlikle sınırlandırmak mümkün değildir. Maddi hukuki eşitlik, şekli eşitliğin ötesinde, aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranma zorunluluğunu içermektedir.” Bu anlamda aynı alandaki öğretmenlerin aynı haklara sahip olması gerekir. Hem şekli hukuki anlamda (yönetmelikte aynı alandaki öğretmenlere aynı hakların verilmesi) hem de maddi hukuki anlamda (biz hem ilköğretim hem de lisedeki din kültürü dersine fiili olarak giriyoruz ve ilahiyat diplomasına sahibiz bu anlamda diğer ilahiyat mezunlarından farkımız yok sonuçta mevzuatta ilahiyat fakültesinin ilahiyat bölümü demiyor ilahiyat fakültesi mezunları diyor ayrıca YÖK yazısı da açıkça liselere atanabilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümüyle benim mezun olduğum bölümün eşdeğer olduğunu sadece isim değişikliği yapıldığını belirtmiştir.)
Bu noktada bakanlığın veya Talim Terbiye Kurulu’nun düzenleyici idari işlemle biz İlahiyat Fakültesinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü mezunlarına siz İlköğretim bölümü mezunusunuz o yüzden ortaöğrenim kurumlarına atanamazsınız demesi haklı nedene ve kamu yararına dayanmamaktadır. Kamu yararı ve haklı nedenin, “anlaşılabilir”, “amaçla ilgili”, “makul ve adil” olması gerekir. Getirilen düzenleme herhangi bir biçimde birbirini zamanlayan, birbirini, doğrulayan ve birbirini güçlendiren bu üç ölçütten birine uymuyorsa eşitlik ilkesine aykırı bir yön vardır denilebilir. Burada biz de İlahiyat Fakültesi diplomasına sahibiz ve İlahiyat Fakültelerinde bize ilköğretim, ortaöğretim öğretmenliği şeklinde tercih hakkı verilmedi Din Kültürü öğretmeni olabilmenin tek yolu olan İlahiyat Fakültesindeki bu bölüme gittik. Aksi takdirde öğretmen olamıyorduk çünkü ne Eğitim Fakültelerinde ne de İlahiyat Fakültelerinde bize başka seçenek sunulmadı. Aynı şekilde Talim Terbiye Kurulu bu alanı 80 Sayılı Karar madde 9 ile ilköğretim ve ortaöğretimde okutulan ortak alandır diyerek bu alanın teknik olarak ilköğretim ve ortaöğretim olarak ikiye bölünemeyeceğini mevzuatsal güvenceye almıştır. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı da buna paralel bir anlayışla benim mezun olduğum bölümün liselere atanabilen ve isminin başında ilköğretim olmayan bölümle eşdeğer olduğunu belirtmiştir. Bu durumda bize yapılan uygulama ile bizler ikinci sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni durumuna düşürülüyoruz. Aynı şekilde bazı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri de bu branş içinde imtiyazlı, ayrıcalıklı bir pozisyona gelmektedir. Bu uygulama diğer hiçbir alanda yapılmamaktadır. Örnek vermek gerekirse İlköğretim Matematik ve Matematik bölümü iki farklı alan olarak Talim Terbiye Kurulu 80 sayılı çizelgede yerini almıştır. Ve bu iki alana kaynak teşkil eden iki farklı yüksek öğretim programı vardır. Ve öğretmen adayları bu iki bölümden birini tercih yapmaktadırlar. Sonuç olarak ilköğretimlere sadece İlköğretim matematik alanındakiler atanmakta, liselere ise sadece matematik alanındakiler atanmaktadır. Bizim alanda ise bu şekilde adil bir tercih hakkı ve iki farklı alan olmamasına rağmen eşdeğer denk bölümlerden mezun aynı alandaki bir kısım öğretmene sadece ilköğretimlere tayin hakkı verilirken bir kısım öğretmene ise hem ilköğretim hem de liseye tayin hakkı verilerek imtiyazlı bir sınıf yaratılmaktadır. Böylece en üst hukuksal norm olan anayasanın eşitlik ilkesine açıkça aykırı bir durum oluşmaktadır. Bu anlamda benim sayın mahkeme üyelerinden talebim dava konusu işleme gerekçe olan düzenleyici idari işlemin (*ortaöğretim kurumlarına atanamaz) üst hukuk normu olan anayasanın eşitlik ilkesine uygunluk yönünden hukuki geçerliliğini dikkate almasıdır.
Bu noktada davanın neden Danıştayda değilde idare mahkemesinde açıldığı konusunu da açıklamak istiyorum. Birincisi İYUK 7/4 :”İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.” Denilmektedir. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığına dilekçe (EK:13) ile bu düzenleyici idari işlemin kaldırılmasını talep ettim sözlü olarak bu işlemin yakın zamanda kaldırılacağını öğrendim.
Normlar hiyerarşisi, hukuk normlarının derece ve kuvvetini belirlemekte ve bir hukuk düzeninde var olan normların çokluğu anlamına gelmektedir. Hukuk düzeni bir piramide benzetilecek olursa bu piramit anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve adsız düzenleyici işlemlerden oluşan birden çok normun varlığını ifade etmektedir. Bu normlar farklı kademelerde yer almakta, normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Anayasalar ülkelerin temel hukuki metinleri olarak ele alınmakta, buna istinaden kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzükler, yönetmelikler ve benzeri isimler altında hukuki metinler çıkarılmaktadır. Anayasa’nın 11’inci maddesinde yer alan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” şeklindeki düzenlemeyle Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü açıkça vurgulanmış ve hukuk hiyerarşisi adına temel bir kural vazedilmiştir. (Sayıştay Dergisi Sayı 71)
Hiyerarşik normlar sistemi olan hukuk düzeninde, alt düzeydeki normların, yürürlüklerini üst düzeydeki normlardan aldığı kuşkusuzdur. Normlar hiyerarşisinin en üstünde evrensel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunmakta ve daha sonra gelen kanunlar yürürlüğünü Anayasa’dan, tüzükler yürürlüğünü kanundan, yönetmelikler ise yürürlüğünü kanun ve tüzükten almaktadırlar. Bir normun kendisinden daha üst konumda bulunan ve dayanağını oluşturan bir norma aykırı veya bunu değiştirici nitelikte bir hüküm getirmesi mümkün bulunmamaktadır. Hukuk devletinde yönetimin iş ve eylemlerine uygulanacak hukuk kurallarının şeffaf bir şekilde belirlenmesi kadar söz konusu hukuk normlarının normlar hiyerarşisine uygunluğu da önem taşımaktadır. Normlar hiyerarşisine aykırı düzenlenen bir norm, denetim aşamasını da etkilemekte ve denetime esas kararlarda çoğu zaman normlar hiyerarşisinden sapmalar hukuka aykırılık nedeni olarak kabul edilmektedir. Kanun, tüzük, yönetmelik veya adsız düzenleyici işlemlerle getirilen hükümlerin uygulanabilmesi için her bir düzenlemenin üst norma uygun olması gerekmektedir. Ortada bir hukuk normu bulunmasına rağmen, söz konusu hukuk normu hukuk aleminde varolmasına esas oluşturan bir üst hukuk normuna aykırı olması halinde Sayıştay tarafından yok kabul edilmekte ve yapılan idari iş ve eylemler hukuken kabul edilmemektedir. Türk hukuk mevzuatında öngörülen hukuk hiyerarşisi kavramının sağlıklı işleyebilmesi için uygulayıcıların ve söz konusu uygulayıcıların iş ve eylemlerini yargısal açıdan veya hukukilik denetimi açısından denetleyen mercilerin anayasal ve yasal sınırlar içerisinde hareket etmeleri gerekmektedir. Konunun bütün yönleriyle bilinmesi, uygulamayı ve denetimi kolaylaştırmanın yanında Anayasa’nın 2’ inci maddesinde öngörülen devletin temel niteliklerinden biri olan hukuk devleti ilkesinin de hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynayacaktır. (Sayıştay Dergisi Sayı 71) Sayıştay’da Danıştayın yukarıda verilen kararındaki gibi üst hukuk normuna aykırı düzenleyici idari işleme hukuki değer verilemeyeceğini, uygulamanın bu şekilde olduğunu belirtmiştir.
2-) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. maddesine göre; “Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.” Dava konusu işleme sebep olarak gösterilen (*ortaöğretime atanamaz) ifadesi YÖK’ün eşdeğerlik yazısıyla adaletsiz bir çalışma ortamına neden olarak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23. Maddesine aykırı duruma neden olmuştur.
3-) Bu ifade aynı zamanda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 3. maddesine de aykırıdır. Maddede, “kariyer” ve “liyakat” ilkeleri bu kanunun temel ilkeleri olarak belirlenmiş; liyakat ilkesi, “devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak olarak tanımlamıştır.” Kariyer ve “liyakat” ilkelerine göre, yasa devlet memurluğunu bir meslek olarak kabul etmekte ve bunlara, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanı sağlanmasını, sınıflar içinde ilerleme ve yükselme işlemlerinin liyakat sistemine dayandırılmasını öngörmektedir. Bu iki ilkenin temelinde, objektif kurallar çerçevesinde işin ehline verilmesi ve hak etme kavramı yatmakta olup kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde gerçekleştirilmesinin tek güvencesinin de hizmetin yetişmiş, ehil, kamu görevlilerince yerine getirilmesi olduğu kuşkusuzdur.
4-) İdare kişilerin, kamu görevlilerinin ve ilgili personelin haklı beklentisini ortadan kaldırmaz. Haklı beklenti; Danıştay 5. Dairenin 14.03.2006 tarih ve E. 2003/3647 – K. 2006/1140 sayılı kararında haklı beklenti “yönetimin ister bir taahhüt isterse uzun süren bir uygulamasına güvenerek olsun. bireylerin çıkarlarına yada lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ümit etmeleridir.” şeklinde tanımlanmıştır. Talim Terbiye 2000 tarih ve 340 sayılı kararında (EK:14) bizim bölüm mezunlarına İHL meslek derslerine bile girme hakkı verirken ve bu dersin okutulmaya başlandığı tarihten 2004 yılına kadar uygulamasını bu şekilde yaparken hiçbir haklı gerekçe ve kamu yararı yokken 2004 yılında ve 2009 yılındaki Talim Terbiye Kurulu kararlarında (*ortaöğretime atanamaz) ifadesini koyması haklı beklenti kavramına da aykırıdır.
5-) Danıştay 10. Dairenin 18.05.2005 tarih ve 2003/4745 E. – 2005/2591 K. Sayılı kararında davacının elde ettiği hakkın; hukuka uygun olarak elde edilmiş bir hak olarak kabulü ile, kazanılmış hak ve idari istikrar ilkesi uyarınca korunması gerektiği yönünde karar verilmiştir. Söz konusu kararda Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, E: 1968/8, K: 1973/14 günlü kararına atıf yapmak suretiyle;………………..“Yukarıdaki değerlendirmelere göre, gümrük komisyoncu karnesinin düzenlendiği aşamada, davacının gerçek dışı beyanı ve hilesi söz konusu olmadığı gibi, idarenin işlemin dayanağı yasa kuralını uygularken açık hataya düştüğünden de söz edilemeyeceğinden, davacının elde ettiği hakkın; hukuka uygun olarak elde edilmiş bir hak olarak kabulü ile, kazanılmış hak ve idari istikrar ilkesi uyarınca korunması gerekmektedir. İdare mahkemesince dava konusu işlemin, aktarılan gerekçe ile iptali gerekirken, davanın reddi yolunda verilen temyize konu kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” Denilmiştir. Benim müdür olarak atandığım tarihte yapılan işlem hukuka uygundur. Bakanlığın İstanbul iline gönderdiği yazı (EK:15) açıkça atamamın hukuka uygun olduğunun kanıtıdır. Benim atamamdan sonra bakanlığın görüş değiştirmesi benim atamamı etkilemez. Görüş değişikliği yapıldığı tarihten sonraki atamaları bağlar. Geçmişe etkili olmaz.
6-) Yasaların kamu düzeninin kurulması ve korunması kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın bir gereğidir.” (AYMK. 27.09.2006 tarihli, E.2004/63, K.2006/94).
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti; insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa’nın ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlet olduğunu, bu bağlamda, hukuk devletinde yasa koyucu, yasaların yalnız Anayasa’ya değil, evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlü olduğunu, Anayasa’nın 5. maddesinde de kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak, devletin temel amaç ve görevleri arasında sayıldığını, Anayasa’nın 10. maddesindeki “Kanun önünde eşitlik ilkesi” hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğunu, bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörüldüğünün, eşitlik ilkesinin amacının, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğunu, bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır.” şeklinde belirtildiğini, Anayasanın 11. maddesinde “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz”, Anayasanın 138. maddesinde “Hakimler Anayasa, kanun ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler”, Anayasanın 10. madde; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” ve yine T.C. Anayasasının 11 inci maddesi; “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” (AYMK. 22.12.2011 tarihli E. 2010/97, K. 2011/173) (http://www.anayasa.gov.tr adresinde kararlar bilgi bankasından alıntıdır.) Anayasa mahkemesinin yukarıdaki kararları ışığında (*ortaöğretim kurumlarına atanamaz) ifadesi haklı gerekçeye ve kamu yararına dayanmamaktadır. Anayasanın hukuk devleti ilkesine, eşitlik ilkesine, 11. Maddesine aykırıdır.
D-)KONU UNSURU AÇISINDAN İTİRAZLARIM
Ticaret Meslek Lisesine müdür olarak atanmamda hukuka aykırı bir durum yoktur. Bu anlamda bu atama işleminin hizmetin gereği/iptal/geri alma vb nedenlerle ortadan kaldırılması hukuka uygun değildir. Çünkü hem bakanlık atama alanım hem de mezun olduğum bölüm atanmamda engel bir durum değildir. Bakanlık atama alanım: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisidir. Talim Terbiye Kurulu’nun 80 sayılı kararına göre de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanı madde 9’da belirtildiği gibi ortak alandır. “Madde 9 - Yabancı Dil, Rehber Öğretmenlik, Bilişim Teknolojileri, Görsel Sanatlar/Resim, Müzik, Beden Eğitimi ile Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi alanları ilköğretim ve ortaöğretimde ortak alanlardır.”
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanına atanacak öğretmenlerin mezun oldukları bölümler 80 sayılı kararın eki çizelgede belirtilmiştir. Çizelgede birinci sütun ‘atamaya esas olan alan’ isimleri, ikinci sütun ‘mezun olduğu yükseköğretim programı’, üçüncü sütunda ‘aylık karşılığı okutacağı dersler’ belirtilmiştir. Bu çizelgenin mantığı şudur: birinci sütunda belirtilen alana atanmanın koşulu ikinci sütunda yer alan programlardan birinden mezun olmaktır. Üçüncü sütunda da ikinci sütunda belirtilen programları bitirenlerin atandıkları birinci sütundaki alan dahilinde okutabilecekleri dersler belirtilmiştir. Bu çizelgeye göre İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bölümü hem lise hem de ilköğretimde ortak alan olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanına kaynak teşkil eden programdır.
Önceki yönetici atama yönetmeliğinde yönetici olmanın ön şartı üçüncü sütunda bulunan maaş karşılığı girebildiği dersin atanmak istediği okulda olmasıydı yeni yönetici atama yönetmeliğinde ise artık üçüncü sütuna değil yani maaş karşılığına değil birinci sütuna yani alanın, atanmak istediği okulda olması şartı getirilmiştir. Dolayısıyla benim mezun olduğum programa göre atandığım alan belli: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dolayısıyla esaslarda da ifade edildiği gibi bu alan hem ilköğretim hem de lisede okutulan ortak bir alandır. Uygulamanın da bu şekilde olduğuna dair ekte değişik illerdeki kararname örneklerini delil olarak sunuyorum.(EK:16)
Yönetici Atama Yönetmeliğinin “ç) (Değişik : 09.08.2011/28020 RG) Atanmak istenilen eğitim kurumuna Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre alanı itibariyle öğretmen olarak atanabilecek bir alan öğretmeni olmak,” bu maddesi nasıl uygulanmalı? Burada 2 durum var: Birincisi mezuniyeti itibarıyla son ttk kararına göre öğretmen olarak atanma şeklinde mi uygulanmalı yoksa mevcut bakanlık atama alanının atanmak istediği okulda olması şeklinde mi? Bu sorunun cevabı da bakanlık tarafından hazırlanan MEB Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmeliğin Uygulama Kılavuzunda (EK:17) vardır:
Soru 42 : Öğretmenler mezuniyetleri itibariyle yöneticiliğe atanabilmekteler mi?
Cevap : Öğretmenler görev yapmakta oldukları alana göre yöneticiliğe atanabilmektedirler. Mezun oldukları alanlara göre yöneticiliğe atanmamaktadırlar. Örneğin; mezuniyetleri çeşitli yüksek öğretim programları olan ve sistemde sınıf öğretmeni olarak görev yapanlar, sınıf öğretmenlerinin yönetici olarak atanabilecekleri eğitim kurumlarına yönetici olarak atanabileceklerdir. Burada çok açık ve net bir şekilde yönetici atamada görev yapmakta olunan alana göre hareket edildiği belirtilmiştir. Talim Terbiye Kurulu 80 Sayılı kararın eki çizelgede “ATAMAYA ESAS OLAN ALAN” sütununda benim mezun olduğum programa göre atanabileceğim alan: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisidir. Yönetici Atama Yönetmeliği ve bu yönetmeliğin uygulama klavuzuna göre benim öğretmen veya idareci olarak atanmam gerektiğinde Talim Terbiye Kurulu 80 sayılı Karar eki çizelgedeki ATAMAYA ESAS OLAN ALAN ifadesi doğrultusunda hareket edilmek zorundadır. Bu görüşlerimi destekleyen bakanlığın İstanbul Valiliğine gönderdiği yazıyı ekte sunuyorum. Benim atanmamdan sonra Bakanlığın görüş değiştirmesi benim atamamı etkileyemez. Çünkü hukuki bağlayıcılığı olmayan görüş yazıları da sonuçta geçmişe etkili olamaz. Geleceğe etkilidirler. Yani yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki atamalarda dikkate alınabilir. Bu anlamda davalı idarenin öne sürdüğü görüş yazısı benim atamamdan 1 ay sonra olduğu için benim atamamı etkileyecek bir yazı değildir. Aynı konuda çelişkili görüş yazılarına göre atamanın iptal edilmesi de hukuka aykırılığın göstergesidir.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Sayın Çobanoğlu ve tolg açmış olduğum davayı kazandım. hakimler oy birliği ile müdürlük görevinden alınma işlemimi iptal etmiş. bu noktada sizlere birkaç sorum olacak: 1-)4060 dan mesaj geldi gerekçeli karar yazıldıktan sonra tebliğ edilecek deniyor. bu gerekçeli karar ortalama kaç günde yazılılır? (16 kasımda karar verildi)
2-)davalı idare kaybettiği bütün davalarda olduğu gibi bunda da danıştaya itiraz edecek danıştaydan ne kadar sürede karar çıkar?
3-)davayı kazandığıma göre danıştay kararı beklenmeden idare mahkemesi kararı davalı idareye tebliğ edildikten sonra 30 gün içinde göreve başlamam gerekiyor. ek ders kaybımı ve mahkeme masraflarımı almam için ne yapmam lazım. ayrı bir dava açılmasına gerek yok diye biliyorum?
- - - Updated - - -
Sayın Çobanoğlu ve tolg açmış olduğum davayı kazandım. hakimler oy birliği ile müdürlük görevinden alınma işlemimi iptal etmiş. bu noktada sizlere birkaç sorum olacak: 1-)4060 dan mesaj geldi gerekçeli karar yazıldıktan sonra tebliğ edilecek deniyor. bu gerekçeli karar ortalama kaç günde yazılılır? (16 kasımda karar verildi)
2-)davalı idare kaybettiği bütün davalarda olduğu gibi bunda da danıştaya itiraz edecek danıştaydan ne kadar sürede karar çıkar?
3-)davayı kazandığıma göre danıştay kararı beklenmeden idare mahkemesi kararı davalı idareye tebliğ edildikten sonra 30 gün içinde göreve başlamam gerekiyor. ek ders kaybımı ve mahkeme masraflarımı almam için ne yapmam lazım. ayrı bir dava açılmasına gerek yok diye biliyorum?
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Alıntı:
ag2001 rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Çobanoğlu ve tolg açmış olduğum davayı kazandım. hakimler oy birliği ile müdürlük görevinden alınma işlemimi iptal etmiş. bu noktada sizlere birkaç sorum olacak: 1-)4060 dan mesaj geldi gerekçeli karar yazıldıktan sonra tebliğ edilecek deniyor. bu gerekçeli karar ortalama kaç günde yazılılır? (16 kasımda karar verildi)
2-)davalı idare kaybettiği bütün davalarda olduğu gibi bunda da danıştaya itiraz edecek danıştaydan ne kadar sürede karar çıkar?
3-)davayı kazandığıma göre danıştay kararı beklenmeden idare mahkemesi kararı davalı idareye tebliğ edildikten sonra 30 gün içinde göreve başlamam gerekiyor. ek ders kaybımı ve mahkeme masraflarımı almam için ne yapmam lazım. ayrı bir dava açılmasına gerek yok diye biliyorum?
- - - Updated - - -
Sayın Çobanoğlu ve tolg açmış olduğum davayı kazandım. hakimler oy birliği ile müdürlük görevinden alınma işlemimi iptal etmiş. bu noktada sizlere birkaç sorum olacak: 1-)4060 dan mesaj geldi gerekçeli karar yazıldıktan sonra tebliğ edilecek deniyor. bu gerekçeli karar ortalama kaç günde yazılılır? (16 kasımda karar verildi)
2-)davalı idare kaybettiği bütün davalarda olduğu gibi bunda da danıştaya itiraz edecek danıştaydan ne kadar sürede karar çıkar?
3-)davayı kazandığıma göre danıştay kararı beklenmeden idare mahkemesi kararı davalı idareye tebliğ edildikten sonra 30 gün içinde göreve başlamam gerekiyor. ek ders kaybımı ve mahkeme masraflarımı almam için ne yapmam lazım. ayrı bir dava açılmasına gerek yok diye biliyorum?
Öncelikle tebrik ederim. Ek dersin fiilen çalışılması halinde ödenmesi gereken bir alacak olduğunu düşünüyorum. Fiilen çalışma olmadığından bu kaybı alabileceğinizi sanmıyorum.
-
Cevap: İdare Takdir Yetkisi Kullanıp Daha Sonra Bunu Açık Hata Diyerek Atama İşlemini Geri Alabilir mi?
Alıntı:
tolg rumuzlu üyeden alıntı
Öncelikle tebrik ederim. Ek dersin fiilen çalışılması halinde ödenmesi gereken bir alacak olduğunu düşünüyorum. Fiilen çalışma olmadığından bu kaybı alabileceğinizi sanmıyorum.
Söylediğiniz öğretmenler için geçerli. ben ise müdürlükten müdür yardımcılığına alındım. Yöneticilerde ek ders girilen ders için verilmez yönetim hizmetleri için ödenir. yani 8-17 mesai saatlerinde çalıştığımız her gün için ek ders alırız. müdürken haftada 30 saat ek ders alırken yardımcılıkta bu 20 saate düştü. iptal işlemi ile müdür yardımcılığına hiç dönmemiş kabul ediliyorum. dolayısıyla arada geçen 10 aylık süredeki çalıştığım hergün için eksik aldığım yönetim karşılığı ek dersin farkını almam gerekiyor. eğer ben öğretmen olsaydım ve ek dersi derse girdiğim için alsaydım sizin tespitiniz doğru olurdu.