Boşanma safhasında tüm kadınlar mı paragöz olur yoksa benimkine mi özel?
5 ay önceki kişi ile şu anki kişinin aynı kişiler olduğuna inanasım gelmiyor..Bir insan bu kadar mı değişir yoksa tüm kadınlar mı böyle?
Printable View
Boşanma safhasında tüm kadınlar mı paragöz olur yoksa benimkine mi özel?
5 ay önceki kişi ile şu anki kişinin aynı kişiler olduğuna inanasım gelmiyor..Bir insan bu kadar mı değişir yoksa tüm kadınlar mı böyle?
Kadın - erkek diye ayırmayalım. Düne kadar aynı evde yaşayan aynı yatağı paylaşan ve birbirlerini sırtını dönüp güvenerek uyuyan insanlar; iş yolları ayırmaya geldiğinde son derece acımasız ve insafsız oluyorlar ne yazıkki. Kılıçlarını çekiyorlar ve alabildiğine savuruyorlar. Kimin canının ne kadar yandığı / yanacağı ve ya kanadığı / kanayacağı önem arzetmiyor.
Bu coğrafyada yerleşik kanaat; kadın boşandığında hep mağdur (!) olan taraf oluyor. Birde kadın boşanmadan çok ama çok öncesinde kendisini bu duruma hazırlıyor. Erkek ise ancak boşandığında anlıyor neyin ne olduğunu. Hatta boşanma davası açıldığında erkek şaka yapıldığını sanıyor. Hatta ve hatta hala tüm erkin ve kudretin kendisinde olduğunu zannediyor. Hala her şeyi düzeltecek dirayetinin olduğunu sanıyor. O nedenle erkekler boşanma davası aşamasında bulutlar üzerinde dolanıp "hala bu evin erkeği benim" "ben kocayım ülen nasıl boşanır benim iznim olmadan" " hadi ya biz erkeğiz olum, mal mülk bebeleirn velayeti vs. hepsini alırım"teranelerini savururken kadın daha ayakları yere basarak ve mağduriyetinin (!) farkında olan yandaşları ve akıl hocaları sayesinde, nafaka, tazminat, velayet gibi konularda hukuksal girişimlerde bulunuyorlar.
Velhasıl-ı kelam azizim.. bahse konu olan durum sadece sizin eşinizin şahsına munhasır bir durum olmayıp, Türkiye de boşanan kadınların büyük bir kısmının özelliğidir.
SAyın Editör;
İlginize teşekkürler.İlk cümlenizde kadın-erkek farketmiyor dediniz ama buna ben katılamayacağım ne yazık ki.. Ben bugüne dek özellşikle boşanma safhasında hep erkekten koparabildiği kadar para koparmak isteyen kadın gördüm nedense..Yani hiç kadından para koparma uğruna bu denli savaş veren,hırçınlaşan bir erkek görmüş değilim.
İşin tuhaf yanı ise şiddetli geçimsizlik gerekçesi ile,ne aldatma ne ekonomik çöküntü ne de dayak unsurlarının bulunmadığı en basit boşanma gerekçesi ile dava açan kadının, üstüne bir de tazminat ve nafaka istemesi..İşte burada ipler kopuyor..Hadi davayı erkek açsa anlarım; kadın da karşılığında nafaka ve tazminat istiyor diye..Amma velakin hem davayı açan kadın,hem para isteyen de kadın.. Bu nasıl bir anlayıştır anlamak güç.. Yani bir kadın boşanmak isterse,anlaşamazsa boşanma davası açar değil mi sadece..Neden bir de boşanmak istediği adamdan para ister ki?
Sayın Barent,
Anlattıklarınızda maalesef ilginç olan bir şey yok. Sn.Abdullah bey'in yorumlarına ilaveten...bu coğrafyada uygulanan Medeni Kanun, Yazılı ve Görsel basındaki yer alanların oluşturduğu kamuoyu vs vs..Burada Abdullah beyden ayrıldığım konu aile ve asliye hukuk mahkemelerinde kadın erkek ayrımı..bunu bizzat ben yaşamaktayım..ayrıca bu mahkemelerdeki hakimlerin genellikle kadın oluşu ister istemez kadına öncelik tanıyor..benim önceki iletilerime bakarsan ortadaki garabeti görebilirsin..anlaşmalı boşanma sonrası ardı arkası kesilmeyen davalar..kadına bırakılan tüm varlığı...ve anlaşmalı boşanma...1 yıl bekleyiş ve sanki bu protokol hiç yokmuş gibi açılan davalar..şimdiki bilgi birikimim olsa anlaşma yerine çekişmeli boşanmayı tercih ederdim ve sonuç şimdikinden daha olumlu olurdu. Burada maalesef kıstas aramaman gerekiyor...çünkü hükmedilen rakam iki dudak arasında...burada yapılması gereken karşı tarafın vereceği mutlak hasarı kabul etmek ve bunu minimuma indirmeye çalışmak olmalıdır.Kolay gelsin.
Çoğunlukla nafaka artırım taleplerinin ihtiyacın ötesinde boşandığı eşten intikam almak için açıldığı gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Buna bağlantılı olarak nafaka yükümlüsünün evinde çıkan huzursuzluklar geçim sıkıntısı strese bağlı işteki verimsizlik, toplum ilişkilerinin düzensizliği ile bunalım sonucunda son zamanlardaki şiddet ve basına yansıyan konular vurdumduymazlığın birer göstergesi değimlidir sizce?
Nafaka artırım davasının önüne geçmek mümkün...mahkemede artış oranını TÜFE ye bağlanması gerekçeli karara yazdırılabilirse ki bununla ilgili yargıtay kararları var karşı tarafın bunu intikam aracı olarak kullanmasının önüne geçilebilir.
Ya lanet olsun ya, nasıl bir hak-hukuk bu? Valla başka ülkeye, en azından kadın erkek ayrımının olmadığı,kadına pozitif ayrımcılık uygulanmadığı bir ülkeye- iltica edeceğim sonunda..Sen yıllarca para biriktirip düğün yapıp,ev döşeyip evlen, sonra eşşek gibi çalış,kadın evde otursun; dayak,aldatma vs. olmadığı gidip eften püften sebeplerle evi terk edip boşanma davası açsın ve maaşının 4/3'üne yakın bir rakamı nafaka olarak talep etsin, hakimse 4/3'ünden çok az bir rakama hükmetsin..
Oha artık ya, valla oha diyesim geliyor..Ben nasıl evleneceğim bir daha?Kime nasıl güveneceğim? Evlenmek istediğim kişinin de bunları yapmayacağı garantisi yok..O halde ömür boyu bekar mı takılacağız? Çoluk-çocuk vs. olayı AB gibi mi olacak?
Sözde muhafazakar hükümet ama ailenin parçalanması üzerine yasa çıkartıyorlar ama farkında değiller.
barent benim yaşadıklarımın tıpkısını yaşıyorsun. tam ben senin yazdıklarını düşünerek giriyorum. bir bakmışım ki birisi benim yerime yazmış.
Yasa Koyucu Yasa Yapım Sürecinde Resepsiyon ve Kodifikasyon Kurumlarını Ayırt Edemeyip Yasa Yapıyorsa Oturup Düşünsünler.
Bana Göre Senin Benim,Diğerinin Hangi durumda olduğu kimsenin umrunda bile değil.Boşuna çırpınma boşuna kendini helak etme yapabileceğin hiç bir şey yok.Kadın bu denli açık ve aleni bir biçimde gerek kanun ve yasalarla gerekse medya vasıtası ile bu denli korunurken eşitlikten ve hakkaniyetten bahsedebilmek ne derece doğru ne derece real olduğu düşündürücüdür.Hoş bunun diğer yüzü ise Nafaka konusunda kadın saadece bordro karşılığı çalışana ve dürüst vatandaşa karşı korunuyor.Düşünün bir kere ölene veya kadın evlenene kadar bitmek bilmeyen bir borç ödemek zorundasınız. Yukarda da bahsettiğim gibi Çoğunlukla nafaka artırım taleplerinin ihtiyacın ötesinde boşandığı eşten intikam almak için açıldığı gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.Bu süreçte erkek boşandığı kadının sosyal güvencesi olmaya devem etmek zorundadır Kaldıki boşandığı eşten farklı şehirlerde yaşamakta ise eşi takip etmesi oldukça güç ve hatta imkansızdır.İşte bu ve bu gibi bir çok konular zaman içerisinde toplumda meşruiyet kazanarak yanlış olan uygulamalar doğru gibi görülmekte olduğunuda göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum...
Türkiyede kadın olmak ne güzel şeymiş..Kadın cinayetlerinin resmi verileri, yani yedi yıldaki yüzde bin 400’lük artış oranı, 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2009’un ilk yedi ayında 953 oldu. “Peki bunca cinayetin failleri yakalanmış, cezalandırılmış mıydı?” “2002’den Temmuz 2009’a kadar; şiddet ve cinayetler nedeniyle toplam 12 bin 678 dava açıldı. Bu davalarda 15 bin 564 kişi yargılanırken, bunlardan 5 bin 736’sı mahkûm oldu. Bu davalarda bin 859 kişi için beraat, 794 kişi için de denetimli serbestlik kararı verildi.” Türkiyetade yaşayan kadınların yüzde 42'si şiddet görüyor.. Haberlerde duyabildiğimiz kadarıyla ortağız buacılara, kaldırım kenarında bıçakla linç edileni mi ararsın, yaşadığı ev silah taranıp, annesi kendisi yok edileni mi ararsın.. Demek Türkiyede kadınlara pozitif ayrımcılık yapılıyor..Çok ilginç
tamam işte. sen de onların kontenjanından yararlan. mesela benim eşim öyle yapıyor. dosya dolu gözüksün diye şiddet uyguladı diye onu da eklemiş diğer iftiraların yanında.
neyseki dayak yiyorsunuz. neyse evlenerek yaptık bir hata. imam nikahı kıyıp nikahsız da yaşanabilir esasında. sonuç olarak erkekler de hakkını bu şekilde arayabilir. hukukun kadınlara (şiddet ve haksızlığa uğrayan kadınlara) vermiş olduğu haklardan dürüst olmayan ve gün görmemiş bayanlar da yararlanıyor.
Kadınlar kendi bindikleri dalı kesiyorlar. İddiasına girerim ya Türkiye'de 3-4 haksız velayet kullanımından doğan intiharlar olacak (yakın geçmişte olmuştu.) ve kadınlara verilen haklar sınırlanacak.
bakmayın pozitif ayrımcılığın olacağını düşünenlere. erkekler de bu olayın bir çözümünü bulur.
------------------------------------------------------------------
Başbakan Erdoğan, Mısır'a gidip "Laik bir devlet kurun" dediğinde Müslüman Kardeşler Örgütü Lideri bile Türkiye'nin medeni kanununa bir serzenişte bulunmuştu. Tayyip Erdoğan bu çıkışa karşılık herhangi bir karşılık vermedi. Bu demek oluyor ki, Başbakan'ın Türkiye'de olup bitenlerle ilgili bilgi sahibi olduğu kesin.
Zaten gerekirse imza kampanyası başlatarak, yaptığı suçlamaları kanıtlayamayarak onur ve gurur kırıcı iftirada bulunan kadınlara karşı tazminat hakkını elde edeceğiz.
Eşim şu ana kadar evliliğin hiç bir sorumluluğunu üzerine almadığı gibi, iftira dolu bir dilekçe ile dava açarak nafaka talebinde bulundu. Nafakanın bir ucunda hapis cezası olduğunu düşünürsek erkek egemen toplumun içine kötü duruma düşürülmeye çalışıldığı bir ortam yaratılmaya çalışılıyor. Feministler kadınların kuyusunu kazıyor.
Velakin ben de tarafıma haksız açılan boşanma davası tamamlandıktan sonra, boşanma davası haricinde bir dava açacağım eşim ceza almayacak durumda olacağı takdirde ailesindeki kişilerin haksız olarak manevi kişiliğimi zedelediği ve kamu personeline hakaret ve haksız iftira attığı için gerekli yasal işlemleri başlatacağım.
Sonuç olarak neden cezaevine girmesin ki?
Girsin.
Sayın barent ve sayın dostum37 hislerinize aynen katılıyorum, kısa bir süre önce tarafıma açılan boşanma davası sonuçlandı , deliller ve şahitlere göre tüm kusur karşı tarafta olmasına rağmen hakim boşanma isteğini kabul etti.Daha kusurlu tarafın davası red olur diye biliyordum demek ki yanlış biliyormuşum, doğrusu hakim ne isterse o olurmuş, bu sayede anladım ki dava dilekçene olmadığı halde dayak, şiddet, baskı, küfür akla gelebilecek tüm suçlamaları yazman yeterli imiş zira ispatlaman gerekmiyor,Çünki sen kadınsın ve erkek güçlü olduğu için muhakkak bunları yada bir kısmını yapmıştır, Çocuğunun velayetini almak için hiç bir şey yapmana gerek yok istemen yeterli çünki sen annesin, çocuk senin hakkın çünki çocuk anne sevgisiyle büyür, baba sadece otorite demektir o da ayda 2 defa görüştüğünde çocuğuna verilebilecek bir şeydir. Çalışıyor da olsan , evliliğinde biriktirdiğin gizli paranda olsa, durumun çok iyide olsa hep daha fazlası için evlendiğinde dünyanın en yakışıklısı, en iyi kalplisi, en dürüstü, en en eni olan kocanı sömürmek için biraz göz yaşı ve sadece istemen yeterli çünki sen kadınsın sana da çocuğuna da nafaka zaten dava başında haklıda olsan haksızda olsan bağlanacak. Erkek çalışıp evin geçimini sağlamakla mükellef ya ve evi terk ettiğinde kadın olarak yoksulluğa düşeceksin ya eşin seni finanse etmeli çünkü sen kadınsın ve yattığın yerden bir ömür boyu hazır para almak varken neden çalışıp ihtiyaclarını karşılayasın ki, çocuğunun sana ihtiyacı var ve yanında olmalısın, Evi terkeden sen olmana rağmen senin zora düşeceğin gerçeğiyle gerekli önlemler resen alınıyor ama erkeğin düşeceği zor durum için alınacak resen bir önlem yok, erkek nasılsa başının çaresine bakar tüm ihitiyaçlarını kendi karşılar kendine yeter, ama sen eşinin maddi desteği olmadan bunu yapamazsın çünki sen kadınsın.
Yazılı ve görsel medyada hep kadınlara uygulanan şiddet ve kadınların mağduriyeti işleniyor prim yapan haber neden işlenmesin ki.İnsan bu haberleri duyduğunda üzülüyor , tarafları bu aşamaya getiren yaşanmışlıklar hiçbir zaman anlatılmaz anlatılmıyor.Olayları izlediğimde insan bunu nasıl yapıyor nasıl bu hale geliyor bu denli kendini kaybedebiliyor, nasıl düşünemiyor diyorsun , ama şu kadarını söylüyorum insanı o noktaya getiriyorlar.Evlenme arifesinde bir ömür hayatını paylaşmak istediğin insan, boşanma aşamasında dünyanın en iğrenç , en aşağılık, en adi bilumum her türlü kötülüğü yapabilen iğrenç bir mahluk olduğu için sende kadın olarak sana tanınan tüm hakları istediğin gibi kötüye kullanabilirsin çünkü sen kadınsın.
Bu benim hikayem ve hala devam ediyor çünki hedeflediği rakamı hala koparamadı, para uğruna evliliğini bitiren , çocuklarını kabul etmeyen ve daha fazla kopara bilmek için türlü entrikalar içine giren bir insan. Para için insanlığını kaybetmesini her şeyi bir kenara bırakın anneliğini unutmasını üzülerek izliyorum.
Lütfen bu yazdıklarımdan kimse başka başka anlamlar çıkarmasın, zira amacım polemik yaratmak değil sadece hislerimi buraya yansıtmaktı.
Saygılarımla.
Hiç de öyle olmuyor. Ben evimi terk ettiğimde morluklar içindeydi her yerim. Hastaneye gidip darp raporu aldım. Sulh cezada davası açıldı. Hakim şiddeti uygulayanın bizzat eşim olduğunun bir kanıtı olmadığını söyleyedi ve hiç bir ceza yada koruma uygulamadı. Adam ailemin evine geldi, kapımızın önünde elinde kesici bir aletle üzerime koşmaya başladı. Hakim kocanızın üzerine yürümesi size darp edeceği anlamına gelmez dedi beraat etti ki o olayda kardeşimi kolundan yaraladı. Beni korumaya çalışırken, kapımızın önünde kardeşimin yaralandığı kar kaldı yanımıza..
Aaa bana darp edildi diyice size atılan iftirayla aleyhinize işlem yapan hakim olabileceğini hiç sanmıyorum..O kadar kolay değil o işler. Dramatize etmesi ise çok kolay..Hem nasıl söylem..Neyseki dayak yiyorsunuz İnsanların onuruna guruna kişiliğine acılarına nasıl bu kadar basit ve duygusuz bir yorum yaparsınız.
]Alıntı:
tamam işte. sen de onların kontenjanından yararlan.
Emin olun akıl hocalığına ihtiyacım olacak son kişi bile olamazsınız.
Sayın reaye sizin adınıza üzüldüm, bırakın bir insana, kadına , hayvana bile şiddet uygulanmamalı.Ancak her iki tarafta olayların bu aşamaya kadar geleceğini önceden hesaplayıp sorunların çözümü için biraz daha uzlaşmacı olsa sanırım bu şiddet manzaraları daha az yaşanır diye düşünüyorum.Sizin hayatınız ve yaşanmışlıklarınızı bilemediğimiz için yorum yapmak doğru olmaz sadece tarafların bir birini neden kışkırttığını olaylar patlak verinceye kadar geçen zamanda nasıl geçindiklerini insanlar bir anda unutuyor karşısındakini yıllardır beraber olduğu hayat arkadaşı eşi olarak değil hasmı olarak görüyor, sanırım bu öfkenin nedeni üzerinde biraz düşünmek gerekir.Herkes şapkasını önüne koyup bir öz eleştiri yapmalı, sadece karşı tarafı suçlamak hiç bir zaman çözüm olmuyor
Saygılarımla.
sayın reaye, bu en son yazdıklarınızı daha önceki mesajınızda yazsaydınız, bu şekilde yorumlar gelmezdi.
ilk yazdığınız mesajla bu mesajınızı bir karşılaştırın. bizim konumuz farklı. biz şiddet taraftarı kişi değiliz. biz sadece şiddet gören kadınların mağduriyetinden kendine pay çıkartmaya çalışılmasına tepkiliyiz.
tutarsız mesajlar yazmayın. siz eğer eşinizden şiddet gördüyseniz ve zamanında gereken yaptırım kararını çıkartmadıysanız o sizin sorununuz. burada barentin açtığı konuda da sizin yazdıklarınızla ilgili bir şey yer almıyor.
gözünüzde morluklar oluştuğundan bahsetmişsiniz. bir doktora görünseniz iyi olur.
evet çok güzel anlatmışsınız aynı kaderi paylaşmışız bende mayıs ayı ıtıbarıyle boşandım hakım affedersınız ama elbıselerımı bıle alıp karşı tarafa verecektı.mahkemeyı ben açtım eski eşim 15000 maddi 15000 manevi 15000 altın parası ıstedı dövmedım,sövmedim,aldatmadım hakım 14000 lıraya mahkum etti canımı zor kurtardım.bılseydım hiç başvurmaz bekler zaman aşımından belkı kanunen bıterdı zor çok bu işler.
evet çok güzel anlatmışsınız aynı kaderi paylaşmışız bende mayıs ayı ıtıbarıyle boşandım hakım affedersınız ama elbıselerımı bıle alıp karşı tarafa verecektı.mahkemeyı ben açtım eski eşim 15000 maddi 15000 manevi 15000 altın parası ıstedı dövmedım,sövmedim,aldatmadım hakım 14000 lıraya mahkum etti canımı zor kurtardım.bılseydım hiç başvurmaz bekler zaman aşımından belkı kanunen bıterdı zor çok bu işler.
Bir insan bu kadar değişebiliyorsa abi biz bi daha kimle evleneceğiz o halde? Resmiyetsiz yaşamak isteyeni bulmak mümkün değil ülkede... Devlet büyükleri 3 çocuk istemeden önce medeni kanunun şu altyapısını düzeltsinler önce..
Vurgulayarak belirtmek gerekir ki,var olduğu toplumun sosyolojik koşullarının yasa yapım sürecinde yasa koyucuyu münhasıran belli yönde davranmaya zorladığı,sosyal bir gerçektir.Nitekim,eğer toplum denen sosyolojik olgunun,kültürel ve sosyal yaşam tarzına aykırı nitelikte icrai ve uygulanması yaptırıma bağlanmış kurallar yasa hükmü olarak kabul edilse, uygulanma imkanının güçleşmesi ve normların içselleştirilmesi engellenmiş olacaktır.Bugün,din sosyolojisi denen bir sosyal inceleme alanının olması bize dinin de yaşam biçimini etkileyen asli sosyal olgulardan biri olduğunu ortaya koyan bilimsel emaredir.Dolayısıyla,toplumun genel eğilimini yansıtan bir sosyal olgu olarak dinin,yasa yapım sürecini etkilemesi kaçınılmaz bir durumdur.,hukuki nitelikleri açısından birbirinden farklı olan resepsiyon ve kodifikasyon kurumları arasındaki anlamsal farklılığın göz ardı edildiğini maalesef ortaya koyuyor.
Resepsiyon deyimi, bir ülkenin sosyal ve kültürel normlarına göre şekillenmiş yasal hükümlerin, kendi toplum yapısını göz ardı etmeden aynen alınması ve yasal zemine kavuşturulması demek iken,
Kodifikasyon ise başka bir ülkenin kültürel normlarının etkili olduğu yasal hükümler ve kurumların, iktibas edilecek ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanması şeklinde cereyan eden bir yasa yapım sürecini ifade ediyor.
Olması gereken hukuk, yasa yapım sürecinde resepsiyon değil, kodifikasyon olgusunun hakim olmasını gerektiriyor. Yasaların büyük ölçüde ülkenin gelenek ve göreneklerinin hukuk çerçevesi altında yaptırıma bağlanan kurallar bütünü olarak tanımlanması mümkündür. Her ne kadar gelenek ve görenek ile yasal süreç arasındaki ilişki, mutlak olmasa da yasa koyucunun toplumsal normları süreçten dışlayarak yasa yapması sosyal gerçekliğe aykırı bir ifade olur. Belirtmek gerekir ki, nafakaya ilişkin hükümler ise araştırdığım kadarıyla Fransız Medeni Kanun un’dan ve Nafakaya Dair uluslararası nitelikte sözleşmelerden iktibas edilmiştir. Sonuç olarak şunu belirtmek isterim ki, yasa yapım sürecinde yasa koyucuları toplumsal nitelikte normlardan soyutlamak gerçekliğe aykırıdır, etkileşim mutlak nitelikte olmasa da uygulanabilir norm tesisinde etkin bir unsurdur. Ancak soyut açıdan yasa koyucunun bu kültürel normlarla çelişecek yasal tasarrufunda bulunması mümkündür. Nitekim münferit bazı vakalarda bize yasa koyucunun bu anlamda mutlak bağlı olmadığını gösteriyor..Olması gereken olgu,resepsiyon değil,kodifikasyon edilen yasal nitelikte kurumların ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanmasıdır.
Bu husustaki yanlış algı toplumsal anlamda meşruiyet kazanmış görünmektedir. Yürürlükteki normları göz önüne aldığımızda, toplumsal ve kültürel normlardan ve uygulanabilir olmaktan uzak yasal hükümler azımsanacak boyutta olmadığını görmek gerektiği düşüncesindeyim.
Diğer taraftan takdir edersiniz ki hukuk normları adaleti tesis etmek açısından işlevsel uygulanmayınca bu soyut adalet fikri somutlaşmayınca hiçbir anlam ifade etmiyor. Ayrıca sistemin aktif süjelerinden biri olarak şunu göz ardı etmemek gerekir ki nihai adaleti tesis etmekle görevli hâkimlerimizin hukuk yargılamalarında normları kadın lehine yorumlama şeklinde tezahür eden yaklaşımı bir gerçektir. Hatta Kanada hâkimleri de mütemadi olarak bu tavrı gösterince yargılamalarda bu durumu pariental alienation adında bir psikolojik bunalımla yani literatüre geçmeye değer bir olgu olarak görülmüş ve hâkimlere yargılama cinsiyet eşitliğini bozmamaları telakki edilmişti. Bürokratik mekanizmaların ruhuna da işleyen bu durumun salt ülkemiz adalet mekanizmasına tahsis edilmemesini, karşılaştırmalı hukukta da oldukça geçerlilik ifade eden olumsuz bir durum olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum...
Neden mumkun olmasin.
32 yil evli kaldim, ciktim geldim.
260.000 $ degerindeki evim tum yasam tasarrufumdu, biraktim.
Simdi cok sevdigim bir arkadasimla birlikteyim.
Evlenmeyi de asla dusunmuyorum.
Son 20 sene yurtdisinda yasadim, Ingiltere ve Kanada'da.
Ne dusunuyorum biliyormusunuz, bizim ulkemizde, devlet, kiz evlatlari icin yapmasi gereken babaligi, yakalayabildigi kocalara yikmak istiyor.
Ayni sigara vergisi gibi. Icmesin kardesim der gibi, odesin kardesim diyor. Bu durumlarin Kanada'daki halini uzun uzadiya yazmak istemiyorum ama orada evlenecek erkek bulmak oldukca guctur.
Yakinda bizim varacagimiz durumda o, masraflari öküz ( onlar icin ortak kod adimiz bu biliyorsunuz ) odeyecek, hanimefendi boyfrendi ile yasayacak.
Ne yani, bosandi diye cinselligide mi olmayacak. (!)
Sonra cumalari camii de anlat dur, yapmayin etmeyin..
Neyse..
Ha bu arada bir ayrintiyi yazmam lazim.
Benim kizim London, City Univ.Hukuk mezunu, orada avukatlik yapiyor.
Bizim davalarimiz hic mahkemede gorulmedi.
Ne zaman, kizim bunlar bunlar hep benim kredi kartimdan gitti dediysem.
Sorry baba, sen sobelendin dedi, kabul ettim. Ne yapayim.
Kizim oldugu icin itiraz, temyiz yok.
Off baba yaa, deyince susuyorum.
Çoğu durumda koca haklı bulunsa dahi kocanın nafakaya mahkum edildiğini öğrenmek beni çok üzüyor.
Söylediklerinize kesinlikle katılıyorum. Devlet çalışmayan kadını haksız dahi olsa sahipsiz bırakmak istemiyorsa nafakasını devlet ödesin.
Boşanmak nedir? Hele ki çocuk yoksa. Madden de boşanmak ve manen de boşanmak demektir.
Koca haklı dahi olsa nafakaya mahkum edilerek boşanma da gerçekleşmiş olmaz.
Boşanırken yıpranan sinirleri iyice kötüye giden koca ne olur? Gazetelerin 3.sayfasına manşet olur. Allah böyle durumlardan korusun.
Zaten bahsettiğiniz 3. sayfa haberlerinin asıl sorumlusu ,-özüne bakarsak- kanun koyucu ve yorumluyuculardır..O adam sadece çevresinin ürünüdür.. Bir bakıma kader kurbanı. Aynı koşullarda o hakim veya Bill Gates de bulunsaydı belki aynısını yapacaktı..
Bence nafakaları SGK ödemeli.Ya da davayı gören hakim ödemeli..Saçma geliyor belki kulağa ama erkeğin 'geçimsizlik' sebebiyle kendisine dava açan çocuksuz kadına nafaka ödemesi de saçma.
Aslına bakarsanız nafakayı devletin ödemesi önerisi iyi bir fikir ama bunun da süistimal edilmesi mümkün olduğu için (Devletin bu şekilde bir desteği olduğunu duyan maddi olarak zor durumda olan bir çok insanın aklını çeler gibi geliyor.İşsizlik maaşın da olduğu gibi, ömür boyu devlet baba bana her ay şu kadar nafaka verecek diye düşünürse bir kadın sanırım bir çok evliliğin sonu olur.)
bu senaryonun hayata geçmesi zor gözüküyor bütçeye ekstra her geçen gün artak büyük bir yük binecek, ama onun yerine , çözüm olarak evli kaldığın yıla göre nafaka sistemi olsa.
Belki saçma gelebilir ama 1-5 yıl evli kalanlar için max 5 yıl
5-10 yıl evli kalanlar için max 10 yıl
10-15 yıl kalanlar için max 15 yıl gibi bir sistem olsa ne bileyim bir ömür ödemek yerine bu süreleri geçemeyecek vede karşı taraf evlendiğinde kesilecek şekilde bir tasarı olsa bir çok insan sanki ayağını biraz daha denk alır, bir nevi caydırıcı güç olabilir mi acaba ? Hem kadın hem erkek hayatını ona göre planlayabilir.
Bu sisteme ilave yada başka bir alternatif, kadın evleninceye kadar nafaka almaya devam ediyor ama erkek evlendiğinde değişen bir şey yok burada nafaka yükümlüsü erkek hem eski eşine nafaka ödeyecek , hem kendine yeni bir hayat kuracak ve yeni ailesine, çocuklarına bakmaya devam edecek ( eğer önceki evliliğinden çocuğu -çocukları varsa onlar içinde nafaka ödemeye devam edecek) bu kadar ağır yükün altına sokulan erkek için devlet belki biraz daha hoşgörülü olabilir mesela yeniden evlendiğinde maddi şartlarında pozitif yönde artış yoksa eski eşin nafakasında belli oranda indirime gidilse, yada başka yönde aileye destek olsa vergi borcunda yada devletle olan başka konularında belli oranda alacağından feragat etse fena olmaz.
Haklı olan her zaman hakkını alabilmeli ancak haksız insanlar kanunların boşluğundan yararlanarak gerçekte mağdur insanları korumaya yönelik yapılan kanunları suistimal ettiği için bir çok insan mağdur olmakta.Kadın davasında haklı ise tamam ama haksız ise maddi manevi tazminat ve ömür boyu nafaka nasıl bir adalet anlayamıyorum.
Bu tür önerilerin daha sesli olarak dile getirilmesi belki zamanla bir şeylerin daha hızlı değişmesini sağlayabilir.
Saygılarımla.