Boşanırken iftiralar atılıyor ses kaydı delil olur mu?

Ben bir öğretmenim. Ekim 2010 'da evlendik. Kız arkadaşım yani eşim 6 ay benimle duhül(tam birleşme) yaşamak istememiştir. Bunun nedeni olarak da evlenmeden önce bu konuda benden 6 aylık söz isteyip de benim kabul etmemi göstermektedir. Bu sözün içerisinde sevişme serbestti. En nihayetinde beni sözümde durmak mecburiyetinde hissettirdiğinden sözümde de durdum. Kendisiyle belki cayar gayesiyle hemen her gün sevişme yaşadım fakat bir türlü duhule izin vermedi.

eşimin kendi isteği üzerine kayınvaldemle aynı apartmanda bir daire kiralayıp burada ikamet ettik.

Bu sözden ailelerin haberi yoktu ve gizlemezsek hem ben hem de eşim ailelerimiz tarafından baskıya uğrayacaktık ve bu işin ya zorla olmasını isteyecek ya da ayrılığın olmasını isteyeceklerdi diye düşündük.
Bir yandan da aileler sürekli bu işin olup olmadığını sorup duruyorlardı. Eşim ise sürekli tedirgin ve ailelere ne yanıt vereceğini bilmiyordu. Nihayet ben kendi aileme bu işin tamamlandığını belirterek yalan söyledim ve onların baskısı kalktı. Ancak kızın ailesi kanlı mendil görmek istiyordu. Bu yüzden de eşim çok tedirgin oluyor ne yapacağını sürekli bana soruyordu. Ben de onun beni daha çok sevmesini sağlayacağını düşünerek bunun için canlı tavuk kestim ve kanını mendile bulaştırarak kızın ailesine göstermesini sağladım. O an gerçekten de eşim beni ne kadar sevdiğini ne kadar içten ve candan söylemişti.

Bu şekilde ailelerin haberi olmaksızın süreç içerisinde eşimin benden maaşı bundan sonra kendisinin çekeceğini ve tasarrufu istediği gibi kendisinin yapacağını, her çağırdığında mutlaka yanında olmam gerektiğini aksi takdirde kendisini sevmiyor olduğumu söyleyip durmaya başladı. Maaş isteğini de kabul ettim. Fakat bundan sonra kendisi iyice saçmalamaya ve beni usandırmaya dönük hareketler yapınca nihayet dayanamadım ve önce kızın ailesine bütün her şeyi anlattım. Kızın ailesi önce kızlarına kızdılar fakat sonra hep beni suçlamaya başladılar. Kızlarının en ufak asabiyetinde suçlu hep ben oldum. Bu süre içerisinde yine de kendilerine en ufak bir eziyetim olmamış, yaptıkları bu kadar hataya rağmen ben beni daha çok severler düşüncesiyle hep iyilikle yaklaştım. Fakat ben iyilikle yaklaştıkça o beni daha çok seveceğine sürekli benden ayrıl benden boşan deyip durdu.
Bu 6 aylık süre içerisinde de "bana hiç gereği yokken" sürekli çıkıştı ve beni usandırmaya yönelik bir çok davranışta bulundu(Asabiyet, agresiflik, ters konuşma). Yaptığı haksızlıklar karşısında ise benim konuşmama fırsat vermeden belirli süreler evi terk ederek annesinin yanına gitti. Ben ise haklı olmama rağmen eve dönmesi için kendisine defalarca özür dilerim dedim.

Nihayet 6 aylık sürenin sonunda sıra kendi sözünü tutmaya geldiğinde bana yeniden düğün yapılması şartını koştu. Bunu bana konuşmadan önce de gidip düğün salonuna videonun çok kötü çekildiğini söyleyerek düğün salonun sahibini mahçub duruma düşürerek düğün salonu sahiniden bir daha salonu kullanabileceğimiz yönünde söz aldığını söyledi.

Ben de yine de bu talebi kabul etmedim ve eşimle birlikte olmak için kibar davranarak eşime yaklaşmaya çalışınca eşim, kendisini bıçakla yaralama girişiminde bulundu, imdat! imdat! diye bağırdı ve polisin gelmesine sebep oldu. Polis geldiğinde de polise hiç bir şey söyleyemedi.

kendisini yaralama girişiminde bulunması ve polisi çağırmasından sonra kendisinin yeniden düğün talebini de kabul ettim. Kendisi yeniden gelin oldu ve ben de damatlığımı giyip düğün salonunda gittik. Tabi davetli filan yok :-) Dikkat, tüm kaset ve görüntüler hepsi kayın valdeme taşınmıştır.

Aynı akşam eve döndük tam birleşmek için harekete geçtim fakat yine kendisi kaçtı ve bu iş tam yapılamadan son buldu. Ertesi sabah kayın valdemle birlikte jinekologa gittiler ve kendi ağızlarıyla söylediklerine göre tam birleşme olmamış ve "zedelenme" hali oluşmuş. Bundan sonra eşim yeniden bir girişimde bulunmama fırsat tanımadan bir anda bana ters çıkışmalarda bulunarak bana benden ayrıl benden boşan dedi ve gerçekten beni çok üzdü.

kendisi benden 750 gr mehir istemiş ve bana bunu küçük bir kâğıda imzalatmıştı.
4 haziran 2011
yanıma kendi isteğiyle geldi ve hiç bir zorluk çıkarmadan benimle birlikte olmak istedi buna rağmen evliliğimizde ilkkez sadece 3 kez olmak üzere duhül yapmama müsade etti. kızlığında kanama oldu.

5-6-7-8-9 haziran
uafak ufak eşyaları annesinin evine götürmeye başladı

10 haziran 2011
boşanma davası açmış. Tebligatı 17 Haziran da bana ulaştı.

11-12-13 Haziran
eşyaları kaçırmaya ufak ufak devam ediyor.

15 Haziran
ben dava açtım ve kapının kilidini değiştirdim.

17 Haziran'da hakkımda tedbir kararı çıkartırarak evden uzaklaşma kararı verdirmişler mahkemeye. Bunun tebliğini de 28 Haziran'da aldım. Şimdi çok zor durumdayım. Yaptığım tüm fedakârlıklar görmezden gelindiği gibi üstüne de kendisini tehdit ettiğim için polis çağrıldığı gibi, ya da kendisine cinsel isteksizliğim var gib iftiralarla karşı karşıyayım.

Fakat benim de elimde kullanabileceğim bazı enstürmanlar var.
Bunlar:
1- Ailesiyle ve kızla yaptığım görüşmelerin ses kayıtları(toplamda 7 saat civarında). Bu kayıtlarda benim aynen yukarda anlattığım gibi olayların gerçekleştiği konuşuluyor ve itiraf ediliyor.
2- Taleb edilen ikinci düğününde çekilen videoyu da bir şekilde ele geçirdim :)
3- foto stüdyoda çekilen albüm resimleri
4- Evlilik süresi içerisinde antidepresan ilaç kullanmıştır.

Bu enstürmanları mahkemede rahatlıkla kullanabilir miyim? Kendisi şikayet dilekçelerinde benden 5000 maddi 5000 manevi tazminat ve 500 lira da nafaka talep etmiştir. Ben kusurlu görülmezsem bu talepleri karşılamak durumunda kalacak mıyım? Eşim çlışmıyor ev hanımı. Ben onun tarım sigortasını da yatırıyordum.

Kendisine vediğim 28000 liralık altını kendi annesinin bankadaki kasasında saklamaktadır. Bu altınlar hakkında hak talep edebilir miyim? Ses kayıtlarında altınların annesinin kasasında durduğu da konuşulmaktadır.

yine ses kayıtlarında şikayet dilekçesinde yazdıkları gibi bir tehdit durumunun olmadığı da, cinsel isteksizliğin erkekten(benden) değil kızdan(eşimden) kaynaklandığı da konuşulmaktadır. Bu delillere dayanarak hakkımda iftira atıldığına dair eşime ikinci bir dava açmam mümkün müdür? Eğer mümkünse maddi ve manevi olarak tazminat talebim var mıdır ne kadardır?

Vereceğiniz cevaplara şimdiden teşekkür ederim. Yaşadığım bu olayı bir kitaba dönüştürme düşüncem var.

gerçekten çok sabırlı biriymişsin taş olsa çatlar yahu

Sayın bekirtas;
Öncelikle sabır diliyorum doğruluğuna inandığınızı yapmışsınız.Güzel bir meziyet.Bahsettiklerinizi mahkemeye sunun karar aşamasında çok gerekli olur.Yapmanız gereken Hakimi ikna etmeniz hepsi bu kadar basit.
Saygılarımla...

Öncelikle geçmiş olsun.

Avukat tutup tutmadığınızı belirtmemişsiniz. Umarım avukat tutmuşsunuzdur. Tutmamışsanız kesinlikle tutmalısınız.

Evet ses kaydı boşanma davalarında delil olarak kullanılabilir. Karşı taraf sizin hakkınızda asılsız iddialar ve şahitleri ifadeler verebilir. Bu ses kaydını da karşı delil olarak sunabilirsiniz. Tabi bu ses kaydı hangi tarihte yapılmış o da önemli. Ayrılmazdan evvel hemen yapılmışsa çok daha iyi olur.

2. düğün kaydını da delil olarak sunabilirsiniz. Hakim bu 2. düğün görüntülerini görüp iddialarınıza inanabilir. Kanıt teşkil eder.

Aynı şekilde hangi foto stüdyo'da çekilmişse hangi tarihte çekilmişse bu ayrıntıları da belirterek delil olarak sunabilirsiniz. Aynı zamanda gittiğiniz fotograf stüdyosu sahibi ile konuyu görüşmenizi ve mahkemeye bu tarihte kendisine gelip çekim yaptığınızı şahit olarak dinletip iddianızı şahit ile de kanıtlayabilirsiniz.


Bu anlattıklarınıza şahit olanlar varsa onları mahkemeye çıkartıp dinletebilirsiniz.

Eşiniz evi hangi tarihte terk etti ise onu da belirtip şahit çıkartın derim. Haksız yere uzaklaştırma kararı çıkarttığını belirtin. 1 tane komşunuzu şahit olarak çıkartabilirsiniz.


Altınlar konusunda üzgünüm ki yapacağınız birşey yok. Hak iddia edemezsiniz. Ancak size takılmış altınlar varsa ve eşinizde duruyorsa onları talep edebilirsiniz. Çünkü düğünde kime ne takılmışsa onun kişisel malıdır. Hak iddia edemezsiniz. Ancak şunu ifade edebilirsiniz iddianızda. Ses kaydında da belirtildiği gibi eşinizin altınlarının kayınvalidenizin şahsi banka kasasında olduğunu, eğer ayrıntılı bilginiz varsa hangi banka ve şube'de olduğuna dair ayrıntılı bilgi verip, daha sonra sizden düğünde takılan takıları talep etmemeleri için delil şeklinde ifade edebilirsiniz. Çünkü böyle durumlarda olabiliyor. Takılar kadında olmasına rapmen almadık, kocam altınlarımı vermedi diyip mahkemeden altınları da talep edebiliyor.

Evet maddi-manevi tazminat talep edebilirsiniz tabiki.

Yukarıda anlattığınız konuları kendi avukatınızla da paylaşmanızı tavsiye ederim. 28.000 TL'lik altın alabilecek maddi gücünüz olduğuna göre iyi bir avukat tutabileceğinizi düşünüyorum. Bulunduğunuz yerdeki en iyi avukatı tutmaya önem verin derim.

Ayrıca sizde eşinize uzaklaştırma kararı çıkartabilirsiniz. 4320 sayılı aileyi koruma yasası gereği savcılığa başvurup oturduğunuz ve çalıştığınız yerden uzaklaştırılması, telefonla aranmama kararı isteyebilirsiniz. Bu kanun sadece kadınlar için değildir.

Bundan sonra asla onları telefonla aramayın, şahsen görüşmeyin. Sizi telefonla arasalar bile açmayın derim. Sizi suçlayan iddialar ile savcılığa gidebilirler.

Evet avukatım var. Fakat yine de akıl akıldan üstündür diye düşünüyorum bu yüzden burda da bir başlık açmaya karar verdim.

Yanıtlarınız için teşekkür ederim. Bana uzaklaştırma tedbir kararı çıktıktan sonra evde bir takım eşyalarımı alamadım ki bunların en önemlisi notebook. Ses kayıtları içinde ve hazırlamış olduğum 70 sayfa kadar savunma yazılarım var. Bunları okurlarsa daha çok hazırlık yapacaklarını düşünüyorum. Mahkemede ne diyeceklerine dair önemli bir hazırlık içine gireceklerdir. Bu konuda ne yapacağımı şaşırdım.

Sizde mahkemeye başvurun. Şahsi eşyalarınızı evden almak için tedbir talep edin. Şahsi eşyanız olduğu için alabileceğinizi düşünüyorum. Size verilmesini talep edin. Hatta hakime gidin görüşün avukatınızla beraber. Hakimi ikna ederseniz sizin için bir mahkeme kararı çıkartabilir. Siz almaya gidemeseniz bile avukatınızı görevlendirerek almasına izin verebilir. Çare tükenmez. Ağlamayan çocuğa meme vermezler diye bir laf vardır. Hakime gidip görüşeceksiniz. Derdinizi anlatacaksınız.

ayrıca bu kayıt ve yazılar için hazırlık yapsalar ne yazar ki. Ses kaydını değiştiremezler.

4320 sayılı aileyi koruma yasası ile uzaklaştırma kararı verilince şahsi eşyalarınızı alamadığınızı, zarar görmesinden endişe ettiğinizi belirtip tedbiren almak istediğinizi belirtebilirsiniz.

Ayrıca müşterek evinizdeki eşyaların satılmasına engel olmak için tedbir kararı isteyin. Mal paylaşımı talep edin. Aldığınız şeylerin faturaları varsa onları muhakkak muhafaza edin. Evdeki eşyaların tespitini de isteyin muhakkak mahkemeden.

Düğün yaptığınız halde 2. kere zorla düğün yaptırdıklarını ve sizi zarara uğrattıklarını belirtip bu masrafları talep edin mahkemeden.

İlginize çok teşekkür ederim. Avukatlar yarın eşyaların satılmasını engellemek için tespit gibi bir şeye başvuracaklarını belirttiler. Bugün onlara evdeki eşyaların bir listesini hazırlayıp verdim. Sonuçları buradan yazacağım.

Sonuçlarını tabiki burada bizimle paylaşın. Paylaşın ki, ne tür hukuksal başvurunuza karşılık ne sonuçlar olmuşsa okuyan bir çok üyeye örnek olsun.

Müşterek eşyalarınızın satılmasına engel olmak haricinde, bir de eşinizin bu eşyalara zarar vermemesi konusunda da tedbir isteyin. Eşyaları size vermemek için belli mi olur eşyalara zarar vermeye kalkar filan. Çizer, bozar, kırar. Anlatabiliyor muyum?


Eğer karşı taraftan tehdit telefonları alırsanız avukatınızla beraber savcılığa gidip şikayetçi olmayı asla ihmal etmeyin. Sizi sinir etmek için, sizin sinirlerinizi bozup sizin onların üstüne gitmenize sebep olacak şekilde sizi kızdırmaya kalkabilirler. Sakın bu tacizlere karşılık vermeyin. ekmeklerine yağ sürmeyin. Eğer telefonla rahatsız edilirseniz sizde aynı karınız gibi 4320 sayılı aileyi koruma yasası gereğince başvurup karınız telefonla sizi aramaması konusunda tedbir kararı çıkartabilirsiniz.

Hukuki yollardan asla şaşmayın.

Eyvallah Allah razı olsun. Ben de öyle bir hata yapmalarını bekliyorum fakat yapmıyorlar. Neyse ses kayıtlarına güvenim tam. Ayrıca kronolojik sıra tuttum. Hemen her yalanlarının mahkemede ortaya çıkacağını umuyorum. Bununla birlikte eşyaların korunması için eşya listesinin altına şöyle bir not da ilave etmiştim.

"Tüm eşyalar hasarsız ve çalışır durumdadır. Eşyaların hasar görmemesi için de ayrıca bir tedbirin alınmasını rica ederim."

Hukuki yollardan şaşmayacağım. Faydalı yazılarınıza ve haklıların haklılığına vermiş olduğunuz katkıdan ötürü çok teşekkür ederim.

bugün avukatım beni çağırdı. Benden eşya listesi ve alacaklı olmak istediğim altının müktarını istedi. Hepsini verdim. Kendisi şunu söylüyor: "Tedbir kararı bozulamaz. Ancak özel eşyalarınızı alabilmeniz ve eşya tespiti yaptırabilmemiz için talep edebiliriz. Bu eşya tespiti için yeni bir dava açmak gerekli bunun da 1000 tl'ya kadar masrafı var."

Bir anda karşıma yeni bir masraf daha çıktı. İlerde de ne gibi masraflar çıkacak Allah bilir. Bir hayli yıpranmaya başladım. Avukatıma kayınvaldemle aynı apartmanda oturduğumuzu, eşimin ise aralıklarla gelip azar azar mal kaçırdığını söylemiştim. Avukatım da dava açarsak kilidi değiştirme hakkımın doğacağını bu şekilde eşya kaçıramayacaklarını söyledi. Ben de denileni yaptım ve kilidi değiştirdim. Ancak şimdi de tedbir kararıyla evden uzaklaştırıldım ve çok çok mağdur duruma geldim. Hiç beklemediğim bir anda evden uzaklaştırıldım, pijamalarımı dahi alamadım. Üstüne de şimdi eve girdiklerini tahmin ediyorum. Üstelik tüm delil ses kayıt ve savunma çalışmalarımın olduğu notebook'u da orda bırakmıştım. Eşim şikâyet dilekçesinin sonunda evi terk ettiğini yazmıştı.

Sorularım şunlar:

1- 1000 lira gibi bir masraf tutar mı gerçekten çünkü ben avukata tam vekalet vermiştim.
2- Avukatımın uzaklaştırma tedbir kararını öngörüp beni uyarması gerekmez miydi burada bir zaafiyet söz konusu olmuş mudur?
3- Dolayısıyla avukatımı değiştirmeli miyim?
4- Bu kararı 3 gün içerisinde jet hızıyla çıkaran sayın hakime hanıma sorunu anlatsam bir faydası olur mu?
5- Ben neden tedbir kararı çıkartamıyorum. Ben de onun eşyalara zarar verebileceği ya da kaçırabileceği şeklinde neden tedbir kararı isteyemiyorum. Tüm bu işlemler için avukat şart mı? Ben kendim de bazı şeyleri halledemez miyim?

Yeni dava, yeni avukatlık ücreti demektir. Avukatınıza ayrıntılı niye sormuyorsunuz? bu avukatlık ücreti mi yoksa eşyalar için devlete verilecek harç mı diye? yoksa hepsi içinde bir rakam mı? niye sormuyorsunuz ki?

Ayrıca avukat her dava için avukatlık ücreti tabiki alır. Boşanma davası için ayrı, icra davası için ayrı, velayetin değiştirilmesi için ayrı avukatlık ücreti alır. Ve buna benzer her türlü dava için ayrı alır.

Karınıza 28.000 TL'lik altınları almasını vermesini biliyorsunuz. Ama avukatınızın görevini yapması için ücret vermeye gelince kılı kırk yarıyorsunuz. Ben bu mantığı anlamıyorum kusura bakmayın. Avukatsız ben işlerimi yaparım diyorsanız gidin yapın. Size niye engel olalım.

Evlenmek para ile de, boşanmak bedava mı? Herkes işini yapıyor. Siz de avukat olsanız sizde hakkınızı istersiniz. Sonuçta sizin için koşturacak, takip edecek. 4320 sayılı Aileyi koruma yasası zaten jet hızı ile çıkar. Hatta aynı gün bile çıkar. Hayret sizinkisi 3 günde çıkmış. Bence çok geç çıkmış.

Avukat değiştirmek istiyorsanız başka bir avukatla görüşün isterseniz.

Evet haklısınız. Ben bugün avukatımın yanına tekrar gittim. Ordan adliyeye geçip yazı işleri müdürüyle görüştüm. Görüşmemde işimi kendim de yapabileceğim gibi avukatımla da işlerimi yürütürsem aynı işlemlerde aynı hızda gidileceği bilgisini aldım. Aynı bilgiyi avukatımdan da aldım.

Ben bu soruları neden soruyorum zaten bu işin ehli olmadığımdan soruyorum. Siz de takdir edersiniz ki hayatta her şey olabiliyor. Tabi ki bana fikir verecek insanların görüşlerini merak ederim.

Avukatımla yola devam edeceğiz. Ben kendilerinden memnunum. Bana bugün gittiğimde her türlü kolaylığı da sağlayacaklarını söylediler. Çok memnun oldum. İnşallah bu davayı kazanacağım. İşte asıl o zaman vekalet ücreti dışında bir de ayrıca kendilerine hediyelerini takdim edeceğim. Yeter ki şu davayı kolayca bir aşalım.

O zaman için param vardı altın filan dinlemeden yaptım. Ancak şu anda param kalmadı. Ben işleri biraz daha hızlı yürütmenin derdindeyim.

Davanızı hızlı yürütmek derdindesiniz ancak bu konuda sizi bilgilendirmek isterim. Profilinizde İstanbul yazdığınız için bu ikazı yapmak istedim.

İstanbul gibi büyük bir şehirdeki davalar sizin istediğiniz gibi çabuk bitmiyor. Duruşmalar arası kimi zaman 3-4 ay kimi zaman 5-6 ay sonrasına atılabiliyor. Niye böyle oluyor derseniz, İstanbul malum çoooooooook kalabalık bir şehir. Haliyle bu kadar insan kalabalıklığında evlenenler çok olduğu kadar, boşananlarda çok olmakta. Haliyle hakimlerin dava yükü çok fazla. Böyle olunca hakimler davaların yoğunluğundan dolayı duruşmaları yukarıda belirttiğim gibi kimi zaman uzun zaman sonrasına atabilmekte. Buna şimdiden hazırlıklı olun. Şaşırmayın.

Eğer daha ufak bir şehir de ya da ilçede yaşıyor olsaydınız, duruşmalar arası bu kadar uzun aralıklarda olmazdı. İnsan yoğunluğu ne kadar fazla ise, doğru orantı olarak hakimlerin dava yoğunluğu o kadar fazla oluyor.

Davanız başladıktan sonra da avukat değiştirmeseniz iyi olur. Bir laf vardır. Dereyi geçerken at değiştirilmez diye. Avukatınıza güvenin. Herşeyi paylaşın.

Faydalı ve rahatlatıcı bilgilendirmeleriniz için teşekkür ederim. Avukatımla aynen yola devam ediyoruz. Allah hem onlardan hem de sizlerden razı olsun. Tekrar teşekkürler. Yeni gelişmeleri bildireceğim.

Biraz çıkışlarım oldu amaa sizi üzmek kırmak değildi amacım. Bunu bilmenizi isterim. Sadece avukatların mesleklerini icra ettiklerini kabul etmeniz gerektiği için öyle dedim. Yoksa ben avukat filan değilim. Ben anlattıklarınızdan avukatınızın davanızla çok alakadar olduğu izlenimi almıştım açıkçası.

evet aynen öyle. Gece 22.30'da bile görüştüğümüz oluyor açıkçası. Gerçekten çok alakadarlar.

Valla siz bulmuşsunuz da bunuyorsunuz. Ben şimdiye kadar hiçbir üyenin ağzından böyle avukatı için gece bile arayıp konuşabiliyorum diyen bir müvekkil duymadım, okumadım.
Aksine avukatlarının iş yoğunluğu sebebi ile kendi davasına yeterinde bakmadıklarından çok şikayet edenler okudum.

siz bence böyle bir avukata denk gelmekle çok şanslısınız. Umarım o şansınız davada da devam eder. Demek ki avukatınız davayı kazanmayı kafasına koymuş. Sizin haklılığınıza inanmış.

Evet avukatım davayı en az hasarla ve kusursuz görülerek atlatacağımıza ve bana inanıyor. Ben de kendisine tam ve kesin olarak inanıyorum. Kendisi pırlanta gibi gencecik idealist bir kişilik. Allah onu muvaffak etsin.

13.07.2011 saat 14.00'da nihayet mal tespiti için randevu alındı. Mal tespiti için hakim, zabıt memuru, polis vesaire hazır bulundular. Fakat karım ve ailesi yerlerinde yoktu. Biz onları arayıncaya kapılarını çalıp yanıt bekleyinceye kadar yaklaşık 25 dk dan fazla zaman geçti. Hakim Bey bu duruma biraz kızdı. Nihayet telefonla arandılar ve annesi şu an avukatın yanında olduklarını, biraz sonra geleceklerini söylediler. Hakim Bey de en fazla 10 dk larının olduğunu bu süre içinde gelmezlerse hazır bulunan çilingir ustasının kilidi kıracağını söyledi. 10 dk sonra geldiler. Sonradan gelenler annesi, babası, karım ve avukatları.

Hakim Bey kendilerine neden geç kaldıklarını, tebligatı yapılmasına rağmen neden belirtilen saatte yerlerinde bulunmadıklarını sordu. Yine kendilerine boşanma davasını kendisinin göreceğini, bu geç kalma hadisesini ise unutmayacağını kızarak söyledi. Kayınvaldem ise, kendilerine tebligat yapılmadığını haberlerinin olmadığını söyledi. Polis memur da elindeki tebligat örneğini çıkararak tebligatın yapılmış olduğunu söyledi.

Kayın valdem kapıyı açtı(dikkat bizim evimizi karım değil kayın valdem açıyor!), eve girdik, bütün eşyaları ben almış olmama rağmen bazı eşyaları kendilerinin aldığını söylediler. Oysaki bahsettikleri eşyaları da ben almıştım. Bu eşyaları peşin para ile alacaktım. Kayın valdem ise bu eşyaların kredi kartına taksitte fiyat farkının olmadığını bu sebeple kendi kredi kartını taksit şeklinde kullanmamızı, nakdini de kendisine ödememizi istedi. Ben de onun kredi kartını kullanıp nakdi kendilerine verdim. Böylece kendi dediğine göre kredi kartına puan da işlenmiş oldu. Şİmdi de bu şekilde alınan lcd televizyonu ve çamaşır makinesini kendilerinin aldıklarını beyan ettiler. Yaşam ünitesi ve yatak takımı mobilyasını da kayın pederim kendisi yaptı ve yine ben kendisine maliyeti kadarını kendi isteği üzerine nakit olarak verdim.

Hakim Bey'in gerçekten boşanma davasında bu geç kalma durumunun kendileri için dezavantaj olduğu yolundaki açıklamaları hangi yöndedir? Onu merak etmekteyim.
Eşyaların hepsinin benim tarafımdan alındığını nasıl ispat edebilirim? Bunun için de ses kayıtları yeterli olur mu?

Davanıza bakan hakim iddialar ve ispatları haricinden, mahkeme içindeki duruşları, tavırlarını da inceler. Sonuçta hakim kimin haklı, kimin kusurlu olduğuna karar vermek zorunda. Ayrıca bu mal tespitinin tebliğ ile yapıldığını hakim zaten bilmekte. Kayınvalidenin bu konuda yalan söylediğini de ve yalan söylemeye müsait olduklarını da muhakkak anlamıştır. İlk intiba önemlidir bilirsiniz. Bu izlenim onlar adına kötü oldu.

Size bir konuda daha ikazda bulunmak isterim. Duruşmada sakin olun. Hakim söz vermeden de konuşmayın, müdahale etmeyin. Onların şahitliğini dinlerken türlü iftiralara maruz kalabilirsiniz. Sakın şahidin sözüne girip müdahale etmeyin. Aksi takdirde sizde ikaz edilirsiniz. Hakim şahitlerin yalan söyleyip söylemediğini kendisi de soru sorarak anlamaya çalışacaktır. Sizin avukatınızda soru soracak. O sebeple müdahale edipte ne ikaz alın, ne de hakimin olayı anlamasına engel olun.

Ses kaydında açık net ifadeler var ise tabiki. Avukatınız gerekeni yapar.

İlginize çok teşekkürler sayın denizblk.

Alıntı:

---

bekirtas rumuzlu üyeden alıntı

Evet avukatım var. Fakat yine de akıl akıldan üstündür diye düşünüyorum bu yüzden burda da bir başlık açmaya karar verdim.

Yanıtlarınız için teşekkür ederim. Bana uzaklaştırma tedbir kararı çıktıktan sonra evde bir takım eşyalarımı alamadım ki bunların en önemlisi notebook. Ses kayıtları içinde ve hazırlamış olduğum 70 sayfa kadar savunma yazılarım var. Bunları okurlarsa daha çok hazırlık yapacaklarını düşünüyorum. Mahkemede ne diyeceklerine dair önemli bir hazırlık içine gireceklerdir. Bu konuda ne yapacağımı şaşırdım.

---

Mal tespiti için eve gidince notebook'u bulamadık. Kendilerinden sorulmuştu. Bizim haberimiz yok burda notebook yoktu dediler. Bugün, karakoldan ifadeye çağrıldım. Karakola avukatımla birlikte gittik. Karşı taraf, notebook'un ellerinde olduğunu, içinde ses kayıtlarının bulunduğunu, bu ses kayıtlarını internette yayma tehdidinde bulunduğum iddiasını içeren bir suç duyurusunda bulunmuş olduklarını öğrendim. Bunun özel hayatın gizliliği 'ne ters bir durum olduğu ifadesi var.

1- ses kayıtlarında katiyyen internette yayma gibi bir ifade geçmemektedir.
2- Hakkımda KAMU DAVASI talebinde bulunmuşlar.
3- Ben bu ses kayıtlarını sadece boşanmada delil olsun diye yaptım. Aksi takdirde iftiralara karşı kendimi ispatlamam imkânsızdı.
4- Ses kayıtları "sadece" kendilerinin ne kadar asabi oldukları, ahlaksız konuşmalar yaptıkları, boşanmaya sebep kendilerinin olduğuna dair ispat ihtiva etmektedir.

Sorularım ise şunlar:
1- Olası bir kamu davasını kaybetme durumum var mıdır?
2- Kaybedersem cezası nedir?
3- Kendimi bu konuda nasıl savunabilirim?

Beni çok üzüyorlar. Tabi ki avukatımla da durum değerlendirmesi yapmaktayız. Ancak en başında da belirttiğim gibi gelişmeleri buraya yazacağımı söylemiştim. Sizin de fikirlerinizi rica ederim.

Sayın bekirtaş;
Benzer bir konuda benim yaşadıklarım.Bende bugün ilk davamıza girdim.Eşimin hem kusurlu ((Resmen başka tenler tatmak istedim ve tattım diyebilecek kadar kusurlu)) hem yalan iddlarını hemde yeni ev alabilecek kadar maddi gücünü gizlediğini çok net ortaya çıkaran ve tamamen ikimiz arasında geçmiş telefon görüşmelerini ses kaydı olarak mahkmeye sunduğum halde hakim geçimsizliğini ispatla boşayım yoksa red edicem adam boşanmak istemiyor dedi.Ve maaşımın 3/1inden bile fazla tedbir nafakası verdi davayı erteledi.Eğer sunduğum cd nin tek dosyasını ve sadece bir dakika dinlemiş olsaydı durum çok farklı olucaktı diye düşünüyorum.Kısaca fikrim şu;Hakim sunulan kayıtları kaale bile almıyor.Böyle bir durum varken sizden şikayetçi olarak dava açılmasını da bence haklı görüp sizi üzebilirler.Nasıl olur bilmiyorum ama bence tedbirinizi alın.Geçmiş olsun.

Sayın bekirtaş, eşiniz mal tespiti sırasında notebook'un evde olmadığını söyleyip, ertesi gün de notebook elimizde demeleri bence yalan söylediklerinin bir kez daha göstergesi olmakta. Bunu özellikle hakime iletin. Ve notebook'un tarafınıza ivediklikle verilmesini talep edin. Ve notebook'unuz şahsi malınız olduğu için, mal tespitinde burda notebook yok dediklerine dair belgeyi ve ertesi gün de notebook elimizde dedikleri için sizde kendileri hakkında suç duyurusunda bulunun derim. Şahsi malınızı gasp ettikleri için suç duyurusunda bulunun haklarında derim. Ve sizde kendilerine böyle bir tehditte bulunmadığınız ve haksız yere suç uydurmaları sebebi ile savcılığa gidip şikayetçi olun derim.

Ayrıca eşinizin iddiasına göre siz eşinizi hangi gün saatte tehdit etmişsiniz? Telefonla mı, yüz yüze mi bu konuda nasıl bir iddiada bulunmuşlar?

Ayrıca müşterek evinizde yapılan ses kaydı özel hayata müdahale olamaz. Çünkü müşterek evinizdesiniz. Ayrıca savcının hakkınızda dava açması için suç tespitinde bulunması gerekli. Siz suç işlemediğinize göre dava açılmaz diye düşünüyorum.

Kanun hakkında sizin için araştırma yaptım. Okumanızı tavsiye ederim.

Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali
Yeni Türk Ceza Kanununda (TCK) kabul edilen Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, eski TCKde olmayan yeni bir suç tipidir. Anayasanın 20. maddesinin yaptırımı artık 5237 sayılı Ceza Kanunundadır.

Anayasanın 20. maddesine göre; "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz." Bu ilkenin ihlali halinde, yani özel hayatın gizliliği ihlal edilirse artık yeni Ceza Kanununa göre fiil suç sayılacaktır.

Yeni Türk Ceza Kanununda (TCK) kabul edilen "Özel hayatın gizliliğini ihlal" suçu, eski TCK'de olmayan yeni bir suç tipidir. Anayasanın 20. maddesinin yaptırımı artık 5237 sayılı Ceza Kanunundadır.

Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile veya adli para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz (Madde 134/1).

Başkasının gizli yaşam alanına girilmesi ve kayda alınması suç sayılmıştır. Görüntü ya da ses kaydı yapılması halinde ceza en az bir yıl olacaktır. O halde görüntü ya da ses kaydı ağırlaştırıcı hal olarak kabul edilerek cezanın daha fazla olması benimsenmiştir.

Özel yaşamın ihlali suçunda; eğer kişi bu duruma "rıza" gösterirse, kendisi özel yaşamının öğrenilmesine ya da özel yaşamına karışılmasına muvafakat ederse bu durum hukuka uygunluk yaratacağından ceza verilmeyecektir.

Gazetecilik mesleği de bir hakkın kullanılması niteliğinde bir meslek olduğundan; gazeteciler karşısında kişi "rıza" göstermişse bu durumda hukuka uygunluk yaratılmış olacaktır.

Zaten bu hukuka uygunluk nedeniyle de hakkını kullanan kimseye, yani gazeteciye ceza verilmeyecektir. Kaldı ki bu suçun soruşturması veya kovuşturması da şikayete bağlıdır. Özel yaşamına karışılan kişi, özel yaşamı öğrenilmiş olmasına rağmen şikayetçi olmadığı sürece savcı kendiliğinden soruşturma açamaz. Yani soruşturma açılamayacağından savcı da kendiliğinden iddianame düzenlenemeyeceği için; kovuşturma da yapılamayacaktır.

134. maddenin ikinci fıkrasına göre; kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaktır. Eğer bu fiil basın yayın yoluyla işlenirse, özel yaşam basın yayın araçlarıyla kamuoyuna duyurulursa verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.

Özel yaşama ait elde edilen kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya başkalarının bilgi edinmeleri hali ya da yayın yoluyla açıklanması özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır.

Kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrıca suç olarak tanımlanmıştır. Özel hayatın ifşası suçu; elde edilmiş olan ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz üçüncü kişiler tarafından öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olmalıdır.

Yani, özel hayata ilişkin ses veya görüntü kayıtlarının, savcılığa veya mahkemeye verilmesi, duruşmada görüntülerin izlenmesi veya seslerin dinlenmesi halleri suç sayılmaz. İfşanın, yayın yoluyla yapılması, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun nitelikli unsurudur.

Görüldüğü gibi, TCK'nin 134 üncü maddesinde "özel hayat" tanımı yoktur. Kanun koyucu doğrudan "özel hayatın gizliliği"ni kabul etmiş ve bu gizliliğin ihlalini suç sayarak cezalandırmıştır.

Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Haberleşmenin gizliliğini ihlâl

Madde 132 - (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlâli haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4) Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması

Madde 133 - (1) Kişiler arasındaki alenî olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerden biri işlenerek elde edildiği bilinen bilgilerden yarar sağlayan veya bunları başkalarına veren veya diğer kişilerin bilgi edinmelerini temin eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu konuşmaların basın ve yayın yoluyla yayınlanması hâlinde de, aynı cezaya hükmolunur.

Özel hayatın gizliliğini ihlâl

Madde 134 - (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.

Kişisel verilerin kaydedilmesi

Madde 135 - (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme

Madde 136 - (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Nitelikli hâller

Madde 137 - (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;

a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,

b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

İşlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Verileri yok etmeme

Madde 138 - (1) Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

Şikâyet

Madde 139 - (1) Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.

Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

Madde 140 - (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Sayın mirmir, avukatınız konu hakkında ne diyor?
Eğer delilleriniz yeterli ise temyiz seçeneği var bildiğim kadarıyla. Hakim bütün delilleri değerlendirmek zorundadır. Eğer delilleriniz gerçekten çok tatmin ediciyse temyize gitmenizi tavsiye ederim.

nafakanın 1/3 oranında verilmesi konusunda çok şaşırdım. Daha evvel, nafakanın gelirinizin en fazla 1/4'üne kadar verilebileceğini ancak çocuk varsa miktarın artabileceğini duymuştum. Çocuğunuz var mı? Allah sabırlar versin.

Sayın denizblk, tck ile ilgili yazıları okuduğumda, ceza alabileceğim hissine kapıldım. Notebook benim değil, okulumun bana emaneti idi. Mobil Pc olduğundan yanımda dolaştırıyordum. Notebook'ta şöyle bir not da bırakmıştım: "Eğer bana bir şey olursa, sorumlusu karımdır. Konuyla ilgili tüm bu deliler falan falan mail adresindeki skype diskinde şifreli olarak muhafaza altındadır."

Tabi burada bu email adresini kimse bilmiyordu ve hiç kimseyle paylaşımda değil. Yani kimse bilmiyor idi. Taki PC yi kaçırıncaya kadar. Benim de onların hakkında suç duyurusunda bulunma durumumu avukatıma danışacağım.

Ha bir de ses kayıtlarında yatak odasında cinsi münasebetten evvel yaptığımız konuşmalar ile
kayın valdemlerin evinde kayınpeder, kayınvalde, karım ve benim 4 ümüzün de bulunduğu ses kayıtları da var.

Yalnız verdiğiniz TCK maddelerini okuduğumda sanki ceza alacağım gibi bir hisse kapıldım. Doğru mudur?

Notebook sizin değil okula ait ise, eşinizin önce yok diyip sonra elimizde diyerek hakkınızda şikayette bulunmasını baz alarak şikayetçi olun. Sonuçta bu notebook eşinizin değil. Elinde tutmaya hakkı yok.

Ayrıca şifreler kırılmışsa bu konuda şüpheniz varsa yine şikayetçi olun. Savcılığa teslim edilip bilirkişi tarafından incelenmesini talep edin. Eğer izniniz olmadan kurcalanmış ise ve şifreleri kırılmış ise haklarında dava açın.

Müşterek evinizde yaptığınız kayıtlar özel hayata müdahale değildir. Çünkü müşterek evinizde özel yaşam alanı diye bir kavram yoktur. Yani müşterek evinizin içinde ne sizin ne de eşinizin özel yaşam alanı olamayacağı için yaptığınız kayıt suç değildir. Ama bunu dışarı ifşa etmek,yaymak suçtur.

Ayrıca size yönelik mesnetsiz iftira ile onları tehdit ettiğinizi iddia ederek suç uydurmalarını da savcılığa suç duyurusunda bulununuz.

Kayınvalidenizin evindeki konuşmaları kaydetmenizin suç olduğunu düşünüyorum. Kayınvalideniz ifadesini az önce okudum kusura bakmayın.

Avukatınız, kayınvalideniz ile ilgili kayıt hakkında şöyle savunma yapabilir. Kayınvalidenizde iken olan konuşmaları cep telefonunuza sizin kaydetmediğinizi, telefonunuz cebinizde iken yanlışlıkla kayıt yaptığını ifade edebilir. Sonuçta cep telefonu cepte iken yanlışlıkla aramalar olabiliyor, kayıt da olabiliyor. Geçenlerde bir üyemiz böyle bir durumdan bahsetmişti.

Eşinizde bulunan notebook ve ses kayıtlarını mahkemeye delil olarak sunun. Ve delillerin mahkemeye teslim edilmesini yada yed-i emin olarak karşı tarafın belirlenmesini talep edin.
Böylece delillerin slinmesi, zarar görmesini engellemiş olursunuz.
Delillerin acilen bir bilişim suçları uzmanınca incelenerek çözümlenmesini ve raporlanmasını da talep ediniz. Böylece delililn başına birşey gelse raporu sizin işinize yarar.
Karşı taraf her ne kadar sizin özel hayatın gizliliğine karşı suç işlediğiniz iddiası ile hakkınızda dava açmış olsa da bunu umursamayın. Ozel hayatın gizliliğine dair olay başka bir mahkemede görülecektir.
Şu anda odaklanmanız gereken dava boşanma davanız. Özel hayatla ilgili dava da savunmanız için o güne bir sürü malzeme çıkacaktır önünüze.

Yatak odasındaki ses kaydı için görüşlerinizi alabilir miyim?

Bu ses kayıtlarında şahsımın erkekliğinde herhangi bir problem olmadığı, kendisinin benden özür dilediği, hatanın kendisinde olduğu gibi kayıtlar geçmekte, "edepsizlik" anlamında herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.

Alıntı:

---

bekirtas rumuzlu üyeden alıntı

Yatak odasındaki ses kaydı için görüşlerinizi alabilir miyim?

Bu ses kayıtlarında şahsımın erkekliğinde herhangi bir problem olmadığı, kendisinin benden özür dilediği, hatanın kendisinde olduğu gibi kayıtlar geçmekte, "edepsizlik" anlamında herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.

---

Sayın bekirtas, yukarıdaki yazımın aynısını tekrarlıyorum.

Müşterek evinizde yaptığınız kayıtlar özel hayata müdahale değildir. Çünkü müşterek evinizde özel yaşam alanı diye bir kavram yoktur. Yani müşterek evinizin içinde ne sizin ne de eşinizin özel yaşam alanı olamayacağı için yaptığınız kayıt suç değildir. Ama bunu dışarı ifşa etmek,yaymak suçtur.

Alıntı:

---

denizblk rumuzlu üyeden alıntı

Sayın bekirtas, yukarıdaki yazımın aynısını tekrarlıyorum.

Müşterek evinizde yaptığınız kayıtlar özel hayata müdahale değildir. Çünkü müşterek evinizde özel yaşam alanı diye bir kavram yoktur. Yani müşterek evinizin içinde ne sizin ne de eşinizin özel yaşam alanı olamayacağı için yaptığınız kayıt suç değildir. Ama bunu dışarı ifşa etmek,yaymak suçtur.

---

Yatak odasındaki kayıtlar sevişme anında olsa bile mi?



.

eveeeeet :) bu iş avukat savaşlarına dönüşmüş.. davacı, davalı, açılmış birsürü dava ve açılmayı bekleyen davalar...

Alıntı:

---

bekirtas rumuzlu üyeden alıntı

Ben bir öğretmenim. Ekim 2010 'da evlendik. Kız arkadaşım yani eşim 6 ay benimle duhül(tam birleşme) yaşamak istememiştir. Bunun nedeni olarak da evlenmeden önce bu konuda benden 6 aylık söz isteyip de benim kabul etmemi göstermektedir. Bu sözün içerisinde sevişme serbestti. En nihayetinde beni sözümde durmak mecburiyetinde hissettirdiğinden sözümde de durdum. Kendisiyle belki cayar gayesiyle hemen her gün sevişme yaşadım fakat bir türlü duhule izin vermedi.

eşimin kendi isteği üzerine kayınvaldemle aynı apartmanda bir daire kiralayıp burada ikamet ettik.

Bu sözden ailelerin haberi yoktu ve gizlemezsek hem ben hem de eşim ailelerimiz tarafından baskıya uğrayacaktık ve bu işin ya zorla olmasını isteyecek ya da ayrılığın olmasını isteyeceklerdi diye düşündük.
Bir yandan da aileler sürekli bu işin olup olmadığını sorup duruyorlardı. Eşim ise sürekli tedirgin ve ailelere ne yanıt vereceğini bilmiyordu. Nihayet ben kendi aileme bu işin tamamlandığını belirterek yalan söyledim ve onların baskısı kalktı. Ancak kızın ailesi kanlı mendil görmek istiyordu. Bu yüzden de eşim çok tedirgin oluyor ne yapacağını sürekli bana soruyordu. Ben de onun beni daha çok sevmesini sağlayacağını düşünerek bunun için canlı tavuk kestim ve kanını mendile bulaştırarak kızın ailesine göstermesini sağladım. O an gerçekten de eşim beni ne kadar sevdiğini ne kadar içten ve candan söylemişti.

Bu şekilde ailelerin haberi olmaksızın süreç içerisinde eşimin benden maaşı bundan sonra kendisinin çekeceğini ve tasarrufu istediği gibi kendisinin yapacağını, her çağırdığında mutlaka yanında olmam gerektiğini aksi takdirde kendisini sevmiyor olduğumu söyleyip durmaya başladı. Maaş isteğini de kabul ettim. Fakat bundan sonra kendisi iyice saçmalamaya ve beni usandırmaya dönük hareketler yapınca nihayet dayanamadım ve önce kızın ailesine bütün her şeyi anlattım. Kızın ailesi önce kızlarına kızdılar fakat sonra hep beni suçlamaya başladılar. Kızlarının en ufak asabiyetinde suçlu hep ben oldum. Bu süre içerisinde yine de kendilerine en ufak bir eziyetim olmamış, yaptıkları bu kadar hataya rağmen ben beni daha çok severler düşüncesiyle hep iyilikle yaklaştım. Fakat ben iyilikle yaklaştıkça o beni daha çok seveceğine sürekli benden ayrıl benden boşan deyip durdu.
Bu 6 aylık süre içerisinde de "bana hiç gereği yokken" sürekli çıkıştı ve beni usandırmaya yönelik bir çok davranışta bulundu(Asabiyet, agresiflik, ters konuşma). Yaptığı haksızlıklar karşısında ise benim konuşmama fırsat vermeden belirli süreler evi terk ederek annesinin yanına gitti. Ben ise haklı olmama rağmen eve dönmesi için kendisine defalarca özür dilerim dedim.

Nihayet 6 aylık sürenin sonunda sıra kendi sözünü tutmaya geldiğinde bana yeniden düğün yapılması şartını koştu. Bunu bana konuşmadan önce de gidip düğün salonuna videonun çok kötü çekildiğini söyleyerek düğün salonun sahibini mahçub duruma düşürerek düğün salonu sahiniden bir daha salonu kullanabileceğimiz yönünde söz aldığını söyledi.

Ben de yine de bu talebi kabul etmedim ve eşimle birlikte olmak için kibar davranarak eşime yaklaşmaya çalışınca eşim, kendisini bıçakla yaralama girişiminde bulundu, imdat! imdat! diye bağırdı ve polisin gelmesine sebep oldu. Polis geldiğinde de polise hiç bir şey söyleyemedi.

kendisini yaralama girişiminde bulunması ve polisi çağırmasından sonra kendisinin yeniden düğün talebini de kabul ettim. Kendisi yeniden gelin oldu ve ben de damatlığımı giyip düğün salonunda gittik. Tabi davetli filan yok :-) Dikkat, tüm kaset ve görüntüler hepsi kayın valdeme taşınmıştır.

Aynı akşam eve döndük tam birleşmek için harekete geçtim fakat yine kendisi kaçtı ve bu iş tam yapılamadan son buldu. Ertesi sabah kayın valdemle birlikte jinekologa gittiler ve kendi ağızlarıyla söylediklerine göre tam birleşme olmamış ve "zedelenme" hali oluşmuş. Bundan sonra eşim yeniden bir girişimde bulunmama fırsat tanımadan bir anda bana ters çıkışmalarda bulunarak bana benden ayrıl benden boşan dedi ve gerçekten beni çok üzdü.

kendisi benden 750 gr mehir istemiş ve bana bunu küçük bir kâğıda imzalatmıştı.
4 haziran 2011
yanıma kendi isteğiyle geldi ve hiç bir zorluk çıkarmadan benimle birlikte olmak istedi buna rağmen evliliğimizde ilkkez sadece 3 kez olmak üzere duhül yapmama müsade etti. kızlığında kanama oldu.

5-6-7-8-9 haziran
uafak ufak eşyaları annesinin evine götürmeye başladı

10 haziran 2011
boşanma davası açmış. Tebligatı 17 Haziran da bana ulaştı.

11-12-13 Haziran
eşyaları kaçırmaya ufak ufak devam ediyor.

15 Haziran
ben dava açtım ve kapının kilidini değiştirdim.

17 Haziran'da hakkımda tedbir kararı çıkartırarak evden uzaklaşma kararı verdirmişler mahkemeye. Bunun tebliğini de 28 Haziran'da aldım. Şimdi çok zor durumdayım. Yaptığım tüm fedakârlıklar görmezden gelindiği gibi üstüne de kendisini tehdit ettiğim için polis çağrıldığı gibi, ya da kendisine cinsel isteksizliğim var gib iftiralarla karşı karşıyayım.

Fakat benim de elimde kullanabileceğim bazı enstürmanlar var.
Bunlar:
1- Ailesiyle ve kızla yaptığım görüşmelerin ses kayıtları(toplamda 7 saat civarında). Bu kayıtlarda benim aynen yukarda anlattığım gibi olayların gerçekleştiği konuşuluyor ve itiraf ediliyor.
2- Taleb edilen ikinci düğününde çekilen videoyu da bir şekilde ele geçirdim :)
3- foto stüdyoda çekilen albüm resimleri
4- Evlilik süresi içerisinde antidepresan ilaç kullanmıştır.

Bu enstürmanları mahkemede rahatlıkla kullanabilir miyim? Kendisi şikayet dilekçelerinde benden 5000 maddi 5000 manevi tazminat ve 500 lira da nafaka talep etmiştir. Ben kusurlu görülmezsem bu talepleri karşılamak durumunda kalacak mıyım? Eşim çlışmıyor ev hanımı. Ben onun tarım sigortasını da yatırıyordum.

Kendisine vediğim 28000 liralık altını kendi annesinin bankadaki kasasında saklamaktadır. Bu altınlar hakkında hak talep edebilir miyim? Ses kayıtlarında altınların annesinin kasasında durduğu da konuşulmaktadır.

yine ses kayıtlarında şikayet dilekçesinde yazdıkları gibi bir tehdit durumunun olmadığı da, cinsel isteksizliğin erkekten(benden) değil kızdan(eşimden) kaynaklandığı da konuşulmaktadır. Bu delillere dayanarak hakkımda iftira atıldığına dair eşime ikinci bir dava açmam mümkün müdür? Eğer mümkünse maddi ve manevi olarak tazminat talebim var mıdır ne kadardır?

Vereceğiniz cevaplara şimdiden teşekkür ederim. Yaşadığım bu olayı bir kitaba dönüştürme düşüncem var.

---

Sizin yaşadığınız benzeri olayı bende yaşadım.Ses değil ama msn kayıtları var savcılıkta sürüyor.Birini kazandım.Siz de vahim durum yok gibi benim evli olduğum bayan evi terkedip daha sonra anlaşma vaadi ile ailemden anhatarı alıp eve girmiş): dava da ise eşyamız var demiştir.Üstüne seni aldattım sevgilim çok demiş izlediğimde erkeklerin adına cep hattı kullandığını üstüne ailemi o erkeklere rahatsız ettirdiğini öğrendim.Şahitleri yalan beyan verdiler.Türkiye de haklı olduğun kanıtlamak da zor::(

Yatak odasındaki ses kayıtları sevişme anında olsa bile, aile hukukunda geçerli olur mu?

Bu ses kayıtlarının içinde "edepsizlik" manasında hiç bir şey söylenmemiştir. Fakat sevişme olduğu anlaşılmaktadır. Erkeğin herhangi bir probleminin olmadığı, kızın hatasının kendisinden kaynaklandığı, kızın özür dilediği gibi konuşmalar bulunmaktadır.

Hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil değil yeni hmk'ya göre. Gizli ses ve görüntü kayıtları hukuk davalarında da delil değil artık.

Sayın Gökhan üyeleri umtusuzluğa sürükleyecek bu tür söylemlerden uzak durmakta fayda var. Neden delil teşkil etmesin ? Sonucta eşler arasındaki bir ses kaydıdır. Bu konu forum da defalarca tartışıldı, konuşuldu. Eşler arasında hukuka aykırılıktan söz edilemez.
Zira yargıtay; evde bulunan ve eş'e ait günlüğü bile delil olarak kabul edilmesi gerektiği konusunda karar vermiştir. Bu konuda forumda bir çok yazışma mevcut.
Özel hayat müdahale falanda demeyin lütfen. Evliliğin özeli kişilerin özelinden daha çok korunmaya muhtaçtır. Kaldı ki boşanma davaları özel hayata dair davalardır ve özel hayata dair bir davanın delilleri de ancak özel hayatın içinden alınarak mahkemeye sunulabilir.
Eğer eşler arasındaki bu tür itiraflar ve delil niteliğinde kayıtlar "özel hayata müdaheledir" denilerek göz ardı edilirse bu durum emsal teşkil eder ve art niyetli eşler bu durumu suistimal ederler. Yargı; mahkemeye sunulan delillerin nasıl ve ne şekilde elde edildiğine değil, samimi itiraflar içeren ve manupule edilmemiş deliller ise kamu yararına değerlendirerek davanın adilane sonuçlanmasına yönelik kullanılmasına özenmelidir.

Ses ve Video Kayıtları - Taze haber

Metrocity‘nin ortağı işadamı Onur Ağım‘la boşanma davası sürecinde eşinin gizli görüntülerini çekerek davada delil olarak kullandığı iddia edilen Burcu Ağım’a "Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, "Özel hayatın gizliliğini ihlal ve "Şantaj" suçlamalarıyla açılan davada karar çıktı.

Babası Hayati Özer’le birlikte Onur Ağım’ın ses ve görüntü kaydını alarak boşanma sürecinde şantaj yaptığı iddia edilen Burcu Ağım, suç unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat etti.

Metrocity‘nin ortağı Onur Ağım’ın, eşi Burcu ve babası Hayati Özer'in boşanma davası aşamasının öncesi ve sonrasında kendisini kameraya aldıkları, bazı konuşmaları da haberi olmadan kaydettikleri iddiasıyla şikayetçi olmuştu. Davanın 4’ncü Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmasında Onur Ağım’ın ve Banu Ağım’ın avukatları hazır bulundu. Duruşmada söz alan Cumhuriyet Savcısı, esas hakkındaki mütalaasında, aile içerisinde kayda alınan görüntülerin bu suçu oluşturmayacağı, suçların yasada tanımlanan unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatlerini istedi. Sanık avukatları da Cumhuriyet Savcısının mütalaasına katıldıklarını belirttiler.

ŞANTAJ UNSURU OLUŞMAMIŞ

Duruşmayı karara bağlayan hakim, suç tarihinde alınan görüntülerin Onur Ağım’ın bilgisi dahilinde çekildiğini ve boşanma davaları sürecinde bu tür görüntülerin mahkemeye sunulmasının yasal olduğunu, bu sebepten de şantaj unsurunun oluşmadığına kanaat getirdi. Mahkeme, sanık Hayati Özer’in atılı suçları işlemediğine, Burcu Ağım’ın ise atılı suçların unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatine karar verdi.

33 ŞİRKETİN YARISINI VE 10 MİLYON EURO NAFAKA İSTİYOR
Metrocity Alışveriş Merkezi ile 33 şirketin veliahtı Onur Ağım’a bir dizi davanın yanı sıra boşanma davası açarak aylık 50 bin YTL nafaka ile 10 milyon Euro (20 milyon YTL) tazminat isteyen Burcu Ağım’ın babası Hayati Özer’le birlikte "Şantaj" yaptığı iddia edilmişti. Burcu Ağım’ın kocasının açık senetlere ve boş kağıtlara attığı imzaları, kötüye kullanarak boşanmak için mahkemeye delil olarak sunduğu öne sürülmüştü. Metrocity‘nin ortağı Onur Ağım’ın, eşi ve kayınpederinin boşanma davası aşamasının öncesi ve sonrasında kendisini kameraya aldıkları, bazı konuşmaları da haberi olmadan kaydettikleri iddiasıyla şikayetçi olmuştu

Aldatılan Kocaya Telekulak İzni (Yargıtay kararı)

Aldatılan kocaya telekulak izni

Giriş Saati : 03.01.2009 12:46
Güncelleme : 03.01.2009 13:56


Yargıtay, aldatıldığından şüphelendiği için eşinin haberi olmaksızın eve ses kayıt cihazı yerleştirerek ortam dinlemesi yapan ve elde etiği ses kayıtları sonrası eşi hakkında boşanma davası açarak tazminat talep eden kocayı haklı buldu. Yargıtay, verdiği emsal kararda, yasadışı yollarla elde edilen delilin, delil kabul edileceğine hükmetti.

Mahkeme, yasadışı yollarla elde edilen ses kayıtlarının delil olamayacağına karar vererek, açılan boşanma davasını reddetti. Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağına dikkat çektikten sonra, "Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur" dedi.

MAHKEME: YASADIŞI DELİLE İTİBAR EDİLEMEZ

Pendik Aile Mahkemesi, davacı koca tarafından mahkemeye delil olarak sunulan ses kayıtlarına ilişkin CD'nin eşinin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verdi.

Mahkeme, davacı kocanın delil olarak sunduğu ses kaydının, eşinin bilgisi dışında özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk dışı yollardan oluşturulduğu, bu sebeple itibar ve kabul edilemeyeceğine dikkat çektikten sonra, davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışta bulunduğunu gösteren başkaca bir delil de getirilmediği gerekçesiyle kocanın açtığı boşanma davasının reddine hükmetti.

İŞTE, YARGITAY'IN BOŞANMA DAVASINDA "YASADIŞI DELİL'İ KABUL GEREKÇESİ

Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozarak emsal bir karara imza attı. Yargıtay, verdiği kararda şu görüşleri dile getirdi:

"Sunulan delil eşlerin birlikte yaşadığı konutta davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu CD'deki ses kayıtlarının orijinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı-davacı kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte bu delilin özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır. Bir delilin elde edilişi kişilerin anayasa ile tanınmış haklarının ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır.
Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar.
Kuşkusuz, Anayasaya göre herkes özel hayatına ve Aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa: Madde:20/1) Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur."

YARGITAY, "EVLİLİKTE ÖZEL YAŞAM ALANI OLMAZ"

Yerel Mahkemenin kararı bozan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, evlilik hayatında özel yaşamın nasıl olacağını da betimlediği kararında şöyle dedi:

"Eşlerden birinin bu alana ilişkin özel yaşamı evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşam alanıdır. Bu alanla ilgili de, eşlerin tek tek özel yaşamlarını değil, bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, evliliğin, yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konuta eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde, bu suretle sadakat yükümlülüğü ile de bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz.
Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının meşru olmayan bir amaç için arkadaşları kabul etmesinde aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalı-davacının meşru olmayan bir amaç için karşı cins de dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.

Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre davacı-davalı koca tarafından açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır."

KRİTİK KARAR

Yerel Mahkeme, verdiği karara direnirse, davada son sözü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu verecek. Yerel Mahkeme, Yargıtay'ın bozma kararına uyarsa, aldatıldığından şüphelenen eşlerin yasadışı yollarla yapacakları dinlemeler, boşanma davalarında delil olarak kabul edilecek.

Ortak konutta yapılsa bile gizli kayıt bence hukuka aykırıdır ve boşanma davasında delil olarak kabul edilmemelidir.

""Eşlerden birinin bu alana ilişkin özel yaşamı evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşam alanıdır. Bu alanla ilgili de, eşlerin tek tek özel yaşamlarını değil, bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, evliliğin, yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, davacı-davalının birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konuta eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde, bu suretle elde edeceği bilgilerin ve eşin uygun olmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz."