Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Türkiye türkiye olalı, böyle rezalet görmedi..
İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri 102. maddeden 36 kişiyi tahliye etti. O 36 kişi içinde kimler yok ki..
Ecevit iktidarını bitiren olaylardan biri de tarihe Rahşan Affı olarak geçen af yasasıydı.. Peki şimdi yaşanan af, kimin üstüne kalacak.. Son affın adı henüz konmadı. Halk bu affı AK Parti affı mı, Sadullah Ergin affı mı, yoksa Yargıtay affı olarak mı adlandıracak bunu zaman gösterecek..
Ama hiç unutulmayacağı kesin.. Çünkü aftan yararlananıp serbest kalanların cezaevine girmelerine neden olan olayları duyanların ağzı açık kalıyor..
İşte onlardan bir kaçı:
1-) POLİS KATİLİ PKK’LILAR
PKK adına 1997’de Ümraniye’de polis otomobilinin taranarak 1 polisin şehit olmasına 2’sinin de yaralanmasına ilişkin davada yargılanan Şahabettin Yeşilmen, Mehmet Çelik ve Gülseren Özdemir tahliye edildi.
2-) MÜEBBETLİK TERÖRİSTLER
Aynı mahkemede görülen PKK davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle 14 yıldır yargılanan İbrahim Kanat da tahliye oldu. Salı günü tahliye olan Sedat Şahin ile Emrah Topal ile Mehmet Ak da 5 yıllık tutukluluk süresi dolduğu gerekçesi ile serbest bırakıldı.
3-) DHKP/C’LİLER
DHKP/C davasında müebbet hapis istemiyle 13 yıl 7 aydır tutuklu yargılanan Ezgin Engin de tahliye edildi.
4-) UYUŞTURUCU TACİRLERİ
Uyuşturucu ticareti yaptıkları gerekçesi ile yargılanan Ercan Doğru, Vezir Karakoç, Hasan Doğan, Cindi Akınay, Nedyalko Petrov Vasilev de tahliye oldu.
5-) DÜĞÜN MAGANDASI
Malatyaspor’un eski futbolcularından Hasan Kartal’ın Galatasaray Üniversitesi son sınıf öğrencisi kızı Begüm Kartal’ın, 2005 yılında, Malatya’da katıldığı bir düğünde rastgele açılan ateş sonucu ölümüyle ilgili 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan Osman Ulu tahliye edildi.
6-) O HEP ÖLDÜRÜYOR, DEVLET BIRAKIYOR...
90'da öldürdü.. 'Özal Affı'yla çıktı.. 97'deki cinayeti 'Rahşan Affı'na uğradı.. 2004'te katliam yaptı, dün tahliye oldu.. O hep öldürüyor, devlet ise hep bırakıyor...
102. madde tahliyeleriyle ilgili çarpıcı bir haber Radikal'den geldi. Gazete, "Çekirge kaç kez sıçrar?: O hep öldürüyor, devlet bırakıyor" başlıklı haberde çıkarılan afları ve son 102 tahliyelerini eleştirdi. İşte o haber:
CMK 102 madde nedeniyle tahliye edilen cinayet sanığı Ali Tamkoşar daha önce iki kez cinayetten hapse girmişti.
93 yılında ‘Özal Affı’yla, 2000 yılında ise ‘Rahşan Affı’yla cezaevinden çıkmıştı. Özetle Ali Tamkoşar üç kez öldürdü, devlet onu üçünde de kısa cezaevi sürecinin ardından serbest bıraktı.
http://www.haber3.com/vicdanlar-isyanda--635169h.htm
7-) BEGÜM'ÜN KATİLİ SERBEST
Galatasaray Üniversitesi öğrencisi, 23 yaşındaki Begüm Kartal’ı 5 yıl önce bir düğünde açtığı ateşle öldürdüğü iddiasıyla yakalanan Osman Ulu da CMK’nın 102’inci maddesi uyarınca tahliye edildi. Tahliye kararına, Begüm Kartal’ın acılı babası duruma isyan etti.
http://www.haberciniz.biz/begumun-ka...st-952137h.htm
**
Suç makinesi olmak varmış ne diye okuduk yaa!!!!...102.madde piyangosu. Asıl miili piyango onlara vurmuş...EYVAH EYVAH 2 Yarın vizyondaymış..."Geç kalmış biz sekiz senedir eyvah eyvah İzliyoruz Eyvah diyoruz...
Devlet,Demokrasi,Adalet,Ozgurluk,Aile,Yetim Hakkı soylemleri ile geldiler hepsininin icine ettiler !! Din dediler, dinden ettiler !!
HUKUK GUGUK OLDU!
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
3 mühendisi öldüren sanıklar da serbest
9 yıl önce meydana gelen olayda 3 genç mühendisin bıçaklanarak öldürdükleri iddiasıyla toplam 4 ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 1,5 yıl hücre cezasına çarptırılan iki zanlı 102. maddeden tahliye oldu.
Yargıtay ile hükümet arasında tartışma konusu olan tahliyelere bir yenisi de Bursa'dan eklendi. 9 yıl önce meydana gelen olayda 3 genç mühendisin bıçaklanarak öldürdükleri iddiasıyla toplam 4 ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 1,5 yıl hücre cezasına çarptırılan iki zanlı Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK)'nın 102. maddesindeki değişiklikten faydalanarak tahliye oldu.
Bursa merkez Osmangazi ilçesinde 31 Ocak 2002'de meydana gelen olayda, Makine Mühendisi Bülent Kepçeli, otomobiline binen 3 kişi tarafından kaçırılıp, boş bir arazide tabancayla öldürüldü. Cinayetin ardından Harita ve Kadastro Mühendisi Efkan Açıcı'nın bürosuna giden zanlılar, mühendis Efkan Açıcı ve ziyaretine gelen meslektaşı Lütfullah Ahmet Erdin'i bıçaklayarak öldürdü. Kıskançlık yüzünden 3 mühendisi öldürdükleri iddia edilen Âdem Güney (42), Figen Yıldırım (32) ve Şahin Korkmaz (42) Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı.
3 kişiyi öldürmek suçundan haklarında toplam 2 ayrı ağırlaştırılmış müebbet, 24'er yıl hapis ve 1'er yıl 6'şar ay geceli gündüzlü hücre hapsine çarptırılan Âdem Güney ve kız arkadaşı Figen Yıldırım tahliye edilmenin sevincini yaşıyor. Haklarında verilen hapis cezası 9 yıldır Yargıtay'ca onaylanmayan ve tutuklu kaldıkları cezaevinde evlenen iki zanlının tahliye edilmesi, mühendis yakınlarını da üzdü. Aynı davanın sanıklarından Şahin korkmaz ise olayın ardından uzun süre firarda kalıp daha sonra yakalandığından CMK 102. maddesinden faydalanamıyor.
Yerel mahkemenin kararının temyizinin ardından sanıkların dosyası Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından henüz onaylanmamıştı.
http://www.haber7.com/haber/20110108...da-serbest.php
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Tahliyelerin Nedeni Ne?
Bugünlerde çok tartışılan tahliyeleri getiren kanun ne zaman çıkarıldı, süreç nasıl işledi? İşte geçmişten günümüze yaşananlar...
Ceza yargılamalarını, tutuklama sürelerini ve kriterlerini düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu, Aralık 2004’te Meclis’te kabul edildi. Kanun 1 Haziran 2005’te yürürlüğe girdi. Kanunun, "tutuklulukta geçecek süreyi" düzenleyen 102’nci maddesinin yürürlüğe girişi ise Yargıtay’daki iş yükü ve uyum süreci düşünülerek 31 Aralık 2010’a bırakıldı.
Avrupa Birliği ile uyum yasaları çerçevesinde çıkarılan 102’nci madde Meclis’ten geçtiği sırada çok tartışılmadı. Ancak 2007’de başlayan Ergenekon ve bağlantılı davalar süreci, tutukluluk sürelerini yeniden gündeme getirdi.
Bazı çevreler, Ergenekon davasındaki "tutukluluk sürelerinin infaz boyutuna" ulaştığını belirterek bu sürelerin düşürülmesini talep etti.
102’nci madde yürürlüğe girdikten sonra Yargıtay, ağır cezalık davalarda azami tutukluluk süresini en fazla 5 yıl, örgütlü suçlarda ise 10 yıl olarak belirledi.
Özellikle cinayet işleyen sanıklar ile Hizbullah ve bölücü terör örgütü gibi yasa dışı silahlı örgüt üyelerinin tahliyesi kamuoyunun en çok tartıştığı konu oldu.
Bu dönemde Yargıtay’daki iş yükü azalmadı, tersine daha da arttı. Bu durum, tartışmaların daha uzun süre devam edeceği anlamına geliyor.
Yargıtay’ın iş yükünün hemen hafiflemeyeceği düşünülürse şimdi gözler, Meclis’te yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına çevrildi.
http://www.trt.net.tr/Haber/HaberDet...1-60a35afea651
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Yukarıda eklenen yazılarda, Mahkemelerce verilen tahliye kararları “af” olarak nitelendirilmiş fakat verilen tahliye kararlarını hukuken "af" olarak nitelendirmek yanlış olur. Çünkü tahliyeler kesin hükmü ortadan kaldırmıyor, davanın sonucunu etkilemiyor. Ancak, bana göre tahliye edilen kişilerin sadece adres ve telefon numarasını bildirmekle yükümlü tutulmamaları, beraberinde diğer hukuk sistemlerinde örneklerini gördüğümüz elektronik kelepçe uygulaması ile de denetlenmeleri gerekirdi. Çünkü bu ağır suçluların kaçması halinde tahliyeler bir nevi fiili af olacaktır. Bu açıdan endişe vericidir.
Tutuklama, suçlu olduğu konusunda henüz kesin hüküm bulunmayan, ancak suç işlediği şüphesi kuvvetli olan kişinin özgürlüğünün hakim kararıyla geçici olarak kaldırılmasıdır. Tutuklama bir ön ceza olmadığı için, uzun tutukluluk süreleri ile sanığın muhtemel cezasını önceden çektirme uygulaması tutuklamanın niteliğiyle ve hukuk devleti kavramıyla bağdaşmaz. Bir hukuk devletinde, demokratik temel hak ve özgürlüklere saygı duyan bir sistemde tutukluluk sürelerinin bu kadar uzun olmaması gerektiği için ben verilen kararlara değil de, Türkiye’de yargılama sürecinin bu kadar uzun sürmesine tepki verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye'nin demokratik hukuk sisteminin selameti için risk aldıklarını, mücadele verdiklerini her fırsatta dile getiren siyasi iktidarın, mahkemelerdeki sürecin uzamasına ve dolayısıyla tahliyelere göz yummayarak üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmesi gerekirdi.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Çok ilginç bir toplumuz gerçekten.Şahıslar tutuklu yargılanırken, suçu kesinleşmemiş insanlar bu Ülkede 10 yıldır içerde hangi hukuk devletinde olur böyle bişey diye bağıranlar, şahısların yargılanmaları tutuksuz olarak devam edecek dendiği zaman bu adamların sokakta ne işi var diye bağırmaya başladı.Televizyonda hayretle izliyorum ki bunları söyleyenin bir kısmıda aynı kişiler.Olaylara tek taraflı bakılmaması taraftarıyım.Gerçekten toplum için tehlike oluşturabilecek bir kişinin aramızda dolaşması rahatsızlık verici lakin suçu kanıtlanmamış belkide suçsuzluğu ortaya çıkacak bir kişininde 10 yıldır içerde olmasıda rahatsızlık verici.Bir denge bulunmalı ve kamu vicdan rahatlatılmalı diye düşünüyorum.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Kamu vijdanınının kabul etmediği bu tahliyelerde hem iktidarın ve hem de yargı organlarının büyük kusurunun olduğunu düşünüyorum. İçinde yaşadığımız yargı sisteminin ne kadar kötü ve hantal çalıştığını biliyoruz. İktidar, bugüne kadar yargı reformu konusunda işine gelen yönler dışında bir iyileştirme yapmadı, yapamadı... Yargı organları ise konunun hassasiyetinin farkında değilmiş gibi duyarsız davranarak bazı kritik dosyaları acil olarak ele almak gerektiğini kavrayamamışlardır.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Arınç: Yargıdaki açığın sebebi YARSAV
Başbakan Yardımcısı Arınç, hakim ve savcı almak üzere yapılan sınavlara YARSAV'ın yaptığı itirazlar ve yürütmenin durdurulması kararı verilmesi sonucu açığın bir türlü kapatılamadığını bildirdi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün, valilik basın ve halkla ilişkiler müdürleri ile il emniyet müdürlükleri pasaport şubesi sorumlularına yönelik toplantısına katılmak üzere geldiği Alanya'da, gazetecilerle kahvaltı yaptı ve soruları yanıtladı.
Bir gazetecinin, tutukluluk süresini düzenleyen CMK'nın 102. maddesi gereği, bazı sanıkların tahliye edilmesine ilişkin kamuoyundaki eleştirilerin hatırlatması üzerine Bakan Arınç şunları söyledi:
''Biz üzüntüyle takip ediyoruz. Üzüldüğümüz konu şudur: Yargı, adalet, bir ülkenin olmazsa olmazıdır. Herkesin hakkını kendine vermek, adaletin en güzel tarifi bu. Yargı da, Türkiye'deki üç erkten birisidir. Anayasamız yasama, yürütme, yargı derken yargının da bağımsız mahkemeler eliyle yargı erkini kullanacağını söylüyor. Son zamanlarda yaşanan olayı özetlersek şu: Tahliyeler oluyor ve bu tahliyelerde şu kadar insanı öldürmüş olanlar, şu örgütün mensupları, Türkiye'yi kana bulamış şu çetelerin mensuplarından zikrediliyor.
Bildiğiniz gibi yeni TCK 2005 yılında yürürlüğe girdi. CMK da onu takiben yürürlüğe girdi. Burada geçiş maddeleri konuldu. Tutuklama sürelerinin uzunluğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır, yargının uzaması, sonuçsuz kalması insan haklarına aykırıdır düşüncesiyle... Çünkü tutukluluk bir tedbir, hüküm verilinceye kadar belli sebeplerle tutuklama yapılır kanaatiyle yeni hükümler konuldu.
Bunlardan bir tanesi de 102. maddedir. Bir insanın azami tutuklu kalacağı süre 5 yılla bazı suçlarda da 10 yılla sınırlandırılmış. Herkes 5 yıl sonra bu madde yürürlüğe girecek diye biliyor, bilmesi gerekir. AİHM'ye müracaat eden pek çok insan, tutukluluk süresinin uzunluğuna Türkiye Cumhuriyeti'ni mahkum ettiriyor. Bu mahkum oluş açısından üzüntü verici bir olaydır. İkincisi de bir insan hakları ihlalidir. 'Geciken adalet adalet değildir' diye güzel bir söz var.''
‘DAVALAR UZUN SÜRÜYOR’
Başlangıç mahkemelerinde davaların uzun sürdüğünü, Yargıtay'ın da temyiz sürecinde geç karar verdiğini belirten Arınç, Yargıtay'ın dosyaları karara bağlama sürecinde aksaklıklar yaşandığına dikkati çekti.
Arınç şöyle devam etti:
''Yargıtay diyor ki, 'Bizim daire sayımız yetmiyor, Yargıtay üyesi sayımız az, iş yükümüz çok fazla'. Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz. 'Başardım' deyip dik durabilirsiniz, ama kaybettiğiniz zaman 40 mazeret ileri sürebilirsiniz. 'Hakim azdı, zabit katibi yoktu, kağıdımız yetmedi', bütün bunların sonucu bir caninin cezaevinden salıverilmesiyse hiç kimse bunu dinlemez. Yüksek yargının da hatalarının bulunduğunu söyleyebiliriz.
Ancak yargının süratli işlemesi noktasında yüksek yargı veya başlangıç mahkemeleri 'Şu şu eksiklerimiz var, yerine getirilemiyor, biz de elimizdeki dosyaları karara bağlayamıyoruz' demişse, o zaman yürütme organına da bir atıfta bulunmak mümkün olabilir. Ama gördüğümüz kadarıyla Yargıtay'ın, yüksek yargının işleyişinde bir gecikme söz konusudur.''
‘BEN DE AVUKATLIK YAPTIM’
Kendisinin de yıllarca avukatlık yaptığını, Yargıtay'da en son gelen dosyanın en öne konulduğunu veya tersinin yapıldığını, kendi tecrübelerinden bildiğini aktaran Bülent Arınç, şunları söyledi:
''Yargıtay kendi iş yükünü kendisi zaman zaman ihmal etmiş, gözden çıkarmış da olabilir. Bu konuda pek çok şey söylendi. Ben yeni bir şey ilave etmek istemiyorum. Yargıtay'a yeni üyelerini seçmek gerekiyor görebildiğim kadarıyla, daire sayılarını artırmak gerekiyor, Yargıtay tetkik hakimlerinin sayısını artırmak gerekiyor. Bütün bunlar sıfırdan alıp Yargıtay üyesi yapmakla olmaz. O yüzden hakim ve savcı açığımızı süratle gidermek gerekiyor. 8 sene boyunca, bu ihtiyacı gördü Adalet Bakanlığı.
Hakim ve savcıları almak istedi. Hukuk fakülteleri senede 6 bin mezun veriyor. Bu mezunlar arasında hakim ve savcı olabilmek için çalışan, göz nuru döken, sınavlara giren gençlerimiz var. Ama her sınav açıldığında Danıştay, idare mahkemeleri YARSAV'ın itirazlarıyla, şikayetleriyle karşılaştı ve binlerce gencimizin hakim ve savcı olmasının önü kesildi.
Dolayısıyla Adalet Bakanlığı görevini yapıyor, adli yargıya ve idari yargıya hakim ve savcı almak istiyor, ama bunların hepsi yürütmeyi durdurma kararlarıyla maalesef bugüne kadar engellendi.''
‘KİMİ KARARLARI SÖYLERKEN UTANIYORUM’
40 yıldan bu yana bu sınavlar nasıl yapılıyorsa, mülakatlar nasıl yapıldıysa, Adalet Bakanlığının ''öyle yapmak istediğini'' ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ama Danıştay'ın verdiği pek çok kararda, adeta -yani mealen söylüyorum- (Bu AK Parti hükümetine güven olmaz. Bunlar kim bilir kimi hakim ve savcı yapacaklar) düşüncesiyle bir art niyetle durdurma kararları verildi. Ve hala utanıyorum söylerken, 'Mülakat yaparken video kaydına alacaksınız' şeklinde kararlar çıktı. 1950'lerden bu yana o kadar iktidarlar geldi geçti, hiçbirisi için öngörülmeyen sözler, cümlecikler, AK Parti iktidarında Adalet Bakanlığı’nın alacağı hakim ve savcılar için konulmuş oldu.
Bütün bu engellemelerle bugün hakim ve savcı açığımız var. Bunlar dolarsa, Yargıtay'a da üyelikler gelecek. Bunlar geçmişte konuşuldu, söylendi, bakanlık üzerine düşeni yapmak istedi, ama Yargıtay'ın yaptığı çalışmalara bakınız, verdiği beyanatlara bakınız, HSYK'nın bugüne kadar kamuoyuna yaptığı konuşmalara bakınız, bugüne kadar bu ihtiyaçlardan bahseden bir tek cümleleri yoktur. Onlar maalesef günlük siyaset içerisinde siyasi aktörlerin konuşabileceği sözleri, bu hükümeti yıpratmak amacıyla kullanmayı görev saydılar yıllarca.
Şimdi acı bir tablo çıkıyor ortaya. Bu acı tablo içerisinde ah vah edeceğimize ihtiyacın nereden kaynaklandığını ve nasıl çözülebileceğini çok güzel biçimde sanıyorum teşhis edeceğiz.''
http://www.ntvmsnbc.com/id/25169388/
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Hakim ve savcı açığının kapatılmamasının sorumluluğu, hakim ve savcı adaylığına kabul koşullarını düzenleyen yönetmeliklerdeki hukuka aykırı düzenlemelerin ve hukuka aykırı bu düzenlemelere göre yapılan sınavların iptali için YARSAV tarafından açılan davalarda ve açık hukuk ihlalleri nedeniyle verilen yürütmenin durdurulması kararlarında mı?
Yargı, hakim ve savcı adaylığına kabul koşullarınına ilişkin düzenlemeleri açıkça hukuka aykırı buluyor ve siyasi irade bu hukuka aykırılıkları yargıya taşıyan bir meslek birliğine neden bunu yargıya taşıdın ve hakim savcı alımını engelledin diyor, gerçekten ilginç.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Alıntı:
Av.Selin Çam rumuzlu üyeden alıntı
Hakim ve savcı açığının kapatılmamasının sorumluluğu, hakim ve savcı adaylığına kabul koşullarını düzenleyen yönetmeliklerdeki hukuka aykırı düzenlemelerin ve hukuka aykırı bu düzenlemelere göre yapılan sınavların iptali için YARSAV tarafından açılan davalarda ve açık hukuk ihlalleri nedeniyle verilen yürütmenin durdurulması kararlarında mı?
Yargı, hakim ve savcı adaylığına kabul koşullarınına ilişkin düzenlemeleri açıkça hukuka aykırı buluyor ve siyasi irade bu hukuka aykırılıkları yargıya taşıyan bir meslek birliğine neden bunu yargıya taşıdın ve hakim savcı alımını engelledin diyor, gerçekten ilginç.
Değerli meslektaşım Selin hanım;
Görüşlerinize sonuna kadar katılıyorum. Ancak, hakim ve savcı alımlarında uygulanan yöntem bu iktidar döneminde gökten yeni inmiş bir sistem değil. Hakim ve savcı alımları yıllardır başka partilerin iktidarında da yapıldı. Hatta bir partinin (CHP'nin) bir Adalet Bakanı (Mehmet Moğoltay) "Bakanlığım için .... kadar kadro aldım, bu kadroları falanca partinin mebsupları için mi kullanayaım" diyerek kendi partisine yakın kişiler için kullanacağını açıkça ifade etmişti. Ve o dönemde yoğun bir partizanlık yapılmıştı. Şimdi, hakim ve savcı alımarı konusundaki yöntem eskiye göre kısmen iyileşmiş durumda. Ama eski kötü (olduka partizan) yönteme ses çıkarmayanların şimdiki yönteme ses çıkartma konusunda ne kadar hakları var? Elbette hakim ve savcılık gibi adalet dağıtacak bir meslek mensubunun bağımsız ve tarafsız olması gerekir. Bu güne kadar bu "bağımsızlık ve tarafsızlık" konusunda hiç ses çıkartmayanlar, şimdi seslerini yükseltiyorlar. Bu da onların samimiyetlerine gölge düşürüyor. Biz farkındayız ki, AKP de yargıyı kendi çizgisinde dizayn etmeye çalışıyor. Bunu elbette eleştirmeliyiz. Ama bunu yaparken, geçmişte yargı kadrolarını partizanca dolduranların yaptıklarına ses çıkartmazsak, şimdi çıkaracağımız sesin samimiyeti tartışılır hale gelir. Bu nedenle,geçmişte veya şimdi,kim olursa olsun, şayet yargı kadrolarını patizanca doldurmaya kalkışıyorsa hepsine birden karşı olmalıyız.
Saygılarımla.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Hükümet hatamı etmiştir yanlış mı yapmıştır bilemem ama bir anda bazı gerçekler ortaya döküldü. Ben 6.Ceza dairesini tebrik ediyorum bence taltif edilmeliler.
Benim de bir iş dosyam vardı bir hukuk dairesinde yaklaşık üç yıl sonra döndü. İşleyen faizler yüzünden ana paranın 3 misline yakın faiz ve diğer fer'iler fazlası ile borçlu şirket tarafından ödenmek zorunda kaldı. Alacaklı vekili olmama rağmen borçlu tarafa acıdım. Dosya sorgulama yapardım ara sıra bizim dosyadan sonra esas almış yani sonra gelmiş dosyalar sonuçlanmışken bizimki yıllarca incelemede kaldı.
Üyelerin öyle heybetli gösteren cübbelerine bakıp aldanmamak lazım burası Türkiye, yargısı da yürütmesi de Türk işi.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Sayın Bilgili,
Bildiğiniz üzere, sözü edilen konuda YARSAV hakim savcı alımlarında yapılan mülakatın Adalet Bakanlığı’na mensup kişilerce değil de , Hakimler ve Savcılar Birliği’nce yapılması gerektiğini ileri sürerek ilgili düzenlemenin iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı. Danıştaysa düzenlemeyi hukuka aykırı bulduğu için mülakatı durdurdu. Bakanlıksa bu yargı kararına uymamakta direndi. Bakanlığın bu yargı kararına uymamaktaki direnci biliniyorken, sizin hakim ve savcı alımları konusundaki yöntemin, eskiye göre kısmen iyileşmiş durumda olduğu değerlendirmenize katılmak mümkün değil.
Yargı üzerinde hiçbir siyasi otoritenin rol oynamaması gerektiği halde, siyasi otorite giderek yargı üzerinde daha da rol oynarken sizin “hata var, düzeltilmeli” demek yerine, “geçmişte de hata vardı” demenizi anlamakta güçlük çekiyorum. Parti programlarında, "yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tam olarak sağlamayı " taahhüt eden bir iktidara “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağla, yargı üzerindeki siyasal baskı gider” demek neden bu kadar zor.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
İstanbul'da 10 sanığa 102. madde reddi
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, "çıkar amacıyla suç örgütü kurmak" ve "örgüte üye olmak" gibi suçlardan 2002, 2003 ve 2006'dan bu yana tutuklu yargılanan 10 sanığın, CMK'nın 102. maddesi kapsamında tahliye edilmesi talebini, ağır ceza mahkemesinin görev kapsamına giren birden çok suç nedeniyle reddetti.
Mahkeme heyeti, CMK'nın 102. maddesi kapsamında tahliye edilmeleri yönünde talepte bulunan tutuklu 10 sanıkla ilgili başvuruyu değerlendirdi.
Heyet, "çıkar amacıyla suç örgütü kurmak", "suç örgütü üyesi olmak", "adam öldürmek" ve "yağma" gibi suçlardan 2002'den itibaren tutuklu yargılanan sanıklar Ali Kartal, Bestami Öcal, Ömer Öcal, Ejder Çetinkaya, Önder Çalım, Murat Genç ve Osman Topuz, 2003'ten beri tutuklu yargılanan Ömer Çılgın ve Mesut Askar ile 2006'dan bu yana tutuklu yargılanan Mehmet Gemicioğlu'nun taleplerinin savcıdan mütalaa alınarak da incelendiğini belirtti.
CMK'nın 102. maddesine göre, zorunlu uzatmayla birlikte tutukluluk süresinin 5 yıl ile sınırlandırıldığı bilgisini veren heyet, 5 yıllık sınırın uygulanması hususunda yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı:
"Farklı ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren yerlerde ayrı ayrı suç işlenmesi halinde ayrı mahkemelerde yapılacak yargılamada ayrı tutuklama müzekkerelerinin düzenleneceği, her eylem nedeniyle mahkemesince bu 5 yıllık süreye riayet edileceği dikkate alındığında, CMK'nın 250. maddesi ile görevli mahkememizde örgüt kapsamında ya da CMK'nın 8 ve devamı maddelerindeki bağlantı nedeniyle farklı mahallerde ya da farklı şahıslara karşı işlenen birden fazla ağır cezalık suçların yargılaması yapılmaktadır.
Farklı suçlara tek tutukluluk müzekkeresinin düzenlendiği, ancak bu tutuklama müzekkeresindeki her eylem ayrı ayrı infaza verildiğinden 5 yıllık zorunlu sürenin ağır cezalık her eylem için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.
Aksinin düşünülmesi halinde farklı mahallerde işlediği ağır cezalık suçlar nedeniyle ya da farklı ağır cezalık suçlara dayalı olarak ayrı tutuklama müzekkerelerine bağlı olarak tutuklanan sanıkların her eylem nedeniyle 5 yıllık tutukluluk süresine riayet edilerek daha uzun süreli tutuklu kalmaları gerekir."
Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren örgütlü "suç işlemek için örgüt kurma" suçunun, toplum düzenini tehlikeye soktuğunu, suç işlemede kolaylık sağladığını, kamu güvenliği ile hak ve özgürlükleri tehdit ettiğini, suç işleme amacı etrafında bir araya gelen bireylerin daha nitelikli, planlı ve toplum vicdanında derin yaralar açan eylemleri planlayıp işleyebileceklerini belirten heyet, örgüt kapsamında kaldığı için birden fazla ağır cezalık suçların bir mahkemede ve tek tutuklama yazısına bağlı olarak infaz edilen tutukluluk hallerinin her suç için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.
"Aksi halde daha nitelikli ve ağır sonuçları olan bağlantılı suçlarda, basit suçlara göre daha kısa süreli tutukluluk hali, eşitlik ilkesine, yasanın ruhuna ve kamu vicdanına aykırı düşer" ifadesini kullanan mahkeme heyeti, söz konusu yasanın eşitlik ilkesine uygun olarak yorumlanması gerektiğini aktardı.
http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/...4.0/index.html
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Alıntı:
Av.Selin Çam rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Bilgili,
Bildiğiniz üzere, sözü edilen konuda YARSAV hakim savcı alımlarında yapılan mülakatın Adalet Bakanlığı’na mensup kişilerce değil de , Hakimler ve Savcılar Birliği’nce yapılması gerektiğini ileri sürerek ilgili düzenlemenin iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı. Danıştaysa düzenlemeyi hukuka aykırı bulduğu için mülakatı durdurdu. Bakanlıksa bu yargı kararına uymamakta direndi. Bakanlığın bu yargı kararına uymamaktaki direnci biliniyorken, sizin hakim ve savcı alımları konusundaki yöntemin, eskiye göre kısmen iyileşmiş durumda olduğu değerlendirmenize katılmak mümkün değil.
Yargı üzerinde hiçbir siyasi otoritenin rol oynamaması gerektiği halde, siyasi otorite giderek yargı üzerinde daha da rol oynarken sizin “hata var, düzeltilmeli” demek yerine, “geçmişte de hata vardı” demenizi anlamakta güçlük çekiyorum. Parti programlarında, "yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tam olarak sağlamayı " taahhüt eden bir iktidara “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağla, yargı üzerindeki siyasal baskı gider” demek neden bu kadar zor.
Selin Hanım;
Bu iktidarın yargı ile olan bilek güreşinin farkındayız ve iktidarın yargıyı kendi doğrultusunda dizayn etmek istediği de biliniyor. Ancak, bu kavgada yargıyı "sütten çıkmış ak kaşık" gibi görenlere hiç katılmıyorum. Yargı, bir çok ideolojik kararı ile kavganın açıkça tarafı olmuştur. Danıştay, bazı durumlarda 24 saat içinde yürütmeyi durdurma kararı verirken, Adalet Bakanlığı'nın talebi olunca 2 yıldır karar vermiyor.
"Hakim ve savcı alımlarında iyileştirme yapılmıştır" derken, 2007 yılında Danıştay kararından sonra yapılan değişikliği kastetmiştim. Bütün hükümetler mülakat sınavlarını "torpil" amaçlı kullanmışlardır. Hakim ve savcı alımları 1934 yılından bu yana mülakatla yapılıyor. Ama geçmiş hükümetlerin partizanlığına ses çıkarmayanların şimdi seslerini yükseltmeleri samimiyete gölge düşürüyor. CHP geçmişte çok açık şekilde yargı oragnlarında partizanlık ve kadrolaşma yapmıştır ama bu iktidar kadar eleştirilmemiştir. Biz hukukçular bunların hepsini eleştirmeliyiz. CHP'yi de AKP'yi de..
Danıştay hakim ve savcı mülakatında "kamera kaydı" yapılsın diyor. Bunu da bu hükümetin mülakattaki torpilinin önlemek için yapıyor. Ben buna karşı değilim. Elbette bu mülakatlar usulüne uygun ve doğru dürüst yapılsın. Ama aynı Danıştay, sözleşmeli subay alımı ile ilgili bir kararında kamera kaydına gerek görmedi. Şimdi böyle çifte standartlı yargı organına ne kadar güvenilir. Keşke, Danıştay ve diğer yargı organları bir takım "siyasi ve ideolojik" kararlarını vermemiş olsalardı. O zaman bu kadar hırpalanmaz ve bu kadar zedelenmezlerdi.
Saygılar.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Hükmen tutukluya tahliye olmaz
Yargıtay, hükmen tutuklu Hizbullah davası sanıklarını Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) tutuklulukta geçirilecek süreleri sınırlayan 102. maddesi uyarınca tahliye ederken, Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi “hükmen tutukluya tahliye olmaz” dedi ve 3 sanığın tahliye talebini reddetti.
Tahliyelerin eleştirildiği kararda, hüküm giymiş kişilerin, haklarında verilen karar usulen kesinleşmediği için serbest bırakılmasının adalet duygusunu zedeleyeceği vurgulandı. Tahliyelerin suçluların cezalandırılmadığı ve suçu işleyenin yanına kâr kaldığı düşüncesi doğuracağı, insanları kendi hakkını kendi alma yoluna iteceğine dikkat çekildi.
Tahliyeleri istendi
Sanıklar Lütfü Gümüşler, Ömer Fatih Kocabeyoğlu ve Gökhan Büyükkayıkçı hakkında “cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yağma, başkasına ait kredi kartı ile haksız yarar sağlama, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak” suçlarından açılan dava 11 Kasım 2010’da karara bağlandı. Gümüşler 15 yıl, Kocabeyoğlu ve Büyükkayıkçı 14 yıl hapse mahkum edildi. Tahliye talebini görüşen Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi kararında şöyle denildi:
Haklarını kendileri arar
“5 ve 10 yıllık süreler içinde kararın kesinleştirilememesi nedeniyle sanıkların tahliye edilmesi halinde, suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş ve serbest bırakıldığı takdirde tekrar suç işleyeceği neredeyse tartışılmaz olan kişileri tekrar toplum içine salıvermek, kamu düzeninin ve toplum güvenliğinin bozulmasına sebebiyet vermek olur ki, böyle bir uygulama hukuk devleti anlayışı ile de açıklanamaz. Salt haklarında verilen kararın usulün kesinleşmemesi nedeniyle kriminalistik kişilerin topluma salıverilmesi toplumda suç işleyenlerin cezalandırılmadığı, suçun işleyenin yanına kâr kaldığı düşüncesini doğurur ki, bu durum insanları ihkak-ı hak ‘kendi hakkını kendi alma’ yoluna iter, dolayısıyla kamu düzeninin bozulmasına sebebiyet verir.
Hükmen tahliye olmaz
Yargıtay aşamasında CMK’nın 108’inci maddesi uyarınca 30 günlük sürelerle tutukluluk incelemesinin yapılmaması nazara alınarak, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın hüküm olduğu, bu nedenle CMK 102’deki tutukluluk süresinin ilk derece mahkemesinin verdiği ilk karara kadar geçecek süreyi kapsadığı ve sanıkların tutukluluk durumunun yetkili mahkeme tarafından uzun süreli ceza ile cezalandırılmaları nedeniyle kaçma ihtimalleri nazara alınarak usulüne uygun hapsedilmek olduğu anlaşıldığından, tahliye taleplerinin reddine karar verilmiştir.”
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16750449.asp?gid=233
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
SLM
Bu akşam haberlerde iktidar partisinin verdiği bir beyan dikkatimi çekti hizbullah liderlerinin serbest kalması yargıtayın suçu gibi bir anlam çıkıyor konuyu biraz açıklarsanız sevinirim hukuk çerçevesinde
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Diyarbakır savcısı, 2 ay önce Yargıtay'ı uyarmış
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2 ay önce Yargıtay'a bir yazı yazarak Hizbullah davasının önemini hatırlattığı ortaya çıktı.
Başsavcılık, davaya bakan Diyarbakır 6. Ağır Ceza'ya verdiği müebbet hapis cezasının temyize gönderildiğine dikkat çekti. Bu sebeple 1 Ocak'ta yürürlüğe girecek Ceza Muhake-mesi Kanunu'nun 102. maddesindeki değişiklik sebebiyle sanıkların serbest kalabileceğini vurguladı. Temyiz incelemesinin ivedilikle sonuçlandırılmasını istedi.
Tutukluluk süresini belirleyen Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle tahliye edildikten sonra imza atmadıkları belirlenen 12 kişi hakkında tutuklama kararı verildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 12 Ocak'ta gönderdiği yazı üzerine, bu kişilerin saklanacakları ve kaçacakları şüphesi duyulduğu gerekçesiyle aynı gün geç saatlerde söz konusu kararı verdi. Yargıtay'ın kararı üzerine polis, Diyarbakır ve Batman'da eşzamanlı operasyon düzenledi.
Hizbullah ve PKK davası sanıklarının ikametlerinde arama yapıldı ancak sanıklardan hiçbiri bulunamadı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 3 Ocak'ta tahliyelerine karar verdiği ve aralarında Hizbullah davası sanıkları Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balcı, Abdulkerim Kaya, Mustafa İpek ve Şeyhmus Kinay'ın da bulunduğu 9 kişi ile 3 PKK'lının imza atmadıkları belirlenmişti.
Tutuklama kararını Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkan Vekili Ekrem Ertuğrul dün açıkladı. Ertuğrul, Diyarbakır Başsavcılığı'nın tahliye edilen bazı sanıkların adli kontrol tedbirine uymadıklarını bildirmesi üzerine adli kontrol kararına uymayan sanıklar hakkında acilen karar verilmesi görüşüne vardıklarını bildirdi. Aynı gün geç saatlerde toplanarak adli kontrole uymayan tüm sanıklar hakkında, saklanma ve kaçma şüphesi doğduğunu ve tutuklama kararı verdiklerini anlattı.
Öte yandan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 2 ay önce Yargıtay'ı Hizbullah davası hakkında uyardığı ortaya çıktı. Sanıkların serbest kalabileceğini vurgulayan savcılık, temyiz incelemesinin ivedilikle sonuçlandırılmasını istedi. Yargıtay, Hizbullah davası hakkındaki temyiz incelemesini 26 Ocak'ta yapacak.
Polis, 'yerlerinde yoklar' bilgisini 8 Ocak'ta iletti
Hizbullah davasının sanıkları, tahliye edildikten sonra kayıplara karıştı. Adli kontrol şartıyla tahliye olan sanıkların her gün bulundukları yerdeki jandarma ya da polis karakoluna gidip imza vermeleri gerekiyordu. Adli kontrol olarak bilinen 'Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü' savcılara bağlı olarak çalışıyor. Yasaya göre, kişiler karakola gidip imza atmadıkları zaman karakol durumu Denetimli Serbestlik Bürosu'na bildiriyor.
Sanıklar 3 Ocak'ta cezaevinden tahliye oldu. Alınan bilgilere göre, 4 Ocak günü kimse imzaya gitmeyince karakol durumu 'Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü'ne bildirdi. Ekipler, sanıkların adreslerine giderek kontrol etti. Kimse bulunamadı. Aynı durum 5 ve 6 Ocak'ta da devam etti. Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü, 7 Ocak'ta durum polise bildirilerek, söz konusu şahısların bulunmasını istedi. Şahısların adreslerine giden polis ekipleri, kimseyi bulamadı. Bu durumu 8 Ocak'ta tutanakla savcılığa iletti. Tahliyeler Yargıtay tarafından yapıldığı için, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, sanıkların imza atmadığını Yargıtay'a bildirdi. Yargıtay 9. Dairesi önceki gün, sanıklar hakkında tutuklama kararı verdi.
Öte yandan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın, tahliye edilen 9 Hizbullahçı'nın firar edebileceğini duyurduğu ortaya çıktı. Gizli notun tahliyeden iki gün sonra 81 il emniyet müdürlüğüne ulaştığı öğrenildi.
Kaynak : http://www.internethaber.com/hizbull...#ixzz1B8VFthzY
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Sadullah Ergin, CMK 102.'maddeden tahliye olup ifade vermeyen Hizbullahçılarla ilgili açıklama yaptı
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 102. maddesi kapsamında tahliye edildikten sonra kontrol süresinde imza vermeye gitmeyenlerle ilgili savcılıkların yazısı üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 12 Ocakta tutuklama kararı aldığını belirterek, ''Şimdi emniyet güçleri Türkiye'nin her tarafında kapsamlı bir çalışma içindeler'' dedi.
Ergin, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'la birlikte Antakya Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ı ziyaret etti. Gazetecilerin CMK kapsamındaki tahliyeler sonrasında imza vermeye gitmeyenlere ilişkin soruları üzerine Arınç, ''Bu konuda Adalet Bakanı Sadullah Ergin'den yanıt alalım'' dedi.
Bunun üzerine konuya ilişkin açıklama yapan Ergin, ilgili yasanın 2004 yılında parlamentodan geçtiğini ve 2005 yılında yürürlüğe girdiğini anımsatarak, 102. maddenin yürürlük tarihinin ise 2008'e bırakıldığını, daha sonra ise 31 Aralık 2010 tarihine ertelendiğini hatırlattı.
Yasanın, normal suçlarda 5 yıl, 250. madde kapsamındaki bir takım suçlarla ilgili azami 10 yılı öngören bir düzenleme olduğunu vurgulayan Ergin, şöyle devam etti:
''Türkiye'deki ceza yargılama usulünü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve sözleşmesinin verdiği haklarla orantılı hale getirilmesi için 2004'te yapılan bu düzenlemeye uyum için 6 yıllık bir süre öngörülmüştü. Bu süre sonunda kurumların buna kendini adapte etmeleri gerekiyordu. Aslında adapte edenlerde oldu. Yargıtay içerisinde kanunu değerlendirip dosyalarını öncelik sırasına göre belirleyip gündemini buna göre belirleyen dairelerimizde sorun yaşanmadı. Ancak bu gün itibarıyla yaşanmış olan süreçte (şu yanlış yaptı bu yanlış yaptı) demenin ötesinde neticeye gelmek istiyorum. Tahliyeler sonrasında kontrol süresinde imza vermeye gelmeyenlerle ilgili savcılıklarımız yargıtaya yazılarını yazdı. Çarşamba günü itibarıyla aynı akşam Yargıtay 9. Ceza Dairesi tutuklama kararını aldı. Şimdi emniyet güçleri Türkiye'nin her tarafında kapsamlı bir çalışma içerisindeler. Umut ediyorum yakın bir süreçte bir gelişme ortaya çıkar.''
http://www.haberturk.com/gundem/habe...capinda-ariyor
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
PKK ve HİZBULLAH ANLAŞTI!
‘İşbirliği yapalım’ mesajı
“ÇATIŞMAMIZDAN en iyi yararlanan Kemalist rejim” denilen açıklamada, “Geçmişi bir kenara bırakalım, Kürt halkı için işbirliği yapalım” ifadesi dikkat çekti.
PKK’ya işbirliği çağrısı
Geçtiğimiz günlerde liderleri CMK’dan salıverilen Hizbullah örgütü, PKK’ya çağrı yaparak “Ateşkes ve çatışmasızlık dahil birçok alternatife açığız. Fiili çatışmalardan kaçınalım, işbirliği yapalım” mesajı gönderdi.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesinin yürürlüğe girmesinin ardından askeri ve siyasi liderleri cezaevinden salıverilen ve daha sonra ortadan kaybolan terör örgütü Hizbullah, PKK’ye ateşkes çağrısı yaptı. Hizbullah Basın Bürosu tarafından gece yapılan yazılı açıklamada, “Ateşkes, çatışmazsızlık ve bazı konularda anlaşma dâhil birçok alternatife açığız” denildi.
http://habergundem.blogspot.com/2011...ah-anlast.html
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Adalet yanlızca bir hayal galiba kendi başıma gelenlere bakıyorum, domuz bağı ile infaz edilenlere, mafyalara düşüncede suç olsunki kimse adaleti aramasın arayıpta komik duruma düşmesin suçlu konumuna getirilmesin.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Toplum vijdanını yaralayan bu tahliyelerde iktidarın ve Yargıtay'ın sorumluluğu vardır;
1) Bu ülkeyi yönetme durumunda ve iktidarında olanların, çıkardıkları yasanın uygulamasını öngörmeleri ve bu duruma karşı uyanık olmaları gerekirdi.
2) Yargıtay, bu özellikli davaları öne almalalı ve hızlı davranmalıydı. Nitekim Yargıtay'ın bazı daireleri bu durumu öngörerek kendi dairelerinden tahliye yapılmasının önüne geçmişlerdir. Yargıtay'ın bazı davalarda ne kadar hızlı davrandığı unutulmuş değil.
3) İçişleri Bakanlığı, tahliye edilen bu tehlikeli şahısları polis ve jandarma marifeti ile yakın takibe alarak, kaçma ihtimaline karşı hazırlıklı olmalıydı. Bu kaçışın da siyasi sorumluluğu bu açıdan hükümete aittir.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Düşünüyorumda artık suçlunun kim olduğunun önemi yok (yargıtayı mı cezalandıracağız hükümeti mi?) olan oldu diyebilirimki bu işin sorumlularına sorumlulukları oranında ceza hakimi ceza vermeyince kamu menfaati korunmuş olamaz kamu vicdanı rahatlamaz kişilere sorumlulukları oranında ceza vermedikçe umumi menfaat korunmuş olmaz olamaz.
yürütme ve yasamanın şeffaflaşıp usulunce sorgulanıp gereğinin yapıldığı adaletin tecelli ettiği günleri göreceğim göreceğiz diye düşünüyorum.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Bu sefer de müebbet verilmiş, peki bu nasıl oluyor?
Ne hukuk uygulayıcılarına ne de yasakoyuculara inancım kalmadı..
İlginçç.. dalga geçiyorlar milletle adeta..
Deli İbrahim bile böyle kararlar alıp vermemiştir kesin
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Hizbullah ana davasında tahliye edilen örgütün yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 16 sanığa verilen müebbet hapis cezasını onadı.
Tahliye tartışmalarına yol açan Hizbullah ana davasında 10 yıldır beklenen karar çıktı.
Yasal değişiklik nedeniyle 10 Hizbullah üyesini tahliye eden Yargıtay 9. Ceza Dairesi, ilk temyiz duruşmasında verdiği jet kararla ceza yağdırdı.
Daire, 16' sı müebbet hapis cezasına çarptırılan 21 sanık hakkındaki kararı onadı. İki sanık hakkındaki 10 yıl hapis cezasını da bozan daire, 'örgüt üyeliğinden yargılanan bu sanıklar da ağırlaştırılmış müebbet hapis estemi ile yargılansın' dedi.
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mevcut anayasal düzenini silah zoruyla yıkarak, yerine şer'i esaslara dayalı İslam devleti kurmayı amaçlamak'' suçundan müebbet hapis cezası verdiği 16 sanık şöle:
Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balca, Abdulkerim Kaya, Mehmet Varol, Mustafa İpek, Mahmut Demir, Kemal Gülşen, Sinan Yakut, Şeyhmus Kinay, Yusuf Begiç, Mehmet Veysi Özel, Rifat Demir, Mehmet Beşir Acar, Mehmet Tahir Ak ve Mehmet Garip Özer.
KARAR 26 GÜN ÖNCE ÇIKSAYDI...
Hizbullah ana davasında 160' ı cinayetle sonuçlanan 200’e yakın silahlı eylem ve bir çok faili meçhul olayla ilgili anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüsten yargılandılar.
Dava, yerel mahkemede 9.5 yıl sürdü. Yargılanan 21 sanıktan 16'sı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bu kararın temyiz aşamasında tartışmalı tahliyeler geldi.
Tutukluluk süresine sınır getiren düzenlemeyi gerekçe gösteren Yargıtay aralarında örgüt liderlerinin de bulunduğu 10 yıldır tutuklu bulunan bir çok Hizbullah üyesini tahliye etti.
Yargıtay, Hizbullah zanılarının 10 yıl tutuklu kaldıkları gerekçesiyle tahliye etmiş, sanıkların karakollara gidip imza vermemesi üzerine yakalama kararı çıkartmıştı. Müebbet hapse mahkum olan zanlılar kayıplara karışmıştı.
Yerel mahkemede ve Yargıtay'daki temyiz sürecinde 10 yıldır tamamlanamayan karar 26 gün önce çıksaydı, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olan 10 Hizbullah sanığı tahliye edilmeyecekti.
http://www.internethaber.com/yargita...si-323780h.htm
**
Dalga mı geçiyorlar bizlerle???.... Bu ne ya!