-
"Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum EdildiDokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesine Birincilikle giren Özgür Senger, Üniversite’nin 2009-2010 Akademik Yılı Açılış Töreninde, Tayyip Erdoğan'ı "Cumhuriyet Yıkıcıları Kürsülere Çıkıyor!" diyerek protesto etmişti. Protesto sonrasında başbakana hakaretten hakkında dava açılmıştı. İzmir 16.Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen dava bugün karara bağlandı. Hukuk Fakültesini birincilikle kazanan TGB İzmir İl Başkanı Özgür Senger başbakana hakaret ettiği gerekçesiyle 354 günlük hapis cezası aldı. Hapis Cezası paraya çevrildi. Yani 7.080 TL ödemeye mahkum edildi.
Cumhuriyetin Yargısından Bir Damla Kaldı Mı?
Cumhuriyeti savunma kararlılığımız, cumhuriyete siper olma irademiz yargılandı bu davayla; ve cumhuriyeti savunanlar hakaret ettikleri gerekçesiyle suçlu bulunurken, cumhuriyeti yıkanlar mağdur adını aldı. Adalet mi? Nerede o? Bize de göstersinler o adaleti. Cumhuriyetin yargısını arıyoruz; bir damlasını buluncaya kadar bütün iç hukuk
yollarını deneyeceğiz. Bu kararı temyize götürüyoruz!
Anayasa Mahkemesinin 30.07.2008 tarihli AKP kapatma davası kararına göre, AKP laik ve demokratik cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağıdır. Haliyle Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhuriyet düşmanı faaliyetlere Genel Başkanlık yaptığı, ayan beyan ortadadır!
Tayyip Erdoğan Cumhuriyet Savunucusu Mu?
Bir siyasi parti, sayılan bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya TBMM'deki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır. Şimdi kararı veren 16.Sulh Ceza Mahkemesi hakimine soruyoruz; Tayyip Erdoğan'ın cumhuriyet yıkıcısı olmadığına dair tek bir kanıt gösterebilir misiniz? Boşunuza kendinizi yormayınız, bu ülkede ne siz, ne de bir başkası Tayyip Erdoğan'ın
cumhuriyetçi olduğuna dair tek bir kanıt getiremezler. Çünkü böyle bir şey yok.
Türk Gençliği Yargı Sistemini de Düzeltecek
Verilen karar Tayyip Sultan hazretlerine gıkını çıkaranların ödeyeceği bedelin karşılığıdır. Yalnız bizi ne hapis cezasıyla, ne para cezasıyla susturabilirler. Bizi teslim alamazlar. Bizi biat ettiremezler. Atatürk, Bursa Nutkunda bize hitaben diyordu ki "Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "demek adalet örgütünü de
düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek". Biz boyun eğmeden diyoruz ki, adalet örgütü de cumhuriyete göre düzenlemek gerekecektir. 16. Sulh Ceza Mahkemesi hakimi de, tarihte Atatürk'ü idama mahkum eden Nemrut Mustafa Paşalarla ,Denizleri ipe götüren Ali Elverdilerle, Ergenekon dandiknamesini hazırlayan Zekeriya Özlerle aynı tarih sayfalarında yerini alacaktır.
Anayasa Mahkemesi Üyelerine De Ceza Verecek Misiniz?
Ancak sormadan da edemiyoruz. 16. Sulh Ceza Mahkemesi hakimi; madem Tayyip Erdoğan'a cumhuriyet yıkıcısı demek hakaret; o vakit Anayasa Mahkemesi'nin bu karara imza atan 10 Anayasa Mahkemesi üyesine de bu hukuk uygulanmalıdır. Bu üyelere ne kadar para cezası vereceksiniz?
http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/...1.0/index.html
http://www.ntvmsnbc.com/id/25147171/
http://haber.gazetevatan.com/erdogan...38096/1/Gundem
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=187596
http://www.internethaber.com/erdogan...si-307234h.htm
http://www.tgb.gen.tr/manset/1864-qc...mahkum-edildi-
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Cumhuriyet Yıkıcısı demek bir eleştiridir.Hakaret değildir.GENÇLİK ELEŞTİRİ YAPAMAYACAKSA VAY BU ÜLKENİN HALİNE.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Bu karar yargıtayca onandımı ki? Olay sadece burada yazdığı kadarsa bu dava yargıtaydan döner...
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Türkiye Gençlik Birliği üyesi Özgür Senger, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne birinci girmesi nedeniyle davet edildiği açılış töreninde Başbakan Erdoğan’a “cumhuriyet yıkıcısı” dediği için yargılandı, 354 gün hapis cezası aldı. Cezası 7 Bin 80 TL para cezasına çevrildi.
Senger’in bir öğrenci olarak ödemesi güç olan bu cazeyı ödemek üzere TGB bir kampanya başlattı. Kampanyanın hedefi; 4 Aralık’a kadar 7080 öğrenciden 1 TL toplayarak, bu büyük parayı toplamak.
Öğrenciler kafelere, üniversite kantinlerine ve açılacak stantlara konulacak kumbaralarla parayı toplamaya çalışacak.
www.odatv.com
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 25'inci maddesine göre:
"Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir."
AİHS Madde 10
İfade özgürlüğü
1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir. "
Bireyin yeme, içme ve barınmadan sonra ihtiyaç duyduğu şeylerin başında gelir kendini ifade etme. Kendini ifade edemeyen birey ruhen ve düşünsel olarak zaten yoktur. Anlaşılıyor ki bazıları kendini çoban bellemiş bizi de sürü! Bir üniversite öğrencisi yanlış olduğuna inandığı birşeyi dile getiremiyorsa bu onun değil düzenin ayıbıdır. Ben üniversiteye geldiğimde kendimi daha fazla ifade ederim, yanlışlıkları eleştiririm ve hiç susmam diye düşünmüştüm ama yanılmışım. Devrimiz üniversiteleri düşünen, düşündüğü ifade eden, tartışan ve sorgulayan bireyler yetiştirmiyor. Çünkü iktidar sahipleri genç beyinlerin düşünmesini, tartışmasını ve sorgulaması istemiyor. Oysa ki Mustafa Kemal:
"Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz." demiştir.
Bir de şu açıdan bakalım. Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Kendini özgürce ifade edemeyen bireylerle dolu bir toplumunda demokrasi ne kadar hüküm sürmektedir düşündürücü. Kendini demokratik açımların öncüsü gibi gösteren iktidar lideri; önce eleştirilmeyi kabullenmelisin! Çünkü demokrasinin hüküm sürdüğü topraklarda liderler halka kulak vermeli, bunun nedenini düşünmeli ve iç muhasebe yapmalıdır. İktidar sahipleri, bunu sizde deneyin.
Daha özgür ve demokratik yarınlarda buluşmak temennisi ile...
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Böyle ciddi bir cezanın "Cumhuriyet yıkıcıları kürsülere çıkıyor" söyleminden kaynaklandığını hiç zannetmiyorum.
Bilmediğimiz / basına yansıtılmayan / ya da basının haber değeri kaygısıyla es geçtiği başka ifadeler olduğuna neredeyse eminim.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Bir kişiye cumhuriyet yıkıcısı demek, kişinin onur haysiyet ve şerefini zedeler. Bu kapsamda Türk Ceza kanunun 125. maddesi gereğince tazmin edilmelidir. Bir hukukçu adayı ülke başbakanı gibi ülkenin yürütme erkinin başında bulunan bir kişiyi vatan hainliğiyle suçluyor ve bu ifade özgürlüğü oluyor. İnsanlara vatan haini demek ne zamandan beri ifade özgürlüğü oldu?
Bilmeyenleri Türk Ceza Kanunun 125. maddesine yönlendiriyorum. Burası hukuki bir site, burada söz konusu olan da Türk hukuk sisteminin değerli bir yargıcının kararı. O yargıç burada bu şekilde bir karar vermiş. Buna saygı duymamız gerekirken sanki kararı yargıç değil de başbakan vermiş gibi yargıca ve yargıya karşı bu tarz bir yaklaşımı kabullenmek benim yapabileceğim bir şey değil. Ayrıca madem cumhuriyet yıkıcısı demek hakaret değil, e o zaman ben de size cumhuriyet yıkıcısı diyeyim, bunu eleştiri olarak kabul edeceksiniz.
Ben orada o hakimin tarafsız bir şekilde olayı ele alıp olayı bağımsızca değerlendirdiğine tüm samimiyetimle inanıyorum. Değerli yargıcımız orada CHP veya MHP genel başkanı da olsa aynı karara varırdı. Ama size göre oradaki bir başka kişi olsa hakaret olmazdı. Bunu söylemek hukuka uygun değildir. O hakim orada cumhuriyet yıkıcısı denilen kişi her kim olursa olsun aynı kararı verirdi ve ben o kişi her kim olursa olsun o yargıcımız hukuku uyguladığı sürece onu desteklemekten sakınmazdım.
O kadar madde eklemişsiniz, güya özgürlükçü ve ifade özgürlüğüne değer veriyorsunuz gibi.
Bilmeniz gereken ve eklemeniz gereken asıl maddeyi unutmuşsunuz. Bir hukukçunun tarafsızlığını kaybetmesi, kör bir kişinin tıbbi ameliyat yapması kadar tehlikelidir.
Hakaret
MADDE 125. (1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
Raşit Tavus rumuzlu üyeden alıntı
Bir kişiye cumhuriyet yıkıcısı demek, kişinin onur haysiyet ve şerefini zedeler. Bu kapsamda Türk Ceza kanunun 125. maddesi gereğince tazmin edilmelidir. Bir hukukçu adayı ülke başbakanı gibi ülkenin yürütme erkinin başında bulunan bir kişiyi vatan hainliğiyle suçluyor ve bu ifade özgürlüğü oluyor. İnsanlara vatan haini demek ne zamandan beri ifade özgürlüğü oldu?
Bilmeyenleri Türk Ceza Kanunun 125. maddesine yönlendiriyorum. Burası hukuki bir site, burada söz konusu olan da Türk hukuk sisteminin değerli bir yargıcının kararı. O yargıç burada bu şekilde bir karar vermiş. Buna saygı duymamız gerekirken sanki kararı yargıç değil de başbakan vermiş gibi yargıca ve yargıya karşı bu tarz bir yaklaşımı kabullenmek benim yapabileceğim bir şey değil. Ayrıca madem cumhuriyet yıkıcısı demek hakaret değil, e o zaman ben de size cumhuriyet yıkıcısı diyeyim, bunu eleştiri olarak kabul edeceksiniz.
Ben orada o hakimin tarafsız bir şekilde olayı ele alıp olayı bağımsızca değerlendirdiğine tüm samimiyetimle inanıyorum. Değerli yargıcımız orada CHP veya MHP genel başkanı da olsa aynı karara varırdı. Ama size göre oradaki bir başka kişi olsa hakaret olmazdı. Bunu söylemek hukuka uygun değildir. O hakim orada cumhuriyet yıkıcısı denilen kişi her kim olursa olsun aynı kararı verirdi ve ben o kişi her kim olursa olsun o yargıcımız hukuku uyguladığı sürece onu desteklemekten sakınmazdım.
O kadar madde eklemişsiniz, güya özgürlükçü ve ifade özgürlüğüne değer veriyorsunuz gibi.
Bilmeniz gereken ve eklemeniz gereken asıl maddeyi unutmuşsunuz. Bir hukukçunun tarafsızlığını kaybetmesi, kör bir kişinin tıbbi ameliyat yapması kadar tehlikelidir.
Hakaret
MADDE 125. (1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.
Sayın Raşit Tavus;
Yazdığınız herşeye bir cümle hariç saygı ile yaklaşıyorum.
"O kadar madde eklemişsiniz, güya özgürlükçü ve ifade özgürlüğüne değer veriyorsunuz gibi."
Evet nacizane bildiklerim ile birkaç kelam söyledim lakin burdan özgürlüğe değer vermediğim sonucunun çıkarılacağı aklımın ucundan dahi geçmemişti. O değil de beni tanımadan bu kanıya nasıl vardınız gerçekten düşündürücü. Bence tanımadan hakkımda yorum yapmayın.
Saygılarımla...
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Ben bir çok açık oturum veya tartışma platformunda gördüğüm üniversite öğrencilerinden utanırım. Asi, agresif, saygısız aile terbiyesi almamış görüntüsü verenlerinden.
Bizim kültürümüzde gencim,asiyim az okudum adam oldum babam dedem yaşında adama bile söverim imajına yapışmış bir gençlik yoktur. Büyüğü geldiğinde ayağa kalkan yer veren konuştuğunu dinleyen vara bir diyeceği de edebiyle söyleyen gençler vardır. Cumhuriyet yıkıcısı sözünü bugüne dek muhaliflerinden dile getiren olmamış hukuk fakültesine yeni adım atmış bir ünivsersite öğrencisinden daha zeki değillermiş demek. Birincilikle hukuka girdi ya herkes gerzek bir bu arkadaşımız akıllı. E ne de olsa genç, deli kanlı, asi... değilmi? ben de bu insan kim bilir aile içinde büyüklerine nasıl hürmet gösteriyor bunu merak ediyorum. Birincilikle hukuku bitirir bu yargı ile hukukçu olur, Allah karşısına çıkarmasın derim şahsen.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
Beyaban rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Raşit Tavus;
Yazdığınız herşeye bir cümle hariç saygı ile yaklaşıyorum.
"O kadar madde eklemişsiniz, güya özgürlükçü ve ifade özgürlüğüne değer veriyorsunuz gibi."
Evet nacizane bildiklerim ile birkaç kelam söyledim lakin burdan özgürlüğe değer vermediğim sonucunun çıkarılacağı aklımın ucundan dahi geçmemişti. O değil de beni tanımadan bu kanıya nasıl vardınız gerçekten düşündürücü. Bence tanımadan hakkımda yorum yapmayın.
Saygılarımla...
Sayın Beyaban;
Amacım sizi kırmak ve incitmek değildi, sakin bir kafayla okuyunca o cümleyi keşke yazmasaydım dedim. Ama bu olayda hukuk fakültesini kazanan ve daha fakülteye girmeden siyasi propagandalara giren bir kişinin, hakaretlerini, yerel mahkemenin saygıdeğer hakiminin kararını hiçe sayaraktan ve sanki bu kararı o saygıdeğer hakimimiz değil de başbakan vermiş gibi bir anlam yükleyerekten kurulan bir cümle söz konusu kendi yazdıklarınızı tekrar okursanız, eklediğiniz şeylerle o hakimi zan altında bıraktığınızı anlarsınız, hiç yoktan ben öyle anladım. Ayrıca ifade özgürlüğüne gerçekten değer veren bir kişi, hakimin gerekçeli kararını okumadan, bir gazete haberine dayanarak hakimin hukuk yapma özgürlüğüne ifade özgürlüğünü kullanarak gölge düşürmemelidir. Ben sizin mesajınızı okuyunca sanki burada yerel mahkeme AİHS ve Anayasa'yı ihlal etmiş gibi algıladım. Halbuki eklediğiniz maddelerin somut olay ile bir alakası yok. O tümce ve tümcedeki yargı için özür dilerim ama genel anlamda ben hala düşüncelerimin arkasındayım.
Daha açık bir şekilde anlamanıza yarayacaksa buradan tüm katılımcılara sesleniyorum. Bu kararı yerel mahkeme verdi, herhangi bir siyasi otorite değil. Burada iki noktayı kaçırıyorsunuz ama hangisini kaçırıyorsunuz bilemiyorum:
İlki bu kararın ülkedeki hukuk erkini kullanmakla görevli bağımsız ve tarafsız bir mahkemece verildiği,
İkincisi bu kararı veren hakimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını göz ardı ederek adını bile bilmediğiniz saygıdeğer bir hukukçunun bağımsızlığına ve tarafsızlığına, verdiği karar sebebiyle saygı duyulması gerektiği.
Zaten olayın hukuki boyutu açık.
Üç aşağı beş yukarı ceza hukukunu bilen birisi burada hakaret olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Anlamıyorsa konuşmamayı tercih etmelidir. Bunu da tercih etmeyip ısrarla karşı çıkacaksa, bağımsız mahkeme kararlarına saygı duyulması gerektiğini bilmelidir. Bunu da bilmiyorsa daha fazla söz söylemeye lüzum yok.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
bağımsız ve tarafsız bir mahkemece verildiği,
Mahkemenin Karar vermesi ve YARGITAY'ın ONAMASI bizim eleştiri yapmamızı ,Bu kararı Hukuka uygun bulmadığımızı söylememizi engellemez.
Her Mahkeme Kararı veya Her Yargıtay Kararı Doğru olsaydı.
Bu gün Türkiye AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNDE en çok dosyayı olan ülke olmazdı.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Sayın Tavus;
Geride bıraktığımız yıl yine bu dönemlerde yaşanan Danıştay'ın üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran düzenlemeyi iptal etmesi konusunda Sayın Başbakanımızın Danıştay'ın verdiği kararın ideolojik olduğu yönünde açıklamaları mevcut. Aynı şekilde Ak Parti Gençlik Kolları Başkanı Av.Fatih Şahin'in de mevcut kararın hukuk dışı olduğu açıklamasını gözden kaçırmış olmalısınız. Milyonların güvenip oy verdiği ülkenin Başbakan'ı ve yine hükümetin Gençlik Kolları kanadını yürüten Avukat Fatih Şahin'in yürütme organı olan Danıştay'ın verdiği kararı hukuk dışı bulması söz konusu iken VATANDAŞ Beyaban'ın yazdığı yazı sizi pek de rahatsız etmese gerek...
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
sonyaka1919 rumuzlu üyeden alıntı
Mahkemenin Karar vermesi ve YARGITAY'ın ONAMASI bizim eleştiri yapmamızı ,Bu kararı Hukuka uygun bulmadığımızı söylememizi engellemez.
Her Mahkeme Kararı veya Her Yargıtay Kararı Doğru olsaydı.
Bu gün Türkiye AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNDE en çok dosyayı olan ülke olmazdı.
Ne AIHM ne Danıştay ne de bir başka kurum hukuka %100 hakim olan ve uygulama imkanı olan erklerdir. Kararı hukuka uygun bulmuyorsanız, bunu gerekçesiyle açıklarsınız ne hakimi, ne başbakanı ne de bir başka kişi veya kurumu zan altında bırakmazsınız.
Siz bir avukatsınız farz edelim ve benim davamı kaybettiniz. Bunun üzerine benim size hakaret edip, davamı sattı demeye ne kadar hakkım varsa sizin de dava dosyasını görmeden burada hakimi veya bir başkasını zan altında bırakmaya o kadar hakkınız vardır.
Madem hukuka aykırı buluyor ve bu kararı beğenmiyorsunuz, size sözüm kısa: Hodrimeydan! Ben buradayım ve gerekçeli açıklamanızı bekliyorum. Yok ideolojik olarak beğenmiyorsanız buna bir hukuki kılıf uydurmaya çalışmamanızı tavsiye ederim.
Alıntı:
CeeK rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Tavus;
Geride bıraktığımız yıl yine bu dönemlerde yaşanan Danıştay'ın üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran düzenlemeyi iptal etmesi konusunda Sayın Başbakanımızın Danıştay'ın verdiği kararın ideolojik olduğu yönünde açıklamaları mevcut. Aynı şekilde Ak Parti Gençlik Kolları Başkanı Av.Fatih Şahin'in de mevcut kararın hukuk dışı olduğu açıklamasını gözden kaçırmış olmalısınız. Milyonların güvenip oy verdiği ülkenin Başbakan'ı ve yine hükümetin Gençlik Kolları kanadını yürüten Avukat Fatih Şahin'in yürütme organı olan Danıştay'ın verdiği kararı hukuk dışı bulması söz konusu iken VATANDAŞ Beyaban'ın yazdığı yazı sizi pek de rahatsız etmese gerek...
Sayın CeeK;
Yukarıda da belirttiğim üzere her kurum hiçbir surette hukuku tamamen uygulayabilecek ve adaleti tamamen sağlayabilecek durum-konum-imkana sahip değildir. Hiçbir müessese adaleti tam anlamıyla tezahür ettiremez.
Ayrıca Danıştay'ın katsayı kararı, Anayasa mahkemesinin yakın tarihteki 367 ve başörtüsü kararı gibi kararları tartışmaya açık ve ideolojik tartışmalara sebebiyet veren kararlardır.
Ama Fahriye Erdal gibi bir kişi bir kasten öldürme fiilini işlerse ve ülkeden ayrılırsa, sığındığı ülkeye de bunu siyasi bir amaçla işlediğini söyleyip iadenin reddi de hükmolunursa burada hukuktan bahsedemeyiz. kasten öldürme fiili hangi saikle işlenirse işlensin sanığın iadesini zorunlu kılmaktadır ve hiçbir surette kasten öldürme fiili siyasi bir saikle işlenip de iadeye konu olmadığı ne dünyada ne de hukukta görülmüştür. Keza insan doğasına da aykırıdır. Burada hukukun ne olduğu ve nasıl uygulacağını açık ve nettir. Uygulanıp uygulanmaması önemli değil.
Buradaki somut olayda da "hakaret" suçunun unsurları oluşmuştur. Mahkeme burada ceza verirse hukuku uygular, vermezse uygulamamış olur. Ama mahkemenin karar buradaki hukuki durumu değiştirmeyeceği gibi daha dava dosyasını bile görmeden, hakimin siyasi etki altında kaldığını dolaylı yoldan isnat eden bir olguyu da ifade etmek hukuki veya etik değildir.
Şayet bu "cumhuriyet yıkıcısı" lafı başbakana değil de bir başka kişiye söylenseydi hakaret olurdu değil mi?
Bir çok ceza kitabında yazan şu örneği tüm hukukçular bilir sanırım. "Hırsıza, hırsız demek bile hakarettir." diye. Kaldı ki zaten başbakanın cumhuriyete yönelik somut bir saldırısı olsaydı bu ceza kanunlarına göre tazmin edilirdi. Olmayan bir eylem üzerinden varsayım ve farazi düşüncelere dayanarak kimseye hakaret etme hakkını hukuk tanıyamaz.
Ben buradaki mağdur, başbakan da olsa, Kılıçdaroğlu da olsa, Bahçeli de olsa, aynı tepki ve izlenime sahip olurdum. Tarafsızlık bunu gerektirir. Şayet sizler aynı sözler Kılıçdaroğlu yahut Bahçeli'ye söylendiğinde aynı sözleri ifade edemeyeceksiniz, hukuki bir tartışmadan veya hukuktan bahsetmeyin. Çünkü hukuk o değil.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Sayın Tavus;
Yukarıda ki yazımda kararın doğruluğu ya da yanlışlığı yönünde herhangi bir yorumum söz konusu değil. Türkiye Gençlik Birliği Üyesi öğrenci kardeşimizin sözü ile hakaret fiilinin işlenmediğini de söylemiyorum. Halkın güvenini kazanan bir partinin, Gençlik Kolları Başkanı üstelik avukat olan birinin yargının yanlış karar verdiği açıklamaları sizin ikinci iletinizde belirttiğiniz hakimin kararına saygı gösterilmemesi unsuru ile birebir uyuşmaktadır. Vatandaş(!)ın ilgili kararı eleştirmesi yüce mahkemeye ne kadar saygısızlıksa hükümet kanadından yapılan açıklamalarda o derece saygısızlık göstergesidir.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
Hodrimeydan! Ben buradayım ve gerekçeli açıklamanızı bekliyorum. Yok ideolojik olarak beğenmiyorsanız
Sizin yazdıklarınız Tam bir ideolojik saptırmadır.Siz Türkiye de yaşıyorsanız eğer ,gündemi takip ediyorsanız cumhuriyet yıkıcılığı kelime birliğinin hakaret olmayıp bir protesto olduğunu çok iyi bilmeniz gerekir.
AKP iktidarı LAİKLİK İLKESİNE AYKIRI EYLEMLERİN odağı nedeniyle Anayasa Mahkemesinden TESPİT VE UYARI ALDIĞINI DUYMADINIZ MI ?
Anayasa Mahkemesi 'ne KENDİ MECLİS ÇOĞUNLUKLARIYLA ATAMA yaptıklarından haberiniz yok mudur?
TÜRBAN konusunda Mahkemelerin kesinleşmiş kararları varken FİİLİ DURUM YARATMA hakkında SÖYLEYECEĞİNİZ bir şey yoktur.
HUKUKA HODRİ MEYDANI KABUL ETMİYORUZ.
Cumhuriyet Yıkıcılığı sözü bir eleştiridir.Siyasetçi bu eleştirileri görmezlikten gelemez.
HA DİYORSUNUZ Kİ;
DOSYAYI okudun mu.Biz Yukardada açıkladığımız gibi sadece CUMHURİYET YIKICILIĞI konusunda açıklama yaptık.Bu genel bir değerlendirmedir.
Bunun dışında NE VAR?
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
CeeK rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Tavus;
Yukarıda ki yazımda kararın doğruluğu ya da yanlışlığı yönünde herhangi bir yorumum söz konusu değil. Türkiye Gençlik Birliği Üyesi öğrenci kardeşimizin sözü ile hakaret fiilinin işlenmediğini de söylemiyorum. Halkın güvenini kazanan bir partinin, Gençlik Kolları Başkanı üstelik avukat olan birinin yargının yanlış karar verdiği açıklamaları sizin ikinci iletinizde belirttiğiniz hakimin kararına saygı gösterilmemesi unsuru ile birebir uyuşmaktadır. Vatandaş(!)ın ilgili kararı eleştirmesi yüce mahkemeye ne kadar saygısızlıksa hükümet kanadından yapılan açıklamalarda o derece saygısızlık göstergesidir.
Anlamadığım nokta, madem bu karar doğru, doğru karar neden eleştirilir. Benim kızdığım nokta sanki başbakan yargıladı çocuğu. O hakimin şahsen yaptığı bir şey olmaksızın bu dava üzerinden edebiyat yapılmasıdır.
Sonyaka1919;
Bence sizi öldürmek, suç teşkil etmemelidir, bana göre bunu hak ediyorsunuz. Ama hukuk benim bakış açımı değil, evrensel bir bakış açısını kabul ediyor.
21. yüzyıl ceza hukukunda hırsıza hırsız demek bile suçtur. Ama önceki yüzyılları bilmiyorum. Ayrıca ben herhangi bir ideolojiyi benimsemiyorum, ideolojik çarpıtma yapan da ben değilim. Hakaret konusunda yeteri kadar bilginiz olmadığına kanaat getirdiğim için devam etmeye niyetim yok. Ama bu konuda yeterli hukuki bilgiyi öğrendiğiniz zaman bana hak vereceğinizi pekala biliyorum. Bu sebepten dolayı da şimdilik sizi kendi bakış açınızla baş başa bırakıyorum. Siyaseti sevmiyorum. Ama bir hakimin kararını sanki siyasi iktidar vermiş gibi o hakime haksızlık yaparak, hakimin iradesini hiçe sayarak yapılan yorumlara karşı olduğumu ifade etmeye çalıştım o kadar. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay 2. ceza dairesinin örnek içtihatları nazara alınırsa mahkeme kararında bir isabetsizlik olmadığı ortadadır.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Bunu bir an için hakaret olarak algılayalım. TCK, hakarete konu şeyin ispatı halinde ceza verilmeyeceğini öngörür. Peki Anayasa mahkemesinin kapatma davası gerekçesinde "laiklik karşıtı eylemlerin odak noktası" olarak gördüğü AKP yöneticileri hakkındaki karar nedir? AYM açıkça durumu ortaya koymuşken bir vatandaşın "kral çıplak" demesini yadırgamamak, tam tersine tebrik etmek gerekir. Ne yazıktır ki hükümetlerin elinde oyuncak olan Yargı da şimdilik buna esir olmuşsa da yüce Türk Yargısı bu yanlışı kolayca düzeltebilecek, güç ve yeteneğe sahiptir. Tekrar ediyorum "cumhuriyet yıkıcısı" demek suç değildir. Çünkü anayasa mahkemesince zaten bu tespit edilmiş, ancak hafif müeyyidelerle geçiştirilmiştir. Bu nedenle suç oluşmaz, ceza verilemez...
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Eldeki yetersiz bilgiye rağmen tartışmanın düzeyli sürmesi çok güzel. En azından azda olsa bu site sayesinde ''insanların konuşma/tartışma özgürlüğünün'' sürdüğünü görmek hoş... Korku imparatorluğu henüz tam egemen olamamış... Belki hala hükümetin gerçek bir ''darth vader'' bulamamasındandır...
Basında yer alan bir sözcük üzerine ''hüküm kurmanın'' olumsuzluğundan ilk yazımda bahsetmiştim. Bizim basın ''bir noktayı'' alıp gerisini göremezden gelme konusunda ustadır. Bu bağlamda Bektaşi'nin Kur'an da ''namaz kılmayın'' yazdığını söylemesi gibidir. Başını sonunu atar işine geleni alır garip bir durum oluşur. Bu davada da elimizdeki tek olgu ''cumhuriyet yıkıcısı'' sözcüğüdür. Başı sonu nedense yok!!!
Sayın Raşit Tavus'a düzeltmeyle başlayayım. ''Yürütme erkinin başı olan kişiye..'' demiş... Başbakan için Oysaki başbakan yürütme erkinin başı değildir. Yürütme erkinin başı Cumhurbaşkanı'dır.
''III. Yürütme yetkisi ve görevi
MADDE 8- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.''
Görüldüğü gibi anayasa yürütmeyi tarif ederken Başbakandan bahsetmez bile, çünkü başbakan adı üzerinde bakanların başıdır. Cumhurbaşkanı tarafından atanır, istifası kabul edilir.
Burada tartışılması gereken en önemli husus aslında bence şudur;
AKP hükümetinin ve partisinin vede onun oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı'nın kendi aleyhlerindeki en küçük eleştiri veya sözcüğe dayanamayıp çok acımasız ve zalimce yüklenmeleridir. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir zalimlikle bu işlemleri sürdürmektedirler. Ben koskoca Cumhurbaşkanı'nın bir otobüs durağında kendisini protesto eden iki gencecik kişiyi parmağıyla işaret ettiği ''O'' fotoğrafı unutamıyorum. aslında o bir utanç fotoğrafıdır. O fotoğraf bu kişilerin ne kadar zalim ne kadar vicdansız ne kadar baskıcı olduğunun göstergesidir. Başbakanında bir lise öğrencisinin boğazını sıkmasıda çok dikkate değerdir. Bu BİZ HER ŞEYİ YAPARIZ DERİZ KİMSE BİZE BİR ŞEY DİYEMEZ FAŞİST DÜŞÜNCESİDİR.
Her işlerine gelmeyen kararda ''ULEMAYA SORMAK LAZIM'' diyenlerin en ufacık bir eleştiride mahkemeye koşmalarıda ayrıca düşünülmesi gereken bir husustur. Bu bağlamda sorun HAKARET yada ELEŞTİRİ değil MEMLEKETİ İDARE ETTİĞİNİ SANAN ZİHNİYETİN FAŞİST BASKISI VE HOŞGÖRÜ YOKSUNLUĞUDUR.
Sayın Raşit Tavus'un doğru yazmasına karşın eksik yazması olaya yanlış açıdan bakmamıza yol açabilir. 125. madde her nekadar hakaret suçunu tarif edip cezasını düzenliyorsada bunun içtihat ve yorumlarıda en az kanun maddesi kadar önemlidir.
Örneğin ben bir bayanla bir otele girerken görüntülensem ve bayanında sıradan bir vatandaş olduğu durumlarda bunu haber yapmak ''özel yaşamın dokunulmazlığı''ihlalidir. Suçtur cezası vardır. Amma topluma mal olmuş kişiler dediğimiz kişilerden birisi ( Manken, futbolcu şarkıcı artist model siyasetçi yazar v.s) ise bu haber değeri taşır ve gerçekse ceza alınmaz... Paparazi dediğimiz tipler neden bizi değilde bu meşhur denen tipleri takip eder? yanıtı işte buradadır.
Örneğin ben yada sıradan herhangi bir başka vatandaş herhangi bir devlet başkanı için atıp tutsa hakaret etse ne olur ? En fazla alıp götürürler , laf edip serbest bırakırlar yada çok ayyuka çıktıysa dava açılır. Peki aynı atıp tutmayı veya hakareti Başbakan yapsa ne olur ? Ülkeler arası diplomatik kriz çıkar bir çok ülke müdahil olur abuk bir durum ortaya çıkar... Yanıt işte buradadır.
Özetle topluma mal olmuş kişiler dediğimiz kişilerden olan başbakana daha sert eleştiri yapılması doğaldır ki yargıtayda bir çok içtihatında bunu belirtmiştir. Topluma mal olan kişiliklerinde bunun bilincinde olarak daha dikkatli olmaları ve daha hoş görülü olmaları gerekmektedir.
Cumhuriyet yıkıcısı demenin hakaret olup olmadığından önce bu söze maruz kalanların davranışlarının demokratik olup olmadığı önemlidir.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
Sonyaka1919;
Bence sizi öldürmek, suç teşkil etmemelidir, bana göre bunu hak ediyorsunuz.
Beni öldürtürseniz.Kiminle tartışma yapacaksınız.:)
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Sayın Tavus;
Başından bu yana anlatmaya çalıştığım, anlamadığınız diğer bir nokta da Sayın Beyaban gibi hükümetin de mahkeme kararlarını eleştirip, hukuk dışı bulması... Günümüz Türkiyesine uygun olacak; imam böyleyse cemaat napsın?
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Ceza demişken... Sayın Başbakanımız; Öcelan'a ''Sayın'' şehitlerimize ''Kelle'' demesinden dolayı üç kuruşluk tazminata mahkum edilmişti. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından da onanan karar, ödenmeyince cebri icra yolu ile tahsil edilmişti. Kararı veren Hakim Sevgi Övüç de iki defa müfettiş soruşturması geçirmişti. Bahsi geçen korku imparatorluğu olmalı bu...
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Mahkeme kararları elbette eleştiriye açıktır. Vatandaşın ve özellikle de hukukçuların bu kararları eleştirmesinde yarar da vardır. Hatta hukukçular bilirler ki, "karar incelemesi" şekinde yazılan makaleler, mahkemelerin vermiş olduğu kararların eleştirisinden ibrettir. Hukuk dergilerindeki "karar incelemesi" şeklindeki yazılarda incelenen kararın olumlu ya da olumsuz yönleri vurgulanır ve yazarı da karara katılıp katılmadığını gerekçesi ile açıklar.
Bu tür eleştirileri yapanlar, gazetelere yansıyan haberle yetinmez, gerekçeli karar metnini inceleyerek eleştirisini yapar.
Bizim yargı sistemimiz oldukça ideolojiktir, bu nedenle de tarafsızlığı konusunda ciddi kuşkular vardır. Resmi ideoloji ile donanmış hukukçularımızın tarafsızlığı tartışmalı kararlarının bir çok örneği vardır. Anayasa Mahkemesi'nin özelleştirme ile ilgili kararları, parti kapatama ile ilgili kararları, türbanla ilgili kararı ve 367 saçmalığı konusundaki kararı ideolojik kararların önemli örnekleridir.
Yargıtay'ın da oldukça ideolojik kararları vardır. Örneğin Baskın Oran'ın yazdığı "azınlıklar raporu" konusunda görüş açıklayan bir kişi, Baskın hoca için, "azınlık arıyorsa, babasının kim olduğunu annesine sorsun" cümlesini sarfetmiştir. Baskın hoca bu konuda açtığı davayı kaybetti, Yargıtay bu sözleri "eleştiri sınırları içinde" kabul etti. Ama Hırant Dink'le ilgili kararında bu kadar larç davranmadı ve Hırant aleyhine karar verdi. Bolu'da bir yerel gazetede bir yazar, "her şehide karşılık bir DTP'li öldürülmeli" yazdı. DTP'lilerin bu konuda açtığı davada Yargıtay, bu sözleri "eleştiri" olarak kabul etti. Bu kararlar da Yargıtay'ın adamına göre hareket ettiğini, ideolojik kararlar verdiğini göstermektedir.
Yargıtay'ın ideolojik kararlarına siyaset dışı alanlarda dahi rastlamak mümkündür. Örneğin Borçlar Hukuku hocası Prof. Dr. Rona Seroazan "Güncel Hukuk" Dergisi'nin son sayısında (Kasım/2010 veya Ekim/2010 sayısı), Yargıtay'ın 3 adet kararını ideolojik bularak eleştirmektedir.
Yargının ideolojisi olmaz. Yargının ölçüsü resmi ya da gayrı resmi ideolojiler olamaz. Yargının ölçüsü "evrensel hukuk" olmalıdır. Ama bizde hakim ve savcıların önemli bir kısmı, kendilerini devletin uyanık bekçisi olarak görür, tavrını vatandaştan yana değil, devletten yana koyar. Hakim ve savcılarla ilgili bir bilimsel çalışmada bu tespitler yapılmıştır.
İzmir'deki TGB'li gencin sarfettiği sözün" cumhuriyet yıkıcısı"ndan mı ibaret, yoksa daha devamı var mı yok mu bilmiyoruz. Ancak, "cumhuriyet yıkıcısı" sözüne dayanak olarak Anayasa Mahkemesi'nin "laiklik aleyhine faaliyetlerin odağı olmuş" şekşindeki kararını gerekçe göstermek bence yeterli değildir. Çünkü Anayasa Mahkemesinin bu kararı ve parti kapatama konusundaki kararları (TİP, MSP, Refah, DTP AKP ile ilgili kararlar) hep ideolojiktirler ve evrensel hukuka göre değil, resmi ideolojiye göre verilmiş kararlardır.
TGB'li gençlerden bir grupla bu yaz bir tartışma imkanı yaşadım. Sohbet ettik. Ülkelerini seven gençler, ama oldukça radikal, dar ufuklu ve marjinal görüşlere mensuplar. "Türk Solu" grubunu sevmediklerini söylüyorlar, ama o gruba çok yakın görüşleri var. Bu görüşleri ile faşizme ve ırkçılığa yakınmış gibi duruyorlar. İnsanları çok çabuk ve çok kolay suçluyorlar.
Biz çatışmacı bir toplumuz ve bizim gibi düşünmeyenleri çok kolay suçluyoruz. Batıda "cumhuriyet yıkıcısı" suçlamasını kolay yapmazlar. Oysa bizde cumhuriyet düşmanı, vatan haini, vatan satıcısı, kalpazan, liboş vs. gibi kavramlar çok sık çok kolay kullanılıyor. Bu suçlamalar bu kadar kolay kullanılmamalı. Ben cumhurşyeti CHP, İP, TGB, Türk Solu Dergisi gibi anlamıyorum ve anlamak zorunda da değilim. Bu durumda "cumhuriyet yıkıcısı" mı oluyorum? Otoriter cumhuriyetin demokratik cumhuriyete dönüşmesini istemek bazılarına göre "cumhuriyet yıkıcısı" olarak algılanabilir; ama bana göre cumhuriyetin içi demokrasi ile doldurulmadığı sürece o cumhuriyete karşı olduğumu söyleyebilirim.Benim gözümde cumhuriyet, demokratik cumhuriyettir.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Sayın Abbas Bey'in yanıtından sonra görüyoruzki hukuk tamamen ideolojiktir. En ideolojik olanlarda ''evrensel hukuk'' kavramını kullanan kişilerce hiç sakınılmadan kullanılan kişilerdir. Tıpkı Abbas Bey de olduğu gibi.
Beğenilmeyen kararların ideolojik kabul edilmesi sanırım bize uygun bir husus zaten bu yüzden ''hukuku ele geçirme'' yarışı sürüp gitmektedir bizde... Yazılı ve evrensel hukukun hiç uygulanmadığı bir ülkeyiz aslında... Siyasi irade ''parti kapatılması'' hariç hiç bir anayasa hükmüne işine gelmeyince uymamaktadır. Ama Abbas Bey gibi ''demokrasi'' aşıkları buna gık dememektedirler. İşin komiği resmi ideolojide ki LAİK DEMOKRATİK SOSYAL HUKUK DEVLETİ tanımını görmezden gelirler. İşlerine gelince buradaki Laik kavramını işlerine gelince Demokratik kısmını alırlar ama bunun ne olduğunuda sözlemezler... Bu kavramların içinin boşaltılması ise nedense içini doldurmak gibi algılanmaktadır.
Evrensel hukuktan bahsedenler ''Anayasa Mahkemesi'nin özelleştirme ile ilgili kararları, parti kapatama ile ilgili kararları, türbanla ilgili kararı ve 367 saçmalığı konusundaki kararı ideolojik kararların önemli örnekleridir.'' demekten çekinmezler. Bu sözlerinin İDEOLOJİNİN BABASI OLDUĞUNU SATIR ARASINDA GİZLERLER... Sanki çok doğruymuş gibi arada çaktırmadan söylerler... Kapatılan partilerin (Özellikle Refah SHP) AİHM sine gittiklerini bunun oy birliği ile reddedildiğini söylemezler, kapatılan çoğu partinin ise kendilerinin otomatik kapandığınıda göz ardı ederler. Bu sitede bile tartışılan 367 yi ''saçmalık'' olarak adlandırmasıda evlere şenlik bir durumdur. Aslında evrensel hukuk ve mantık 367 nin tam doğru olduğudur. Çünkü nitelikli çoğunluk demek o an 367 oy çıkabilmesi şartının olmasıdır. Kabul red toplamının 367 olamayacağı bir yerde nitelikli oy olamayacağından nasıl geçerli olabileceğini asla açıklayamayan bir evrensel hukuk saçmalığı olabilir mi? Bu hakimsiz mahkeme 11 kişisiz resmi futbol maçının başlaması gibidir. ASLA OLMAYACAK BİR TOPLANTININ YAPILMASI OLANAKLI MIDIR ? Abbas Bey e göre evet... Alın size hukuk...
Nitelikli çoğunluk istenilen bir toplantının olması için orada 367 kişinin olması gerekir bu sayı yoksa ne toplantısı yapacaksınız? Bu toplantı hukuken yapılamamış kabul edilmez mi? Bir futbol maçı 11 kişiyle başlar ama bir takım 7 kişi kalsa bile devam eder... Bu herhangi bir takıma ''biz 11 kişi bulamadık 8 kişi başlayalım'' deme hakkı verir mi? Federasyon bunu onaylar mı? Hakem maçı başlatır mı? Nitelikli çoğunluk 11 kişi ama bitiş 7 kişidir. Bitiş hakkı başlangıçta asla kullanılamaz... 11 kişi yoksa maç başlamaz o takım hükmen malup olur... 367 kişiyle başlaması gereken toplantı bitiş sayısı esas alarak başlar mı? Eğer o işlerine geliyorsa başlar kardeşim başlar.... Bunuda hukuk diye yutturmaya çalışırlar ee yutmazsan işte sonradan böyle ''saçmalık''filan denir...
Türbanla ilgili Anayasa mahkemesinin kararını evrensel hukuka karşı bulurken bunu AİHM sine götürenlerin davaları kaybettiği saklanır. Tam altı red kararı vardır AİHM sinin işlerine gelmediği için bunu saklarlar... Çünkü adama sorarlar AİHM si demi evrensel hukuka aykırı? Fransa da mı aykırı? ABD hukuku da mı aykırı ? İtalya da mı aykırı? Evrensel hukuk dünya dışı hukuk mudur acaba?
Evet gerçekten ideolijen ayrılalım... gerçekten evrensel hukuktan bahsedelim ve gerçekleri söyleyelim... gerisi hikayedir...
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
Batıda "cumhuriyet yıkıcısı" suçlamasını kolay yapmazlar.
Batıda YÜKSEK Yargı Kararları içinde ''KURŞUN SIKTI ''; ''HADDİNİ BİL''; ''DİYANETİN İŞİ'' DEMEZLER.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
sonyaka1919 rumuzlu üyeden alıntı
Batıda YÜKSEK Yargı Kararları içinde ''KURŞUN SIKTI ''; ''HADDİNİ BİL''; ''DİYANETİN İŞİ'' DEMEZLER.
Sayın sonyaka1919;
Evet, batıda insanları "cumhuriyet yıkıcısı", "vatan haini", vatan satıcısı" vs. gibi kavramlarla kolayca suçlamazlar. Çünkü o toplumlar çalkantılı ve sancılı dönemleri atlatmışlar ve normalleşmişlerdir. Onların tarihinde de insanların kolayca suçlandığı ve basit suçlamalar sonucunda giyotin altında çok kelle kestikleri gerçeğini biliyoruz.
Biz çekişmeleri, sancıları henüz atlatamadık. Oldukça çatışmacı bir yapımız var. Çok kolayca bizim gibi düşünmeyenleri "vatan haini", "vatan satıcısı" ve "cumhuriyet düşmanı" olarak suçlayabiliyoruz. Normalleşme dönemine ukaşıldığında, bu suçlamaların hiç bir önemi ve anlamının kalmadığı anlaşılacaktır.
Geçmişte Menderes, Demirel ve Özal için de benzer suçlamalar yapıldı. Bugün bunların vatanı satan kişiler olmadığı anlaşılmıştır. Ama bugün örneğin özelleştirmeyi "vatanı satmak" olarak algılayan radikal bir ulusalcı damar vardır. Bunun vatanı satmakla hiç birt ilgisini izah etmeye dahi gerek yoktur. Bu ekonomik bir tercihtir ve dünyanın yaygın bir uygulamasıdır.
Dün "kürt açılımı", "terörün durdurulması için yapılan görüşmeler" gibi girişimler insanların kolayca suçlanmasına neden oluyordu. Ahmet Kaya'dan saygı ile bahsetmek dahi suçlanmak için yetiyordu. Bu konudaki keskin ulusalcıların suçlamları halen de devam ediyor.
Ama bakın, sayın Kılıçdaroğlu da "genel af"tan bahsetti.. Ahmet Kaya'nın mezarını ziyaret etti. Kimse onu "vatan haini" olarak eleştirmedi. Ama aynı hareketi bir başkası yaptığında en hafif suçlama "bölücü" olurdu. Demek ki bu tür suçlamalar izafidir (görecelidir); zaman içimde anlamsız ve yersiz olduğu anlaşılıyor. Türkiye normalleştiğinde bu suçlamaların çok yersiz ve asılsız olduğu görülecektir.
Saygılar.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Abbas Bey'in yanıtından sonra görüyoruzki hukuk tamamen ideolojiktir. En ideolojik olanlarda ''evrensel hukuk'' kavramını kullanan kişilerce hiç sakınılmadan kullanılan kişilerdir. Tıpkı Abbas Bey de olduğu gibi.
Beğenilmeyen kararların ideolojik kabul edilmesi sanırım bize uygun bir husus zaten bu yüzden ''hukuku ele geçirme'' yarışı sürüp gitmektedir bizde... Yazılı ve evrensel hukukun hiç uygulanmadığı bir ülkeyiz aslında... Siyasi irade ''parti kapatılması'' hariç hiç bir anayasa hükmüne işine gelmeyince uymamaktadır. Ama Abbas Bey gibi ''demokrasi'' aşıkları buna gık dememektedirler. İşin komiği resmi ideolojide ki LAİK DEMOKRATİK SOSYAL HUKUK DEVLETİ tanımını görmezden gelirler. İşlerine gelince buradaki Laik kavramını işlerine gelince Demokratik kısmını alırlar ama bunun ne olduğunuda sözlemezler... Bu kavramların içinin boşaltılması ise nedense içini doldurmak gibi algılanmaktadır.
Evrensel hukuktan bahsedenler ''Anayasa Mahkemesi'nin özelleştirme ile ilgili kararları, parti kapatama ile ilgili kararları, türbanla ilgili kararı ve 367 saçmalığı konusundaki kararı ideolojik kararların önemli örnekleridir.'' demekten çekinmezler. Bu sözlerinin İDEOLOJİNİN BABASI OLDUĞUNU SATIR ARASINDA GİZLERLER... Sanki çok doğruymuş gibi arada çaktırmadan söylerler... Kapatılan partilerin (Özellikle Refah SHP) AİHM sine gittiklerini bunun oy birliği ile reddedildiğini söylemezler, kapatılan çoğu partinin ise kendilerinin otomatik kapandığınıda göz ardı ederler. Bu sitede bile tartışılan 367 yi ''saçmalık'' olarak adlandırmasıda evlere şenlik bir durumdur. Aslında evrensel hukuk ve mantık 367 nin tam doğru olduğudur. Çünkü nitelikli çoğunluk demek o an 367 oy çıkabilmesi şartının olmasıdır. Kabul red toplamının 367 olamayacağı bir yerde nitelikli oy olamayacağından nasıl geçerli olabileceğini asla açıklayamayan bir evrensel hukuk saçmalığı olabilir mi? Bu hakimsiz mahkeme 11 kişisiz resmi futbol maçının başlaması gibidir. ASLA OLMAYACAK BİR TOPLANTININ YAPILMASI OLANAKLI MIDIR ? Abbas Bey e göre evet... Alın size hukuk...
Nitelikli çoğunluk istenilen bir toplantının olması için orada 367 kişinin olması gerekir bu sayı yoksa ne toplantısı yapacaksınız? Bu toplantı hukuken yapılamamış kabul edilmez mi? Bir futbol maçı 11 kişiyle başlar ama bir takım 7 kişi kalsa bile devam eder... Bu herhangi bir takıma ''biz 11 kişi bulamadık 8 kişi başlayalım'' deme hakkı verir mi? Federasyon bunu onaylar mı? Hakem maçı başlatır mı? Nitelikli çoğunluk 11 kişi ama bitiş 7 kişidir. Bitiş hakkı başlangıçta asla kullanılamaz... 11 kişi yoksa maç başlamaz o takım hükmen malup olur... 367 kişiyle başlaması gereken toplantı bitiş sayısı esas alarak başlar mı? Eğer o işlerine geliyorsa başlar kardeşim başlar.... Bunuda hukuk diye yutturmaya çalışırlar ee yutmazsan işte sonradan böyle ''saçmalık''filan denir...
Türbanla ilgili Anayasa mahkemesinin kararını evrensel hukuka karşı bulurken bunu AİHM sine götürenlerin davaları kaybettiği saklanır. Tam altı red kararı vardır AİHM sinin işlerine gelmediği için bunu saklarlar... Çünkü adama sorarlar AİHM si demi evrensel hukuka aykırı? Fransa da mı aykırı? ABD hukuku da mı aykırı ? İtalya da mı aykırı? Evrensel hukuk dünya dışı hukuk mudur acaba?
Evet gerçekten ideolijen ayrılalım... gerçekten evrensel hukuktan bahsedelim ve gerçekleri söyleyelim... gerisi hikayedir...
Sayın commodore1tr;
Türk yargısınını ideolojik olduğu konusunda iddialıyım. Bu ideolojik tavrını değişen dünya ve ülke koşullarında koruyamazdı.. Bu nedenle de bu ideolojik yapı değişmeye mahkumdur. Nitekim son zamanlardaki hukuk alanındaki tartışma ve değişikliklerin nedeni de bu ideolojik yapıdır. Bu yapının tepki almaması düşünülemezdi. AKP'nin yaptığı da bu ieolojik yapılanmaya duyduğu tepkidir. Bu açıklamalarımdan AKP'nin yaptığını onayladığım anlamı çıkmasın, çünkü onlar da kendi ideolojik örgütlenmelerini sağlamaya çalışarak yargıda egemen olmaya çalışıyorlar. Yani yanlışı bir başka yanlışla düzeltmeye çalışıyorlar. Ancak, AKP'nin yargı üzerindeki egemenlik çabası da ileride yok olmaya mahkumdur, yok olurken de eski "resmi ideoloji" dönemine dönülmeyecektir. Etki tepkiyi doğuracak ve tepki sonunda da bir senteze ulaşılacaktır. Bu felsefedeki tez - anti tez -sentez meselesidir. Bu sosyal bir süreçtir. Bu süreç sonunda ideolojisi olmayan evrensel hukukun tarafsız/bağımsız yargısına ulaşılacaktır.
Gelelim şu 367 vakasına... Bu kararın bir saçmalık olduğunu bugün çok kişi kabul ediyor. Bu kararı bugün savunan çok az kişi kaldı. İleride tahminime göre bu kararı savunan kişiler büyük ihtimalle utanacaklar ve bunu savunduklarını gizleme gereği duyacaklar.. Cumhurbaşkanlarının seçim süreçleri hep sancılı olmuştur. 367 kararı, hukuku kullanarak yapılmış bir darbedir, ama sonuca ulaşamamıştır. Eski dönemlerde olsa idi hukuku kullanmaya gerek kalmadan ilgili aday, baskı ile geri çekilir ve istenilen kişi seçilirdi. Bunun örnekleri önceki seçimlerde vardır. Askerler, bir adayı tehditle geri çekmişler ve anılan kişi adaylığı bıraktığı gibi memleketi dahi terketmek zorunda kalmıştır. Ama bu kaba yöntemler tarihte kaldığı için, bugün daha ince yöntemler kullanmak gerekiyordu ve 367 kararı işte bu ince yöntemin kendisidir.
367 kararı ile ilgili futbolcu sayısına göre yaptığınız yorumun oldukça sığ (yüzeysel) olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu konudaki ciddi yayınlardan haberiniz olmadığı anlaşılıyor. Lehte ve aleyhteki ciddi yayınlardan haberiniz olsa idi, bu konuyu futbol kuralları ile değil, anayasal kurallara göre yorumlardınız. Bu nedenle size bir iyilik yapmaya karar verdim ve lehte ve aleyhteki bir kaç tane ciddi yayın ismi vereceğim. Belki o zaman bu konuyu futbol maçından ibaret zanneden sığ görüşünüzde değişiklik olur. En azından kendinizi savunacak daha ciddi argümanlar bulursunuz. Bu konuda ilk aklıma gelen şu yayınlara bir bakmanızı önereceğim:
1) Barolar Birliği'nin Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde her iki tarafın görüşlerini açıkladığı sempozyum kitabına bir bakın, işinize yarar bilgiler var.
2) Anayasa Hukukçusu Ece Göztepe'nin bu konuda iki adet ciddi makalesi yayınlandı. İlki "Birikim Sosyalist Kültür Dergisi'nin Haziran - temmuz 2007 sayısındaki "Sevilmeyen Anayasayı Kim Korumak İster?" başlıklı makalesi. Diğeri ise aynı yazarın "Muhakeme Etmek veya Karar Vermek : Anayasa Mahkemesi'nin 367 Kararı İçin kavramsal Bir Çerçeve Denemesi" başlıklı makale.
3) Sami Selçuk'un "2007'nin Hukuk Olayı : Anayasa Mahkemesi'nin 367 Kararı" başlıklı kitabı..
4) Bu arada senin lehine olabilecek bir kayank da vereyim; Necmi Yüzbaşıoğlu'nun 'GÜncel Hukukl" Dergisi'nde iki bölüm halinde yayınlanan ciddi boyuttaki makalesi..
Bu iyiliğimi de unutma.. Selamlar.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Sayın commodore1tr;
Türk yargısınını ideolojik olduğu konusunda iddialıyım. Bu ideolojik tavrını değişen dünya ve ülke koşullarında koruyamazdı.. Bu nedenle de bu ideolojik yapı değişmeye mahkumdur. Nitekim son zamanlardaki hukuk alanındaki tartışma ve değişikliklerin nedeni de bu ideolojik yapıdır. Bu yapının tepki almaması düşünülemezdi. AKP'nin yaptığı da bu ieolojik yapılanmaya duyduğu tepkidir. Bu açıklamalarımdan AKP'nin yaptığını onayladığım anlamı çıkmasın, çünkü onlar da kendi ideolojik örgütlenmelerini sağlamaya çalışarak yargıda egemen olmaya çalışıyorlar. Yani yanlışı bir başka yanlışla düzeltmeye çalışıyorlar. Ancak, AKP'nin yargı üzerindeki egemenlik çabası da ileride yok olmaya mahkumdur, yok olurken de eski "resmi ideoloji" dönemine dönülmeyecektir. Etki tepkiyi doğuracak ve tepki sonunda da bir senteze ulaşılacaktır. Bu felsefedeki tez - anti tez -sentez meselesidir. Bu sosyal bir süreçtir. Bu süreç sonunda ideolojisi olmayan evrensel hukukun tarafsız/bağımsız yargısına ulaşılacaktır.
Gelelim şu 367 vakasına... Bu kararın bir saçmalık olduğunu bugün çok kişi kabul ediyor. Bu kararı bugün savunan çok az kişi kaldı. İleride tahminime göre bu kararı savunan kişiler büyük ihtimalle utanacaklar ve bunu savunduklarını gizleme gereği duyacaklar.. Cumhurbaşkanlarının seçim süreçleri hep sancılı olmuştur. 367 kararı, hukuku kullanarak yapılmış bir darbedir, ama sonuca ulaşamamıştır. Eski dönemlerde olsa idi hukuku kullanmaya gerek kalmadan ilgili aday, baskı ile geri çekilir ve istenilen kişi seçilirdi. Bunun örnekleri önceki seçimlerde vardır. Askerler, bir adayı tehditle geri çekmişler ve anılan kişi adaylığı bıraktığı gibi memleketi dahi terketmek zorunda kalmıştır. Ama bu kaba yöntemler tarihte kaldığı için, bugün daha ince yöntemler kullanmak gerekiyordu ve 367 kararı işte bu ince yöntemin kendisidir.
367 kararı ile ilgili futbolcu sayısına göre yaptığınız yorumun oldukça sığ (yüzeysel) olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu konudaki ciddi yayınlardan haberiniz olmadığı anlaşılıyor. Lehte ve aleyhteki ciddi yayınlardan haberiniz olsa idi, bu konuyu futbol kuralları ile değil, anayasal kurallara göre yorumlardınız. Bu nedenle size bir iyilik yapmaya karar verdim ve lehte ve aleyhteki bir kaç tane ciddi yayın ismi vereceğim. Belki o zaman bu konuyu futbol maçından ibaret zanneden sığ görüşünüzde değişiklik olur. En azından kendinizi savunacak daha ciddi argümanlar bulursunuz. Bu konuda ilk aklıma gelen şu yayınlara bir bakmanızı önereceğim:
1) Barolar Birliği'nin Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde her iki tarafın görüşlerini açıkladığı sempozyum kitabına bir bakın, işinize yarar bilgiler var.
2) Anayasa Hukukçusu Ece Göztepe'nin bu konuda iki adet ciddi makalesi yayınlandı. İlki "Birikim Sosyalist Kültür Dergisi'nin Haziran - temmuz 2007 sayısındaki "Sevilmeyen Anayasayı Kim Korumak İster?" başlıklı makalesi. Diğeri ise aynı yazarın "Muhakeme Etmek veya Karar Vermek : Anayasa Mahkemesi'nin 367 Kararı İçin kavramsal Bir Çerçeve Denemesi" başlıklı makale.
3) Sami Selçuk'un "2007'nin Hukuk Olayı : Anayasa Mahkemesi'nin 367 Kararı" başlıklı kitabı..
4) Bu arada senin lehine olabilecek bir kayank da vereyim; Necmi Yüzbaşıoğlu'nun 'GÜncel Hukukl" Dergisi'nde iki bölüm halinde yayınlanan ciddi boyuttaki makalesi..
Bu iyiliğimi de unutma.. Selamlar.
Allah Senden Razı Olsun Abbas Abi ,
Dediğimi çok net anlayıp böyle anlamamazlığa vurmak çok net bir davranış modeliniz oldu. Bu arada kendi kendinize gol atmayı bırakın. Olmuyor yani..
Aslına bakarsanız tün dünya ülkelerinin yargıları bir bakıma ideolojiktir. Suudi Arabistanda İran'da v.b ülkelerde Saçını çok güzel yaptırmış,hafif dekolte giyinip yolda yürüyen bir kadına ne yaparlar dersiniz? Uygulama iç hukuklarına uygun olmaz mı? Peki bu iç hukuk ideolojik değil mi? ABD nin Irak ı resmen işgali soykırımı gibi katliam yapması tecavüzlerde bulunması hangi evrensel hukuka sığıyor ama kalıbına uyduruldu!! Bu ideolojik değil mi? (İşin komiği bu insanlık dışı savaşa AKP neredeyse Türkiye'yi de sokuyordu... Ama ne hikmetse Filistinde bir örgütü desteklediği için kahraman olan da AKP!!!)
Demekki hukuk ideolojilerden beslenir, ideolojiler ne kadar uygar olursa, ne kadar insan haklarına saygılı olursa , eğitim öğrenim ne kadar artarsa hukukta o ölçüde gelişir. Yoksa ceza hukuku bile ideolojinin baskısında kalır. Eski 141, 142 ve 163 ile hala tartışılan 301 buna en güzel örnektir. Vicdani red olarak bilinen uygulamayla ilgili 155, 153 ve 161 in ideolojik olmadığını söyleyebilir misiniz? Bazı Avrupa ülkelerinde vicdani red kabul görürken İsrail de ağzınıza bile alamazsınız!! Bunlar akıp giden zaman içerisinde oluşan ideolojilerden doğan uygulamalar değil midir ? Doğruluğu yanlışlığı tartışılabilir ama yukarıda da belirttiğim gibi uygarlık eğitim kültür arttıkça insan haklarına saygı da çoğalır buda hukuka yansır....
AKP nin şimdiki ideolojik duruma tepki ile yaklaştığını ve bundan dolayı değişiklikleri yaptığını ve yanlışı yanlış ile düzeltmeye çalıştığını belirtmişsiniz ki doğrudur. İşte tam bu nokta da aramızda ki fark ortaya çıkmaktadır. Ben yanlışın yanlış ile düzeltilmesine karşıyım siz ise destek veriyorsunuz. Yanlışı yanlış ile düzeltmek beteri bin beter etmekten öteye bir işe yaramaz. Yargıya duyulan güvende ayaklar altında kalır ki şimdi yaşadığımız aynen budur. Bunun da savunulacak bir tarafı yoktur.
367 ye gelirsek hiç merak buyurmayınız çok okudum. Hatta anımsarsanız daha anayasa mahkemesi karar vermeden önce bu sitede gene bu konuda karşı karşıya gelmiştik. İkimizde şimdi durduğumuz noktada aynı yorumlamadaydık. (Demekki ikimizde değişmemişiz bu konuda.) Gerek karar çıkmadan önce gerek çıktıktan sonra bu konuda ki yorumları çok okudum. Anayasanın Lafzı bu konuda uzlaşmaya zorladığı yönünde ''Anlaşın diyor'' Zaten o zamanı anımsarsanız AKP Bülent Arınç faktörü yüzünden halihazır kişiyi aday göstermişti. Çünkü Arınç'ın RTE ye açıkça ''Sen yada Gül aday olmazsa ben adayım'' dediği biliniyordu. Yani RTE Arınç ın önünü kesmek için Gül ü aday göstermek zorunda kaldı. Bu süreçte bile Arınç ''ilk defa dindar bir Cumhurbaşkanı seçiyoruz'' diyebilecek kadar iğrenç laf etmeyi ve siyasi lütarütüre geçmeyi başardı. Tarih ondan asla övgüyle söz etmeyecektir. Neyse koumuz bu değil... Koumuza dönersek Anayasanın uzlaşın diye nitelikli çoğunluk ararım dediği bir yerde bu çoğunluğun asla sağlanamayacağı bir oturum olur mu? Olur ise Anayasa'nın CB seçimini düzenleyen maddesinin seçim koşullarını belirten ilk iki fıkrası havada kalmaz mı? Süs diye mi yazılmıştır ? 184 kişi ile meclis açıldı oylama yapıldı kabul ediliyorsa bu maddeler ne içindir ???
Sığ diye yorumladığınız futbol oyun kuralını ne kadar saçma bir savunmada olduğunuzu anlamanız için vermiştim. Demek istemiştim ki ''Apartman yönetim toplantısı, dernek toplantısı, futbol oyun başlaması gibi çok daha basit olgularda dahi başlama kuralı yoksa toplantı başlayamazken yada yok hükmünde olurken nasıl olurda en önemli seçimlerden birisi ola CB seçiminde bu kural göz ardı edilir? CB seçimi çok önemsiz bir şeymidir?'' Ama nedense anlamak istemediniz yada işinize gelmedi. Bakın GS ye sözde geçen hafta Helvacı yönetiminde toplantı yaptılar. Ne oldu 6 kişide kaldılar diye masal oldu çay toplantısına dönüştü karar alındı mı alınamadı neden alınamadı çünkü karar alınması için tüzükte 7 yöneticinin olması koşulu varda ondan alınamadı. Ama konu TBMM sini en önemli seçimi CB seçimi olunca kurallara Anayasanın bağlayıcı hükmüne boş vereceğiz öyle mi? Amma evrensel hukuk ha...
367 yi savunan az kişi kaldı savunanlarda ilerde utanacak gizlemeye çalışacak yaklaşımını nereden buldunuz bilemiyorum amma tahmiim var... Lizbon da biten NATO toplantısından sonra bizim medya bunu BÜYÜK ZAFER olarak pompaladı, HERKES GÜL'E HAYRAN AĞZINA BAKIYOR İMRENİYOR DEDİĞİNİ YAPTIRDI diye yazdılar... Ama gerçeğin hiç öyle olmadığını bakan okuyan dinleyen gözler gördü... Siz Lizbon u zafer sayalardansınız ben ise umursamayanlardan...
Saygı ve sevgilerimle şalgamımı beklerim... ( Şalgam olayınız 367 den beter hale dönüştü ayrıca...)
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
Bu açıklamalarımdan AKP'nin yaptığını onayladığım anlamı çıkmasın, çünkü onlar da kendi ideolojik örgütlenmelerini sağlamaya çalışarak yargıda egemen olmaya çalışıyorlar. Yani yanlışı bir başka yanlışla düzeltmeye çalışıyorlar. Ancak, AKP'nin yargı üzerindeki egemenlik çabası da ileride yok olmaya mahkumdur
Çok kıymetli ve Değerli Sayın Avukat Abbas Bilgili Beyefendi'nin görüşüne misliyle katılmamak mümkün değildir.
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Abbas Bey ile Commodore'nin tartışmalarını özlemişim yahu. Şurda Harun Gür de olacaktı ki, değmeyin okuma keyfime...
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Çok kıymetli ve Değerli avukat Abbas Bilgili Beyefendiye ;
İstanbul da emniyet müdürüne bağlı polislerin üniversite öğrencilerini copla ,hakaretle dövmeleri ve Ankaradan çıkan protestocu grubu engellemeleri ,istanbula sokmamaları hakkında YÜCE DEMOKRATİK TÜRKİYE söyleminiz ile BAĞDAŞTIRABİLİYORMUSUNUZ?
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
İŞTE DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ.(!)YORUMSUZ.açık ve net.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16457761.asp?gid=373
-
Cevap: "Cumhuriyet Yıkıcısı" Diyen Okul Birincisi Senger, 354 Gün Hapis Cezasına Mahkum Edildi!
Alıntı:
sonyaka1919 rumuzlu üyeden alıntı
Çok kıymetli ve Değerli avukat Abbas Bilgili Beyefendiye ;
İstanbul da emniyet müdürüne bağlı polislerin üniversite öğrencilerini copla ,hakaretle dövmeleri ve Ankaradan çıkan protestocu grubu engellemeleri ,istanbula sokmamaları hakkında YÜCE DEMOKRATİK TÜRKİYE söyleminiz ile BAĞDAŞTIRABİLİYORMUSUNUZ?
Polisin davranışını kesinlikle onaylamıyorum, onaylamam zaten mümkün değil.
Demokratik hukuk devletinde protesto eylemlerinin olması gayet doğaldır.
Protestocuların, eylemlerini yasal sınırlar içinde yapmaları, yasa dışına çıkmaması gerekir.
Protestocu öğrencilerin eylemlerinde de onaylamadığım yönler olmakla birlikte, polisin davranışını hiç doğru bulmadım.
Protstocular, yasa dışına da çıksa, polis böyle vahşice davranamaz, davranmamalı.