E Nerelerdesiniz?

Başlıkta ortada kim isterse üzerine alınsın gibi... Gerçi alınacak kişiler çok ama savunacak kişi yok çünkü korku imparatorluğu büyüyor. Adam patavatsız bir şekilde ''çok konuşursan Silivri...'' diyebiliyor... Demekki Silivri aslında ciddi bir bağımsız yargı değil mevcut hükümetin sindirme araçlarından birisi...

Bu tarihin en garip Anayasa değişikliği öncesi dilimiz döndüğünce klavyemiz yettiğince yazdık ama dinletemedik... Eski sözde solcular, sağcılar, tatlı su liberalleri, liboşlar, din tacirleri bir oldu inanılmaz baskı sindirme rüşvet maddi güç ile sözde demokrasi diye halka bu kepazeliği kakaladılar.

Bu sitede bile Aziz Nesin in yüzde altmış polemiği gündeme getirildi hemde Aziz Nesin'i hiç bilmeyenlerce tipik bir AKP yaklaşımıydı ama oldu..

Şimdi Anayasa değişti uyum yasaları çıkartılmaya çalışılıyor araya başka başka olaylarda giriyor ve neler neler olduğunu görüyoruz. Şimdi bu forumda ben anlatıp soracağım bakalım ne yanıt verecekler... Gerçi ilk yanıtı Anayasaya evet diye çığlık atan çığırtkan Demokrat yargı dan geldi... Kandırıldık böyle seçim mi olur diye... İşte yüzde altmış nasıl oluşuyor onada bakacağız... Hodri meydan...

HSYK ile ilgili hakim/savcıların seçimi oldukça kötü bir sonuç doğurmuştur.

Ama bu sonucun böyle olmasını sağlayan seçim sistemidir.

Anayasa Mahkemesi'nin seçimin şekli ile ilgili bazı cümleleri iptal etmesi, seçim sonuçlarının böyle olmasına yol açmıştır.

İptalden önceki sistem olsa idi, her gruptan kişiler girebilirdi.

İptali isteyenler ve iptal kararını verenler bu sonucu göremediler.

Şu Silivri mahkemesine gelince...

Silivri'deki mahkemenin adı "özel yetkili ağır ceza mahkemesi"dir.

Bizim cumhuriyet tarihi boyunca ceza mahkemelerimiz hep "olağan" mahkemeler ve "olağandışı" mahkemeler şeklinde olmuştur.

Olağan ceza mahkemleri; sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleridir.

Olağandışı mahkemeler ise döneme göre; istiklal mahkemeleri, yüksek (!) adalet divanı, sıkıyönetim mahkemeleri, DGM'ler ve şimdi de özel yetkili ağır ceza mahkemeleridir.

Bu mahkemeleri savunanlar, bizim özel koşullarımız vs. gibi gerekçelere sığınmışlardır.

Faruk Erem hoca, olağandışı mahkemeler için "adaletin tümörleri" demişti.

Evet, adaleti bu tümörlerden kurtarmak gerekir.

Bu nedenle de özel yetkili ağır ceza mahkemelerini lağvetmek gerekir.

Bu ülkenin "özel koşullarını" gerekçe göstererk, bu tür "tümör" oraganlarını savunmamak gerekir.

Bugün bu mahkemelerden dert yananların, geçmişteki "tümör"lerden yakınıp yakınmadığını bilemiyorum.

Bir adalet "tümörü" olan istiklal mahkemelerini, şanlı (!) 27 mayısın "yüksek adalet divanı"nı olumlayanların, bugünkü "tümörlerden" yakınmaları samimiyetsizlik gibi görünse de;

Açıkça ve net olarak söylüyorum; bir ülkede iki ayrı ceza sistemi olmaz, varsa orada hastalık vardır.

Bu hastalık dün vardı, bugün de var. Düne de bugüne de karşı çıkılırsa tutarlılık olur.

Dünkünü savunup, bugünkünü eleştirirsen, bunun adı tutarsızlıkıtr.

Tekrar ederek net ve kesin olarak söylüyorum;

Bugünkü tümörün adı "özel yetkili ağır ceza mahkemesi"dir.

Adalet sistemi amaliyat masasına yatırılarak, bu tümörden kurtarılmaldır.

Sayın commodore 1tr nerede olacaklar korku imporotorluğu yaymaya çalıştığı baskı iyi niyet düşüncesiyle bile olsa kimleri Adliyeye cağırıyor bakarmısınız Başbakan Tansu ÇİLLERİ'nin kocasını. Muhalif düşüncemizi net olarak söyleyemez duruma geldik şimdi birileri hadi ordan diyecek bende onlara Başbakanın bir sözünü hatırlatacağım "bitaraf olmayan bertaraf olur" diyor nedemek şimdi bu? yaratılan havadan korkmamak sinmemek biraz zor olsa gerek.
Benim sorumda Referandum oylamsı öncesi 12 EYLÜL'ün madurları için kürsülerde ağlayan Başbakan ve Partisinin 12 EYLÜL'cüler için bir çalışma başlattıklarını birkaç kişi için mahkemelere başvurduklarını duyan var mı..
ABD'nin Ülkemize kurmaya çalıştığı FÜZE sistemide gümbürtüye getiriliyor...

Tutuklu Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın makamında ele geçirildiği öne sürülen dinleme kayıtlarıyla ilgili eski Başbakanlardan Tansu Çiller'in eşi Özer Çiller, mağdur sıfatıyla Beşiktaş Adliyesi'nde ifade verdi.Basından

Şimdi 12 Eylülde Türkiye bir Anayasa değişikliği oynadı. Büyük ustalar hiç söylemedi ama çok yamru yumru bir değişiklik oylandı ve çok bariz abukluklarla kabul edildi. Aslında saçma bir çok maddenin arasına gizlenmiş iki önemli değişiklik olduğunu ve buna bağlıda bir iki önemli ama ulus aleyhinde değişiklik olduğunu söyledik, dinletemedik. Yazık oldu...

Tabiiki biz bunları hak ediyoruz. Neden hak ediyoruz. Mal ortada da ondan hak ediyoruz. Bu tip forumlarda genelde ''birey'' olmaktan bahsediyorum ben, işte Türkiye nin sorunu birey olmayı başaramamak başarılmaması içinde her şey yapılıyor ve bu sonuç alınıyor. İşin acısı bu oynanan oyunu gören bazı gerçek eğitimli bireyler nedense buna çanak tutuyor...

Bu değişiklikle birlikte dünyanın en geri zekalı ''deyimi'' olacak bir ''yetmez ama evet'' e sahip olduk. Ne demek istendiğini ben hala anlayamadım ... Anlayan anlatsın... Yetmez ama evet yeterli değil ama evet... Bu toplumu kandırmak için verilmiş bir ara gazı gibi olsada çok geri zekalı bir cümle... Para üstünü eksik veriyor garson yetmez ama evet diyorsunuz... onun gibi bir şey...

Şimdi Ulu Önder Atatürk yani Gazi Mustafa Kemal Paşa reaya dan bir topluluğu birey ve ulus yapmaya çalıştı yaşamı boyunca. Devrim kanunları dahil o son sürat gelişmelerin nedeni temelde budur. Sekiz senedir de son sürat ileri gidiyoruz ayaklarına geri gittiğimizde gerçek , ve bunu söyleyenler bir şekilde susturuluyor. Bu gerzekliğe demokrasinin gelişmesi diyenlerde zengin oluyor... yada her devrin adamı olanlar.... Birey nasıl olunur ona bakalım çok hızlı...

Birey nedir ? Kısaca birey; Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık. Bir türün kapsamı içine giren somut varlık. Doğa bilgisinde türü oluşturan tek varlıklardan her biri. Toplumları oluşturan ve düşünsel, duygusal, istençsel nitelikleri toplum içinde belirlenen insanların her biri. İnsan topluluklarını oluşturan, insanların benzer yanlarını kendinde taşımakla birlikte, kendine özgü ayırıcı özellikleri de bulunan tek can. demektir.

Yani birey olmanın en temel koşullarından birisi ''kendine özgü ayırıcı özellik'' olmasıdır. Buda düşünsel, duygusal,istençsel,mantıksal ve hatta bunların bütünü olan davranışsal özelliklerdir. Yani davardan koyundan ayıdan birey olmaz. Birey olabilmek için asgari şart önce İNSAN olmaktır. Ama unutulmasın her insan da birey değildir.Birey olmak zordur bir duruş bir eğitim bir görüş bir mantık bir davranış bir içsellik gerektirir. Yani aslında insanın düşünmesi gerekir başlangıçta birey olabilmek için.... Ama bu düşünmede ''ne yesek?, hangi maça gitsek, bu akşam ne izlesek, neyi nereden götürsek?'' anlamında düşünce değildir. Bu geçmişin tecrübelerinden imbikle süzülerek gelen bilgiler ışığında eğitilerek kendini eğiterek elde edilen birikimin kendi içselliği içersinde yoğrularak geniş açıdan düşünmektir.

Kişi kendi kendine birey çok zor olur. Gelişmiş eğitim kültür ve ferah toplumlar birey yetiştirebilir. Diğer toplumlardan ise tesadüfen birey çıkabilir. O da aslında o toplumda ''aykırı'' olmasından dolayıdır. Yani birey olabilmek için ailenin çevrenin ve devletin bireylerden oluşmuş olması gerekmektedir aslında.

Demekki neymiş önce birey olmalıymışız? Peki bizler bireymiyiz? Herkes bu soruyu yanıtlamalıdır kendince. Gerçi sonuç herkesin kendisini birey hissetmesiyle bitecektir amma öyle olup olmadığıda genel panorama sayesinde ortadadır.

Çin'in saygın üniversitelerinden Şanghay Jiao Tong Üniversitesi tarafından 2003 ten bu yana dünyanın en iyi 500 üniversitesi seçilir. Sıralama kriterlerinin başında üniversitenin ve o üniversite öğretim üyelerinin aldığı ödüller başarılar gelir. Mezunların genel durumuda bir kıstastır. Üniversitenin tarihi ve yerleşkeside ufak kriterlerdendir ama 400+ nın belirlenmesinde etkili olur. Bağımsız ve özgür katılımcı eğitimde önemli kriterdir bu saptamalarda...

Harvard Üniversitesi (ABD) hep birinci sıradadır. İlk beş zaten ABD tekelindedir. California Berkeley 2. Stanford 3. Massachusetts Institute of Technology (MIT) 4. sıradadır. Beşinci sırada İngiltere'nin meşhur Cambridge üniversitesi vardır.... Liste böyle gider. Oxford ülkesinde ikinci olmasına rağmen bu sıralamada 10.'dur. İlk yüzde ABD nin ezici çoğunluğu bulunmaktadır. ABD, İngiltere, Japonya, İsviçre, Fransa, Kanada, Danimarka,İsveç, Hollanda, Almanya,Avusturalya, İsrail, Finlandiya, Rusya,Norveç ve Belçika üniversiteleri bulunmaktadır. Sonrasındaysa ilginç olabilecek şeklde 109. sırada Çin,110. sırada singapur üniversitesi vardır... Liste böyle gidiyor... Bu sene sadece bir Türk Üniversitesi 487. sıradan listeye girmiştir. İstanbul Üniversitesi..... Brezilya Güney Kore gibi ülkelerin üniversitelerinden bazılarının ilk iki yüzde yer aldığınıda söyleyeyim bu arada...

Şimdi ABD Çin ve Rusya ardından (Çok emin değilim nüfusa göre oranladım ama bunlardan da fazla olabilir bizimki) en çok üniversiteye sahip olup bu sıralamalarda esamemizin okunmamasını neye bağlayacağız? Eğitimsiz, cehalet içinde olmamıza ve birey olamamıza bağlayacağız... Ama laf söylemede gösterişte ıvır zıvır işlerde bir numara olduğumuzuda unutmayacağız. Birde en kötüler sıralamasında da ilklerdeyiz... Ne gurur...

Demekki Türkiye de birayselleşme oranı çok ama çok düşük (yüzde kırkiki değil) eğitim ilk okuldört düzeyinde ve işin kötüsü biz bunun farkında olmadığımız gibi daha aşağıya çekmek isteyenlerin peşinden gidiyoruz.... Aziz Nesin'e de çakıyoruz ara sıra.. Yüzde altmış demiş diye.... Bunu diyenlerin cehaletimi naifliğimi bende onu anlayamıyorum...

Şimdi panaromamızı gördükten sonra bakalım ...

Şimdi durumu daha iyi analiz etmek için biraz daha bakalım nerelerdeyiz biz... Mevcut hükümetin o kadar çağdaşlaştık her devlet bizi örnek alıyor cart curt palavaralarının yanında gerçek nedir?

Şimdi zaman zaman bu sitede ben dahil bazı değerli katılımcılar ''Türkiye İran olacak Malezya olacak'' gibi söylemler geliştirilmiştir. Bu genelde siyaseten ve yönetimsel olarak eleştiridir. Avukat Abbas Bilgili'nin başı çektiği bir grupta bir takım gerekçelerle Türkiye'nin asla bu ülkeler gibi olmayacağını savunur. Ha onlar hangi açıdan savunur net değildir amma her açıdan savundukları kabul edilebilir. ''Rejim'' açısından bakmadığımız sürece ortadaki gerçekler ışığında haklı olduklarını kabul etmek gerekir. Türkiye İran gibi olamaz. (Keşke olabilse diyeceğim geliyor...)

2010 yılı kadın hakları raporuna göre Türkiye 134 ülke arasında 126. sıraya yerleşmiş.(Çalışma açısından ise daha reziliz 131. sıradayız.)Benim beğenmediğim Malezya 98. İran ise 96. sırada ne acıki bizden iyiler... Bizden kötü Suudi arabistan, Pakistan, Çad ve Yemen var... Boşuna değil bizimkiler Suudi Arabistan'ın dandik kralını baş tacı edip biri sağına biri soluna oturmuyor... Örneğimiz o demek ki... İşin acısı çalışma alanında da İran da Malezya da kadınlar açısından bizden iyi durumdalar... Oralarda üç çocuk yap otur evde diyen yok...

Ulu önder Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Anayasa'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakları tanınmıştır. Fransa ve İtalya’da kadınlara 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu konuda bizi geçen tek ülke Norveçtir... 1921 de kadın haklarını tanımıştır.

Görüldüğü gibi dünyanın kadın haklarını ilk tanıyan ve hatta genel anlamda seçme seçilme haklarıyla birlikte ilk olan TC günümüzde son sıralara inmiştir.

Buna karşılık kadınlarımıza ikinci sınıf insan muamelesi yapmak, aşağılamak, üç çocuk yap diyerek aslında iş yaşamından tecrit etmek, yasak olmasına rağmen çok kadınla evliliğe suskun kabul yapmak son derece normal davranış biçimi olmuş tanınan tek özgürlük aslında özgürlükleri kısıtlayacı türban olmuştur.... Ne acıdır ki kadınlarımız/kızlarımız hadi laynnnn diyeceklerine Türban peşine düşmüşlerdir... Türbanın dindeki yerine girmeyeceğim bu konuda gereğinden fazla yazı yazdığımı düşünüyorum... ama o da faydasız oldu elbette....

Şimdi diyin bakalım biz birey miyiz?

Türkiye'de günde 150 bebek ölüyor. Hatta bazen o ha dedirtecek olaylar yaşanıyor... Bir hastahanede peş peşe ölümlerin sorumlusu klima denip sonra her zaman ki gibi ''kader'' denilip olay kapatılıyor. Ölen bebeklerin cesetleri ailelerine koli kutusunda veriliyor. Bu kepazelik bir tek bizim ülkemizde olur diyen benim gibilerse tü kaka ilan ediliyor... Bu aslında tam bir rezalet kepazelik ahlaksızlık vicdansızlık insanlıktan nasip alamama insana değer vermemedir. Bu azıcık birey olan toplumlarda o sağlık bakanının istifasına yol açar o hastahane darmadağın edilir... Bunun kaderle dinle ilgisi yoktur. Cehalet ve salaklığın ilgisizliğin umarsamazlığın bayağılığın neden olduğu yıkımlara ''kader'' diyerek dine bağlamak sadece bizim gibi geri kalmış kalmaya mahkum toplumlarda olur.

Türkiye, Irak hariç, komşuları arasında en yüksek anne-bebek ölüm oranına sahip ülke. Türkiye, modern doğum kontrol yöntemlerinde de İran, Mısır ve Cezayir'in gerisinde. Türkiye'de bebek ölüm oranı binde 28.5. AB ülkelerinde bebek ölüm oranı binde 5.Açık ara birinciyiz... Sondan mondan hiç sorun değil...

Farkında mısınız Türkiye'de hergün bir Jumbo uçak dolusu bebek ölüyor ....kayıtsızlığımız hat safhada... Ha evet dediğiniz anayasada ''çocuk'' maddesi var var olmasına da sadece madde olarak kalmaya mahkum aynı yukarıdaki kadınlar konusunda olduğu gibi... Oraya da geleceğiz... Sizler hele elma şekerinizi yemeye devam edin...

Ha bu arada Nüfus oranlaması yapılmadan facebook kullanımında dünya üçüncüsüyüz, İphone 4 te ise açık ara birinci (Hala da sıra var) ensest ilişkide de bilinen ülkelerde açık ara öndeyiz... sevinir misiniz bilemem...

EEE biz birey miyiz?

Şimdi bir ülke düşünün halkının ezici bir çoğunluğu İslam dininden olmalarından dolayı müslüman. Her nekadar yüzde doksan sekizi müslüman olan.... diye cümleler kurulsada gerçek oranın yüzde seksen seksenbeş arası olduğuda bir gerçek... Yani İslami değerlerin doğal olarak ağır basacağı bir toplum... Geri kalan yüzde yirmi ile onbeş arası dilim ise diğer din mensupları ile ilgisiz tipler diyelim...

İnanan yüzde seksenin yüzde bire yakını dinini gerçekten biliyor... gerisi maalesef kulaktan dolma biliyor. İşin komiği inanmayan yüzde yirminin en az yüzde altmışı islam dinini çok net biliyor!!! Aslında buradanda garabetin boyutları ortaya çıkıyor. Çünkü en güçlü silah inandırılmış/kandırılmış insan gücüdür. Bu yüzden aslında inanan yüzde seksenin yüzde doksan dokuzu canlı bomba gibi ortada dolaşıyor... Tek olumlu taraf bu ulusun köklerinden gelen saygısı ve sakinliği ... işte o yüzden buna şimdi saldırılmaktadır bu ülkede....

Geçmişten günümüze ve muhtemelen gelecekte en acımasız ve en kanlı savaşlar ''din'' adı altında yapılan savaşlardır/savaşlar olacaktır. Din ne zaman ki kişisel iç inanç konumundan çıkıp bir iktidar bir hırs bir mevkii mücadelesinde kullanılır o zaman savaşlar kaçınılmaz olur. O yüzden içsel inanç olan dinin asla ve kata rejim haline gelmemesi gerekmektedir. Orta doğu ülkelerine bakarsanız yüzyıllardır süren kavganın savaşın temelinin ne olduğunu ve neden sonuçlanamadığını çok basit görürsünüz.

Bundan kurtulmanın tek yolu vardır. dinini bilmek ve dinini içselleştirmek... Örneğin İsmet İnönü'nün vefatından sonra onun yatak baş ucunda Kuran'ı Kerim bulanlar çok şaşırmıştır. Çünkü yıllar süren iktidar kavgasında İnönü'yü hep din yoluyla vurmaya çalışmışlardır. Ama gerçekte İnönü en az onu din yoluyla vurmaya çalışanlar kadar dindardır. Hatta gerçek anlamda incelendiğinde çoğundan daha dindardır. Ancak halka açılımında bu yolunu hiç göstermemiştir. Buna karşılık İnönü'nün bir çok konuda olduğu gibi dini bilgisi ve davranışlarının tırnağı dahi etmeyecek kişiler daha dindar görülmüşlerdir ve böylece din üzerinden oyun başlamıştır. Hemde din uğruna acımasızca... Bu günkü iktidarda en az onlar kadar bunu devam ettirmektedirler hatta daha acımasızca daha yalanlarla özetle aslında din dışılığın dindar gösterilmesiyle.... O kadar şerefsizce yalanlar söylenmekte ve halk kandırılmaktadır ki bu kişilerin sonunu Allah hayır etsin demekten başka yapacak bir şey din açısından kalmamaktadır. Örneğin meclis başkanlığıda yapmış olan şimdilerde başbakan yardımcısı olan ağlamaktan sorumlu devlet bakanı halkın gözlerinin içine baka baka ''çankaya ya ilk defa başı örtülü bir bayanın çıktığını'' söyleyebilmiştir. Başbakan ve CB adayı ki şimdiki Çankaya 11.'si buna aynen uymuş halkı böyle kandırmıştır. Mevhibe İnönü'nün nasıl olduğunu ise söyleme gereği bile duymamışlardır. Halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyen dindarları!!! Türkiye Adnan Menderes ile tanımış Erbakanla pekiştirmiş şimdiki iktidarla ise doruğa çıkarmıştır.... Aslında ''öbür tarafta yatacak yerin yok'' sözü tam bunlar içindir....

Gerçekten Birey miyiz?

Şimdi Türkiye'nin en önemli gerçek sorunu nedir? İşsizlik, aşsızlık, eğitimsizlik ulusal değerlerin yok edilmesi.... Hükümet sayesinde suni gündem ne? (CHP'nin son kargaşası hariç) Türban başka Türban başka Türban... Bu arada limanlarımız, boğazlarımız madenlerimiz doğal limanlarımız üç otuz paraya satılması adliyelere ve yüksek yargıya el konulması BOP projesini resmen hayata geçirmeleri kaynıyor... İşin içler acısı durumu halkımızın bunları görmezden gelerek sadece Türban a ve gereksizliğe takılması ( Kömür para bulgur v.s)

Kısaca Türbana bakarsak... Türkiye yi şu anda yönetenlerin tamamının kızı türbanlı çoğuda üniversiteyi bir şekilde bitirdi. Ne yapıyorlar ? RTE nin kızı maaşlı mı maaşsızmı belli değil (Muhtemel çok yüksek bir maaşla) babasının yanında dolaşma çalışmasıyla görevlendirilmiş...Gerisi... ? Evlenip en az üç çocuk yapma zihniyeti ile yetiştirilmiş eve mahkum kocasının getirdiği ile yetinen bir zihniyetle pekiştirilmiş aynı tornanın ürünleri.... Peki gerçekten çalışmak okumak isteyen kızlarımız??? Boşverin onları değil mi?

Tekbir giyim sahibi olan zat üç karılı olduğunu söylüyor Nerede savcılar? Serbest mi bu ülkede bu? Daha acısı RTE nin baş danışmanı da üç karılı... AKP li milletvekillerinin eşleri (RTE nin eşi de dahil) sessiz bir kabul içindeler.... Anımsayınız bir milletvekili ikinci karısına laf etti diye esas karısını dövmüştü kadında RTE nin eşine gitmişti ne oldu ? Olayı yumuşattılar sessiz kabule gömdüler kadıncağızı.... İşte AKP nin türban gerçeği aslında budur....

Bunuda en çok maalesef varoşlardaki kızlarımız yada gerçekten aile /mahalle baskısı yada dini gereklilik diye kandırma sonucu taktıkları Türbanı savunmaları... Ne savunduklarını bilmeden....

Ne kadar bireyiz?

Birey olamadım ki iletim olsun !
Saygı ve selamla.

Huuuu gerçekten nerelerdesiniz?

AKP yalakaları, hukuk savunucuları sahte liboşlar, sözde liberallar, göstermelik demokratlar, yetmez ama evet diyen beyinsiz takımı nerelerdesiniz?

Dediklerimiz tek tek çıkarken uyduruk kaydırık sallamayı bırakında ortaya çıkın ....

Ne oldu HSYK? Adam sayısı katlı binalara özel arabalarla donatılan AKP uşağı oldu mu olmadı mı?

Bu referandumun amacının yargı için olduğunu gerisinin içi boş olduğunu söylediğimizde karşı çıkanlar ne oldu?

Anayasa mahkemesini ve HSYK yı ele geçitip yargıyı AKP bağımlısı yapmaya çalışmaktan ve örtülü faşizmin temel adımları atmaktan öteye ne oldu?

Hani devam eden mahkeme savcısını hakimini almak normal değildi ? Hele hele hakkında 1000 in üzerinde şikayet olan Öz gibi bir savcıyı... Ne oldu da ortada cidd ibir durum yokken tutuksuz yargılanma kararı veren Ağır ceza reisleri hop sürülü verdi hemde dava başlarken ...

Mutlu musunuz ? Yeterli mi? Yetersiz daha başımıza neler gelecek sizler yüzünden .... verin daha siz oy kafanızı kullanmadan... Bu arada Aziz babaya laf çakın.. yüzde altmış dedi diye... Evet hata yaptı ne yüzde altmışı ne...

İkktidar olmak muhalefet olmak olmak yada olmamak siyaset üretmek siyaset tüketmek
Üretmek tüketmek
Tüketmek üretmek
Yanlışların altını çizmek doğruları desteklemek buraya kadar güzel olmuş tam destek ama şu iki maddeyi bir tartışmaya açalım demek diyememek
İktidar yolunda muhalefet olmak muhalefet yolunda muhalefet olmak

Rahmetli babam derdi ki !
''oğlum ben sana değil sen bana döneceksin ''


İdeolojisi olmayan fikirler rüzgarda savrulan sonbahar yapraklarına benzer.
12 eylül baskısı özalizmi yaratmıştı. noldu ? acaba nerde şimdi bu yalan imalathaneleri?
Sonra;
''Ve 28 şubat RTE izmi yarattı,''
nerdenmi anlıyoruz,
çok kolay;
borsada ki sivrisinek sayısından,

merak etmeyin efendim .
buda gelir buda geçer.
''türban düştüğünde kel nasılsa görünecek bi gün..''

''dini tırtıklıyarak ikdidar olmak kolay''
Mesele halka gerçekleri anlatıp ikdidar olabilmekte.
Gerisi boş laf.

Demokrasi geminiz battı gitti ''mart kedisi'' gibi hala bağırıyorsunuz,
düzmece borular belge ,yeğenini pazarlayanların sözleri belge, isbat edilemeyen imzalar belge oluyor,
sıra wikiliks e gelinince onlar şey oluyor,
-Ne oluyor?
-B-elçilerin görüşleri,
-Hadi canım!
Daha da komiği Türkiye'yle ilgili olanlar yalan
ama diğer ülkelle ilgili olanlar gerçek miş gibi didikleniyor.
ilginç yorumlar yapılıyor,
Hani uluslararası mahkemeler ülkemizin itibarını kurtaracaktı noldu?
fıssssss!

CHP böyle bişey yapaydı milyonlarca CHP li bunun hesabını partisinden sorardı .
nitekim bir İSKİ olayı ne hale getirdi o zaman partiyi. halbuki ortaya çıkaranda mahkemeye verende kendileri olmasına rağmen .
Aramızdaki demokrasi farkı bu kadar net.

Okadar netki 3 dönem büyük ihtimalle tek başına iktidar olacak Ak parti, bu Ak partinin başarısı mı yoksa muhalefetin başarısızlığımı kim kimi kandırmış kim kendini kandırmış?

Alıntı:

---

ismail32 rumuzlu üyeden alıntı

Okadar netki 3 dönem büyük ihtimalle tek başına iktidar olacak Ak parti, bu Ak partinin başarısı mı yoksa muhalefetin başarısızlığımı kim kimi kandırmış kim kendini kandırmış?

---

'Dursun, zeybek oyununa bakıp: he he ne var bunda da dura,dura deden bile oynar demiş.''
ikdidar pastasının tarifini hala öğrenemediyseniz size commodore 1 bile yardım edemez...

Israrla söyliyeceğim,söylemeyede devam edeceğim,

Bu halk kendine hizmet edene oyunu verir,kendini adam yerine koyana oyunu verir.

Birileri ısrarla halkı aptal yerine koymaya tercihlerinde hep yanıldığını beyan etselerde,

Bu kişilerin sadece bu sitede değil,hayatta karşımıza çok çıkıyor.Bu düşünceleri dahada motive edici unsur diye düşünüyorum.

Mesela açık ve net yazıyorum,kararsız olan bir seçmen bu sitede sayın commodore1tr yi okuyunca,inanın bana Akp ye mühürü basar.

Dediğim gibi çevremizde çok böyleleri,onun için önce şu üslup konusunu halletmemiz gerekiyor.Sonrasında kimin ülke için ne projeleri var bakarız,bakarsınız değerlendirirsiniz.

Alıntı:

---

feyyar rumuzlu üyeden alıntı

Israrla söyliyeceğim,söylemeyede devam edeceğim,

Bu halk kendine hizmet edene oyunu verir,kendini adam yerine koyana oyunu verir.

Birileri ısrarla halkı aptal yerine koymaya tercihlerinde hep yanıldığını beyan etselerde,

Bu kişilerin sadece bu sitede değil,hayatta karşımıza çok çıkıyor.Bu düşünceleri dahada motive edici unsur diye düşünüyorum.

Mesela açık ve net yazıyorum,kararsız olan bir seçmen bu sitede sayın commodore1tr yi okuyunca,inanın bana Akp ye mühürü basar.

Dediğim gibi çevremizde çok böyleleri,onun için önce şu üslup konusunu halletmemiz gerekiyor.Sonrasında kimin ülke için ne projeleri var bakarız,bakarsınız değerlendirirsiniz.

---

Evet.... Ama nasıl basar....!... Katledilen Uğur Mumcu bakın ne şekilde konuşmuş... 1987'de..Uğur Mumcu 1993 de devlet tarafından suikaste kurban gitti. ve onun gibiler… neden? bu tür çarpık ilişkileri ortaya çıkardığı için!..




“.. Oh ne kolay!…
Çek bir besmele,
gelsin paralar..
Finans kuruluşları,
şirketler ve bu finans
kuruluşları ve
şirketler aracılığı ile
kazanılan milyarlar…
Elhamdülillah
Müslümanız!..
Elhamdülillah
Milyarderiz!. Bir
kolumuz siyasette, öbür
kolumuz ticarette, ayaklarımız
da tarikatlarda… Bir üçgen bu…
Ticaret, Siyaset ve Tarikat üçgeni…”

Uğur Mumcu
Cumhuriyet
1 Mart 1987

Meraktan soruyorum bu ülkede gazetecisini bilim adamını besmele çekip elhamdulillah diyen müslümanlar mı öldürdü?

Müslüman kimliği altına gizlenen, TERÖRİSTLER VE BU GURUBU DESTEKLEYEN , NEMALANAN KİŞİLER öldürdü... Çünkü rahmeti Mumcu'nun tüm yazılarına bakınca bugünün uzantılarına işaret ettiğini görürsünüz..!

Müslüman kimliği altına gizlenen kısmı tartışılabilir ama gizlendiğine göre müslüman değil. İslamiyet de rant için nemalanmak için kimsenin canına kastedin demiyor zaten. Bu ülkenin birbirinden değerli gazetecileri bilim adamları gizli istihabarat örgütlerinin yurt içindeki uzantıları tarafından yok edilmiştir. Her eylem azmettiren ülke için o ülkeye veya onun üzerinden bir başka ülkeye (idarecilerine veya istihbaratına) yollanan bir mesajdır. Biz halk olarak bu mesajı bilemeyebiliriz ama birlikte yaşadığımız insanlarımıza isnat etmek onlardan şüphe etmek veya olsa olsa onlar yapmıştır demek cahillik olur. Bu ülkede her düşünceden insanlar birlikte mutlu bir şekilde yaşar. Bazı düşünceleri istismar eden örgütler vardır ki bunlar yurt dışı kaynaklı taşeron firmalardır. Menfaat karşılığı her eylemi yapar; emir aldı mı sokaklara çıkar dehşet saçar halkın dükkanlarına arabalarına saldırır bindiği otobüsü yakar vs. sonra eline alır sazı kardeşlik türküleri çalar. Kaçıncı asırdayız bakın artık uyanalım müslümanı, alevisi, kürdü ermenisi yapmıyor bunu sadece öyle bir süs bırakıyor halkı yanıltmak ve yönlendirmek için amaç bambaşkadır. Uluslararası arenada ülkeler kapışıyor arada vatandaş mağdur oluyor.

Biri tarif etsede bizde anlasak,
müslümanım diyenin sanki hiç kötü bişey yapmayacağı gibi bizim algılamadığımız bir şart varda bizmi bilmiyoruz?
eyer böyle ise bu kerbelada birbirini yiyenler kim ola?
kafasını kuma gömüp konuşanların ardından sadece tebessüm edilir?

Alıntı:

---

ayazoglum rumuzlu üyeden alıntı

Biri tarif etsede bizde anlasak,
müslümanım diyenin sanki hiç kötü bişey yapmayacağı gibi bizim algılamadığımız bir şart varda bizmi bilmiyoruz?
eyer böyle ise bu kerbelada birbirini yiyenler kim ola?
kafasını kuma gömüp konuşanların ardından sadece tebessüm edilir?

---

Her dinden,her ırktan insan sizin deyiminizle kötü birşey yapabilir,yapmaya teşebbüs edebilir veya neyse işte.Konu bu değil.Sayın Engin Oğuzun yazısından bunumu anladınız,şaşmadım doğrusu.

O yazıyı iyi okuyun bir daha,yeterince bilgi verilmiş.Tarif edilmiş zaten.Okumadınızmı yoksa,iletinizin hemen üzerinde.O yazıdan anlayamadığınız ney söylermisiniz.Anladım ama katılmıyorum diyorsanız o başka.

Birisi demişki ''kararsız bir seçmen commodore1tr ın yazılarını okusa mührü AKP ye gider basar...'' Demekki o kararsız seçmen gerizekalıymış derim bende ....

Benim yazılarımı okusun gitsin bassın mührü AKP ye vallahi razıyım... yeterki okusun...Beni değil teksas tommiks okusun ama okusun... Ret Kit okuyarak ülkeyi yöneten Özal ı arar hale geldik be...

Vatandaş vatandaş dediğiniz vatandaşları tvlerde anketlerde görüyorum ve çok üzülüyorum utanıyorum. Ama nedense herkes sırıtıyor sanki kendisi çok iyiymiş gibi... Üniversite öğrencileri , öğretmenlere gençlere sorulan sorulara verilen yanıtlara bakınca aslında ben sizi anlıyorum merak etmeyin... Bu commodore gibiler nereden çoıktı diyorsunuz...

Al sana vatandaş...

''Wikileaks nedir ?'''

''Kendisini dünyaya kanıtlamış futbolcu. BJK ya geldi bir FB li olarak bizde oynamasını isterdim. '' (6 Üniversite öğrencisi)

'' Ünlü bir yabancı yıldız Amerikalı '' ( 7 üniversite öğrencisi kız)

''Mecliste Kaç Milletvekili Var ?''

25 kişiden bir kişi doğru yanıt veremedi...

''Mecliste kaç partinin grubu var ?''

Yanıt yok.. Verilen yanıtlar ise...

''AP, Refah CHP AKP BBP BDP TİK(ne partisiyse ) TSK......''

''Rahşan Ecevitin Resmini gösterip bu kimdir? ''sorusu

''Halide Edip ''(14 Kişi)

'' Bir Fransız Artistti ama çıkaramadım...'' ( Artist olma şansı cinsiyetinden dolayı zaten yok..''

'' Simon De bir şey ama çıkartamadım...''

''Çanakkale Nerede?'' sorusuna...

'' Akdenizde bir yerde Antalya ya yakın..'' ( Bir sürü öğrenci)

''Bilmiyorum... Türkçeye benziyor....'' ( Bir sürü öğrenci....)

''Çanakkale savaşında Komutan Kimdi?'' sorusuna...

'' Sanırım Kenan Evrendi Onbaşımıydı neydi...''( Üniversite öğrencileri...)

'' Çanakkale savaşı kimler arasında oldu?'' sorusuna

'' Her zamanki gibi ABD ile Rusya ...'' ( Tarih öğretmeni... )

'' Mısır Piramitlerinin Türkiye'den çalınmasına ne diyorsunuz?'' sorusuna..

'' Her zamanki gibi ilgisizlik tarihimize sahip çıkamıyoruz....'' ( Tarih öğretmeni...))

''Kaçırıp satıyorlar geri almamız lazım..'' ( Bir çok öğrenci)

'' Maalesef bu tarih boyunca hep böyle olmuştur.. Yükleyip götürüyorlar.'' (Arkeolog)

''Burhan Kuzu'nun resmini gösterip kimdir sorusuna''

''Şafak Sezer in oynadığı Erman Kuzu'' ( bir çok öğrenci..)

''Milli takım teknik direktörü'' ( sürü sepet kişi)

''Süheyl Batum'un resmini gösterip kim?'' sorusuna...

''Nejat Uygur'un en büyük oğlu''

''Pelin Batu'nun bir şeyi..''

''Yazar sanırım..''


EEE ne çok okuyorlar değil mi? İlgisiz bilgisiz bir kitle yaratıldı diye bağıran ben ise kakayım... Bana kızıp AKP ye oy vereceklermiş...

Hadi canım sende saçmalama... Bunlar okuyamaz bile yazıları...

Türkiye tarafından düzenlendiği bir hafta sonra ortaya çıkan Davos taki toplantıda moderatöre ''one minutes one minutes..'' diyerek posta koyan bu sayede ülkede kahraman dünyada rezil olan RTE orada bir laf etti İsrail Cumhurbaşkanına dediki

'' sadece suçlular bağırır bağırarakkonuşur sesini yükseltiyorsun çünkü suçlusun. Bağırıyorsun çünkü suçlusun...''

EEE o gün bugün bas bas bağıran kim ? RTE bu sözle birlikte düşünün bakalım neden kuyruğu kopmuş buzağı gibi bağırıp duruyor her yerde ??? Yoksa suçlu mu?

Şimdi ben kafayı çok kötü takmıştım.''GenelKurmaydan açıklama'' forumuna yazan arkadaşı... O iletiyi yok etmiş Engin Bey sanırım buradaki tartışmadan sonra kontrol edip... Ama ben o iletiye o kadar taktımki yanıtlamazsam ölürüm. Çünkü o tip ve zihniyet aslında ne olduğumuzu gösteriyor... Hani haklı dediğimiz halk varya onu...

Demişki Ardaburak denen zatı muhterem...

''devletin kanunlarını hükümet yapar devletin memuruda uyar uymazsa terörist olur. 24 maddeye herkes uyacak derseniz hükümet değiştirir.yani memurun değil vatandaşın yolladığı vekil in deddiği olur.çıkıpta televizyona roketatara bu boru boru deyen cahil insana general denmez. ''

Şimdi bu zihniyete bu bilgiye bu fikre bakar mısınız? Rahmetli Mumcu bunu okusa dili tutulur gözleri kararırdı. Çünkü O ''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlara'' kızar söylenir eleştirirdi. Bunu görse ne yapardı acep? Bilgi yok Fikir yok imla yok mantık yok zeka yok letafet yok zerafet yok... Ama çok biliyormuş gibi boru gibi laf var... Hakaret var...

Devletin kanunlarını hükümet yapıyorsa Meclisin işi ne ? Yasama Yürütme Yargı dan bi haber ama konuşuyor... Hükümetin yürütme erkinin başında olduğunun farkında bile değil.. Yani bilgisiz... Cahil cehaleti...

Bu kanunlara devletin memuru uyarmış uymazsa terörist olurmuş... Breh breh breh... DEvletin memuru olmayanşlar yırttı hiç bire şey olamayacaklar... Avukatlar dikkat bu yazıyı ilgi yapın... devlet memuru olmayanlar suç işleyemez .... Peki bu vatandaş Terörist kime denir terör nedir biliyor mu? Asla bilmiyor... Cahil ötesi...

24 maddeye herkes uyacak derseniz hükümet değiştirir... Anlayan beri gelsin.. Tercüme edene mükellef bir yemek... Toplam 24 kanunumuz var herkes uyacak dersek hükümet bunları değiştirecek... demekki herkes uymayacak ki değişmesin!!! Hükümet anayasaya göre kanun filan değiştiremez kanun koyma yani yasama TBMM nindir ha keza kaldırmada... BU kişi hükümetle meclis i de bilmiyor arasında ki farkıda... Zaten cümlenin de damla anlamı yok... Bu kişiye cahil dersek cahiller beni döver valla...

''yani memurun değil vatandaşın yolladığı vekil in deddiği olur'' da ilginç bir yaklaşım. İmladan vaz geçtim Türkçe de bozuk.. memur vatandaş değil mi? deddiği ne demek bu gramer hatası değil paçalardan aşağı süzülen bilgisizlik... dediği ni deddiği biliyor ama konuşuyor ... Vekilin dediği değil meclisin yasalar doğrultusunda dediği olur. Vekilin dediği neden olsun? O bile Anayasaya uygunsa olur... Allahım aklımı koru...

''çıkıpta televizyona roketatara bu boru boru deyen cahil insana general denmez'' Ne denir ? Ardaburak diyelim!!! Sanırsınız ki bunu yazan kişi silah uzmanı... Roketatarlar konusunda lav silahı konusunda bilirkişi... Boru diyende cahil bir Genelkurmay Başkanı... Deneni bile anlamayana ne denir ? A üye? Yazacam ne dendiğini atacaklar beni siteden... Anladın ama sen sana ne dendiğini... Sen kimsinki benzetme bile yapmaya gerek duymadan cahil diyorsun ? Hemde konunun uzmanına!!! EE boru gösteriyordu! Ne diyecek boruya!! O boru içinde mermisi varken silahtır ve o boru o mermiyi bir kez atmak için dzayn edilmiştir. Ondan sonra o boru HEK e çıkartılır... Orada Genelkurmay Başkanı'nın söylemek istediği '' Bu kullanılmış... İçinde mermisi yok... Bu mekanizma bir atımlıktır. Bir kere daha kullanılamaz... Bu artık boru gibi kalmıştır...'' dır. Bulunan bu garabete herkes gibi Genelkurmay Başkanı'da şaşırmıştır muhtemelen ve ondan öyle konuşmuştur... Yoksa senin güzel hatırın için bir şeye bir şey demez... O bir şeyide anladın sen...

Şimdi bu vatandaşımız... Neyse anlayan anladı lafın gerisini....

Ben açık ve net olarak irademi ortaya koydum. Sayın Feyyar'ın okuduğum hukuki yazıları ve siyasi yazıları neticesinde kendimce ciddiye almadığımı defaaten dile getirdim. Yazdığı yazılar içindeki doğrular dahil kayıtsız kaldım, görmezden geldim aynen de devam edeceğim.

Beni bilgi yarışmasına çağırmasıda ''çocukça'' ve saçma bir davranış olmaktan öteye değildir. Ben fikir ve düşünce bazında tartışmayı severim. Evet bazen çok sert uslüp kullanırım doğrudur ancak asla fikriyat dışına çıkmamaya özen gösteririm.

Eğitim durumum ve okuduklarım ışığında zaman zaman tarih hukuk siyasi konularda yazılar yazarım. Bazı yazılarım bir çok dergide yayımlanır . Ancak hiç bir zaman birisine gel seninle yarışalım sende kimsin demem. Sayın Feyyar ı ciddiye almamamın temeli bilgisiz fikir çok olduğundandır. Eskilerin deyimi ile Ahkam kesmesine rağmen kestiği ahkamın içeriğini bile bilmemektedir. Bunlar beni hiç ilgilendirmeyen konular olduğundan uzak durdum hep.

Ancak bir çok yerde direk şahsıma yazılar yazması hoşuma gitmeyen bir durum yarattı bende ve benden benim bile beklemediğim kadar yumuşak tepkiler aldı. Benim kendilerine tavsiyem beni bırakıp kendisine bakmasıdır. Buda sayın Feyyar ile ilgili umarım son yazım olur.

Neyse... Kaldığımız yerden devam edelim.

Mutlumusunuz? Evetçiler ? Yeterli oldumu bu gelişmeler yoksa yetmez ama evet e devam mı?

Bas bas bağırdık anlattık bu anayasa referandumu diye ''hap gibi'' yutturulmak istenilen olay sadece yargının AKP lileştirilmesi operasyonudur, gerisi palavradır diye ne oldu? HSYK ne oldu? Anayasa mahkemesi ne oldu? Ne kadar ileri demokrasiye geçtik değil mi?

Siz farkındamısınız ki ANAYASA mahkemesine bireysel başvuru hakkının verilmesinin tek nedeni kişilerin AİHM ye gitmesinin önüne geçilmesidir. Anayasa mahkemesi önündeki dosyaları bitiremeyen bir yargı kurumudur. Kişisel müracaatınıza yanıt dahi verilemeyecek sadece elinizde dosya numarası olacaktır. Bu hükümette kalırsa ''İktidarımız döneminde AİHM ye başvuru azalmıştır çünkü biz demokrasiyi getirdik'' diye palavra atacak bir sürü şapşal da buna inanacaktır. İnanmayanlarıda yandaş basın sahte demokratlar ve tatlı su liberalleri lime lime etmek için saldıracaktır.

Ülkenin üniter yapısına olan inanılmaz saldırılardan da memnundur evetçiler değil mi? İki dil iki bayrak kendi ordusu kendi kanunları ... İşte sizin evetiniz...

Sevgili commodore 1

Sen gerçekten bu '' Yetmez ama evet'' çilerin samimi olduklarına inanıyormusun? yani eskisinden daha ileri bir yasa yapılacağına inandıkları içinmi ''evetçi'' olmuşlardır ?
yok! böle bişey,
asla ve kata buna ihtimal bile vermem!
Uyanıklar zaten evet diyeceklerdi, entellektüel bir tartışmada arkalarına yaslayabilecekleri bir mesnet olsun diye ''bu laf salatasını'' icat ettiler.
''evet'' in sebebi belli efendim .

cumhuriyete karşı olan bütün güçlerin, motorsuz portatipleri zaten hep vardı ,
ABD nin kıçlarına ''bop'' marka motoru takar takmaz havalandılar . yada görünür oldular, yoksa bunlar zaten hep ordaydılar...
Noldu? hani yasa bizim iddia ettiğimiz şekilde uygulanırsa önce o liboşlar karşı duracaktı.
referandumdan sonra kaç olay oldu tıkı çıkan varmı ?
Bıyık altından ''acıttımmı cicim ''der gibi güldüklerinden eminim.

''karnını kaşıyan adamlar'' sıçrayıp akademik kariyer aldılar, haberin yok herhalde.
imam hatip kökenli olmak artık referans sayılıyor. TRT bunun en görünür örneği değilmi?
Ancak bütün bu süreçte anlamadığım bir şey , tuhaf bir terslik var!
vaktin olursa birde bunu yorumlarmısın?
Yani;bu kadar vıcık vıcık din bulamacı içinde bu solcu eskileri eski ateistler, feodalizmi utanç sayanlar,işçi haklarının bayrak direkleri, bilim olmadan asla! diyenler güya 12 eylül darbesine karşı çıkıyoruz ayağına gene o darbeyi yaptıran zihniyetin başka bir kulvarda yürütülmasine niye yardım ediyorlar ,

onlarmı ''saf'' bizmi?

Evet konuya dönecek olursak;

Söylenen halkın yanlış kararlar verdiği,eğitim düzeyinden dolayı seçimini iyi yapamadığı değilmi.

O zaman merak ediyorum,99 da genel seçimlerde Dsp nin birinci parti çıktığı,Anap ın ve Mhp ninde hükümette bulundukları seçimde halkın eğitim seviyesi nasıldı.O kadar yıl sonra hep geriyemi gidildi,hiç yol alınamadımı eğitim düzeyiyle ilgili.

Peki Cumhurbaşkanını halkın seçmesine neden bir kısım hayır dedi.Bu hayır diyenlerin eğitim düzeyleri nedir sizce.

Yoksa ben seçmeyeyim,ben fikir yürütmeyeyim,diyen bir kesim mi var.İşte referandum,Cumhur başkanını sen seç diyorlar.Neden hayır deniyor burada.Bende buna hayır diyenin eğitim düzeylerinden şüphe ediyorum.

Örneğin Hazirandaki seçimde Akp harici bir parti en yüksek oyu aldı,ne olacak hopp 3 ayda eğitim seviyemiz mi düzelecek.

Eski solculara ne oldu,ben size tarif edeyim.Artık anladılar marjinal,halka odaklanmayan,halkı küçük gören,darbeyi savunan zihniyetlerle,politikada söz sahibi olamayacaklarını..

Kanaatime göre durum budur..

Duran bir saatin bile günde iki kere doğruyu gösterdiği gerçeği ortadayken sizinde bir kaç doğru fikrinizin olması anormal değildir sayın Feyyar. Ama ben duran bir saate bu saat çalışmıyor duruyor derim. Arasıra doğruyu söylemeniz duran saatliğinizi etkilemez. Normal saat denk gelmiş..

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine BEN HAYIR DEDİM. Hayır denmesinin nedeni gayet açık bunu anlamayanın eğitim düzeyine iyice bakmak gerekir. Gaza getirilmiş demokrasiler ilk duvara tostlar. Ülken kullanılır durur ... sömürülürsün kendini demokrasi de zannedersin...

TC Cumhurbaşkanı SORUMSUZDUR. Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri anayasa ile düzenlenmiştir. En baştaki görevi gittiği her yerde direk TC sayılmasıdır. Çok ciddi yasal düzenlemeler yapılmadan palaspandıras CB yi halk seçsin demek popilizm ve gerzekliktir. Bakın daha ilk seçim gelmeden mevcut CB hakkında tartışmalar çıktı. Görevi beş sene mi yedi sene mi yoksa bunu meclis seçti ise bir daha seçilemez mi?

Buna bile karar veremeyen bir siyasi yapının oluşumuna yol açan iktidar bu saçma sorunu aşmak için gene saçma formüller buluyor. Ya ahkam kesip beş sene tabiiki diyor yada YSK karar verir... İkiside olmaz!!! CB hakkında YSK karar veremez. Ne acıdır ki mevcut durumda halihazır CB nin görev süresinin ne olduğu hakkında ki kararı verebilecek tek merci gene kendisidir !!!

Bunun yanısıra mevcut anayasa ile seçilecek CB tam bir kargaşa yaratacaktır. Çünkü CB her şeyin üzerinde tarafsız olacakken halk tarafından seçilmesi ona çok ciddi bir siyasi misyon yükleyecektir. Yani halk oyuyla seçilen bir CB siyasi iradeyi doğal olarak bırakmayacak ciddi kararlara ortak olacak ve tarafsızlığını yitirecektir. Haki hazır yetkilerle böyle bir CB tam bir kaosa neden olacaktır.

CB nin halk tarafından seçilmesi aslında başkanlık sistemi için RTE tarafından atılmış bir kazıktır. Tüm hazırlık halihazır CB den sonra RTE yi CB yapıp bu arada başkanlık sistemine geçmektir. Asıl bunu anlayamayanın hali hazır sistemle nasıl olacağını idrak edemeyenin nasıl bir gazla evet dediğini düşünürsek eğitim durumlarından nasıl şüphe edileceğini görürsünüz.

Cahilliğin ne olduğunu biraz inceleyin siz ....

Demokrasi kavramınızda da hata var. Sitelerin demokratik olacağı yönünde bir kanun maddesi yok.. Hiç bir site yöneticisi seçimle gelmedi.

Eğer siteden uzaklaştırılırsanız da demokrasi şehidi filan olmazsınız. Ne olacağınızı ben söylemeyeyim size.

24.Aralık-Cuma,STAR haberde,muhabir şehir içinde dolaşıyor ve halka soruyor.
-Türkiye’de kaç il var?
Cevaplar: 67,84,86,90 dan fazla !
-Türkiye kaç bölge?
Cevaplar: 4(en ağırlıklı cevap)Ege,Akdeniz,Kuzey,güney ! Tek doğru cevap yok.
-Hangi ilçenin il olmasını istersiniz?
Cevaplar:herkesin kendince bir ilçenin il istediği oluyor.1 kişi,4 bin nüfuslu yerin il olmasını istiyor.(buranın adını duyamadım)
Acaba doğru cevap verenleri yayınlamıyorlar mı,yoksa gerçekten ülkenin bilgisi bu düzeyde mi ben de şaşırdım.Buradan şu anlaşılıyor,millet,aktüalite,bilim,coğrafya,tarih ile asla ilgilenmiyor.Sanırım favorileri MAGAZİN!.

EEE Abbas Bey ;

HSYK nın son oluşumuna ne diyorsunuz . Bakın Adalet Bakanı olacak şahıs genel sekreteride ikinci olanı atadı tam bir Adalet Bakanı HSYK sı oldu . Anayasa mahkemeside aynısı oldu. Yeter mi yoksa devam mı?


Sahi bu arada Anayasa değişikliğinden beri ülkede bir tecavüz davası bir kadına yönelik şiddet bir çocuklara kötü muamele olmadı ... Helal olsun değişikliğe şıp dedi kesti..:))))

Biz buradayız,siz nerelerdesiniz..Her ne kadar iletilerim silinsede ben buradayım.Sahi siz
E nerelerdesiniz?

(Rüyalarını gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır.)

uyumak için önce uyanmak gerekir!

:

Alıntı:

---

ayazoglum rumuzlu üyeden alıntı

(Rüyalarını gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır.)

uyumak için önce uyanmak gerekir!

---

Merhaba sayın Ayazoglum,dokunaklı veya anlamlı bir şey yazmak istediğinizi ama herzamanki gibi yine beceremediğinizi üzülerek belirtmek isterim.

Yinede sizi tekrar yazarken görmek beni mutlu etti demeden geçemeyeceğim,her ne kadar söyleyecek sözünüz kalmamış olsada,ki kala kala imzam hakkında yazmanızdan anlaşılacağı gibi.

Gelelim yazınıza;anlayamadığım uyumak için neden önce uyanmak gerektiğidir:DD
Zaten uyuyorsanız uyanırsınız,uyanırsanız da belli bir müddet sonra uyursunuz.O kadar karmaşık değil bu iş.Bu söyleyeceğim sizin için iyi haber.Araştırdım,ne kadar uyusanızda dinlenmiş bir vaziyette UYANACAKSINIZ.Süprizz..

(SÜPRİZZZZZ) SORULAR

Soru 1) 13 Eylül günü internette yayınlanan ses kaydı, Hükümet ile PKK arasındaki pazarlığı tüm açıklığıyla ortaya koymuş mudur?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 2) İnternette yayınlanan ses kaydı, PKK ile hiçbir görüşme ve pazarlık yapmadıklarını söyleyenlerin yalan söylediğini kanıtlamış mıdır?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 3) İnternette yayınlanan ses kaydı sonrasında, o güne kadar ’’PKK ile hükümet arasında hiçbir pazarlık ve görüşme yoktur, bunu iddia edenler şerefsizdir’’ diyenlerin yüzü kızarmış mıdır?

A) Hayır B)Evet C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 4) Ses kaydı yayınlanan toplantıya; Hakan Fidan (O dönemde Recep Tayyip Erdoğan’ın Müsteşar Yardımcısı olan, şimdiki MİT Müsteşarı; Afet Güneş (MİT Müsteşar Yardımcısı); Mustafa Karasu (KCK Yürütme Konseyi üyesi); Sabri Ok (PKK Temsilcisi); Zübeyir Aydar (Kongra-Gel Başkan Yardımcısı) ile ’’İngilizce konuşan Koordinatör ülke temsilcisi’’ (Yani koordinatör ülke ABD’nin CIA görevlisi) mi, katılmıştır?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 5) Görüşme, toplantıyı düzenleyen CIA görevlisinin, anında İngilizceden Türkçeye çevrilen konuşmasıyla mı başlamıştır?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 6) CIA görevlisinden sonraki konuşmayı MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş mi yapmıştır?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 7) Afet Güneş’in, CIA görevlisi dışındaki diğer katılımcılar gibi Türkçe olarak yaptığı konuşma, CIA görevlisi için anında İngilizceye çevrilmiş midir?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 8- MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş konuşmasına, orada bulunanları ’’tekrar bir araya getirdiği için’’ CIA görevlisine teşekkür ederek mi başlamıştır?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 9) Daha sonra ise konuşmalardan, görüşmelere ilk kez katıldığı anlaşılan Hakan Fidan’ı orada bulunanlara ’’…zamanı geldiğinde siyasi iradeye daha yakın kişilerin bu platformda yer alabileceğini zaten belirtmiştik. (…) Sayın Fidan bizimle birlikte bu toplantıya katıldı. Kendileri Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı onun da ötesinde Başbakan’a en yakın kişilerden biri.’’ sözleriyle mi tanıştırmıştır?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 10) Afet Güneş’ten sonra konuşan Hakan Fidan ise kendisini şu sözlerle mi tanıtmıştır?

’’…Afet hanımın da dediği gibi yaklaşık bir ay önce İmralı’da Sayın Öcalan’la bir araya geldik. Zaten ismimi söylemiştim. İsmim Hakan Fidan. Müsteşar yardımcısıyım ama sayın başbakanımızın özel temsilcisiyim. (…) bir noktadan sonra verilen raporlar çerçevesinde olayın teknik görünen bir çalışmadan öte daha siyasi içerikli daha farklı bir boyuta taşınması ihtiyacı hâsıl olunca sayın başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi…’’

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 11) Bu sözlerden sonra, şu anda MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan’ın, o toplantıya ’’siyasi içerikli’’ bir görevle, Recep Tayyip Erdoğan’ın, yani Hükümetin ’’özel temsilcisi’’ olarak katıldığına ilişkin en küçük bir soru işareti kalmış mıdır?

A) Hayır B)Evet C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 12) O görüşmenin yapıldığı tarihte Hakan Fidan, Recep Tayyip Erdoğan’ın Müsteşar Yardımcısı mıdır?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 13) Hakan Fidan, bir bürokrat olarak, o toplantıya Recep Tayyip Erdoğan’dan aldığı görev ve yetkiyle katılmamış mıdır?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 14) Yani, Hakan Fidan, o toplantıda Recep Tayyip Erdoğan’ın ’’özel temsilcisi’’ sıfatıyla doğrudan Hükümeti temsil etmemiş midir?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 15) Önce, Hakan Fidan’ın o toplantıda dile getirdiği aşağıdaki sözleri okuyunuz.

’’ …bir noktadan sonra verilen raporlar çerçevesinde olayın teknik görünen bir çalışmadan öte daha siyasi içerikli daha farklı bir boyuta taşınması ihtiyacı hâsıl olunca sayın başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi. (…)…başbakan bu noktada ciddi olduğunu samimi olduğunu siyasi riski de yüklenmeye hazır olduğunu birkaç defa söyledi. Bu çerçevede biz arkadaşlarımızla beraber çalışmaya başladık. Orada sayın Öcalan’la iki saatten fazla bir görüşmemiz oldu odasında. Üç kişiyiz baya uzun ve verimli bir görüşme oldu. Kendisinin sağlık durumu oldukça iyi. Zihni fevkaladeden iyi çalışıyor. Artikülasyonları oldukça sağlıklı. Konuları karşılıklı tartıştık. Tabi verdiği cevapları sürekli siyasi tahlilden geçirerek olaylara yaklaştığı için biz de siyasetin ve şu anda hizmet etmekte olduğumuz siyasetçinin ne düşünmekte olduğunu elimizden geldiğince aktarmaya çalıştık. Ben burada en büyük görevin de açıkçası bu olduğuna inanıyorum. Yani şu anda iktidarda bulunan seçilmiş siyasetçinin psikolojisi nedir perspektifi nedir olaylara nasıl yaklaşıyor ben bunu aktarmaya çalışacağım. Sizden aldığım perspektifi de tabi oraya yansıtacağım ama bu arada belli konularda da belli mutabakatlara varma belli konularda tartışma görevini de cevap verme görevini de elimizden geldiği kadar üstlenecez. Ama tekrar ediyorum ki ben burada ne dersem diyeyim belki çok fazla reklamlara gidebilir diye düşünüyorum ama hükümetin çok ciddi niyeti var. Bu iyi niyeti Türkiye’deki reel şartların izin verdiği ölçüde hayata geçirmeye realize etmeye çalışıyor. Bu noktada sayın başbakan beni görevlendirdi.’’

Hakan Fidan’ın bu sözleri, o toplantıya Recep Tayyip Erdoğan’dan aldığı hangi görevle katıldığını yeterince açıklamış mıdır?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 16) Bu sözlerden sonra, Recep Tayyip Erdoğan’ın; hükümetin PKK ile pazarlık yapmadığına ilişkin açıklamalarına inanmaya devam edecek misiniz?

A) Hayır B)Evet C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 17) Toplantının CIA koordinatörlüğünde yapılması ve toplantıdaki konuşmaların içeriği, Türkiye’mizin AKP-PKK aracılığıyla nasıl bir ABD çemberinin içine alındığını göstermekte midir?

A) Evet B) Hayır C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 18) ’’…Diyorum ki yürümekte olan bir süreç var. Bu süreç önemli bir süreç. Bizim bugüne kadar yürüttüğümüz karşılıklı çalışmalarla gelinmiş olan bir süreçtir. Kendi kendine falan olmadı, bu birlikte yürüttüğümüz çalışmaların sonucudur. Gerek devletin hazırlanmasında gerek toplumun hazırlanmasında gerek örgütün hazırlanmasında şu masada yürüttüğümüz çalışmaların çok büyük katkısı olmuştur..’’.

Toplantıya MİT Müsteşar Yardımcısı olarak katılan Afet Güneş’in bu sözlerinden aşağıdaki hangi anlamı çıkarıyorsunuz?

A)Türkiye’nin bölünme sürecini B) Kanal İstanbul’un gerçekleştirilmesi sürecini C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 19) ‘’…Ben kendisine tüm çıplaklığıyla anlattım. İmralı’daki çözüm iradesini olaya iyi niyetle yaklaşımı Sayın Öcalan’ın yıllar içerisindeki oluşturduğu düşünsel evrimi ulaştığı sonuçları ulaştığı sonuçların bölgeye yönelik vizyonunun ülkeye yönelik vizyonunun yüzde doksan - doksan beş oranında kendi çizdiği vizyonla nasıl örtüştüğünü de anlattım. Bu benim kendi gözlemim entellektüel analitik yaptığım şey. Çünkü ben herkesin söylediğini doğru varsaymak zorundayım.’’

Hakan Fidan’a ait yukarıdaki sözlerde ’’vizyonları yüzde 90-95 oranında örtüşüyor’’ denilen kişiler kimdir?

A) Recep Tayyip Erdoğan ile ’’Sayın’’ Abdullah Öcalan B) Aziz Yıldırım ile Erman Toroğlu C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 20)’’…bugün itibariyle geldiğimiz noktada önümüzde işte hazırlığını yapmakta olan bir hükümet. Ortaya neyi koyacağını neyi yapıp neyi yapamayacağını işte hukukçulara vermiş. Adalet bakanlığı ayrı bir çalışma yürütüyor. Daha sonuç raporu çıkmamış bilmem ne bakanına bir görev vermiş çalış bakalım raporunu çıkart demiş daha sonucu çıkmamış.’’

Toplantıya katılan PKK temsilcilerine Afet Güneş tarafından söylenen yukarıdaki sözde; ’’hükümetin neyi yapıp neyi yapamayacağını hukukçulara incelettiği, Adalet Bakanlığı’nın da ayrı bir çalışma yürüttüğü…’’ talepler kimin talepleridir. Bu taleplerin özü nedir?

A) PKK’nın talepleridir. Taleplerin özü, Yeni Anayasa’dır. B) Fenerbahçe taraftarlarınım talebidir. Taleplerin özü, FB’nin küme düşürülmesidir
C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 21) Ses kaydında geçen aşağıdaki konuşmalar size ne anlatıyor?

’’Sabri Ok (PKK Temsilcisi): Bizim güçler her tarafta var, onu söyleyelim. Türkiye’nin her tarafında var. Karadeniz’de de var, Toroslar’da da var.

Afet Güneş: Biliyoruz. Metropolleri de doldurdunuz bu arada patlayıcılarla doldurdunuz.

Sabri Ok: Yok canım.

Afet Güneş: Hepsini biliyoruz.

Sabri Ok: Onlar bir tarafa, biz bu süreci ilerletelim önemli olan o.’’

A) PKK’nın büyük şehirler başta olmak üzere, ülkenin her tarafını patlayıcılarla doldurduğunu ve MİT’in bu durumdan haberdar olduğunu
B) Bu yıl pancar üretiminin çok verimli olduğunu ve MİT’in bunu bildiğini C) Bana Ne D) Sana Ne


Soru 22) Hakan Fidan’a ait şu sözler size neyi ifade ediyor?

’’…İktidar beş sene önce dedi ki; ‘biz’ dedi, ‘yerel yönetimler yasasını geçiriyoruz. Belli şeylerin mahalli teşkilatlarını kaldırıyoruz. Milli eğitim şunlar bunlar bakanlıklarını kaldırıyoruz, valiliklere ve belediyelere veriyoruz’. İlk önce valiliklere uzun vadede belediyelere gidecek…’’

A) Devletin üniter yapısının dağıtılmasını ve adım adım bölünmeye giden süreci B) Beşiktaş’ın şampiyonluğunu C) Bana Ne D) Sana Ne?


Soru 23) ’’Habur bizim iki buçuk senedir neredeyse yürüyen tüm ilişkilerimizin Ankara’dan başlayarak söylüyorum özelde kırılma noktasını oluşturdu. Gelenler yeteri kadar eğitim almamışlardı ve ne amaçla geldiklerinin bile farkında değillerdi. Adeta bir siyasi gösteriye dönüştürüldü. Burada sizin de çok iyi bildiğiniz gibi hukuk ihlal edildi. Her şey yok edildi. Amaç size verilen bir takım sözlerin tutulmasıydı.’’

Ses kaydında yer alan, Afet Güneş’e ait bu sözler size neyi ifade ediyor?

A) Habur’da üniformalarıyla gelip zafer işareti yapan PKK’lıları ’’etkin pişmanlıktan yararlandıran ’’hukuk ihlali’’ için PKK’ya önceden söz verildiğini
B) Aziz Yıldırım’ın şike yaptığını C) Bana Ne D) Sana Ne


Soruların doğru yanıtlarını bildikleri halde, kendilerini güvende hisseden tüm katılımcılarımıza, Yeninur Ada’nın seslendirdiği aşağıdaki Trakya Oyun Havası’nı armağan ediyoruz...

İrfan Tuna - 27 Eylül 2011

Selam sayın Sezen,

Yanlış tabiki yani eğer varsa böyle ses kayıtları.Yani üstad bu ses kayıtlarına inanın ben rağbet etmiyorum.Gizli çekim,ne bileyim ses kaydı felen filan.Tamam teknoloji çok gelişti,ergenekon diye iddia edilen çete mensuplarının ses kayayıtlarına,bir takım komutanların ses kayıtlarına etmedim ben.Zaten bunlar bir iddia.Ama birine ses kaydı,öbürüne düzmece denirse bu da olmaz yani değilmi sayın Sezen.

Konuya gelince devlet görüşür,devlet kim.Seçilmiş ve atanmış temsilcileri vardır,çok açarsak karmaşık bir konu.Kısaca devleti temsil eden makamların sahipleri herkesle görüşür sorunu çözmek amaçsa eğer.Ancak açık ve net belirteyim sahsi görüşüm bu benim.PAZARLIK yapamaz..Olay budur.Görüşmek sorunu çözmek pazarlık değildir.Böyle önemli konularda devlet istediğini alır.

Onca askerimizi,polisimizi,sivillerimizi kendi halkının masum insanlarının dahi canına kasdetmiş bir terör örgütü mensuplarıyla veya her neyse pazarlık yapmış bir devlet görevlisi bedelini öder.

Benim gözümde bu kişi veya kişiler,halkın seçtiği siyasi iktidarı türlü oyunlarla düşürmeye çalışan çetelerden farksızdır.

Açıkca sizin yakın dünya tarihiyle nasıl bir ilginiz var bilmiyorum.Ama küçük düşündüğünüz açık.

Dünyada terör örgütleriyle silah ve eylem bırakması şartıyla görüşülmüştür,görüşülür.Bunlara en büyük örnek ıra ve bask dır.Başka yolu varmıdır sizce.Sorun çözülecekse eğer bir taraf dışarda kalabilir mi?Evet her ne kadar kan dökülsede mağlesef ki tarafları dışarda tutamazsınız.

Ama eğer kan dökülmesini istemiyorsanız,gerçekten sorunu çözmek istiyorsanız,annelerin gözyaşlarının dinmesini istiyorsanız,güvenlik güçlerinin görevlerini rahat bir ortamda can tehlikesi olmadan yapmasını istiyorsanız.Aksi halde yıllardır olduğu gibi aynı şeyler konuşulur durur ve annelerimiz evlatlarına ağlar durur.

Alıntı:

---

feyyar rumuzlu üyeden alıntı

Biz buradayız,siz nerelerdesiniz..Her ne kadar iletilerim silinsede ben buradayım.Sahi siz
E nerelerdesiniz?

---

Biz her daim buralardayız hayırdır bir sorununuz mu vardı?

Alıntı:

---

commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı

Biz her daim buralardayız hayırdır bir sorununuz mu vardı?

---

Her daim burada olduğunuza sevindim,hayır her hangi bir sorun yok.Zaten bizim sorun yaratmaya değil,suçlu aramaya değil, sorunu çözmeye yönelik fikirlerimiz var.

Yani anlayacağınız bizde her daim buradayız.

Herkes buradaysa sorun yok demektir.Açılsın yine keskin bir konu.Üyeler aydınlansın derim ben.Konuyu,sayın Sezen'e,sayın Ayazoglum'a ve size bırakıyorum.Keskin,açık ve net,korkusuz,demokratik,ilerici,çağdaş,insana değer veren,atik,akıllı ve dürüst yorumlarımla destek vermeye hazırım.