-
Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Kaynak: Milliyet - 15.06.2010
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU Ankara
ALDATILSANDA ALDATMA!
Yargıtay, “sadakat yükümlülüğü” konusunda emsal niteliğinde bir karara imza atarak, aldatılan eşin açtığı boşanma davası bitmeden bir başkasıyla ilişkiye girmesi halinde tazminat alamayacağına hükmetti.
Emsal niteliğindeki karara konu olay İstanbul’da yaşandı. İstanbul 2. Aile Mahkemesi’ne başvurarak kocasından boşanmak istediğini belirten kadın, buna gerekçe olarak da aldatılmasını gösterdi. Kadın, kocasının kendisini aldattığını kanıtlarla ortaya koydu. Kadın, boşanma kararı verilmesi ile birlikte uğradığı manevi zarardan dolayı kendisine tazminat ödenmesi gerektiğini de belirtti.
İstanbul 2. Aile Mahkemesi de kadının aldatıldığının net olduğunu belirterek çiftlerin boşanmasına ve “kusurlu” erkeğin kadına tazminat ödemesine hükmetti. Ancak kararı temyiz eden koca dilekçesinde ilginç bir iddiada bulundu. Koca, boşanma davası sürerken eşinin de bir başkasıyla birlikte olduğunu belirtti. Temyiz edilen davayı Yargıtay 2. Hukuk Dairesi görüştü. Daire, kadının boşanma davası açtıktan sonra başka biriyle ilişkisi olduğunun ispatlandığına dikkati çekerek davacı kadının da eşit derecede kusurlu olduğu için tazminat isteyemeyeceğini belirtti.
Kararda “Sadakatsiz tutum içinde bulunan kocaya karşı boşanma davası açan kadının da dava sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunduğu bu suretle sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşit kusurlu olduğu” savunuldu.
Daire bu gerekçeyle mahkemenin kararını bozdu. Karar 1’e karşı 4 oyla alındı. Muhalif üye, “Davadan sonraki olayların kusur tespitinde esas alınamayacağı dairenin yerleşik uygulamasıdır” diyerek karara karşı çıktı.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Alıntı:
swan rumuzlu üyeden alıntı
...Kararda “Sadakatsiz tutum içinde bulunan kocaya karşı boşanma davası açan kadının da dava sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunduğu bu suretle sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşit kusurlu olduğu” savunuldu. Daire bu gerekçeyle mahkemenin kararını bozdu. .
Üzerinde zaman zaman ihtilafa düştüğümüz bir konu açıklığa kavuşuyor bu kararla. Boşanma gerçekleşene kadar eşlerin sadakat yükümlülüğü vardır. Bu nedenle; dava açmakla birlikte ayrı yaşama hakkı kazanılsa bile, dava açıldıktan sonra bir başkası ile birlikte olmak sadakatsizlik olarak değerlendiriliyor.
Alıntı:
swan rumuzlu üyeden alıntı
... Karar 1’e karşı 4 oyla alındı. Muhalif üye, “Davadan sonraki olayların kusur tespitinde esas alınamayacağı dairenin yerleşik uygulamasıdır” diyerek karara karşı çıktı.
Her ne kadar muhalif üye burada Dairenin yerleşik uygulamasına atıfta bulunsa da muhtemelen göz ardı ettiği şöyle bir durum sözkonusu.
Velevki mahkeme tarafların boşanma davasını reddetti, yada sair başka nedenlerle evlilik birliğinin devamı sözkonusu oldu o zaman aile birliği yaşanan bu ilişkiden dolayı daha çok zarar görecektir.
Ya da herhangi birisi ile birlikte olmak isteyen taraf bu birlikteliğin getireceği yasal müeyyidelerden (nafaka / tazminat vs) kurtulmak için önce yasal eşine karşı boşanma davası açıp, sonra dilediği ilişkiyi yaşayıp daha sonradadavasından vazgeçebilir.Böylece yasal müeyyidelerden kurtulmuş olur. "ayrılmak istedim, dava açtım ama olmadı, yeniden eşimle hayatıma devam edeceğim" diyebilir.
Bu tür ilişkiler yaşayan ve yaşamak isteyen kişiler için bulunmaz bir fırsat olurdu bu durum. Suistimale mahal vermemek adına yerinde ve doğru bir karar.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Sn. Editör,
O taraftan bakınca sizde haklısınız ama bence dava açıldıktan sonra gelişen olaylar davaya konu edilmemeli.
Hem aldatacaksın, aldatılan boşanmak isteyince bir de onun hayatına ipotek koyacaksın.
Yasa burada kimi cezalandırıyor? Suçluyu mu? Güçlüyü mü?
Kesin ve net yoruma açık olmayan yasa maddeleri olmadığı sürece Yargıtaydan daha böyle çook karar çıkar ve gazetelere haber olur bence.
Saygılarımla.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Bence çok yerinde bir karar.Çünkü tamam aldatılmışsın ve haklı pozisyondasın .Hukuk senin emrinde.Ama aynı haltı işlediğinde bence senin de seni aldatandan hiç bir farkın kalmıyor.Açıkçası hem aldatan eşinden tedbir nafakası alıyorsun hem de bu parayla sevgiline bakıyorsun durumu bu kararla ortadan kaldırılmış oluyor.
Bu arada bu karara nasıl ulaşabiliriz acaba? Bunun dosya nosu vs. nereden bulunabilir?
Çünkü bu kararı emsal gösterecek bir yakınım var.?
-
Yargıtay’dan (bence tokat gibi) 'aldatma' kararı
Kararı bir gazetenin internet sayfasında goren bir akrabam haber verdi...
Konuyu ben acmayı dusunurken swan arkadaşımızın açtığını görünce
ben de bir şeyler yazmak istedim
Öncelikle Süper bir karar..
O kararı verenlerin ellerinden öpmek geliyor içimden....
Kadar tam da benim davama uygun ve zamanlaması da ayrıca mükemmel benim için.
Süren boşanma davamda , bundan sonra görülecek ilk celsede emsal karar olarak göstereceğim...
Bu kararın Yargıtay Esas No (ve/veya) Karar No suna ulaşmam hatta kararın tam metnine ulaşmam gerekiyor, ancak bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum...
Sayın site avukat ve editörleri bu bilgilere nasıl ulaşabileceğim(miz) konusunda yardımcı
olurlarsa müteşekkir olacağım....
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Alıntı:
swan rumuzlu üyeden alıntı
Sn. Editör,
O taraftan bakınca sizde haklısınız ama bence dava açıldıktan sonra gelişen olaylar davaya konu edilmemeli.
Hem aldatacaksın, aldatılan boşanmak isteyince bir de onun hayatına ipotek koyacaksın.
Yasa burada kimi cezalandırıyor? Suçluyu mu? Güçlüyü mü?
Kesin ve net yoruma açık olmayan yasa maddeleri olmadığı sürece Yargıtaydan daha böyle çook karar çıkar ve gazetelere haber olur bence.
Saygılarımla.
O halde şöyle bir kapı ardına kadar açılmazmı ; eğer eşini aldatma noktasına geldiyse kişi, eften - püften bir nedenle gidip dava açsın. mahkemeye başvurdu, dosya hazırlandı, durum davalıya tebliğ edildi diyene kadar 1 ay süre geçebilir.
karar tebliğ edildikten sonra ilk duruşmada nereden baksanız 3 ay atacak.. ettimi 5 ay.
Şahıs dava açmakla ayrı yaşama hakkını elde ettiği gibi, birde dava açıldıktan sonra yaşananların davaya konu edilememesi nedeni ile gönül rahatlığı içeriisnde istediği ilişkiyi sorunsuzca yaşayacaktır.
Baktı olmadı, yürmüyor, eski eş, aile, çocuklar baskın geldi.. geri dönüş yapacak. E zaten dava eften - püften nedenlerle açılmış, birde hakimin karşısına çıkıp "ne halt ettiğimi bilmiyrodum sayın hakimim, masrafı neyse vereyim, aman bizi boşamayın, ailem , eşim , bebelerim" diyecek. Hakimde bakacak cidden ortada boşanmayı gerektiren bir durumda yok. Yasal ve masum eşte zaten şaşkın aptala dönmüş, ama eşim (kocam / karım ) bebelerimin ( anası / babası ) atası yuvasına dönüyor diye kabullenecek.
Ne kadar suistimale açık bir durum.
-
Cevap: Yargıtay’dan (bence tokat gibi) 'aldatma' kararı
Alıntı:
swan rumuzlu üyeden alıntı
Kaynak: Milliyet - 15.06.2010 GÖKÇER TAHİNCİOĞLU Ankara .
Milliyet gazetesinde bu şahsa e-mail atın. Yada Ankara Adliyesi Muhabri odasından bu şahısa ulaşın. haberin kaynağı kendisi size yardımcı olacaktır sanıyorum.
(sende nasıl dedektifsen artık.. her şeyi biz söylüyoruz...) :)
-
Cevap: Yargıtay’dan (bence tokat gibi) 'aldatma' kararı
Sn. Dedektif,
Bir avukatınız varsa muhtemelen bir içtihat aboneliği vardır (Kazancı gibi) oradan bulabilir yada eklendi ise Yargıtay Kararlarından tek tek arayarak bulabilirsiniz sanırım. Sn. Editör'ün de dediği gibi haberi yapan gazeteciye de sorabilirsiniz. Bulursam bende burada yayınlarım. Siz bulursanız siz yayınlayın lutfen.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Alıntı:
Abdullah Yaman rumuzlu üyeden alıntı
O halde şöyle bir kapı ardına kadar açılmazmı ; eğer eşini aldatma noktasına geldiyse kişi, eften - püften bir nedenle gidip dava açsın. mahkemeye başvurdu, dosya hazırlandı, durum davalıya tebliğ edildi diyene kadar 1 ay süre geçebilir.
karar tebliğ edildikten sonra ilk duruşmada nereden baksanız 3 ay atacak.. ettimi 5 ay.
Şahıs dava açmakla ayrı yaşama hakkını elde ettiği gibi, birde dava açıldıktan sonra yaşananların davaya konu edilememesi nedeni ile gönül rahatlığı içeriisnde istediği ilişkiyi sorunsuzca yaşayacaktır.
Baktı olmadı, yürmüyor, eski eş, aile, çocuklar baskın geldi.. geri dönüş yapacak. E zaten dava eften - püften nedenlerle açılmış, birde hakimin karşısına çıkıp "ne halt ettiğimi bilmiyrodum sayın hakimim, masrafı neyse vereyim, aman bizi boşamayın, ailem , eşim , bebelerim" diyecek. Hakimde bakacak cidden ortada boşanmayı gerektiren bir durumda yok. Yasal ve masum eşte zaten şaşkın aptala dönmüş, ama eşim (kocam / karım ) bebelerimin ( anası / babası ) atası yuvasına dönüyor diye kabullenecek.
Ne kadar suistimale açık bir durum.
Sn. Editör,
O kapıdan değilde birde şu pencereden bakın isterseniz;
ZİNA MUTLAK BOŞANMA SEBEBİDİR
Karı ve kocadan birinin zina yaptığı anlaşılınca yargıç boşanma kararı vermek mecburiyetindedir. Zina yüzünden boşanmaya karar verilebilmesi için müşterek hayatın çekilmez hale geldiğinin ispatına lüzum yoktur. Zina sebebine dayanılarak açılmış olan bir boşanma davasında davalı eş diğer eşin de zina etmiş olduğunu iddia ve ispat etse bile bu durum açılmış olan davayı düşürmez; yani "zinalar takas ve mahsup edilemez". Bu bakımdan zina mutlak boşanma nedenidir. Konu ile ilgili bir Yargıtay kararına göre,"Zinaya dayanılarak açılan boşanma davasında; zinanın ispatı halinde, eşlerin barışmalarının ihtimal dahilin de bulunduğundan bahisle ayrılığa karar verilemez. Boşanmaya karar verilmelidir".(Y2HD 14.04.1939 3609-1176) Yine konuyla ilgili başka bir Yargıtay kararına göre,"Karı ve kocanın halen başka bir erkekle(karının) ve kadınla(kocanın) zina etmekte olmaları onların zina sebebine dayanarak boşanma davası açmalarına engel olmaz. Böyle bir halde oluşan mevcut olaylar aile bağını derinden zedelemiş ve ortak hayat çekilmez bir hale getirilmiş sayılır. Kökünden sarsılmış bir aile birliğinin devamının da toplum için hiçbir faydası olamaz ".(Y2HD 20.02.1964 K .?. E .?.)"
DAVA HAKKININ DÜŞMESİ
Zina sebebi ile boşanma davası açma hakkı iki halde düşer.
A-Zina Yapan Eşin Affedilmesi
Medeni kanunumuzun 161/3'e göre,"affeden tarafın dava hakkı yoktur" denmektedir. O hâlde, dava hakkı olan eş zina yapan eşini affederse artık dava hakkı ortadan kalkar Af açık veya örtülü olabilir, fakat mutlaka affeden eşin serbest iradesinin ürünü olmalıdır; yani aldatma veya korkutma yoluyla elde edilmiş olmamalıdır.
Acaba eşin zinasına önceden râzı olma veya onu zinaya hazırlama ve yöneltme hâli bir af sayılabilir mi?
Medeni Kanunumuz "zinaya önceden muvafakat etmekten" söz etmediğine göre, eşin zinasına razı olan taraf boşanma davası açamayacağı söylenemez. Mamafih doktrinde bu hâller de "af kapsamına sokmak ve dolayısı ile eşin zinasına razı olan veya onu bu yola iten tarafın artık boşanma davası açamayacağı kabul etmek" yönünde her ne kadar görüşler olsa da Yargıtay eşlerin birbirinin zinasına razı olmalarını ahlâka aykırı bulmuştur ve bunu af mahiyetinde görmemiştir. Konu ile ilgili bir Yargıtay Büyük Genel Kurulu kararına göre,"kocasının başkasıyla evli olmayan bir kadınla zina yapmasına önceden müsaade eden karının, fiilin işlenmesinden sonra Türk Ceza Kanunu'nun 108'inci maddesindeki süre içinde vukuu bulan şikayetin geçerli bulunduğuna dair".(YBGK 23.05.1966 3-5)
Karının ve kocanın bir memuriyette yükseltilmesi, bulunduğu makamı muhâfaza etmesi veya herhangi bir çıkar elde edebilmek için veyahut da boşanma sağlayabilmek maksadıyla eşini cinsi münasebette bulunmaya teşvik ederse eylemin vukuundan sonra zinaya teşvîk eden eş aleyhine boşanma davası açılabilir.
Zina meydana geldikten sonra, dava hakkının afla kalkabilmesi için af beyanının zinayı yapan eşe yönelik olması gerekir. Affedenin sezgin olması, serbestçe karar vermesi gerekir.
Af şarta bağlı olarak ta yapılabilir. Örneğin; eşin durumu düzeldiği takdirde veya aile birliği hayatına aykırı hareketlerinden vazgeçmesi halinde eşini affedeceğini belirte bilir. Eşine bundan böyle normal hareket etmediği takdirde "seni boşarım" demesi gibi.
Boşanma davasının açılması veya boşanma talebinden vazgeçme, aile birliğinin devam etmesi af anlamına gelmez. Hatta eşi ile cinsi münasebette bulunmaya devam etmesi affa delil olmaz. Affın var olabilmesi için eşler arsında münasebettin dışta yabancılar tarafından samimi bir şekilde görülmesi gerekir. Eşlerin birlikte eğlence yerlerine gitmeleri, seyahate çıkmaları gibi durumlar barışma, af olarak taktir edilebilir.
Konu ile ilgili bir Yargıtay kararına göre "Zina davasından vazgeçtikten sonra şiddetli geçimsizlik meydana gelmiş ise, zinaya dayanarak boşanmaya karar verilemez".(Y2HD 14.06.1963 / 3540-4080)
B- Dava Açabilme Süresi
Medeni Kanunumuzun 161/2'inci maddesine göre "Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer".
Kanunumuzda sözü edilen süre zaman aşımı süresi olmayıp bir hak düşürücü süredir. Yargıç sürenin geçtiğini öğrenirse, bunu resen nazarı itibaren alır.
Zinanın öğrenilmesinden itibaren altı ay geçince dava hakkının düşmesinin nedeni; zinayı öğrenen eşin boşanma davası açıp, açmayacağı hakkındaki şüphe ve kaygıların bir an önce ortadan kalkması aile birliğinin devamı hakkında bir an önce, herhangi bir karara varılabilmesi içindir. Uzunca bir sürenin kabulü halinde kuşkusuz ki aile birliği huzursuz olacaktır.
Zinanın vukuu bulmasından itibaren yürüyen beş yıllık dava hakkının beş yıl sonun da düşmesinin sebebi ise geçen uzun zaman etkisi altında ört bas edilen bir olay meydana çıkartmakta ve çekişme konusu yapmaktan kaçınmak içindir. Uzun süre devam ede gelen aile birliğinin eski bir suç yüzünden dağıtmak doğru olmaz. Konu ile ilgili Yargıtay kararına göre "Karısının zinasına davacının öğrendiği tarihin tespiti hususunda toplanan delillerin taktiri hakime aittir"
Medeni Kanunumuzun 161'inci maddesinde öngörülen sürelerin geçmesi ile aldatılan eşin şiddetli geçimsizliğe dayanarak bir boşanma davası açması ve geçmiş zina olayını da geçimsizlik nedeni olarak ileri sürmesi mümkündür. Altı aylık sürenin başlaması için zinanın oluşumunun kesin olarak öğrenilmesi gerekir. Aldatılan eşin zinadan şüphelenmesi altı aylık sürenin geri sayımı için yeterli değildir.
Bir Yargıtay kararına göre,"Zinayı öğrenme tarihinin araştırılması icap eder" denilmiştir.(Y2HD 15.05.1961 3341-3725)
Başka bir Yargıtay kararında ise,"Devam eden zinada zaman aşımı olmaz" kararı alınmıştır.(Y2DH 24.10.1942 280-3802)
Yine konu ile ilgili başka bir Yargıtay kararına göre ise,"Zina fiili bir kereye mahsusu olmayıp birçok defalar devam etmiş bulunmasına göre,olayda zaman aşımına başlangıç son fiilin vukuu bulduğu tarih göz önüne alınması gerekir" demiştir.(Y2HD 05.10.1939 3102-368)
Bu bilgiler ışığında nasıl yorum yaparsınız?
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Tartışmaya son derece açık bu kararı aşağıya aktarıyorum :
Y.2.HD. E. 2006/16748 K. 2007/5624 T. 4.4.2007
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm velayet ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Evlilik birliğinin devam ettiği sürece eşler birbirlerine sadakat göstermek zorundadır. ( TMK. mad.185 ) Toplanan delillerden davacı kadının davadan sonra güven sarsıcı davranışlar içerisine girdiği anlaşılmıştır. Bu nedenle boşanmaya neden olan hadiselerde taraflar eşit kusurludur. Eşit kusurlu eş yararına boşanmanın eki niteliğindeki maddi ve manevi ( TMK.mad.174/1-2 ) tazminata hükmedilemez. Davacı kadının maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.04.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Davadan sonra gerçekleşen olaylar kusur belirlemesinde dikkate alınabilir mi?
Dairemin yerleşik uygulamasına göre;
-Her boşanma davası açıldığı gün ki şartlarına tabidir,
-Davadan "sonraki" olaylar boşanma hükmüne esas alınamaz.
( Emsal kararlarımız: Ömer Uğur GENÇCAN, Boşanma Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara 2006, Kısaltma: GENÇCAN-Boşanma-2, s. 345-346 )
Sadakatsizlik bu konuda acaba bir istisna oluşturur mu? Dairemin yerleşik uygulamasında bu konuda da bir istisna yoktur:
"...Her dava açıldığı gün ki şartlarına tabidir. Davadan sonraki hadiseler boşanmaya esas alınamaz. Davalının sadakatsizliğini gösterir, otel kayıtları ve fotoğraflar 'davadan sonraki' döneme ilişkindir. Bu davaya esas alınamaz." Y2HD, 28.06.2004, 7534-8492, GENÇCAN-Boşanma-2, s. 345, dip not: 1278 )
Bu sebeplerle değerli çoğunluğun "farklı görüşüne" katılmıyorum.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Sayın swan.. elbette ki zina her halükarda boşanma sebebidir. Yazınızdaki Yargıtay kararlarından alıntılarda bahsedilen her konuya katılmakla birlikte, bilgileri doğru yorumlamakta fayda var.
Zinalar takas ve mahsup edilemez demekle birlikte, zina nedeni ile mağdur olan yasal eşin, yasal olarak halen evli iken bir başkası ile birliktelik yaşaması da mazur görülemez. Bu nedenle davanın içeriğine bakıldığında, ilk aldatan eş (yani erkek) “ben zina yaptım ama eşimde zina yaptı mahsuplaşalım yada takas edelim” demiyor. “ben zina yaptım kusurluyum, ama eşimde zina yaptı, o da kusurlu” diyor besbelli. Belki amaç mahsuplaşmak ama Yargıtay bu yaklaşımı hissetmeliydi.
Sizin yazınızdan alıntı :” Zina sebebine dayanılarak açılmış olan bir boşanma davasında davalı eş diğer eşin de zina etmiş olduğunu iddia ve ispat etse bile bu durum açılmış olan davayı düşürmez; yani "zinalar takas ve mahsup edilemez". Bu bakımdan zina mutlak boşanma nedenidir.”
Burada Yargıtay yerel mahkemenin ilk aldatan eşin aleyhine alınmış olan tazminat kararını kabul edip, erkeğin karısına karşı açtığı zina davasının ayrı bir dava konusu olarak değerlendirilip ayrı bir yargılama yapılmasını istemeliydi. Taraflar daha sonra iki boşanma davasının sonuçları konusunda mahsuplaşabilirlerdi.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Alıntı:
Abdullah Yaman rumuzlu üyeden alıntı
Sayın swan.. elbette ki zina her halükarda boşanma sebebidir. Yazınızdaki Yargıtay kararlarından alıntılarda bahsedilen her konuya katılmakla birlikte, bilgileri doğru yorumlamakta fayda var.
Zinalar takas ve mahsup edilemez demekle birlikte, zina nedeni ile mağdur olan yasal eşin, yasal olarak halen evli iken bir başkası ile birliktelik yaşaması da mazur görülemez. Bu nedenle davanın içeriğine bakıldığında, ilk aldatan eş (yani erkek) “ben zina yaptım ama eşimde zina yaptı mahsuplaşalım yada takas edelim” demiyor. “ben zina yaptım kusurluyum, ama eşimde zina yaptı, o da kusurlu” diyor besbelli. Belki amaç mahsuplaşmak ama Yargıtay bu yaklaşımı hissetmeliydi.
Sizin yazınızdan alıntı :” Zina sebebine dayanılarak açılmış olan bir boşanma davasında davalı eş diğer eşin de zina etmiş olduğunu iddia ve ispat etse bile bu durum açılmış olan davayı düşürmez; yani "zinalar takas ve mahsup edilemez". Bu bakımdan zina mutlak boşanma nedenidir.”
Burada Yargıtay yerel mahkemenin ilk aldatan eşin aleyhine alınmış olan tazminat kararını kabul edip, erkeğin karısına karşı açtığı zina davasının ayrı bir dava konusu olarak değerlendirilip ayrı bir yargılama yapılmasını istemeliydi. Taraflar daha sonra iki boşanma davasının sonuçları konusunda mahsuplaşabilirlerdi.
Sayın Editör,
Av. Esin Hanımın da dediği gibi bu Yargıtay kararı tartışmaya çok müsait. Usul yönününden yazdığınız her cümleye katılıyorum. İddiacı eş iddiasını temyiz aşamasına gelene kadar ayrı bir dava açarak ortaya koymalıydı.
Anlamadığım bir nokta ise mahkemelerde senelerdir biz iddialarımızı ıspat edeceğiz diye göbeğimiz çatlarken bu gazete haberine göre "bir dilekçe" ile davasını temyiz eden davalı nasıl olabiliyor da eşinin ilişkisini ıspatlayabiliyor ve Yargıtay'da buna itibar edebiliyor? O zaman kimse mahkemelerde uğraşmasın bir dilekçe ile son golü atsın tazminat filan ödemesin diye düşünmeden edemiyor insan.
Hem aldatacaksın, hem mahkeme sürecinde istediğin kişiyle istediğin hayatı yaşayacaksın, mahkemede suçlu çıkınca da tazminat ödememek için tutup bir dilekçe ile çamur atacaksın ve tazminattan yırtacaksın. Hayatını mahvettiğin kişinin hayatınada ipotek koymak değilde nedir bu? Oh ne ala memleket. Gelde aldatma şimdi. ..
Yasaların doğru yorumlanması bunun içinde dosyaları doğru düzgün okuyan hakimlere çok ama çok ihtiyaç var bence.
İyi akşamlar.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Sn Swan ve Sn Abdullah Yaman...
Ben buradaki konuya cevap yazdıktan hemen sonra vakit kaybetmeden haberi Vatan Gazatesinde yayınlayan
muhabir arkadaşın mailini araştırıp buldum Durumumu mailde anlattım
Bilgileri de kendisinden rica ettim. Sanırım durumu önemseyecektir ve varsa kendisinde bu bilgiler
gonderecektir diye umut ediyorum. Ayrıca konuyu avukatıma da ileteceğim.
Elime geçer geçmez bu konu başlığı altında seve seve yayınlarım...
Uzun süredir forumu misafir olarak takip edip üyelik açmamıştım...
Konuları takip ettikçe ve ictihatları okudukça insanın kafası karışıyor
Zİra farklı yorumlar ve farklı kararlar karşısında
''Hangisi daha adil'' sorusu kafanızda oluşuyor....
Sn Av. Esin Hn yazısında eklemiş olduğu Y.2.HD. E. 2006/16748 K. 2007/5624 T. 4.4.2007
eski bir yargıtay kararı olmakla birlikte şu an gazetelerde yayınlanan karar ile
gördüğüm kadarıyla bire bir örtüşmekte...( Lütfen yanlışım varsa düzeltiniz...)
Ayrıca Sn. Swan son mesajınızda yazdığınız ve benimde Milliyet Gazetesi haberinde
okuduğum mahkeme süreci içerisindeki aldatma olayını , davalı kocanın
iddialarını sadece yargıtaya verilen dilekçede belirttiğini ,
yargıtayın da sadece dilekçede yazılanları okuyarak bunu değerlendirmeye aldığına inanamıyorum...
Bu iş bu kadar basit olmamalı...Bence bu işin içinde bir çapan oğlu var
Bu karar benim davam için çok önemli ve bu aşamaya nasıl ve hangi süreçlerden
geçilerek gelindiğini bir şekilde öğrenmem lazım
Ben davamda alınan kararı neredeyse 2 yıl önce Yargıtaya gonderdim
Hakimin verdiği ''Sizi boşamıyorum'' kararını Yargıtay bozdu...
Ben de kadının çevirdiği dolaplardan maalesef Yargıtaya dileçeyi gonderdikten
bir kaç hafta sonra emin oldum. Ama maalesef iş içten geçmişti.
Yargıtaya giden kararın bir buçuk yılda dönmesi Dedektiflik konusunda bana baya
mesafe kaydettirdi. Meyvelerini (görüntüleri) de sabırla bir bir topladım
Şimdi karşı tarafın son çırpınışı (yargıtay tashih karar gonderdiler)
Malum zaman kazanmanın veya davayı uzatmanın bir başka kanuni yolu...
Şimdi bu kararın gelmesini bekliyorum Geldikten sonra ilk celseye girmeden kadını ikna ettim ettim
Uyuşmamakta hala direnirse yandı gülüm keten helva....
Sabrın sonu selamet derler... Bunca zamandır Adalet eninde sonunda tecelli edecek diye bekliyorum
Sizce edecek mi???
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
bence pek yerinde bir karar değil.zinaya mutlak boşanma sebebi diyebiliyorsak dava esnasında gelişen yeni bir olayın ileri sürülerek bu boşanma sebebinin bertaraf edilmesine müsaade etmek doğru değil.kaldı ki davalı taraf tazminattan kurtarmak için böyle bir talepte bulunuyorsa bu iddiayı ayrı bir dava açarak gündeme getirmeliydi.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Alıntı:
Abdullah Yaman rumuzlu üyeden alıntı
Zina sebebine dayanılarak açılmış olan bir boşanma davasında davalı eş diğer eşin de zina etmiş olduğunu iddia ve ispat etse bile bu durum açılmış olan davayı düşürmez; yani "zinalar takas ve mahsup edilemez". Bu bakımdan zina mutlak boşanma nedenidir.”.
Yargıtay yerel mahkemenin ilk aldatan eşin aleyhine almış olduğu tazminat kararını kabul edip tarafların boşanmasına dair kararı onamalıydı.
Keza davalı kocanın Yargıtay'a yaptığı eşininde zina yaptığı ve bu nedenle davanın düşürülmesi / yada zinaların mahsup / takas edilmesi tarzındaki talebini " ayrı bir boşanma davası nedeni" olması sebebi ile reddetmeliydi. Davalı koca eşinin zinasından dolayı ayrı bir boşanma davası açmalı, tazminat vesair taleplerini bu davada belirtmeliydi.
Şayet davalı kocanın açacağı boşanma davasında bu kerre davalı koca lehine tazminat kararı çıkacak olursa zinalardan dolayı değil, tazminatlardan ötürü bir mahsuplaşma sözkonusu olabilirdi.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Alıntı:
Abdullah Yaman rumuzlu üyeden alıntı
Suistimale mahal vermemek adına yerinde ve doğru bir karar.
Alıntı:
Abdullah Yaman rumuzlu üyeden alıntı
Yargıtay yerel mahkemenin ilk aldatan eşin aleyhine almış olduğu tazminat kararını kabul edip tarafların boşanmasına dair kararı onamalıydı.
Keza davalı kocanın Yargıtay'a yaptığı eşininde zina yaptığı ve bu nedenle davanın düşürülmesi / yada zinaların mahsup / takas edilmesi tarzındaki talebini " ayrı bir boşanma davası nedeni" olması sebebi ile reddetmeliydi. Davalı koca eşinin zinasından dolayı ayrı bir boşanma davası açmalı, tazminat vesair taleplerini bu davada belirtmeliydi.
Şayet davalı kocanın açacağı boşanma davasında bu kerre davalı koca lehine tazminat kararı çıkacak olursa zinalardan dolayı değil, tazminatlardan ötürü bir mahsuplaşma sözkonusu olabilirdi.
Sn. Editör,
Yerinde ve doğru bulduğunuz Yargıtay Kararı hakkında fikrinizi değiştirebilmenin verdiği haz tarifsiz:)
Saygılar.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Alıntı:
swan rumuzlu üyeden alıntı
[/B]
Sn. Editör,
Yerinde ve doğru bulduğunuz Yargıtay Kararı hakkında fikrinizi değiştirebilmenin verdiği haz tarifsiz:)
Saygılar.
Her ne kadar muhalif üye burada Dairenin yerleşik uygulamasına atıfta bulunsa da muhtemelen göz ardı ettiği şöyle bir durum sözkonusu.
Velevki mahkeme tarafların boşanma davasını reddetti, yada sair başka nedenlerle evlilik birliğinin devamı sözkonusu oldu o zaman aile birliği yaşanan bu ilişkiden dolayı daha çok zarar görecektir.
Ya da herhangi birisi ile birlikte olmak isteyen taraf bu birlikteliğin getireceği yasal müeyyidelerden (nafaka / tazminat vs) kurtulmak için önce yasal eşine karşı boşanma davası açıp, sonra dilediği ilişkiyi yaşayıp daha sonradadavasından vazgeçebilir.Böylece yasal müeyyidelerden kurtulmuş olur. "ayrılmak istedim, dava açtım ama olmadı, yeniden eşimle hayatıma devam edeceğim" diyebilir.
Bu tür ilişkiler yaşayan ve yaşamak isteyen kişiler için bulunmaz bir fırsat olurdu bu durum. Suistimale mahal vermemek adına yerinde ve doğru bir karar.
Yazımın içinden bir cümleyi alarak kendimle çeliştiğimi vurgulamaya çalışmayınız. Yazının bütünlüğü içerisinde bakılırsa ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Kanımca karardaki temel çelişki, boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen eylemin, "boşanmaya neden olan hadise" olarak gösterilmesidir.
Boşanma davası açıldıktan sonra da, sadakat yükümlülüğünün devam ettiği doğrudur. Ancak, her dava, açıldığı tarihe kadar meydana gelen olaylara dayanılarak açılır ve o günün şartlarına tabidir. Hiçbir yükümlülük bu temel prensibin istisnası olamaz, olmamalıdır.
Aksi takdirde, örneğin, boşanma davası açıldıktan sonra eşe gösterilen şiddet, boşanma davası açıldıktan sonra eşin ve çocukların geçimine olan katkının ortadan kaldırılması ve sair tüm eylemlerin de aynı şekilde "karşı kusur" olarak değerlendirilmesi mümkün hale gelecektir.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Alıntı:
Av.Esin Kılıç Şehirlioğlu rumuzlu üyeden alıntı
Kanımca karardaki temel çelişki, boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen eylemin, "boşanmaya neden olan hadise" olarak gösterilmesidir.
Boşanma davası açıldıktan sonra da, sadakat yükümlülüğünün devam ettiği doğrudur. Ancak, her dava, açıldığı tarihe kadar meydana gelen olaylara dayanılarak açılır ve o günün şartlarına tabidir. Hiçbir yükümlülük bu temel prensibin istisnası olamaz, olmamalıdır.
Aksi takdirde, örneğin, boşanma davası açıldıktan sonra eşe gösterilen şiddet, boşanma davası açıldıktan sonra eşin ve çocukların geçimine olan katkının ortadan kaldırılması ve sair tüm eylemlerin de aynı şekilde "karşı kusur" olarak değerlendirilmesi mümkün hale gelecektir.
Esin Hanım konuyu özetlemiş, hukuki manada katılıyorum. Boşanma davasında davanın açıldığı tarihten sonraki olaylar davaya esas alınmamalıdır.
Ancak zina ya da sadakatsizlik boşanma davası açıldıktan sonra da ortaya çıkabilen ve sürebilen olgulardır. Zira boşanma davasının varlığı, çiftin birbirine sadakat yükümlülüğünü kaldırmaz. Evlilik halen devam etmektedir.
Bu bağlamda, Sayın Abdullah Yaman'ın da yukarıda belirttiği üzere; boşanma davası sürerken yapılacak sadakatsizliklerin kalıbına uydurulması gayet mümkündür diye düşünüyorum. Bu da kamu düzeni açısından tehlikelidir.
Kısacası, kamu düzeni göz önüne alınacak olursa, Yargıtayın başlık konusu kararını son derece yerinde buluyorum. Ancak söz konusu olan hukuk usulü ise, kararda sıkıntı olduğu kabul edilebilir.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Son derece mantıklı verilmiş bir karar olmuş. Eşler evlilik birliği sürdüğü müddetçe sadakat yükümlüklerini yerine getirmek zorundadır. Yoksa birinin diğerinden ne farkı kalır ki. 000
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Alıntı:
Abdullah Yaman rumuzlu üyeden alıntı
Her ne kadar muhalif üye burada Dairenin yerleşik uygulamasına atıfta bulunsa da muhtemelen göz ardı ettiği şöyle bir durum sözkonusu.
Velevki mahkeme tarafların boşanma davasını reddetti, yada sair başka nedenlerle evlilik birliğinin devamı sözkonusu oldu o zaman aile birliği yaşanan bu ilişkiden dolayı daha çok zarar görecektir.
Ya da herhangi birisi ile birlikte olmak isteyen taraf bu birlikteliğin getireceği yasal müeyyidelerden (nafaka / tazminat vs) kurtulmak için önce yasal eşine karşı boşanma davası açıp, sonra dilediği ilişkiyi yaşayıp daha sonradadavasından vazgeçebilir.Böylece yasal müeyyidelerden kurtulmuş olur. "ayrılmak istedim, dava açtım ama olmadı, yeniden eşimle hayatıma devam edeceğim" diyebilir.
Bu tür ilişkiler yaşayan ve yaşamak isteyen kişiler için bulunmaz bir fırsat olurdu bu durum. Suistimale mahal vermemek adına yerinde ve doğru bir karar.
Yazımın içinden bir cümleyi alarak kendimle çeliştiğimi vurgulamaya çalışmayınız. Yazının bütünlüğü içerisinde bakılırsa ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır.
Sn. Editör,
Benim son verdiğim cevabı silip fikir değiştirmek gibi bir lüksüm olmadığını belirtmeden geçemeyeceğim.
Forumun başından beri konu hakkındaki ilk fikirlerinizde %1 bile değişme olduğunu itiraf etmek bu kadar zor olmamalı diye düşünüyorum (Uzun olmasın diye yazınızdan son cümleyi vurgulamak istemiştim).
Ayrıca verdiğiniz örnek sakat olmakla beraber zina nedeniyle dava açılıp ıspatlandığında hakim zaten boşamak zorunda. Burada zinası ıspatlanan taraf tazminatlardan kurtulmak için ben aileme geri döneceğim diyemez zaten. Ama ne yapabilir karşı dava açıp varsa eşinin de zina yaptığını iddia-ıspat edebilir. Dava açıp ayrı yaşama hakkı kazanarak istediği hayatı yaşayıp ailesine geri dönen kişiyi eşi davasını geri alarak affediyorsa zaten yasa onu "affeden tarafın dava hakkı yoktur" diye uyarıyor.
Söz konusu Yargıtay Kararı gazete haberi olmasından dolayı eksik olabilir. Yoksa bu karar için evet yerindedir yada hayır baştan aşağı yanlıştır diyemeyiz. Ama şu var eşlerin boşanma kesinleşene kadar birbirlerine sadık kalmaları gerektiğini vurgulaması bakımından doğru, temyiz aşamasında diğer eşinde zina ettiğini belirterek bozulması nedeniyle Hukuk Usulüne göre yanlıştır.
Kararın esasını görmeden yaptığımız yorumlarında havada kalacağı aşikardır.
Saygılarımla.
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
Hukukta, usulün istisnalarla delinmesi beraberinde önemli riskler getirir.
Boşanma davası devam ederken elbette sadakat yükümlülüğü de devam edecektir.
Ancak önceki iletimde de ifade ettiğim üzere, dava açıldıktan sonra meydana gelen olayları, dava kapsamında değerlendirmek usule açık bir aykırılık teşkil eder. Sadakat yükümlülüğü için bir istisna oluşturulması halinde ise, bunu diğer istisna talepleri izleyecektir.
Örneğin, davalı eşin sadakatsizliğine dayanılarak boşanma davası açıldıktan sonra, davacı eş, davalı eşin canına kast ediyor. Dava açıldıktan sonra meydana gelen sadakatsizliği bir istisna olarak değerlendirirken, hayata kastı değerlendirmeyecek miyiz?
-
Cevap: Aldatılanın canı patlıcan mı dedirten karar
-
Toplam 1 dosya bulunuyor
İŞTE....Esas ve Karar Noları ile Yargıtay’dan (o tokat gibi) 'aldatma' kararı...
Haberin kaynağı olan gazeteci arkadaşa gonderdiğim mail
maalesef yanıtsız kaldı...
Ancak yaptığım araştırmada sadece Yargıtay Esas ve Karar numaralarına erişebildim
Ekteki fotoğrafta kısa içeriği de gorunmekte.
14.01.2010 E. 2008/18052 K. 2010/572
Avukatıma da tam metne uşalma konusunda rica ettim...
Tam metne ulaşırsam bu konu başlığı altında severek yayınlarım....
Sn. Swan de bu konu ile ilgileneceğini belirtmişti. Bu bilgiler doğrultusunda
eğer Sn. Swan tam metne erken ulaşırsa ve yayınlarsa seviniriz....
Ki benzer durumları yaşayan arkadaşlar dava öncesinde dilekçelerine,
bu kararı eklesinler......
-
Işte o malum karar .....
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/18052
Karar No: 2010/572
Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda; mahalli mahkemece verilen hüküm, kusur, tazminatlar, velayet ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Evlilik birliği süresince eşlerin birbirlerine sadakat yükümlülüğü devam eder (TMK. md. 185/son). Bir eşin sadakatsiz tutum ve davranışlarda bulunması diğerine de bu hakkı vermez (H.G.K. 26.11.2008 gün 2008/2-698 Esas 2008/711 Karar). Toplanan delillerden sadakatsiz tutum içinde bulunan kocaya karşı boşanma davası açan kadının da, dava sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunduğu, bu suretle sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı kadın da davalı eşi kadar evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusurludur. Davacı kadının da eşit derecede kusurlu bulunduğu dikkate alınarak maddi ve manevi tazminat taleplerinin (TMK. md. 174/1-2) reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
KARAR : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan yönlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Her dava açıldığı tarihteki hukuki ve maddi vakalara göre sonuçlandırılır. Bu husus vazgeçilemez temel bir usul kuralıdır (HGK. 19.04.1995, 128-399).
Davadan sonraki olayların kusur tespitinde esas alınamayacağı dairenin yerleşik uygulamasıdır (Çok sayıda emsal kararımız: GENÇCAN, Boşanma, Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara - 2008, S. 510-514).
Peki şimdi ne olacak....
Değerli hakimlerimiz bu kararı 2.Hukuk Dairesi'nin yerleşik uygulamasından vazgeçip görüş değiştirmesi olarak değerlendirip emsal mi kabul edecekler yoksa yerleşik uygulamaya göre mi karar verecekler???