Cevap: Ergenekon Notları - II
Ergenekon savcısına tehdite 22 yıl hapis istemi
"Ergenekon" soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcılarından Zekeriya Öz'ü tehdit ettiği öne sürülen bir kişi hakkında 22.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.
Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Rasim Işıkaltın tarafından hazırlanan iddianamede, Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz "mağdur" sıfatıyla yer aldı.
İddianamede, şüpheli Özkan Kurt'un, Şanlıurfa Suruç 3. Hudut Alayı 2. Hudut Taburu 6. Hudut Bölüğünde piyade er olarak askerlik yaparken 27 Ağustos 2009'da firar ettiği belirtilerek, 31 Mart 2010 tarihinde saat 14.20'de"Zekeriya Öz'ün dikkatine" başlıklı, "Oflu enişte" rumuzuyla faks yolladığı kaydedildi.
Fakslanan metnin detaylarına yer verilen iddianamede, metinde "Ergenekon terör örgütü davasında tutuklamak cüretinde bulunduğunuz saygın insanlar" ifadelerinin kullanıldığı ve yapılan tutuklamaların eleştirildiği ifade edildi.
Metinde, savcı Öz'e hitaben, "Sonunuz Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu gibi bitecek" şeklinde tehdit cümlesi bulunduğu belirtilen iddianamede, "Şüphelinin, terör örgütüne üye olmamakla birlikte açık kimlik ve adresi tespit edilemeyen bir terör örgütü mensubunun yönlendirmesi ile terör örgütü adına Ergenekon terör örgütü soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ü imzasız faks yazısı ile ölümle tehdit ettiği anlaşılmaktadır" denildi.
İddianamede, şüpheli Kurt'un, "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve " kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koymak suretiyle imzasız mektupla veya özel işaretlerle var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak tehdit etmek" suçlarından 10.5 yıl ile 22.5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması istendi.
İddianamenin kabul edilmesi halinde Kurt'un yargılanmasına İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlanacak.
http://www.internethaber.com/ergenek...il-248663h.htm
Cevap: Ergenekon Notları - II
"Ergenekon" soruşturması kapsamında gözaltına alınan 6 kişiden, İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı avukat Mehmet Cengiz'in de aralarında bulunduğu 4'ü tutuklandı. İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından, Astsubay Ali Oktay Şahbaz'ın da tahliyesine karar verildi.
Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından sorgulandıktan sonra tutuklanmaları istemiyle İstanbul Nöbetçi 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edilen avukatlar Mehmet Cengiz, Ali Hadi Emre, Tülay Bekar ve Kutbettin Kaya'nın "yargılamayı etkileme" suçundan tutuklanmasına karar verildi.
Mahkeme, emekli Albay Canfer Balçık ve Türkiye Atletizm Federasyonu Asbaşkanı Hüseyin Yıldırım'ı ise adli kontrol uygulanmak suretiyle serbest bıraktı.
Tutuklanan avukatlar Mehmet Cengiz, Ali Hadi Emre, Tülay Bekar ve Kutbettin Kaya, hakim ve savcıların kullandığı bölümün bahçesindeki bir polis minibüsüne bindirildi.
Bu kişilerden Cengiz, Emre ve Kaya'nın Metris Cezaevi'ne, Bekar'ın ise Bakırköy Kadın Cezaevi'ne götürüldükleri belirtildi.
2. Ergenekon davası: 1 tahliye kararı
İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından, Astsubay Ali Oktay Şahbaz'ın da tahliyesine karar verildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, sanık ve avukatlarıntaleplerine ilişkin görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, tutuklu sanık Mustafa Dönmez'in talebi doğrultusunda Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yazı yazılarak, Ankara Zir Vadisi'ndeki kazılar konusunda jeolojik rapor alınıp alınmadığının sorulmasını istedi.
Pekgüzel, dosyada şikayetçi olarak yer alan Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kazım Genç'in avukatının davaya katılma talebiyle ilgili olarak, iddianamede bu kişilerin şikayetçi olarak gösterilmeleri, iddianame ve dosya kapsamındaki açıklamalara göre suçtan zarar görme ihtimalleri dikkate alınıp, talebin kabulünü istedi.
Savcı Pekgüzel, tutuklu sanıklar Hüdayi Ünlüer ve Muzaffer Öztürk'ün de tahliyesini talep etti.
Duruşmada verilen aranın ardından, taleplere ilişkin mahkeme heyetince alınan kararlar, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı. Buna göre, sanıklar ve avukatların yazılı ve sözlü talepleri konusunda tutanaklar hazırlandıktan sonra, celse arası değerlendirilerek karar verilmesine hükmedildi.
Dosya kapsamı, delil durumu ve suç vasfının değişme ihtimalini dikkatealan mahkeme heyeti, tutuklu sanık Astsubay Şahbaz'ın tahliyesine karar verdi.Şahbaz hakkında yurt dışına çıkış yasağı da koyan mahkeme, diğer 36tutuklu sanığın bu hallerinin devamını kararlaştırdı.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan'ın da aralarında bulunduğu tutuklu 23 sanığın tahliye edilmeleri yönünde oykullandığı görüldü.
Duruşma, 10 Ağustos Salı günü saat 09.00'a ertelendi.
http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/...3.0/index.html
Cevap: Ergenekon Notları - II
"Kafes Eylem Planı" davası başlıyor
Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ile eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü'nün de aralarında bulunduğu 33 sanık hakkında ''Ergenekon silahlı terör örgütüyle doğrudan bağlantılı olarak kafes operasyonu eylem planını hayata geçirmek üzere faaliyet yürüttükleri'' iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması 15 Haziran Salı günü yapılacak.
İstanbul- İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek davanın 65 sayfalık iddianamesinde, zanlılar emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü, Koramiral Kadir Sağdıç, Tuğamiral Mehmet Fatih İlgar'ın ''Ergenekon silahlı terör örgütüyle doğrudan bağlantılı olarak kafes operasyonu eylem planını hayata geçirmek üzere faaliyet yürüten yasa dışı örgütlenmede 'danışma kurulu' adı altında emir ve komuta yetkisini haiz örgüt mensubu oldukları'' belirtiliyor.
İddianamede, Mücahit Erakyol, Deniz Erki, Tanju Veli Aydın, Emre Sezenler, Hüseyin Doğancı, İsmail Bak, Metin Samancı, Levent Gülmen, Aydın Ayhan Saraçoğlu, Bülent Aydın, Bora Coşkun, Süleyman Erharat, Murat Aslan, Emre Tepeli, İbrahim Öztürk, Halil Özsaraç, Gürol Yurdunal, Ümit Özbek, Bülent Karaoğlu, Daylan Muslu, Hüseyin Erol, Mehmet İnce, Alpay Belleyici, İsmail Zühtü Tümer, Levent Olcaner, Özgür Erken, Metin Fidan, Türker Doğanca, Mesut Adanur ve Metin Keskin'in eylemlerinin de ''Ergenekon silahlı terör örgütüyle doğrudan bağlantılı olarak kafes operasyonu eylem planını hayata geçirmek üzere faaliyet yürüten yasa dışı örgütlenmenin üyesi olma'' suçunu oluşturduğu kaydediliyor.
Tüm sanıkların TCK'nin 314. maddesinin 2. fıkrası ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca 7,5 ile 15'er yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, savcılığın Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmatla ilgili dava ile bu davanın birleştirilmesi yönündeki talebini duruşmada karara bağlaması bekleniyor.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=148416
Cevap: Ergenekon Notları - II
Ersöz: Darbecilik namussuzluk demektir
İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından emekli tuğgeneral Levent Ersöz, ''Darbecilik namussuzluk demektir. Ne terörist ne de darbecilik suçlamasını asla kabul etmiyorum'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde yapılan duruşmada, video konferans yöntemiyle tedavi gördüğü hastanede çapraz sorgusuna geçilen Ersöz, cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın sorularını yanıtladı.
''Geçmiş olsun'' dilekleriyle sözlerine başlayan Pekgüzel'in iddianamede yer alan telefon numaralarıyla ilgili bilgisini sorduğu Ersöz, ''Bu kadar çok telefon numarasını hafızamda tutacak kadar kabiliyetli değilim. Aradan çok zaman geçti. Kullandığım ilaçlar da zaman ve mekan olarak yanılmama neden oluyor. Görevim sırasında kullandığım numaraları Jandarma Genel Komutanlığı’ndan sorarsanız daha doğru cevaplar alırsınız'' diye konuştu.
Ersöz, Pekgüzel'in ''Muzaffer Tekin ile tanışıklığınız var mı?'' sorusu üzerine Tekin'i tanımadığını ve hiçbir yerde kendisiyle karşılaşmadığını ifade etti.
Pekgüzel'in, ''Ergün Poyraz ile 4 adet telefon görüşmeniz var. Bu görüşmeleri hatırladınız mı?'' diye sorduğu Ersöz, ''Hatırlayamadım. Bana yeni çıkan kitabını getirmişti. Bu görüşmeler o tarihlerde olabilir. 50-52, 141 saniyelik görüşmeler örgütsel anlamda konuşmalar olarak değerlendirilemez. Bu görüşmelerin tapeleri çıkarıldığında bunu tartışabiliriz'' cevabını verdi.
Pekgüzel'in, Faruk Demir'i tanıyıp tanımadığı yönündeki sorusu üzerine Ersöz, şunları kaydetti;
''Faruk Demir ile beni Nuray Başaran tanıştırdı. Daha sonra bir kez de randevu istedi. Bana, benim hazırladığım iddia edilen darbe planlarından söz etti. Temin edip edemeyeceğini ve bilginin kaynağını sordum. Evrakı temin edebileceğini ve Hak-Der adlı bir dernek tarafından yabancı misyon şefliğine şikayette bulunulduğunu söyledi.
Evrağı bana getirmesinin ardından Jandarma Genel Komutanlığı’na götürdüm. Şener Eruygur da 'Gereğini yapacağım' dedi. Darbe planı olduğu iddia edilen evrakın çıktıları bana siyah beyaz olarak getirildi. Konuyu önce 2004 yılında Fevzi Türker'e de bildirdim. O nedenle general arkadaşlarım şahittir diyorum.''
Ersöz, görev yaptığı şubenin olaylarla ilgisi olmadığını belirterek, ''Bu planlar kesinlikle Jandarma Genel Komutanlığında hazırlanmadı. Kesinlikle benim dönemime ait değildir. Darbenin D'si yoktur. Darbecilik namussuzluk demektir. Ne terörist ne de darbecilik suçlamasını asla kabul etmiyorum'' dedi.
Bu sırada, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, ''Sakin olun lütfen, rahatsızlığınız var'' diyerek Ersöz'ü uyardı.
Ersöz de bir dakika izin istedikten sonra ''Böyle bir suçlamayla karşılaşınca sinirlenmemek mümkün değil'' diyerek dil altı hapı aldı.
Pekgüzel'in ''Şener Eruygur size ne dedi?'' sorusuna Ersöz, ''Bana espri yaptı. 'Gereğini yapacağım' dedi'' cevabını verdi.
Ersöz, dönemin Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeli ile yaptığı görüşmeyi de anlatarak, ''Türkeli bana 'Böyle şeyler olur' dedi. Ben de 'Sizler bizi böyle mi yetiştirdiniz? Bir kurmay subay böyle bir şey hazırlamış ise Türk Silahlı Kuvvetleri Harp Akademileri Komutanlığı’nı kapatmalıdır' dedim. Kendisi benim harp akademilerinden hocamdır'' diye konuştu.
''TSK, AMERİKAN BÜYÜKELÇİLİĞİ’NE ŞİKAYET EDİLMİŞTİR''
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın ''Bu belgeler nereye verilmiş? Faruk Demir belgeleri misyondan mı, dernekten mi almış?'' sorusuna Ersöz, ''Yabancı misyon şefliğinden aldığını söyledi. Buranın da Amerikan Büyükelçiliği olduğunu söyledi. TSK, Amerikan Büyükelçiliği’ne şikayet edilmiştir'' yanıtını verdi.
Savcı Taşkın'ın ''Ergün Poyraz ile 2006-2007 yıllarında yaptığınız görüşmelerin içeriği nedir?'' diye sorduğu Ersöz, ''Koruma konusu ile ilgili bir görüşmedir. İstihbarat Daire Başkanlığı görevi zamanındadır. Kendisinin korumalardan birtakım şikayeti olmuş. Ben de gerekli yerlere ilettim. Emekli olduktan sonra bana kitabını getirdi. Onun dışında bir görüşmem yoktur. Bunların hiçbirinde örgütsel anlam söz konusu değildir'' diye konuştu.
Ersöz, ''Ben görev yaptığım esnada kişilerin hiçbir verisini, bilgisini hukuka aykırı olarak kaydetmedim, kaydettirmedim. Hiçbir veriyi, belgeyi kimseye vermedim. Kimseye 'şunu yayınla' dememişimdir'' diye konuştu.
Taşkın'ın darbe planlarıyla ilgili bir başka sorusuna da Ersöz, ''Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı, Türkiye'de istihbarat çalışması yapan kurumlardan en düzgün çalışanıdır. Hiçbir şekilde başkalarına hizmet etmemiştir. Hiçbir şekilde başkalarına bilgi ve belge vermemiştir. Her şeyden önce askeriz. Bizi bağlayan kurallar var. Ettiğimiz yeminimize sonuna kadar bağlıyız. Bu vatan uğruna gerekirse öleceğimize yemin ettik. Bu belgeler bizim tarafımızdan hazırlanmamıştır'' cevabını verdi.
BAŞBAKAN'IN SOY AĞACI
Taşkın'ın ''Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi’nde ele geçirilen Recep Tayyip Erdoğan ve Abdülkadir Aksu'nun soy ağacıyla ilgili belgeleri açıklar mısınız?'' sorusu üzerine Ersöz, ''Böyle bir çalışmamız olmadı. AK Parti'yle ilgili hiçbir çalışmamız olmamıştır'' dedi.
Savcı Taşkın'ın ''Ergün Poyraz'a istihbarat elemanı olarak para ödendiğine dair belgeler var. Ergün Poyraz adına bu belge. Resmi evrak bu formatta mı yapılır?'' sorusuna Ersöz, ''Böyle bir format yoktur. Ayrıca istihbarat elemanlarına kod isimlerine göre ödeme yapılır. Açık isim yazılmaz. Böyle bir belge düzenlenemez. Böyle bir para ödenmez'' yapıtını verdi.
Duruşmaya Ersöz'ün çapraz sorgusuyla devam ediliyor.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25122470/
Cevap: Ergenekon Notları - II
Genelkurmay ve MİT'ten mahkemeye yazı
Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve MİT'ten, ikinci ''Ergenekon'' davasına bakan mahkemeye gönderilen yazılarda, müştekiler Ali Balkız ve Kazım Genç ile mağdurlar Minas Durmaz Güler ve Mesrob Mutafyan'a yönelik olduğu iddia edilen suikast planlarıyla ilgili herhangi bir istihbari bilgi bulunmadığı bildirildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen davada, savunmasına devam eden tutuklu sanık Neriman Aydın, davanın tutuklu sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi ile tutuksuz sanıklar Eren Mumcu ve Noyan Çalıkuşu'nun aileleriyle de dostlukları olduğunu anlattı.
Teğmenleri öz yeğenlerinden farkı görmediğini ifade eden Aydın, Çelebi ve Çalıkuşu'nun, kendisini ve ağabeyi Kemal Aydın'ı Kara Harp Okulu mezuniyet törenine davet ettiklerini kaydetti.
Kara Harp Okulu'ndaki mezuniyet törenine katılması ve günün anısına fotoğraf çektirmesinin, ''Harp Okulu öğrencilerine çeşitli şekillerde ulaşarak örgüte kazandırdıkları dosya kapsamından ortaya çıkmış bulunmaktadır'' şeklinde değerlendirildiğini söyleyen Aydın, ''Bu şekilde bir zan, iğrenç bir iftira ile istihbarat tuzağı olan iddianameye Allah'tan korkmadan, kuldan utanmadan yazılabilmiştir. İstihbarat ajanlarının bu alçak iftiralarına imza atarak mahkemeye taşıyan makam sahiplerini Allah'a havale ediyorum'' diye konuştu.
Savcılık sorgusunda ''iftira sopaları'' ile dövüldüğünü ileri süren Aydın, ''Savcı beyler Türk ordusunun kaç bin mevcudu var bilmiyorum ama tamamını bana sormuşlardır. Bana kin, nefret ve intikam ile nasıl baktıklarını asla unutmayacağım. Türk milleti millet olalı böyle zulüm görmedi. Allah yardımcımız olsun'' şeklinde konuştu.
Aydın, düşünceleri nedeniyle 18 aydır tutuklu olduğunu ifade ederek, savunmasına şöyle devam etti:
''Ben yüce düşüncelerde en ufak bir eşkıyalık görmedim. Ama ben biliyorum ki ülkemize yönelik kirli emelleri olan istihbarat ajanlarını rahatsız eden düşünceler olduğu için zindandayım. Zindana atılmak olarak yaşadığım zulümden anlaşılan o dur ki yeğenlerime, 'Mustafa Kemal gibi kurmay olun' nasihatları yerine, 'AB'nin, ABD'nin askeri olun, mason olun, alçalın, zina yapın, şeytani işlerle meşgul olun' şeklinde mi nasihat etmeliydim? O zaman 18 aydır iftiralarla zindanda tutulmazdım diye düşünüyorum. Mahkemenin adaletinden umudum kalmadığı için Allah'a havale ediyorum. Milletimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında kandırılmıştır, aldatılmıştır.''
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Aydın'ın savunmasına ara vererek, mahkemeye ulaşan evrakı okudu.
GELEN EVRAK
Davanın müştekileri Ali Balkız ve Kazım Genç ile mağdurlar Minas Durmaz Güler ve Mesrob Mutafyan'a yönelik olduğu iddia edilen suikast planlarıyla ilgili istihbari bilgi olup olmadığı sorulan ve varsa bu konuya ilişkin tüm bilgi ve belgelerin gizlilik esasları dikkate alınarak gönderilmesi istenen Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve MİT'ten gelen yazılarda, suikast planlarıyla ilgili herhangi bir istihbari bilgi bulunmadığı bildirildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelen cevabi yazıda ise konuyla ilgili gerekli çalışmanın yapılmaya başlandığı ve süre talep edildiği belirtildi.
Susurluk Raporu ile ilgili elindeki belgeler istenen eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz da mahkemeye gönderdiği cevapta, söz konusu raporla ilgili daha önce mahkemeye gönderdiği belge dışında, elinde başka bir belge bulunmadığını kaydetti.
Duruşma yarın saat 09.00'a ertelendi.
http://haber.mynet.com/detay/guncel/...ye-yazi/528099
Cevap: Ergenekon Notları - II
İkinci Ergenekon: AK Parti kapatma dosyası istendi
İkinci Ergenekon davası kapsamında 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nden AK Parti kapatma davasının dosyasını istedi. Davanın 77. duruşmasında, sanıkların tahliye talepleri de reddedildi.
Duruşmaya, Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu 29 tutuklu sanık katıldı.
Tutuklu yargılanan eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, gazeteci Tuncay Özkan, Oğuz Bulut, Hasan Ataman Yıldırım ve İbrahim Özcan ise duruşmaya gitmedi.
77. duruşma, tutuklu sanık Neriman Aydın'ın savunmasıyla sürüyor.
Bu arada, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Orhan Birgit ve Şükran Soner'in de aralarında bulunduğu bazı gazeteciler de duruşmayı izliyor.
Silivri'de destek gösterisi
Duruşmayı, Balbay ve Özkan'a destek için bazı basın meslek örgütleri de takip ediyor.
Grup adına açıklama yapan Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, "Balbay ve Özkan'dan adil yargılanma hakkının esirgendiğini" söyledi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç ise, sürecin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu ifade etti.
Savcının "internet andıcı" talebi
Bu arada, duruşma savcısı olarak görev yapan Mehmet Ali Pekgüzel, "Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri" iddiasına ilişkin yapılan soruşturmaya ait evrağın bir örneğinin mahkemece istenmesini talep etti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen duruşmada görüşünü bildiren Savcı Pekgüzel, tutuklu sanıklardan Hasan Ataman Yıldırım'ın dilekçesi dikkate alınarak, "Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri" iddiasına ilişkin yapılan soruşturmanın evrağının birer örneğinin incelenmek üzere mahkemeye gönderilmesinin istenmesi talebinde bulundu.
Genelkurmay Askeri Savcılığına yazı yazılarak aynı konuyla ilgili soruşturma evrağının onaylı bir örneğinin çıkartılarak istenmesini talep eden savcı Pekgüzel, tutuklu sanıklardan Hüdai Ünlüer ile Muzaffer Öztürk'ün tahliyesine karar verilmesini istedi.
http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/...0.0/index.html
Cevap: Ergenekon Notları - II
YİNE TAHLİYE YOK
İkinci Ergenekon davasının 77. duruşması yapıldı. Aralarında gazeteciler Balbay ve Özkan’ın da bulunduğu 33 sanığın bir kez daha tahliyeleri istendi. Mahkeme başkanı 13. kez tehliye yönünde oy kullandı ama talep, üyelerin oylarıyla reddedildi.
İSTANBUL Milliyet
İkinci Ergenekon davasında mahkeme, Ak Parti hakkındaki kapatma davası dosyası ve eklerinin Anayasa Mahkemesi’nden istenmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca tutuklu sanıkların tahliye taleplerini oy çokluğuyla reddetti. Tahliye taleplerinin reddedilmesi üzerine gazeteci Mustafa Balbay, “Adalet istiyoruz” diye bağırdı.
Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen ikinci Ergenekon davasının dünkü 77. duruşmasında taleplerin dinlenmesine devam edildi. Duruşmada görüşünü bildiren Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, tutuklu sanıklardan Hasan Ataman Yıldırım’ın dilekçesi dikkate alınarak, “kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri” iddiasına ilişkin yapılan soruşturmanın evrağının birer örneğinin incelenmek üzere mahkemeye gönderilmesinin istenmesi talebinde bulundu.
Genelkurmay Askeri Savcılığı’na yazı yazılarak aynı konuyla ilgili soruşturma evrağının onaylı bir örneğinin çıkartılarak istenmesini talep eden savcı Pekgüzel, tutuklu sanıklardan Hüdai Ünlüer ile Muzaffer Öztürk’ün tahliyesine karar verilmesini istedi.
Hanefi Avcı dinlensin
Tutuklu sanıklardan Levent Göktaş ve Cengiz Köylü’nün avukatı Hasan Gürbüz de Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın bazı gazetelerde yer alan açıklamalarını okuyarak, adliye ve emniyetin tamamen cemaat kadrolarının eline geçtiğini ileri sürdü. Gürbüz, Hanefi Avcı’nın duruşmalarda tanık olarak dinlenilmesi için mahkemeye çağrılmasını istedi.
Başkan Şengün ‘tahliye’ dedi
Duruşmada, taleplerin değerlendirilmesi için verilen aranın ardından Üye Hakim Hüsnü Çalmuk, mahkemenin verdiği kararları okudu. Çalmuk, mahkemenin AK Parti’yi kapatma davası dosyasının tüm ekleriyle birlikte Anayasa Mahkemesi’nden istenilmesine karar verildiğini ifade etti. Mahkeme heyeti, tahliye taleplerini oy çokluğuyla reddetti.
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, 36 tutuklu sanığı bulunan davada aralarında Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın da yer aldığı 33 sanığın tahliyesi yönünde oy kullandı. Şengün böylece 13. kez tahliye talep etmiş oldu. Mahkeme ayrıca, emanette bulunan devlet sırrı ve gizli belgelerin celp edilerek mahkeme heyetince incelenmesine karar verdi.
Balbay: “Adalet istiyoruz”
Kararın açıklanmasının ardından ise tutuklu sanık gazeteci Mustafa Balbay heyete dönerek, “Adalet istiyoruz” diye bağırdı. Balbay, “Adalet içinde değil atalet içindesiniz. Bu karar hakaret demektir. Biz herşeye rağmen adaleti beklemeye devam edeceğiz. Adalet istiyoruz” diye devam etti.
Bu sözlerin ardından izleyicilerden bazılarının alkışlayarak Balbay’a destek olduğu görüldü. Eski Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli de “Büyüksün Balbay” diyerek Mustafa Balbay’a destek verdi. Duruşma, 2 Eylül Perşembe gününe ertelendi.
Destek çıkarması
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin de (TGC) aralarında bulunduğu bazı basın meslek örgütleri, Ergenekon davaları kapsamında yargılanan gazetecilere destek vermek amacıyla dün Silivri Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesinde ortak basın açıklaması yaptı. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel, Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi, Milliyet Gazetesi yazarı Doğan Heper,
Hürriyet Gazetesi yazarları Tufan Türenç ve Yalçın Bayer, Cumhuriyet Gazetesi yazarları Şükran Soner, Orhan Birgit, Ümit Zileli, tutuklu gazeteciler Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’a destek olmak için duruşmayı izledi. Ergenekon soruşturması sonucunda hakkında dava açılan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in avukatı Turgut Kazan da duruşmayı gazetecilerle birlikte takip etti. Basın meslek örgütü temsilcileri, duruşmaya verilen arada basın açıklaması yaptı.
‘Mahkemeyi etkilemek yanlış olur’
Adalet Bakanı Ergin, TRT Haber Kanalında yayımlanan “Medya Müfettişi” isimli programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı. “Ergenekon” davasıyla ilgili bazı isimlerin tutukluluk süresinin uzamasına ilişkin hükümet üyelerinin (Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin ile Bülent Arınç) mesajlarının anımsatılması üzerine Bakan Ergin, şunları kaydetti: “Binlerce sayfalık iddianame var, ekler var. Tüm bunları bilmeden yapılan iki tane somut olayı örnek göstererek, (bunlar artık çok oldu, bunların artık salıverilmesi ya da tutuklanması lazım) gibi değerlen-dirmeler, o yargılamayı yapan mahkemelere bir etkidir, bir telkindir, bir tavsiyedir. Anayasa’nın ilgili hükmü de açıktır. Adalet Bakanı olarak görülmekte olan davaya şu ya da bu şekilde tesir edecek beyanda bulunmam son derece yanlış olur. Ceza Usul Yasası’ndaki hükümlere göre yapılan bir yargılama süreci var. Şayet burada sorun algılaması var ise bunu mahkemelere telkinde bulunarak değil, uzmanlar ile uygulayıcıların mutabık kalınması halinde yasa düzenlemesiyle bunun izale edilmesi gerekir.”
Ergin, Adli Yargı 2010 Yaz Kararnamesi’yle ilgili olarak da “Burada alınmış olan ilke kararlarına aykırı olarak bir yer değişikliği talebi var ve bu talepler özel yetkili mahkemelerin kompozisyonunu, yapısını komplo değiştirmeye yönelik talepler. Biz bunları doğru bulmadığımızı ifade ettik” dedi.
http://www.milliyet.com.tr/yine-tahl...55/default.htm
Cevap: Ergenekon Notları - II
Ergenekon Savcısı Öz, Behçet Cantürk cinayetini mercek altına aldı
İKİNCİ Ergenekon davasının ek delil klasörlerinde yer alan gizli tanık Poyraz’ın Kürt işadamı Behçet Cantürk’ün de arasında bulunduğu birçok kişinin öldürülmesine ilişkin verdiği detaylı bilgilerin ardından harekete geçen Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, çok sayıda kişinin ölü bulunduğu Adapazarı- İzmit - Sapanca bölgesindeki cinayetleri mercek altına aldı.
Savcı Zekeriya Öz, Kürt işadamı Behcet Cantürk'ün de aralarında bulunduğu faili meçhul ya da kaza süsü verilerek öldürülen 5 kişinin dosyası yeniden incelemeye alarak soruşturma başlattı. Yaklaşık bir yıldır süren soruşturma kapsamında cinayetlere ilişkin ilginç bilgilerin de ele geçtiği öğrenildi.
Ergenekon soruşturması kapsamında gizli tanık olarak ifadesi alınan ve bu ifadesi ikinci Ergenekon davasının ek delil klasörlerinde yer alan gizli tanık Poyraz, organize suç örgütü lideri olmaktan hükümlü Sedat Peker’in, içkili bir ortamda aleyhinde konuşan Tolga Atalay’ı (Peker) Muğla’nın Datça ilçesine götürüp öldürttüğünü öne sürmüştü. Sedat Peker'in çocukluk arkadaşı olan Tolga Atalay'ın, mahkeme kararı ile soyadını değiştirerek Tolga Peker yaptırdığını anlatan gizli tanık Poyraz, Sedat Peker'in Tolga Peker'i söz geçiremez duruma gelmesi ve arkasından hazmedemeyeceği birçok beyanda bulunması nedeniyle öldürttüğünü iddia etmişti.
SAPANCA KAVŞAĞINA ATILAN CESETLERİN TAMAMI BİZİM TEŞKİLATIN İŞİYDİ Gizli tanık Poyraz, ifadesinin devamında Sedat Peker tarafından öldürtülen Tolga Atalay’ın (Peker) öldürülmeden önce kendisinden yardım istemek için telefonla arayarak, "Ağabey belki yetişirsin belki yetişemezsin, Sedat Peker benim kalemimi kırmış, Biz seninle uzun süredir dostuz, sen benim ağabeyimsin, beraber çok koşturduk, bu teşkilat içerisinde senin bilmediğin daha çok olaylar oldu. Bunları bilmeni ve senin de kendine dikkat etmeni istiyorum. Sedat Peker, Veli Küçük’le beraber hareket edip, bizi kullanarak çok işler yaptı, tıpkı senin de bildiğin gibi Nihat Yazıcı, Zarif İlhan ve Halim Kırnap’ın öldürülüp yok edilmesi gibi çok olaylar oldu. Bu olaylar çok daha büyüktü. Sapanca Kavşağı’na atılan cesetlerin tamamı bizim teşkilatın işiydi, ben de bu olayların bizzat içerisinde yer aldım. Bu öldürülüp atılan şahıslardan birisi Behçet Cantürk’tü. Beni bu olaylarda o kadar çok kullandılar, şimdi de kalemimi kırdılar ve belki beni infaz edecekler, sen benim ağabeyimsin, bir süre sonra sıra sana da gelebilir, kendine dikkat et" dediğini anlatmıştı.
Gizli tanık Poyraz, ifadesinin devamında, "Konuşma içinde Behçet Cantürk’ün ismini en az 5- 6 defa telaffuz etti. Bu şekilde konuşurken ’ağabey kapı açılıyor’ dedi ve telefon kapandı" demişti.
http://www.milliyet.com.tr/ergenekon...36/default.htm
Cevap: Ergenekon Notları - II
İkinci Ergenekon'da 90. duruşma
İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, savunmasını tamamladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada savunmasını sürdüren Hilmioğlu, tutuksuz sanıklardan Hatice Bahtiyar'dan ele geçirildiği ileri sürülen protokol listesinden haberinin olmadığını ve bu kişiyi de tanımadığnı ileri sürdü.
Hilmioğlu, değiştirilecek olan YÖK yasasıyla ilgili endişelerini dile getirmek için 2004 yılında Jandarma Genel Komutanlığına bazı rektör ve askerlerin de bulunduğu bir ziyaret gerçekleştirdiğini söyledi.
YÖK yasa taslağı tartışmaları sırasında Genelkurmay Başkanlığının yaptığı açıklamanın ardından İnönü Üniversitesi Senatosunun bu açıklamayı destekleme kararı doğrultusunda açıklama yapıldığını anlatan Hilmioğlu, ''TSK'nın YÖK ile ilgili açıklamasına tepki gösterenlere karşı üniversite senatosu da destek kararı aldı. Askerlerin açıklamasını destekler mahiyetteki açıklamayı bütün kuvvet komutanlarına gönderdik'' dedi.
Hilmioğlu, hakkındaki suçlamaların delilden yoksun olduğunu ileri sürerek, beraatını istedi.
Savunmasının ardından mahkeme heyetine başkanlık yapan Hasan Hüseyin Özese tarafından savcılıktaki ifadesinin okunmasına geçilen Hilmioğlu, ''Üniversitede düzenlenen Kıbrıs ile ilgili bir mitinge katılımı zorunlu tuttuğu, katılım az olması nedeniyle üniversite öğrencilerinin düzenlediği 'Bahar Şenliği'ne izin vermediği'' iddiasına ilişkin, ''Ulusal sorunlara duyarlı olmayan bir gençliğin eğlenmeye de hakkı yoktur. Şenliğe izin vermedim. Bugün olsa yine aynısını yaparım'' şeklinde konuştu.
Savcılık ifadesi okunduğu sırada bazı bölümlerinde araya girerek söz isteyen Hilmoğlu, İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek'e ait olduğu ileri sürülen ''Öncüleri Partilileştirme Hareketi'' adlı listede adının geçtiğinin hatırlatması üzerine, adı geçen listeyle herhangi bir ilgisinin olmadığını söyledi.
Perinçek ve İP ile hiçbir zaman bir alakasının bulunmadığını ve Perinçek ile hiç tanışmadığını söyleyen Hilmioğlu, ''Eğer bu liste bir suç unsuruysa neden o listede adı geçen herkes burada yok'' dedi.
Emekli Orgeneral Şener Eruygur ile görüşmelerine de değinen Hilmioğlu, Eruygur'u, YÖK yasa tasarıyla ilgili verdikleri tepki nedeniyle üniversite senatosunun aldığı kararlarla ilgili aradığını söyledi.
Eruygur'un görevdeyken kendisini bir kere aradığını anlatan Hilmioğlu, ancak bu görüşmenin kişisel telefonundan gerçekleşmediğini, rektörlük özel kalemini aramış olabileceğini kaydetti.
Başkan Özese'nin, Hilmioğlu'nun tutuklu sanıklardan Mustafa Balbay ile yaptığı görüşmelerden bahsetmesi üzerine söz alan gazeteci Mustafa Balbay, elindeki Cumhuriyet gazetesini kaldırarak arka sayfasındaki gazete irtibat numaralarını mahkeme heyetine okudu.
Mahkeme heyetinin Hilmioğlu'nun görüştüğünü iddia ettiği telefon numaralarının gazetenin Ankara ürosunun santral numaraları olduğunu söyleyen Balbay, ''Bu sözü geçen telefon numaralarını Cumhuriyet gazetesini alan herkes görebilir. Fatih Hoca, tanıdığım kadarıyla haber konusunda titiz biridir. Bir haberi beğenmeyip haberle ilgili aramış olabilir. Gazeteyi ya da eğitim muhabirlerini aramış olabilir. Gazetenin Ankara bürosunun santral numarasının benim özel numaram olarak gösterildiğini tekrar dikkatinize sunuyorum'' şeklinde konuştu.
Konuşmasına devam eden Hilmioğlu, her rektörlük özel kalemini arayan kişinin kendisiyle görüşmüş anlamına gelmeyeceğini ifade ederek, emekli Orgeneral Hurşit Tolon'u da üniversitede konferans vermek üzere çağırdığını, Tolon'un da buradan tanıdığını belirtti.
Hilmioğlu, herhangi bir kişinin konferans vermek için çağrıldığında 10-15 gün öncesinden en az 5-6 kere program konu içeriği ve nezaket dolayısıyla arandığını dile getirerek, Tolon'u da bu sebepten dolayı aramış olabileceğini, başka herhangi bir bağlantısının olmadığını söyledi.
Duruşma, Hilmioğlu'nun savcılıktaki ifadesinin okunmasıyla devam ediyor.
2 Kasım 2010
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=187586
Cevap: Ergenekon Notları - II
Emekli Orgeneraller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur'un sanıkları arasında yer aldığı İkinci Ergenekon Davası'nın 98'inci duruşması görülmeye başlandı.
Aralarında gazeteciler Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın da bulunduğu 27'i tutuklu toplam 108 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasına tutuklu sanıklar İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Başkent Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, İbrahim Şahin, Oğuz Bulut, Ersin Gönenci, Hasan Atilla Uğur, Mustafa Dönmez ve İbrahim Özcan katılmadı.
"Terbiyesiz..."
Duruşma salonuna ambulansla getirilen emekli Albay Arif Doğan, tekerlekli sandalyeye alınarak sağlık personeli ve korumalarının yardımıyla kapıdan içeri girdi.
Bu sırada kendisine sanık kartı vermek isteyen görevli jandarmayı tersleyerek, "Ne kartı. Ben kart takmam" dedi.
Olaya müdahele etmek isteyen yarbaya ise "Sen benim kartımla uğraşacağına X-Ray'i kapattır. Kalbimde pil var" diyerek tepki gösterdi.
X-Ray cihazının kapatılmasının ardından sanık kartı almadan içeri alınan Doğan'ın üstü bir Astsubay Kıdemli Başçavuş tarafından elle arandı. Bu aramaya da karşı çıkan Doğan, "Ben orgeneralim. Bir orgeneralin üstünü nasıl ararsın. Terbiyesiz" diyerek görevliye çıkıştı, ardından da yanındaki korumalarına "Götürün beni" dedi.
Olayın ardından jandarma görevlileri Arif Doğan hakkında tutanak tuttu.
Çapraz sorgusu devam ediyor
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, sağlık sorunları nedeniyle savunmasının alınmasına karar verilen emekli Albay Arif Doğan’ı kürsüye aldı. Doktor nezaretinde ve tekerlekli sandalyede sanık kürsüsüne alınan Doğan’ın çapraz sorgusuna devam edildi.
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese'nin "Milli Seferberlik Tektik Kurulu'nda çalıştığınızı söylediz. Görevinizi açıklar mısınız?" şeklindeki sorusuna Doğan, "Seferberlik Dairesi'nde çalışmadım. Ben emekli Albayım. Seferi olarak rütbem ise Orgeneral'dir. Bu askeri bir kavramdır. Seferberlik rütbesidir. Seferberlik rütbesi ne zamana denk geliyorsa rütbe odur. Orgenerallikte 4. yılım" diye konuştu.
"İntihar ediyordum"
Doğan, öldürdüğünü söylediği itirafçı Abdülkadir Aygan'ın kendisine "gelsin tavla oynayalım" diye mesaj gönderdiğini belirterek, bunun kendisini intihara götüreceğini de söyledi.
"Kurduğunuz JİTEM'in sivillerden oluştuğunu söylediniz. Operasyon için nasıl haber veriyordunuz? Maaş veriliyor muydu? Çatışmada ölen JİTEM elemanlarının yakınlarına tazminat ödeniyor muydu?" soruları üzerine de Doğan, bunların detay olduğunu belirterek, "Seçtiğimiz ajan ve muhbirlerle ilgili birtakım özellikler, yaş sınırlaması belirlenmiştir. Bunlar nasıl müdahale yapılacağını bilir. 10 kural vardır. Bunu bilen Çoban da mücadele eder. Bir de aptallar. Aptal olmasaydım PKK ile mücadele ettiğim için beni yargılamazdınız" dedi.
Bunun üzerine üye hakim Hasan Hüseyin Özese de Doğan'a suçlandığı konuları hatırlatarak, kendi kurduğu JİTEM elemanlarına nasıl ödeme yapıldığı, yakınlarına tazminat ödenip ödenmediği gibi çeşitli sorular yöneltti.
Emekli albay Doğan bunları yazılı olarak ayrıntılı sunabileceğini belirtirken Özese bu konuda bildiklerini anlatmasını istedi.
Doğan da "Adli suç işlememiş olacak. Sabıka kaydı olmayacak. Ailesiningeçmişinde vatana, millete, sancağa ihanet etmemiş olacak. 1,70 boyundan aşağı olmayacak. Diksiyonu anlaşılabilir olacak. Gözlük kullanmayacak" dedi. Özese'nin çatışma sırasında ölen JİTEM elemanları ya da ölü ele geçirilenPKK'lı kişilerle ilgili kimlerin tutanak tuttuğunu, bu durumlarda yasalprosedürün nasıl işlediğini sorduğu Doğan, "Bunların çok önemi yok. Benden sonra JİTEM komutanlığına geçecekseniz..." diye konuştu.
Yüksek sesle konuşan Doğan, "Dün işittiğim şey beni intihara götürecekti. Öldürdüm dediğim adam 'gelsin tavla oynayalım' diyor. Abdülkadir Aygan bana bu mesajı gönderiyor. Buna mani olun. Aygan, Arif Doğan ile tavlaoynayacak adam mı?" diye bağırdı.
Sanık Doğan'ın iyi olmadığını, strese girdiğini söylemesi üzerineduruşmaya ara verildi. Ara verildiğinde sağlık ekiplerince kontrol edilen Doğan'ın Özese'yle bağırarak konuştuğu duyuldu.
"Yeşil'le görüşüyorum"
Arif Doğan, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım ile hala görüştüğünü ileri sürerek, "Ancak bana nasıl olduğunu sormayın, söylemem. Tunceli-Muş-Bingöl bölgesindeyken, burayı çok iyi bilen, bu halkın dilinden konuşan istihbaratçıdan söz ediliyordu. Kendisine 'Yeşil' denilen bu kişiyle konuştum. Bana 'Hükümete çalışıyorum' dedi. Ben de ona 'Ben görev verdiğim zaman yapacaksın' dedim ve bunu kabul ederek bölgede kaldı. Bir iki defa görev verdim, 72 saat hiç uyumadan çalıştı" dedi.
Özese'nin ardından sorularını yönelten diğer üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu'nun, Susurluk kazasında, kaza yapan aracın arkasından gelen aracın kime ait olduğuna ilişkin sorusuna, "JİTEM'in 'kazadan sonra müdahale etmedi, ölümlerine neden oldu' şeklinde dedikodu vardı. Takip eden araç vardı, ama JİTEM değildi. Kaza yapan araçtaki çantayı alıp gidenleri takip ettiği söylendi. Ali Yasak mı, Arnavut mu bilemem Bu konuda benim bilgim yok sadece duyumum var" şeklinde konuştu.
Kazada yaşamını yitiren kadının kim olduğuna ilişkin soruya da Doğan, "Ne değişecek, kaç sene sonra sormanızdan rahatsız oldum" dedi.
Haşıloğlu'nun "Bir şeyden mi çekiniyorsunuz?" demesi üzerine de hiçbir şeyden çekinmediğini söyledi. Hakim Haşıloğlu'nun, "O zaman söylemek mi istemiyorsunuz?" sorusuna da "Bunu bana sormanızı yadırgıyorum" yanıtını verdi.
Arif Doğan, bir soru üzerine, Güneydoğudaki bazı faili meçhul cinayetlerle ilgili, Beşiktaş'taki özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık'ın, "şüpheli" olarak ifadesinin alındığını, savcı Zekeriya Öz'ün ise "tanık" konumunda ifade verdiğini anlattı.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, mahkemeye gelen evrakı okuduktan sonra duruşmayı yarına erteledi.
http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/...2.0/index.html
Cevap: Ergenekon Notları - II
13.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na
Sayın Başkan, Saygıdeğer Heyet;
Atatürk ten, yarattığı devrimlerden koparılmak istenen koşullarda yaşıyoruz, yaşatılıyoruz.
Mustafa Kemal düşüncesi en tehlikeli biçimde sorgulanıp zehirlenmektedir. İnsanlık tarihinde olağanüstü bir uygarlık devrimi gerçekleştirmiş kişiyi yıkmak isteyenlerin amacına hizmet edilmektedir.
Telefon tapelerimde; tarihi yaşayan, yaratan ve yazan ebedi önderimizin eseri TC Kuruluş Destanı, Nutuk, daha uygar bir geleceği güvenceye almak için Atanın Afet İnan’a yazdırdığı Medeni bilgiler, ülkemizin tapusu Lozan’ı konu edinen ve ülkenin birliğini amaç güden cümleler suç unsuru olarak görülerek kalın ve büyük puntolarla işaretlenmiştir.
Nutuk"u ancak, Mustafa Kemal’in ışığından ruhları kamaşan yarasalar,
Medeni bilgileri ancak medeniyet düşmanı ahlak tarantulalaları,
Lozan"ı ancak garip ihtirasların bulandırdığı karışık beyinler suç unsuru olarak görebilir.
BUNU YAPANLAR TÜRK MİLLETİNİN KUTSALLARINI,
ÜZERİNDEN DESTURSUZ GEÇİLEBİLECEK BİR KÖPRÜ MÜ SANDILAR???
Mustafa Kemal bu gibileri şöyle tarif ediyor:
AKLI EREN, MEMLEKETİNİ SEVEN, HAKİKATİ GÖREN KİMSELERDEN DÜŞMAN ÇIKMAZ. İÇİMİZDEN BÖYLELERİ ÇIKARSA ONLAR YA AKLI ERMEYEN CAHİLLER YA MEMLEKETİNİ SEVMEYEN KÖTÜLER YA DA HAKİKATİ GÖRMEYEN KÖRLERDİR!
Vatanın bütün ümit ve istiklalini bağladığı gençliğin neyi görmesini istemiyorlar. Orada terör yok. "Ya istiklal, ya ölüm var "
"TEMEL İLKE TÜRK ULUSUNUN HAYSİYETLİ VE ONURLU BİR ULUS OLARAK YAŞAMASIDIR. BU TEMEL ANCAK TAM BAĞIMSIZLIĞA SAHİP OLMAKLA ELDE EDİLEBİLİR. NE DENLİ ZENGİN VE GÖNENÇLİ OLURSA OLSUN, BAĞIMSIZLIKTARN YOKSUN BİR ULUS, UYGARLIK KARŞISINDA UŞAK OLMAK MEVKİİNDEN YÜKSEK BİR İŞLEME LAYIK OLAMAZ "
Orada terör yok. Türk Bağımsızlık Savaşı’nın hangi koşullar ve çetin güçlükler içinde kazanıldığı ve eseri gençliğe emaneti var. Gençliği en elverişsiz koşullarda dahi eyleme çağıran yüreklendirme kamçısı Gençliğe hitabe var.
O Gençliğe Hitabe ki onda uygarlık bağımsızlık ve özgürlük uğruna sonsuza dek sürecek uğraşların ve savaşların şu tükenmez buyruğu var.
"BUGÜN ULAŞTIĞIMIZ SONUÇ, YÜZYILLARDAN BERİ ÇEKİLEN ULUSAL YIKIMLARIN YARATTIĞI UYANIKLIĞIN VE BU SEVGİLİ YURDUN HER KÖŞESİNİ SULAYAN KANLARIN KARŞLIĞIDIR.BU NETİCEYİ TÜRK GENÇLİĞİNE EMANET EDİYORUM.
EY TÜRK GENÇLİĞİ,
BİRİNCİ VAZİFEN TÜRK İSTİKLALİNİ, TÜRK CUMHURİYETİNİ İLALEBET MUHAFAZA VE MÜDAFA ETMEKTİR, MEVCUDİYETİNİN VE İSTİKBALİNİN YEGANE TEMELİ BUDUR."
Nutuk’ta Darbe yok! Kültür devrimi, bağımsızlaşma, çağdaşlaşma, demokratikleşme var.
Sayın Başkan, Saygıdeğer Heyet,
Mustafa Kemal sevgimiz, çizgimiz bize zehir edilmeye çalışılıyor.
Çok net ifade ediyorum.
Bunları buraya suç unsuru olarak koyanların görevleri beni bununla suçlayıp hapis yatırmaksa, benim görevim hapis yatmaktır.
Onların görevi beni öldürmekse o zaman benim ki de bu uğurda ölmektir. Hem de gözümü bile kırpmadan.
Bu düşüncede olanlar sürgüne gönderiliyorsa, benim görevim umutsuzluğa kapılmadan yola çıkmaktır.
Nutuk, Medeni bilgiler, Lozan, Hasdal"da serbestse ben orada olacağım.
Vicdanımızı yastık yapar yatarız ama yastığımızın altına da Nutuk koyarız.
Mustafa Kemal’in asil devletinde bunları suç kabul eden herkese sesleniyorum:
Zincire vursanız ellerimi ve ayaklarımı tehdit edebilirsiniz.
Boynunu vurduracağım derseniz boynumu tehdit edersiniz.
Avukatını tutuklarım derseniz savunmamı tehdit edersiniz.
Hapiste çürüyeceksin derseniz tehdit ettiğiniz şu zavallı bedenimdir.
20 ay yattım 120 bin ay yatsam ne olur? Ömrüm zindanda bitse ne olur?
Adam olan yeminine sadık kalır. Ben askerlik yeminime sadık olarak bu dünyadan göçeceğim.
Beni, benliğimi, ruhumu hiçbir şekilde tehdit edemezsiniz.
Bunlardan biri için bile korkuya kapılacak olursam işte o zaman tehdit edilen gerçekten ben olurum.
Sayın Başkan, Saygıdeğer Heyet,
Vatanını, ulusunu sevmiş olmanın bedelini ödeyen insanların ne ilkiyiz ne de sonuncusu.
Ancak unutulmasın ki biz burada olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyüklüğünden bir şey kaybetmez. Vatan sağ oldukça elbet bu mevkilere, makamlara gelip bu görevleri ifa edecek vatan evlatları bulunur.
Üç tane alırsınız, her sene Harbiye den bin tanesi mezun olur.
Türk Silahlı Kuvvetleri mahkeme salonlarına sığmaz!
Ben adı TÜRK olan milletin askeriyim.
Biz Türk askerleri karşımızda ölüm, elimiz vicdanımızda,
torunlarımızın yarın inceleyeceği tarihe ait mesuliyetler gözümüzün önünde,
yolumuzu Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti için yaşam nöbeti tutan sözleri ve direktifleri çerçevesinde çiziyoruz.
Herkes bilsin ki, bizler burada nöbetteyiz.
Mustafa Kemal Atatürk için her koşulda, her zamanda ve mekanda siper olacağız. O yükseklerdedir ama bacakları halen duyarlıdır. Yere değdirmese de bizim gibi şerefli Türk Subaylarının, şerefli Türk aydınlarının başlarına bas basa, omuzlarına basa basa ileri atacak adımlarını, yürüyecek! O bu topraklarda hiç kaybetmedi, yine kazanacak!
Sayın Başkan, Saygıdeğer Heyet,
Türk Milleti adına karar veren heyetinizden Nutuk"u suç sayan bu iddianameyi tarihin çöplüğüne atmanızı talep ediyorum.
Mehmet Ali Çelebi
Tutuklu Kr. Plt. Teğmen.”
Cevap: Ergenekon Notları - II
İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, çapraz sorgusunda Susurluk kazasının suikast olduğunu iddia etti
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada nöbetçi mahkeme tarafından alınan ifadesinin okunması işleminin tamamlanmasının ardından Şahin'in çapraz sorgusuna geçildi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Şahin'e, "Çok şey biliyorsun, anlatmak istemiyorsun burada. Başka anlatmak istediğin bir şey var mı?" diye sordu.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in de "bazı şeyleri hatırladığını, bazılarını da unuttuğunu söylediğini" belirtmesi üzerine Şahin, "Ben sadece Susurluk konusunda konuşurum. Onlarla yatar, onlarla kalkarım. Bu konuyla ilgili mahkeme aşamasında verdiğim ifadeleri inceliyorum. Hatırladıklarım bunlardır" dedi.
Pekgüzel, Şahin'in "Herkes konuştu ama hep yalan söylediler" dediğini anımsatarak, Susurluk konusunda bir bilgiye sahip olup olmadığını sordu.
"Susurluk kazası suikast"
Şahin'in "Susurluk'un kesinlikle bir kaza değil, suikast olduğunu" belirtmesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, bunu ispatlayacak bilgisi olup olmadığını sordu. Şahin, cezaevinde bulunduğu için bunu ispatlayacak durumda olmadığını söyledi.
Şengün'ün "Nereden biliyorsun kaza olmadığını?" sorusuna ise Şahin, "notlarda yazılanlara göre kaza olmadığı yönünde bilgisinin oluştuğu" yanıtını verdi.
Bu notları hatırlamadığını, notlarının dışarıda olduğunu ifade eden Şahin'e Pekgüzel, "Arkadan gelen araç mı vardı, kamyonu ayarlamışlar mıydı?" sorularını yöneltti.
Şahin, polislerden dinlediklerini anlattığını belirtti, Şengün'ün "Senden doğru olarak bildiklerini anlatmanı istiyoruz" sözlerine "Ben bilmiyorum. Elimde kesin bilgi yok" karşılığını verdi.
Abdullah Çatlı ile görüşme
Pekgüzel'in 1980 öncesi Abdullah Çatlı ile görüşüp görüşmediğini sorduğu Şahin, Özel Harekat Dairesi Başkanvekilliğini yaparken Çatlı ile "Mehmet Özbay" kimliğiyle ve sivil bir kişi olarak tanıştırıldığını söyledi. Tanıştıran kişinin bir devlet görevlisi olduğunu ve bu olayın 1994 veya 1995 yılında meydana geldiğini anlatan Şahin, 1996'da ise Çatlı'yı hiç görmediğini söyledi.
Çatlı ile Susurluk davasında yargılanan polis memuru Ziya Bandırmalıoğlu'nun oğlunun sünnet düğününden sonra hiç görüşmediğini bildiren Şahin, "Birinin öldürülmesiyle ilgili yargılanmışlar. Ben o yargılamada var mıyım? Gonca Us ile ilgili yargılanmadım. Dilek Örnek'i tanımıyorum. Ben yargılanmadım. Maalesef Susurluk kazasından sonraki davada gerekçe olarak önüme konuldu" diye konuştu.
Savcı Pekgüzel'in "Levent Göktaş'ı tanıyor musunuz? Birlikte İsrail yolculuğunuz olmuş" sözlerine Şahin, Göktaş ile dava nedeniyle duruşmada tanıştığını, 2-3 defa görevli olarak İsrail'e gittiğini ancak Göktaş ile gitmediğini söyledi.
"Öcalan'ı öldürmek için İsrail'e gittim"
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in "Devlet sırrı değilse göreviniz neydi?" sorusuna İbrahim Şahin, "Abdullah Öcalan'ı öldürmek" yanıtını verdi.
Özel Harekat Daire Başkanvekilliği görevindeyken 1 günlüğüne İsrail'e gittiğini ifade eden Şahin, "Abdullah Öcalan ile ilgili bilgi istendi. Mehmet Ağar çok iyi biliyordur. Öcalan'ın kaldığı yerlerle ilgili bilgi iletildi. Mehmet Ağar ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı görüştü. Korkut Eken ve beni toplantıya almadılar" dedi.
Pekgüzel'in "Ne konuşuldu? Silah mı alındı?" sorusuna Şahin, "Bilmiyorum. Ağar bunlarla ilgili yargılanıyor zaten" yanıtını verdi.
"Silahlar nerede? Özel harekat timlerine mi dağıtıldı?" sorusunu ise Şahin, "Bilemiyorum. Uzi, tüfek, mermiler var. Bizim dışımızda olan şeyler. Onlar Emniyet Genel Müdürlüğüne teslim ediliyor. Onlar da bize teslim ediyor" diye yanıtladı.
Pekgüzel'in, Tarık Ümit'in öldürülmesinden sonra Mehmet Eymür'ün kendisiyle görüştüğü iddialarını hatırlatması üzerine de Şahin, "Bunların benimle alakası yok. Tarık Ümit benimle devamlı görüşürdü. Kaybolması, öldürülmesinden bilgim yok. Eymür çağırdı beni. Soruldu. O zaman da söyledim bilmediğimi. Ne gariptir hep ben suçlanıyorum" diye konuştu.
Ayhan Çarkın'ın iddiaları
Pekgüzel'in "Ayhan Çarkın'ı tanıyor musun?" sorusunu "Şu geçen konuşan geveze" diye yanıtlayan Şahin, 1995 yılında Çarkın'ın 1 yıl kendisiyle çalışıp ayrıldığını belirterek, "Onların iddiaları da yalan. Bir insanı tayin etme gücüm, yetkim yok. Tayinleri Emniyet Genel Müdürlüğü yapıyor. Mehmet Ağar, Mehmet Eymür, Susurluk'ta yargılanan polisler, 10 yıldır hiçbiriyle görüşmem" dedi.
Pekgüzel'in "Ayhan Akça'yı tanıyor musunuz?" sorusuna da Şahin, "Benim polisimdi. Siirt'te yanımdaydı. Tokatlı hemşehrimdir. Daire Başkanlığında şoförümdü. Kızla ilgili yargılanmış, cezasını almış" yanıtın verdi.
Mahkeme Heyeti Başkan Şengün, Şahin'in çapraz sorgusuna ara vererek, duruşmayı yarına erteledi.
http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/...9.0/index.html
Cevap: Ergenekon Notları - II
2. Ergenekon Davası'nın 117. duruşması başladı
Duruşmaya, gazeteciler Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu tutuklu 18 sanık katıldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, gazeteciler Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu tutuklu 18 sanık katıldı.
Tutuklu sanıklardan eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Ersin Gönenci, Mustafa Dönmez ve İbrahim Özcan ise duruşmaya gelmedi.
Duruşmada, Odatv'ye yönelik operasyonun ardından ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında tutuklanan bu davanın tutuksuz sanığı Yalçın Küçük de hazır bulundu.
Duruşmada çapraz sorgusuna devam edilen tutuklu sanıklardan Fatma Cengiz, sanıklardan İbrahim Şahin ile Fahri Kepek'i yüz yüze tanıştırmadığını söyleyince üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu, bunun savcılık beyanında olduğunu hatırlattı.
Cengiz de ''O ifadeyi kabul etmiyorum'' dedi.
Haşıloğlu'nun ''S1 yapılanması'' ile ilgili İbrahim Şahin'le yaptığı görüşmeye ilişkin savcılık beyanında bunu tiyatro oyunu için yazdığını söylediğini, ancak dünkü oturumda da S1 ile Türk İntikam Tugayının (TİT) aynı işlevi göreceği yorumunu yaptığını kaydetti.
Cengiz ise kendisiyle görüşen MİT'çilerin TİT'ten söz ettiklerini belirterek, ''Ben Semih Tufan Gülaltay'ın kitabını da okumadım. TİT'in askerin, polisin intikamını aldığını söylediler. 'İbrahim Şahin'e görev verilirse S1 ile de aynı intikamı alacağız' dediler'' diye konuştu.
İbrahim Şahin ile 12 bin adet telefon irtibatı olduğun hatırlatılan Cengiz, bu görüşmelerin hepsinin kendisine ait olmadığını savundu.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün de ''Size ait olan bir telefon cihazı. 'Ahmet ya da Mehmet kullanmış. Bu görüşmeler bana ait, bunlar değil' deyin o zaman'' dedi.
Cengiz de bazıları mesajlardan oluşan bu görüşmelerinin kendisiyle görüşen MİT'çiler tarafından da kullanıldığını söyledi.
http://www.haberturk.com/gundem/habe...usmasi-basladi