Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Ben bir konuyu merak ediyorum. Erzurum başsavcısı görevden alındığı zaman AKP neden bu kadar tepki gösteriyor? Eğer bir hukuksuzluk var ise neden ergenekon davasındaki hukuksuzlukları ve haksızlıkları görmezden geliyorlar da Erzurum savcısı Osman Bey'e kol kanat geriyorlar? Merak ettim sayın yöneticim silmezse sevinirim. Saygılarımla
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
TSK'nın, AYM'nin, Yargıtay, Danıştay, HSYK vs. nin CHP ile ilgisi varmı?
Malum davada hukuka aykırı işlere işlemlere de, uygun işlere de bazı kesimlerden itirazlar dinmiyor. Bu dava bir kesimin davası olarak sürerse devlete millete hayır getirmeyecektir. Keşke her kesim sahip çıksa hukuka uygun bir şekilde suçlular suçsuzlar ayırt edilip gelecek nesillere daha temiz ve huzurlu, güvenli bir ülke bırakabilsek.
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
ERZİNCAN= İSMAİLAĞA=CEMATLAR=CUMURYİYET BAŞSAVCISI=CİHANER=ERZURUM=AKPKK=AÇILIM
Ortalık karıştı zordayım yetiş imdatttt
BALYOZ=BALYOZ
http://i.milliyet.com.tr/CizerlerEnB..._mf494062.Jpeg
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Siyasi partiler yapısı ve görevi gereği, yargıdan,yürütmeye, yasamadan özel hukuka kadar, her alanda görüşlerini bildirmek ve programları doğrultusunda eylem koymak zorundadır.
Ne işkenceye karşı çıktı diye bir siyasi partiyi; Ne de polisin daha fazla yetli almasını savunan diğer siyasi partiyi suçlayamayız. Görüşlerine katılmadığımız siyasi hareketlere karşı mücadele ederiz.
Ancak, iktidar partisi farklıdır. Artık o, yürütmenin başı olarak farklı sorumluluk ve görev almıştır. başbakan'ın ya da başka bir bakanın yargı hakkında konuşması, görüş bildirmesi, talimat vermesi vs. hukuka ( ya da en azından mevcut hukuka) aykırıdır.
Başka forumlarda da yazdım tekrar yazayım. Esas olan ilkelerdir. Kimin ne yaptığı önemli değildir. Demokrasi, herkes için vardır. Parlemento herkes için vardır. Yargı herkes için vardır.
YSHK nın demokratik olmadığını kurulduğundan beri söyledik. Zira, demokrasinin genel ilkelerine aykırı olarak oluşturldu. Yargı bağımsız olmalı, Adalet bakanının denetiminden çıkmalı dedik. Ama hükümette olanlar, bunu kulak arkası yaptı.
Şimdi ne oldu, kendilerine aykırı bir harekette, antidemokratik bir kurum oldu. YSHK ne derse desin antidemokratiktir. YÖK antidemokratiktir.
Ama tarihsel ivme, bir doğrudur. İleri doğru gider. YSHK ve benzeri kurumlar, geride kaldığı için antimokratiktir. Doğru parçasının başına taşımak isteyenler de bu kuruma karşıysa, aynı şeyi savunuyor değiliz.
YSHK nın alternatifi, bağımsız yargıdır. Kadı sistemi ya da, bakanlığın emrinde savcı ve hakim teşkilatı değildir.
Bunu anlamak lazım
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Alıntı:
Av.Ragıp Atay rumuzlu üyeden alıntı
Siyasi partiler yapısı ve görevi gereği, yargıdan,yürütmeye, yasamadan özel hukuka kadar, her alanda görüşlerini bildirmek ve programları doğrultusunda eylem koymak zorundadır.
Ne işkenceye karşı çıktı diye bir siyasi partiyi; Ne de polisin daha fazla yetli almasını savunan diğer siyasi partiyi suçlayamayız. Görüşlerine katılmadığımız siyasi hareketlere karşı mücadele ederiz.
Ancak, iktidar partisi farklıdır. Artık o, yürütmenin başı olarak farklı sorumluluk ve görev almıştır. başbakan'ın ya da başka bir bakanın yargı hakkında konuşması, görüş bildirmesi, talimat vermesi vs. hukuka ( ya da en azından mevcut hukuka) aykırıdır.
Başka forumlarda da yazdım tekrar yazayım. Esas olan ilkelerdir. Kimin ne yaptığı önemli değildir. Demokrasi, herkes için vardır. Parlemento herkes için vardır. Yargı herkes için vardır.
YSHK nın demokratik olmadığını kurulduğundan beri söyledik. Zira, demokrasinin genel ilkelerine aykırı olarak oluşturldu. Yargı bağımsız olmalı, Adalet bakanının denetiminden çıkmalı dedik. Ama hükümette olanlar, bunu kulak arkası yaptı.
Şimdi ne oldu, kendilerine aykırı bir harekette, antidemokratik bir kurum oldu. YSHK ne derse desin antidemokratiktir. YÖK antidemokratiktir.
Ama tarihsel ivme, bir doğrudur. İleri doğru gider. YSHK ve benzeri kurumlar, geride kaldığı için antimokratiktir. Doğru parçasının başına taşımak isteyenler de bu kuruma karşıysa, aynı şeyi savunuyor değiliz.
YSHK nın alternatifi, bağımsız yargıdır. Kadı sistemi ya da, bakanlığın emrinde savcı ve hakim teşkilatı değildir.
Bunu anlamak lazım
Ben sorumun cevabını alamadımne yazık ki. Mevcut soruşturmada HSYK bir hukuksuzluğa müdahale ediyor, bir mahkemenin yetkisini aşarak görevini kötüye kullandığını tespit ediyor. HSYK görevini yaparak müdahale ediyor. Bu müdahale AKP'nin tepkisiyle karşılaşıyor. Bu durum Savcı İlhan Cihaner'in sanki AKP aleyhine bir soruşturma yapıyorken AKP'liler tarafından tarafsız olmayan bir hakim tarafından haksız yere tutuklandığı izlenimi veriyor. Bu durum açıkça AKP'li fanatik savcı ve hakimlerin tüm kanunları dolandırarak arkasından dolanarak muhalefeti ve AKP karşıtlarını tutuklama ile cezalandırma yöntemi uyguladıklarını farkettim. Dikkat edin lütfen kesinleşmiş hiç bir mahkeme kararı yok. Herkes tedbiren tutuklanıyor ve yıllardır davaları devam ediyor. Sizlerden ricam politik değil bilimsel açıklama yapmanızdır.
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Alıntı:
Av.Ragıp Atay rumuzlu üyeden alıntı
YSHK nın demokratik olmadığını kurulduğundan beri söyledik.
Bence demokratik olmayan HSYK'nın bizatihi kendisi değil, kurulun başında Adalet Bakanı'nın ve icinde Bakanlık müsteşarının olmasıdır üstadım. Sanırım siz de aynı şeyi kasdettiniz?
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Alıntı:
Hakkarili Arzuhalci rumuzlu üyeden alıntı
Bence demokratik olmayan HSYK'nın bizatihi kendisi değil, kurulun başında Adalet Bakanı'nın ve icinde Bakanlık müsteşarının olmasıdır üstadım. Sanırım siz de aynı şeyi kasdettiniz?
Demokratik olma zorunluluğunu anlayamıyorum. Hukuk ile demokratlığın ne ilgisi var ki? Mahkemeler kararlarını alırken referandum mu yapıyorlar sanki. Kanun neyse onu uygulamaları lazım. Suç suçtur, ceza cezadır. Bunun demokrasiyle zerre kadar ilgisi var mı?
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Ben bir TC.vatandaşı olarak hukukun üstünlüğünü savunmak istiyorum.Hukuk devleti ile yargı ve polis devleti olmanın ayrıcalıklarını algılayabiliyorum.
Kuvvetler ayrılığı prensibi işlemediği sürece bu kaos yaşanacaktır.
Yetkili-yetkisizlik,görevli-görevsizlik kararları, o mahkemeye gönder, o mahkeme geri iade. Ortaya ne çıkıyor yasalarda bir boşluk yaratılmış o kullanılıyor.Hukukta doğru birdir.O zaman yargı yorumlara bırakılamaz.Şimdi ne oluyor siyasi amaçlı yasalar kullanılıyor.
TCK ve CMK ne zaman çıkarılmış, o zaman muhalefettin mecliste hukuk komisyonu üyeleri ne tepki göstermiş tam da TCK 220 ve CMK 250 için ne demiş meclis tutanaklarını okuyun. Bu yasalar ve bu maddeler bu günler bu davalar için amaçlı bu şekilde anlaşılamaz,tartışılır ve yanlış yorumlanır çıkarılmıştır.
Dün akşam bir TV kanalında Vural Savaş'ı dinledim.Benzer cümlelerle yasaların bu maddelerini eleştirdi ve HSYK ya kendine çok güvendiğinden ya da atlamış dedi.
TBMM komisyon üyesi bir hukukçunun" bu madde bizi vatandaşa rezil eder, vatandaşı potansiyel suçlu addeder" ifadeleri var. İktidar yasamadaki gücünü kullanarak bu yasaları çıkardı.
Rehavetteki muhalefet partileri, yetkili kurumlar da ne Anayasa Mahkemesine gitti, ne itiraz edildi.Sebep-sonuç durumu ortaya çıktı haykırıyoruz.
Bu çerçevede Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi var mı bilemem de Suay Karaman'ın 22.Şubat.2010 ULUS gazetesinde yayınlanmış yazısını okumanız objektif kararlarınıza yardımcı olacaktır.
SKANDAL
Suay Karaman Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri
Hukuk ayaklar altına alınınca, skandallar birbirini izliyor. Hukukun bir gün kendilerine de gerekeceğini unutanlar ve hukuku kendilerine bağımlı duruma getirmeye çalışanlar, ülkemizi dönüşü zor bir karanlık yola doğru sürüklemektedirler.
Nakşibendi tarikatına bağlı İsmailağa cemaatinin adı, 3 Eylül 2006 tarihinde Fatih Camisi’nde yaşanan linç olayıyla birçok kişi tarafından duyuldu. Emniyet İstihbarat Dairesi’nin hazırladığı rapora göre bu cemaatin, İBDA-C terör örgütü ile de ilişki içinde olduğu belirlendi. Bu arada bazı siyasilerle ve işadamlarıyla da yakın ilişki içinde oldukları belirlenmiştir.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı, 2 Kasım 2007 tarihinde İsmailağa cemaatinin okul öncesi çocuklara eğitim verdiği ihbarı üzerine harekete geçmiş, başta İstanbul olmak üzere 16 ilde operasyon için hazırlığa başlamıştır. Aralarında İstanbul Anakent Belediye Başkanı, Yeni Şafak Gazetesi sahibi ve cemaatin başkanının da bulunduğu 235 şüpheliye yönelik olarak gerçekleştirilmesi planlanan operasyon, cemaate bilgi sızdırıldığı için gerçekleştirilemedi. Sadece Erzincan’da operasyon yapıldı ve cemaat üyesi dokuz kişi gözaltına alındı.
Ancak Erzincan’daki bu cemaat operasyonuna katılanlar, siyasi iktidar tarafından paylarına düşen cezaları aldılar. Önce Erzincan Jandarma İstihbarat Şube Başkanı Binbaşı Nedim Sever ve yardımcıları Üsteğmen Ersin Ergut ile Astsubay Orhan Esirger, ardından Erzincan Milli İstihbarat Teşkilatı – MİT Bölge Müdürü Şinasi Demir ve yardımcıları Kıvılcım Üstel ve Sadri Barkın İnce gözaltına alınıp tutuklandı. Daha sonra o dönemde Erzincan’da görev yapan Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Recep Gençoğlu da, Ergenekon terör örgütü üyesi olmakla suçlanarak tutuklandı. Şimdi sıra o bölgenin en üst rütbeli subayına geldi: 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk, şüpheli sıfatıyla on gün içerisinde ifade vermeye çağırıldı.
Bu olaylar yaşanırken, İsmailağa cemaati ile Fethullah Gülen grubuna yönelik soruşturmaları yürüten Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’e de baskı uygulandı ve daha sonra da tutuklandı. Cemaat soruşturmasının ilk operasyonunda dokuz kişinin gözaltına aldığı gün, zamanın adalet bakanı, şimdi Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Başsavcı İlhan Cihaner’i telefonla aramış ve gözaltındaki kişileri bırakmasını istemiştir. Başsavcı Cihaner, bu konuda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) verdiği savunmasında, Cemil Çiçek’in bu isteğine cezaevlerinin doluluğunu ve 29 Mart 2009 yerel seçimleri öncesi hükümetin siyaseten zor duruma düşeceğini gerekçe olarak gösterdiğini söylemiştir. Adalet Bakanlığı’nın suç duyurusu üzerine; operasyonu gerçekleştiren Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında, Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi’nde 26 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış ve Başsavcı Cihaner, Ergenekon terör örgütünün üyesi olmakla suçlanmıştır.
İlhan Cihaner’in yaptığı bu cemaat soruşturması, imzasız bir ihbar mektubuna dayandırılarak, Cihaner’den alınmış ve Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal’a verilmiştir. Olayın son aşamasında Osman Şanal tarafından, İlhan Cihaner’in makamı ve oturduğu ev aranmış, sorgulanmış ve tutuklanmıştır. Yaşanan bu olay Türkiye’de bir ilktir ve kesinlikle kural dışıdır. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’na yapılan bu işlem, Anayasa, Hakimler ve Savcılar Yasası ve Ceza Yargılama Yasası'nda öngörülen yargıç güvencesine aykırıdır. Ceza Yargılama Yasasının 250/3 maddesinde özel yetkili mahkemelerin görev alanı düzenlenirken, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı yargıçlar hariç bırakılmıştır. Bu hüküm ve Anayasa hükümleri görmezden gelinmiş, yasalar çerçevesinde laik ve demokratik hukuk devletini korumaya kalkışan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’na yapılanlarla yargı üzerinde ciddi baskılar yaratılmıştır. Yargıtay tarafından yargılanacak bir Cumhuriyet Başsavcısının soruşturma yetkisi olmayan kişilerce aranarak, gözaltına alınması ağır bir hukuk ihlalidir.
Yapılan bu ağır hukuk ihlali HSYK tarafından durdurulmuş, “görev ve yetki aşımı” gerekçesiyle Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki savcıların yetkileri kaldırmıştır. Yargıtay ve Danıştay, HSYK’nin kararına tam destek verirken, yandaş yargı yaratma çabasındaki siyasi iktidar, bu karardan hoşlanmamıştır. Siyasi iktidarın, HSYK gibi bir anayasal kurumu suç işler gibi göstermesi, yargı bağımsızlığına vurulan büyük bir darbedir ve mevcut hukuk sistemini ortadan kaldırmaya yönelik ciddi bir saldırıdır. Bu durum karşısında Anayasanın 68. ve 69. maddelerinin iyi özümsenmesi gerekmektedir.
Eski milletvekili Hatip Dicle, hakkında açılan bir dava nedeniyle 12 Şubat 2010 Perşembe günü hakim karşısına çıkmış ve mahkemede şunları söylemiştir: “DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ı ziyaret etti. İçişleri Bakanı, PKK üyelerinin dönüşüyle ilgili 'konuyla ilgileniyorum, müsteşarımı Diyarbakır'a gönderdim, hakim ve savcılar ayarlandı, geldikleri gibi geçecekler' dedi.”
Siyasi iktidarın kendilerine bağımlı hukuk yaratma çabası içinde olduğu günümüzde, hukuk adına skandallar birbirini izlemektedir. Bu olaylar içinde adı geçen bakanların hemen istifa etmeleri gerekmektedir. Muhalefet partilerinin bu bakanlar için gecikmeden gensoru vermeleri gerekmektedir.
Yasadışı bölücü örgüt üyelerinin birkaç saat içinde serbest bırakılması için yargıç ve Cumhuriyet Savcısı ayarlayanlar, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı için, Adalet Bakanlığı'nın emriyle açıkça hukuka aykırı bu uygulama başlatmışlardır. İşlerine gelmeyen durumlarda hukuk dışına çıkan siyasi iktidar, demokrasi dışı tutum ve davranışlarıyla büyük skandallara imza atmaktadır. Adı üzerinde Cumhuriyet Savcıları, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nden yana taraftırlar, irticaya karşı savaşımda taraftırlar, Atatürk ilke ve devrimlerinden yana taraftırlar, cumhuriyetten yana taraftırlar. Bunu siyasi iktidarın çok iyi bilmesi gerekir. Toplumun bilinçli ve karalı bir şekilde örgütlenmesiyle, demokrasi içinde bu hukuksuzluklara son verilecek ve aydınlık günlere doğru gidişin müjdesi sunulacaktır..
Ulus Gazetesi, 22 Şubat 2010.
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Rıza Zelyut
AKP'nin iktidarda kalma planı
--------------------------------------------------------------------------------
25 Ocak'ta, AKP'nin iktidarda kalabilmek için çevirdiği dolapları açıklamıştım. Dediklerim aynısıyla çıkıyor. Ama bu arada bu plana yeni maddeler eklendi.
* AKP'yi devirmek istediler denilen yeni yeni darbe planları piyasaya sürülecek, yeni tutuklamkalar yapılacak ve bu iş giderek tırmandırılacak. Askerle çatışma psikolojisi artırılacak; askeri dize getirdiklerini yayıp puan toplamak isteyecekler.
* Bazı AKP'lilere yönelik suikast planından söz edilecek.
* AKP için kapatma davası açtırılmaya çalışılacak. Böylece AKP mazlum ve mağdur gibi gösterilecek.
* Geçmişte bize neler yaptılar, edebiyatı başlatılacak. İrticacı hareketler, mazlumluk gibi pazarlanacak. Bülent Arınç sık sık konuşturulacak, onun ağzından kavga çıkartılacak.
* Avrupa Birliği'ne kafa tutulacak. Böylece, 2004 yılında Ankara'da gündüz gözü havai fişek atarak kutladıkları süreci, kendileri kötü göstermeye başlayacaklar.
* İsrail'e ve Ermenistan'a posta atılacak. İçeride Ermeni ve Yahudi düşmanı tabakalara mesaj verilecek.
* Anketlerde AKP en az yüzde 40 gösterilecek. Böylece; 'AKP yine iktidara gelecek.' biçiminde bir hava yaratılacak.
* Basın korkutulacak, muhalefet televizyonlardan topa tutulacak.
* Gerilim tırmandırılacak. TBMM'de Bülent Arınç'ın CHP'li TBMM Başkan Vekili Güldal Mumcu'yu dövmeye kalkışması, MHP'li Osman Durmuş'a AKP'lilerin toplu hücumu gibi.
* Yola gelmeyenler tehdit edilecek. İşadamları ve sendikalar iyice korkutulacak.
* Görevi, hükümetin icraatını denetlemek olan Yüksek Yargı ile kavga edilecek, böylece yapılan yanlışlar yargıdan kaçırılmak istenilecek.
* Bütün bu baskılar da demokrasiyi genişletmek için yapılıyormuş gibi bir hava yaratılacak.
Yukarıdaki yazıyı kesip bir kenara yapıştırın. Bundan sonraki gelişmeleri anlamakta zorlanırsanız; şöyle bir göz atmanız yeterli olacaktır.
BİRAZ GAZETECİLİK
NAMUSUNUZ KALDIYSA
Yalakalığı yalama olan o tiplere diyorum: Sizde eğer birazcık gazetecilik namusu kaldı ise bunları da yazın...
Yargı kararını uygulamadığı için görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istenen Melih Gökçek, Anayasa Profesörü, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP'li Burhan Kuzu ile konuşuyor. Kısaltarak veriyorum; bakın hele neler konuşmuşlar:
Melih Gökçek (M.G.): 240'tan yargılıyorlar beni şimdi. Abi şunu yapamaz mısınız, yani bu 240'ı, 3 ay 6 aya indiremez misiniz abi ya?
Burhan Kuzu (B.K): Cezasını mı?
M.G: Evet?
B.K: O zaman faydası ne öyle olunca?
M.G: Abi 3 aydan 6 aya olunca, belediye başkanları bu cezayı alıyor, paraya çevriliyor, belediye başkanlığı süresi de gitmiyor. Mahkum olup içeri atsa, 2 ay gidip yatıp geliyorsun ondan sonra işine devam ediyorsun.
B.K: Hıııı. 5-6 ay diyorsun, olabilir... Şu an ne kadar ki, onun şeyi.
M.G: 1 seneden 3 seneye...
B.K: Çok...
M.G: Tabii çok abi, o kadar saçma ki, adam bankayı soyuyor 3 sene, ben 240'tan, keyfi muameleden, şundan bundan 3 sene. Olur mu böyle bir adalet?
B.K: Şu anda bana gelen 140 dosya var, bizim milletvekillerinin. Aşağı yukarı 50 küsuru, 60'a yakını bu 240...
M.G: Bu 240'ı, milletvekilleri hangisi, kaç tane varsa bir bana çıkartsana. Ben onları bir fitilleyeyim.
B.K: Var, var ben sana listesini vereyim onun.
M.G: Abi bir zahmet abi ya. Bir fitilleyeyim de 3 yıldan 6 aya indirelim bunu.
***
AKP'lileri kurtarmak için yasalarla oynama çabasını yazamıyor musunuz? O zaman Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in telefon dinlemelerinde elde edilen tesadüfi delilleri yazın. Dönemin Enerji Bakanı AKP Ordu Milletvekili Hilmi Güler'e talimat verir bir tonda 'Bizim yerimize girenleri onaylama' diyen tarikatçi işadamı Mehmet Çelik'in konuşmalarını yazın. Bu kişinin Adalet Bakanlığı'na sattığı 192 daireyi yazın. Mehmet Çelik'in dönemin Çevre Bakanı olan AKP Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve bürokratlarla yaptığı iş-ihale görüşmelerini de yazın.
Bunu da mı yazamıyorsunuz? O zaman AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın birkaç kez tekrar ettiği 'Artık fişlemeyi biz yapıyoruz!' demesini yazın.
Ama siz üç kuruşun peşinde miknatısa doğru koşan demir tozları gibi koşturan tiplersiniz.
Yazamazsınız... Çünkü, bırakın gazeteci olmayı insan bile değilsiniz...
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Sayın Erhan, sornuzun cevabını bilemeyiz. Ama hukuk ile demokrasinin çok ilgisi var.
Sayın hakkarili, elbette Adalet Bakanı ve müsteşarın kurulda yer alması,kurulun seçilme ve işleyiş biçimli gibi nedenlerle antidemokratiktir.
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Alıntı:
Av.Ragıp Atay rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Erhan, sornuzun cevabını bilemeyiz. Ama hukuk ile demokrasinin çok ilgisi var.
Sayın hakkarili, elbette Adalet Bakanı ve müsteşarın kurulda yer alması,kurulun seçilme ve işleyiş biçimli gibi nedenlerle antidemokratiktir.
Ragıp Bey ben de haksızlığa uğradım, mahkemenin hakimi karşı tarafın avukatıyla resmen ve alenen danışıklı dövüş yaptı. Hayatımı mahvetti resmen ama adalet bakanı veya hükümet buna ses çıkarmadı. Demek ki Osman Şanal AKP'nin için görevini kötüye kullanan bir savcıymış. AKP'nin bir militanıymış demek ki. Bunu bütün dünya gördü. Bence bir an önce tüm akplilerin dokunulmazlığı kaldırılmalı, akpli savcı ve hakimlerin tamamı tutuklanıp yargılanmalıdır. AKP de temelli, başka bir isimle kurulamayacak şekilde kapatılmalıdır. İsterse halktan %90 oy alsınlar, kanunu çiğneyen hiç bir partinin siyaset yapmaya hakkı yoktur.
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Merhaba dostlar...
Üzülerek görmekteyimki olaylara ve olgulara herkes kendi kampından bakmakta ve oradan bağırmakta.Bunun bilmsel düşünceye hiç bir faydası olmamaktadır.Tarafsızlığını yitirmiş mahkemlerin bağımsızlığı faşizmdir.Her konuda olduğu gibi vasıfsızlaşan ülkemiz siyaseti akp ye altarnatif olamamış bu nedenle kurumlar üzerinden siyaset yapmaktadır.Anayasal kurumların kendi yetersizliğini bırakıp siyasetin yetersizliğini tamamlamak istemesi kendi alanını yitirdiği gibi karşı tarafa büyük derecede başarılarına katkı sağlamaktadır.Son günlerde yaşanan somut olaylar korkarımki akp yi daha güçlü hale getirmekte yazıkki muhalafet partileri ise tembelliklerinden hala kurtulamayıp bu arenada kurumların bacağına sarılarak muhalefet yürütmektedir.Yargı içinde öteden beri bu ve buna benzer sorunlar olmuş ve hepte olacaktır.
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Sn.Güner 70,
Bir başka somut durum açıklaması da burada, bu kadar belgeye de gerek yok ayrıca herşey ayyuka çıktı da, olsun biz yine de kamuoyuna sunalım.
Mektup şöyle yazıyor;
Bugün, Kanada’dan Bayram Banahergünbayram isimli bir arkadaşım aradı. Hayretler içindeydi.Anlattıklarını dinleyince, inanın benim de tüylerim ürperdi. Doğru mu diye sordum,
“ben duyduklarımı sana anlatıyorum, sonrası senin bileceğin şey” dedi.
Ben de sizlerle paylaşmaya karar verdim. Bundan sonrasını, kaldıysa
özgür basın takip etsin. Arzu ederlerse, Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
da izleyebilir, çünkü benzer durumlarda yargının ne yaptığını hepimiz biliyoruz.
Arkadaşım işi gereği Kanada’dan Amerika’ya gidiyor. Türkiye’den gelen bir iş adamı arkadaşı ile buluşuyorlar. Türkiye’den gelen arkadaşı;
“ Ben Hoca efendiyi ziyaret edeceğim, istersen beraber gidelim” diyor ve ısrarcı oluyor. Beraberce Hoca efendi’nin çiftliğine gidiyorlar. Orada Hoca efendinin, mükemmel İngilizce bilen adamlarından birinden duyduklarını da bana anlatıyor.
Bana anlatanları kendi üslubumla size takdim ediyorum;
Yer: Başbakanlık
Tarih: 24.Aralık.2009
Toplantıya Katılanlar; Sn. Başbakan, Sn. M. Ali Yalçındağ, Sn. Arzuhan Yalçındağ, Sn. Vuslat Doğan Sabancı ve bir danışman( Hoca efendiye durumu anlatan olabilir)
Toplantı süresi; 2 Saat 15 Dakika
Alınan Kararlar;
*Milliyet Gazetesi + Vatan Gazetesi + Star Televizyonu, belirlenen tutar ile, Ethem Sancak ve Akın İpek’e satılacak.
*Ertuğrul Özkök derhal görevi bırakacak, şimdilik havadan sudan yazacak, 6 ay sonra tamamen ayrılacak.
*Aydın Doğan, Holding yönetiminden ayrılacak.
* 6 ay sonra, yönetim profesyonellere devredilecek, (isimler beraberce
belirlenecek), aile’den hiç kimse yönetimde kalmayacak.
*Doğan Holding’in yapacağı “ HALKA AÇILMAYA” Şubat ayında izin verilecek. Elde edilen paradan, Doğan Grubunun Ferit Şahenk’e olan 600 Milyon Dolar borcu ödenecek.
*Petrol Ofisindeki hisseleri, Avusturyalılara satılacak.
Vergi Cezası, Petrol Ofisi’nin satış tutarına indirilecek ve satıştan alınan para doğrudan Maliye’ye verilecek.
Bana anlatılanlar böyle. Doğruluk derecesini bilmiyorum.
Fakat bildiğim doğrular var;
24 Aralık 2009’da Başbakanlıkta bu toplantı yapıldı ve basına
yansıdı. Başbakanlık tarafından tekzip edilmedi.
Sadece Sn. Vuslat Doğan Sabancı’nın katılımı belirtilmemişti.
Milliyet Gazetesi, Vatan Gazetesi, Star Televizyonu’nun satılacağı kesin,ön anlaşmalar imzalandı bile. Sn. Ertuğrul Özkök istifa etti.
Sn. Aydın Doğan, patronu olduğu şirketinden ayrıldı.Bunlar şu ana kadar gerçekleşenler. (Anayasa Madde 28- Basın hürdür. Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.)
Şimdi gelelim bu toplantının Devlet Gelenekleri yönüne ve Hukuksal boyutuna;
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın, Başbakanlıkta ve Başbakanlık konutundaki tüm ziyaretleri kayıt altındadır. Sayın Başbakan, Maliye Bakanlığının milyarlarca lira ceza kestiği bir mükellefle neden beraber olmuştur ve ne konuşmuştur? Eğer 2 saat, 15 dakika kahve falı bakılmadı ise ne konuşuldu? Bunu kimse geçiştiremez. Başbakanlıkta konuşulan ve milletin parasını ilgilendiren her konu (Devlet Sırrı değilse) Millete anlatılmalıdır.
T.C Başbakanı, Devletle parasal işi olan kişi ve gruplarla konuşuyor ve
açıklama yapılmıyorsa bu YÜCE DİVANLIK bir suçtur. Hatırlayalım; Sn. Mesut Yılmaz, Başbakanlığı sırasında, İşadamları ile görüşüp, Türkbank İhalesine fesat
karıştırdığı iddiasıyla, Sn Başbakan’ın emri ve AKP’ nin oylarıyla YÜCE DİVANA sevk edilmişti. Üstelik bankanın ihale işleminin iptal emri de bizzat Sn. Yılmaz tarafından verilmişti. Yani gerçekleşmeyen bir ihale yüzünden, sadece bazı iş adamlarıyla konuştuğu için, Sn. Yılmaz, Sn Erdoğan tarafından suçlu sayılmıştı. Şu dakika itibarıyla Sn. Başbakan için Yüce Divanlık suç oluşmuştur.
Bu toplantıda konuşulanlardan diğerleri önümüzdeki günlerde gerçekleşirse, suçun katmerlisi oluşacaktır.
Düşünebiliyor musunuz, ? Sn Başbakan hem Sn. Ferit Şahenk’in tahsilâtçısı konumuna düşecek, hem de “ Bana Türk demeyin, ben Arap’ım, Türk denirse utanırım” diyen kişi ile dünün matbaacısı, F.Gülen’in evladı gibi sevdiği, İpek çocuğunu bir kez daha gazete ve televizyon sahibi yapacak. .
Anadolu’nun Bayburt gibi bir yöresinden yetişmiş Sn. Aydın Doğan’a bir sorum olacak;
Ömer Seyfettin’in “DİYET” adlı hikâyesini hiç duydunuz mu?
Sizin yerinize başka bir Anadolu çocuğu olsa, oraya yani R.T.Erdoğan beyin ayağına, kızları ve damadını üç kuruşluk mal için göndermezdi. Eğer haklıysa, gider o merdivenlerde gereğini yapardı. Bundan sonra malınız olsa ne olur, gazeteniz olsa ne olur?
Size ancak M.Ali Birand ve Cengiz Çandar alkış tutar.
Değdi mi Aydın Bey?
Ben hukukçu değilim, ama beni bu olay çok rahatsız etti. Sizler ne düşünüyorsunuz? Gece kafanızı yastığa koyduğunuzda rahatça uyuyabiliyor musunuz?
Sağlık ve başarı dileklerimle,
05. Ocak. 2010
Rifat Serdaroğlu
Eski Sağlık ve Devlet Bakanı
rifatserdaroglu@superonline.com
ve bitiyor.
Siz de duydunuz mu, Aydın Doğan geçen hafta umreye de gitti!!!!!!!!!!
Gelecekte neler olacak kamu vicdanı olarak izleyip görelim bakalım!!!!!!!!
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Burada trajikomik olan şu; sabah açıyorsunuz televizyonu;bir bakan, başbakan ya da grup başkanı görüyoruz. Aman yargı tarafsız olsun, lütfen, yargının kararlarına saygı duyalım , olmaz ki artık o günler değişti, yargı bağımsızdır cümleleri duyuyoruz. Yargı bağımsız ve adildir, herşey ortaya çıkacak, süreci izleyelim, sonuçta kimin haklı kimin haksız olduğuna karar verilecek diyorlar.
Öğlen açıyorsunuz televizyonu; bu sefer Yargıtay bir açıklama yapmış; olmaz ki, böyle yapılmaz ki, Yargı işgal altında, bizi çalıştırmıyorlar diye ağlayanlar..
Yargı taraflıdır, hukuk işgal altındadır cümleleri dökülüyor aynı insanların ağzından..
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
ADALET BAKANLIĞININ AÇIKLAMASI
Adalet Bakanlığı Basın Müşavirliği'nin tarafımıza yolladığı açıklamada çok ilginç bilgiler var. Cevap hakkına saygımızdan dolayı olduğu gibi yayımlıyoruz.
'22.02.2010 tarihli yazınızda, İstanbul'da 192 dairelik hakim ve savcı lojmanı alımıyla ilgili olarak CHP Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart tarafından gündeme getirilen bazı iddialara yer verilmiştir. Ayrıca yazınızda, 'Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile tarikatçi işadamının çok sıkı fıkı oldukları bu bu alışverişten de anlaşılıyor' şeklinde tümüyle asılsız ve dayanaksız bir yorum yapılmıştır.
Yoğun iş yükü altında çalışan hakim ve Cumhuriyet savcıları ile adalet personelinin lojman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı (ATGV) tarafından ihtiyaç duyulan yerlerde konut alımları yapılmaktadır.
Yazınıza konu olan İstanbul'daki 192 daire de Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı ile Bakırköy Adalet Komisyonu Başkanlığının talep ve tercihleri doğrultusunda ATGV tarafından 02.01.2008 tarihinde TOKİ iştiraki olan Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.'den satın alınmıştır. Ödemeler Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile bu şirketin hesaplarına geçilmiştir. Yazınızda adı geçen firma ise Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.'nin yüklenici firmalarından birisidir.
Ayrıca Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bu dairelerin satın alındığı 2 Ocak 2008 tarihinden yaklaşık 1,5 yıl sonra 4 Mayıs 2009'da Adalet Bakanlığı görevine başlamıştır. Yazınızda yer alan bu konuya ilişkin iddialar da gerçeği yansıtmamaktadır.
Erzurum Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma konusunda ise Bakanlığımızca düzenlenen 17.02.2009 tarihli basın toplantısında gerekli açıklamalar yapılmıştır.
Bu bilgiler doğrultusunda yazınızda bir düzeltmeye yer vermenizi rica eder, iyi çalışmalar dilerim.'
Bu tekzib, aslında yazdıklarımızın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. İsmailağa tarikatinden işadamı Mehmet Çelik ile Adalet Bakanlığı'nın bağlantılı olduğunu ve işin içinde TOKİ ile Emlak Konut'un da bulunduğunu bu açıklama göstermiyor mu?
İşte Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, bu ilişkiye çomak sokmuştu...
Rıza Zelyut
Cevap: Erzurum başsavcısının AKP ile ilgisi mi var?
Alıntı:
Hakkarili Arzuhalci rumuzlu üyeden alıntı
Bence demokratik olmayan HSYK'nın bizatihi kendisi değil, kurulun başında Adalet Bakanı'nın ve icinde Bakanlık müsteşarının olmasıdır üstadım. Sanırım siz de aynı şeyi kasdettiniz?
İşimize gelince Adalet Bakanlığı ve müsteşarının olması iyi gelmez ise kötü. 82 anayasası ile gelmiş bu kurum içerisinde geçmiş yıllarda da Adalet bakanı vardı. Acaba o zamanlar HSYK, anti-demokratik bir kurum değilmiydi!
Efendim üyeleri Yargıtay seçsin, Danıştay seçsin, cumhurbaşkanı seçsin birbirleri ile paslaşsınlar. Ohh ne ala seçenler her zaman anayasal kurumlar olsun ama millet iradesinin zuhur ettiği Parlamento bu seçim işine karışmasın, çünkü o karışırsa hukuk kurumları politize olur!!!
Diğer ülkelerde durum nasıl acaba bir bakalım. Bizdeki HSYK kuruluna benzer kurumlar nasıl işliyor, üyeleri ve başkanları kimmiş ve de en önemlisi nasıl seçiliyormuş... Buyurun aşağıda bir liste var.
Selamlar
BATIDA HSYK SİSTEMLERİ VE TÜRKİYE
Gerek idari bürokraside ve gerekse hukuk platformlarında en tartışmalı kurumların başında HSYK gelmektedir. Hâkim ve savcıların yeterlilikle mesleğe kabullerinden, tayinleri ve meslekten ihraçlarına kadar karar almaya bu kurul yetkilidir. Bu kurulun amacı hâkim teminatını sağlamaktır. Yani hâkimleri yargılama yaparken siyasi ve idari etki ve baskılardan kurtarmak.
Yargı mekanizmasına yönelik benzer ihtiyaçları karşılamak üzere AB ülkelerinde de muhtelif ‘yargı kurulları’ teşkil edilmiştir. Türkiye’de HSYK’ya yönelik ‘güven ve tarafsızlık’ hususunda mevcut buhranı aşabilmek için bu tür ‘kurul ve konseyler’in AB ülkelerindeki yapılanmasına nazar etmek gerekmektedir. AB ülkelerine baktığımızda manzara şu şekildedir:
Önemli bir nokta şudur ki; Almanya, Lüksemburg, Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve Finlandiya gibi AB üyesi ülkelerde bir Kurul veya Konsey mevcut değildir.
İNGİLTERE
Yargının yönetimiyle ilgili bir konsey veya kurul yoktur. İngiltere’de Adalet Bakanı da yoktur. Bunun yerine görev ifa edecek Anayasal İşler Departmanı mevcuttur. Hâkim ve savcılarla ilgili disiplin soruşturmaları ve görevden almalarla ilgili olarak Lordlar Kamarası ile Avam Kamarası arasında mutabakat kararı olması gerekmektedir. Böyle bir yol da son 300 yılda bir kez uygulanmıştır. Lord Chancellor (Lordlar Kamarası başkanı) ile Anayasa İşleri Departmanı arasında mutabakat olmazsa böyle bir kararın çıkması mümkün gözükmemektedir.
İngiltere’de Lordlar Kamarası ve Temyiz Mahkemeleri hâkimleri, Anayasal İşler Departmanının uygun görüşü ve başbakanın önerisiyle Kraliçe tarafından atanır.
ALMANYA
HSYK benzeri bir kurul veya konsey yoktur. Federal seviyedeki Yargıtay, Danıştay ve Sosyal Mahkemeler gibi mekanizmalara hâkimlerin tayin edilmesi, Federal ve eyalet bakanlarından oluşan seçim komisyonları tarafından gerçekleştirilir. Bu komisyonlarda yargı kuruluşlarının temsilcileri de bulunmamaktadır.
Eyalet mahkemelerinde ahenkli bir tatbikat yoktur. Genellikle eyalet hâkimlerinin Eyaletin başbakanı veya Adalet Bakanı tarafından tayin edildiği görülmektedir. Hâkimlerin terfi işlemlerinde de Eyalet Adalet Bakanlarının etkisi büyüktür.
Almanya’da hâkimlerin bağımsızlığı kabul edilmişse de savcıların bu statüsü yoktur ve Adalet Bakanlığına bağlı olarak çalışırlar.
FRANSA
1946 yılında Hâkimler (ve Savcılar) Yüksek Konseyi kurulmuştur. 1993 yılından beri Konseyin 16 üyesi bulunmaktadır. Bu üyelerin 1 ini Senato, 1 ini Millet Meclisi Başkanı seçmekte, 1 ini Sayıştay 1’ini de Danıştay seçmektedir. Konsey üyelerinin çoğunluğunu bizzat yargı mensupları kendi aralarından seçmektedir. Bunlardan altısını kürsüdeki hâkimler, altısını da savcılar seçmektedir.
Devlet Başkanı ve Adalet Bakanı Konsey’in tabii üyesidirler. Konseyin başkanlığını Cumhurbaşkanı, yardımcılığını Adalet Bakanı yapmaktadır. Devlet Başkanının Yargı Konseyine matuf geniş yetkileri mevcuttur.
Konsey kararlarına karşı Danıştay’a başvurmak mümkündür.
YUNANİSTAN
15 üyeli Yüksek Yargı Konseyi mevcuttur. Yüksek Mahkeme (Yargıtay ve Danıştay) başkanları ile Yargıtay Başsavcısı hükümet tarafından atanmaktadır. Diğer hâkim ve savcılar Devlet Başkanlığı kararnamesiyle tayin edilmektedir. Konsey kararlarına karşı yargı yolu açıktır.
SLOVENYA
11 üyeli Yüksek Yargı Konseyi mevcuttur. Yargı kendi içinde 6 üyeyi seçer. Kalan 5 üye parlamentonun teklifiyle Devlet Başkanı tarafından atanır.
İTALYA
1947 yılında İtalyan Yüksek Yargı Konseyi kurulmuştur. Konsey’in 27 üyesi bulunmaktadır. Konsey’in Başkanı Devlet Başkanı’dır. Ancak Devlet Başkanı’nın Konsey’deki yetkileri semboliktir ve esaslı konuların görüşüldüğü toplantılara katılmaz.
16 üye yargı mensupları arasından ve yargı mensupları tarafından seçilir.
8 üye ise yargı mesleği dışındaki, fakat hukukçu olan kişiler arasından Parlamento tarafından seçilir. Bu gruptaki üyeler, en az 15 yıllık meslek tecrübesi olan hukuk akademisyenleri ve avukatlardır. Adaylar, siyasal partiler tarafından Parlamento’ya takdim edilir ve Genel Kurul tarafından gizli oyla seçilirler.
Konsey’in atamalara ilişkin kararlarına karşı idari yargı denetimine açıktır. Disiplin işlemlerine yönelik kararları ise Yargıtay’a götürülebilmektedir.
DANİMARKA
Danimarka Yüksek Yargı Konseyi mevcuttur. 12 üyesi vardır. Bu konseyin üyeleri Adalet Bakanı tarafından atanır. Adalet Bakanının konseye talimat verme yetkisi bulunduğu gibi konseyi ortadan kaldırma yetkisi de mevcuttur.
İSPANYA
Yargı Kuvveti Genel Konseyi mevcuttur. 20 üye ve bir başkandan oluşur. Başkan haricindeki tüm üyeler Parlamento tarafından belirlenir ve Devlet Başkanının (Kral) onayına arzedilir. Böylece Konsey’in 20 üyesi Parlamentonun (10 üye Senato, 10 üye de Temsilciler Meclisi tarafından seçilir) tavsiyesi üzerine Devlet Başkanı tarafından beş yıllık bir süre için atanmaktadır. 12 üye yargı teşkilatı içinden seçilmekte, geriye kalan 8 üye ise avukat ve diğer hukuk mesleklerinden seçilmektedir.
Konsey, fevkalade önemli yetkilerle mücehhez olması sebebiyle Parlamento’ya karşı sorumludur. Konsey Başkanı Parlamento’nun her iki kanadını da her sene ziyaret eder ve çalışmaları hakkında Parlamentoyu bilgilendirir.
Konsey’in tasarruflarına karşı yargı yolu açıktır.
BELÇİKA
Belçika Yüksek Yargı Konseyi mevcuttur. Parlamentonun denetimine tabidir. Konsey 44 üyeden oluşur. Üyelerin 22 si hâkim-savcı kökenli olmak zorundayken kalan 22 üye avukat, öğretim üyesi, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri arasından gelmektedir. Üyelerin seçiminde parlamento, yargı ve sivil toplum belirleyicidir.
Konsey, Hâkim ve Savcıların atanmalarıyla ilgili olarak Adalet Bakanlığınca teklif edilen listeyi Krala takdim eder.
HOLLANDA
Milli Yargı Konseyi adında yeni bir konsey mevcuttur. 5 üyeden oluşur. Üye sayısının azlığı bakımından Türk HSYK’sına çok benzer.
Konseyin tüm üyelerini Adalet Bakanı, 6’şar yıllık dönem için atar.
Konsey kararlarına karşı Anayasada engelleyici bir hüküm olmaması sebebiyle yargı yolu açıktır.
PORTEKİZ
1976 yılından beri faaliyet gösteren Yüksek Yargı Konseyi mevcuttur. Başkanla birlikte 17 üyeye sahiptir. Yüksek Yargı Konseyinde yargı dışından gelen üyeler de mevcuttur.
Konseye yargı dışından gelen 2 üyeyi doğrudan Devlet Başkanı atamakta, 7 üyeyi yargı organları ve geriye kalan 7 üye de Parlamento tarafından seçilmektedir. Bu konsey sadece adli yargı hâkim ve savcılarını kapsamakta olup idari yargı hâkimleri için ayrı bir konsey bulunmaktadır.
Konsey, parlamentoya yıllık çalışmalarıyla ilgili raporlar vermekle görevlidir.
POLONYA
25 üyesi olan Polonya Milli Yargı Konseyinde; Adalet Bakanı, Polonya Devlet Başkanı tarafından atanan bir üye, Temsilciler Meclisi tarafından seçilen 4 üye ve Senato tarafından seçilen 2 üye de görev yapan üyeler arasındadır.
İSVEÇ
“Dolmstolsverket” (İsveç Yargı Konseyi veya Milli Mahkemeler İdaresi) olarak anılan bir konsey mevcuttur. Konsey, yargı ile siyasi otorite arasında aracı görevi icra eder. Konseyin başında bir Genel Müdür mevcuttur. 11 üyesi olan Konsey, Genel Müdürün dışında, hükümet tarafından ataması yapılan 6 hâkim, 2 parlamenter ve 2 sendika (meslek kuruluşu) temsilcisi olmak üzere toplam 11 üyeden müteşekkildir.
Emsalleriyle mukayese edildiğinde görüldüğü üzere Türk HSYK’sı oldukça etkili bir yapıdır. Türkiye’de olmadığı halde belirtilen ülkeler içinde İrlanda, İsveç, Polonya, İtalya, Portekiz, Belçika, İspanya, İngiltere ve Slovenya’da hâkim ve savcıların tayinlerinde parlamento etkili bir statüdedir. Hollanda ve Almanya’da ise hâkim ve savcı tayinlerinde Adalet Bakanları münhasıran yetkili durumdadırlar.