Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Güzel ülkem geçen haftayıda daha öncekilerde olduğu gibi gereksiz işe yaramaz tartışmalarla önüne atılan oyuncakla oynayarak geçirdi.. Tabiiki bu arada ülkeme geçirilenlerin neler olduğu ileride çıkacaktır...
Normal olarak geçen haftanın en önemli olayı Devrim Şehidimiz Kubilay Teğmenin anılması olacaktı... Belki bu sayede irticanın gerçek yüzünü görüp beslendiği yerleri daha iyi anlayacaktık...bu arada günümüz uzantılarınıda bundan dolayı bazılarının gizliden gizliye olan hıncını hesaplaşmasınıda...
Ama beklenmedik bir olay oldu bir Deniz Öğretmen Yarbay intihar etti... Ali Tatar adındaki bu 89 mezunu öğretmen yarbayın intiharı gündemi karıştırdı. İntihar etmesine neden olan olaylar dizisi kafaları iyice karıştırdı. Ne oluyor yahu denilecekken....
Bülent Arınç isimli zat-ı devletliye suikast yapılacağı haberi çarşıyı bir kere daha karıştırdı...Zaten durulmayan çarşı allak bullak oldu...detaylar ortaya çıktıkçada kimi hadi leynn dedi kimi rezalete bak... Ama bu olay ciddi olan iki olayı gündemden düşürüverdi.... Hatta o kadar gümbürdediki İsmet inönü bile arada kaynadı neredeyse...
Şimdi uzatmadan Bülent Arınç'tan başlayıp konuya birde böyle bakalım bakalım nasıl oluyor... Bu güne kadar o yada bu yandan tüm yazıları okuduk neredeyse gerçi birbirini tutan hiç olmadı ama olsun...
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
'Ne Arınç kalacak, ne Danıştay' diye bugünler mi kastedildi?
Çok değil birkaç gün öncesine yani Kurban Bayramı günlerine gidelim ve Danıştay kararı için sorulan soruya Bülent Arınç’ın ağzından kaçırdıklarını hatırlayalım:
-Bayramdan sonra ne Arınç kalacak ne Danıştay!
Tesadüfen kameraların kaydettiği bu ifadeden sonra burası dahil pek çok sütun Arınç’ın ne demek istediğini sorgulamıştı.
Bayram bitti ama ilginçtir Bülent Arınç net ifadesine rağmen bir şey kastetmediğini açıkladı!
O gün ben dahil pek çok kişinin kafası karışmıştı!
Öyle çünkü Bülent Arınç’ın yüz ifadesinde ve ses tonlamasında adeta büyük bir balığı yakalamanın ya da hazırlığın çizgileri vardı!
Beyan ya da meydan okuma fos çıktı derken çok kısa bir ara sonrasında Çukurambar’da iki subayın Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla gözaltına alındığı haberi duyuldu!
Subayların ihbarla bölgeye çağrılmasından ve akabinde polise yakalattırılmasından söz edildi.
Derken savcılığın delil yetersizliği sebebiyle iki ismi serbest bıraktığı açıklandı.
Aradan iki gün geçti salıverilenler yeniden gözaltına alındı!
Dahası, suikast gerekçesi ile Genelkurmay’ın mahremine yani Kozmik bürosuna girildi ve bu şekilde televizyonlar her şeyi unutup bu konuyu yayına aldılar!
Komutanlık bu iş TSK’ya zarar vermesin diye yayın yasağı istedi lakin Deniz Feneri hırsızlığına yayın yasağı veren yargımız bu konuya yasağı layık görmedi!
Bu şekilde de AKP’nın saplandığı Kürt açılımı ve sokak gösterileri işi bir nebze olsun unutuldu.
Sadece o mu?
Buz gibi soğukta havuza dökülen TEKEL işçisinin dramı da gündemden düştü.
En önemlisi AKP yeniden mağdur ve mazlum bir görüntüye sokulmaya çalışıldı!
Tam bu nokta da kuşkularımızı dillendirelim:
Yoksa yoksa bu suikast işi tıpkı ıslak imza misali bir senaryo idi de Bülent Arınç zamanı gelmeden önce ağzından mı kaçırdı?
Değilse konu ile alakalı araştırmalar henüz sürer ve yargı hiç bir karar vermeden Arınç’ın “Arı kovanına çomak soktuk” demesi niçindir?
Bir başka boyut ihbarın yurtdışından geldiğinin kesinleşmesidir!
Bitmedi, Genelkurmay’ın topyekün dinlendiği de bu olayla ortaya çıkmıştır.
MİT, ben böyle bir şeyi asla yapmadım açıklamasını yapıyorsa kimdir bunu yapan?
Hatırlayın bugünkünün benzeri yaygaralar haftalarca ıslak imza için koparılmadı mı? Peki ne oldu o ıslak imza olayı?
Son haber, suikaste konu edilen 8 askerin yargı tarafından serbest bırakılmasıdır. Hadise TSK’ya çamur atmak için hazırlanan senaryo olmasaydı yani suikast iddiaları gerçek olsaydı bunlardan biri tutuklanmaz mıydı?
Ve noktayı koyalım, hükümet TSK’ya karşı yapılan bu psikolojik harekatın merkezinde değil midir?
Kaynak:http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr...hp?haber=11461
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Bülen Arınç İlginç bir kişiliktir. Öyle pek sivrilecek fikirlere parlak bir zekaya sahip olmadığı her halinden davranışından duruşundan bellidir. Parlak bir politikacı değildir. Kitleleri etkileyen bir yapıyada sahip değildir. Hiç bir değerli fikri görüşü icrası yoktur. Mesleği olan avukatlığıda ''taşra avukatlığı'' olarak bile yapamamıştır. Hukuk bilgisi zaman zaman Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisinden daha az izlenimi verir... En büyük siyasi başarısı girdiği tüm partilerin kapatılmasıdır diyebiliriz. Birde kendisinde de maalesef izlerini gördüğümüz aslında onu pek ilgilendirmemesi gereken karanlık bir geçmiş... Özetle aslında silik bir kişiliktir...
Şimdi böyle bir kişiliğe suikast ne işe yarar? Buna kafa patlatıp duruyorum. AKP ye oy patlaması yaptırır, durduk yere çarşı karışır başkada bir işe yaramaz... Yani yolda sallana sallana yürüse en fazla tinerci yolunu keser... Ya da .... suç teşkil edeceği için yazmayayım... Bundan dolayı asla suikast planlanacak birisi değildir kendileri... Zaten yakalananlarda ilk gazete haberlerine göre aslında geri zekalı olması gereken iki tip!!!
Evinin çaprazında ki bakkalın ''aha işte '' diye gösterdiği evinin tespitini yapıyorlarmış!! 20 gündür !!! Yutmaya çalıştığı kağıtta da adresi varmış !! Kimse de adres belliyse neden tespit etmeye çalışıyorlar demedi iyi mi? Kaldıki bir gün meclis çıkışı izlet anında bulursun !!! 20 gün ne dönüyorsun deli dana gibi değil mi!! Daha garibi Milliyet gazetesi 3 ay kadar önce tam adresini vermişti !! Bu özel harekatçılar ne salaksa hiç birisini bilmiyor !!! Şimdi buna inanılır mı? Tabiiki kimse de inanmadı... dinleme dediler olmadı ... izleme dediler tutmadı... Aslında olay kafada karıştırdı... Karıştırdı da başka şekilde... Sanki birilerine kaç dendi... Hatta bu çok büyük olasılık çünkü ihbar ne hikmetse ABD den geldi !!!
Erin telefon konuşmasıyla ortaya çıkan ikinci aşama ise tam bir muammaya döndü... er babasıyla konuşurken belgeleri yakıyoruz demiş... Bu er şöför.. komutanın şöförü... Yani hayatında o kozmik odalara ve arşive girmemiş birisi.. giremeyecek birisi... Ama belge yaktıklarını babasına söylüyor!! Aslında bu konuşma olmuş olabilir... Baba höt möt demiş... Ama bu konuşmanın erin palavrası olma ihtimali çok yüksek... Hani askere giden erlerin yarısının aynı öyküsü vardır... Ya binbaşı ya Başçavuşu döverler ama Alay komutanı gelir ''sen haklısın evladım '' der... ceza almazlar ... Ahanda bu ne kadar doğru bir geyikse bu erin anlattığıda o kadar doğrudur... Kaldıki hukuki olarak ta birinci derece akraba telefon konuşmalarıyla ilgili bir çekince olduğunu sanıyorum... Şimdi bu özel harekatçılar içeriye er giremeyen yerde yedikleri bir haltı hemde çok ciddi bir haltı !! şöför ere söylüyorlar o da babasına söylüyor bu konuşmada teknik takibe takılıyor... Burasıda ilginç... Kimin takibine yakalandığı da belli değil... MİT diyen var polis diyen, TİM diyen işin garibi de üçüde yalanlıyor biz yapmadık diye... Birisi bizimle kötü dalga geçiyor amma kim !!!
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
İşin komiği bugünde şöför erin öyle bir konuşma yapmadığı konusu aydınlandı.. Görevli hakimin zehirlenme korkusu ile evinden sefer tası ile yemek getirdiği haberi de yalanlandı hatta orada kendisine oda verildiği zaman zaman orada istirihat ettiği ortaya çıktı... Kozmik odadan çıka çıka bunlar çıktı...Bu arada bugün meclis alt komisyonundan polisin ağır silah alabileceği kararı onandı. Polis biber gazından bıkmış vatandaşa tankla top atışı yapacak... Uçakla bir kaç sorti bir iki napalm... Neyse..kepazelik diz boyu...
Ve nedense herkes bir iki debelendi esti gürledi ve sustu...Islak imzada da aynısı oldu diğer bir çok konuda da... ama bu kepazeliklerden sonra durduk yere TSK yıprandı bilinçli olarak mevcut hükümet hani kendisinin darbeyle yıkılacağı korkusuyla hareket eden uçana kaçan saldıran faşist hükümet tarafından yıpratıldı... Ulus devletin en büyük güvencesi olan silahlı kuvvetler ( Tüm dünya da bu böyledir) o ulusun sözde hükümeti tarafından sürekli gereksiz yıpratılıyor... Şakşakçılar ötüyor halk susuyor... Umarım bu bilinçli bir susmadır... yoksa yazık bu ülkeye çok yazık... Hükümetin başı halkın gözünün içine baka baka yalan söylüyor... Ne acı ki inananda oluyor...
Bir arada ''kafes'' planı çıkmıştı hani azınlıklar yıldırılıp öldürülecek cart curt ne oldu ? yazanı yazıldığı yer ne biçim plan neyin nesi kimin fesi belli olmadı...
Aslında kozmişk oda aramasının öncesi çok şeyi açığa çıkardı... O da ihbar telefonu... Geldiği yer ABD... düşüne durun siz bu ne olaki diye biz diğer hususlara bir deyinip konuyu toparlayıp bağlayıp derdest edelim...
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Vural SAVAŞ’ın 25.12.2009 tarihli SÖZCÜ Gazetesi’ndeki Yazısı: (F) TİPİ ORDU NİHAYET KURULUYOR !?
Haberler
28 Aralık 2009
28 Şubat süreci başlamadan, Milli Savunma Bakanlığı’nın izni alınmadan, Emniyet Teşkilatı, ağır silahlarla donatılarak, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı alternatif bir ordu yaratılma çabalarına girişilmişti.
Genelkurmay Başkanlığı tarafından, önce 4 Şubat 1998 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bir yazı gönderilerek: ‘’…Emniyet Genel Müdürlüğü envanterinde bulunan ağır silah, mühimmat ile araç ve malzemenin muhtemel bir seferberlik-savaş halinde askeri maksatlarla kullanılabilecek olanların envanterinin çıkarılması’’ istendi.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün envanterinde bulunan ağır silahlar listesi korkunçtu:
1) 60’lık havan (28 ilde, 326 adet)
2) RPG-7 roket (35 ilde, 377 adet)
3) 40 Launcher (43 ilde, 1634 adet)
4) MG3 Makineli Tüfek (38 ilde, 438 adet)
5) 12.7 Makineli Tüfek (39 ilde, 239 adet)
6) M-60 Makineli Tüfek (19 ilde, 50 adet)
7) FN-240 Makineli Tüfek (25 ilde, 75 adet)
8) 40 mm Laun MK/19 (38 ilde, 114 adet)
Ve ağır silahlarla kullanılabilecek külliyetli miktarda mühimmat…
Zamanın Başbakan Yardımcısı ve Milli Savunma Bakanı İsmet Sezgin, İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği 17 Şubat 1998 tarihli yazıda: ‘’…Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ağır silah ve araçlara ihtiyacı olmayacağı değerlendirilmektedir… Askeri amaçlı savaş silahlı olarak mütalaa edilen listede yazılı silahların Genelkurmay Başkanlığı’na devredilmesi’’ istendi.
Ve böylece, ağır silahlarla donatılmış (F) tipi bir ordu yaratılmasının önü 28 Şubat sürecinde kesilebildi.
Edirne’de verdiğim bir konferans sonrası, bir kurmay albayımız yanıma geldi: ‘’AKP yetkilileri, AB’nin desteğini sağladı. Hudut bölgelerimizin savunması Türk Ordusu’ndan alınıp, yeni kurulacak bir örgüte devredilecek ve bu örgütün elemanları son derece modern silahlarla donatılacak. Haberiniz olsun diye söylüyorum: ülke bütünlüğümüze ve laik Cumhuriyetimize daima sahip çıkan ve bundan sonra da çıkacak olan Türk Ordusu’ndan rahatsızlık duyan çevreler: hudutlarımızı koruma bahanesiyle, gerektiğinde Türk Ordusu ile savaşabilecek nitelikte ‘(F) Tipi Ordu’ kuruyorlar’’ dedi.
Ben de, ‘’Merak etme Genelkurmayımız, Ordumuzun varlığına kastedenlerin bu oyununu da mutlaka bozacaktır’’ dedim.
Bir süre sonra 27.03.2006 tarihli Zaman Gazetesi’nin internet sitesinde şu haber yayınlandı:
‘’Sınır güvenliği için profesyonel teşkilat kuruluyor… 70 bin kişiden oluşacak… 8 yılda tüm sınırlara yayılacak… 3 Milyar 700 bin Euro’luk proje, İçişleri Bakanlığı’na bağlı ‘’Entegre Sınır Yönetimi Proje Uygulama Müdürlüğü’nce hazırlandı… Projenin maliyetinin %60’ı Avrupa Birliği tarafından karşılanacak… 2014 yılında tamamlanması öngörülen proje ile sınırlar profesyonel ekipler tarafından korunacak… Kurulacak teşkilat, ‘Sınır Muhafaza Genel Müdürlüğü’’ yada ‘’Sınır Muhafaza Daire Başkanlığı’’ adı altında kurumsallaşacak…’’
Yazının Tamamı:http://www.ilk-kursun.com/2009/12/vu...yet-kuruluyor/
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
KOZMİK ODADA 8 GÜNDE NELER OLDU? Org. Başbuğ: Bir şey saklamıyoruz AÇIN KAPILARI
7 Ocak Perşembe 2010
Kozmik odadaki aramalarla ilgili brifing alan Org. Başbuğ, daha sonra “Aramaya engel olursak yanlış anlaşılır. Bir şey saklamıyoruz, kapıları açın”diye özetlenebilecek bir emir verdi. Bu emrin ardından kapılar açıldı
Babasına ‘Evrak yaktık’ dememiş
Hâkimin çalışması sürerken gözaltına alınan albayın şoförü olan bir erin babasına telefon ettiği ve “Baba biz de evrak yakıyoruz” dediği ve bu konuşmanın dinlemeye takıldığı haberi basına yansıdı. Erin babasıyla yaptığı telefon konuşması diyalog şeklinde gazetelerde yer aldı. Oysa erin babasıyla evrak yakılmasıyla ilgili bir konuşma yapmadığı anlaşıldı. Babasıyla iki, sözlüsüyle üç kez telefonla konuştuğu ancak böyle bir cümle sarf etmediği ortaya çıktı.
Söz konusu erin babasına evrakı kazanda yaktıkları bilgisini verdiği de iddia edildi. Oysa, aramanın yapıldığı binada kalorifer kazanı yoktu. Çünkü bina doğalgazla ısıtılıyordu.
HABERİN TAMAMI:http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Ali Tatar 1989 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ''öğretmen Subay'' olarak göreve başlamış... Yani yardımcı sınıf subaylardan asla muvazzaf değil... Dolayısı ile iddia edildiği gibi darbeci olma olasılığı pek yok... hatta hiç yok... Öğrencileriyle okul gezisinde iken babasını kaybeder ve suikast yapacağı ileri sürülen o zaman ki harp filo komutanı bizzat telsizle durumu kendisine bildirilen bir subay.. Halen daha öğretmen bir subayın hele hele Kuvvet bazında düşük rütbeli bir subayın Deniz Kuvvetleri Komutanı na suikastle ne elde edeceği meçhul !! Tabiiki teğmenlerinde.. Zaten konuda ilginç tipik Türk dizisi gibi.. Uyuşturucu var kadın ticareti var silah var suikast var... Ama Gölcük'le Beylerbeyi ve Ankara bağlantısı yok... En önemlisi NİÇİN VE NEDEN sorularının yanıtı yok... peşpeşe atanan Deniz kuvvetleri Komutanlarını öldürseler kendilerine sıra gelmez... Darbe içinse neden öldürsünler ??? Hiç biri tam oturmayınca da bu sefer de etnik kimlik tartışmasını ortaya attılar amma hiç birisi bu güne kadar neticelenip şudur denmedi ne ilginç değil mi?
Daha da ilginci Yarbayın intiharı bomba gibi gündeme düşüp ne oluyor yahu bu TSK da denilecekken Manisa badem Bıyıklısı boşboğaz Bülent efendi'nin suikasti patlak verdi... Günde mi bu ilgilendirmeye başladı... Ne gariptir aynı tarihler Kubilay asteğmenin şehit edilmesi ile ilgili tarihlerede denk geldi... Muhtemelen bu badem bıyık ''ula dedemin yadiği haltın hesabını benden soracaklar'' diye düşündü amma açık etmedi bunu asla.. Gerçi kendi yediği haltlarda az buz değil amma genede o kadar nefret toplayamadı... hala dedesinin arkasında kalmış birisi...
Bana suikast yapacaklar diye ortaya atılan badem bıyık işin ilginci Manisa'da çıktı... yani binbaşı ile albay orada boş boş beklemek zorunda kalacaklardı... Ne pal ndeğil mi? Manisa'da ki adamı Ankarada ki evinde vurmak.. Bunun içinde günlerce hazırlanmak... Ama halen daha suikast gerekçesi yok... Gereksiz bir girişim değil mi? Değerli bir kişilik değil ki vurulsun... O kendisini olmazsa olmaz sanıyor amma hiç bir değer ifade etmiyor emin olun bir çok yerde... Hele TSK da hiç bir değerinin olduğunu sanmıyorum...
Neyse bu kargaşadan bir çok sonuç çıktı.. AKP nin gündem değiştirmekte yalanda ve sahte istihbarat yaratmada ABD güdümlü istihbarat ile müneccimliği yanı sıra yok denmesine rağmen inanılmaz bir güvensizliği ve bundan dolayı olan çatışmayı ...
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Şimdi devletin bir hakimi orada hiç bir şekilde olmayacak bir belgeyi arıyor... Bu hukukidir değildir onu bilemem pekte önemli değil... amma yarattığı tartışma ve kopan fırtına çok önemli...
1. Bu araştırmaya neden olan olay makam şöförünün babasıyla telefonda konuştuğu ve kazan dairesinde bir sürü evrak yazıyoruz sözlerinin takibe takılması olduğu söylendi...
1A. 4. gün böyle bir konuşmanın hiç bir kayıtta olmadığı anlaşıldı. Ama neden arama yapıldığı açıklanmadı...
1B. Üç Savcı 3 gün boyunca! evrakların yakıldığı iddia edilen kazan dairesini aradı ve külleri bulmaya uğraştı...3. Gün sonunda Seferberlik dairesinde ''kazan dairesinin olmadığı'' birliğin doğal gazla ısındığı ufak bir çay ocağından başka bir ''ateş yanan yer'' olmadığı tespit edildi!!!
1C. Hakimin ''zehirleneceği korkusu ile'' sefertaşıyla geldiği bas bas bağrıldı amma bunun yalan olduğu ortaya çıkınca bazı şeref yoksunu yazarlar ve onların yazdığı paçavralar bunu yazmadılar bile...
1D. Birinci derece akrabalarının telefon görüşmelerinin yasal bile olsa delil olamayacağı ortaya çıktı...
2. Suikast diye koparılan gürültüde bir binbaşı ile bir albay gözaltına alındı amma çok kısa bir sürede serbest bırakıldı sonra kapalı kapılar ardında kıyamet koptu bu olaylar buraya kadar geldi...
2A. Önce kesin suikast dendi amma arabalarda sapan bile çıkmadı... Kadıki subaylar ''beylik'' tabancası taşıyabileceklerine karşın o bile yoktu...
2B. Dinleme yapıyorlardı diye düzeltme yapıldı ama araçlarda hiç bir cihaz bulunamadı... Hele tekinde normal ''teyp''bile yoktu...
2C. Ortam taraması yapılıyor dendi... Ama onun için araçlarda çok daha fazla teknik malzeme olması gerekirdi yoktu! Buna karşılık arabada bulunanlar açıklandığında iki araçtada yangın söndürme cihazı olmadığı anlaşıldı.. Aslında trafiğe çıkamayacakları anlaşıldı...
2D. Badem bıyıklı Manisa'lı ben kameralardan izledim cihazları gördüm durum çok vahim dedi... Sonradan hiç bir cihaz kayıt olmadığı anlaşılınca ben bir şey görmedim dedi...
2E. Badem bıyık manisa da iken nasıl suikastın Ankara da olacağı açıklanmadı..
Sonuçta aşağıda açıklayacağım gerçek dışında hiç bir şey çıkmadı... Amma bu kepazeliğe neden olan badem bıyık aynı sırıtkanlığı ile görevine devam edip saçmalıyor. Biraz gelişmiş bir ülkede azıcık onur taşıyan siyasetçi bu duruma neden olduktan sonra gelmemek üzere gider siyaset sahnesinden... Bu ise TSK hakkında kuşku yarattı diye kasım kasım kasılıyor.. yetmiyor utanmadan hakaretvari sözler ediyor... Biz buna faşizmin ayak sesleri diyoruz kısaca...
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Günün sorusu: Kozmik odadan Arınç'a suikast belgesi çıktı mı? 22.01.2010
Kozmik odada Hakim Kadir Kayan'ın yaklaşık bir aydır süren incelemesinin sona erdiği açıklandı. İnceleme 19 Aralık'ta iki askeri personelin, Çukurambar'da Bülent Arınç'a suikast girişimi hazırlığı yaptığı kuşkusu ile başlamıştı. Şimdi kamuoyu bu sorunun net cevabını bekliyor. kozmik odadan Bülent Arınç'a suikast girişimine yönelik herhangi bir belge ve bilgi çıktı mı, çıkmadı mı?
M.E.Sezen Notu: Bence birşey çıktı Kombir çıktı çünkü memnun olmayan hainler hemen balyozu çıkardılar evet fikri olanların fikirlerini alalım kısaca:)
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
http://i.milliyet.com.tr/CizerlerEnB..._mf494790.Jpeg
Al sana darbe planı
Ağla Bülent Arınç ağla
Beni okuyanlar biliyor: AKP'nin iktidarda kalabilmesi darbe planları ve suikast iddialarının gündeme getirileceğini iki yıldır yazıyorum. Amaç, AKP'yi mağdur ve mazlum göstermektir. Bülent Arınç'ın ortaya çıkıp 'Bana asker suikast düzenlemek istedi. Buna inanmayan ahmaktır!' biçimindeki iddiasının sebebi de buydu. Bu iddia besleme iktidar medyasında parlatılmıştı. Sonrasında kozmik oda denilen ve askerin en gizli sırlarının bulunduğu Seferberlik Bölge Başkanlığı'nda 25 Aralık'ta araştırma başlatılmıştı. Bir aya yakın süren bu aramalar da geçen gün tamamlandı.
Nerede Arınç'a suikast? Nerede bu suikastçılar? Kozmik odada, askerin en gizli sırlarına bile girildi. Bence girilmesi de iyi oldu. Var idiyse hukuk dışı bir durum, hesap da sorulmalı idi. Genelkurmay Başkanlığı, çok akıllı bir yol izleyip; arama yapmak isteyen hakime karşı itiraz yoluna da gitmedi. Yani; asker hukuki olan bir hakkını bile kullanmadı. Öyle yapsalar, arama gecikse; besleme basın, basacaktı yaygarayı. Bak, asker bir şey saklıyor; bak asker hukuktan kaçıyor; diyeceklerdi. Bülent Arınç da çıkıp 'Ben size demedim mi...' diye ince ince ağlayacaktı.
Yeniden soruyorum: Nerede bu suikast planı, nerede bu suikastçılar? Bu iddayı sahiplenenlerde hiç mi utanma duygusu yok?
İşte böyle yalanlar imal ediliyor; AKP medyasına veriliyor. Onlar da sanki bu düzenler doğru imiş gibi ortalığı karıştırıyorlar. Böylece, açlık, yoksulluk, cahillik, işsizlik, dünyanının en pahalı akaryakıtı, en pahalı elektriği, en pahalı iletişimi gözden kaçırılmış oluyor.
Unutmayın ki askerin en gizli sırlarına kadar giren AKP; mahkeme kararı ile gelen hakimin Türkiye İleşim Başkanlığı'na (TİB) girmesine engel olmuştu.
Bence Bülent Arınç'a bu saatten sonra düşen görev, bol bol ağlamaktır.
Ona inanan ahmaklar da bu ağıt kampanyasına katılabilirler.
Rıza Zelyut
Günşe
http://www.gunes.com/2010/01/23/yazarlar/y4.html
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
VATAN okurunun balyoz soruları!
Okurlarımızdan Metin Y. Taraf Gazetesi’nin gündeme getirdiği Balyoz Darbe Planı hakkındaki haberlerden bunalmış; içinden çıkamadığı soruları yazıp göndermiş... İşte o sorular:
1) Birinci Ordu’dan emekli olduğu belirtilen ihbarcı, darbe planına ait 5 bin sayfadan fazla belgeyi ve bir sürü CD’yi, Birinci Ordu Karargâhı’ndan da bavulla mı çıkarmış? Eğer öyleyse; bavula bakmak kimsenin aklına gelmemiş mi? Birinci Ordu’da güvenlik önlemleri bu kadar mı yetersiz?
2) Yoksa her gün birkaç sayfa mı sızdırmış? Bu durumda günde 10 sayfa çıkarmış olsa, 5 bin sayfalık darbe setinin tamamı için iki yıldan fazla bir zaman uğraşmış olması gerekmez mi? Askerlerin görev yerleri ortalama iki yılda bir değiştiğine göre; sızdırmaya başka yere atandığında da mı devam etmiş?
3) Bu çok gizli dokümanlar süper market raflarında mı saklanıyor ki böyle ortalığa saçılabiliyor?
4) Eğer; belgeler gizli odadan alınıyorsa; o odalara girme yetkisine sahip personel bilinmiyor mu?
5) Bu subay, neden darbe planının sadece önemli bölümlerini sızdırmadı da büyük bir riski göze alarak ille de tamamını çıkarmak için uğraştı?
6) Eğer 5 bin sayfanın tamamı çok önemli ise, bu kadar mükemmel planlanmış (!) bir darbe, nasıl oldu da uygulamaya konulamadı?
7) Bavul dolusu çok gizli darbe planını bunca senedir nerede ve nasıl sakladı?
8) Müzik CD’lerinin bile delil kabul edildiği olası bir Ergenekon baskınında, bu belgelerle birlikte yakalanmaktan hiç mi korkmadı?
***
Yamandır bizim okur, yaman...
Keşke o planlarını sızdıran muhbir, bu sorulara yanıt verebilse!
http://haber.gazetevatan.com/haberde...ryid=4&wid=102
30-01-2010
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Bir ordu komutanından Genelkurmay'a dilekçe!
Yargı depremi tartışıladursun, biz TSK’yı çökertmeye yönelik asimetrik psikolojik operasyona dönelim.
Bilindiği gibi suçlamalar öyle bir noktaya vardı ki TSK’nın tasfiye edilmesi ve yeni ordu kurulması bile teklif edildi. Bazı kalemlere göre TSK bir suç örgütüdür!
Peki böyle bir durumda TSK’nın kendisini nasıl savunması gerekirdi?
Türk Ordusu’na yönelik suçlamalara nasıl cevap verileceğine örnek olabilecek, bir ordu komutanından Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilen bir dilekçe var.
Dilekçe şöyle başlıyor.
“Ordu komutanlarının sefil, çete başı ve dolayısıyla orduların çete olduğu ifade ediliyor. Savunmalarına hiçbir zaman gerek görmeyeceğim bazı kişiler hakkında taşlamalarda bulunmak isterken, vatan ve millet için temiz ve masum duygularla ve türlü zorluklar içinde namus görevini yapan ordularını çete ve aynı şartlarla karşı karşıya bulunan ve tek dayanağı namus ve haysiyetlerinden ibaret bulunan ordu komutanlarını sefil ve çete başı olarak niteleyip dillere düşürmek ne büyük bir ahlâksızlık ve sefil bir vicdansızlıktır.”
Ordu komutanının kim olduğunu merak ediyorsunuz değil mi?
Erzurum Savcısı tarafından çete soruşturmasında şüpheli sıfatıyla ifade vermeye davet edildiği halde gitmeyen 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk değil.
Sanıyorum o da Genelkurmay Başkanlığı’nda görüşmeler yaptı ve fikirlerini ifade etti ama üstlerine sözlü olarak ne dediğini bilmiyoruz.
* * *
Biz, ordu komutanının dilekçesine devam edelim:
“Türk Ordularını, onların namuslu komutanlarını bu surette göstermek yeteneği, ancak vatan ve milletin çöküp dağılmasını arzu eden bir alçakta bulunabilir. (Burada dilekçe sahibi, ordu komutanlarının adlarını sayıyor) ... Namus ve doğruluklarından asla şüphe edilmeyecek olan ordu komutanı arkadaşlarımın bu rezilce teşhire karşı ne diyeceklerini bilmem. Yalnız kendi nam ve hesabıma beyan ederim ki benim başında bulunmakla övündüğüm ordular, haydutlardan değil, soylu Türk Milleti’nin namuslu çocuklarından kurulu idi.
O sefil iftiracı şunu da kesin olarak bilmelidir ki ben hiçbir vakit vagon vagon altın teslim alan sefil ve haydut başlarından değilim. Bu namussuzca iftirayı ve sahibini lanetlerim. Bu iftiracı hakkında gereken kanuni işlemin yerine getirilmesi istirham olunur.”
Diyeceksiniz ki kim bu ordu komutanı?
Kim olacak Mustafa Kemal Paşa!
* * *
Alev Coşkun, Cumhuriyet kitapları arasında çıkan “Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay” adlı kitabında belgeleriyle bu olayı da inceledi. Hukuk-i Beşer gazetesi, 14 Mart 1919’da Damat Ferit Hükümeti’ni hitaben bir yazı dizisi yayınlamaya başladı ve ordu komutanlarına çok ağır suçlamalarda bulundu Yazıyı, 31 Mart 1909 olaylarını kışkırtan Mevlanazade Rıfat yazıyordu.
Mevlanazade Rıfat, “Kağıt paranın geçerli olmadığı yerlerde ordu ve mülkiye memurlarının ihtiyaçları için milyonlarca altın ve gümüş para bastırılarak vagon vagon ordu komutanı denilen âli sefillere, (yüksek mevkideki alçaklara) daha doğrusu haydut başlarına teslim edildi” diyordu.
İşte bu iddiaya kimse ses çıkarmayınca Mustafa Kemal Paşa yukarıdaki dilekçeyi yazdı.
Mustafa Kemal Paşa, dilekçede Osmanlı ordusu diyordu, ben ilk planda dilekçenin yazarı belli olmasın diye bu ifadeleri Türk Ordusu olarak kullandım. Dilekçe basında da yayınlanınca Mevlanazade tarafından mahkemeye verilen Mustafa Kemal Paşa, avukatından davanın uzatılmasını istedi. Çünkü 19 Mayıs’ta Anadolu’ya geçecekti.
ARSLAN BULUT 19-Şubat-2010 Yeniçağ G.Z.T
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Asıl darbe nedir?
Gericilerin katlettiği, katilleri bulunamayan, bu vicdani görevleri yerine getiremeyen ama "bana suikast düzenlendi, buna inanmayan ahmaktır"diyen hükmeden güçler, araştırmacı gazeteci,sentezci Uğur Mumcu'nun 25 yıl önce ne söylediğini bilmez mi? Bende kendi sesiyle video gösterisi var.pps dosya olduğundan gönderemiyorum.
Şöyle diyor;
1983 rakamlarına göre Diyanet İşleri Başkanlığında 46 000 personel var,bunun 23000 i ilkokul mezunu.Bu ilahiyat fakülteleri, islam enstitüleri ve imam hatipler ne işe yarıyor?
Ne işe mi yarıyor?
Bunlar imam-hatip olmuyorlar.
Hukuk fakültelerine gidip, yargıç-savcı oluyorlar.Siyasal bilgilere gidip kaymakam-vali oluyorlar.
Yapılan bir araştırma, siyasalın kaymakam yetiştiren bölümünün % 41 nin ilahiyat kökenli olduğunu göstermektedir.
Hukuk fakültelerinde okuyanlara burs veriliyor,burs verilenler mezun olduklarında sınavsız yargıç oluyor.
2000 li yıllarda vali İlahiyat fakültesi, emniyet müdürü İslam Enstitüsü,kaymakam İmam hatip mezunu olacak.
ve devam ediyor aydınlık için köy enstitüleri vb..........
Şimdi soruyorum asıl darbe nedir, darbe nasıl oluyormuş?
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Ben yeni öğrendim bu nedemek oluyor şimdi bir bilen varsa açıklarsa sevinirim. burada kaç Amarikalı görev yapar dinleme çihazları varmı ? Amerikan Federal Soruşturma Bürosu
Ankara'da halen 10 sene önce açılan bir temsilciliği bulunan FBI'ın .
FBI Başkanı Mueller, Adalet Bakanı Ile Görüştü
Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Başkanı Robert Mueller, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i makamında ziyaret etti
Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Başkanı Robert Mueller, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i makamında ziyaret etti.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'in eşlik ettiği ve basına kapalı yapılan görüşme yaklaşık 50 dakika sürdü. Görüşme sonrası herhangi bir açıklama yapılmadı.
http://www.haberkolik.com.tr/fbi-bas...ustu_41689.htm
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Sayın Sezen,
Yeni öğrendim diyorsunuz da,aslında biliyor, tahmin ediyorsunuz. Ayrıca burada büro açıp masraf yapmalarına falan gerek yok. Yine çok iyi bildiğiniz gibi oraya gönderilen taşeronlar, uşakları var. Yıllardır orada kalan beslediklerinin yaptıkları hergün bir bir daha günyüzüne çıkıyor. Hayret ayaklarına çağırmamış gitmişler mi şaşırdım doğrusu.
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Başbakan Yardımcısı Arınç'ın makam aracı kaza yaptı
http://www.hurriyet.com.tr/p/newsDetail/spacer.gifhttp://www.hurriyet.com.tr/p/newsDetail/spacer.gifhttp://www.hurriyet.com.tr/p/newsDetail/spacer.gif
05.03.2010 http://www.hurriyet.com.tr/p/hp/spacer.gifDevlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın makam aracı kaza yaptı. Aracın içinde bulunan Arınç ve şoförü yaralanmazken, makam aracı ve polis memurunun aracında büyük çapta maddi hasar meydana geldi.http://arama.hurriyet.com.tr/arama.aspx?t=kaza
8 Mart 2010 http://www.hurriyet.com.tr/images/siyah_ok.jpg Mehmet Y. YILMAZ
Şansımız varmış ki sürücü polis çıktı!
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç’ın makam aracı, önceki gün Ankara’da bir başka araç ile çarpıştı.
Gazetelerde okuduğum habere göre kazaya karışan diğer araç bir sivil polise ait.
Bülent Arınç’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve hep birlikte bir düşünelim istiyorum:
“Bu araç bir sivil polise değil de diyelim ki Merkez Komutanlığı’nda görevli bir subay ya da ast subaya ait olsaydı ne olurdu?”
Nasıl büyük bir gürültü çıkacağını kolayca tahmin edebilirsiniz.
Ortada ne ABD’nin Ermeni tasarısı kalırdı, ne yargı reformu!
Başta Arınç olmak üzere AKP sözcülerinin kazanın arkasında neyin yatmakta olduğu ile ilgili kuşkularını gazete manşetlerinde okur, televizyon haberlerinde izlerdik.
Yandaş medyada “kazanın ardındaki gerçekler” konulu bir dizi haber okurduk.
Savcılık geniş çaplı bir soruşturma başlatır, kazaya karışan askerin evinde ve kışladaki çalışma masasında aramalar yapılırdı.
Sürücü bir süre gözaltına alınır, herkes Genelkurmay Başkanı’ndan bir açıklama yapmasını talep ederdi.
Yani daha önce yargıcın otomobilini takip ettikleri kuşkusuyla yakalanan askeri aşçıların başına gelenler aynen tekrarlanırdı.
“Yahu bu sıradan bir trafik kazası da olabilir” demeye cesaret edecek olanlar Ergenekonculukla suçlanırdı.
Şansımız varmış ki sürücü polis çıktı! Hem Arınç’a hem de Türkiye’ye geçmiş olsun, büyük badire atlattık!
---------------------------------------------------------------------
Verilmiş sadakamız varmış... Yoksa!
Allah’tan arabası zırhlıymış da Sayın Büyük’ün burnu bile kanamamış...
***Kendisine büyük “geçmiş olsun” diyorum; verilmiş sadakası varmış...
Ama...
Bize de büyük geçmiş olsun...
Bizim de verilmiş sadakamız varmış!
Düşünün bir kez:
http://haber.gazetevatan.com/haberde...ryid=4&wid=102
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bülen Arınç İlginç bir kişiliktir. Öyle pek sivrilecek fikirlere parlak bir zekaya sahip olmadığı her halinden davranışından duruşundan bellidir. Özetle aslında silik bir kişiliktir...
Şimdi böyle bir kişiliğe suikast ne işe yarar? Buna kafa patlatıp duruyorum. AKP ye oy patlaması yaptırır,
Evinin çaprazında ki bakkalın ''aha işte '' diye gösterdiği evinin tespitini yapıyorlarmış!! 20 gündür !!! Yutmaya çalıştığı kağıtta da adresi varmış !! Kimse de adres belliyse neden tespit etmeye çalışıyorlar demedi iyi mi? Kaldıki bir gün meclis çıkışı izlet anında bulursun !!! 20 gün ne dönüyorsun deli dana gibi değil mi!! Daha garibi Milliyet gazetesi 3 ay kadar önce tam adresini vermişti !! Bu özel harekatçılar ne salaksa hiç birisini bilmiyor !!! Şimdi buna inanılır mı? Tabiiki kimse de inanmadı... dinleme dediler olmadı ... izleme dediler tutmadı... Aslında olay kafada karıştırdı... Karıştırdı da başka şekilde... Sanki birilerine kaç dendi... Hatta bu çok büyük olasılık çünkü ihbar ne hikmetse ABD den geldi !!!
Erin telefon konuşmasıyla ortaya çıkan ikinci aşama ise tam bir muammaya döndü... er babasıyla konuşurken belgeleri yakıyoruz demiş... Bu er şöför.. komutanın şöförü... Yani hayatında o kozmik odalara ve arşive girmemiş birisi.. giremeyecek birisi... Ama belge yaktıklarını babasına söylüyor!! Aslında bu konuşma olmuş olabilir... Baba höt möt demiş... Ama bu konuşmanın erin palavrası olma ihtimali çok yüksek... Hani askere giden erlerin yarısının aynı öyküsü vardır... Ya binbaşı ya Başçavuşu döverler ama Alay komutanı gelir ''sen haklısın evladım '' der... ceza almazlar ... Ahanda bu ne kadar doğru bir geyikse bu erin anlattığıda o kadar doğrudur... Kaldıki hukuki olarak ta birinci derece akraba telefon konuşmalarıyla ilgili bir çekince olduğunu sanıyorum... Şimdi bu özel harekatçılar içeriye er giremeyen yerde yedikleri bir haltı hemde çok ciddi bir haltı !! şöför ere söylüyorlar o da babasına söylüyor bu konuşmada teknik takibe takılıyor... Burasıda ilginç... Kimin takibine yakalandığı da belli değil... MİT diyen var polis diyen, TİM diyen işin garibi de üçüde yalanlıyor biz yapmadık diye... Birisi bizimle kötü dalga geçiyor amma kim !!!
NE OLDU BÜLET ARINÇ SUİKASTI?
BÜYÜK devlet ve hükümet admlarımızdan Bay Bülent'e "suikast planı" ortaya çıkarılmış, evinin yakınlarında gezinen bazı subaylar ihpar üzerine gözaltına alınmıştı. Yani subaylar suçüstü enselenmişti ! O kadar ki, öldürecekleri (!) Bülent'in ev adresi yazılı kağıdı üzerlerinde taşıyorlardı ve enselenince bunu yutmaya kalkmışlardı !
Hemde bunlar özel eğitilmiş Özel Harp subayları idi !.. Öldürecekleri adamın evini bilmiyor, gidip görmüyorlar, dahası adresi akılda tutamıyorlar, kağıda yazıp üzerlerinde taşıyorlardı !
( Bunlar herhalde acemi çocuklarlardı ! )
Hükümet ve AKP medyası ortalığı ayağa kaldırdı. Özel Harpciler suçüstü yakalanmıştı !
Tayyip ve Bülent demeçler verdiler, olayın çok ciddi olduğunu vurğuladılar.Bundan sonra olanları anımsayalım...Çünkü unutkan milletiz.
"Ne oldu kardeşim bu sikast olayının sonucu ? Araştırdınızmı ve ne buldunuz ? Böyle bir durum varsa açıklayın, yoksa yine açıklayın. Niçin suskun kalıyorsunuz ?"
,
Alıntı :Sözcü G.Z.T.si Sayfa 5 Emin Çölaşan 2/MAYIS/ 2010
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Şehit olmanın sekseninci yılındasın. Bağımsız Türkiye CUMHURİYETinden yazıyorum... Saygı ile anılıyorsun Devrim Şehidi Kubilay...
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
KUBİLAY ruhunu öldürmeyi hiçbir zaman başaramayacaklar!
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
KUBİLAY'IN BAŞI,
GİRİT'TEKİ KAMPLARDA İNGİLİZ VE YUNAN SUBAYLARI TARAFINDAN EĞİTİLEN
BEDRANİ TARİKATININ BAŞI OLAN
BİR MÜRTECİ (İRTİCACI) TARAFINDAN
KÖR BİR BIÇAKLA KESİLİYOR.
BU HAİN ŞEYH : DERVİŞ MEHMETTİR.
MANİSA'YI YUNANA SATAN VE
9 EYLÜL 1922 SABAHI YUNANISTANA KAÇAN
MANISA VALİSİ HÜSNÜ EFENDİNİN (Kİ SONRA HÜSNÜYADİS İSMİNİ ALMIŞTIR) KUZENİ.
BU ŞAHISLARIN BÜLENT ARINÇ İLE İLİŞKİSİ Mİ NE?
ÇOK KÜÇÜK BİR DETAY:
DERVİŞ MEHMET, BÜLENT ARINÇ'IN ÖZ MÜ ÖZ DEDESİ. DİLEYEN
GİRİP, HAFTANIN KİTAPLARI BÖLÜMÜNDE
BİRİNCİ SIRADAKİ KİTAP OLAN
"HÜSNÜYADİS HORTLADI" YI OKUSUN. BELGELERİ ORADA.
NEDİM ÇAKMAK'IN 6000 SAYFALIK ARAŞTIRMASININ SONUCUDUR
BU ÜLKE BÖYLE İLGİNÇ BİR ÜLKE
BİR TARAFTA CUMHURİYET ŞEHİTLERİ ANMA HAFTASINI YAPIYORUZ,
BİR YANDAN ŞEHİTLERİMİZİ KATLEDEN ADAMLARIN
TORUNLARINI EN YUKARIYA TAŞIYORUZ
BÜLENT ARINÇ TEK DEĞİLDİR.
O KATLİAMI YAPAN VE SONRA ASILAN 187 HAİNİN TORUNLARININ TAMAMI
BUGÜN EKONOMİ, İŞ DÜNYASI VE SİYASETİN
EN ÜST MERTEBELERİNDE OTURUYORLAR.
http://www.turanordusu.tc/forum/index.php?topic=1044.0
Evet dedesinin eli kanlı bir Cumhuriyet katili olması Bülent Arınç’ın da katil olduğunu göstermez… Ama içinde bulunacağı zihniyeti gayet tabi bir şekilde gösterir… Öyle olmasaydı bugün ülkeyi satanlara başkanlık eder miydi? Cumhuriyet Rejimine karşı söylemlerde bulunur muydu?
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Sayın yas2010;
1) Bir kişiyi babası ya da dedesi nedeniyle suçlamak ne kadar doğrudur? Hiç bir mantık ve hukuk kuralı böyle bir suçlamayı olumlu bulmaz. Örneğin milli mücadeleye karşı olan dönemin gazetecisi (vatan haini olarak bilinen) Ali Kemal'in oğlu Zeki Kuneralp, bizzat İnönü tarafından korunmuş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin önemli bir diplomatı olarak bu ülkeye hizmet etmiştir. Babaları nedeniyle çocuklarını suçlamak ilkelliktir.
2) Bülent Arınç'la ilgili iddia daha önce de bu sitede yazılmıştı ve ben bunun kanıtlanmadığını ve bir iddiadan ibaret olduğunu yazmıştım. Bu bir iddiadan ibarettir. Söz konusu kitaplarda kanıt mevcut değildir, iddia devam etmektedir. Kanıtlanmadığı sürece bu komplo teorilerine inanmam. Jaandarma isithbaratı tarafından yazdırılan Ergun Poyraz'ın kitaplarında da buna benzer bir sürü tutarsız iddia var. Bu tür kitapların bilimsel değeri olmadığı için ciddiye alınmıyor. Sadece fanatik çevreler bu tür kitaplara itibar ediyor.
3) O katliamı yapan ve sonra asılan 187 hainin torunlarının tamamının bugün önemli mevkilerde olduğunu söylüyorsunuz. Bu cümlenizde de "babaları veya dedeleri yüzünden çocukları suçlama" ilkelllik hastalığı açıkça görülüyor. Bu memleketin kanunlarında böyle bir ayrımcılık mı var? Adamın dedesi geçmişte bazı haltlar karıştırmışsa çocuğun suçu ne? Hiç suçların ve cezaların şahsiliği diye bir şey duymadınız mı? Siz atalarınızı kaç göbek öteye kadar tanıyorsunuz? Tanımadığınız atalarınızın geçmişte ne yaptığını biliyor musunuz? Bir şeyler yapmışlarsa biz de sizi bunun için suçlayabilir miyiz?
4) Komplo terorileri basit düşünmenin sonucudur. Sosyal olayların çok çeşitli ve karmaşık sebep - sonuç ilişkisi vardır. Komlpo teorileri ise bu olayları basit bir şablonla görür ve çözdüğünü zanneder. Fazla düşünmeye ihtiyacı olmayanların bilimsel araştırmalara değil, bu tür komlo teorilerine rağbet ettiklerini söylemeye gerek yok.
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
Aynı şeyi söylüyorum ben de aslında....Sitede yazan kişi de aynı söylemde.. Bakınız yazının sonunda ne yazıldı:
"Evet dedesinin eli kanlı bir Cumhuriyet katili olması Bülent Arınç’ın da katil olduğunu göstermez… Ama içinde bulunacağı zihniyeti gayet tabi bir şekilde gösterir… Öyle olmasaydı bugün ülkeyi satanlara başkanlık eder miydi? Cumhuriyet Rejimine karşı söylemlerde bulunur muydu? "
İlginç değil mi?
Cevap: Kubilay; Ali Tatar ; Bülent Arınç
ARINÇ’A SUİKAST GİRİŞİMİ NE OLDU?
24 Aralık 2010
1978 yılıydı.. Hem üniversiteye hem de gazeteciliğe kapağı attığım yıl..
Hiç unutmuyorum..
Gazeteci olmak için ne yapmam lazım dedim.. Merak et dediler..
Gazeteci merak eder!..
Her şeyi mi dedim.. Her şeyi dediler.. 32 yıl olmuş, o gündür bugündür hep merak ederim..
Mesela, bugünlerde Başbakan Yardımcısı Arınç’a suikast girişiminin sonucunu merak ediyorum..
Nereden mi aklıma geldi?
Seneyi devriyesi de..
Hatırladınız değil mi?
*
Hani, Arınç Manisa’dayken Çukurambar’daki evinin çevresinde bir albayla bir binbaşı yakalanıp gözaltına alınmıştı..
Suikast hazırlığı yaptıkları söylenmişti.. Hani binbaşı, Arınç’ın ev adresinin yazdığı kâğıdı yutmaya kalkmıştı da polisler üzerine atlayıp ağzından çıkarmışlardı..
Hatırladınız değil mi?
Hatırlamadınız mı?
Hani, suikast planı saklı diye Kozmik Oda‘ya girilmişti..
Ne gümbürtülü günlerdi.. Savcı girer mi giremez mi, polis girer mi giremez mi tartışması sadece yargıç girer kararıyla son bulmuştu..
11. Ağır Ceza Reisi kozmik odada haftalarca çalışmış, yüzlerce evrak inceleyip not almıştı..
Hâlâ mı hatırlamadınız?
Biraz daha anlatayım..
Hani hâkimi takip ediyorlar diye sivil plakalı iki askeri araca operasyon yapılmıştı ya.. İçinden yılbaşı alışverişindeki erler çıkmıştı.. Biri aşçı öteki elektrikçiydi!..
İşte o suikast girişiminden bahsediyorum..
Hakikaten ne oldu?
Altından ne çıktı!
*
O günlerde konuyu tüm boyutlarıyla işleyen gazeteler bile unuttu gitti.. Bugünlerde satır yok.. Yorumculara ne demeli!
Ne yorumlar yapılmıştı ama.. Başrolde polis-yazar Emre Uslu vardı.. Polislikten gelme olduğu için her sözü dikkate alınmıştı..
Ne de olsa uzmanlık alanıydı..
Uslu, araçtan elektrikçi ve aşçı çıkmasına şaşırmamıştı.. Takip etme taktiğiymiş, yakalanınca aşçıymış dedirtmek içinmiş..
Aşçı ajan yani!..
Veya aşçıdan ajan..
Olabilir mi?
Bildiğimiz mesele değil ki.. Niye olmasın ki..
Her şey olur..
*
Geçen yıl bugünlerde Başbakan Yardımcısı Çiçek çok ciddi demişti..
Suikastın hedefi Arınç da çok ciddi bulmuştu.. Kozmik odaya girip belge arandığına göre yargıya göre de çok ciddiydi..
Ben de çok ciddi bulmuştum..
Çok ciddi bulduğum için bir yıl sonra sonuç ne oldu diye soruyorum..
Dosya kapandı mı, dava açılacak mı?
Merakım bu!..
*
Aslında bir konuyu daha merak ediyorum ama!..
Fazla merak sağlığa zararlıdır demezseniz onu da sorayım..
Deniz Feneri soruşturması ne âlemde!..
Üçüncü seneyi devriyesi yaklaştı da!..
http://www.milliyet.com.tr/arinc-a-s...93/default.htm