Printable View
Selamlar,
Ben gerçekten çok merak ediyorum,tüm bu yaşadıklarımızla,gördüklerimizle,hazmettiğimiz ve hazmetmeye çalıştıklarımızla....
Sadece son dönemdeki açılım ironisi değil,geçmişte kalan 7 yılla sizce RTE'nin sonu nasıl olur?
Rahmetli tombul başbakanımızın söylediği gibi bu millet herşeyi unuturmu,gün gelir bunların hesabı sorulurmu?
Adnan Menderes gibi mi olsun isterdiniz?
Asla istemem,ne Adnan Menderes,ne Deniz Gezmiş ne de Erdal Eren gibi olmasın.Benim demek istediğim acaba son iktidarlığımıdır?ABD'nin desteği bittimi artık.Ölüm aklı başında hiç kimsenin istemeyeceği birşeydir.Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Argo konuşmaktan vazgeçer.
Erdoğan’dan enteresan bir açıklama: “Amerika’nın düşündüğü Büyük Ortadoğu Projesi var ya, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi; Diyarbakır işte bu proje içinde bir yıldız, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım.”
(15 Şubat 2004, Kanal D, Teke Tek Programı) 18.02.2004. Hürriyet Gazetesi, sayfa: 20.
M.E.SEZEN: Kim düşünmüş Amerika neyi kutluyoruz..
Sonunda belki bunları konuşuruz.
meraklılarına bu aparetif..
Saygıdeğer Efendiler,Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
Pek iyi bilirsiniz ki,
sultanlarla, halifelerle idare edilmiş ve edilmekte olan memleketlerde, vatan için en büyük tehlike,
sultanların ve halifelerin
düşmanlar tarafından satın alınmalarıdır.
Bu, çok defa kolaylıkla sağlanabilmiştir.
Meclislerle idare edilen memleketlerde ise, en tehlikeli durum, bazı
milletvekillerinin yabancılar adına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır.
Millet Meclislerine kadar girme yolunu bulabilen vatansızlara her zaman rastlanabileceğine, tarihin bu konudaki örnekleriyle hükmetmek zarurîdir.
Bunun için millet, kendi vekillerini seçerken, çok dikkatli ve titiz olmalıdır.
Milletin hatâ yapmaktan korunması için tek çıkar yol, düşünce ve faaliyetleriyle milletin güvenini kazanmış olan siyasî bir partinin seçimde millete kılavuzluk etmesidir.
Genellikle bütün
vatandaşların, adaylıklarını ortaya atan her şahıs hakkında karar vermeye yardımcı olacak doğru bilgilere ve isabetli oya sahip bulunacağını kabul etmek, nazari olarak var sayılsa bile, bunun tam bir gerçek olmadığı, tecrübelerin tecrübeleriyle ve inkâr edilemez bir açıklıkla ortaya çıkmıştır.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Ne olacak, bir karış toprak! Oda nasip olursa tabi...
Sayın OĞUZ,
Türk tarihi, Cumhuriyet tarihi ile sınırlı bir tarih değildir...
Mustafa Kemal'in kurmuş olduğu Cumhuriyet, geçmişini hatırlatan ve yaşatan bir süreçtir...
Adnan Menderes örneğiniz, Türk Tarihinde yerini alamayacak kadar sıradan bir olaydır...
Cumhuriyet Tarihi, yani demokratikleşme süreci türk milletinin yaşamış olduğu en büyük değişimdir,tam olarak olmasada bir devrimdir.Malum Menderes Olayı da sizin belirttiğiniz kadar küçük bir hadise değildir. Demokratikleşme sürecinde yaşanan büyük bir travmadır ve Türkiye Cumhuriyeti "DARBE" kavramıyla tanışmıştır.Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
Kendi kendini yönetebilen her Türk Devleti, tarihte onurlu ve şerefli yerini almıştır Sayın blackice18.
Aslında hem aile içinde hem de devlet yönetiminde şimdilerde demokrasi denilen eşitlik ve özgürlükleri yaşayan bu devletler ve halkı doğal olarak bu ortamın dışa yansıyan hoşgörü ve alçakgönüllülüğünün zamanla yine dıştan içe yansıyan özenti ve küçümseme ile ortaya çıkan horgörme sonucu aidiyet noktasını kaybeden devletler ve yozlaşan halklara dönüşmüşlerdir...
Türk direniş ve devrimlerine bu açıdan bakmanın tarihi yorumlama ve algınızı güçlendireceğinizi düşünüyorum...
Adnan Menderes olayına ve "darbe"ye gelince;
Adnan Menderes, elini verip vücudunu kaptıranlardandır...
Öyle ki hoşgörü ve beklentisinin karşılığını alacağını düşünmüş ve tarihten değil bir kez daha dışarıdan dersini almıştır...
Acı olan hoşgörüsünde yaşadığı hayalkırıklığını halkı ile paylaşacağı yerde tıpkı diğer yozlaşan devletlerin yöneticileri gibi halkını aklı kıt kabul ederek ve sözde ona rağmen onun için çalışıyorken tüm vücudunu o hoşgörüye kaptırmıştır...
"Darbe" olayı ise doğrudur. Ancak Türk halkının yararına yapılabilecek en güzel anayasalardan birinin doğumu da gösteriyor ki "darbe", "darbe"ye günümüzdeki örnekleri dikkate alırsak tam anlamıyla hakim değildir.
Tam anlamıyla hakimiyet ise 12 Mart, 12 Eylülde sağlanmış ve günümüzde TAM TASFİYE süreci başlamıştır.
Öyle ki arkasında güçler kimliğini gizlemeyecek kadar küstahlaşmıştır...
Gelinen nokta BUDUR...
Bu arada SIRADAN eşit değildir KÜÇÜK...
Sıradan dediğiniz olay Cumhuriyet tarihimizin yüz karasıdır.Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
Her darbe sonrası bu kara tarihimizin yüzüne benzerleriyle çalınmıştır.
Sağdan ya da soldan çok insanımıza türlü işkenceler ve haksızlıklar edildi.
Ben o dönemleri yansıtan dizileri izlerim ve çok içim acır, insanın insana reva gördüğü muamele akıl alır gibi değildir...
Sizinle çok farklı pencelerden bakıyoruz. İyi ki de öyle bakıyoruz açıkçası baktığınız yerde ben bataklıktan başka bir şey görmüyorum.
Sayın Oğuz,
Özgürlük ve demokrasi sevginizi sık sık dile getiren bir hukukçu olarak 27 Mayıs ile 12 Mart ve 12 Eylül aynı mıdır Sayın Oğuz?
27 Mayıs'ta bu uğurda canı yanan var mıdır ve varsa bunlar kimlerdir?
12 Mart ve 12 Eylül'ü sormuyorum... Sulandırmazsanız seviyeli ve eğitici bir tartışma ortamı yaratmış oluruz...
Özgürlük ve demokrasi sevgisinden ziyade insan sevgisini dile getirmek isterim.
Ordanmı burdanmı olmasından ziyade ne olduğuna değer veririm.
Belirttiğiniz tarihlerin hepsi utanç verici tarihler olarak kayıtlara geçmiştir.
Sağ ya da sol bu ülkenin insanlarının canlarını fena yakmışlar yazık.
Herkes için içiniz acımadıkça benim sizinle tartışmam mümkün değildir.
YILIN ÇAYLAĞI SEÇİLDİ;)
Oldukça sert karşılaşmaların yaşandığı 2009 yılı sona ererken, siyaset arenasının dikkat çeken oyuncularına yönelik anketler tamamlanmaya başladı.
Uluslararası arası politika dergisi Foreign Policy’in ABD’nin Ulusal Beysbol Ligi'nden ilham alarak, Ortadoğu'da 2009'da önemli gelişmelere imza atan siyasetçileri değerlendirdiği listede, Başbakan Tayyip Erdoğan, yılın en çok gelecek vaat eden çaylak oyuncusu seçildi.