Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
İki farklı giriş yapacağım beğenen beğendiğini alsın beğenmediğiniz bana kalsın. İkiside iki farklı yerden ama ikiside benden iki değişik kitabın girişi....
Celal Talabani İdil'de bir onbaşı tarafından alınmıştı. Talabani ilk olarak onbaşı'nın karşısında hazır ol konumuna geçerek '' Ne mutlu sizi gördüğüme komutanım'' dedi. Onbaşı şaşırdı ama fazla bir şey demedi. Kürt lideri kaymakamla görüşecekti. Dünyada ki en kıymetli şeyi cebindeki Türkiye Cumhuriyeti Pasaportuydu... Bu sayede kendisini daha bir güvende hissediyordu. Gerçi kafası karışıktı Türkiye'nin kimden yana olduğu net değildi. Saddam ABD Kürtler Türkmenler PKK hepsi içiçeydi. Türklerde herkese bir şekilde ''he''diyordu. Barzani ile papaz olacağı gelecekte anlaşamayacakları o kadar belliydi ki ama Türkiye ikisinede aynı gözle bakıyor gibiydi. TSK ise hepsine kötü gözle bakıyordu. Bir şekilde kendilerini sorumlu tuttuğunu hissettiriyordu TSK...
Celal Talabani aynaya şöyle bir baktı iyiydi iyi ... sağlamdı kendine güveni tamdı malum sözleri zaten hazırdı 35 senedir neredeyse.... Dünyanın kabul etmediği uyduruk bir kralı havaalanında karşılayan Gül' ü El Selam sarayında Dünyanın yarısı kendisini kabul etmezken Dünyaca Kabul gören ülkenin Cumhurbaşkanı'na sarılacaktı... Tam 33 yıl sonra sarıldı da... PKK ya yine yol gösterdi ya sev ya terket der gibi tam 35 sene önceki gibi.....
Telsiz vızıltıları arasında terörist PKK nın terörist üyelerinin konuşmaları duyuluyordu hatta bazıları daha sonra TV lerden de naklen yayınlanan bu konuşmalarda iki temel konu öne çıkıyordu. İhanet edenler ve yaralananlar... Gelen emir açık ve netti.. Öldürün yok edin....91-94 arası bu yönde enaz elli telsiz konuşması kaydedildi... Sınır ötesinde ise kayalara mağralara saklanmış terörist cesetleri bulundu. PKK kendisine yardım etmeyen köylüleri kaçırdı insanları sindirdi. Bir günde 23 kişinin PKK tarafından kaçırıldığı haberleri gazetelere manşet oldu...
Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz PKK itirafçılarının ifadelerine istinaden gözaltına alındı... PKK itirafçısının belirttiği yerde kemiklerin bulunması buna neden oldu. Ergenekon kapsamında gözaltına alındı albay....
Bu satırların yazarı bir çok şeye şaşırdığı gibi bunada şaşırdı kaldı...
Talabani konuşuyordu ''PKK ya silah bırakacak yada Irak'ı terk edecek...'' 35 sene önceki gibi... Ama o zaman TSK TSK idi itirafçı ise terörist... Şimdi Terörist itibarlı TSK ise....
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
1914 yılında başlayan Dünya Savaşı ''eski Dünya'' da egemen olmak isteyen güçlerin birbiriyle savaşıdır aslında. Özellikle 1700 lerden sonra Egemen güç olan İngiltere , Fransa, İtalya ile Çarlık Rusya'sı ile Yeni egemen güç olmak isteyen Almanya ve egemenliğinin son demlerini yaşayan Osmanlı ile Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun karşı karşıya gelmesidir.
Aslında ''yürüyecek hali bile olmayan'' Osmanlı'nın Almanların yönlendirmesiyle ve hatta ''gaza getirmesiyle'' savaşa bodoslama dalmasının öyküsü apayrıdır ama konumuz da apayrı olduğundan bu konuya hiç değinmeyeceğiz. Ama neticede Osmanlı kendisini bir ande savaşın ortasında buluvermiştir. Gerçeği asıl gizli gerçeği yani savaşın en büyük nedenlerinden birisinin kendi topraklarının ''bölüşülmesi'' olduğunu anladığında ise çok ama çok geç olmuştur.
''Osmanlı'' nında 600 yıla yakın içinde bulunduğu '' şimdiki adını'' ileride anacağımız emperyalizm yani sömürgecilik düzeni ilerleyen ve gelişen toplumlarda rahatsızlık yaratan bir isim olmuştur. 1919 akadar kendiside bir emperyalist güç olan Osmanlı'nın bu tarihten itibaren ''sömürge olması'' na karşı verilen '' Kurtuluş Savaşı'' bir kaç yönüyle bir ilktir. Emperyalist olan Osmanlı'nın içinde 600 yıldır ezilen toplulukların ''baş kaldırısıdır'' öncelikle. Yedi düvel emperyalizmiyle savaşmakla kalmamış aslında en büyük savaşı ''iç'' emperyalist olan Osmanlı'ya karşı yani İstanbul'a karşı yapılmış olmasıdır. İç ve dış ''emperyalizmi'' yenerek ''bağımsız-Ulus'' devlet olan ilk örnek olmuştur.
1938 e kadar Türkiye sistemi çok iyi yürümüş, 1939 1950arası ağır aksak ta olsa gene başarıyla yürümüş ancak 1950 den sonra çeşitli etkilerinde direk tesiriyle tam anlamıyla sistem '' tren raydan çıktı'' deyimini doğrularcasına bozulmaya başlamıştır.
Dünyada da bu dönem içerisinde ''sömürge ülke'' deyimide özellikle sömürgeciler tarafından iyice yumuşatılmış ve '' gelişmekte olan ülke'' deyimi yumurtlanmıştır. Türkiye'de nasıl olduysa olmuş ve birden bire ''Gelişmekte Olan Ülkeler'' sınıfına girivermiştir. O gün bu gün de bir türlü gelişemediğimiz ve gelişmekte kaldığımız aşikardır. ''Her mahallede bir milyoner'' kampanyası ile başlayan yozlaşma maalesef o zamanki kitlelerce de anlaşılamamıştır tıpkı şimdi ki bazı sloganların anlaşılamadığı gibi... ''Her mahalleye bir milyonerin'' o mahallenin geri kalanına ne gibi bir hikmeti olacağını kimse sorgulamamıştır çünkü herkes ya bu milyoner ''ben olursam'' sevdasına düşmüş ve bu tetikleme ile büyük değişim başlamıştır ki buda apayrı bir öyküdür ama bunun da konumuzla ilgisi yoktur... Ancak bunun bilinmeside gereklidir diye kısacık özet yaptık. Bu garip uygulama ve akımlarla birlikte ''ulus devlet'' sarsılmaya, laik yapı bozulmaya, sosyal devlet ''devlet için sosyalliğe'', hukuk devleti ''devlet için hukuka'' dönmeye başlamıştır.
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
"Söylesem Etkisi Yok, Sussam Gönül Razı Değil"
Munafigin alameti uctur: Konustugunda yalan soyler, vaad verdiginde yerine getirmez, emanet olundugunda hainlik eder.
Konuştuğunda yalan söyler....
Türkiye'nin, Kuzey Irak'taki PKK varlığını sürekli gündeme getirmesine rağmen Mesut Barzani 'Örgütle işimiz yok" diyerek.....
Vaad verdiğinde yerine getirmez
Kürt kökenli Devlet Başkanı Celal Talabani, 'kedi-fare' oyununa başvuruyor. İlk olarak PKK militanlarının iadesi talebi karşısında, "Bir kediyi bile vermeyiz" ifadesini kullanan Talabani, önceki gün Bağdat'a giden Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a "PKK'lıların iadesini dışlamıyorum. Siz kedi bile vermeyeceğimi söyleyen haberlere aldırmayın" diyerek şaşkınlık yarattı. Ancak bu sözleri dün kamuoyuna yansıyınca Kürt lider bu kez "PKK liderleri Kürt şehirlerinde değil dağlarda. Yakalayıp teslim etmemiz mümkün değil" diyerek yine çark etti.
Emanet olunduğunda hainlik eder
Bir itirafçının kimliği PKK’nin Suriye’den Irak’a sızdırdığı 40 kişilik ilk militan grubu içinde yer alır.Ardından örgütten kaçar.Teslim olup itirafcı olur. Yabancı bir ülkede sığınmacı olur.Röportajlar verir, örgütün öldürdüğü kişileri askerin öldürdüğünü ileri sürer.
Tarih araştırmacısı Gökhan Balcı, Genelkurmay arşivlerinde Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani ve amcası Barzan Şeyhi Abdüsselam’ın 1900’lü yılların başında Rusların desteği ile Ermeni çetelerini Türklere karşı kışkırttığının açıkça yer aldığını kaydetti.Araştırmalarını “Soykırıma Uğrayan Türkler” adlı kitabında toplayan Balcı, “Barzan Şeyhi Abdüsselam ve Mustafa Barzani, Ermeni çetelerini silahlandırarak, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki Türk köylerinde soykırım ve işkenceler yapmış. Barzan aşiretiyle ilgili gerçekler, Rusya devlet arşivlerinde de bulunuyor. Mustafa Barzani’nin ölümünün ardından aşireti yöneten oğlu Mesut Barzani’de bugün atalarının gittiği yoldan ilerlemeye çalışıyor” dedi
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Bu arada Dünya'da tarih sahnesinde yerini alan yeni emperyalistlerin güçlerin halkları çok ilginç bir biçimde ''emperyalizm'' e karşı olmuşlardır. Tam bu nokta da ''emperyalizm''in kötü olduğunu bu ''emperyalist'' devletlerde keşfetmişlerdir !!! Gereğini de anında yapmışlardır. İnsanlarda bunu anında benimsemiştir ve böylece ''emperyalizm'' tarih olmuştur!! Fakat tarih olan sadece ''emperyalizm''in adı olmuş gereği yapılan uygulama ile emperyalizm'in adı ''globalizm'' yada Türkçesi ile ''küreselleşme'' oluvermiştir. Bu globalizm'in ABD ve AB ye göre olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım. Bu arada güzel yurdum G-20'lere girmiş amma bu arada ''gelişmekte Olan Ülkeler'' statüsünden kurtulamamıştır.
Globalizm in yada eski adıyla emperyalizmin yaşayabilmesi ve gelişebilmesi için ''işbirlikçilere'' gerek duyulmaktadır. İlgili ülkede globalizmin yerleşebilmesi için ''alt yapı'' hazırlama görevini üstlenir bu işbirlikçiler. İşte bu işbirlikçiler sıfatları gereği eylemlerde bulunmaktadırlar. Bunlar bazen ülke üst düzey töneticileri, bazen kral bazen padişah olmakta gazeteci vakıf dernek üniversite olarak faaliyette bulunmaktadırlar. Bu kişiler ise savcı hakim öğretmen gazeteci yazar olabilmektedir zaman zaman. Hatta ''Osmanlı '' örneğinde açıkça görüleceği gibi ''emperyalist'' güce ''biat'' eden bazen bizzat ''yönetim'' olmakta ve ''ulusa'' sahte savaş açmaktadır.
Bu bağlamda değerlendirdiğimizde işbirlikçiler kurdukları sivil toplum kuruluşları vakıf dernek özel üniversite ve medya kuruluşları ile toplumda etkili olmaya çalışmakta ve olmaktadırlar. ABD ve AB emperyalizminin yani küreselleşmesinin yayılması ve gelişmesi için ''gelişmekte olan ülkeleri''etkileyip kendi yönetimlerinin altına almakta ve bu ülkeleri yukarıda bahsettiğimiz kuruluşlar aracılığıyla soymaya başlamalarıdır. Globalistler için özellikle ''ulusalcılığı'' tehtit olarak gördüklerinden öncelikle bunu yok etmeyi hedef seçmişler ve her türlü yöntemi denemeye başlamışlardır. Bu konuda da güzel yurdumda özellikle dini kuruluşları ve partileri seçmişlerdir kendilerine işbirlikçi olarak... Çünkü bunlar özde ''ulusalcılığa'' karşıdırlar.
Dünya savaşını takip eden kurtuluş savaşı süresince nasıl ki işbirlikçiler Yunan ve İngilizlerle işbirliği yapmaktan çekinmemiş ve bunlar padişahve padişah taraftarı kişiler olduysa günümüzde de ABD ve AB nin güzel ülkemi bölmek için gösterdiği çabalara destek vermekten çekinmeyecekleri ve çekinmedikleri yaşadığımız olaylarla son derece açıktır.
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Şimdi Sayın Ali Sinkay'ın araya ilave ettiği ileti hariç olmak üzere iki farklı girişi okudunuz ilk giriş sıra no bir deki diğer giriş ise bundan önceki iki iletimin birleşmesidir.
Hangisini isterseniz buyurun alın ondan sonrasını değişik olarak devam edeceğim. Hangisini beğendiyseniz ona göre devam ediniz. Ama hangisinden devam ederseniz edin sonunda umarım ki birleşip aynı mecraya akacaklar buradaki umarım akış için değil kendim içindir. İş güç derken akıp giden gündemide yakalama sevdasıyla hiçbir konu bitmiyor ondan dedim bunu... Kaldıki konu bir iletiyle ''Ergenekon'' a girecek... biter mi.... bilemem...Ama bazı kişiler yüzünden sadece buraya yazacağım çünkü sinirim '' bazılarını'' kadırmıyor.
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
10 NİSAN ANKARA
Sabahtan beri hummalı bir çalışma sürüyordu. Ankara'nın muhtelif yerlerinde irili ufaklı gruplar toplanmış konuşup görüş alışverişi yapıyor izlenecek yol hakkında ''ortak bir yol'' bulmaya çalışıyordu. Kelimenin tam anlamıyla ortalık toz dumandı. Zaten Ankara'nın yolları'da toz dumandı böylece hangi toz hangi tozdu karışıyordu...
Bir kişi vardı ki çoktan beri kafasında olan ''şeyi'' adım adım uygulamış bir yerlere gelmişti. Şimdiyse kafasında ki planın en önemli noktalarından birisinin hazırlığı yapılıyordu. Çok doğaldı ki her kafadan farklı bir ses farklı bir yöntem vardı. Ancak asgari müşterekte herkes hemfikirdi. Çok ama çok uzun süredir düşündüğü yaklaşık iki buçuk senedir plan aşamasında olan ve gene yaklaşık bir senedir uygulamada olan ''didtemin '' en önemli dönemeçlerinden birisi ve hatta en önemlisinin hazırlığıydı yapılan.
27 Aralıktan beri bunun çalışmaları ağır aksak yapılmaktaydı. 20 Mart ta ortaya çıkan durumdan sonra bu çok daha önemli bir hale gelmiş ''zamana karşı'' yarış başlamıştı. 19 Mart ta Ankara' ya toplantı için illerde bulunan temsilcilere çağrıda gönderilmişti. İşte o gün bugün hummalı bir çalışma sürüyordu 10 Nisan sabahına kadar...
Kafasında her türlü planı yapmış olan kişi konuşmaları dinliyor müdahalede bulunmuyordu. Kişilerin kendi iradesiyle kendisiyle aynı çizgiye gelmesini bekliyordu. Ancak daha önceki toplantılarda alınan kararlarıda zaman zaman anımsatmaktan ve ''yol gösterici olmaktan '' da geri durmuyordu. Çoğunluk artık kendisi gibi düşünmeye başlamış ''işi başarabilecekleri'' inancı ve özgüveni herkese gelmeye başlamıştı.
10 Nisan Akşama doğru işler karıştı. Ortaya bir gariplik çıktı gelen haberlerde bunu doğrular nitelikteydi. Kafasında her türlü planı yapmış kişi hariç büyük çoğunluk şaşkınlık içinde hafif korkuya kapıldılar. Bu düzeyde tepki geldiğine göre demekki sadece '' lafta '' kalmayacak başka yaptırımlarda gelecekti....
Ertesi gün ''bir takım'' uçaklarca da havadan atılacak olan olay şuydu.
''Dünyanın düzenini sağlayan ve kainat gününe kadar islamın varlığını sağlayacak olan Halife hazretlerinin yönetimi altında bulunan islam beldelerinde bazı kötü niyetli insanlar, anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine başkan seçerek Padişahın sadık tebaasını uydurdukları yalanlarla aldatarak ve Padişahın emirlerine aykırı olarak, isyan ederek,asker toplayarak, görünüşte askerlere yiyecek ve techizat temin etmek için, gerçekte maddi çıkar sağlamak amacıyla, dini emirlere aykırı olarak bazı vergiler koyarak
Kulların mallarını ve eşyasını gasp ederek,çapul ve yağma ile halka zulmederek ve Osmanlı Ülkesinin bazı kasaba ve beldelerine saldırarak, yıkarak ve tahrip ederek Padişahın nice masum kullarını katlederek ve kanlarını akıtarak ve Halife tarafından görevlerdirilmiş ve ona sadık nice sivil ve asker memur ile din görevlilerini makamlarından zorla azlederek ve kendi yandaşlarını bu görevlere getirerek ve Hilafet merkezi olan İstanbul ile her türlü ulaşım, nakil ve haberleşme yollarını keserek ve Devletin gönderdiği emirlerin uygulanmasını engelleyerek ve Devlet merkezini memleketin diğer bölgelerinden ayırarak ve Hilafet makamının gücünü zayıflatmaya çalışarak, Halifenin emirlerini dinlemeyerek Yüce İslam Hilafetine isyan ederek, Osmanlı Devletinin dirlik ve düzenini ve memleketin asayişini bozmak amacıyla çok değişik yalan ve uydurmalarla halkı isyana teşvik eden, bozguncu oldukları açık ve kesin olan bu bozguncu reislerinin ve yandaşlarının dağılmaları hakkında Padişah tarafından verilen emirleri dinlemeyerek,inat ve fesatlarında ısrar ederler ise, bozgunculukları ve kötülükleri kesin olup İslamın yüce kuralları gereğince öldürülmeleri meşru ve farz olur mu?
Bildirilsin.
Cevap : Allah bilir ki olur.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah
Bu suretle, Yüce islam hilafetinin yetkilerini elinde bulunduran müslümanların adaletli imamı Halifemiz Sultan Vahidüddin Han (Hazretlerinin) etrafında toplanıp savaşmak amacıyla gönderilmiş olan yüce emre uymak ve bu isyancılarla savaşmak vacip olur mu?
Bildirilsin.
Cevap : Allah bilir ki olur.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah
Bu suretle, Yüce İslam Halifesi tarafından isyancılarla savaşmak için görevlendirilmiş olan askerler savaşmaz ve firar ederlerse büyük günah ve suç işlemiş olup dünyada şiddetli cezayı ve ahirette büyük azabı (cehennemi) hak etmiş olurlar mı?
Bildirilsin.
Cevap : Allah bilir ki olurlar.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah
Bu suretle, isyancılarla savaşma hakkında verilmiş olan Padişahın yüce emrine uymayan bütün müslümanlar suç işlemiş olup, şiddetli cezayı hak etmişe olurlar mı?
Bildirilsin.
Cevap : Allah bilir ki olurlar.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah''
İstanbul Şeyhülislamı Olan zatı işbirlikçi kişi olan Dürrizade (Dürzü) Abdullah Atatürk ve arkadaşları için ölüm fetvası vermekten çekinmemişti. Ve tarih 10 Nisan 1920 idi......
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Mercidabık Savaşından sonra henüz tam kesin olmamakla birlikte genel kabul ile Osmanlıya geçen Hilafetin varlığından beri Osmanlı halkı çeşitli ''FETVA''lara alışmıştı. Bunlar genelde savaş döneminde ve özellikle ''GEVUR'' ellere karşı yapılacak harekatlarda alınırdı.
10 Nisan Fetvası Siyasetin Dini Dinin siyaseti kesin kullandığı bir belge olmuştur. İşgale karşı direnen ''müslümanları'' ölüme mahkum eden işgal eden ''GEVUR'' u aklayan bir garip fetvadır.... Doğal olarak halkımızın şeyhülislam makamının ulvi '' din bilgisine'' inancı tartışılmazdı , hele hele kendileri din hakkında ciddi bir bilgiye sahip olmadıklarından dolayı vahamet dahada artmıştı.
11 Nisan 15 Nisan arası Ankara ciddi bir çalışma ile bu fetva yı aşma yolunu aradı durdu . Ve sonunda Ankara Müftüsü Rıfat efendi bir çok müftü ve hocanın da daha sonra kabul ettiği karşı fetvayı yayımlar. O da şöyledir :
''Dünyanın düzeninin sebebi olan Müslümanların Halifesi (Allah onun azametini ve hilafetini kıyamet gününe kadar uzatsın) hazretlerinin hilafet makamı ve saltanat merkezi olan İstanbul, Halife’nin rızası hilafına olarak, müslümanların düşmanları olan devletler tarafından fiilen işgal edilerek İslam askerleri silahlarından soyulup bazıları haksız yere öldürülerek, Hilafet merkezinin korunmasını üstlenen, bütün istihkamlar, kaleler diğer harp vasıtalarını zapt ve resmi muameleleri yürütme ve müslüman askerleri techize memur olan Bab-ı Ali ve Harbiye Nezaretine el konularak, halifeyi, milletin hakiki faydalarını temin edecek tedbirler almasından fiilen yasaklama, sıkı yönetim ilanı, Divan-ı Harpler teşkil ederek İngiliz kanunlarına uygun olarak muhakeme ve cezalandırma suretiyle Halife’nin hükmetme hakkına müdahale ve yine Halife’nin arzusu hilafına olarak Osmanlı memleketinin bir parçası olan İzmir, Adana, Maraş, Antep ve Urfa havalisine düşmanlar tarafından tecavüz edilerek, gayrimüslim vatandaşlar ile işbirliği halinde müslümanları öldürüp, mallarını soygun ve yağma edip , namuslarına tecavüz ederek mukaddesatlarını tahkir ettikleri taktirde yukarıda açıklandığı gibi harekete maruz kalan ve esir olan gayretlerini sarfetmek bütün müslümanlara farz olur mu?
Cevabı budur : Allah en iyisini bilir , OLUR (Düşman saldırdığı zaman onunla savaşmak herkese farzdır.Bu durumda kadının kocasının izniyle , kölenin de efendisinin izniyle savaşması gerekir. “ Kenz ve Bezzaziye adlı eserlerde “ . Eğer bir müslüman kadın doğuda baskına uğrarsa batıdakilerin onu esaretten kurtarmaları gerekir.”Bahru’r Raik adlı eserde.)
Bu şekilde hilafetin meşru haklarını , gasbedilen gücünü geri almak ve tecavüze maruz kalan memleketleri düşmandan temizlemek için cihad edip savaşan müslümanlar dinen baği (devlete isyan etmiş) olurlar mı?
Cevabı budur : Alah en iyisini bilir. OLMAZLAR ( isyancı diye gerçek imama itaati haksız olarak tanımayan müslüman gruba denir. “Mecmeu’l-Enhur adlı eserde”).
Yukarıda yazıldığı şekilde Hilafetin gasbedilen haklarını geri almak için , düşmanlara karşı açılan savaşta vefat edenler şehit, hayatta kalanlar gazi olurlar mı?
Cevabı budur : Allah en iyisini bilir. OLURLAR (Şehit şunlardır : Düşman, isyancılar ve yol kesiciler tarafından öldürülenler veya ellerinde belirli bir işaretle savaş meydanında bulunanlar, bir müslümanın bir başka müslümanı dinen öldürmesi gerekmeyen bir konu dolayısıyla zulmen öldürdüğü taktirde öldürülen, aynı şekilde zımminin yine dinen öldürülmesi gerekmeyen bir konu sebebiyle bir başkasını öldürdüğü taktirde öldürülen şehittir. (“Zeylei adlı eserde”)
Bu şekilde cihat edip dini görevlerini yerine getiren müslümanlara karşı düşman tarafından müslümanlar arasında silah kullanıp adam öldüren kişiler en büyük günahı işlemiş ve fesat çıkarmış olurlar mı?
Cevabı Budur : Allah en iyisini bilir. OLURLAR. (Allahü taala şöyle buyurmuştur : “Fitne adam öldürmeden daha kötüdür. Bundan dolayı da fesatçılar fitneye başvurur” “ Fethül Kadir adlı eserde”).
Düşman devletlerin zorlaması ve kandırması sonucu verilen hak ve hakikat ile bağdaşmayan fetvalara müslümanların bağlanmaları ve dinen ona göre hareket etmeleri doğru olur mu?
Cevabı budur : Allah en iyisini bilir. OLMAZ. (Zorlama rızayı yok eder! “Velvaliceyh adlı eserde”).
16 Nisan 1336 (1920)
Mehmet Rıfat (BÖREKÇİ)
Ankara Müftüsü''
( Her iki fetvayı da burada almamın nedeni tarihe ışık tutmak ve belgelemek içindir.)
Bu karşı fetvadan sonra sular biraz durulur gibi olur Ankara çalışmasına hız verir. Peki istanbul durur mu? Durmaz elbet. Fetvaya karşı fetva halkın kafasını karıştırmıştır karıştırmasına da İstanbul dışında ki gerçek Anadolu insanı akıl ile işgale karşı savunmanın daha evla olduğu bilincine vardığı gibi ilk fetvada belirtilen ''zorlamaların'' olmadığınında farkında olarak Ankara'ya sıcak bakar.
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Fetvanın Anadoluda bir işe yaramadığını anlayan ve Ankara'nın hızla duruma el koymasından İstanbul hükümeti ve Vahidettin çok rahatsızdır. Hani durum hiçte bazı şarlatanların dediği gibi ''vahidettin in inayeti ve rızasıyla'' oluşmuş gibi değildir.
Ankara 23 Nisan 1920 de çok büyük bir adım atarak BMM sini açar. 24 Nisan da Mustafa Kemal Büyük Millet meclisinin Başkanı seçilir. 5 Mayıs 1920 de ilk hükümet toplantısı olur. Batı'nın bazı güçleri ile Özellikle Rusya Ankara ya ılımlı bakmaktadır.
İstanbul hükümeti 10 Nisan Fetvasına da dayanarak ( Kendilerinin hazırlattığı fetva olduğunu umursamadan.) 11 Mayıs 1920 de Mustafa Kemal ve bazı arkadaşlarını ölüm cezasına çarptırıverir. Doğal olarak bunun yürürlüğe girmesi için Memelik i Osmaniye nin başı yani Vahidettin in onayı gerekmektedir. Yani o zamanın deyimi ile ''FERMAN'' vermesi gereklidir. Şimdi eğer bazı dingabakların savunduğu gibi Vahidettin Osmanlının kurtuluşu için Mustafa Kemal i görevlendirmiş olsa ve ona gene dingabakların dediği gibi '' Aslan yeleli paşam Anadoluda harekatı başlat Osmanlının kurtuluşu elindedir'' demiş olsa hükümetin vermiş olduğu ölüm cezasını onaylamaması gerekir. Ancak padişah önüne 24 Mayıs 1920 de gelen fermanı anında mühürleyerek Mustafa Kemal ve bazı arkadaşlarının ölüm fermanını yayımlar.... O da şudur.
''Dosya Tasnifi
Harbiye-Divan-ı Harp
DOSYA No : 70
Harbiye Nezareti
Adliye-i Askeriye Dairesi
Şube :
Adet : 705
PADİŞAH BUYRUĞU
Mehmet Vahidüddin
(ONAY)
“Kuvayı Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli Mustafa Kemal Efendi, Eski yirmi yedinci fırka kumandanı miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf Bey, Eski yirminci kolordu kumandanı Mirliva Salacaklı Fuat Paşa ile Eski Vaşington elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Alfred Rüstem ve sıhhiye eski müdürü İstanbullu Doktor Adnan Bey ile Üniversite Batı Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanımın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzre, Mülkiye Ceza Kanunu’nun kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi ünvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla kanun hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair İstanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiştir.
Bu Padişah Buyruğu’nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.
24 Mayıs 1336 (1920)
Sadrazam ve Harbiye Nazırı Vekili
DAMAT FERİD''
Böylece Mustafa Kemal ve arkadaşları ölüm fetvası ölüm kararı ve ölüm fermanı almış olmaktadırlar. Doğal olarak Ankara Hükümeti Bu kararı ve fermanı dinlemeyeceğini belirtmiştir...
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
İki farklı girişide okudunuz artık bundan sonrasını hangisinin altına isterseniz koyarak devam ediniz. Gerçi gidişe göre hangisi hangisinin altına geleceğini açık kestireceksiniz çünkü teki tarihi roman gibi gelecek öteki günümüzde dolaşacak ama inanılmaz gibi sonunda buluşacak ve bitecek. Ha ben bitirebilecekmiyim işte onu bilmiyorum. Çünkü Dünya da başka hiç bir ülke yoktur ki bizim kadar sabahtan öğlene öğlenden akşama gündem değişsin e bende kafama göre bunlarıda takip edip yorumluyorum birde asıl yazmak istediklerim var ki onlar bana göre inanın daha önemli çünkü o tip yazılar tarihe not düşmek gibi oluyor . Bunlar ise değişken politikanın rüzgarında değişip duruyor... İşte bir şekilde gidiyor... Aslında akıp giden yaşamımızdır oda ayrı...
Hani insan bir ''şeker'' olsa yaşam da bir ''çay''. İnsan yaşamı tatlandırıyorum sanırken sonunda anlar aslında çayın onu eritip yok ettiğini... Onun gibi... Umarım bitiririm. Çünkü bitirmeme gereken yazılarımda var....
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
İstihbaratın iki temel ayağı vardır. İlki İstihbarat öteki istihbarata karşı Koyma(İKK) dır. İKK yı iyi işletemeyen istediği kadar istihbarat yapsın genelde kaybeder yada bulsa bulsa ''karşı taraf bizim tüm bilgilerimizi buluyor'' kısmını bulur.
Biraz tarih biraz gazla ''gelenekselleşen'' düşmanımız Yunanistan la ilişkilerimiz de bu iki temel üstündedir. ( Aslında tüm ilişkiler bu iki ilişki üstünedir. Avukat elindeki bilgiyi vermek istemez ama karşı tarafın elindekini öğrenmek ister aynısı...) Yunanistan Türk Askerini dinler bulmaya uğraşır nerede ne yapıyor diye bizde tersini yaparız üsleri nerede eğitimi nasıl gemi uçak silah durumu ne ? gibi ... İki ülkede bunları öğrenmeye kendisininkini açık etmemeye yanıltmaya uğraşır... Resmi ağızdan Adalarda askerimiz yok derler amma Gambotları dolaşır durur...
Şimdi bu kısa bilginin konuyla ne ilgisi var ? Diyeceksiniz. E diyin tabiiki bana ne !!
2007 den beri Türkiye yukarda konu başlığı olan ''kod adı ergenekon'' davası ile çalkalınıp duruyor. Her ne kadar hukuka asla uygun olmasada bu dava Ergenekon olarak anıldı gitti... Hukuk bile savunmasını hukuksuzlukla yapıyor bu konuda '' Bu ismi biz koymadık kendileri koymuş...'' iyiki ''yaşasın hukuk'' dememişler kendilerine... '' yada mutlaka hukuk'' ''Her daim Atatürk...'' gibi isimlerde koyabilirlerdi kendilerine... Acaba o zaman Önce hukuk terör örgütü diye saçma bir sözcük kullanacakmıydı bu değerli kişiler.... Zaten mahkeme kararı da yok ama infazı var ! işin acısı sadece isim olarak infaz olsa neyse hukuksuz bir infazla hapis cezası var!!!! Hemde kendi yazısıyla AİHM sine uygun olarak makul tutuklama olmalı diyen savcının tutuklatmaları... makul zaman belli değil .... Neyse bunlar gelebilrisek ileride geleceğimiz konular...
Bu forum da kişiselleştirmemeye özen göstereceğim en azından sıradan isimler asla kullanılmayacak ... tepeden film çekmeye uğraşacağız... Kişilere dalınınca bir taraf gereksiz yere ilgisiz birilerini savunma birileride suçlama durumunda kalıyor... Örneğin ben Veli Küçük paşa yı tanımam sadece duymuşluğum kısmi okumuşluğum sağdan soldan farklı duyumlarım vardır... Onunla ilgili bir yorumlamaya dalındığında gereksiz yere ''savunucu'' veya daha acısı hiç bir şey kesin olmadan bilinmeden medya şişirmesiyle ''suçlayıcı'' konumda olmak istemiyorum. Onun için asla ''çok önemli'' isimler ve/veya ''olaya aktılmayan'' isimler haricinde kimseyi anmayacağım. Anan çıkarsa ki çıkabilir açık ve net baştan söyleyeyim muhattap almayacağım. Kaldı ki bu bir ''öykü'' tadında olacak hani masal gibi... Kurgumsu masalımsı belkide kurgunun gerçeğe dönmesi bilemem .....
Yaslanın arkanıza ve istihbaratla bu işin tezatlığının ne olduğuyla 1920 den günümüze zıplayalım haaa geriye dönmeyecekmiyiz döneceğiz..... Tekmili birden... Feto da var... Said i Kürdi de... Apayrı bir ergenekon...
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Şimdi İstihbarata neden daldık durduk yere... Şundan dolayı daldık İstihbaratın temeli ''karşı'' her neyse onun hakkında bilgi toplamak demektir. ''karşı''nın zayıf yönlerini zaaflarını hatalarını öğrenmeye çalışır ona göre sistem geliştirirsin...
Şimdi Ergenekon diye adlandırılan ve de ''ismi'' konusunda bile dönüp dolaşıp haklı çıkmaya başladığımız bu günlerde nedense anlamadığım bir tezat var ki kimsecikler gündeme getirmiyor... İşte istihbaratla ilgisi budur...
Şimdi bazı gazetelerde çarşaf çarşaf telefon görüşmeleri yayımlanıyor ''fişlemeler'' gündeme geliyor. Doğrudur yanlıştır o ayrı amma hepsinde tek ortak nokta var '' tüm konuşmalar aleyhte notlar '' birbirleriyle ilgili ''tutanakları , fişlemeleri'' birbiriyle ilgili çıkıp duruyor... Amaçları ''hükümeti'' devirmek olan kişilerin hiç hükümetle ilgili bir bilgileri yok!!!! Ne enteresandır sayfalar dosyalar dolusu dinleme tutanaklarında fişlemelerde AKP aleyhine tek satır yok!!! Örneğin '' X milletvekilinin Y yerde irtica toplantısı yaptığı; şurada şunu yaptı...'' diye tek satır yok!! İstihbaratı sadece kendilerine karşı yapmışlar!! Bunlar devirse devirse kendilerini devirirler bu çalışmayla...
Bu soruşturma başladığından beri aklımda olan bu!! Ne biçim iştir ki Karşıt tarafla ilgili hiç bir bilgi yok aleyhte olan bir değer yok !! Ne biçim iş demek gerekmiyor mu??? Kendisini sitihbaratını yapan bir örgüt !!! Devirmek istediği her ne ise ona karşı bir şey yok !! Demek ki devirmek istedikleri kendileri!!!
Bu öykü biraz da bunun merkezinde kurulacak gelişecek.... Bakalım nerelere gideceğiz... Bende bilmiyorum . İnsanın aklı karışıyor. Belkide diyorum yapılmak istenen bu! Doğrularla yanlışlar içiçe öyle bir sokuldu ki çözümünü istenen konular çözümsüzlüğe doğru gidiyor gibide... Neyse bakalım...
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Şimdi İstihbarata neden daldık durduk yere... Şundan dolayı daldık İstihbaratın temeli ''karşı'' her neyse onun hakkında bilgi toplamak demektir. ''karşı''nın zayıf yönlerini zaaflarını hatalarını öğrenmeye çalışır ona göre sistem geliştirirsin...
Şimdi Ergenekon diye adlandırılan ve de ''ismi'' konusunda bile dönüp dolaşıp haklı çıkmaya başladığımız bu günlerde nedense anlamadığım bir tezat var ki kimsecikler gündeme getirmiyor... İşte istihbaratla ilgisi budur...
Şimdi bazı gazetelerde çarşaf çarşaf telefon görüşmeleri yayımlanıyor ''fişlemeler'' gündeme geliyor. Doğrudur yanlıştır o ayrı amma hepsinde tek ortak nokta var '' tüm konuşmalar aleyhte notlar '' birbirleriyle ilgili ''tutanakları , fişlemeleri'' birbiriyle ilgili çıkıp duruyor... Amaçları ''hükümeti'' devirmek olan kişilerin hiç hükümetle ilgili bir bilgileri yok!!!! Ne enteresandır sayfalar dosyalar dolusu dinleme tutanaklarında fişlemelerde AKP aleyhine tek satır yok!!! Örneğin '' X milletvekilinin Y yerde irtica toplantısı yaptığı; şurada şunu yaptı...'' diye tek satır yok!! İstihbaratı sadece kendilerine karşı yapmışlar!! Bunlar devirse devirse kendilerini devirirler bu çalışmayla...
Bu soruşturma başladığından beri aklımda olan bu!! Ne biçim iştir ki Karşıt tarafla ilgili hiç bir bilgi yok aleyhte olan bir değer yok !! Ne biçim iş demek gerekmiyor mu??? Kendisini sitihbaratını yapan bir örgüt !!! Devirmek istediği her ne ise ona karşı bir şey yok !! Demek ki devirmek istedikleri kendileri!!!
Bu öykü biraz da bunun merkezinde kurulacak gelişecek.... Bakalım nerelere gideceğiz... Bende bilmiyorum . İnsanın aklı karışıyor. Belkide diyorum yapılmak istenen bu! Doğrularla yanlışlar içiçe öyle bir sokuldu ki çözümünü istenen konular çözümsüzlüğe doğru gidiyor gibide... Neyse bakalım...
Siz Ergenekon ile ilgili bazı haberleri görüp diğerlerini görmediğiniz için bu şekilde konuşmanız doğal.
Ergenekon dosyalarında Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan dahil pek çok kişi için suikast planları, bu kişilerin kişisel bilgileri, hükümet üyeleri ve milletvekilleri hakkında toplanmış kişisel bilgiler vs. de var. Alevi, Ermeni ve Rum cemaat önderlerine karşı ortalığı karıştırmak için suikast planları da var.
Bunların yanı sıra Ergenekonculara destek olmayan Genelkurmay Başkanları Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt aleyhindeki kampanyalar da biliniyor.
Adres olarak Utah koduyla F tipi yapılanmanın suçlandığı Büyükanıt'a karşı iftira kampanyasının aslında Jandarma'daki E tipi yapılanmanın işi olduğuna dair kanıtlar var, ERuygur ve ERsöz'ün evlerinden elde edilen kanıtlara göre.
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Ergenekoncuların bu konudaki stratejilerinden ufak bir kesit:
Cumhuriyet Çalışma Grubu, AK Parti'nin oylarını nasıl düşürebilirim hesabını yapıyor. Ergenekon ek klasörlerinde yer alan onlarca belgeden birinde şu ifadeler yer alıyor:
"3 Kasım 2002 seçimleri değerlendirildiğinde, AKP'nin birinci parti olarak çıktığı 57 ilden sadece birinde DYP+ANAP'ın AKP'yi geçtiği, 9 ilde de, MHP ile seçim ittifakı yapılması halinde AKP'nin önüne geçildiği, diğer 47 ilde AKP'ye asgari % 10 oy kaybettirecek bir uygulamanın kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Bu maksatla Ali Müfit Gürtuna DYP'ye angaje edilmeli, Ankara'da Melih Gökçek ile Tayyip Erdoğan arasındaki güvensizlik ortamından istifade edilerek, Gökçek saf dışı bırakılmalı ve Turgut Altınok DYP'ye angaje edilmeli. Tayyip Erdoğan, laiklik ve dinsel temelli argümanlar yerine, başka konularla yıpratılmalı; etnik köken ayırımcılığı yapması ve gayriahlâki tutum ve davranışları kullanılarak kamuoyunda küçük düşürülmeli."
Bu sadece bir örnek. Onlarcası var.
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Basın fotoğrafı
Ergenekon adı verilen soruşturma, Ümraniye’de bulunan bir sandık bombayla başlar... Dallanır budaklanır bugünlere gelir.
O bombaların sahibi olduğu iddia edilen Ergenekon davasının tutuklu sanığı Oktay Yıldırım, önceki günkü duruşmada çok çarpıcı bir CD izlettirdi mahkeme heyetine... Polisin 2007 Haziran’ında çektiği ve kendi aralarında yaptıkları konuşmaların yer aldığı CD’de inanılmaz sözler vardı. Örneğin soruşturma henüz Ergenekon adını almamışken bir polis Ergenekon’dan söz ediyordu. Bir başkası tutanağı bilgisayarda yazan arkadaşını, “Adam diyecek ki çatıya bilgisayar mı çıkardın?” diye uyarıyordu. Böylece tutanağın bombaların bulunduğu bildirilen evdeki çatı katında değil daha önce karakolda tutulduğu izlenimi doğuyordu. Nitekim karakoldaki tutanakta saat 19.40, evdeki tutanakta 20.30 olarak kaydedilmişti. Mahkeme incelenmesi için kaseti Adli Tıp’a gönderdi.
Bu haber önceki gün Milliyet, Cumhuriyet, Hürriyet gibi gazetelerde yer aldı.
Çok ilginçtir... Her gün Ergenekon soruşturmasıyla ilgili sayfalarca haber üreten ve yargısız infazda bulunan yandaş basın, Sabah ve Taraf dahil, bu kritik habere tek satır yer vermedi... Olay, basının bu kanadının tek bir merkezden yönetildiği kuşkusunu doğuruyor. Tablo kuşkusuz görünenden daha karanlık.15/Mayıs/2009 Melih Aşık Milliyet
Soru: Cumhuriyet mitinglerinden kimler rahatsız olur?
Yanıt: Cumhuriyet karşıtları...
Haldun Ertem
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
O bombaların sahibi olduğu iddia edilen Ergenekon davasının tutuklu sanığı Oktay Yıldırım, önceki günkü duruşmada çok çarpıcı bir CD izlettirdi mahkeme heyetine...
(...)
Soru: Cumhuriyet mitinglerinden kimler rahatsız olur?
Yanıt: Cumhuriyet karşıtları...
Haldun Ertem
Sondan başlayalım. Haldun Ertem imzalı çıkarsamanın Hz. Ali'ye karşı Muaviye'nin ordusunun mızraklarının ucuna Kuran yaprakları geçirmesinden bir farkı yok. Amr Bin As, Kuran yapraklarının ardına saklanmıştı, bunlar cumhuriyetin ardına saklanıyorlar.
(PS: Cumhuriyet mitinglerine katılmayanları Cumhuriyet karşıtı olarak ilan etmedikleri sürece ne bu mitinglere, ne de cumhuriyet mitingi denmesine karşıyım. Daha önce dediğim gibi başkalarını vatan haini ilan edenden başka vatan haini tanımam, başkalarını cumhuriyet düşmanı ilan edenden başka cumhuriyet düşmanı da bilmem.)
Gelelim Oktay Yıldırım'ın mahkemeye sunduğu CD'ye... Deliller dosyasına savcıların sunduğu her türlü delile şüpheyle bakanların, sulandırmaya çalışanların uzun bir aradan sonra bu CD'ye mal bulmuş mağribi gibi sarılmalarındaki tezatın farkında değil misiniz?
Sanıkların aleyhine sunulan ses kayıtları vs.'nin düzmece/montaj olduğuna inanıyorsunuz da bir sanığın sunduğu CD'nin gerçekliğine nasıl bu kadar çabuk inanıyorsunuz?
En azından eşit oranda şüpheyle yaklaşmak gerekmez mi?
Yasemin Baradan'ın yurtdışı kayıtlarının sızdırılması üzerine kıyameti koparanlar, polisler arasında geçtiği iddia edilen konuşmaların kaydedilmesi konusunda ne düşünüyorlar merak ediyorum.
Oktay Yıldırım'ın ilk el bombalarının bulunduğu yer.
Elif Şafak ve Perihan Mağden'in yargılandığı mahkemeleri basan ulusalcı provokatörlerin başında Kemal Kerinçsiz ve Oktay Yıldırım'ın bulunduğu da bir iddia değil, somut bir gerçek olarak biliniyor.
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Siz Ergenekon ile ilgili bazı haberleri görüp diğerlerini görmediğiniz için bu şekilde konuşmanız doğal.
Ergenekon dosyalarında Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan dahil pek çok kişi için suikast planları, bu kişilerin kişisel bilgileri, hükümet üyeleri ve milletvekilleri hakkında toplanmış kişisel bilgiler vs. de var. Alevi, Ermeni ve Rum cemaat önderlerine karşı ortalığı karıştırmak için suikast planları da var.
Bunların yanı sıra Ergenekonculara destek olmayan Genelkurmay Başkanları Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt aleyhindeki kampanyalar da biliniyor.
Adres olarak Utah koduyla F tipi yapılanmanın suçlandığı Büyükanıt'a karşı iftira kampanyasının aslında Jandarma'daki E tipi yapılanmanın işi olduğuna dair kanıtlar var, ERuygur ve ERsöz'ün evlerinden elde edilen kanıtlara göre.
Sizle muhattap olarak konuyu karıştırıp ilgisiz yerlere gitmemek için ( Öykü) yazarak başladım amma görünen o ki oda olamadı... Neyse bu seferlik geçmişin ''hatırına binaen'' bir yanıt vereyim...
İstihbarat ve İKK ile ilgili kısacık bilgi verdim. İşin kaçırılmaması gereken özü için... Onları dikkatli okuyarak BİR KEZ OLSUN ANLAMAYA ÇALIŞIN...
Seda hanım ;
Sanırım 25 yaşlarında İzmir de yaşayan eğitimine devam eden hukuka ilgi duyan ancak hukuk alanında eğitim yapmayan sevimli bir kızsınız... Yazdıklarınızın istihbarat sonucu bence budur... sorsalar böyle yazarım.. sdt y de seda yapan gene bendim... yazılarınız ''kızsal'' içerik taşıyor satır aralarında... hatta bazı yorumlar da size ait değil... Öyle okurum ben... Hatalı yerleri düzeltin...
Aslında yazdığınız bölümler yani..''Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan dahil pek çok kişi için suikast planları, bu kişilerin kişisel bilgileri, hükümet üyeleri ve milletvekilleri hakkında toplanmış kişisel bilgiler vs. de var. Alevi, Ermeni ve Rum cemaat önderlerine karşı ortalığı karıştırmak için suikast planları da var.''
ve diğerleri İSTİHBARAT değil İKK dır... Akıllı göz bunu yakalar... Türkiye'nin en gizli planı yani ''Çakmak harekat planı '' yani ''en üst savaş hazırlık planı'' bunlarla doludur. Yani olay sizin dediğinizin tam tersidir. Bu konuya daha sonra gelecektik ama sayenizde erken gelmiş olalım...
Karşı tarafın ,düşmanın ( Burada ergenekon ve AKP) sana vereceği hasara karşı tedbirler sıralanır... Aslında bu Ergenekon un en sonda varacağımız ikinci temelini oluşturmaktadır. Yani planı hazırlayan kendi ''başına'' gelecek saldırıya göre tertip alması esasıdır. Abdullah Gül ve RTE iddianameye göre karşı taraftır... Ergenekon'un bu kişilere suikast yapması üzerine kurulan planlar İKK yı yani RTE ile Abdullah Gül ün hazırladıkları ''savaş senaryosunda'' yer alır bu bu senaryonun AKP tarafından hazırlandığının kanıtıdır. (İstihbarat değerlendirmesine göre....) Dikkat edilirse genelde tüm planlar karşı tarafın ''bir saldırısı'' ile başlar ... Türkiye savaşa bir saldırı sonucu girer... Asla kendisi saldırmaz... Bir daha okuyun bakalım bunu kim kime saldırıyor ve ''harekat '' başlıyor....
Sayın sdt23 ;
Bu tip işler internette bulunan bilgilerle kotarılamaz. Çünkü yazılıp çizilen senaryo ile kişilere biçilen görevler ''internet''te yazmaz. Bunlar genel gerçekler ve sonsuzluğa akıp giden zamanın değerlendirmesiyle süzülüp gelen bilgilerdir. Örneğin 5 DTP linin savcılıktan ''milletvekili olmadan'' önceki suçları ile ilgili ifadelerinin alınması için yazdığı ve gelmezlerse ''polis'' zoru ile götüreleceklerine ilişkin fezlekeye bizzat TBMM si başkanınca verilen ''hukuki '' yanıtın sadece doğruluğunu kabul etmek aslında bir bakıma ''ben ciddi hukuksuzluk''yapıyorum uda kabul etmektir. Amma bunu hiç bir şekilde internet te bulamazsınız... Bilgilerin süzülmesidir bu... Sadece iyi takip edenler sorabilir bunu yahu milletvekili olmadan işlenen suçlardan dolayı madem bu doğal... Neden RTE nin Belediye Başkanı iken açılan ''teşekkül halinde kalpazanlık ve akbil yolsuzluğu'' ile ilgili Üsküdar Ağır Ceza da olan dosyasının ifadesi alınmıyor !!! Niçin bu konudaki tüm sanıklar ya milletvekili ''yapıldı'' yada ''başbakanlıkça'' soruşturma izni verilmedi!!!
İşte siz bu yanıtları bulun hele sonra ergenekon a gelin...
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
“Balbay’ın Günahı” Güray Öz
Ama benim aklıma asıl takılan Hasan Cemal’in aracılığı, elçiliğiyle Kürt sorununun çözülmesi konusu değil. Böyle çözülemeyeceği gün gibi aşikâr. Kürt sorunu terör örgütü ile pazarlıkla değil, Türkiye’nin kendi Kürtlerinin durumunu, neler istediğini bilerek alacağı kararlarla çözülür. Bunlar için akil adamlara değil, devletin akil olmasına ihtiyaç vardır.
Terör örgütü lideri ile görüşmek, onunla benzer görüşleri savunmak doğal. Memlekette bol miktarda var. Nihayet görüştür. “Terör örgütü lideri ile, şu ya da bu kişi ile görüşülemez” de diyemez hiç kimse. Hele bir gazeteciye asla. Ama...
İşte bundan sonrası biraz can sıkıcı.
Siz terör örgütü lideri ile görüşüyorsunuz. Onunla benzer görüşleri savunuyor ve bunları yayımlıyorsunuz. Taha Akyol’un dediğine göre devlet ricali de sizinle görüşmek istiyor.
Mustafa Balbay ise, zamanın kuvvet komutanlarıyla, yüksek rütbeli askerlerle o gergin günlerin gündemini görüşüyor, görüşmeleri yayımlamış bile değil, ama şimdi“üzerinde oynanmış” dediği gazetecilik notları için yargılanacağı günü bekliyor tutukevinde. Üstelik kimi meslektaşları tarafından hükmü çoktan kesilmiştir.
Biliyorum. Kestirme bir açıklamanız var bu konuda.
“O generaller darbe yapacaklardı. Mustafa da onlarla aynı görüşleri savunuyordu” diyorsunuz. Uyduruyorsunuz, ama sizin görüşlerini “büyük bir görev duygusuyla” aktardığınız terör örgütünün lideri ne yapıyor? Güven Park’ta çiçek mi satıyor?
Ayıp olmuyor mu?
Herhalde olmuyor. Standart çifte olunca ve zaten doğuştan yaralı hukuk değil de kurt siyaseti egemen olunca piyasaya, kimileri öznel olarak herhalde değildirler, ama nesnel olarak gazetecinin olamayacağı, olmaması gereken bir işlevi üstleniyor, devlet elçisi oluyorlar.
Gazeteci Balbay ise devlet tutuklusudur.
Durum bundan ibarettir ve ibretliktir.”
Odatv.com
13 Mayıs 2009
Haberin tamamı:http://www.odatv.com/Medya/cumhuriye...iri-16113.html
Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Sayın sdt23 ;
Bu tip işler internette bulunan bilgilerle kotarılamaz. Çünkü yazılıp çizilen senaryo ile kişilere biçilen görevler ''internet''te yazmaz. Bunlar genel gerçekler ve sonsuzluğa akıp giden zamanın değerlendirmesiyle süzülüp gelen bilgilerdir. Örneğin 5 DTP linin savcılıktan ''milletvekili olmadan'' önceki suçları ile ilgili ifadelerinin alınması için yazdığı ve gelmezlerse ''polis'' zoru ile götüreleceklerine ilişkin fezlekeye bizzat TBMM si başkanınca verilen ''hukuki '' yanıtın sadece doğruluğunu kabul etmek aslında bir bakıma ''ben ciddi hukuksuzluk''yapıyorum uda kabul etmektir. Amma bunu hiç bir şekilde internette bulamazsınız... Bilgilerin süzülmesidir bu... Sadece iyi takip edenler sorabilir bunu yahu milletvekili olmadan işlenen suçlardan dolayı madem bu doğal... Neden RTE nin Belediye Başkanı iken açılan ''teşekkül halinde kalpazanlık ve akbil yolsuzluğu'' ile ilgili Üsküdar Ağır Ceza da olan dosyasının ifadesi alınmıyor !!! Niçin bu konudaki tüm sanıklar ya milletvekili ''yapıldı'' yada ''başbakanlıkça'' soruşturma izni verilmedi!!!
İşte siz bu yanıtları bulun hele sonra ergenekon a gelin...
__________________
Sayın Sdt 23 son hız konulara dalar alıntı yapar kopyalar yapıştırır ama bazen gerçekler tokat gibi olunca kaybolur. Sayın Mehmet Emin Sezen e yanıt verirken hızlıdır. Ama yukarıdaki satırlara ne yanıt versin?
Mahkemeye sunulan bombalarla ilgili CD nin kayıtsız şartsız kabul edildiğini söylüyor. Yoo tam tersi bu ve benzeri belgeler bende şüphe doğuruyor. Bir tezgah kokusu veriyor ama size hiçbir şey vermiyor. Dosyada bulunan belgeler diye insanları yargılama yapmadan suçlayan siz bu ve benzeri belgeler için nedense tek satır yazamayacak hale geliyorsunuz. Kısaca kal geliyor size.
Ben sizin bir misyonunuz olduğuna inanıyorum.
BU konuda bile insanları suçluyorsunuz ama buyrun meydan bu belge için neden yorumunuz yok?
Cevap: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Grizu patlamaları Ergenekon’un işiymiş!
On yıl önceki büyük Körfez depremini, “Gölcük’te içki içen ve fuhuş yapan günahkârlar”a bağlayan zihniyet, Balıkesir’deki son grizu faciasından sonra hortladı...
Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen STV Haber kanalındaki ‘Son Durum’ programının sunucusu Asım Yıldırım, öyle bir yorum yaptı ki izlerken saçımı başımı yolasım geldi!
Aynen şunları söyledi:
“Geçen sene aralık ayında Bursa’da bir maden kazası meydana gelmişti. 19 madencimiz can vermişti. Peki bu olaydan hemen bir gün önce ne olmuştu; bir hatırlayalım. İstanbul’a cumhuriyet savcılarına İbrahim Fırtına, Aytaç Yalman, Özden Örnek gelip ifade vermişlerdi.
Dün gözaltılar oldu, Balyoz Darbe planıyla ilgili... Bugünse ne yazık ki; işte Balıkesir Dursunbey’den gelen böyle bir maden kazası haberi var. Bunların aralarında bir bağlantı var mıdır, yoksa sadece ve sadece tevafuk diyebileceğimiz hadiseler midir, bunu da sizin izanınıza bırakıyoruz.”
***
Yani; sunucu diyor ki, “Grizu faciaları da Ergenekon’un icraatı... Soruşturmaları gölgede bırakmak için, madenleri patlatıyorlar!”
“Uçukluğun ve saçmalığın” bu kadarını ben izanına bırakmaya bile gerek duymuyorum Asım kardeş...
Sadece sana ve senin gibilere “Pes” diyorum...
Gerçekten pes!
http://haber.gazetevatan.com/haber.v...ryid=4&wid=102
Cevap: Re: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Şimdi Sayın Ali Sinkay'ın araya ilave ettiği ileti hariç olmak üzere iki farklı girişi okudunuz ilk giriş sıra no bir deki diğer giriş ise bundan önceki iki iletimin birleşmesidir.
Bilmem izlermisiniz, Pazar sabahları Ruhat Mengi adında (eskiden moda konularında yazan bir kadın iken daha sonra medyanın garip bir şekilde değişmesine parelel olarak kendiside değişerek politik yazılar kaleme almaya başladı) bir gazeteci, "Her Açıdan" adlı bir program yapıyor. Programın adı her açıdan fakat o hanımefendi her konuya tek açıdan bakıyor (kanımca).
Sizde iki farklı görüş sunuyorum dediniz ama ben muhakeme edilebilecek veya birbiri ile ilişkilendirilebilecek iki bakış açısı göremedim. İki farklı bakış diyerek tek bir bakış açısı ile bakıp tek bir sonuç çıkarmak pek objektif bir yaklaşım olmasa gerek.
Selamlar.
Cevap: Ergenekon' a Bir Bakış Açısı ( Öykü)
SELİM SOMÇAĞ 28.02.2010 yazıyor;
Kalem’ ile ‘Silgi’ çatışmasıdır bu
Bazı çevreler bugünlerde yaşadığımız sorunların Cumhuriyet’in kuruluş ideolojisinden kaynaklandığını yazıyor, söylüyor! Bunu yaparken tarihi eğip büküyor; yarım yamalak bilgileriyle büyük sonuçlara varıyor. Yapmak istedikleri mevcut iktidarın “resmi tarihini” oluşturmak. Peki, Cumhuriyet tarihinde kimlerin üreten “Kalem”; kimlerin sürekli satıp savan ve mülk kalmayınca umudunu dışa bağlayan “Silgi” olduğunu öğrenmek ister misiniz?
TARİH 16 Ağustos 1838.
Sadrazam Reşid Paşa, İngiliz elçisi Lord Stratford Canning ile Osmanlı-İngiliz ticaret antlaşmasını imzaladı. Antlaşmayla Osmanlı, iç pazarını tümüyle yabancılara açtı. “Devletçi ekonomiyi” rafa kaldırdı; gümrük vergilerini düşürdü; Osmanlı’yı ucuz ithal mallar cenneti yaptı. On binlerce küçük esnaf iflas etti.
Bir yıl sonra; açık pazar haline getirilen ekonomik düzenin gerekli kıldığı mali, idari reformları Tanzimat Fermanı’yla gerçekleştirdi.
Sonuç: 1814’te bir İngiliz Sterlini 23 Osmanlı Kuruşu’ydu; 1839’da bir İngiliz Sterlini 104 Osmanlı Kuruşu oldu!
Osmanlı nüfusu giderek yoksullaşırken, küçük bir azınlık alafranga yaşamın getirdiği tüketime yöneldi. “Araba Sevdası” başladı.
O sırada Avrupa sermayesinde de yapısal dönüşüm yaşandı. Mali sermaye büyük güç haline geldi. Bu durum Osmanlı gibi ülkelere sermaye akımını hızlandırdı.
Osmanlı da gerek savaş, gerek tüketime yönelik yeni yaşam tarzı nedenleriyle hep borçlandı. İhtiyacı olan parayı Avrupa para piyasalarından buldu.
Avrupalı kendi ülkesindeki yüzde 34 gibi düşük faiz gelirleri yerine, yüzde 1112 gibi yüksek faiz veren İstanbul borsasına yöneldi. (Bugüne ne kadar benziyor!)
Sonucu tahmin etmişsinizdir; Osmanlı 1875’te faiz borçlarını ödeyemeyeceğini açıkladı. Avrupa ayağa kalktı. (Bu borcu kimin ödediğini biraz sonra okuyacaksınız!)
Osmanlı’nın iflasından iki ay sonra, önce Bulgarlar sonra Sırplar ayaklandı.
İngilizler, Sadrazam Nedim Paşa aracılığıyla Rusya’ya yakınlaşan Sultan Abdulaziz’i Harp Okulu öğrencilerinin de katıldığı askeri darbeyle tahttan indirdi.
Darbeler, iktidar değişiklikleri, reformlar Osmanlı’ya “ilaç” olmadı. Süreç I. Dünya Savaşı sonuna kadar uzadı. Çünkü emperyal güçler Osmanlı’yı nasıl paylaşacaklarına karar verememişti. Sonra ne olduğunu biliyorsunuz...
Cumhuriyet kalıplaşmış övgülerle kurulmadı
Savaş sonucunda, Osmanlı’nın ordusu dağıtılmıştı; ne kara ordusu kalmıştı ne hava ne de deniz gücü. 325 bin şehit, 400 bin yaralı, 250 bin esir ve kayıp vardı.
Ankara’da ise...
Silah yoktu. Para yoktu. Döviz yoktu. Hisse senedi-tahvil yoktu. Borç alacak kimse de yoktu.
Bu nedenledir ki...
Apoletleri sökülmüş, maaşına el konulmuş Mustafa Kemal, kongre için Anadolu’nun tozlu yollarına düştüğünde, erzakında 20 yumurta, 1 okka peynir ve sadece 20 ekmeği vardı.
Karşısında sadece yedi düvel yoktu. Hani diyorlar ya, “Mustafa Kemal’i Anadolu’ya para verip gönderen Sultan Vahdettin’dir!”
Peki Saray, Düyun-u Umumiye’den 900 bin lira ve Osmanlı Bankası’ndan 1.340 bin lira borç alıp kurduğu Kuvay-i İnzibatiye’yi niye ulusalcıların üzerine sürdü? Neyse, böylesi saçmalıklara inanan var mı?
Mustafa Kemal tarihin yönünü bu şartlarda değiştirdi.
Fakat savaştan yeni çıkmış, hiçbir altyapısı olmayan yeni ülke ekonomisi nasıl inşa edilecekti?
Geliniz son yıllarda hep gözden kaçırılan bir ekonomik gerçeğin peşine düşelim...
BAĞIMSIZLIK=DENK BÜTÇE
FALİH Rıfkı Atay diyor ki: “Bilmiyorduk; bir bilen ve öğreten de yoktu. Herkes şaşırtıcı ve umut kırıcıydı. Nasihat verenleri dinlesek, kollarımızı kavuşturup bir asır beklemeliydik. Aldanmak, avlanmak, yaptığımızı bozmak veya kullanmamak hepsi hesaptaydı. Her şey yapılmalı ve yapılanların sahibi bu millet olmalıydı.”
Sadece Batı dayatması programları reddetmediler; onlara göre denk bütçe bağımsızlık demekti.
Yıl: 1923
- Kapitülasyonlar kaldırıldı.
- Osmanlı’nın borçları (1854 itibariyle) kabul edilip yıllar içinde ödenmesine karar verildi. Osmanlı dönemi iç borçlar ve Kurtuluş Savaşı’nda yapılan “Tekalifi Milliye” denilen borçlar da ödenecekti.
- Ergani Bakır Madeni’nin devlet tarafından işletilmesine karar verildi.
- Atatürk, Hindistan’dan kendi şahsına gönderilen paralarla İş Bankası’nı kurdurdu.
- Savaş yorgunu köylüye 8 milyon lira kredi dağıtıldı.
Yıl: 1924
- Bütçenin önemli gelirlerinden olan ancak köylüyü ezen, geleneksel Osmanlı Aşar Vergisi kaldırıldı.
- 1937 yılına kadar aralıklarla sürecek Kürt isyanları, Şeyh Said ayaklanmasıyla başladı.
- İstanbul’dan kalkan deneme uçağı 3 saat sonra Ankara’ya indi.
- Üstünde Türkiye Cumhuriyeti yazan madeni 10 kuruşluk paralar tedavüle çıktı.
- Samsun-Çarşamba demiryolunun temeli atıldı.
Yıl: 1925
- Son 30 yılda kaçakçı-kolcu çatışmalarında 400 bin kişinin öldüğü Tütün Rejisi Fransızlardan alınarak lağvedildi.
- Ankara-Yahşiyan; Kütahya-Tavşanlı demiryolu açıldı.
- Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu.
-Atatürk -köylülere örnek olması için- kendi parasıyla Atatürk Orman Çiftliği yapılmasını sağladı.
- İzmir Liman ve Körfez İşleri İnhisarı T.A.Ş. kuruldu.
- Menderes köprüsü üzerine ilk betonarme köprü yapıldı.
Yıl: 1926
- Emlak ve Eytam Bankası kuruldu.
- Kayseri’de uçak fabrikası açıldı.
- Alpullu şeker fabrikası açıldı.
- Uşak şeker fabrikası açıldı.
- Samsun limanının inşaatına başlandı.
- Samsun-Kavak demiryolu açıldı.
- Serbest bölge kurma girişimlerine başlandı.
Yıl: 1927
Sayım yapıldı. Nüfus 13.5 milyon. Bunun yüzde 83.7’si köyde yaşıyor. Okuryazar oranı yüzde 11 idi.
- Bursa dokumacılık fabrikası açıldı.
- Yerköy-Kayseri; Ankara-Kayseri; Samsun-Amasya; Samsun-Havza demiryolu açıldı.
- Devlet demiryolları ve limanları idaresi kuruldu.
- Bünyan dokuma fabrikası açıldı.
- Cumhuriyet’in ilk kâğıt paraları tedavüle çıktı.
- Ankara Radyosu yayına başladı.
Yıl: 1928
- Ankara çimento fabrikası açıldı.
- Amasya Zile; Kütahya-Tavşanlı demiryolu açıldı.
- Sirkeci-Haydarpaşa arasında feribot seferi başladı.
WALL STREET KRİZİ
TÜRKİYE daha savaş ekonomisinin ağırlığından kurtulamadan, 1929 dünya (Wall Street) büyük ekonomik kriziyle sarsıldı. Krizin etkisine bir örnek vermeliyim: İlkel geleneksel teknikten kurtarılması için makine ithaline büyük kolaylıklar sağlandı. Bunun sonucu 1929’a kadar Türkiye’ye 2.500 traktör girdi. Fakat krizden sonra büyük düşüş yaşandı. Makine ithali 1928’de 2 milyon 298 bin lira iken 1933’te 224 bin liraya kadar düştü!
Yıl: 1929
- İstanbul’da otomobil fabrikası kuruldu.
- Zirai Kredi Kooperatifleri’nin kurulmasına karar verildi.
- Ankara demiryolu hattı ve Haydarpaşa Limanı millileştirildi.
- Doğu Anadolu’da muhtaç çiftçilere arazi tevziine (toprak reformuna) karar verildi.
- Mersin-Adana demiryolu Fransızlardan satın alındı.
- Ankara-İstanbul arasında telefon bağlantısı kuruldu.
Yıl: 1930
- Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu; ilk üyesi Mustafa Kemal oldu.
- Kayseri-Şarkışla; Ankara-Sivas; Emirler-Balıköy; Bolkuş-Filyos; Zile-Kunduz demiryolu açıldı.
- Türk parasını koruma kanunu çıktı.
- Batı’nın “Kuramazsınız” dediği Merkez Bankası kuruldu.
- İstanbul Galata Köprüsü’nden geçiş ücreti alınması kaldırıldı.
- Düyun-u Umumiye binası hükümete teslim edildi.
Yıl: 1931
- Devletçilik ilkesi sadece CHP’nin altı oku olmadı; Anayasa’ya da girdi.
- Ankara’da Ziraat Kongresi toplandı.
- İthalatın sınırlandırılmasına karar verildi.
- Malatya-Doğanşehir; Mudanya-Bursa demiryolu yapıldı.
- Kelkit Irmağı üzerine Akçağıl Köprüsü yapıldı.
Yıl: 1932
- Tütün Kongresi toplandı.
- Kütahya-Balıkesir; Samsun-Sivas; Kunduz-Kalın; Ulukışla-Niğde demiryolu yapıldı.
- Türkiye Sanayi Kredi Bankası kuruldu.
Yıl: 1933
- Samsun-Çarşamba; Adana-Fevzipaşa tren hattı satın alındı.
- Afyon-Antalya demiryolu yapıldı.
- Mevduat Koruma Kanunu kabul edildi.
- Sümerbank faaliyete geçirildi.
- Tefecilerle mücadele etmek için Halk Bankası kuruldu.
- Denizyolları devletçe işletilmeye başlandı.
- Eskişehir şeker fabrikası açıldı.
- İzmir Rıhtım Şirketi devletçe satın alındı.
- Ankara-İstanbul tarifeli uçak seferi başladı.
DEVLET BABA DÖNEMİ
Cumhurİyet kadrolarının tüm çabalarına rağmen, Osmanlı’dan beri sürüp gelen dışa bağımlılık, ulusal özel sektörün bir türlü geliştirilmemiş olması, sanayinin kurulmasına pek olanak vermedi. Bu da devlet eliyle gerçekleştirildi.
Yıl: 1934
- Sovyetler Birliği ile kredi antlaşması imzalandı
- Ankara, Sivas, Konya, Eskişehir’de buğday siloları inşasına başlandı.
- Kayseri uçak fabrikasında yapılan 6 uçak Ankara’ya uçtu.
- Bursa’da süttozu fabrikası açıldı.
- Bakırköy bez fabrikası açıldı. Konya Ereğli’de bez fabrikasının temeli atıldı.
- İzmit kâğıt fabrikası kuruldu.
- Zonguldak’ta kömür yıkama fabrikası işletmeye açıldı. Antrasit fabrikasının temeli atıldı.
- Keçiborlu kükürt fabrikası işletmeye açıldı.
- Isparta gülyağı fabrikası işletmeye açıldı.
- Kayseri mensucat fabrikası kuruldu.
- Halk için ucuz ve dayanıklı ayakkabı üretmek amacıyla Beykoz fabrikası kuruldu.
- Turhal şeker fabrikası işletmeye açıldı.
- Afyon-Antalya; Diyarbakır-Fevzipaşa; Ortaköy-Bolkuş; Fırat-Yolçatı demiryolu yapıldı.
- Üsküdar-Kadıköy tramvay hattının ilk denemesi yapıldı.
Yıl: 1935
- İstanbul liman şirketi devletçe satın alındı.
- Aydın demiryolu hattı devletçe satın alındı.
- Gediz ve Göksu nehirleri üzerine köprüler inşa edildi.
- Maden Tetkik Arama Enstitüsü ve Elektrik İşleri Etüt İdaresi kuruldu.
- Etibank kuruldu.
- Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi kuruldu.
- Diyarbakır-Fevzipaşa; Fevzipaşa-Ergani; Ergani-Osmaniye; Çankırı-Atkaracalar; Sivas-Eskiköy demiryolu yapıldı.
- Tarım Satış Kooperatifleri kuruldu.
- Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası işletmeye açıldı.
- Ankara’da fındık kongresi toplandı.
- Nazilli basma fabrikası kuruldu.
- İstanbul telefon şebekesi devlet tarafından satın alındı.
- Ankara-Zonguldak telefon hattı açıldı.
- Ankara’da gaz maskesi fabrikası kuruldu.
Yıl: 1936
- Ankara’da Endüstri Kongresi toplandı.
- Deutsche Bank’ın elindeki Ergani Bakır Madeni İşletmesi satın alındı.
- Ankara Çubuk Barajı’nın yapımına başlandı.
- İzmir havagazı şirketi devletçe satın alındı.
- İzmit’te ikinci kâğıt fabrikasının temeli atıldı.
- Ereğli kömür işletmesi devletçe satın alındı.
- Erzurum-Sivas; Afyon-Karakuyu; Isparta-Bozönü; Eskiköy-Çetinkaya; Yazıhan-Hekimhan demiryolu yapıldı.
- İlk kömür treni Ankara’ya geldi.
- Edirne-Sirkeci demiryolu hattı ve Şark Demiryolları devletçe satın alındı.
- Gaziantep buz fabrikası açıldı.
- Bursa’da Hasanpaşa Köprüsü yapıldı.
- İstanbul Haliç üzerine köprü inşaatı temeli atıldı.
Yıl: 1937
- Ormanlar devletleştirildi.
- Atatürk çiftliklerini devlete bağışladı.
- İlk Türk gemisi Belkıs denize indirildi.
- İlk Türk denizaltısının yapımına başlandı.
- Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın temeli atıldı.
- Konya bez fabrikası açıldı.
- Malatya bez fabrikasının temeli atıldı.
- Türkiyle Cumhuriyeti Ziraat Bankası kanunu kabul edildi.
- Hükümetçe satın alınan, Toprakkale-Payas; Islahiye-Meydanıekbaz işletmeye açıldı.
- Denizbank kuruldu.
- Kadıköy su şirketi devletçe satın alındı.
- İstanbul-Edirne karayolu açıldı.
- Burhaniye-Ayvalık yolu; Sakarya Nehri, Fırat Nehri, Kızılırmak Nehri ve Murat Irmağı üzerine köprüler yapıldı.
- Diyarbakır-Cizre; Hekimhan-Çetinkaya; Zonguldak-Çatalağzı demiryolu yapıldı.
- Telsiz kanunu kabul edildi.
- Türk Hava Yolları, İstanbul-Bükreş arasında ilk uçak seferi yapıldı.
Yıl: 1938
- Gemlik suni ipek fabrikası açıldı
- Bursa merinos fabrikası açıldı.
- Divriği demir madenleri işletmesi faaliyete geçti.
- İzmir Telefon Şirketi devletçe satın alındı.
- İstanbul Elektrik Şirketi devletçe satın alındı.
- Sermayesi devlet tarafından verilen KİT’ler kuruldu.
- Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu.
- İzmir klor fabrikası kuruldu.
- Ankara-Erzurum tren hattı Erzincan’a ulaştı.
- 1923-38 yılları arasında topraksız köylüye toplam 708 bin hektar toprak dağıtıldı.
- Ve Mustafa Kemal vefat etti.
O bir “Kalem” idi.
Türkiye bugün “kalemler” ile “silgilerin” çatışmasına sahne olmaktadır!
İlginize , bilginize sunulur.