-
Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Arkadaşlar geçtiğimiz günlerde Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir mitinginde çok güsel bir noktaya değindi. Değindiği nokta şuyduki "bize laiklik elden gidiyor diye dava açan savcılar ! bu chp nin yaptığı organizasyonlara (kuran kursu ve çarşaf açılımı) niye gözünüzü kapıyorsunuz ?" Eğer hukuk önünde eşit ve hiçbir farkı bulunmayan 2 partinin yaptıkları davranışların birine ' Suçtur ! Kapatılsın ' denilip ötekine göz yumuluyorsa savcılar burada çelişkili davranma yasağına ters düşmüş olmazlar mı? Destekleyici veya Aksi görüşlerinizi bekliyorum..
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
sayın mehsaidmet,
Çok renkli bir konu başlığı ile anlaşılan da renkli kişiliğiniz ile hem de ilk mesaj olmasına rağmen site hukukunu bile alt üst ederek hukuksal yorumlar talep ediyorsunuz...
Sitede o kadar hukuk ile ilgili arkadaş var iken nacizane bendenizin yorumlarının ne değeri olabilir?
Ama o arkadaşlardan beklerim ki HUKUKu GUGUK etmesinler...
İlk mesajda konu başlığı açmanızı kıskansam da :), gözüm sizi bir yerlerden ISIRSA da çağrınız destekliyorum...
Yok mu bir hukukçuuuu.... :)
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Adamın biri diğerine; "CHP'nin türban ve Kur'an kursu açılımı iyi niyetlidir, ama bu işi yapan başka partilerin iyi niyetinden kuşkuluyum, pardon kuşkulu falan değilim, onlar düpedüz kötü niyetlidir, bu ülkeyi geriye ve karanlığa doğru götürüyorlar" demiş.
Öbürü; "ama ikisinin de yaptığı şey aynı" demiş.
Birinci adam; " olur mu canım, ameller niyete göredir, niyet iyi olduktan sonra yaptığına bakma, o iyi niyetle yapıyor."
İkinci adam, "ben bir şey anlamadım arkadaş, şimdi birisi ırza geçse ve ben iyi niyetliyim, bu işi iyi niyetle yaptım derse, ne yapacağız"
"İyi niyetle yapmışsa yapacak bir şey yok demiş" birincisi.
"Öbürünün kötü niyetle yaptığını nerden bileceğiz, belki o da iyi niyetle yapmıştır" demiş ikincisi.
"Olur mu canım, kimin iyi niyetle kimin kötü niyetle yaptığını biliriz biz" demiş..
"Ama" demiş, ikinci adam; "bu niyetler amellere göredir sözü hukukla ilgili değil gibi geldi bana, daha çok maneviyatla ilgili gibi görünüyor, benim bildiğim hukuk niyetle değil, dışa yansıyan hareketlerle ilgildir" demiş..
"Yok arkadaş demiş" birinci adam, "bu millet neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmez, biz onun yerine neyin iyi neyin kötü olduğunu tespit ve teşhis ederiz" demiş ve devam etmiş "CHP'nin niyeti iyidir, ama şu millet onun kıymetini bilemiyor". Ve yine devam etmiş; "bu millet CHP'nin iyi niyetini ve kıymetini bilemediği için, onu bir türlü "sandıksal demokrasi" yoluyla başa geçiremiyoruz, darbe dönemleri de kapandı, ne yapsak acaba diye düşünürken, iyi niyetli olmayan partilerin yöntemi olan türban, Kur'an kursunu denenmesi kötü mü olur?" diye sormuş.
"Kötü olur mu hiç canım, CHP ne yapsa yeridir" demiş öbürü gülerek..
"İşte şimdi anlaştık" demiş birinci adam.
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Güzel paslaşma...
Sizi neden farketmez arragones anlayan beri gelsin...
:)
(Bu arada en azından site hukukunu savunması gerekenlerin düştüğü halları takdim ederim... Bahse konu "meraklı" üyenin ilk mesajı ve "konu başlığı" açıyor... Yönetici hukukçu arkadaş nedense farkında bile değil veya işine gelmiyor... Eeee ne de olsa yazmış olduğu yanıtta olduğu gibi "ikinci adam" ne de olsa... :) )
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Adamın biri diğerine; "CHP'nin türban ve Kur'an kursu açılımı iyi niyetlidir, ama bu işi yapan başka partilerin iyi niyetinden kuşkuluyum, pardon kuşkulu falan değilim, onlar düpedüz kötü niyetlidir, bu ülkeyi geriye ve karanlığa doğru götürüyorlar" demiş.
Öbürü; "ama ikisinin de yaptığı şey aynı" demiş.
Birinci adam; " olur mu canım, ameller niyete göredir, niyet iyi olduktan sonra yaptığına bakma, o iyi niyetle yapıyor."
İkinci adam, "ben bir şey anlamadım arkadaş, şimdi birisi ırza geçse ve ben iyi niyetliyim, bu işi iyi niyetle yaptım derse, ne yapacağız"
"İyi niyetle yapmışsa yapacak bir şey yok demiş" birincisi.
"Öbürünün kötü niyetle yaptığını nerden bileceğiz, belki o da iyi niyetle yapmıştır" demiş ikincisi.
"Olur mu canım, kimin iyi niyetle kimin kötü niyetle yaptığını biliriz biz" demiş..
"Ama" demiş, ikinci adam; "bu niyetler amellere göredir sözü hukukla ilgili değil gibi geldi bana, daha çok maneviyatla ilgili gibi görünüyor, benim bildiğim hukuk niyetle değil, dışa yansıyan hareketlerle ilgildir" demiş..
"Yok arkadaş demiş" birinci adam, "bu millet neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmez, biz onun yerine neyin iyi neyin kötü olduğunu tespit ve teşhis ederiz" demiş ve devam etmiş "CHP'nin niyeti iyidir, ama şu millet onun kıymetini bilemiyor". Ve yine devam etmiş; "bu millet CHP'nin iyi niyetini ve kıymetini bilemediği için, onu bir türlü "sandıksal demokrasi" yoluyla başa geçiremiyoruz, darbe dönemleri de kapandı, ne yapsak acaba diye düşünürken, iyi niyetli olmayan partilerin yöntemi olan türban, Kur'an kursunu denenmesi kötü mü olur?" diye sormuş.
"Kötü olur mu hiç canım, CHP ne yapsa yeridir" demiş öbürü gülerek..
"İşte şimdi anlaştık" demiş birinci adam.
Gerçekten çok güzel bir açıklama olmuş...sağolun...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
RTE yi bilemem de bir de şu türban açılımını tam olarak dile getirseniz de öyle konuşulsa. CHP nin Türban açılımı yoktur.
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Valla site hukukunun tamamını bilmediğimi açıkça itiraf etmeliyim. Hatam acaba ilk mesajda yeni konu açmak mı yoksa hukukçu arkadaşlardan yardım istemek mi? Bu arada güzel paslaşma diyen arkadaşımada teessüf ederim. İlk mesajımda da belirttiğim gibi Desteleyen ve Aksi görüşleri bekliyorum yazdım. Sonuçta her fikir önemlidir benim için. :)
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
Tangör Evren rumuzlu üyeden alıntı
RTE yi bilemem de bir de şu türban açılımını tam olarak dile getirseniz de öyle konuşulsa. CHP nin Türban açılımı yoktur.
Sevgili Yöneticim öncelikle şunu belirtmek isterimki;
CHP nin türban açılımı vardır gibi bir açıklama da bulunmadım. Çarşaf açılımı vardır diye bir açıklamada bulundum. Bunu da inkar edecek halimiz yok herhalde! CHP nin çarşaflılara rozet takması hemen hemen bütün kanallarda verildi.
Arz Ederim..
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Buradaki Türban açılımı deyimi bence cuk oturmuş anlam olarakta ifade edilinmek istenen konudada.
Kurulduğundan bu yana CHP nin bireylerin dinsel inançlarıyla uğraşmak sömürmek bundan rant sağlamak gibi aşağılık bir siyaset anlayışı olmamıştır. Ancak her dönemde ve özellikle 2002 den sonra sırf bu konuda siyaset yapıp halkın din duygularını sömüren, bu sayede iktidar olan sonra din dışı her türlü yolsuzluğa bulaşan aşağılık bir zihniyet bulunmaktadır.
CHP nin politikalarını beğenirsiniz beğenmezsiniz ama bir gerçeği vardır ki Laik Cumhuriyetin bir şekilde güvencesi olmuş ve aynı şekilde inançlara saygılı olarak asla siyasete alet etmemiştir. Ancak Laik devletin temel gereği olarakta dini kontrol altında tutan ve halkın din ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir duruş sergilemiştir.
Ancak karşısında daima Atatürk ilke ve inkilaplarına düşman dini kullanmak isteyen ve bu sayede laik Cumhuriyetten intikam almaya çalışan bir takım yobazların çöreklendiği partiler ve bunu demokratik sanan liboşlar dış beslemeli sarozcular her daim olmuştur. Bunlar
Kadayıfın altı kızardımı üstüne şerbet döküldü mü?
Geçiş kanlı mı olacak kansızmı?
Laiklik dinsizliktir ?
Hem laik hem dindar olunmaz...
Biz değiştik...
Velev ki siyasi simge olsun ...
Gibi söylemlerle kendilerini belli etmişler ve CHP ye de
CHP dinsizdir
Laikliği savunduğundan halktan kopuktur...
Kur'an ı yasaklatmıştır
Camileri kapatacaktır...
Türbanı yasaklamıştır...
Türevi söylemlerle halkı kandırmışlardır. Gelinen noktada ise olmayan bir söylemle ortaya çıkılarak şaklabanlığın son örnekleri verilmektedir. Abbas beyin yazısı gülümsetmeye bile yetmeyecek kadar kötü bir yazı olmuştur. Umarım ki kendileri gün gelir yahu ben ne yaptım demez.... Unutulmaması gereken bir hususta kendisinin belirttiği şekilde '' bir siyasi partide aktif '' olduğundan din ile oynama konusunda mahir bir partide olduğundan oy tabanlarına böyle demek zorundadır ....
Şimdi açılım da açılım denen konuya bir bakalım neymiş...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
mehsaidmet rumuzlu üyeden alıntı
Arkadaşlar geçtiğimiz günlerde Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir mitinginde çok güsel bir noktaya değindi. Değindiği nokta şuyduki "bize laiklik elden gidiyor diye dava açan savcılar ! bu chp nin yaptığı organizasyonlara (kuran kursu ve çarşaf açılımı) niye gözünüzü kapıyorsunuz ?" Eğer hukuk önünde eşit ve hiçbir farkı bulunmayan 2 partinin yaptıkları davranışların birine ' Suçtur ! Kapatılsın ' denilip ötekine göz yumuluyorsa savcılar burada çelişkili davranma yasağına ters düşmüş olmazlar mı? Destekleyici veya Aksi görüşlerinizi bekliyorum..
CHP Türkiye'nin tarihinde ikinci; yasal onanan ilk siyasi partisidir. 1946 sonuna kadar tek partisidir hatta.... Her dönemde özellikle aşırı dincilerin ve onun oyununa gelen bir takım liboşların ve dış beslemeli sözde fikir yaratıcılarının saldırılarına maruz kalmıştır. Dine daima saygılı olmuş ancak dinle hiç oynamamıştır.
Mevcut partilerin hiç birisi yokken CHP nin olması ve hep aynı duruşu her dönem o dönemin popüler partisini rahatsız etmiştir. Buna mukabil hiç bir dönem bu dönem kadar dinin siyasete karıştırıldığı dini rant sağlandığı din kullanılarak yolsuzluk ve soysuzluk yapıldığı ve daha acısı yolsuzluğu bile din adına yapıldığını gizli kapılar ardında iddia edecek soysuz siyaset hiç yapılmamıştı. Devlet hiç bir dönem bu dönem kadar tarikat ve cemaatlere teslim olmamış devlet kurumları tekkeye döndürülmemişti. Çankaya'dan aşağıya din hiç böyle din dışı sömürülmemişti. İşin ilginci gene ilk defa halk cahil ve sadaka toplumu olsun ve böylece biat edilen bir yapı oluşturulmak istenmemişti. Hiç bir dönem mevcut iktidar partisinin başkanı halkın gözünün içine baka baka bu kadar yalan söylememiş ülkeyi bölme yolunda adımlar atmamış kutuplaştırmamış 85 senede kazanılan değerleri haraç mezat satarak devleti ekonomik olarakta sıfırlamamıştı. Hiç bir dönem Çankayada ki zat kadar tartışmalı bir aile olmamıştı hiç bir dönem devletin en başında ki iki kişinin tüm mal varlığı ve ailesi bu kadar şaibeli bu kadar gırtlağına kadar yolsuzluğa batmamıştı. Tarihin hiç bir döneminde devletin en başında ki iki kişi çok ciddi suçlamalarla zanlı olmamıştı... Ve tarihte hiç bir zaman din böylesine din dışı sömürülmemişti...
Bu çok açık gerçeklerden dolayı kendisini ''dinin tek sahibi ve kullanıcısı '' olarak görmektedir. Kendileri birisinde birileri din hakkında bir program yada görüş belirttiği an gereksiz saldırıya yandaş medyası ile birlikte geçmesinden doğal bir şey olamazdı nitekimde öyle oldu. Özellikle Kur'ankursları konusunda. Aslında oynanmak istenen oyun son derece açıktır. Halkı uyandırmak isteyen uyarmak isteyen ''gerçek dini anlatmak isteyene''' anında saldırı yapılması bu güne kadar oynadıkları aşağılık oyunun deşifresi olacağındandır. En büyük propogandaları CHP dinsizlerin partisidir yalanının iflası olacak ve eğer halk birde gerçek dini öğrenirse bunların kaçacak yerlerinin olmayacağındandı. Hemen hemen bir çok müslüman gibi Türk müslümanları da sadece '' elhamdülüllah müslümanım '' ötesi islam dinini pek bilmediklerinden ve bugüne kadar gerçeklerden çok hurafelerle sahte ve yalan bilgilerle donatıldıklarından gerçek dinlede mevcut iktidarın uzaktan yakından ilgisi olmadığından saldırmaları doğaldır. Bari doğru saldırsalar bari RTE bir kez olsun doğru desin...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
CHP nin seçmeninde muhtemelen bir çok türbanlı çarşaflı kadınımız vardır. Çünkü CHP gerçekten laik değerlere bağlı vede dine saygılı bir partidir. Gerçek anlamda Müslüman olan dinini tam bilen kandırılmamış hiç bir kişinin AKP ye oy vermeyeceğide Güneşten parlak bir gerçekçilikle önümüzde durmaktadır.
Bu nedenden dolayı CHP nin bir belediye başkan adayının programının içerisinde '' kur'an kursları '' ile madde olması anormal olmamalıdır. Ancak kıyamet bundan koptu.
Bu ilk madde ve programın olmazsa olmazı değildir. Bununla saldırmak isteyenler programın ön sıralarında ki
Her mahalleye sağlık ocağı
Kadınlarımıza dikiş nakış beceri kursları
Kız öğrenci yurtları
Çevre düzenlemesi...
gibi birbirinden önemli maddeleri atlayıp
'' Gerektiğinde diyanetle koordineli olarak Kur an kursu açılması için belediyece yer temini edilecektir ''
cümlesine takıp kıyamet koparılması manidardır. Çünkü mevcut hükümet tarikat ve cemiyetler aracılığı ile Kaçk kur'an kurslarından sebeplenmektedir. Konya da ki patlama da ölen çocukların kanı bu kaçak kuran kurslarına göz yumanların ellerindedir. Ancak bu kaçak kuran kursları giderse iktidar gücünü kaybedecek satacak hayal tacirliği kalmayacaktır. Kaçak kur an kurslarında Atatürk ve laiklik düşmanlığı işlenmekte Fetocu yapı teşvik edilmekte bir çok din dışı bilgiler verilmekte olduğu ikide bir patlayan rezaletlerden bellidir. Eğer belediye bunu kontrole alırsa ne olacaktır ????? İşte kavga budur !
'' Kur'an kursunun kaçağı mı olurmuş be....'' gibi beşinci sınıf diktatör ağzıyla konuşan RTE aslında neyin ne olduğunu en iyi bilendir. Kaçak kur an kursları özel yetiştirilen bazı İHL ler onun arka bahçesidir.
Unutulmamalıdır ki her devlet her belediye halkın ihtiyaçlarını kanunlar çerçevesi içersinde çözmekle yükümlüdür. Ama bunu yaparken kendine rant sağlayıcı hurafelerle dolu karşıya iftira atan yalan eğitim olmayacaktır. Atatürk ü DECCAL diye öğreten bir kur'an kursu ''yasal'' mıdır ? ''Laikliğin dinsizlik olduğu'' öğretisini yayan kurs yasal mıdır ? RTE için yasaldır çünkü kendiside Laiklik karşıtı odak olduğu kesin karar verilmiş bir partinin başıdır. Asıl bu çok ama çok ilginçtir......
Son bir iki dip not vereyim RTE nin son iki günkü yalanlarıyla ilgili....
'' Bana muhtar bile olamaz diyorlardı başbakan oldum şimdi utanmıyorlar mı diyor ?''
Valla bence Muhtar değil bir yere çaycı bile olamaz amma öyle denmesinin nedeni mevcut kanunlardı ondan dolayı o suçtan mahkum olanların siyasete girememesinden dolayı muhtar bile olamaz denmişti. Ayıp etti gene yalan söyledi bol bol... Ne ilginçtir hakında ''halkı, din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmekten'' mahkumiyet kararı olan, Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu mahkeme kararıyla tespit edilen 17 çok ciddi suçtan fezlekesi bekleyen birisi başbakan......
İkinci dip not gene RTE
'' Halkım beni Başbakan yaptı diyor''
Hayır seni bizzat Deniz Baykal Başbakan yaptı kanun değişikliğini kabul etmeseydi görürdüm ben seni... Kaldıki AKP nin genel başkanı olarak hangi halk seçti seni ? Gel seni kim oraya oturttu onu bir söyle ? Batıya bak şöyle uzaklara uzaklara çık Cebeli tarıktan aş okyanusu var orada ki kıtaya Utaha git bir yerlere git sonra söyle seni hangi Halk seçti ????
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Sayin Commodore1tr,
Su anda yazilarinizi okuyorum..Tespitlerinizin coguna katilmakla beraber, bugun yasadigimiz kaosa neden olduguna inandigim su soruya dikkatinizi cekmek istiyorum..
Once asagidaki verilere bakalim..Rakamlar yalan soylemez..:)
DIYANET ISLERI BASKANLIGI BUTCESININ YILLAR ITIBARIYLE DOKUMU:
1997 : 66 trilyon 751 milyar 962 milyon t.l.
1998 : 119 trilyon 679 milyar 140 milyon t.l.
1999 : 180 trilyon 824 milyar 159 milyon t.l.
2000 : 270 trilyon 362 milyar 931 milyon t.l.
2001 : 302 trilyon 130 miyar 110 milyon t.l.
2002 : 553 trilyon 364 milyar 200 milyon t.l.
2003 : 771 trilyon 267 milyar 000 milyon t.l.
2004 : 1 katrilyon 126 trilyon 041 milyar t.l.
2005 : 1 katrilyon 122 trilyon 041 milyar t.l .
2006 : 1.209.692.000 ytl
DIGER BAKANLIKLARLA BUTCE KARSILASTIRMASI:
Dyanet Işleri Başkanlığı : 1.2 milyar y.t.l.
Içişleri Bakanliği : 783 milyon
Dişişleri Bakanliği : 563 "
Bayindirlik ve Iskan Bakanliği : 677.219.000
Ulastirma Bakanliği : 687.265.000
Sanayi ve tTcaret Bakanliği : 280.095.000
Enerji veTabii Kaynaklar Bakanliği. : 249.296.000
Kültür ve Turizm Bakanliği : 632.417.000
Cevre ve Orman Bakanliği : 404.396.000
Bu durumda;
Turkiye laik bir ulke mi?
Yari laik bir ulke mi?
Yoksa Anayasa'nin 2.maddesi geregi "laik" sayilan bir ulke mi?
Gaye
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Bizim cahil halkımıza bir olta attı yine başbakan.Sapla samanı karıştırmak bu olsa gerek.
1.Kuran kursu açmak yasak değildir.Kaçak Kuran kursu açmak ve işletmek yasaktır ve suçtur ceza kanuna göre.Konyada yıkılan Kuran kursu gibi.Bu kurslarda umumiyetle yalan yanlış şeyler öğretilmekte insanlar kin ve düşmanlığa sevkedilmektedir.(Saçının bir teli görünen kadının 100 bin kez zina etmiş sayılacağı gibi,o zaman saçı kapalı ama 99999 kez zina eden bir kadın saçı açık ama namuslu bir kadından daha az günah işlemiş oluyor.Bunu söyleyen Konyalı bir askerimdi,Kuran kursunda hocası söylemiş bunu.)
2.Çarşaf,kılık kıyafet yasasına(bazı giysilerin giyelemeyeciğine dair inkilap kanunu) aykırıdır ancak bazı kanunlar yürülükte olmasına rağmen uygulanmazlar.Buna diğer bir örnek de şapka kanunudur(bu da inkilap kanunudur).Hala yürürlüktedir ama uygulanmamaktadır.Yani çarşafın da yasalara aykırı bir yanı yoktur.
3.Laiklik ilkesi kamusal alanda uygulama alanı bulur.Chp çarşaf ya da türbanın kamusal alanda kullanılmasına karşı olduğu için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Chpye kapatma davası açmasını gerektirecek bir durum yoktur.
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
unbelievable rumuzlu üyeden alıntı
Bizim cahil halkımıza bir olta attı yine başbakan.Sapla samanı karıştırmak bu olsa gerek.
1.Kuran kursu açmak yasak değildir.Kaçak Kuran kursu açmak ve işletmek yasaktır ve suçtur ceza kanuna göre.Konyada yıkılan Kuran kursu gibi.Bu kurslarda umumiyetle yalan yanlış şeyler öğretilmekte insanlar kin ve düşmanlığa sevkedilmektedir.(Saçının bir teli görünen kadının 100 bin kez zina etmiş sayılacağı gibi,o zaman saçı kapalı ama 99999 kez zina eden bir kadın saçı açık ama namuslu bir kadından daha az günah işlemiş oluyor.Bunu söyleyen Konyalı bir askerimdi,Kuran kursunda hocası söylemiş bunu.)
2.Çarşaf,kılık kıyafet yasasına(bazı giysilerin giyelemeyeciğine dair inkilap kanunu) aykırıdır ancak bazı kanunlar yürülükte olmasına rağmen uygulanmazlar.Buna diğer bir örnek de şapka kanunudur(bu da inkilap kanunudur).Hala yürürlüktedir ama uygulanmamaktadır.Yani çarşafın da yasalara aykırı bir yanı yoktur.
3.Laiklik ilkesi kamusal alanda uygulama alanı bulur.Chp çarşaf ya da türbanın kamusal alanda kullanılmasına karşı olduğu için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Chpye kapatma davası açmasını gerektirecek bir durum yoktur.
Okee..Bu dedikleriniz amenna. Peki Chp nin yapmış olduğu işlerin aynısını (çarşaflara rozet takma ve her mahalleye yasal yoldan Kuran Kursu açma) Akp yapmış olsaydı acaba yine aynı şekilde mi cevap yazardınız yoksa bas bas Laikliğimiz elimizden gidiyor, hemen önlem almalı diye bağrışırmıydınız? Gerçekten merak ediyorum...
Dipnot : Sapla samanı birbirine karıştırdığımızı yazmışsınız. Acaba sapla samanı karıştıran ben miyim yoksa zorlama sebepler bulup kapatma davası açanlar mı? düşünmek gerek...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Sapla saman, Dini alet edenler ile, Dini âli görenler arasında karışıyor.
Bugün Mehmet Şimşek'in elini bir türbanlı Eczacı da sıkmadı ya, mesele anlaşılmıştır...
Durmak yok, haremlik selamlığa devam...
Ha sırası gelmişken, el sıkmayan türbanlıya sitem ettiğim sanılmasın. O kendine öğretileni uygulamış, saygı duyarım. Diğeri kendine öğretileni uygulayamamış.:)
Vah, vah... Kuran'a bak yok, Sünnet'e bak yok ama uygulamada var.
Hay sizin çarpıtılmış, bastıra bastıra libido manyağı olmuş beyninize...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Sapla saman, Dini alet edenler ile, Dini âli görenler arasında karışıyor.
Bugün Mehmet Şimşek'in elini bir türbanlı Eczacı da sıkmadı ya, mesele anlaşılmıştır...
Durmak yok, haremlik selamlığa devam...
Ha sırası gelmişken, el sıkmayan türbanlıya sitem ettiğim sanılmasın. O kendine öğretileni uygulamış, saygı duyarım. Diğeri kendine öğretileni uygulayamamış.:)
Vah, vah... Kuran'a bak yok, Sünnet'e bak yok ama uygulamada var.
Hay sizin çarpıtılmış, bastıra bastıra libido manyağı olmuş beyninize...
Yani vay onun eli onun eline değmedi de, vay efendim böyle şey olur mu da... Amaaaan ne büyük mesele dimi Allah aşkına.
Kuranda yok Sünnette yok ama uygulamada var yazmışsınız. Buyurun da bir bakın isterseniz nerde var nerde yok;
Linkler Laik Cumhuriyete karşı odak olan siteler olduğundan silinmiştir .
Yönetici olmanız size istediğinize kafanıza göre sövme hakkı verir mi acaba?
Çarptırılmış, bastırılmış, belli kalıplarla sıkıştırılmış beyinlerinizi... Allah islah etsin..Amin..
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Bu da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sitesinden
Alıntı:
Kadın ve erkeğin birbirleriyle tokalaşmasının dinî hükmü ise, konunun bir diğer boyutudur. Elbette ki bu tür konularda örf ve âdetin, gelenek ve törelerin oluşumunda dinin birinci derecede etkisi vardır. Aynı yargının tersi de mümkündür; yani toplumların kültür ve geleneğinde mevcut çekimserliğin giderek dinî bir atmosfere taşınmış olması da muhtemeldir. Böyle bir davranışın dinen günah, mekruh veya haram olduğunu söyleyebilmek için bunun din açısından gerekçelerini ortaya koymak gerekir. Özetle belirtmek gerekirse, kadın ve erkeğin tokalaşmasını yasaklayan bir âyet olmadığı gibi Hz. Peygamber’in bu yönde herhangi bir sözü de yoktur.
Kimseye sövmedim bugüne kadar, ancak Başbakan'ın dediği gibi "şimdi bana küfür ettireceksiniz."
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Bu da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sitesinden
Kimseye sövmedim bugüne kadar, ancak Başbakan'ın dediği gibi "şimdi bana küfür ettireceksiniz."
Diyanet İşlerininde herşeyin en iyisini bildiğini düşünmüyorum şahsen. Hatta gösterdiğim belgelerde bulunan Din Alimlerinin referansı ile başka biryere bakma ihtiyacıda hissetmiyorum.
"Diyanet İşlerininde herşeyin en iyisini bildiğini düşünmüyorum" derken elbette dayandığım gerekçeler var.
Bu arada gözümden kaçmış değil..İyi bir takipçisiniz..İmrendim doğrusu...
Linkler laik Cumhuriyete karşı odak olan kişilerin siteleri olduğundan silinmiştir.
Dipnot : Açılan yanıtlar konu başlığından iyice sapmaya başladı..Bilgilerinize...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
mehsaidmet:
"Diyanet İşlerininde herşeyin en iyisini bildiğini düşünmüyorum şahsen. Hatta gösterdiğim belgelerde bulunan Din Alimlerinin referansı ile başka biryere bakma ihtiyacıda hissetmiyorum."
Şimdi Sayın Bilgili ne diyecek acaba?
Sayın Bilgili, CHP'nin sizce "açılım" olan ancak bizce çok doğru olan yaşlaşımının en canlı en taze en sıcak kanıtı bu sözler değil de NEDİR?
Sayın Bilgili,
Dost ve düşmanlarınızı ayırt edebilen insanlarla artışma ayrıcalığından etmeyin bizi ne olur...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Sayın Gaye A. ;
Maalesef mevcut hükümet ve bir takım yandaşları ile bu hükümetten de önce başlayan bir dönemde laikliği öylesine bir madde olarak bırakmak için uğraşmakta ve bunu sağlamaya çalışmaktadır. Bir çok forumda belirttiğim gibi Laik Türkiye Kabe nin bulunduğu İslam ülkesi Suudi Arabistan'dan daha çok harcama yapmaktadır bu konuda. Daha garibi bu rakamlar sadece resmi rakamlardır. El altından aktarılan bağış yoluyla toplanan inanılmaz rakamlar ve bazı tarikatların destekleri de göz önüne alındığında boyut korkunçlaşmaktadır.
Hali hazır hükümetin her ne kadar İslam la ilgisi bile yoksa islam aldatmacasıyla halkı çok iyi kandırdığı çok açıktır. Eğitimsizliğin geldiği nokta bu tip uygulamalara mahal vermektedir. Zaten RTE ondan bas bas bağırıp durmaktadır en az üç çocuk diye... Cehalet dini sömürüyü kolaylaştıran en büyük katalizördür. Zaten bu forumda da bir üyenin cehaletten doğan cesaretle nasıl saçmalayıp durduğunu görmekteyiz. İşte maalesef Türkiyede bunlar gibi bakar kör çok fazla bulunmaktadır. Zaten gerçek anlamda uygar Dünya ya göre okur yazar kıstasına göre bizim sonlarda olmamız boşuna değildir. Adını okuyup yazanı okur yazar kabul eden bu çağ dışı istatistiğe değilde gerçek uygarlık kıstasına göre baktığımızda maalesef Türkiye yüzde otuzlarda okur yazar oranı ile çok ama çok altlardadır. İşte bu hükümet bu oranıda yüzde onlara düşürmeye çalışmaktadır.
Şimdi size kısacık bir yakın tarih anektoduyla baş başa bırakayım hemde benim ha bire kullanıp durduğum bir deyimin doğuşuna tanık olalım birlikte. Hani bu sitede Avukat sıfatlı birisi '' salya sümük diyo... feto diyo...'' diye yaygara koparmıştı ya o nereden doğdu dileme ...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Türkiye'nin bu yobazlığa gidiş yolu sistematik olarak taa 1923 te başlamıştır. Dini çıkarları için alet edenler ve onu destekleyenler Atatürk'ün tokatlarından bıkarak sinmişler ama asla pes atmemişlerdir. Ulu önder in çok erken ebediyete intikali bu iflah olmaz yobazlara gün doğurmuş maalesef daha sonra ki iktidarlar yavaş yavaş bu aydınlanmadan taviz vermişler gitgidede hızlandırmışlardır. Tabiiki Başta İngiltere olmak üzere ( Ki günümüzde bu bayrağı abd almıştır) çıkarları bu yönde olan devletlerde el altından desteklemişlerdir bu durumu... Hatta bazı topraklarda sözde ''dini '' isyanlardan dolayı alınamamıştır.
Akıp giden zaman içerisinde din dışı ne kadar geri zekalı söylem varsa bir şekilde dine çakma yapılmıştır. Türbeler , yatırlar, akıl hastalarının hoca olması olmayan bir çok dini kural ın birden ortaya çıkması sayın sayabildiğiniz kadar... Bu arada bunlara karşı ne alaka ? demek din dışılık kavramını size yapıştıracağı korkusundan susan gerçek bilgililer de az suçlu değildirler. Sonunda dininden bihaber ama dinini bildiğini sanan yobazlar sürüsü oluşmuştur. Ama buna karşılık ''dini kutsallığı'' olan mezarlıklarımız en pis sarhoş ve fuhuş yuvası olmuş bakımsız kalmış bir çok mezarın mezar taşı çalınmıştır Bunun nedeni ise ölülerin oy verme sömürülme olasılığının olmamasıdır, buna mukabil bazı ''ölüler'' canlandırılarak ''oy'' kullandırılır oda ayrı bir konudur.
İslamla asla ilgisi olmayan saçma sapan hurafelerin söylemlerin gelip islam dininin içine sokulmasının yanı sıra özde de islamın asla kabul edemeyeceği bir takım söylemlerde getirilip gündeme oturtulmuştur. Ilımlı islam projesi ne menem bir şeyse Utahtan yönetilen İslam dışı bir ''islam'' olduğu gerçektir. Diğer dinlere saygılı olmak ayrı şeydir dinler arası uzlaşma ayrı şeydir. Neticede islam diğer dinlere saygılıdır ancak asla uzlaşmacı değildir . Zaten dinin nesi uzlaşmacı olabilir ki ? Hele hele islam dini gibi Son din olduğunu deklere etmiş bir din... İnançlar arası uzlaşma olamayacağı açıkken ne hikmetse günümüz islam ''büyükleri'' bunu islama aykırı bulmamaktadır. Bazıları yani yukarıdakiler halkın gözünün içine baka baka yalan söylemektedir.
Anektot anlatacaktık nerelere geldik ben anlatayım artık anektodu...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
mehsaidmet:
"Diyanet İşlerininde herşeyin en iyisini bildiğini düşünmüyorum şahsen. Hatta gösterdiğim belgelerde bulunan Din Alimlerinin referansı ile başka biryere bakma ihtiyacıda hissetmiyorum."
Şimdi Sayın Bilgili ne diyecek acaba?
Sayın Bilgili, CHP'nin sizce "açılım" olan ancak bizce çok doğru olan yaşlaşımının en canlı en taze en sıcak kanıtı bu sözler değil de NEDİR?
Sayın Bilgili,
Dost ve düşmanlarınızı ayırt edebilen insanlarla artışma ayrıcalığından etmeyin bizi ne olur...
horosan konuşmalarından anlıyorum ki verdiğim kaynakçalara bakmamışsın bile. Diyanet İşleri Hz. Muhammedin yasakladığı mute nikahını kesinlikle yasakladığı halde caizdir diyorsa benden nasıl bütün dini bilgilerimde başvurmamı beklersiniz ?
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Dikkatli bir ''Kur'an'' okuyucusu bazı özellikleri yakalar Kur'an tekrarlar yapar !! Aynı konuyu başka sözcüklerle başka bir olay için gene anlatır. Boşlukta bırakmaz anlattığı konuda. İnanç dünyasına göre inanıp inanmamak eleştirmek kişinin kendisindedir amma '''Kur'an'ın'' bu özelliği kişiyi aslında yorum hatasından da korur. Yeterki bakması bilene...
Bu özelliklerin biriside insanların din duygularıyla oynayanlara dinen sömürenlere dinden rant sağlayanlara karşı geliştirdiği çeşitli söylemlerdir. Bir çok ayet ve surede bazen dolaylı bazen direkt olarak bunu anlatır. Özetlede şöyle der...
'' Biz (Allah) inanmayanı ve dini kullananı biliri(m)z. Onların Kalpleri mühürlenmiştir. ( İnanmayan veya din tacirliği yapanların) Onların Kalp gözleri kördür bakarlar ama görmezler. Bir araya geldiklerinde inanmadıklarını inananları kandırmak için öyle söylediklerini ( Bundan çıkar rant oy soygun vurgun sağladıklarınıda biliriz.) ve hatta dalga geçtiklerini söylerler. Ne acıdır onlara.. Biz (Allah) bileniz. ''
( Pek beğenmediysenizde böyle gibi... Sadece özetlemem bir garip olmuş okuyunca bende hissettim ama güzel olmuş..)
Bunu anladığım günlerde kendi kendime söylenir dururdum...
'' Hikmetinden sual olunmaz Tanrım amma şunları bizde tanısaydıkta aldanmasaydık fena mı olurdu?''
Halbuki Allah bu özelliği gerçek anlamda dini bilenlere vermiş... Hatta daha ötesini bile vermiş sırf din yönünden değil başka yönlerden de kandırmaya çalışanı anlıyorsun. Anlamamanın tek yolu cahil cesaretinde yobaz olmak. Taktir edersiniz ki burada ki cahil okuma yazma bilmemek anlamında değil... Yoksa ne çok okumuş yobaz var inanılır gibi değil orasıda ayrı...
1975 nin yazı yer Balıkesir... Balıkesir 6 Eylül parkına giden tren yolu üst geçit ( orası değimi ile köprü) in hemen sonunda Fuar zamanı kurulan Lunapark ın yeri vardır. Bir futbol sahası kadar vardır yada yoktur... Lunapark haricinde çocukların maç etme yeridir. Maçlarda maçtır ha... Enine dikine çapraz maç yapan bir sürü tip toplar birbirine karışır aynı anda her iki takımda gol atar ( Diğer çocukların topu karışmıştır.) ozamanlar top dediğin kalemle meşin süsü verilmiş pilastik .... Hepsi birbirinin aynı... Ben biraz daha havalıyım nede olsa Ankara ve istanbul çocuğuyum... biraz daha bilgili biraz daha görmüş geçirmiş.. 70 lerin Türkiye sinde Ankara istanbul'da yaşamakla diğer şehirlerde yaşamak arasında çok büyük fark vardı özellikle eğitim yönünden...
Bir gün işte bu müthiş sahada maç yaparken birileri geldi bizi kovdu. Ölçüp biçip hazırlık yapmaya başladılar . Tabiiki bizde çevrelerinde ... Sonunda öğrendik ki oraya fabrika temeli atılacakmış! Hem de ''Tank'' fabrikası şehirliliğim işe yaradı! Hemen yumurtladım...
'' Buraya fabrika sığmaz ki....''
'' Sana ne lan bacaksız hadi .... olu gidin işimiz var.''
gibisinden bir yanıttı aldığım...
74 te palet dişi kırıldı diye yolda kalan bir çok tankımız vardı... Gerçi paletleri kırılmasada Ankara etimesgut tan Mersin'e nasıl gideceklerdi oda ayrı bir sorundu ama olsun varsın... O tanklar Mersin e varana kadar ( gidebilen) barış haarekatı bitmişti muhtemelen. Çok amaçok iyi olurdu tankımızı kendimizin yapması amma vallahide billahide o alana sığmazdı....
Evde babama söyledim o da uygar bir şekiilde küfür etti bana sanırım inanmamış yalan söylediğimi düşünmüştü... Amma O Cumartesi Necmettin Erbakan Balıkesir e geldi . O zamanlar Necmettin Haca'nın iki söylemi meşhurdu
Ya ''kadayıfın altının kızarıp kızarmadığı'' ile ilgileniyordu ya da ''Ağır sanayi hamlesi ''ile.. Önüne gelen boşluğa bir fabrika temeli atıp giderdi işte sıra bizim top sahamızın doğu tarafına gelmişti.... Dört hazır çukura büyük bir söylevden sonra çimento döküp her dört çukurada dörderden onaltı demir çakıp gittiler... Olan bizim sahamıza olmuş küçülmüştü... Gerçi sonraları en azından iki direği kale yapmaya başladıktı amma olsun ....
Yirmi gün kadar sonra ''yolların piri'' ''çobanların şahı'' ''babaların babası'' geldi Balıkesir'e... Türkiye'nin zırt pırt erken seçime gitme ikide bir hükümetin değişme sürecinin başlangıcıydı zaman...
Baba'da '' Türkiye'nin hala ikinci dünya savaşından kalma uçakları olduğunu kendi uçağımızı yapmamızın elzem olduğunu belirten'' bir konuşmadan sonra zaten Hoca yüzünden küçülen sahanın ''batı'' tarafına gene dört çukur onaltı demirden oluşan bir '' uçak fabrikası'' temeli attı gitti... Böylece bizim top sahası iyice ufaldı amma ne sahaydı doğusunda ''uçak'' batısın da'' tank'' fabrikasının temelleri olan temellerin kale direği olduğu bir sahamız... Böylece Türkiye belkide ilk defa yaklaşık 60 metre arayla iki devasa fabrika temeli atılan bir yere kavuşmuş oldu...
İşin acısı benim o çocuk kafamla burada tek fabrika bile yapılamaz dediğim yerde iki dev fabrikanın olacağına inananların çokluğuydu... Halkımız kandırılmaya aldatılmaya devam ediyordu.. Daha acısı bu uyduruk temel atmalara milyonlarca liranın gitmesiydi... Tabiiki ben işin maddi boyutunu çok daha çok sonra öğrendiğimde iyice üzülmüştüm amma kandıranlar ve kandırılanlar ''urmak yok yola devam'' sloganı ile gidiyordu.. Kandırmaboyutları değişiyordu sadece bir garibide o zamanda fabrika temelleri bile din kullanılarak atılırdı...
Şimdi gelelim diğer anektoda...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
İşin acısı benim o çocuk kafamla burada tek fabrika bile yapılamaz dediğim yerde iki dev fabrikanın olacağına inananların çokluğuydu... Halkımız kandırılmaya aldatılmaya devam ediyordu.. Daha acısı bu uyduruk temel atmalara milyonlarca liranın gitmesiydi... Tabiiki ben işin maddi boyutunu çok daha çok sonra öğrendiğimde iyice üzülmüştüm amma kandıranlar ve kandırılanlar ''urmak yok yola devam'' sloganı ile gidiyordu.. Kandırmaboyutları değişiyordu sadece bir garibide o zamanda fabrika temelleri bile din kullanılarak atılırdı...
Şimdi gelelim diğer anektoda...
Siz daha o çocuk aklınızla anladınız ama Halkınız anlamadı.
Hem bir fabrikanın temeli nasıl din kullanılarak atılabilirki kardeşim!!! Laik bir ülkede yaşamıyormuyuz biz? Bence bunu Üst makamlara ulaştırıp acilen bir Cumhuriyet Mitingi düzenleyelim son tahlilde :) Yoksa yakında bunlar kamu binasının temelinide dini törenlerle felan açar...Yok canım okadarda demeyin, bunlar dinlemez Laiklik felan...
bilmiyorum ki daha nekadar abartılır...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Sayın mehsaidmet ;
İletilerinizi aklen mantıken ve ilmen çok yetersiz bulduğum için okumuyorum vede karışmıyorum. Bundan dolayıda benim yazmış olduğum hiç bir iletiye yanıt vermeyiniz yorum yapmayınız.
Ben sizin kardeşiniz filan da değilim asgari saygı kurallarına uyunuz kendi fikrinizi kendinize saklayınız. Abuk sabuk akla zarar at gözlüklü yazılarınıza başka muhatap arayınız.
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
mehsaidmet rumuzlu üyeden alıntı
Yönetici olmanız size istediğinize kafanıza göre sövme hakkı verir mi acaba?
Çarptırılmış, bastırılmış, belli kalıplarla sıkıştırılmış beyinlerinizi... Allah islah etsin..Amin..
"şimdi bana küfür ettireceksiniz."
Bu sitede yönetici olmak ayrıcalık deyildir kurallar çercevesinde herkez sövme hakkına sahiptir. psikolojik baskı kurmayın.
Diyanet İşlerininde herşeyin en iyisini bildiğini düşünmüyorum şahsen. Herşeyin iyisini siz mi biliyorsunuz...
Siz daha o çocuk aklınızla anladınız ama Halkınız anlamadı. Kendinizi küçültmeden tüm yazılarını okyun.
Köpekler çoğu insanlardan daha sadıklardır...SAHİPLERİNE HAVLAMAZLAR !!! :):)seviyesizliğin bukadarı da olmaz ama RTE ye yakışır sizde sırıtırsınız.
- Başkalarıyla alay etmemek, kimseye kötü bir ad takmamak,
- Söylenmemesi istenen bir sırrı başkalarına söylememek.
Peygamberimiz, kurutuluş yolu nedir? diye sorana şu cevabı vermiştir: «Dilini muhafaza et.» (Riyazü's-Salihin, c.3, s.107)
Ashabdan biri Peygamberimize: Kendim için korkacağım en tehlikeli şey nedir? dedi. Sevgili Peygamberimiz mübarek dilini eliyle tutarak: «İşte budur» (a.g.e., c.3, s.106) buyurdu.
Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadisi şeriflerinde de şöyle buyurmuştur: «Allah'a ve âhiret gününe inanan kimse ya hayırlı söz söylesin veya sussun.» (a.g.e., c.3, s.103)
Görülüyor ki, dilimize sahip olmamız, söyleyeceğimiz sözlere dikkat etmemiz çok önemli bir ahlâk kuralıdır.
Arkadaşlar geçtiğimiz günlerde Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir mitinginde çok güsel bir noktaya değindi. Değindiği nokta şuyduki !
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
Bu sitede yönetici olmak ayrıcalık deyildir kurallar çercevesinde herkez sövme hakkına sahiptir. psikolojik baskı kurmayın.
Sayın mehmet emin sezen,
İletiniz biraz karmaşık geldi bana o ayrı ancak bu cümleyi neye dayanarak söylediğinizi anlayamadım doğrusu?
-
sayın mehtap hanım ben onu o sahısın yazısına istinaden kara mizah olarak yazdım ayrıca kendini bilen insanların sitede sövülmeyecegini bilmeleri gerekir. bu güne kadar sövülmediğine göre iletilerimizde başka bir amacımız yoktur.
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Hay sizin çarpıtılmış, bastıra bastıra libido manyağı olmuş beyninize...
yazısını okuyunca nasıl iyi bir cümleye tamamlamasını bekleyebilirim ki Allah aşkına ? Eğer bunun güzel bir cümleye bağlandığını düşünmekte ısrar eden varsa aynı cümleyi kendi üstünede alınsın bizahmet...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
mehsaidmet;
Tarafımdan siteden atıldınız buraya yazdığınız son iletide tarafımdan silinmiştir.
İletilerinizi yakından takip etmekteyim şu an sitede olduğunuzdan bu yazımı okuyacaksınız ondan yazıyorum.
Takip ettiğim iletilerinizde fikri yetersizliğinizin yanı sıra saygısız ve hakaretvari uslubunuz çok dikkat çekicidir. Cin olmadan adam çarpmaya kalkmanız kabul edilemez bir davranış biçimidir.
Öncelikle Laik demokratik sosyal hukuk devleti ne demek onu öğrenmeniz gerekmektedir. Mevcut başbakan gibi boş boş konuşup palavra atma yeri burası değildir. Size uygun siteler kendi verdiğiniz linklerde mevcuttur gidin orada körler sağırlar birbirini ağırlar yapınız.
Bu site hukukun üstünlüğüne ama gerçekten hukukun üstünlüğüne inanan kişilerin bulunduğu bir platformdur. Atatürk e sıradan insan muamelesi çekmeniz de gözümden kaçmamıştır. Bu bağlamda Atatürk e dil uzatanın Cumhuriyete laf edenin laikliği içine sindiremeyenin demokrasiyi anlamayanın Başbakan olsa dahi bu sitede yeri yoktur.
Ülke inim inim işsizlikten inlerken kişiler borç yüzünden intihar ederken dükkanlar kapanıp iflas ederken kriz yok diye ortaya çıkan aklı gerilerin de bu sitede yeri yoktur.
Diyanete güvenmem diyip bin kat daha yobaz sitelerden kaynaksız alıntı yapanların dini bilmeyenlerinde yeri yoktur bu sitede. Gidin verdiğiniz linkteki yobazlarla yazıışın bu siteyi kirletmeyin.
Dinle dinciliğin ayrımını yapamamış kendini bir şey sanarak konuşanlarında yeri yoktur bu sitede . Saygı kurallarına uymanız gerekir. Harun Gür Horasan Commodore1tr Mehmet Emin Sezen askerlik arkadaşınız mı? Burası RTE nin kahvehanesimi ? Siz de kimsiniz? Ne hakla ukalalık yapıyorsunuz?
RTE nizi ve yandaş medyanızı alıp gidiniz . Güle güle
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
Tangör Evren rumuzlu üyeden alıntı
mehsaidmet;
Tarafımdan siteden atıldınız buraya yazdığınız son iletide tarafımdan silinmiştir.
İletilerinizi yakından takip etmekteyim şu an sitede olduğunuzdan bu yazımı okuyacaksınız ondan yazıyorum.
Takip ettiğim iletilerinizde fikri yetersizliğinizin yanı sıra saygısız ve hakaretvari uslubunuz çok dikkat çekicidir. Cin olmadan adam çarpmaya kalkmanız kabul edilemez bir davranış biçimidir.
Öncelikle Laik demokratik sosyal hukuk devleti ne demek onu öğrenmeniz gerekmektedir. Mevcut başbakan gibi boş boş konuşup palavra atma yeri burası değildir. Size uygun siteler kendi verdiğiniz linklerde mevcuttur gidin orada körler sağırlar birbirini ağırlar yapınız.
Bu site hukukun üstünlüğüne ama gerçekten hukukun üstünlüğüne inanan kişilerin bulunduğu bir platformdur. Atatürk e sıradan insan muamelesi çekmeniz de gözümden kaçmamıştır. Bu bağlamda Atatürk e dil uzatanın Cumhuriyete laf edenin laikliği içine sindiremeyenin demokrasiyi anlamayanın Başbakan olsa dahi bu sitede yeri yoktur.
Ülke inim inim işsizlikten inlerken kişiler borç yüzünden intihar ederken dükkanlar kapanıp iflas ederken kriz yok diye ortaya çıkan aklı gerilerin de bu sitede yeri yoktur.
Diyanete güvenmem diyip bin kat daha yobaz sitelerden kaynaksız alıntı yapanların dini bilmeyenlerinde yeri yoktur bu sitede. Gidin verdiğiniz linkteki yobazlarla yazıışın bu siteyi kirletmeyin.
Dinle dinciliğin ayrımını yapamamış kendini bir şey sanarak konuşanlarında yeri yoktur bu sitede . Saygı kurallarına uymanız gerekir. Harun Gür Horasan Commodore1tr Mehmet Emin Sezen askerlik arkadaşınız mı? Burası RTE nin kahvehanesimi ? Siz de kimsiniz? Ne hakla ukalalık yapıyorsunuz?
RTE nizi ve yandaş medyanızı alıp gidiniz . Güle güle
Bu mesajımı da yayınlayın şu dakikadan sonra sitede söz bi daha yazmıyacağım.
En iyisi ben gideyimde siz yapın körler sağırlar birbirini ağırlar kısmını. İlk yazımı yazdıktan sonra mesajlarınızı okuyabildiğim kadar okudum ama gördümki kör-sağır ın birbirini ağırlaması burada var. Biri birşey yazıyo hemen ardından destekler. Başkaları yazıyor ardından hemen yine destekler. Gördüğüm kadarıyla Syn Bilgili ve sdt23 adlı üyelerde olmasa karşı çıkacak 1 üye bile yok.
horosan - Harun Gür - Commodore ve Mehmet Emin Sezen e karşı fikren karşımda yer alsalarda hep yumuşak başlı yaklaştım. Ancak sabırda bir yere kadar. Eğer aşşağılanıyorsam elbette bir karşı savunma hakkım doğacaktır.
diğer bir meseleye gelince görüyorum ki beni atmanızın nedenlerinden biride fikirlerimi kabullenememiş olmanız. Yok kriz var ama siz geri düşünüyosunuz. Yok verdiğiniz kaynaklar çok saçma....diğer üyelerin alıntı yaptıkları insanlar veya kaynaklar tam güvenilir mi? sorarım....
atışınızın bir nedeni olarak da Atatürk ü herkesle eşit olarak gösterip küçük görmem olarak göstermişsiniz. bu ülkede herkes Atatürkü peygamberane görmek zorunda değildir. ama ben buna rağmen yinede Atatürk ü küçük düşürücü bir harekette bulunmadım. Aksine Atatürkü kurtuluş savaşı şehitleriyle aynı kefeye koydum. eğer bundansa aşşağılama pes doğrusu....
Bu siteye giriş amacım fikir alış verişinde bulunmak, sizinde fikirlerinizi öğrenebilmekti. İnsanların serbestçe fikir paylaşımı yapabildiğini düşünerek girmiştim..Ancak bu atılma ile gerçekten aşırı bir şekilde soğudum siz ve sizin gibi düşünenlerden.
Bari bir mertçe hareketinizi göreyim de şu son mesajımı da yayınlayın...
fikirlerine saygı duyduğum synn bilgiliye, sdt23 e ve yaklştığm horosan a slmlar...
mehsaidmet - mehsaidmet@hotm...
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Buyurun bizzat ben onayladım iletinizi.
Bu kadar demokratik bir platform bulamazsınız beyim. Farkındamısınız bilmem sayın Bilgili yönetimde hiç sordunuz mu kendinize niçin diye ? Binlerce avukat var sitemizde hakim ve savcıda. Ama Abbas Bey yönetimde hemde en çok dalaştığı commodore1tr la da sohbette. Niçin ? Uslup ve hakareten uzak bir tutumda ikiside. İkisi de doğru yanlış kendi fikirlerini mümkün olduğunca kırmadan ama birbirlerine laf çarpıtarak yazıyorlar. Sizin gibi değiller kısacası
Sizin gibiler demokrasiyi benim dediğim oldukça iyidir derler. Silinene iletinizdeki ilk sözcük
Bak commodore1tr
Commodore1tr asker arkadaşınız yada ahbabınız mı? İki üniversite bitirmiş yüksek lisansa yapmış bir üyemizdir commodore1tr ve 40 lı yaşlardadır. Ona rağmen size kibarca uyarıda bulunmuştur. Sildiğim iletiniz kabul edilebilir gibi değildir.
Sayın sdt23 ise kendisine has yazılarıyla aykırıdır amma saygısız yada hakaret edici değildir. Kendince doğru bildiğini yazar bu bazılarınca kabul edilmez doğal olarak commodore1tr ile sdt 23 çok ciddi birbirine ters iki kişidir. Kedi ile köpek gibi beyaz ile siyah gibi ama asla bilmiyorsan sus artık ötesi birbirlerine hakaret etmemişlerdir.
Satınsdt23 genç bir üyemizdir heyecanlıdır belki ona göre doğru olan commodore1tr için çok yanlıştır ama asla birbirlerini rencide etmezler hatta bazen gülümsetecek terslikleri anlaşmazlıkları olmaktadır. İlle bir şey söylenecekse burada sayın sdt23 e azıcık dikkatli ve saygılı olması yolunda uyarı yapılabilir ki buna da hiç gerek olmamıştır.
Ancak siz tüm değerleri tersine çevirdiğiniz gibi iletilerinizle yöneticileri ve diğer üyeleri rencide edici ukala tavır içersindesiniz.
Alıntı:
Aksine Atatürkü kurtuluş savaşı şehitleriyle aynı kefeye koydum.
cümleniz bile hakarettir. Aslında koymazdım ama oraya koydum demektir. Kaldı ki yazılarınızda bu yoktur. Abdülhamid döneminden bahsedilirken yazdığınız bir yazının çarpıtılmış halidir bu. izninizle yemezler.
Kurtuluş Savaşı'nın mimarı Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusudur ATATÜRK sizler için ifade ettiği gibi ayıp olmasın diye ''osmanlının bir paşası'' değildir.
Bugünkü hükümet ATATÜRK CUMHURİYETİNİN tam karşıtıdır. ne derseniz diyin bu böyledir. Güneş balçıkla sıvanmaz.
Kendisini yakan insanların , iflasın üç milyon işsizin bulunduğu bir ortamda gerizekalı bir takım yazarları okuyup seçim ekonomisinin rüşvetin sadakanın gırla gittiği ortamda bile dal kımıldamıyorsa ''kriz yok'' demek aklı selim değildir. Bunca kapanan dükkan satılık ev ve iş yerleri neden diye hiç sordunuz mu? Koskoca ekonomiyi üç beş tane Alışveriş Merkezine bağlamak aklı selim midir ? Kaldı ki kış şartlarında insanlar oraya akmaktadır alım yapan var mıdır ?
Bütün bu gerçekler ortadayken yetmezmiş gibi hakaret vari konuşmaarınızdan atıldınız. Atatürk Cumhuriyetini anlamadığınızdan din diye yobaz abuk siteleri şeriat özlemi ile yanan çağ dışı yolu benimsetmeye çalıştığınız için atıldınız. İrticanın doruğunda bir takım ne olduğu belirsiz kişilerin din dışı söylemlerini bu düzeyli siteye referans yaptığınız için atıldınız. Evet maalesef diyanet pek güvenilemez oldu bu aralar ama referans siteleriniz laik Atatürk Cumhuriyetine karşı din dışı sitelerdir bundan atıldınız. Kara gözlüklerinizi çıkarmadığınız ve gerçekleri algılayamadığınız halde Kara yı ak yapan yobazlardan olduğunuzdan atıldınız.
Bilmem anlatabildim mi?
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
mehsaidmet rumuzlu üyeden alıntı
Okee..Bu dedikleriniz amenna. Peki Chp nin yapmış olduğu işlerin aynısını (çarşaflara rozet takma ve her mahalleye yasal yoldan Kuran Kursu açma) Akp yapmış olsaydı acaba yine aynı şekilde mi cevap yazardınız yoksa bas bas Laikliğimiz elimizden gidiyor, hemen önlem almalı diye bağrışırmıydınız? Gerçekten merak ediyorum...
Dipnot : Sapla samanı birbirine karıştırdığımızı yazmışsınız. Acaba sapla samanı karıştıran ben miyim yoksa zorlama sebepler bulup kapatma davası açanlar mı? düşünmek gerek...
Akpnin açacağı kanuna uygun Kuran kurslarına ben de kimse de bişey demez.Siz biliyor musunuz ki kaçak Kuran kursu işletmenin cezası 2 ya da 3 yıl iken bu hükümet tarafından 1 yıla indirildiğini,Akpnin derdi milletin cahil kalması.
Akpnin başörtüsüyle ilgili anayasa değişikliği bile tek başına parti kapatma nedeniydi.Anayasa mahkemesi 1989da türban düzenlemesini anayasanın laiklik ilkesine aykırı bularak iptal etti ama buna rağmen akp bu kez hukuka karşı hile ile değiştirilemesin diye anayasal düzenleme yaptı ve bu da anayasanın değiştirilemeyecek hükümlerinden laikliğe aykırı bulunarak iptal edildi.
1989 tarihli anayasa mahkemesi kararını buraya kopyalıyorum.Anayasa mahkemesi türbanın serbest bırakan düzenlemeleri anayasanın değiştirilemeyecek olan 2. maddesindeki laiklik ilkesine aykırı bularak iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararları da herkesi bağladığına ve 2. madde de değiştirilemediğine göre anayasa nasıl hüküm koyulursa koyulsun bu anayasa mahkemesi tarafından laiklik ilkesine aykırı bulunarak iptal edilecektir.Aşağıda kararı kopyaladım isteyen okusun.
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başvurusu üzerine, YÖK Yasası'na ek madde getiren 10.12.1988 tarih ve 3511 sayılı yasanın 2. maddesini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti.
E: 1989/1 K: 1989/12
IV- ESASIN İNCELENMESİ :
Davanın esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali istenilen yasa maddesi ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
İptali istenilen yasa kuralı iki tümceden oluşmaktadır. Birinci tümcede, yükseköğretim kurumlarının dershane, laboratuar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunluluğu getirilmiş, böylece yükseköğretim kurumlarının doğrudan eğitim ve Öğretim yapılan alanlarıyla bu alanlara ulaşmak için kullanılan koridorları bilimin ciddiyet ve onuruna uygun düzeyde ve çağdaş görünümde tutulmak istenmiştir. Öğretim üyesi; öğrenci ve görevli ayrımı yapılmadan giysi ve görünüm çağdaşlığı ile amaçlanan durum, yükseköğretim kurumlarının topluma örnek olması gereken düzeninin yansıtılmasıdır. İkinci tümce, birinci tümceyle öngörülen çağdaş giyim ve görünümde bulunmak zorunluluğuna dinî inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbestliğini ekleyerek ayrık bir kural getirmiştir. Yapı ve içerik yönünde birbiriyle bağdaşmayan "zorunluluk"la, "serbestlik" yanyana getirildiği gibi, genelde köy, kasaba ve kentlerde dinsel inanç gereğinden çok, koşullara ve geleneklere göre kadınların kullandığı değişik biçim tür ve addaki başörtülerinin artık yükseköğretim kurumlarında "dinî inanç sebebiyle" boyun ve saçları kapatmak için kullanılması olanağı sağlanmış ve kapatmanın "örtü" ya da "türban"la yapılacağı belirtilmiştir.
Anayasaya uygunluk denetiminin konusu, yükseköğretim kurumlarında, dinsel inanç sebebiyle, boyun ve saçların örtü ya da türbanla kapatılması serbestisini getiren yasa maddesidir. Yalnızca boyun ve saçın birlikte kapatılması biçimiyle değil, açıkça "Dinî inanç sebebiyle" denilerek kapatmanın dinsel amaçla yapılacağı belirgin olarak gösterilmiştir. Uygulama alanı yükseköğretim kurumlarıdır ve kural bu alan içindeki ilgilileri kapsamaktadır. Bu yasayla Türkiye'deki kadınların giyinmeleri ve örtünmeleriyle ilgili genel bir düzenleme yapılmamıştır. Devlet birimlerindeki giysilerle özelliği gereği kimi meslek giysileri dışında kadınlar, evde, sokakta, özel iş yerlerinde, tarlada, bağda-bahçede, yazlıkta inançları gelenek ve görenekleri gereği istediklerini giyinebilmektedirler. Düzenleme, devlet kuruluşları olan yükseköğretim kurumlarında, giysinin bir parçası da sayılabilecek başörtüsü kullanımıyla ilgilidir. Sorun, bir yasal düzenlemenin din kurallarına, dinsel inançlara ve gereklere göre yapılıp yapılamayacağı noktasında yoğunlaşmaktadır. Madde içeriğinin, dinsel inanç gereği yapılan düzenlemenin konusunun başörtüsü ya da başka bir şey olması önemli değildir. Önemli olan bir düzenlemenin dine göre yapılıp yapılamayacağıdır.
Ayrıca, iptali istenen Yasa maddesinin belirtilen özü ve içeriği gözönünde tutularak Anayasa'nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin dayandığı temel esaslar arasında kabul ettiği "Atatürk ilke ve inkılâplarıyla medeniyetçiliği" yönünden de incelenmesi de gereklidir.
Hiç kuşku yok ki, yeni düzenleme kamu kuruluşlarının bir bölümünde, dinsel kökenli bir kurula geçerlilik tanımakta, giyimle din arasında doğrudan ilişki kurmaktadır. Bu nedenlerle inceleme iptal isteminin dayanağını oluşturan Anayasa kurallarına göre yapılacaktır.
A. Anayasa'nın Başlangıç Bölümü Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın 176. maddesine göre, Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten Başlangıç kısmı Anayasa metni kapsamındadır. Başlangıç Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri içermekle Anayasa maddelerinin amacını ve yönünü belirleyen bir kaynaktır. Anayasa'nın Başlangıç'ında, Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda; Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde; hiçbir düşünce ve görüşün Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâplarıyla medeniyetçiliği karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı; her Türk vatandaşının medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirmek hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu fikir, inanç ve kararıyla anlaşılması, sözüne ve ruhuna bu yönlerde de saygı gösterilmesi, mutlak bir sadakatle yorumlanıp uygulanması gerektiğini bildirmesi bu niteliğinin kanıtıdır.
Kurtuluş Savaşı sonrasında saltanat kaldırılmış, hanedan üyelerinin yurt dışına çıkarılması gerçekleştirilmiş, Cumhuriyetin ilânını izleyen yıllarda da hilâfet kurumu ile "Şer'iye ve Evkaf Vekâleti" kaldırılarak devlet, yapısına ve işlevlerine egemen olan teokratik özelliklerden arındırılıp, böylece uygar ve çağdaş devrimler süreci başlatılarak modern Türkiye'nin temeli atılmıştır. Aynı zamanda Atatürk Devrimi olarak da adlandırılan Türk Devrimi'nin bu en büyük aşamasını öbür devrimler izlemiştir. Aşağıda, Anayasa'nın 174. maddesi kapsamında değinilecek devrim yasaları, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturan öğelerdendir. Bunlar, lâik devletin sağlıklı ve güçlü yapısını kurmakla kalmamışlar, böylece Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak ulusun uygarlık yönünden geleceğini de güvenceye almış, günümüzdeki uygar toplum yaşamını sağlamışlardır. Atatürk ilke ve devrimlerinin böylesine önemli ve vazgeçilmez yeri, ulusal varlığımızın birer parçası olmaları, tarihsel gelişimle özetlenebilir. Ulusa ve ülkeye her yönden kazandırdıkları değerlerle, geleceğe etkileri, onlara saygı ve bağlılığı gerektirmektedir.
Atatürk ilkelerinin en önemlisi lâikliktir. Gerçekleştirilen devrimlerle eylemli olarak uygulamaya konulan lâiklik ilkesi, 1921 Teşkilâtı Esasiye Kanunu'nda bulunmayan devlet dininin, İslâm olduğuna ilişkin açıklığın 29.10.1923 günlü, 364 sayılı Yasa ile 2. madde olarak getirilmesi ve bu kuralın 1924 Teşkilâtı Esasiye Kanunu'nun 2. maddesi olarak alınmasıyla etkinliğini yitirmiş değildir. Günün koşullan gereği yapılan bu düzenlemeye karşın, lâiklik ilkesinin yaşama geçirilmesi çalışmaları sürdürülerek 3.3.1924 günlü, 431 sayılı "Hilafetin İlgasına ve Hanedanı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun" çıkarılmış, Anayasa'nın 174. maddesinde sayılanlar dışında, dinsel sömürüyü önleyen 26.4.1920 günlü, 2 sayılı "Hıyaneti Vataniye Kanunu" 1923 ve 1925 yıllarında 334 ve 556 sayılı Yasalarla değiştirilmiş, 4.3.1925 günlü, 578 sayılı "Takrir-i Sükûn Kanunu"yla dinin siyasete araç kılınması yasaklanmış, 17.2.1926 günlü, 743 sayılı "Türk Kanunu Medenisi"yle kişi varlığının korunması, medenî nikâh kadın-erkek eşitliği, mirasta eşit pay gibi düzenlemelerle de kişi ve aile yaşamında lâikliğin gerekleri yerine getirilmiştir. Anayasa'da devlet dininin İslâm olduğuna ilişkin kural 9.4.1928 günlü, 1228 sayılı Yasa ile kaldırılmış, ayrıca Anayasa'nın 26. maddesindeki "Ahkâm-ı Şeriyenin Tenfizi" hükmü çıkarılmış, 16. ve 38. maddelerindeki andlarda yer alan "vallahi" sözcüğü, "Namusum üzerine söz veririm"e dönüştürülerek, kadınlara seçme ve seçilme hakkı sağlayan yasalardan sonra 5.2.1937 günlü, 3115 sayılı Yasa'yla yapılan Anayasa değişikliğiyle de Anayasa'nın 2. maddesinde, öbür ilkeler yanında lâiklik ilkesine de yer verilmiştir. Anlaşılmaktadır ki bu ilke Anayasa kuralı olmadan önce, Anayasa'daki devlet dini açıklığına karşın, dinsel alanda bir zorlamaya asla gidilmeyip lâiklik uygulamaları sürdürüldüğü gibi, lâiklik ilkesinin açıkça kabulüne karşın da yurttaşların dinsel inançlarına asla karışılmamış, ibadetleri sınırlanmamıştır. Devlet dininin İslâm olduğuna ilişkin kural kaldırılarak, devletin tüm dinler karşısında yansız tutumu ve lâik yapısı vurgulanmıştır. Lâiklikle vicdan özgürlüğü birbirinden ayrı kurumlar olduğu halde, lâiklik vicdan özgürlüğünün elverişli ortamını ve güvencesini oluşturarak ulusal yaşamda özgün yerini almıştır.
Kadın-erkek tüm yurttaşları kapsayan devrim yasalarından ayrı olarak 2 Eylül 1925 günlü, 2414 sayılı "Bilumum Devlet Memurlarının Kıyafetleri Hakkında Kararname" den sonra, 3.2.1935 günlü, 2/1958 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun Tatbiki Suretini Gösterir Nizamname", 7.12.1981 günlü, 17537 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla "Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevliler ile Öğrencilerin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik", 21.1.1982 günlü, 8/4219 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla da "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik" yürürlüğe konulmuştur.
12.5.1982 günlü, 2670 sayılı Yasa ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na eklenen "Kıyafet Mecburiyeti" başlıklı "Ek Madde 19"la, devlet memurlarının yasa, tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü biçimde giyinmeleri zorunluluğu getirilmiştir.
Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nin 7. maddesine, 8.1.1987 günlü değişiklikle eklenen (h) fıkrasıyla, çağdaş kıyafet ve görünüm amaçlanarak daha önce 10.5.1984 günlü, 15.527 sayılı Yükseköğretim Kurulu kararıyla kız öğrencilerin türban kullanması yolundaki uygulama kaldırılmışsa da 3.12.1988 günlü, 88.10.29 sayılı kararla şimdi incelenmekte olan kuralın aynısı bu kez bağımsız bir fıkra olarak Disiplin Yönetmeliğine konulmuştur.
Tüm bu düzenlemeler, konunun önemini ve lâiklik ilkesi yönünden özelliğini ortaya koymaktadır. Temelde sosyal, kültürel ve estetik nedenlere dayalı bir toplumsal olgu niteliğini taşıyan giyim, çevre koşulları, kişisel görüşler, kültür ve gelenekle biçimlenir. Değişip gelişmesi de bu nedenlere bağlıdır. Bunların dışında dinsel inanç ya da dinsel kurallarla doğrudan ilişki ve bağlantı kurularak yapılan düzenleme, hem devrim yasalarını, hem de lâiklik ilkesini ilgilendirir. Devrim Yasalarının 174. madde kapsamında ele alınacağı yukarda belirtildiğinden bu bölümde yalnızca lâiklik ilkesi yönünden değerlendirme yapılmakta, özellikle dinsel gereklere göre yasal düzenlemeler yapılıp yapılamayacağı konusunda yargıya varılmaktadır.
Lâiklik, ortaçağ dogmatizmini yıkarak aklın öncülüğü, bilimin aydınlığı ile gelişen özgürlük ve demokrasi anlayışını, uluslaşmanın, bağımsızlığın, ulusal egemenliğin ve insanlık idealinin temeli kıları bir uygar yaşam biçimidir. Çağdaş bilim, skolâstik düşünce tarzının yıkılmasıyla doğmuş ve gelişmiştir. Dar anlamda, devlet işleriyle din işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlansa, değişik tanım ve yorumlan yapılsa da, gerçekte, toplumların düşünsel ve örgütsel evrimlerinin son aşaması olduğu görüşü, öğretide de paylaşılmaktadır. Lâiklik; egemenliğe, demokrasiyle özgürlüğe ve bilgi bileşimine dayanan toplumsal bir atılım; siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın çağdaş düzenleyicisidir. Onurunu üstün tutarak bireye kişilik ve özgür düşünce olanaklarım veren, bu yolla siyaset-vicdan ayrımını gerekli kılarak vicdan ve dinsel inanç özgürlüğünü sağlayan ilkedir. Dinsel düşünce ve değerlendirmelerin geçerli olduğu dine dayalı toplumlarda siyasal örgütlenme ve düzenlemeler dinsel niteliklidir. Lâik düzende din, siyasallaşmadan kurtarılır, yönetim, aracı olmaktan çıkarılır, gerçek, saygın yerinde tutularak kişilerin vicdanlarına bırakılır. Böylece, siyasal yaşamın dayanağı bilim ve hukuk olur. Düşünce ve inanç alanlarının ayrılması dinin kutsallığına en uygun durumdur. Dünya işlerinin hukukla, din işlerinin de kendi kurallarıyla yürütülmesi ilkesi, batı demokrasilerinin dayandığı temellerden birisidir.
Lâik anlayış, devletin, göreviyle ilgili düzenlemelerinin salt günlük yaşamla ilgili olmasını gerektirdiği gibi içeriklerinin de mutlaka dinsel doğrultuda olmasını gerektirmemektedir. Dine uygunluğunun aranması, zorunluluğu yoktur. Düzenlemenin kaynağı din değildir. Din ve dünya işlerinin ayrılmasıyla vicdan, din ve ibadet özgürlükleri daha belirginleşmekte ve özgür biçimde korunmuş olmaktadır.
Türkiye'de lâiklik ilkesinin uygulanması, rejimleri değişik kimi batılı ülkelerdeki lâiklik uygulamalarından farklıdır. Lâiklik ilkesinin, her ülkenin içinde bulunduğu koşullarla her dinin özelliklerinden esinlenmesi, bu koşullarla özellikler arasındaki uyum ya da uyumsuzlukların lâiklik anlayışına da yansıyarak değişik nitelikleri ve uygulamaları ortaya çıkarması doğaldır. Klâsik anlamda, dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması tanımına karşın, İslâm ve Hıristiyan dinlerinin özelliklerindeki ayrılıklar gereği, ülkemizde ve batı ülkelerinde oluşan durumlar ve ortaya çıkan sonuçlar da ayrı olmuştur. Dini ve din anlayışı tümüyle farklı bir ülkede lâiklik uygulamasının, batıyla geniş ilişkiler içinde bulunulsa da batı ülkelerindeki gibi olması, lâikliğin aynı anlam ve düzeyde benimsenmesi beklenemez. Bu durum, koşullar ve kurallar arasındaki ayrılığın olağan karşılanması gereken sonucudur. Kaldı ki, aynı dini benimseyen batı ülkelerinde bile devletlerin lâiklik anlayışı ayrılıklar göstermiştir. Lâiklik kavramı, değişik ülkelerde ayrı ayrı yorumlandığı gibi, kimi dönemlerde, kimi kesimlerce de kendi anlayışları ve siyasal tercihleri gereği değişik biçimde yorumlanabilmiştir. Yalnızca felsefî ve ideolojik bir kavram olmayıp yasalarla yaşama geçirilerek hukuksal bir kurum niteliğini kazanan lâiklik, uygulandığı ülkenin, dinsel, sosyal ve siyasal koşullarından etkilenmekte, kendisi de onları etkilemektedir. Türkiye için lâiklik anlayışı, tarihsel gelişimi nedeniyle özellik taşımakta, Anayasa ile benimsenen yapısıyla, batıdan ayrı biçimde ele alınsa da, özenle korunması zorunlu bir ilke olarak yaşatılmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin 21.10.1971 günlü, 53/76 sayılı; 3.7.1980 günlü, 19/48 sayılı; 25.10.1983 günlü, 2/2 sayılı ve 4.11.1986 günlü, 11 / 26 sayılı kararlarında lâikliğin hukuksal, sosyal, siyasal tanımları yanında, ulusal ve hukuksal değeri geniş biçimde belirtilmiş, özenle korunması gereken anayasal ilke niteliği vurgulanmış, Türk Ulusu'nun yücelmesi bakımından lâikliğin Anayasa'da öngörülen kimi sınırlamaları zorunlu kılan bir neden, Anayasa'da benimsenmiş bütün temel ilkelere egemen bir düşünce olduğu yinelenerek ortaya konulmuştur.
1961 Anayasası'nın 153. maddesi, 1982 Anayasası'na 174. madde olarak, olduğu gibi alınmış, ayrıca 1982 Anayasası'nın Başlangıcıyla kimi maddelerinde gereklerine açıkça yer verilerek lâiklik anlayışı benimsenmiştir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi'nin lâiklik konusunda 1961 Anayasası dönemindeki tüm yargıları günümüzde de geçerlidir. Bu kararlara göre:
a) Dinin devlet işlerinde etkili ve egemen olmaması,
b) Dinin, bireyin manevî yaşamına ilişkin olan dini inanç bölümünde, aralarında ayrım gözetilmeksizin, sınırsız bir özgürlük tanınarak dinlerin anayasal güvence altına alınması,
c) Dinin, bireyin manevî yaşamını aşarak toplumsal yaşamı etkileyen eylem ve davranışlara ilişkin bölümlerinde, kamu düzenini, güvenliğini ve yararını korumak amacıyla sınırlamalar yapılması ve dinin kötüye kullanılmasının ve sömürülmesinin yasaklanması,
ç) Kamu düzeninin ve haklarının koruyucusu sıfatıyla, dinsel hak ve özgürlükler konusunda devlete denetim, yetkisi tanınması, lâiklik ilkesinin gereği olarak anlaşılmaktadır.
Modern devlet, değişik din ve mezheplere inananlara, bunlara ilişkin kuruluşlara yapısı içinde yer vermekte, bireyler arasında inançlarına göre ayrım gözetmemektedir. Herkes dinini seçmekte, inançlarını açıklamakta, tanınmış olan din ve vicdan özgürlüğü sınırları içerisinde serbesttir. Lâik bir toplumda bireyin istediği dine ve inanca sahip olması, yasakoyucunun her türlü etki ve el atmasının dışındadır. Devletin dinlerden birini tercih fikri, ayrı dinlere bağlı yurttaşların yasa önünde eşitliğine de aykırı düşer. Lâik ülkelerde gerçek vicdan özgürlüğünden söz edilebilmesi de, lâikliğin vicdan özgürlüğü yönünden de yararını açıklamaktadır.
Çağdaşlaşmayı hızlandıran ve Türk Devrimi'nin kaynağı olan lâiklik ilkesi toplumun akıl ve bilim dışı düşüncelerle yargılardan uzak kalmasını amaçlar. Böylece Devlet, bilimsel gereklere uygun biçimde, kurumlaşmış, hukukla düzenlenmiş, karşılıklı saygı, hoşgörü ve anlayışa katkıda bulunan lâiklik, ulusal birliği sağlamıştır. Düşünce ve inanç özgürlüğü, kişileri ve toplum kesimlerini birbirine güvenle bağlayan uluslaşmayı sağlayan, ulusal dayanışmayı da güçlendiren özgür düşünce, özgür inanç, çağdaş uygarlığa yöneliş ulusal yaşamda önemli bir aşamadır. Lâikliğin, insana, dine saygısı, dini kendi yerinde tutan anlayışı, akla, bilime, sanata, çağdaş yönetim biçimine ve tüm uygar gereklere kapıyı açmıştır. Atatürk'ün din hakkındaki sözleri anımsanacak olursa, lâiklik uygulamasının dine karşı olmadığı, dini kötülemediği, din düşmanlığı anlamına gelmediği ve dini asla yadsımadığı açıktır. Cumhuriyet ve demokrasi, şeriat düzeninin karşıtıdır. Genelde bir tür düşün ve anlayış biçimi, dünya görüşü sayılan bu ilke, "ümmet"ten, "ulus"a geçmenin itici gücü olmuştur.
Bu yolla dogmatik değerlerin yerine akılcı ve insancıl değerler geçmiş, dinsel duygular sahibinin vicdanında dokunulmaz yerini almıştır. Değişik din ve mezheplere inananlar, bu ayrımlara karşın birlikte yaşama gereğini benimseyerek devletin kendilerine karşı eşit yaklaşımından güven duymuşlardır. Böylece bölünmeler durmuş, iç barış sağlanmış, yurttaşlar, ulus bilinciyle, Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Ulusu'nun bireyleri olmuşlardır. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkesi gücünü lâiklikten almış, milliyetçilik ilkesi lâiklikle tamamlanmış, Türk Devrimi lâiklikle anlam kazanmıştır. Bu ilkenin Anayasa'dan çıkarılması da olanaksızdır. Lâiklik, dinsellikle bilimselliği birbirinden ayırmış, özellikle dinin, bilimin yerine geçmesini önleyerek uygarlık yürüyüşünü hızlandırmıştır. Gerçekte lâiklik din-devlet işleri ayrılığı biçiminde daraltılamaz. Boyutları daha büyük, alanı daha geniş bir uygarlık, özgürlük ve çağdaşlık ortamıdır. Türkiye'nin modernleşme felsefesi, insanca yaşama yöntemidir, insanlık idealidir. Lâik düzende özgün bir sosyal kurum olan din, devlet kuruluşuna ve yönetimine egemen olamaz. Devlete egemen ve etkin güç, dinsel kurallar ve gerekler değil, akıl ve bilimdir. Din, kendi alanında, vicdanlardaki yerinde, Tanrı-insan arasındaki inanış olgusudur. Kişinin iç-inanç dünyasının düzenleyicisi olan dinin, devlet işlerinde söz sahibi ve çağdaş değerlerle, hukukun yerine geçerek yasal düzenlemelerin kaynağı ve dayanağı olması düşünülemez.
Hukukun ikiliğini, ayrıcalık ve eşitsizlikleri kaldıran, dinsel sömürüyü önleyen, siyasal ve sosyal kurumları güçlendiren lâiklik, öğretim ve eğitime de ışık tutmuştur. Lâik öğretim ve eğitim bilimsel çalışmaların en olumlu ortamıdır. Dine karşı yansızlık nasıl dine karşıtlık olarak alınamazsa, lâik öğretim-eğitim de inanç özgürlüğü engeli sayılamaz. Öğretim ve eğitimin zorunluluk koşulları, inanç özgürlüğünü ortadan kaldırmaz. Bu özgürlük de anayasal güvenceye bağlanmıştır. Ancak, din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.
Devlete, dinsel konularda denetim ve gözetim hakkı tanınması, din ve vicdan özgürlüğünün demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir sınırlama sayılamaz. Devlet-din özdeşliğinin yol açtığı zararlar lâiklikle önlenmiş çağdaş uygarlık yolu lâiklik ilkesiyle açılmış bağımsız bir hukuk kurumu olarak yeni yapısına kavuşmuştur. Demokrasiye geçişin de aracı olan lâiklik, Türkiye'nin yaşam felsefesidir. Lâik devlette, kutsal din duyguları politikaya, dünya işlerine, hukuksal düzenlemelere kesinlikle karıştırılamaz. Bu tür düzenlemeler, dinsel gerekler ve düşüncelerle değil, bilimsel verilerden yararlanılarak kişi ve toplum gereksinimlerine göre yapılır. Bireyin özgür iradesine bağlı din duygularının zorlamadan korunması da bu biçiminde sağlanmış olmaktadır. Eğitsel ve kültürel yaşantıyı yönlendirmek amacıyla lâikliğe aykırı eğitim ve öğretim de gerçekleştirilemez.
Anayasa'nın 130. maddesinde öngörülen "çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan" düzen, laiklik ilkesinin gözardı edildiği bir ortam olamaz. Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ulusun ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhine davranılamayacağını da içeren bu maddenin, ulusallık, bağımsızlık ve ulusal birlik için katkılarının lâikliği dışarda bırakması düşünülemez. Aklın ve gözlemin yönlendirdiği bilimsel çalışmaya katılacak kimselerin bilimsel gerekler dışında bir etkiyle karşılaşmaksızın yetiştirilmeleri gerekir. Eğitim, yalnız bilimsel istemler doğrultusunda yapılması, doğmalardan ye bilime ters düsen etkilerden uzak tutulmasıyla sağlanır.
İncelenen kural, kamu kuruluşlarından sayılan yükseköğretim kurumlarındaki bayanların giyimlerini düzenlerken, dinsel gereklere uygunluğu nasıl olursa olsun, başörtüsü kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlik tanımakla, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırmak suretiyle lâiklik ilkesine aykırılık oluşturmuştur. Dinsel kurallardan arındırılmış, akla ve bilime dayanan, dinsel inancı kişilerin vicdanlarına bırakan lâik devlette, hukuk düzeninin dinsel gereklerle sağlanıp sürdürülmesi benimsenemez. Lâik devlet ancak, yurttaşların din ve vicdan özgürlüğünü sağlayıcı ve koruyucu önlemleri alır, bu konulardaki hak ve özgürlükleri güvenceye bağlar. Dinsel eğitim bile lâik devlet anlayışına uygun biçimde yapılır. Tüm devlet kuruluşlarında ve işlemlerinde olduğu gibi öğretim ve eğitimin her düzeyinde lâiklik ilkesine özenle uyulur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu bu gereğin belgesidir. Lâiklik ilkesine uygun çalışmalar yapmakla yükümlü üniversitelerde bu çalışmalara katılacakların, hangi statüde olurlarsa olsunlar, dinsel gereklere göre biçimlendirilmemelidir.
İki tümcesi birbiriyle çelişen dava konusu maddenin lâik hukuk düzenine aykırılığı belirgindir. Lâik hukuk düzeni, lâik eğitim-öğretim ve lâik yönetim birbirinden ayrı düşünülemez. Lâik eğitimde dinsel inançlara göre hiçbir ayrım gözetilemez. Anayasa'nın "Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" başlıklı 42. maddesinin üçüncü fıkrasında "Eğitim ve öğretim Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz." denildikten sonra, dördüncü fıkrasında "Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldıramaz." denilerek Başlangıçtaki ilkelere bağlılık pekiştirilmiştir. Yükseköğretim kurumlan, bu yükümlülükler dışında tutulmamışlardır. Dersliklerde, laboratuarlarda, klinik, poliklinik ve koridorlarda bilimsel yöntemlerle yetiştirilerek gerçeği bulmak için birlikte çalışmalar yapanların kardeşlikleri, arkadaşlıkları, dayanışmaları, yarınları için bile gerekli iken, onları dinsel gereklerle ayırmak, kimin hangi inançtan olduğunu gösteren bir işaretle belli etmek, onların yakınlaşmalarını, birlikte çalışıp karşılıklı yardımlaşmalarını ve işbirliğini önler; ayrılıklara, dinsel inanç ve görüşler nedeniyle çatışmalara yol açar.
Türkiye için yalnız sözlük anlamıyla değil, tarihsel evrimi bakımından da değeri olan lâiklik, Anayasa'nın "Diyanet İşleri Başkanlığı" başlıklı 136. maddesinde de vurgulanmıştır. Anılan başkanlığın, lâiklik ilkesi doğrultusunda, tüm siyasal görüş ve düşünüşlerin, dışında kalarak, ulusça dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek görevlerini yerine getireceğini öngören maddenin bu içeriği bir anlamda yükseköğretim kurumlarındaki ortamın özelliklerini de belirlemektedir. Eğitim ve öğretimde, dinsel inanca devlet gücünün özel bir katkı vermesi düşünülemez. Lâiklik bir bütündür. Özellikle eğitim-öğretim alanında lâikliğe bağlılık ve saygı, ulusun geleceği açısından da üzerinde önemle durulacak bir konudur. Siyasal alanda dinsel çabalar, dinsel geleneklere uygunluğu aranan düzenlemeler, eylem ve işlemler ne kadar geçersizse, öğretim ve eğitim alanında da din buyruklarıyla ilişki kurulamaz. Demokrasinin güvencesini ve Cumhuriyetin özgün niteliğini oluşturan bu ilkenin büyük bir duyarlık ve özenle korunması Anayasa gereğidir. Dersliklerde ve ilgili yerlerde dinsel inançları simgeleyen belirtilerden uzak kalınması zorunluluğu nedeniyle yükseköğrenim kurumlarında dinsel gereğe bağlanan başörtüleri lâik bilim ortamıyla bağdaştınlamaz.
Lâikliğin, Türk Devrimi'nin, Cumhuriyetin özü ve ulusal yaşamın temeli olduğu bir gerçektir. "Dinsel inanç gereği" sözcükleri kullanılmasa da Cumhuriyetin niteliklerine yönelik, bu amaç ve anlamdaki dinsel kaynaklı düzenlemelerle girişimler Anayasa karşısında geçerli olamaz. Özgürlükler Anayasa ile sınırlıdır. Anayasa'daki lâiklik ilkesine ve lâik eğitim kuralına karşı eylemlerin demokratik bir hak olduğu savunulamaz. Anayasal ayrıcalığa sahip lâiklik ilkesi; demokrasiye aykırı olmadığı gibi tüm hak ve özgürlüklerin de bu ilke temel alınarak değerlendirilmesi zorunludur.
Bu nedenlerle, incelenen Yasa kuralı, Anayasa'nın Başlangıç Bölümü'ne aykırıdır.
B. Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme:
Cumhuriyetin niteliklerini açıklayan Anayasa'nın 2. maddesinde, Başlangıç'taki temel ilkelere yollama yapılmakla kalınmamış, Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu da belirtilmiştir.
Bu Bağlamda:
l- Atatürk milliyetçiliği, gelişme ve ilerleme yolunda, uluslararası işlem ve ilişkilerde çağdaş uluslara uygun ve onlarla uyum içinde yürümekle birlikte, Türk toplumunun özel yeteneklerini ve bağımsız kimliğini koruması olarak tanımlanan Türk milliyetçiliğinin Türk olmak mutluluğunu duyan herkesi kapsayan biçiminin adıdır. Atatürk'ün 5.11.1925 günlü söylevinde belirttiği gibi din ve mezhep bağının yerini Türk ulusçuluğu bağı almıştır. Bu tanıma göre, ulusu oluşturan öğeler arasında dil birliği, ulusal duyguyla yan yana insanlık duygusu, siyasal varlıkta birlik, yurt birliği, köken birliği, tarihsel ve ahlaksal yakınlıklar sayılır. Geçmiş ortaklığı, gelecek ve amaç birliği de öğeler arasına alınmaktadır. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk ulusu diyerek başka ayrımlara yer vermeyen Atatürk milliyetçiliğinde dinsel öğe esas alınmamıştır. Lâiklik, devlet ve toplumun karşılıklı lâik tutumunu da içerir. Bu da birleştiricilikle sonuçlanır. Birleştiricilik dinsel bağda değil, Atatürk milliyetçiliğinde, ulus bağında, ulusal değerlerdedir, incelenen Yasa maddesi ise dinsel inanç gereğine yer vererek Atatürk milliyetçiliği ilkesiyle çelişmektedir.
2- Dava konusu madde "Dini inanç sebebiyle. .." ibaresini taşıdığından demokratiklik ilkesine ters düşmektedir. Ulusal egemenlik kavramı, demokratik yapının temelidir. Demokratik düzen ise, dinsel gerekleri egemen kılmayı amaçlayan şeriat düzeninin karşıtıdır. Dinsel gereklere yönetimle ağırlık veren bir düzenleme demokratik olamaz. Demokratik devlet, ancak lâik devlettir. Dinsel gerekli düzenlemeler dinsel çabaları, zorlamaları, bunlar da dinsel ayrılıkları getirir. Sonuçta demokrasinin özgürlükçü, çoğulcu, hoşgörücü niteliği kalmaz.
3- Lâiklik ilkesi yönünden Başlangıç bölümünde yapılan inceleme, Anayasa'nın 2. maddesi için de geçerlidir. Gerçekten lâiklik, kurtuluş, kuruluş ve yeniden doğuş evrelerini kapsayan, insan haklarına dayalı olarak geleceğe uzanan bağımsızlık, özgürlük, uygarlık ve barış yürüyüşünü, ulusal gücü özetleyen Türk Devrimi'nin kaynağı ve temelidir. Lâiklik, bireysel, toplumsal düzeyde ve devlet işlerinde metafizik dışında özgür düşünce gereklerine bağlanır. Kişisel ve toplumsal yaşamın siyasal yönden düzenlenmesinde aklın ve bilimin gereklerini zorunlu kılar. Herhangi bir dinin teolojik baskısına uyulmasını önler. Bu nedenlerle, incelenen kural, lâiklik ilkesiyle uyuşmamaktadır.
4- Sosyal hukuk devletinin Anayasa Mahkemesi'nin önceki kararlarında da belirtilen özellikleri, toplum yararının gözetilmesi, güçsüzlerin korunması ve hukuka uygun yasalarla, yargı denetimine açık işlem ve eylemler olarak özetlenebilir.
Devletin temsil ettiği ve egemenlik gereği olarak kullandığı siyasal gücün düzenleyicisi hukuktur. Gerçekte hukuksal bir kurum olan devletin tüm işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğu başlıca geçerlik koşuludur. Devlet yönetiminde tüm düzenlemeler ancak hukuk kurallarına göre yapılır. Din kurallarına göre yapılan düzenlemeler hukuksal nitelik taşımaz. Din kurallarının kaynağı Tanrı'dır. "İlâhi istenç, (irade)" tanrı buyrukları, din kurallarının başlıca dayanağıdır. Hukukun kaynağı ise, hukuku yaratan istenç olarak kendi ulusunun istencidir. Din, ulustan kaynaklanan bir değer olmadığından temelini ulusal istencin oluşturduğu bir düzende hukuk kaynağı sayılması olanaksızdır. Egemenliğin ulusta oluşuna dayanan hukuk düzeniyle tanrısal buyruklara dayalı ilâhi istenç arasında ilişki kurulamaz. Hukuk düzeni, dinsel düzeni dışarda bırakan, varlığını hukuktan alıp hukukla sürdüren devlettir. Egemenlik insana dayalıdır. Özünde insan değeri bulunan egemenliğin hukuksal biçimlenmeyle devlet gücüne dönüşmesi, hukuk devletinin uygar yapısını açıklamaktadır. Bu yapıyı etkileyecek olumsuzluklar, hukuk devleti ilkesini tartışma konusu yapar. Yasalar dine dayanamaz ve bağlanamaz. Yasalar ilkelerini dinden değil, yaşamdan ve hukuktan almazlarsa hukuk devleti niteliği zedelenir. Dine dayanan yasalar, vicdan özgürlüğünü benimsemediğinden, her din için ayrı yasa gereğini ortaya çıkarır; ulusal bir devlette bu tür bir düzenleme olamaz. Böyle düzenlemeler din kurallarını benimsemeyenler için baskı aracı sayılabileceği gibi ayrı dinler için de ayrılık aracı olur. Gelişmek ve ilerlemek için durağan din kurallarına değil insanlığa ayak uydurmak, akla ve bilime öncülük tanımak gerekir. Siyasal düzenlemelerin kaynağı hukuk, dayanağı Anayasa'dır. Başka kaynak ve dayanak aranamaz. Hukuksal düzenlemeler dünya işidir, din işi değildir. Bu nedenle incelenen madde, içeriği bakımından hukuk devleti ilkesine bağdaşmamaktadır. Yasalar dinsel temele oturtulamaz.
Egemenliğin bağsız koşulsuz ulusta olması ilkesi, dinde olmadığının kanıtıdır. Cumhuriyet, ulusal egemenliğin hukuksal biçimi olduğundan dinsel olguların etkisi dışındadır. Teokratik devlet düzeni lâik olamaz ama dinlere hoşgörülü bakabilir.
Demokrasi, insan haklan, hukuk konularında da Anayasa düzeyi ve sınırları geçerlidir. Dilek ve öneri türünde ya da özlem niteliğinde görüşlerle, Anayasa'nın öngördüğü sınırlamaları, lâikliğin korunması için getirilen kuralları hiçe saymak olanaksızdır. Dava konusu somut olayı soyutlaştırarak sınırsız bir demokrasi anlayışıyla açıklanan görüşler Anayasa ile çatışır. Herkesin her istediğini yapması en eski ve en yeni demokrasilerde bile söz konusu değildir. Özgürlükleri yıkmak için özgürlüklerden yararlanılması da düşünülemez. Özelde korunması gerekli görülen lâiklikle bağdaşmayan özgürlük savunulamaz ve korunulamaz.
Bu nedenlerle, dava konusu madde, Anayasa'nın 2. maddesine aykırı bulunmuştur.
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
sayın mehtap hanım ben onu o sahısın yazısına istinaden kara mizah olarak yazdım ayrıca kendini bilen insanların sitede sövülmeyecegini bilmeleri gerekir. bu güne kadar sövülmediğine göre iletilerimizde başka bir amacımız yoktur.
Sayın mehmet emin sezen,
Herhangi bir kötü amacınız olabileceği şüphesi ile değil, iletiniz yanlış anlaşılmaya müsait olduğu için sormuştum!
Doğrusu alıntıladığım gibi olmalıydı:
Alıntı:
Bu sitede yönetici olmak ayrıcalık değildir kurallar çerçevesinde herkes sövme hakkına (!)sahiptir. Psikolojik baskı kurmayın!
Bu arada bir hatırlatma da yapmadan geçemeyeceğim;
Tıpkı sizin adınızı alıntıladığım gibi , sizin de benim adımı doğru alıntılamanızı rica etsem çok şey istemiş olmam herhalde!
Saygılarımla,
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
mehsaidmet rumuzlu üyenin yazılarını okuyunca o anki ruh halimle yazdığım dikkatimden kaçan yazım hataları ve çok şey iştemiş olmadığınızı saygılarımla belirtirim sayın Mehtap Deniz
Sayın Mehtap Deniz bu şiiri sizin için yazıyorum.
Yağmuru dinliyorum içim yaralı
Geceyi fısıldıyor
Tek noktaya takılmış gözlerim
Hayeller yağmur oluyor
Damlalar çarpar camlara
Anlıma noktalar açar
Bağrımı dağlar soğuk damlalar
Korkuyorum
Düşüncemden korkuyorum
Üşüyorum.
Saglıkla kalın Saygılarımla
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Anlamadığım yani T.C. tarihinde onanan ilk parti Chp oldu diye bunun başka bir anlamı mı var ? Ne olmuş yani ilk parti olmakla.Rakibi yoktu ama artık var ve bence daha iyi partiler var.Belki değil % 100 daha iyi partiler var ki Şu an Hükümet değil de ancak muhalefet olabildi.Yani ilk parti olması bir kıssas değildir ki. Sonuçta halkın iradesi ile Hükümet kuruluyor , bunu neden kabul etmek bu kadar insanların zoruna gidiyor ki.Açıkçası ben koyu bir Akp li değilim.Sadece oyumu kullanırken kim bana ve vatana daha iyi hizmet eder diye düşünürüm.Ha Deniz Baykal gider ve onun yerine daha iyi birisi gelirse ona bile oy verebilirim , ama biraz saygı gösterin.Hükümet te bir topluluktur ve topluluk bireylerden oluşur , bu birayleri seçen ise sen , ben değiliz , biz seçiyoruz , yani vatandaş , yani millet , yani çoğunluk , yani bu saygıyı hak eden insanlar , milletin hakkını verdiği insanlardır.Bunu neden ama neden kabul etmiyorsunuz , neden susup desteklemiyorsunuz , farkında mısınız işin içinde bir çekememezlik , bir ego var.Ve karşınızda bir Başkaban var.Kimse kusursuz değildir , ama bence gelenlerin en iyisidir Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan.Deniz Baykal atrık yaşlandı ve siyaseti bırakmasını istiyoruz , bunu sadece ben değil , komşularım , akabalarım , mahalle sakinleri, ilçe vatandaşları , şehirde yaşayanlar , hatta bölge ve ülkemizde yaşayanlar istiyor.Aaaa buna inanmıyor musunuz , e o zaman seçim sonuçlarına bir bakın ve uyanın artık.
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
bromixx rumuzlu üyeden alıntı
Anlamadığım yani T.C. tarihinde onanan ilk parti Chp oldu diye bunun başka bir anlamı mı var ? Ne olmuş yani ilk parti olmakla.Rakibi yoktu ama artık var ve bence daha iyi partiler var.Belki değil % 100 daha iyi partiler var ki Şu an Hükümet değil de ancak muhalefet olabildi.Yani ilk parti olması bir kıssas değildir ki. Sonuçta halkın iradesi ile Hükümet kuruluyor , bunu neden kabul etmek bu kadar insanların zoruna gidiyor ki.Açıkçası ben koyu bir Akp li değilim.Sadece oyumu kullanırken kim bana ve vatana daha iyi hizmet eder diye düşünürüm.Ha Deniz Baykal gider ve onun yerine daha iyi birisi gelirse ona bile oy verebilirim , ama biraz saygı gösterin.Hükümet te bir topluluktur ve topluluk bireylerden oluşur , bu birayleri seçen ise sen , ben değiliz , biz seçiyoruz , yani vatandaş , yani millet , yani çoğunluk , yani bu saygıyı hak eden insanlar , milletin hakkını verdiği insanlardır.Bunu neden ama neden kabul etmiyorsunuz , neden susup desteklemiyorsunuz , farkında mısınız işin içinde bir çekememezlik , bir ego var.Ve karşınızda bir Başkaban var.Kimse kusursuz değildir , ama bence gelenlerin en iyisidir Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan.Deniz Baykal atrık yaşlandı ve siyaseti bırakmasını istiyoruz , bunu sadece ben değil , komşularım , akabalarım , mahalle sakinleri, ilçe vatandaşları , şehirde yaşayanlar , hatta bölge ve ülkemizde yaşayanlar istiyor.Aaaa buna inanmıyor musunuz , e o zaman seçim sonuçlarına bir bakın ve uyanın artık.
adamın yaşına bakacağına söylediği sözlere bi bak .!
bak ne diyor!
''bu memlekette bütün sorun yolsuzluklardır. bir liralık işi 100 liraya yaptırıp
eş dost hısım akraba zengin edilmekte imkanları kıt ülkemiz soyulmaktadır.
bu yüzden
önce bu yolsuzluklar önlenmelidir .
bunun için millet vekili dokunulmazlıkları kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılmalıdır.
bu yapılmadan asla bi gıdım yol alınamaz.''
eeeeeeee! sevgili bromixx kardeş..................
uydur şimdi bu yaşlı dediğin liderin bu sözlerine karşılık bi RTE sözü
varmı dağarcığınızda ........
varsa merakla bekliyorum.
hem ne diye baykalı değiştirmeye uğraşıyorsunuz anlamış değilim madem bu kadar '' yaşlı ve bunak ''işnize gelmezmi bu akıllım.?
sizin işinize gelmeyen söylediği sözler se sıkılmayın bunuda söyleyin.
ikna olunursa değiştirilir......
bizim başımızda padişah yok........
bizde oyla gelen oyla gider efendiii!
kendinizle karıştırmayın lütfen.........!
ayazoglum
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
vay bee! cumhuriyet mitingleri hükümeti yasa dışı yollarla devirmek gayesiyle yapılmış........(!)
yakında ''hükümeti devirmek için krizi siz çıkardıniz'' diyerek sokaktan iş adamı toplanmaya başlanırsa hiç şaşırmam.......
ayazoglum
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
ayazoglum rumuzlu üyeden alıntı
vay bee! cumhuriyet mitingleri hükümeti yasa dışı yollarla devirmek gayesiyle yapılmış........(!)
yakında ''hükümeti devirmek için krizi siz çıkardıniz'' diyerek sokaktan iş adamı toplanmaya başlanırsa hiç şaşırmam.......
ayazoglum
"Atatürkçüler dinin değil din bezirganlarının düşmanlarıdırlar. Uygarlıktan yana olanlar, gerilikten yana olanlar kadar yürekli ve özverili olmadıkça Türkiye'nin aydınlık ufuklara doğru gidişi sürdürülemez, dahası ortaçağ karanlığına gömülmesi önlenemez.
Türkiye Cumhuryeti bugüne kadar görülmemiş ölçüde ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır."
Prof.Dr.Muammer Aksoy
-
Re: Ey Savcım Niye Kapıyorsun Gözlerini (RTE)
Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
"Atatürkçüler dinin değil din bezirganlarının düşmanlarıdırlar. Uygarlıktan yana olanlar, gerilikten yana olanlar kadar yürekli ve özverili olmadıkça Türkiye'nin aydınlık ufuklara doğru gidişi sürdürülemez, dahası ortaçağ karanlığına gömülmesi önlenemez.
Türkiye Cumhuryeti bugüne kadar görülmemiş ölçüde ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır."
Prof.Dr.Muammer Aksoy
sevgili mehmet emin sezen kardeşim seni tamamlamak için bir iki sözde ben yazayım........
bütün insanlarda çeşitli zaaflar vardır.
ancak bu zaafları bazen kanunlar bazen insan kendisi kontrol altına alır.
insanın bu zaafları kendisinin kontrol etmesine demokrasilerde teammül denir ( yazısız kurallar.)
kendine saygı duyan herkes bu yazısız kurallara uyar. uymalıdır.
bi bakıma demokratlığın ölçü birimidir bu.
ülkemizde yazıkki uygulanması çok güç olan bu durum çoğu zaman eğitim noksanlığından kaynaklandığını düşünmüşümdür.
ancak etrafımız bir yığın eğitilmiş ''sığırla'' dolu olduğundan eğitim ne ölçüde demokrat olmaya katkı yaptığından kesinlikle emin değilim........
ötekileşmek yada ötekileştirmek için o kadar çok neden vardır ki ülkemizde
bunların yanlızca birini öne çıkarmak fazlaca iyimserlik olur.
ayıplanmak, kınanmak insanımıza mahalle baskısı olarak geri dönmesi gerekirki bu teammüller bi parça uygulanabilir olsun........
oysa yapanın yaptığı yanına kar kaldığı bir ortamda toplum yapısının erozyana uğramaması mümkünmüdür?
yalakalığı bir statü haline getiren bu ortam da çıkar kovalamak bencilleşmek
yalan söylemek bence (A)normal değildir....
anormal olan
bir kısım insanların dinle yüzde yüz ilişkilendirdikleri hayatlarını
dinin asla kabul etmiyeceği biçimde uygulamalarıdır.
asıl kötü olan tarafıda hiç rahatsızlık duymamalarıdır......
demokratik ülkelerle aramızdaki fark ,
onlar parçalanmış vijdanlarını bir şekilde vatanlarının egosuna dönüştürmüşlerdir.
bizse egolarımızdan oluşturduğumuz bir vijdan mantığıyla ülkemizi parçalı hale getiriyoruz.
doğru değil mi?
ayazoglum