Yerli Malı Kullanma Zamanı - 869

Değerli forum üyeleri,
Krizin etkilerinin can yakıcı şekilde hissedildiği bu günlerde sizlere yerli malı kullanmanın önemini hatırlatmak istedim. Bir çoğumuzun bildiği üzere ülkemizde üretilen mamüllerin uluslararası barkod kodu 869 ile başlamaktadır. Bir çoğumuzun işini gücünü kaybettiği, kalanların ise bu tehdidi hissetmeye başladığı bu süreçte, ihtiyaçlarımızı tedarik ederken lütfen aldığınız ürünün Türk Malı olmasına özen gösteriniz. Birilerinin Boykot adı altında yayınladığı uzun listelerde bulunan marka isimlerine bakarak, işi ırkçılığa, din sömürüsüne çevirmeden, ülkemize güvenen sermaye katan, ekmek kapısı açan, vergi ödeyen yabancılara haksızlık etmeden marka saplantısına girmeden yapılacak olan bana göre en güzel yöntemi öneriyorum. Slogan 869.. Bu numaralarla başlayan barkodların bulunduğu ürünler ülkemizde üretilmektedir.En azından ülkemizde üretimi yapılabilen mamüllerle ilgili ihtiyaçlarınızı tedarik ederken lütfen bu uyarımı dikkate alınız. Bu bir boykot çağrısı değildir. Biz malımıza sahip çıkarsak, bu dönemde gücümüz yettiği kadar birbirimiz kollarsak bu sıkıntıyı enaz zararla atlatacağımızı umuyorum.Saygıyla..

Yerli Malı Haftası

Yerli Malı Haftası, 12-18 Aralık tarihleri arasında Türkiye'de tüm okullarda kutlanan özel haftadır. Resmi ismiyle “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak kutlanmaktadır.

Hedefi, yerli mallarının tüketiminin artmasıdır. Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılır. İnsanların parasını, malını eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir.

II. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik darboğazın ardından yabancı ülkelerepara akışının önünün kesilmesi ve toplumsal tutum bilincinin oluşması amaçlanmıştır. Bu amaçla zamanın başbakanı İsmet İnönü12 Aralık1929'da yaptığı konuşmayla yerli malı kullanmanın ve tutumlu olmanın öneminden bahsetti. 1946 yılından itibaren Yerli Malı Haftası olarak kutlanmaktadır.
1983 yılında adı Tutum, yatırım ve Türk malları haftası olarak değiştirilmiştir.

Türkiye, cumhuriyet döneminde yeni savaştan çıkmış bir ülke idi. Ellerinde bir şeyleri kalmayan halk yoksulluk içerisinde yaşıyordu. Atatürk, 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi'ni topladı. Bu kongrede yurdun bağımsızlığının korunması, yerli mallar üretilmesi ve kullanılması kararlaştırıldı. Dönemin başbakanı İsmet İnönü12 Aralık1929 tarihinde T.B.M.M.’de bir konuşma yaptı. Konuşmasında ulusal ekonomi, yerli malı ve tutumlu olma konularını anlattı.

Okullarda 12 – 18 Aralık tarihleri arasında kutlanan bu haftada tutum, yatırım ve Türk malları hakkında bilgi verilir. Şiirler okunur, konuşmalar yapılır, skeçler ve oyunlar oynanır.Özellikle rap hipap giibi şarkılar sölenmez.

"http://tr.wikipedia.org/wiki/Yerli_Mal%C4%B1_Haftas%C4%B1" adresinden alındı.
__________________

Yerli malı denilince pasta, börek, kek, elma, armut geliyor aklıma.

Hangi yerli malı?

Fayton bulsam bi tur atacağım ama yok ki...

At -eşek var onları da kesip kesip sucuk yapıyorlar, onu mi yiyeyim , ıyyy

Bizim çocukluğumuzda okullarda yerli malı haftası kutlamaları yapılırdı ve biz öğrenciler evlerimizden getirdiğimiz "yerli malı" denilen ürünleri afiyetle yerdik. Bu arada "yerli malı, yurdun malı, her Türk onu kullanmalı" diye şiirler okunurdu.

O günün koşullarında sanırım bunun bir anlamı vardı.

Bugün küreselleşen dünyada bunun çağa göre yorumlanması gerekir. O günkü anlamı bugüne taşırsak, herkesin murat 124 arabaya binmesi gerekir.

Bugün yabancı bir şirketin memleketimizde yabancı marka bir arabayı üretmesi ve satması yerli malı mıdır? Yerli malı değilse kötü bir şey midir?

Bugün Avrupa'da satılan her üç televizyondan birisi Türkiye'de üretiliyor. Ya Avrupalılar da yerli malı değil diye bunları almaktan vazgeçerlerse bizim fabrikalarda evine ekmek götürme derdindeki işçiler işten çıkartılmayacak mı?

Kısacası, yerli malı konusu artık 30'ların, 40'ların zihniyeti ile ele alınamaz. O zamanlar Türkiye dünyaya kapalı idi. Kapalı ekonomide rekabet olmadığı için kalite diye bir dert olmaz. Halk çürük/çarık mallara mahkum edilir.

Elbette "yerli malı" demekle ulusal üretim kastediliyor ise bunun kötü bir şey olduğu söylenemez. Ama kimse bize "yerli malı" diye çürük, kalitesiz malları kakalamaya kalkışmasın.

Halkımızın layık olduğu kaliteli mal üretilsin, biz de kullanalım, satabiliyorsak dışarıya da satalım.

Alıntı:

---

Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı

Bizim çocukluğumuzda okullarda yerli malı haftası kutlamaları yapılırdı ve biz öğrenciler evlerimizden getirdiğimiz "yerli malı" denilen ürünleri afiyetle yerdik. Bu arada "yerli malı, yurdun malı, her Türk onu kullanmalı" diye şiirler okunurdu.

O günün koşullarında sanırım bunun bir anlamı vardı.

Bugün küreselleşen dünyada bunun çağa göre yorumlanması gerekir. O günkü anlamı bugüne taşırsak, herkesin murat 124 arabaya binmesi gerekir.

Bugün yabancı bir şirketin memleketimizde yabancı marka bir arabayı üretmesi ve satması yerli malı mıdır? Yerli malı değilse kötü bir şey midir?

Bugün Avrupa'da satılan her üç televizyondan birisi Türkiye'de üretiliyor. Ya Avrupalılar da yerli malı değil diye bunları almaktan vazgeçerlerse bizim fabrikalarda evine ekmek götürme derdindeki işçiler işten çıkartılmayacak mı?

Kısacası, yerli malı konusu artık 30'ların, 40'ların zihniyeti ile ele alınamaz. O zamanlar Türkiye dünyaya kapalı idi. Kapalı ekonomide rekabet olmadığı için kalite diye bir dert olmaz. Halk çürük/çarık mallara mahkum edilir.

Elbette "yerli malı" demekle ulusal üretim kastediliyor ise bunun kötü bir şey olduğu söylenemez. Ama kimse bize "yerli malı" diye çürük, kalitesiz malları kakalamaya kalkışmasın.

Halkımızın layık olduğu kaliteli mal üretilsin, biz de kullanalım, satabiliyorsak dışarıya da satalım.

---

Bak ne güzel ortak nokta bulduk. Çok çalışmak, kaliteli mal üretmek, üretilen malın hammadde değil fikir ürünü olmasının teşvik edilmesi de benim ekleyeceklerim.

Öte yandan bir atasözünü hatırlamakta fayda var: "Ayağını yorganına göre uzat." Bunca cari açık bir yandayken, ülkede üretilen (markası, menşeii ne olursa olsun, bizim insanımızın alınteri, göznuru) ürünlerin tüketilmesi dikkate alınmalıdır. Bu o işletmeleri veya o işletmelerin işçilerini korumaya yönelik bir düşünce değildir. Bakkalsan o işçi kazanacak ki senden alışveriş yapacak, sen kazanacaksın ki, sanayi ürünlerine veya hizmet sektörüne talep yaratacaksın. Düne kadar "Yerli Malı" deyince dudak bükenler, Bush'a mı özendiler, yoksa ekonomik krizle birlikte Avrupanın su yüzüne çıkan bu tarz yurtseverliğine mi hayran kaldılar bilinmez.;)

Evet biz bu ülkeye sahip çıktıkca düzlüğe çıkarız.İğne bile olsa yerli kullanalım.Bizi bölmek isteyenlere bide paramızla destek vermeyelim.

Yerli malı yurdun malı bütün dünya kullanmalı

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türk makine sektörünün kalitesini tüm dünyaya kanıtladığını belirterek, “Kamu başta olmak üzere herkes yerli malı kullanmalı” dedi.

Makina sektörü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile OAİB’in (Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği) birlikte düzenledikleri Türk Makine Sanayi ve Kamu Alımları konulu panelde Gaziantep'te masaya yatırıldı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin makine ihracatının arttığını ama 10 milyar dolarlık makina dış ticaret açığı bulunduğunu belirterek “ İtalya 50 milyar dolar fazla veriyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Ancak kalite kaygısıyla yapılan ithalatı makul karşılamıyoruz; zira Türk Makineleri tıkır tıkır işlemektedir” diye konuştu. Orta Anadolu Makina ve Aksamları İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran da Türk makina sanayinin yurt dışında fabrika kapattıracak düzeye geldiğini ancak Türkiye'de tercih edilmediğine dikat çekerek, "Kendi evimizde destek bekliyoruz" ifadesini kullandı.

Toplantıya Savunma Sanayi Müsteşarı Ali Boğa, Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdür Vekili Hasan Gül, DMO Genel Müdür Vekili Gazi Kapan, İller Bankası Genel Müdür Yardımcısı Bahaettin Kaptan katıldı. Toplantıda konuşan Bakan Ergün “Eskiden kalma alışkanlıklarla, dışarıya kapalı yaklaşımlarla ve kendi kabuğumuza çekilerek, bu ülkede güçlü bir sanayi kurmamız mümkün değildir. Eskiden yerli malı haftaları yapılırdı, ‘yerli malı yurdun malı / herkes bunu kullanmalı’ denilirdi. Biz ise ‘yerli malı yurdun malı / dünya bunu kullanmalı’ diyerek yola çıktık ve aynı yolda yürümeye devam ediyoruz” dedi.

10 milyar dolar açık var

Bakan Ergün, Türkiye’de toplam makine imalatının 20 milyar euro düzeyinde olup, bu rakamın Avrupa ülkelerindeki toplam imalatın yüzde 5’ine eşit olduğunu söyledi. Türk makine sanayi firmalarının dünyanın her yerine ihracat gerçekleştirdiğine değinen Ergün, “2002 yılında 2 milyar dolar olan Türkiye’nin başka yerde sınıflandırılmayan makine ve aksamları ihracatı, 2008 yılında yaklaşık 5 kat artışla, 9.7 milyar dolara ulaştı. Ancak bu kadar başarılı olduğumuz ve dünya kalitesinde üretim yaptığımız bir sektörde, 10 milyar dolara yakın bir dış ticaret açığını izah etmek mümkün değildir. Makine ithalatı, kalite değil de fiyat kaygısı ile yapılsa, belki bunu makul karşılamak mümkün olabilir” dedi.

Avrasya’nın üretim üssü olmalıyız

Makina sektöründe ithal edilen ürünlerin büyük bir çoğunluğunun Türkiye’de de üretilen veya rahatlıkla üretilebilecek olan ürünler olduğuna dikkat çeken Ergün, şöyle konuştu: “Makina alımlarının yurt dışı yerine yurt içinden yapılmasını sağlayacak bazı adımlar atmalıyız. Sanayicimizin zor durumda kalmasına ve halkımızın işsiz kalmasına yol açıyoruz. Ülkemizin Avrasya’nın üretim ve hizmet üssü olması, ihracat gelirlerimizin yükselmesi, ekonomik ve sosyal gücümüzün artması için yerli malı makineler kullanmalıyız. Kaliteli yerlisi varken, yabancısını tercih etmek, zaten kıt olan paranın dışarı gitmesine yol açmakta, yatırımları azaltmaktadır. İşsizliğin ve cari açığın azaltılması için, yaptığımız alışverişe dikkat etmek bir yurttaşlık görevi olmalıdır.”

Dalgakıran: Kamu yabancıdan alıyor

Orta Anadolu Makina ve Aksamları İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, kamu kurumlarının ygeçen yıl 10 milyar dolarlık makina ve ürünü aldıklarını, bunun yüzde 90'lık kısmının yabancı firmalaran alındığını kaydetti. "Türk firmalarının payı sadece yüzde 10" diyen Dalgakıran, "Avrupa'da böyle mi? Orada tam tersi. Yerlilerin oranı yüzde 90" dedi. Artık Türk sanayicisine ülke pazarı ve AB'nin yetmediğini vurgulayarak, Türkiye'nin İran'dan Brezilya'ya kadar bütün pazarları zorlayacak büyük bir atılımın eşiğinde olduğunu kaydeden Dalgakıran . 2008 yılında makina ihracatının krize karşın yüzde 17 artasına karşılık iç pazrada ithal makinaların payının yüzde 69 civarında olduğunu kaydetti. Aynı dönemde dışticaret açığının yüzde 20'sinin makina ithalatından kaynaklandığına işaret eden Dalgakıran, "Türkiye makine sektöründe 13 milyar dolarlık dış ticaret açığı vermiştir. Türkiye'nin toplam ihracatı içinde yüzde 8 olan makina payını yüzde 20'ye çıkarmayı hedefliyoruz. 2023'te 500 milyar dolar toplam ihdacat içinde makina ihracatı 100 milyar dolar olacaktır. Ancak ülkemizde ithal edilen makinaların yüzde 80'i ülkemizde üetiliyor. Ülkemiz ürünlerinin imaj sorunu hiç hak etmediği halde makina sektörünü etkilemektedir. Sadece bu ithalat nedeniyle binlerce kişi iş bulma şansını kaybetmiştir. Ülkemizde kendi sanayicimize yapılan haksız rekabetin önüne geçilerek kamu alımlarında Başbakanımızın talimatına uyulmasını talep ediyoruz. Kendi evimizde destek bekliyoruz. Vizyonumuz 2023'te dünyada ilk 5 makina ihracatçısı arasına girmektir" dedi.

İtalya’da fabrika kapattırdık

İmalat sanayinde hammadde ve malzeme ithal payının yüzde 72.6 olduğuna işaret eden Dalgakıran, "Yurt içi üretimin olmaması nedeniyle yapılan makina hammadde ve malzeme ithalatının oranı yüzde 46.1'dir. Gelişmiş ve rekabetçi bi makina sektörü yüksek atma değer üretir, pekçok sektöre girdi sağlar, çok geniş bir yan sanayi ile çalışır, dışa bağımlılığı ve dış ticaret açığını azaltır, nitelikli işgücüne iyi gelir sunar ve toplumun refah seviyesini artırır" dedi.

Türk makina sektörünün dış pazarda fabrika kapattıracak düzeye geldiğini vurgulayan Dalgakıran, "Sac işleme makinaları imalatında dünya lideri olan İtalya, ülkemiz nedeniyle bu alanı terketmeye başladı. Talaşlı imalat alanında, havacılık sektörü için AB'nde teknolojinin kalbine 5 eksenli CNC işleme merkezi ihraç edilmeye başlandı" diye konuştu.

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/14876141.asp

Yerli Malı Haftası etkinliğinde zehirlendiler

Samsun'un Bafra ilçesindeki bir okulda düzenlenen Yerli Malı Haftası etkinlikleri kapsamında 10 öğrenci yedikleri gıdadan zehirlendi.

Ticaret ve Sanayi İlköğretim Okulu'nda düzenlenen Yerli Malı Haftası etkinlikleri kapsamında öğrencilerden D.S (9), A.Y. (8), E.K.A. (8), B.Ö. (8), Z.B. (8), E.K. (9), H.Y.I. (8), H.G. (8), E.T. (8) ve G.A. (8), yedikleri yiyeceklerden zehirlendi.

Baş dönmesi ve kusma şikayetiyle aileleriyle birlikte Bafra Nafiz Kurt Devlet Hastanesine başvuran öğrenciler gıda zehirlenmesi teşhisiyle tedavi altına alındı.

Yetkililer, tedavisi tamamlanan öğrencilerin taburcu edildiğini kaydetti.

18 Aralık 2010 Cumhuriyet

M.E.Sezen: Yerli malımı kaldı kutlayalım
saat saat bitiremediler Unutunuzmu Kurbanlıklarımız bile ANGUS'tu...

Ne kaldı?
Arslan Bayır

Cumhuriyetin ilk yıllarında bir kalkınma hamlesi başlatılmış ve üretim teşvik edilmiştir. Yurt dışından gelecek bir madde hem pahalı, hem de halkın bunu alma gücü çok zayıf olduğu için yerli üretimin teşviki ve yerli malların kullanılması önemi artmıştır.

Yerli Malları Haftası olarak da bilinen Türk Malları Tutum ve Yatırım adı altında günler düzenlenmiştir. Bu haftada bunun öneminin anlatılması için çalışmalar başlanmıştır. Bu haftanın önemi kendi ürettiğini kendin tüketeceksin, fazlasını da iç ve dış piyasaya satacaksın. Aynı zamanda yabancı mallar tüketmeyeceksin ki tasarruf edesin sonunda da yatırıma dönüştüresin.
Yabancı mallara rağbet şimdikinin binde biri bile değildir cumhuriyetin ilk yıllarında.
Savaştan çıkmış bir ülke; çok zaruri gereksinimleri dışında ithalat yapmaktansa kendisinin üretmesinin önemini vurgulamıştır. Bunun önemimi yerli sanayiciyi ve üreticiyi destekleyerek göstermiştir
Okullarda yerli malları haftaları düzenlenmiştir. Dörtyol’un portakalı, Amasya’nın elması Aydın’ın inciri, Giresun’un fındığı gibi topraklarımızın ürünleri şiirlere kaynak oluşturmuştur.
Artık Türk çiftçisinin tarlasında ürettiğini değil dışarıdan satın aldıklarımızı yemek içmek gayreti gösteriyoruz. Yabancı mallar diyerek neredeyse malların içine düşeceğiz. Hayatımızda da bu ön planda değil mi!

Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan şeker fabrikaları, Sümerbanklar, demir çelik fabrikaları, çimento fabrikaları, kağıt fabrikaları, uçak, gemi, demir yollara, tütün fabrikaları, çay fabrikaları vd. gibi hayati önem taşıyan fabrikalar ve köylünün ürettiği malları satacak, depolayacak et kombinaları olan Et Balık Kurumu gibi kuruluşlar memleketin her bir tarafına ağlarla demir yolları gibi örülmüştü. Buralarda Türk insanı çalışarak evlerine ekmek aş götürebiliyorlardı.

Ne zamana kadar; bilinçsiz insanların bilinçsiz şekilde yabancılarla iş birliğinin artmasına kadar. Türk insanı eskisi gibi üretmiyor, tüketiyor tüketmenin cezasını bir gün gelip anlıyor, ama iş işten geçmiş oluyor o zaman. “Devlet işi değil mi kardeşim yürümüyor? Çabuk olmuyor, bunların satılması gerekir.
Devlet iş sahibi mi? Elinde ne varsa ne yoksa satılması gerekir”, diye diye sattırdılar. Oralarda çalışan kişilerinde bu işlerin ehli olmaması, eş dost çıkar sevdası yüzünden işe alınmalar sonucunda artık bunların hazat mezat satılması sanki kurtarıcıymış gibi anlatıldı.

Onun için artık; “Yerli malı Türk’ün malı onun herkes kullanmalı” gibi zamanında bilincimize yerleştirilen cümleler artık kendi değerini yitirdi, daha doğrusu yitirtildiler. Artık bu haftalar yeme içme malları gibi anlamlar kazandı.

Sümerbank’tan giyinenimiz kaldı mı ki ayakkabıyı? Fabrika kalmadı ki giyinilsin. Et Balık Kurumu’ndan kavurma alan kaldı mı, ki üretim tekrar geri dönsün? Yerli yiyecek içecek kaldı mı ki yerli malları olsun kullandığımız? Kaç yiyecek içecek maddesinin gerçek Türk Malı olduğunu belli mi? Hayır. Türk malı olsa bile, bu ülkenin girişimci iş adamların açtığı fabrikalarda bile üretilse bile üzerine bir yabancı isim yazdık mı ne olduğunu anlayamayız. Acaba Türkçe’nin dibine kıran mı girdi de bu malların üzeri hep yabancı isimlerle dolup taşıyor. Sokaklarımıza, caddelerimize bir baksak zaten yerli mi yabancı mı neyi kullandığımız bekli oluyor?
Hangi yerli malı, hangi biz?
17 Aralık 2009,
http://www.yenialanya.com/yazar.asp?yaziID=662

Yüzde yüz Türk malı

Geçmişi 15. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanan MKEK, 558’inci kuruluş yıldönümünü kutluyor.

Temelleri Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında kurdurduğu top döküm tesisleriyle atılan Makina Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), bugün 62 ülkeye Türk yapımı, silah, mühimmat ve çeşitli savunma sanayi ürünü satıyor. 558 yıl önce Bizans surlarını yıkan şahi toplarını döken Türk silah sanayi bugün Fırtına obüslerini üretiyor. İhracat bağlantısı 2010 yılı sonu itibarıyla 284,2 milyon dolara ulaşan kurumun, 62 ülkeye gerçekleşen toplam ihracatı ise 38 milyon dolar oldu.

MKEK’de, özellikle Türk mühendisler tarafından tasarlanan ve dünyadaki en uzun menzilli (40 kilometre) top olan panter ve fırtına obüsleri ile jandarma için geliştirilen 7.62 mm çapındaki Bora 12 keskin nişancı tüfeği, daha çok hareketli hedefleri vurmak için tasarlanan 5,56 mm çapındaki yarı otomatik keskin nişancı tüfeği T-12, son dönemde yurt içi ve yurt dışında büyük ilgi gören projeler oldu.

MKEK, aralarında Altay Milli Tank Projesi, Modern Piyade Tüfeği Projesi ve Modern Makineli Tüfek Projesi’nin de yer aldığı 111 Ar-Ge projesi ile ilgili faaliyetlerini sürdürüyor. Bugün itibarıyla kurumun yatırımları ile Ar-Ge projelerinin toplam tutarı 2 milyar 70 milyon liraya ulaştı.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17452518.asp