-
Karşılıksız çeklerde af
Yürürlükteki 3167 sayılı Çek Kanunu’nun yeniden yazılmasıyla ilgili çalışmalar ve çek istismarını önlemeyi öngören mevcut hazırlıkları sürerken, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza UsulHukuku Anabilimdalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer yeni bir tartışma başlattı.
Sözüer, Çek Yasası’nın 2004 yılında yürürlüğe giren TCIC’ya uyumlu hale getirilmediği için halen görülmekte olan 70 bin civarında çek davasının düşeceğini söyledi. Sözüer, çek suçundan dolayı cezaevinde yatanlarında çıkması gerektiğini savundu. Özellikle TCIC’nın 711’inci maddesindeki hükümden hareketle ‘çeki rızam dışı imzaladım’ diyerek bankayı çeki ödemekten men eden kötü niyetli kişilerin artması üzerine başlayan hukuki sorunu giderme çalışması tamamlanmadan yeni bir tartışmadaha başladı.
Hukukçu Prof. Dr. Adem Sözüer, Dünya gazetesine yaptığı açıklamada yürürlükte olan TCK’nın cezaların niteliği ve ceza sorumluluğuna ilişkin kurallarla, 3167 sayılı Çek Kanunu’nda yer alan kuralların birbirine uymadığını söyledi. TCK’ya atıfta bulunarak ceza verilmesini düzenleyen kanunların, TCK’nın ilgili maddelerine uyumlu hale getirilmesi için 31 Aralık 2008 tarihine kadar süre bulunduğunu söyleyen Sözüer, “Çek Kanunu’nda ilgili değişiklik yapılmadı. 31 Aralık 2008’den itibarenTCK’mn genel kuralları Çek Kanunu’nun cezalarına ilişkin kuralları ortadan kaldırmış oluyor” dedi.
Bu durumda Çek Kanunu’ndaki cezaların uygulanma dayanağı kalmadığını ifade eden Adem Sözüer, “Şu andaki 60 bin 70 bin dava hakkında bu cezalar uygulandığı için bu cezalar kaldırılacak. Ayrıca hapiste olanların da çıkması gerekecek” diye konuştu.
Bu konuda yeni bir düzenleme yapılsa bile failin lehine olan hükümleri uygulanacağı için belirsizliklerin ortaya çıkacağını vurgulayan Sözüer, “Yeni kanunun yürürlük tarihi geçmişe yönelik olsa bilealeyhte olan hükümler uygulanamaz. Çek yüzündenartık hiçbir yaptırım uygulanamaz durumda” dedi.
Aynı durumun TBMM gündeminde bekleyen PatenKanunu’nda da geçerli olduğunu belirten Prof. Dr. Adem Sözüer, bu konuda düsen davalar için de birşey yapılamayacağını bildirdi.
Adalet Bakanlığı bünyesinde hazırlanan ve görüşler alındıktan sonra Başbakan YardımcısıNazım Ekren’e iletilen tasarı, çeklerin üzerinde yazılı tarihlerin geçerli olmasını öngörüyordu. Bu aradaçek istismarcılarının arkasına sığındığı TCK’mn 711’nci maddesinde değişikliğin nasıl yapılacağı isehenüz netleşmedi. TBMM Genel Kurulu’nda bulunan bin 500’ün üzerinde maddesi olan tasarının su anakadar görüşülen kısmında, çek istismarını önleyecek düzenleme yapıldı. Ancak yasanın tamamı GenelKurul’dan geçmediği için bu düzenleme işlerlik kazanmadı. Bunun dışında ilgili düzenlemenin bir torbakanunun içine eklenebileceği gibi tek maddelik bir kanunla da çıkarılabileceği ifade ediliyor.
Alıntıdır
-
Re: Karşıksız çeklerde af
5252 saylı TCK nun yürürlük ve uygulama şeklindeki geçici 1. maddesi 5237 sy TCK nun 2,5,7/2,45/1 ve 52 maddelderinden anlaşılacağı üzere özel yasalardaki aykırı hükümlerin 31.12.2008 tarihine kadar uygulanabileceği bu tarihten sonra 5237 sy TCK nun yukarıda bahsedilen maddelerinde ve genel hükümlerinde ceza nevi olarak hapis cezası ve gün para sistemi öngörüldüğü, bu durumda çek cezaları için düzenlenen para cezalarının uygulama kabiliyetinin kalmadığı, 5728 sy Temel Ceza Kanunlarına uyum amacı ile çeşitli kanunlarda ve diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunda yapılan değişiklik ile çek yasasında değişiklik yapılmadığı, bu durumda çek yasasındaki müeyyidenin uygulama kabiliyetinin kalmadığı anlaşıldığından cezanın durdurulmasına kara vermek gerekmiştir.
Ancak 1999 yılından bu yana çıkarılan af yasaları ve TCK ile CMK nun tümü ile değiştirilmesi, uyarlama çalışmaları yapılması esnasında geriue yönelik olarak kanun haricinde Yargıtay kararları ve uyum asaları ile uygulama yapıldığından bu aşamada ortadan kaldırma kararı vermenin mevcut uygulmayaya aykırı düşeceği kanısı ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1) Hükümlü ........... ve ............ A.Ş. hakkında mahkememizden verilen ......... tarih ve .............. esas ve karar ile ilamatın ......... sırasında işlem gören İNFAZIN DURDURULMASINA
2) Bu aşamada ORTADAN KALDIRMA TALEBİNİN REDDİNE,
3) Karardan bir suretin Konya C. Başsavcılığı' na gönderilmesine
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu itirazı kabil olmak üzere karar verildi. 15.01.2009
KONYA 6. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
2007 / 866 E., 2008 / 211 K. Ek karar tarihi 15.01.2009
Alıntıdır.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
3167 Sayılı Yasanın 16/1 maddesi; Üzerinde yazılı keşide tarihinden önce veya ibraz süresi içinde 4 üncü madde uyarınca ibraz edildiğinde, yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden hesap sahipleri veya yetkili temsilcileri, kanunların ayrıca suç saydığı haller saklı kalmak üzere, ÇEK BEDELİ TUTARI KADAR ADLİ PARA CEZASIyla cezalandırılırlar." der.
Çek Kanununu koyan kanun koyucu terim olarak adli para cezası terimini seçmekle birlikte gün para cezası sistemi o tarihte yürürlükte olmadığından ÇEK BEDELİ TUTARI ADLİ PARA CEZASI terimini seçmiştir.
Cevaplandıracağımız soru çek bedeli tutarı adli para cezası vermeyi emreden 3167 Sayılı Yasanın 16/1 maddesi TCK.nın 45 maddesine aykırımıdır.
Ne varki 3167 sayılı yasanın 16/1 maddesi 52 nci maddeye gittiğinde bu maddeden geri döndürülmesi yüksek ihtimaldir. Zira aslında 52 nci madde 45 nci maddenin açıklamasıdır.Ve 52 nci madde ceza mahkemelerine tam gün esasına dayalı adli para cezası vermeyi emretmektedir. Ceza Kanunun genel hükümleri gün esasına dayalı bir para cezası sistemini emrettiğinden çek bedeli tutarı ADLİ PARA CEZASINI EMREDEN bir sistemin bu sisteme AYKIRI olduğunu KABUL ETMEK GEREKİR.
YUKARİDAKİ ÖNSÖZ 10. DAİRE UYESİNİN GÖRÜŞÜDÜR VE DİĞER ÜYELERCEDE KABUL GÖRMÜŞTÜR..
aykırılığın varlığını tesbit etmiş olmakla ortada bir AYKIRILIK VAR OLDUĞUNDAN bahisle 31.12.2008 tarihine kadar verilen tüm ADLİ PARA CEZALARI hatalıdır.. YOK HÜKMÜNDEDİR.. Verilmiş adli para cezaları düşecek cezaevinde olanlarda salıverilecektir..
Alıntıdır
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Alıntı:
OLAY:Keşide ettiği bir çek iflası nedeniyle karşılıksız çıkar şahsa Mahkeme, çek kanununun ilgili maddesine göre para cezası veriyor. Kişinin bu cezayı ödemesi mümkün değil. Bu cezanın hapse dönüşme ihtimali var mı?
Olaya uygulanacak normlar:
1-Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi hakkındaki kanunun
Alıntı:
Karşılıksız çek :
Madde 16 - Üzerinde yazılı keşide tarihinden önce veya ibraz süresi içinde 4 üncü madde uyarınca ibraz edildiğinde, yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden hesap sahipleri veya yetkili temsilcileri, kanunların ayrıca suç saydığı haller saklı kalmak üzere, çek bedeli tutarı kadar ağır para cezasıyla cezalandırılırlar. Ancak verilecek para cezası seksenmilyar liradan fazla olamaz. Bu miktar, 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesine göre her yıl artırılır. Bu suçtan mükerrirlere, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
2-Türk Ceza Kanununun uygulamasını gösterir kanunun
Ağır para cezasının dönüştürülmesi
MADDE 5. - (1) Özel ceza kanunları ile ceza içeren kanunlarda öngörülen "ağır para" cezaları, "adli para" cezasına dönüştürülmüştür.
3-Ceza İnfaz Kanunu
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun madde 106 - (1) Adli para cezası, Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre tayin olunacak bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) Adli para cezasını içeren ilam Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adli para cezasının ödenmesi için hükümlüye 20 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder.
(3) Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir.
4-Adli para cezasının tanımı bulunan Türk Ceza Kanununun
Madde 52 - (1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
Dün sadece baştaki olayı bir forumda sormuştum ve cevap olarak da evet hapse çevrilir denilmişti.
Ancak; Ceza İnfaz Kanununun infaza esas tuttuğu adli para cezası 5 gün ile 730 gün arasında kalan bir sürenin bir günlük karşılğının belirlenmesi ile bulunan bir meblağın ödenmesini esas alıyor. Lakin, çekle ödemelerin düzenlenmesi hakkındaki kanuna göre verilen para cezası çek bedeli kadar. Burada gün belirleme yok. Dolayısıyla Savcının ödenmeyen kısım için ne kadar hapis kararı vereceği belli değil ve dahası çekle ödemelerin düzenlenmesi hakkındaki kanun ceza infaz kanunundaki adli para cezasına ilişkin norma uygun düşmüyor.
Zira ceza infaz kanunundaki norm; ceza kanunumuz esas alınmak üzere düzenlenmiş ve ceza kanunumuzdaki adli para cezaları ya seçenek yaptırımlardan biri veya kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın adli para cezasından çevrilmesine uygun.
Ben, hukuk fakültesi mezunuyum ancak avukatlık yapmıyorum. Yukardaki olay bir akrabamın acil olarak çözümlenmesi gereken bir sorunu. Kendilerine, böyle bir hapsin mümkün olamayacağını belirttim ancak dün bir avukat arkadaş hayır hapis yatabilir dedi.
Evvela; hapis yatırılabilinir mi? Savcılık tarafından borcun ödenmemesi nedeniyle hapis kararı verilirse izleyebileceğim bir yol var mı? Yardımcı olursanız çok müteşekkir olurum..
NOT:Borçtan dolayı mal beyanında bulunmama nedeniyle verilen hapsin de Anayasa Mahkememizce iptali ışığında mümkün olmadığı kanaatindeyim. Tabii o ayrı iptal bu ayrı konu lakin gerekçe olaya kullanılabilir diye düşünüyorum...
Daha önce bu konuyu tartışmak istemiştim. Türk Ceza Kanununun uygulanmasını gösterir kanunun bir maddesi diğer kanunlardaki ağır para cezalarını adli para cezasına dönüştürürken hemen uygulanmış ancak TCK'nın 52. maddesini diğer kanunlardaki para cezaları içinde uygulamasını nasıl becerdiyse 31.12.2008 tarihine ertelemişti. Yada böyle uygulanıyordu. 31.12.2008 tarihine kadar gerekli düzeltme yapılmayınca ortaya bu mesele çıktı.
Aslında mesele çok önceden beridir var ama yeni fark edilmiş anlaşılan. Yargıtay Üyesinin görüşünü belirtmişsiniz. Bu bir Yargıtay kararından mı alınmış acaba bir konuşma metninden filan mı? Belirtebilirseniz çok memnun oluru. Bir de şu anda karşılıksız çek keşide etmek yüzünden nispi para cezasına mahkum olup da hapiste olanların salıverilip-verilmediği hakkında bilgiler varsa paylaşırsanız memnun olurum. Ben, Maraş'ta cezaların infaz edilmediğini duymuştum.
Teşekkürler...
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Sayın Karabekir ben hukukçu değilim fakat sizinde dediğiniz gibi bu konuyu tartışmak istemişiniz fakat bu konuda ne bir açıklama nede cevap bu sitede göremedim ben .
Çek in karşılıksız çıktımı malum şu an Türkiye nin gündeminde çok örneklerini de gördüğümüz gibi suçlusun .Yargısız infaz sanırım yeni modamız hani espri vardır doktorlar için denir tıp dan her şey çıkar arada bir de doktor çıkar diye:) işin şakası cahilliğime verin hukuk insanı için de doktorlar gibi bir yemin var mı yok mu bilmiyorum?Fakat bildiğim yada nasıl deyim kendi gözlemim arsa,ev,gibi gayrimenkullerin rantı bu karşılıksız çeklerdeki dönen paranın yanında solda sıfır kalır okuduğum bir yazıdan örnek vereyim
( Ülke gerçeklerinide göz ardı ediyorlar..
Ülkemizde Avukat lobisi denilen bir olgu var. Sizlerinde bildiğiniz gibi serbest avukatlarının almış olduğu veya açmış olduğu davaların büyük çoğunluğunu bu tip çek ve alacak davaları oluşturmakta.. Bir davadan sonuç alabilmeniz ve gelir kazanabilmeniz o yasanın yaptırım gücüyle orantılı.. Çeklerde yaptırım gücünün kalkmasının avukatlar üzerinde ne gibi etki yaratacağınıda tahmin ediyorsunuzdur sanırım.. Ama hukuk adaleti geçte olsa kendi içinde sağlayacaktır.. ) Bu yazıyı okuyunca tabiki kafada bir sürü soru işareti kalıyor bu arada ben liseden terk adamım cahilce bir laf ettiysem af ola aynı yazının devamında
(Oysa Kanun koyucunun bilerek ya da bilmeyerek uygulanmasına son verdiği bir kanundan ötürü mahkum olmanın eşiğinde olan kişileri, hukuk sistemimizin işleyişi içinde yaratılan lehe durumdan yararlandırmaya çalışmak adaletin sağlanması açısından çok önemlidir.... Bu lehe durumu görmezden gelip kişiye ceza vermek o kişinin ailesi sosyal yaşamı üstünde ne gibi bir olumsuz etki yaratacağı nerden bilebilirsiniz.. ve bu vicdani sınırları zorlayan bir etkidir ve bu hiç bir hukukçunun çıkarına kullanamayacağı bir durumdur..
Bilgi ve Deneyime sahip Yüksek Yargı Mensuplarıda bu görüştedir Müsterih olun..
Ortada bir yasa boşluğu vardır ve Ceza eşiğinde veya ceza almış kişilere Adaletin sağlanması açısından en doğru kararı verecek olanlarda Yüksek yargı mensuplarıdır.. Bir kaç hafta ama adalet mutlaka sağlanır..)
Bu yorumu da okuyunca insan biraz rahatlıyor .Yargıtay ın bu konuda daha bir kararı henüz yok diye biliyorum.
Aşağıdaki de başka bir bilgi
Bu konu Yargıtay 10. Ceza dairesinde görüşülmekte konunun özel yasalara bakan diğer daireleri de ilgilendirmesi sebebiyle Yargıtay Ceza Kuruluna gideceği belirtilmektedir.. 10. Ceza Dairesi üyesi Sayın Ali KINACI nı görüşleri aşağıdadır..
a-)TCK.nun 5.maddesi ne anlama gelir: TCK.nun 5.maddesi kendisinden önce yürürlüğe girmiş ve TCK.nun genel hükümlerine aykırı olan düzenlemeleri zımnen yürürlükten kaldırmış demektir.Yani TCK.ya aykırı hükümler bakımından aynen yeni bir yasa hükmü yürürlüğe girmiş gibi kabul edilerek uyarlama yapılması gerekir.Kesinleşen hükümler bakımından uyarlamanın nasıl yapılacağı hususunda ise önceki uygulama aynen geçerli olacaktır.Yani eğer yeni hüküm herhangi bir araştırma ve takdir yetkisinin uygulanmasını gerektirmiyorsa dosya üzerinden karar verilecek ve itiraza tabi olacaktır.Ancak duruşma açılmasını gerektiren durumlar var ise duruşma açılacak ve sonuç ta verilen karar duruma göre kesin nitelikte yada temyize tabi olacaktır.
-)TCK.nun 5.maddesi hangi hükümleri yürürlükten kaldırmıştır:Daha başka bir ifadeyle TCK.nun 5.maddesinin kapsamı nedir? TCK.nun 5.maddesi kendisinden önce yürürlüğe girmiş ve yürürlüğü devam eden hükümlerin TCK.nun genel hükümlerine aykırı olan düzenlemelerini yürürlükten kaldırmış demektir.TCK ile aynı zamanda yada sonradan yürürlüğe giren hükümleri ise yürürlükten kaldıramaz.Örneğin TCK.nun genel hükümlerine aykırı olan kendi özel hükümleri.BU NEDENLE 01/06/2005 TARİHİNDEN ÖNCE YÜRÜRLÜĞE GİRMİŞ VE TCK.YA AYKIRI OLAN TÜM HÜKÜMLER TCK.NUN 5.MADDESİ GEREĞİNCE YÜRÜRLÜKTEN KALKMIŞ OLUR VE HİÇ BİR GEREKÇEYLE TCK.YA AYKIRIDA OLSA UYGULANABİLECEĞİ İDDİA EDİLEMEZ.Tartışma konumuz olan 3167 sayılı yasanın 01/06/2005 tarihinde ve sonrasında değiştirilmemiş olan tüm hükümleri TCK.ya aykırı olmak şartıyla TCK.nun 5.maddesi gereğince yürürlükten kaldırılmış demektir. Bu nedenle hangi gerekçe gösterilirse gösterilsin TCK.ya aykırı olan hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
3167 sayılı yasanın ağır para cezası verilmesini öngören hükümleri 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı yasanın 5.maddesi gereğince değiştirilerek adli para cezasına dönüştürülmüştür.Bu nedenle sadece bu hükümler TCK.nun 5 ve 5252 sayılı yasanın geçici 1.maddesi kapsamı dışındadır.Bu nedenle sadece bu hükümlerle ilgili aykırılık iddia edilemez ve uyarlama yapılamaz.Ancak TCK.ya aykırı olabilecek diğer tüm hükümleri TCK.nun 5 ve 5252 sayılı yasanın geçici 1.maddesi kapsamındadır.Yani gerçekten TCK.ya yakırı ise artık hiç bir şekilde ve gerekçeyle uygulanması mümkün değildir.Çünkü TCK.nun 5.maddesi bu aykırı hükmü yürürlükten kaldırmış demektir.Değerlendirmeyi de buna göre yapmak gerekir.
1-Karşılıksız çek keşide eden kişiye çek bedeli kadar adli para verilmesi hususu TCK.nun 5 ve 52. maddesine aykırıdır.(aykırılık sadece küsurattadır. 1 günün 100 TL olduğu kesin olduğu için gün para cezasına uygundur.)Fakat kanunlardaki ağır para cezaları TCK ile aynı tarihte yürürlüğe giren 5252 sayılı yasanın 5. maddesi ile adli para cezasına dönüştürülmüş ve alt ve üst sınırları gösterilmiştir. Bu ağır para cezası içeren tüm kanunlarda yapılmış bir değişikliktir.Bu nedenle halen geçerlidir. TCKya aykırı olmadığı için değil, TCK.nun 5.maddesinin kapsamı dışında kaldığı için! Çünkü TCK.nun 5.maddesinin kendisiyle aynı tarihte yürürlüğe giren 5252 sayılı yasanın 5.maddesi ile kanunlarda yapılan değişikliği yürürlükten kaydırma yetkisi ve gücü yoktur.TCK.nun 5.maddesine böyle bir gücü verdiğiniz takdirde bundan sonrada hiç bir kanunda TCK.ya aykırı hükümler kabul edilemez ve uygulanamaz.Halbuki kanunlarımızda TCKya aykırı bir çok düzenleme vardır.Örneğin Kaçakçılıkla Mücadele Yasanın 3/18.maddesi gibi.Yada bizzat TCK.nun kendi özel hükümleri. Buna itiraz edeler olabilir diye tek bir örnek daha vermek istiyorum.Bizim günlerdir tartışmamıza neden olan ve TCK ile aynı tarihte yürürlüğe giren 5252 sayılı yasanın geçici 1. maddesinin bizzat kendisi TCK.nun 5.maddesine aykırıdır.Çünkü TCK.nun 5.maddesine rağmen TCK.nun genel hükümlerine aykırı olan düzenlemelerin 31/12/2008 tarihine kadar uygulanmasına yetki vermiştir.
2-Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz.Bu nedenle tüzel kişiler hakkında bundan sonra kesinlikle adli para cezası uygulanamayacağı gibi bundan önce verilmiş olan kararlarında mutlaka düzeltilmesi gerekir.
3-Tekerrür nedeniyle adli para cezası yerine hapis cezası uygulanması kesinlikle TCK.nun genel hükümlerine aykırıdır TCK.nun 58.maddesi gereğince tekerrür nedeniyle herhangi bir artırım öngörülmemiştir.Buna göre tekerrür nedeniyle para cezasının artırılmasını TCK.ya aykırı kabul edip çok daha ağır sonuçlar meydana getiren "tekerrür nedeniyle para cezası yerine hapis cezası verilmesini" TCK.ya aykırıdır. eğer 3167 sayili yasadaki tekerrür hükmü ile TCKdaki tekerrür hükmü birbirinden farkli ise yani tamamen farkli düzenlemeler olduğu için herhangi bir aykirilik yok ise o zaman karşiliksiz çek suçlarindan mükerrir olan kişi hakkinda 3167 sayili yasanin 16/1.maddesinin son cümlesi gereğince hem hapis cezasi verilmesi gerekecek hem de TCKnun 58.maddesi gereğince sanik hakkindaki hapis cezasinin mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanin infazindan sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasina karar verilmesi gerekecektir.
4-Her çek yaprağının ayrı bir suç oluşturması TCK.nun 43.maddesinde açıkça Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. denmektedir. şartları varsa birden fazla suç bile işlense tek ceza verilir. Bu kuralda kanunda açıkça sayılan istisnalar dışında tüm suçlar için geçerli bir kuraldır.( Örneğin aynı ticari ilişki nedeniyle aynı zamanda ve aynı kişiye karşı birden fazla karşılıksız çek keşide edilmesi halinde eylem tektir. zincirleme suç yoktur.Değişik zamanlarda keşide edilmesi halinde ise zincirleme suç vardır. Bu kanunun açık hükmüdür.
5-Şikayet süresinin başlangıcı 01/01/2009 tarihinden itibaren işlenen suçlarda yeni uygulama zorunludur.Fakat bu değişiklik yani TCK.daki hükmün uygulanması zorunluluğu hükümlü yada sanık durumunda olanların lehine olmakla birlikte geçmişe yönelik uygulanamaz.Çünkü şikayet süresinin başlangıcı ve süresi sadece bu yönüyle ilgili olarak usuli bir işlem niteliğindedir.Bu nedenle de derhal uygulanma ilkesi geçerlidir.Yani suç tarihi eskide olsa şu an şikayet süresini geçirmek üzere olanlar derhal şikayette bulunmak zorundalar.Aksi takdirde 3167 sayılı yasadaki sürenin geçmesini beklerlerse ibraz tarihinden itibaren geçerli olan 6 aylık şikayet süresini geçirebilirler.
5-Uzlaşma ve HAGB açısından bir değişiklik yoktur.Eskiden olduğu gibi Karşılıksız çek suçlarında bunların uygulanma imkanı yoktur.
6-TCK.nun 73/4.maddesi gereğince hüküm kesinleştikten sonra şikayetten vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.Ama suç tarihine dikkat etmek gerekir.01/01/2009 tarihten önce işlenen suçlarda eski durum geçerlidir.Bu tarihten sonra işlenen karşılıksız çek suçlarında ise artık kesinleşmeden sonraki vazgeçmenin bir anlamı olmayacaktır.(Ancak sonradan TCK.nun 73/4.madddesinde kanunda aksi yazılı olmadıkça ibaresinin bulunduğunu farkettim.Bu nedenle 3167 sayılı yasanın kesinleşmeden sonraki vazgeçmeyle ilgili hükümleri halen geçerlidir ve uygulanması gerekir.Fakat şikayet süresinin başlangıcı ile ilgili kısmı TCK.ya aykırı görünmektedir.Bu nedenle 3167 sayılı yasada öngörülen süreler beklenmeden faiilin ve fiilin öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikayette bulunulması gerekir.Bundan sonra uygulamanında bu şekilde olması gerekir.)
7. 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun 5252 Sayılı Kanunun 9. maddesi uyarınca, Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir. Dolayısıyla, aynı kanunun geçici 1. maddesi yanında, yargılamada, 9. maddenin de göz önünde bulundurulmasıyla sanığın en lehine olan hükümlerin araştırılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
Alıntıdır.
Tekrar açıklayım da ben lise terk adamım hatalı bir laf ettiysem şimdiden özür dilerim.
Saygılarımla
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Bnm de çekler le ilgili bi sorunum var dışarıda 6 tane çek yapragım gözükmekte 2004ve 2005 tarihli işlem görmemiş 3 tane de karşılıksız çekim gözüküyor bankaya gittim bunlar elden ödenmiş ama çek yaprakları bankaya teslim etmemiş babam belkide yırtmıştır. Aradan bu kadar sene geçmiş banka düzeltme yazısı vermiyor!Eger çek yapraklarını onlara iade etmedigim sürüce merkez bankasında ömrümün sonuna kadar damgalı durcakmişım!Siz değerli avukat arkadaşlarıma sormak istiyorum?Nasıl bir hukuki süreç başlatmalıyım.Alacagı olan 4 senedir bi icra işlem yapardıı odemeseydik!Yardımlarınızı bekliyorum.
Şimdiden teşekkür ederim.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
merabalar
ben yeni mezun eczacıyım yaklaşık iki yıl eczacılık yaptım son 6 aydır kefil olduğum kredilerin benden tahsili üzerine çeklerimi ödeyemedim son iki çekimide önceden yazdırdılaar ve ben bütün hepsini ödeme istemiyle karşılaştım.
şimdi hakkımda şikayette de bulunmuşlar.
ben defalarca borcu yapılandırma istemiş bulunmaktayım fakat ecza deposu benden önden borcun büyük bir kısmını istemekte(toplam borç 240000 TL)
fakat ödeme gücüm olmadığı için bir şekilde anlaşma sağlayamadık.
benden ille de önden para istiyorlar fakat karşılamam şuanda imkansız.
şimdi benim bilgi almak istediğim konular
1)ben hapis cezası alırmıyım alırsam ne kadar olur bunun paraya dönüşmesi nasıl olur
2)her türlü haciz işlemleri başlamış ve ben bu sebepten ötürü çalışamamaktayım adamlarda beni çalıştırmamakta ısrarlılar bu mahkeme de benim lehime olur mu
3)mahkemede bana herhangi bir ödeme şekli çıkarmı(yani kardeşim adam paranızı ödeyecem diyor sizde bir şekilde uzlaşın)
4)para cezası çıkarsa ne kadar olur (toplam borç 240000 TL)
5)hapis cezası kesinleşirse ben de bunu paraya çeviremezsem ve hapis cezasını çekersem infazım tamamlandığında ne olacak borcum devam mı edecek yani ben ödeyemediğim için tekrar mı hapse girecem ki kaldıki hapisten sonra bunu ödeme gibi bir durumum olmayacak
6)son olarak bu af mevzusu nasıl oluyor benim için uygulanabilinir mi
herkese çok teşekkürler
tekkrar belirtmek istiyorum ben bu borcu ödemek için elimden geleni yapıyorum bana bir ödeme şekli çıkarsınlar ödeyeyim çabasındayım
hatta şuanda onları bu parayı benden alsınlar diye adamlara baskı yapmaktayım(onlar bende para olduğunu düşünüyorlar öde diyorlar bende tamam ödeyecem ama şuanda param yok bırakın çalışayım borcunuzu ödeyeyim diyorum)
yardımlarını bekliyorum bu konularda bilgiya ihtiyacım var
hayatımın daha en başında tacrübesizlikten dolayı bu duruma düşmüş bulunmaktayım ve kurtulmak istiyorum
saygılarım
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Değerli arkadaşlar,
Bu konuda yeni bir gelişme var mı? Özellikle tüzel kişilere adli para cezası verilemeyeceğiyle ilgili bazı görüşler var; bu konu netleştim mi? Yargıtay'da ne zaman görüşüleceği konusunda bilgisi olan var ise paylaşırsa sevinirim.
Saygılarımla,
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ
Madde 2 - (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.
(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.
(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.
BİRİNCİ BÖLÜM:CEZALAR
CEZALAR
Madde 45 - (1) Suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adlî para cezalarıdır.
ADLÎ PARA CEZASI
Madde 52 - (1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsî hâlleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.
(3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.
(4) Hâkim, ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:CEZANIN BELİRLENMESİ VE BİREYSELLEŞTİRİLMESİ
CEZANIN BELİRLENMESİ
Madde 61 - (1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.
(2) Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, birinci fıkra hükmüne göre belirlenen ceza üzerinden yapılır.
(3) Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu oluşturduğu hâllerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde ayrıca göz önünde bulundurulmaz.
(4) Bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hâllerin gerçekleşmesi durumunda; temel cezada önce artırma sonra indirme yapılır.
(5) Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza belirlenir.
(6) Hapis cezasının süresi gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmidört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmî takvime göre hesap edilir. Hapis cezası için bir günün, adlî para cezası için bir Türk Lirasının artakalanı hesaba katılmaz ve bu cezalar infaz edilmez.
(7) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./7.mad) *1* Süreli hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı bu Madde hükümlerine göre belirlenen sonuç ceza, otuz yıldan fazla olamaz.
(8) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./7.mad) *1* Adlî para cezası hesaplanırken, bu Madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adlî para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur.
(9) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K. 1.md) Adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz.
(10) Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir.
yukarıka kanun maddelerine göre aşağıdaki tespitler yapılabilir.
tck 5.md göre tck genel hükümleri olan ilk 75 .md si 1.1.2009 gününden itibaren ceza içeren tüm kanunlar için uygulanması zorunlu hale gelmiştir.
3167 sk gerek 16/1-2 ,13/1, ve ceza içeren tüm özel kanunlarda 1.1.2009 gününden itibaren tck 52.md aykırı olmayacak GÜN PARA CEZA SİSTEMİ OLAN ADLİ PARA CEZASI uygulamasına tck 5.md göre geçilmiştir.
tck 52.md göre adli para cezası hesaplanırken de alt ve üst sınırlarının takdirinde de tck 61 .md gözetilecek .özellikle de tck 61/8 -9,.md hükümleri gözetilecek.
tartışılması gereken asıl sorun ,3167 sk 16/1-2.md ve aynı kanunun 13/1.md cezaların artık 1.1.2009 gününden itibaren uygulanmayacağı ve hatta bu kanunlarda tck 52 .md aykırı olmayan gerekli yasal düzenleme yapılmadığından bu suçlara 1.1.2009 gününden itibaren uygulanabilecek ceza yaptırımı yoktur.çek bedeli kadar veya doğrudan adli para cezası sistemini tck 5,52.md amir hükümlerine göre bu ceza sistemi terkedildiği kesin olarak söylenebilir.
tck 2.md göre bu suçların düzenlendiği kendi özel yasaı olan 3167 sayılı kanunda da yasal düzenleme yapılmadığından burada tck 2.md cezada kanunilik kuralı gereğince bu suçlar için 1.1.2009 gününden itibaren yasal olarak uygulanabilecek adli para cezası da olmadığından cezasız kaldığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
diyelim ki 3167 sayılı kanunda yeni bir yasal düzenleme yapılsa bile bu yasa değişikliği önceden işlenen suçlara uygulanamaz. zira önceki suçlar tck2.md anlamında cezasız kaldığından ancak değişiklikten sonra işlenecek suçlar hakkında uygulaması sözkonusu olacaktır. tck 2.md kanunda yazılı olmayan bir ceza verilemeyeceğini amirdir.
her nekadar 3167 sk. bu suçların cezası var olduğu söylenebilir ise de kanundaki bu cezalar 5252 sk.geçici 1.md göre artık 1.1.2009 gününden itibaren tck 5.md. de gözetilerek yasal zorunluluk nedeniyle uygulama kabiliyeti kalmadığından bunun sonucu bu suçlar tck 2.md anlamında artık cezasız kalmış demektir.
yani ÖZETLE FİİLİ DURUM SUÇ VAR ANCAK (1.1.2009 DAN SONRA)UYGULANABİLECEK KANUNİ BİR CEZASI YOK.
nasıl ki 1.1.2009 gününden sonra mahkemeler bu suçlara ceza veremeyeceklerine göre, önceden ceza verilmiş ancak 1.1.2009 dan sonra cezasız kalmış bir suç nedeniyle verilmiş bu cezalar da infaz edilemez.cezaların kararı veren mahkemesince ek kararla bütün sonuçları ile ortadan kaldırılması gerekir.cezası ceza evinde infaz edilenlerin de mağduriyetlerinin önlenmesi için de ya infazlarının öncelikle durdurulması veya cezanın ortadan kaldırılarak tahliye edilmeleri gerekir.
yapılacak yasa değişikliği beklense bile hiç olmazsa infazlar durdurulmalıdr.
tck 61/10.md de cezalar KANUNDA AÇIKÇA yazılı olmadıkça ne artırılablir ne eksiltilebilir ne de DEĞİŞTİRİLEBİLİR.
tck 45 md ve 61/10,ve tck 2md birlikte değerlendirildiğin de ÇEK SUÇU 1.1.2009 dan sonra CEZASIZ kalmıştır.cezasız kalan suç nedeniyle de önceden verilmiş cezayı da ortadan kaldırılması gerekir.infazlarınında durdurulması gerekir.
tck 45.md cezaların hapis ve adli para cezaları olduğunu söylüyor.bu madde de veya tck 52 .md.de 'ÇEK BEDELİ KADAR ADLİ PARA CEZASI' VEYA ' ARTIK UYGULAMA İMKANI KALMAYAN(5252 sk geçici 1.md göre) 5252.SK 5.md benzer şekilde 450 ytl adli para cezasını uygulamak yasal değildir.zira tck 45.md de böyle bir ceza vermeye yasal imkan da yoktur .
aksini kabul etmek demek ise tck 2/3.md göre ' Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz' amir hükmüne aykırı KIYAS YASAĞINA GİRER.CEZA İÇEREN HÜKÜMLER KIYASA YOL AÇACAK BİÇİMDE GENİŞ YORUMLANMIŞ OLACAKTIR.
ceza hükümlerinin uygulanmasında KIYAS YASAĞI VAR. CEZA İÇEREN HÜKÜMLERİNİN DE YORUMLANIRKEN DE GENİŞ YORUM YAPILABİLİR ANCAK BU GENİŞ YORUMUN DA YASAL SINIRI KIYASA YOL AÇACAK BİÇİMDE OLMAYACAK
ve tüm bunlara rağmen duvarlar ardında tehlikeli insanlarmışçasına hapsedilen bir çok arkadaşımız var.tanısakta tanımasakta aynı acıyı yaşatıyorlar hepimize kader ortağı ettiler bizleri kanunlar ortada kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Alıntıdır: adalet.org dan
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
CEZA SORUMLULUĞUNUN ŞAHSÎLİĞİ, KAST VE TAKSİR
Ceza Sorumluluğunun Şahsîliği
MADDE 20.- (1) Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.
(2) Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.
KAST
MADDE 21. - (1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.
TAKSİR
MADDE 22. - (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç
MADDE 23. - (1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
Kast, doğrudan kast ve olası kast olarak; taksir ise, taksir ve bilinçli taksir olarak ikiye ayrılmış ve bunlara ilişkin hükümlere yer verilmiştir (m. 21, 22).
12. Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek cezanın failin kusuruna göre belirlenmesi öngörülmüştür.
765 sayılı Kanunun 455. ve 459. maddelerinin son fıkralarına göre taksirle ölüme neden olma veya taksirle yaralama suçlarında failin cezasının tespitinde failin kusuru (8) oranı üzerinden tespit edilmektedir. Getirilen bu düzenleme ile kusurun matematiksel dağıtımının mümkün bulunmadığı ve kusurluluğun bir değerlendirmeyle olay hâkimi tarafından tespit edileceği esası benimsenmiş ve 765 sayılı Kanunun kusuru (8) üzerinden dağıtarak tespit eden ilkesinden vazgeçilmiştir .
Taksirli hareket sonucu neden olunan neticenin, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyetine yol açmış olması durumunda kişi hakkında ceza verilmeyeceği, bilinçli taksir hâlinde ise verilecek cezadan indirim yapılacağı hükme bağlanmıştır.
KAST VE TAKSİR
Yeni TCK’nun 21. maddesinde düzenlenen “KAST” kavramı, suçun temel unsurlarındandır. (Suç, kasıt veya taksirle işlenebilir.)
Maddenin 2. fıkrasında ise, OLASI KAST yer almış bulunmaktadır. Buradan hareketle, suç terminolojisinde, üstten alta şöyle bir sıralama göze çarpıyor:
A- DOĞRUDAN KAST (En ağır şekli)
B- OLASI KAST,
C- BİLİNÇLİ TAKSİR,
D- TAKSİR.
TCK 50/4. MADDE BİLİNÇLİ TAKSİRDE, UZUN SÜRELİ HAPİS CEZASI PARAYA ÇEVRİLEMEZ!
2- (20. MADDE: CEZALARIN KİŞİSELLİĞİ)
Tüzel kişilerin yetkili organları, temsilcileri aracılığıyla işlediği suçlardan dolayı (Ltd. Şti adına çek kesen şirket müdürünün karşılıksız çek verilmesinden” dolayı veya iş güvenliği tedbirlerinin alınmamasından ötürü, işveren veya vekili cezalandırılması..)
Bilerek yapılan eylem, doğrudan kast içerir. Kast yoksa, yani bilmeden ise, manevi unsur yokluğu söz konusudur.
karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından doktrinde failin çek keşide etme bilinç ve iradesiyle davranması halinde suçun oluşacağı, bu nedenle banka kredisinin hesaba işlenmemesi ya da yanlış işlenmesi, bankanın krediyi haber vermeden kesmesi gibi durumlarda suç kastının oluşmayacağı. Ancak uygulamada bu suçun kusurluluk unsuruna ilişkin ifadenin kanun koyucu tarafından muğlak olarak kullanılması dolayısıyla bazen taksir derecesinde kusur aranmadan sorumluluk yoluna gidilmektedir . Anayasanın 38. maddesine eklenen hüküm gereğince, karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanabilmesi için failin "kasten" karşılıksız çek keşide etmesi gerekir. Böylece uygulamadaki gibi karşılıksız çek keşidesinin kasten olmadığı hallerde bu fiile hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanması Anayasanın bu hükmüne açıkça aykırılık teşkil edecektir. Bu itibarla, bu suça ilişkin düzenlemede fiilin kasten işlenmesi gerektiği hususuna yer verilmiştir.
MADDE 21 (2): Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.
KARAR:
ANAYASA MAHKEMESİ
5/107
Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi
26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi istemi ve:
2006/72
Osmaniye Ağır Ceza Mahkemesi
26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesinin iptaline karar verilmesi istemi ile başvuruda bulunmuş ve Yüksek Mahkeme 19 Şubat 2009 Perşembe Günü Saat 9.30’da Yapılacak Mahkeme Toplantısı Gündemine öncelikli almış ve esastan görüşmeye açmıştır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
Yüksek Mahkemenin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmü doğrultusunda karar vermek gerektiği
Anayasa Mahkemesi’nin hükmünün beklenmesine ve buna göre hüküm kurulmasına oy çokluğuyla karar verildi.13/02/2009
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla 03.12.2008
Hulisi GÜVEL
Adana Milletvekili
2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un 12'nci maddesi l'inci fıkrası (b)
bendinde "Bakanlığın görev ve yetkisine giren konularla ilgili istatistik bilgilerin belirlenmesi,
toplanması, sınıflandırılması ve değerlendirilmesi ile ilgili hizmetleri yürütmek" Adli Sicil ve
İstatistik Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmaktadır.
Buna istinaden;
1. 2002-2008 yılları arasında ve yıllar itibariyle karşılıksız çek vermeye ilişkin ceza
davalarının sayısı ne kadar olmuştur? Karşılıksız çek vermeye ilişkin ceza davalarının toplam
ceza davalarına oranı ne kadar olmuştur?
2. Anılan yıllar itibariyle karşılıksız çek vermeye ilişkin davalarda kaç kişiye, ne
kadar adli para cezası uygulanmıştır? Karşılıksız çek veren kaç kişi bu fiillerinden dolayı hapis
cezasına çarptırılmıştır?
3. Mahkemelerce anılan yıllar itibariyle kaç hesap sahibi ve yetkili temsilcinin çek
hesabı açtırmalarının yasaklanmasına karar verilmiştir?
4. Anılan yıllar itibariyle 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun'un 15'inci maddesi uyarınca haklarında adli para
cezasına hükmolunan banka sayısı kaçtır? Söz konusu bankalar hangileridir, haklarında ne
kadar adli para cezasına hükmolunmuştur?
Adalet Bakanlığı
Araştırma, Planlama ve Koordinasyon
Kurulu Başkanlığı 03.02.2009
Sayı:52/03.02.2009/27.01.2009-7/6041-23/3
Konu :Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi :TBMM Başkanlığı Kan. Kar. Müd.’nün 03/12/2008 gün ve 7/6041.GNS.0.10.00.02-38281 sayılı yazısı.
Adana Milletvekili Sayın HULUSİ GÜVEL'in 03/12/2008 gün ve 7/6041 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Mehmet Ali ŞAHİN
ADALET BAKANI
1- 2002-2008 yılları arasında ve yıllar itibariyle karşılıksız çek vermeye ilişkin ceza davalarının sayısı 762.445 dir
2. 2002-2008 yılları itibariyle Karşılıksız çek vermeye ilişkin 118.034 kişi, Maliye Bakanlığı Gelirler İdaresi Müdürlüğüne yatırılan miktar 4.894.248.178.TL dir.
2002-2008 yılları arasında 298.503 kişi ilgili fiilden dolayı hapis cezası ile cezalandırılmıştır.
3- 468.284 kişi ve yetkili temsilcinin çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına karar verilmiştir.
4- 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun'un 15'inci maddesi uyarınca haklarında adli para cezasına hükmolunan banka yoktur. 03.02.2009
Alıntıdır:http://yeni-anayasa.blogspot.com/
Peh neyniş TEĞET geçmiş......
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Alıntı:
ikiz rumuzlu üyeden alıntı
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
CEZA SORUMLULUĞUNUN ŞAHSÎLİĞİ, KAST VE TAKSİR
Ceza Sorumluluğunun Şahsîliği
MADDE 20.- (1) Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.
(2) Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.
KAST
MADDE 21. - (1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.
TAKSİR
MADDE 22. - (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç
MADDE 23. - (1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
Kast, doğrudan kast ve olası kast olarak; taksir ise, taksir ve bilinçli taksir olarak ikiye ayrılmış ve bunlara ilişkin hükümlere yer verilmiştir (m. 21, 22).
12. Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek cezanın failin kusuruna göre belirlenmesi öngörülmüştür.
765 sayılı Kanunun 455. ve 459. maddelerinin son fıkralarına göre taksirle ölüme neden olma veya taksirle yaralama suçlarında failin cezasının tespitinde failin kusuru (8) oranı üzerinden tespit edilmektedir. Getirilen bu düzenleme ile kusurun matematiksel dağıtımının mümkün bulunmadığı ve kusurluluğun bir değerlendirmeyle olay hâkimi tarafından tespit edileceği esası benimsenmiş ve 765 sayılı Kanunun kusuru (8) üzerinden dağıtarak tespit eden ilkesinden vazgeçilmiştir .
Taksirli hareket sonucu neden olunan neticenin, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyetine yol açmış olması durumunda kişi hakkında ceza verilmeyeceği, bilinçli taksir hâlinde ise verilecek cezadan indirim yapılacağı hükme bağlanmıştır.
KAST VE TAKSİR
Yeni TCK’nun 21. maddesinde düzenlenen “KAST” kavramı, suçun temel unsurlarındandır. (Suç, kasıt veya taksirle işlenebilir.)
Maddenin 2. fıkrasında ise, OLASI KAST yer almış bulunmaktadır. Buradan hareketle, suç terminolojisinde, üstten alta şöyle bir sıralama göze çarpıyor:
A- DOĞRUDAN KAST (En ağır şekli)
B- OLASI KAST,
C- BİLİNÇLİ TAKSİR,
D- TAKSİR.
TCK 50/4. MADDE BİLİNÇLİ TAKSİRDE, UZUN SÜRELİ HAPİS CEZASI PARAYA ÇEVRİLEMEZ!
2- (20. MADDE: CEZALARIN KİŞİSELLİĞİ)
Tüzel kişilerin yetkili organları, temsilcileri aracılığıyla işlediği suçlardan dolayı (Ltd. Şti adına çek kesen şirket müdürünün karşılıksız çek verilmesinden” dolayı veya iş güvenliği tedbirlerinin alınmamasından ötürü, işveren veya vekili cezalandırılması..)
Bilerek yapılan eylem, doğrudan kast içerir. Kast yoksa, yani bilmeden ise, manevi unsur yokluğu söz konusudur.
karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından doktrinde failin çek keşide etme bilinç ve iradesiyle davranması halinde suçun oluşacağı, bu nedenle banka kredisinin hesaba işlenmemesi ya da yanlış işlenmesi, bankanın krediyi haber vermeden kesmesi gibi durumlarda suç kastının oluşmayacağı. Ancak uygulamada bu suçun kusurluluk unsuruna ilişkin ifadenin kanun koyucu tarafından muğlak olarak kullanılması dolayısıyla bazen taksir derecesinde kusur aranmadan sorumluluk yoluna gidilmektedir . Anayasanın 38. maddesine eklenen hüküm gereğince, karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanabilmesi için failin "kasten" karşılıksız çek keşide etmesi gerekir. Böylece uygulamadaki gibi karşılıksız çek keşidesinin kasten olmadığı hallerde bu fiile hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanması Anayasanın bu hükmüne açıkça aykırılık teşkil edecektir. Bu itibarla, bu suça ilişkin düzenlemede fiilin kasten işlenmesi gerektiği hususuna yer verilmiştir.
MADDE 21 (2): Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.
KARAR:
ANAYASA MAHKEMESİ
5/107
Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi
26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi istemi ve:
2006/72
Osmaniye Ağır Ceza Mahkemesi
26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesinin iptaline karar verilmesi istemi ile başvuruda bulunmuş ve Yüksek Mahkeme 19 Şubat 2009 Perşembe Günü Saat 9.30’da Yapılacak Mahkeme Toplantısı Gündemine öncelikli almış ve esastan görüşmeye açmıştır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
Yüksek Mahkemenin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmü doğrultusunda karar vermek gerektiği
Anayasa Mahkemesi’nin hükmünün beklenmesine ve buna göre hüküm kurulmasına oy çokluğuyla karar verildi.13/02/2009
tekrar merAbalar
ben durumumu daha önceden anlatmıştım
şimdi bir konuda bilgi almak istiyorum
ben karşılıksız çeklerden dolayı mağdurum ve bırcumu ödemek istiyorum fakat alacaklı depo bana taksit yapmaya yanaşmıyor.
şimdi ben bu durumda hapis cezası için ne diyebilirim
yani depo eğer ki hapis cezası çıkmayacaksa bana taksit konusunda yanaşacaklardır ben bu konuda idda da bulunabilirmiyim.
borcumu ödemem için gerekli şey zaman ve taksitlendirme
yardımcı olursanız sevinirim
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Selamlar çek'in vadeli olduğunun yasa ile kabulu çek'in vasfını yitirmemişmidir?
Vadeli çeklerin kabulu meclisten madde olarak çıktığına göre,bu çek'in tanımına uymadığına göre karşılıksız çek cezası alanlara itiraz hakkı vermez mi?
Saygılar
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
I. Genel Bilgiler
1. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 5 inci maddesi “Özel kanunlarla ilişki” başlığını taşımaktadır. Bu maddeye göre, 5237 sayılı Kanun’un genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren özel kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.
2. Bu maddede geçen bazı kavramlarla ilgili kısaca açıklama yapmak gereklidir. Buna göre, 5237 sayılı Kanun’un genel hükümleri, 1 ilâ 75 inci maddeler arasındaki hükümlerdir. Bu maddelerde yer alan hususlarla ilgili olarak özel ceza kanunları ve ceza içeren özel kanunlardaki düzenlemelerin, 5237 sayılı Kanun’a uygun olması gereklidir.
3. Bunun dışında özel ceza kanunları ve ceza içeren özel kanunlardan ne kastedildiği hususu da önemlidir. Özel ceza kanunları, genel nitelikteki Türk Ceza Kanunu’ndan ayrı olarak, suç ve cezaları düzenleyen kanunlardır. Öte yandan, ceza içeren özel kanunlar ise, sadece suç ve cezaları düzenlemezler. Bunların dışında, örneğin özel hukuka ilişkin hükümler de içerebilirler. Nitekim 3167 sayılı Kanun, ceza içeren özel kanunlara bir örnektir. Bu kanunun içerisinde, özel hukuka ilişkin hükümler olmakla birlikte, suç ve cezaların öngörüldüğü maddeler de yer almaktadır.
4. Ancak bu hükmün uygulaması çeşitli tartışmalar yaratmıştır. TCK’nın genel bir kanun olması ve bundan yola çıkarak hukuk uygulamasında birliği ve hukuk güvenliğini sağlamak amaçları güdülerek ihdas edilen bu hüküm, mülga 765 sayılı TCK’nın benzer 10 uncu maddesinden farklılık arz etmektedir. Bahsi geçen 10 uncu madde de TCK ile özel kanunlar arasındaki ilişkiyi düzenlemekle birlikte, “bu kanundaki hükümler, hususi ceza kanunlarının buna muhalif olmayan mevaddi hakkında da tatbik olunur” demek suretiyle, ancak genel kanun ile özel kanun arasında bir aykırılık olmadığı durumlarda genel nitelikte olan 765 sayılı TCK’nın uygulanması gerektiğini belirtmekteydi. Ancak 5237 sayılı TCK bu düzenlemeyi değiştirerek bütün özel ceza kanunlarını ve ceza içeren özel kanunları kendisine tâbi kılmayı amaçlamıştır. Tabidir ki bu yönde bir düzenleme, saymakla bitmeyecek kadar çok olan özel kanunların kimi kısımlarının uygulanamaz hale getirilmesi anlamını taşımaktadır. Hal böyle olunca da, TCK’ya aykırı olan bütün özel nitelikteki kanunların taranması ve aykırı hükümlerin tespit edilip değiştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Zira aksi tutum, TCK’ya aykırı olup da değiştirilmeyen hükümlerin, TCK’nın 5 inci maddesi gereğince uygulanamamaları sonucunu doğuracaktır. Bu ise oldukça zor ve zahmetli bir süreçtir.
5. TCK’nın 5 inci maddesinin doğurduğu bu karmaşık duruma çare olarak, Kanunkoyucu TCK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un Geçici 1 inci maddesi, ilk halinde 5 inci maddenin yürürlüğünü 31.12.2006’ya, daha sonra ise 31.12.2008’e ertelemiştir. Bununla ilgili olarak, “diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere, TCK’nın genel hükümlerine aykırı olan özel ceza kanunlarının ilgili hükümleri, 31.12.2008’e kadar uyarlanmadıkları takdirde, kendiliğinden uygulanamaz hale gelecek, bunların yerine TCK’nın genel hükümleri (1 ilâ 75 inci maddeleri arasındaki Birinci Kitabında yer alan düzenlemeler) uygulanma alanı bulacaktır.
6. Nitekim, 31.12.2008 tarihinin geçmesiyle, inceleme konumuz olan 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun’da yer verilen ceza hükümlerinin akıbeti tartışılmaya başlanmıştır.
7. TCK’nın 5 inci maddesinde bahsedilen ceza içeren özel kanunlara bir örnek teşkil eden 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi karşılıksız çek başlığını taşımaktadır. Böylelikle, bu kanunla bir suç ve ceza yaratılmıştır. Bahsedilen bu suçun ve cezasının TCK’nın genel hükümlerine aykırı olduğu tespit edilirse uygulaması mümkün olmayacak, bunun yerine TCK hükümlerinin uygulanması gerekecektir.
8. 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesinin TCK yürürlüğe girdikten sonra herhangi bir uyarlamaya tabi tutulmadığı bilinmektedir. Nitekim madde metninde de (birinci fıkra) hâlâ 765 sayılı (mülga) TCK’ya atıf yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla, karşılıksız çek suçunu düzenleyen 16 ncı maddenin, 01.01.2009’dan itibaren TCK’nin 5 inci maddesi hükmü karşısında nasıl ele alınacağının değerlendirilmesi gereklidir.
9. Bu değerlendirmenin yapılmasında birkaç hususa değinilmesi gereklidir. Değinilecek hususlar elbette ki genel hükümler ile ilgilidir. Bu hususlar kusurluluk, tüzel kişilerin ceza sorumluluğu, tekerrürdür.
II. Kusurluluk
10. 765 sayılı (mülga) TCK döneminde rastlanan objektif sorumluluk hallerine TCK’da yer verilmemiştir. Objektif sorumluluk, kişinin esas itibariyle ortaya çıkmasında kusuru olmayan bir neticeden ötürü, çoğunlukla nedensellik bağının varlığına dayanarak sorumlu tutulması olarak tarif edilebilir. Diğer bir deyişle, objektif sorumluluk hallerinde, nedensellik bağı bakımından sadece objektif takdirle yetinilmektedir. Bunun anlamı, hareketin iradî olduğunun ve bu hareketin neticeyi meydana getirmeye elverişli ve uygun olduğunun tespit edilmesidir. Bunun ötesinde, kusurluluğun kast veya taksir şeklini alıp almadığı araştırılmamaktadır .
11. TCK’nın getirdiği en önemli değişikliklerden biri, objektif sorumluluğu kabul etmemesidir. Kusur çeşitleri ise, kast, taksir ve netice sebebiyle ağırlaşmış suçtur . Ceza hukukunda temel kusurluluk şekli kasttır . Diğer bir deyişle, kanunda aksi belirtilmediği sürece suçlar ancak kasten işlenebilmektedir. Bu durum TCK’nın 21 inci maddesinde de, “suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır” denmek suretiyle açıklanmıştır.
12. Netice itibariyle, objektif sorumluluğu öngören bir özel kanun, TCK’nın genel hükümlerine aykırılık teşkil edecektir. Karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından ise objektif sorumluluk esası benimsenmiştir. Bu hem içtihat hem de doktrinde kabul edilmiştir. Nitekim 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesinin gerekçesinde de bu husus açıkça belirtilmiştir . Karşılıksız çek keşide etme suçunun failinin hareketi iradî olması gerekmekle birlikte, suçun oluşması için faildeki kastın, hesabında yeterli para bulunmamamsını da kapsaması aranmamaktadır . Oysa ki, TCK’nın kusurluluk ile ilgili hükümlerine göre hareket edersek, ortada karşılıksız çek keşide etme suçunun var olduğunu söyleyebilmek için, failin kastının hesapta yeterli para bulunmamasını da kapsadığının ispat edilmesi gereklidir.
13. Görüldüğü üzere 3167 sayılı Kanun’un sistemi tamamıyla TCK’nın genel hükümler kısmında benimsemediği objektif sorumluluğa dayanmaktadır. Hal böyle olunca, 01.01.2009 tarihinden bu yana TCK’nın genel hükümlerine göre hareket etmek gerektiğinden, karşılıksız çek keşide etmek suçundan dolayı bir kimsenin cezalandırılabilmesi için, o kişinin kusur sorumluluğunun olması gereklidir. Eğer kişinin meydana gelen neticeden en azından taksir derecesinde bir sorumluluğu yoksa, kişinin o suçtan dolayı sorumlu tutulamaması gerekir. Netice olarak, TCK’nın genel hükümlerine göre hareket edildiği takdirde, failin kastının hesapta para olmamasını da kapsar nitelikte olduğu hallerde ancak ceza verilebilmesi, aksi durumda, sübjektif sorumluluk gereğince yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmadığının kabulü gerekir. Bu ise, CMK’nın 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince beraat kararı verilmesini gerektirmektedir.
III. Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğu
14. Tüzel kişilerin ceza sorumluluğu bakımından ise, TCK’nın 20 nci maddesinin ikinci fıkrası ön plana çıkmaktadır. Buna göre, tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamamaktadır. Ama güvenlik tedbirlerinin uygulanması mümkündür. Netice itibariyle, 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yazılı olan, özel hukuk tüzel kişilerine karşılıksız keşide etmekten dolayı para cezası verilmesine ilişkin hüküm, TCK’nın genel hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.
15. 3167 sayılı Kanun’un birinci fıkrasının son cümlesinde, “... bu suçtan mükerrirlere, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir” denmiştir. Bilindiği üzere, mükerrir kavramı ceza hukukuna özgü bir terimdir ve tekerrür halinde olan kimselere mükerrir denmektedir. Nitekim, TCK’nın 58 inci maddesi “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlığını taşımaktadır. Diğer bir deyişle, tekerrür ile ilgili hüküm de TCK’nın genel hükümlerine dahildir.
IV. Tekerrür
16. TCK’nın 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası metninden, tekerrürün infaz rejimine ilişkin bir kavram olduğu anlaşılmaktadır. Aynı şekilde, 58 inci maddede de, “tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir” denmektedir. Dolayısıyla, bir suçtan mükerrir olan kişilere TCK’nın 58 inci maddesinin uygulanması gerekir. TCK’nın 58 inci maddesinin hiçbir yerinde, para cezasına çarptırılan kişinin tekerrür halinde cezasının hapis cezasına çevrileceği söylenmemektedir. Sadece, kanunda bir suç için para cezası ile hapis cezasının seçimlik olduğu hallerde tekerrür halinde apis cezasına hükmedilmesi söz konusu olabilir. Ama 3167 sayılı Kanun’daki durum bu değildir. Eğer kişi para cezasını gerektiren bir cezadan sonra yine aynı suçu işlerse, bu suçtan dolayı kendisine yine para cezası verilecek, fakat bu cezanın infazı mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilecektir. Ayrıca, infazdan sonra da kişi hakkında denetimli serbestlik hükümleri uygulanacaktır (TCK m. 58/6).
17. Mükerrirlerle ilgili düzenleme bu şekilde olunca, artık 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesine göre, tekerrür halinde para cezasının hapis cezasına çevrilmesi söz konusu olamayacaktır.
Alıntı:http://yeni-anayasa.blogspot.com/200...commentPage=36
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Kasıt ve Kötü niyet yoksa, ekonomik suçlarda, Devlet veya şahıslara olan borç yüzünden hapis cezası insan onuruyla oynamaktır.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Kasıt ve Kötü niyet yoksa, ekonomik suçlarda, Devlet veya şahıslara olan borç yüzünden hapis cezası insan onuruyla oynamaktır....
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un Geçici 1. Maddesine göre; “Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır.”
Bu hüküm çerçevesinde, belirtilen tarihten sonra, Türk Ceza Kanunu dışındaki ceza hükmü getiren tüm ceza kanunları hükümlerinin, TCK’da öngörülen şekle uydurulması çerçevesinde, 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunun uygulanma şartlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
31.12.2008 tarihine dek, ceza hükmü getiren diğer özel kanunlardan olan 3167 Sayılı Çek Kanununun cezai hükümleri, TCK’nun genel hükümlerine aykırı olsa da uygulanabilmekteydi. Ancak 31.12.2008 tarihine kadar, Çek Kanununda gerekli değişiklikler yapılmadığından, artık 01.01.2009 tarihi itibariyle TCK’nun genel hükümlerinin (1-75. maddeleri) uygulama alanı bulması söz konusudur.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2005/90 sayılı kararında, çek suçları için TCK Genel Hükümlerindeki “uzlaşma” esaslarının uygulanmasını isteyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının mütalaasını, 3167 Sayılı Kanunda öngörülen davayı ve cezayı ortadan kaldıran sebeplere ilişkin düzenlemenin , TCK Genel Hükümlerindeki (m. 73/8) uzlaşma kurumuna açıkça aykırı olduğundan bahisle, bu aykırı hükümlerin de 31.12.2006 (bilahare yapılan değişiklikle 31.12.2008) tarihine kadar uygulanacağı gerekçesiyle reddetmiştir. Bir başka deyişle, Ceza Genel Kurulu, 3167 Sayılı Kanunda yer alan ve fakat, yeni TCK Genel Hükümlerine aykırılık teşkil eden maddelerinin sırf bu sebeple 31.12.2008 tarihinden sonra uygulanmasının mümkün olmadığını açıkça belirtmiştir.
Ayrıca, 5252 Sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca, Lehe olan hüküm, önceki (3167 SK) ve sonraki kanunların ( 1.1.2009’da yürürlüğe giren TCK madde 5) ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir. Dolayısıyla, aynı kanunun geçici 1. maddesi yanında, yargılamada, 9. maddenin de göz önünde bulundurulmasıyla sanığın en lehine olan hükümlerin araştırılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede aşağıda, Çek Kanunu’ndaki karşılıksız çek keşide etme suçunu düzenleyen hükümleri yerine uygulanması gerektiği düşünülen TCK hükümlerinin kısa bir değerlendirilmesi yapılmıştır.
1. TCK m. 21 bakımından : 3167 SK. m. 16/1’de karşılıksız çek keşide etme suçu, “şekli suç” niteliğinde düzenlenmiştir. Ancak, TCK ’nın genel hükümleri (m. 21) uyarınca, bir suçun oluşumu kastın varlığına bağlıdır. Kast “doğrudan”(m. 21/1) veya “olası kast” (m. 21/2) olabilir. Bu nedenle, bir kişinin karşılıksız çek nedeniyle cezalandırılabilmesi için, bu kişinin çeki keşide ederken, çekin karşılıksız kalacağı kastıyla hareket etmiş olması gerekmektedir. Başka bir deyişle, bunu bilmeli ve istemelidir. Dolayısıyla, yapılan yargılamada, artık kastın varlığı mutlak olarak araştırılmalı ve bunun sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Şayet olayda kast yoksa yahut fiil objektif sorumluluk çerçevesinde mütalaa ediliyorsa TCK m. 21/2’ye göre, somut olayda karşılıksız çek keşide eden kişide “olası kast”ın varlığı da ayrıca değerlendirilerek, maddede öngörülen ceza indirimleri uygulanmalıdır.
Bu noktada dikkate alınması gereken en önemli husus şudur: Eski TCK 45. madde çerçevesinde “objektif sorumluluk” kapsamında mütalaa edilen karşılıksız çek suçuna verilen cezalar, yeni TCK 21. maddeye aykırıdır. Zira , şayet suçun manevi unsuru olarak “doğrudan kast” aranmıyor ve objektif sorumluluk esasına göre “olası kast”ın var olduğu kabul edilerek ceza tayin ediliyorsa, bu durumda TCK m.21/2 uygulanmalı ve “diğer suçlar” kapsamında, temel cezada üçte birden yarısına kadar indirime gidilmelidir. Eski TCK madde 45’e göre böyle bir indirim gerekmediğinden mahkemeler kanunda öngörülen cezayı aynen verebilmekteydiler. Oysa yeni TCK madde 21, objektif sorumluluk halinin kabul edildiği suçlarda, yani “olası kast”ın varlığı halinde, verilecek cezalardan indirim yapılmasını emredici olarak va’zetmiş bulunmaktadır.
Şu halde, karşılıksız çek suçlarında suçun manevi unsuru olarak “kast” aranmalı, yok eğer objektif sorumluluğa göre ceza tayin ediliyorsa, “olası kast”ın varlığı araştırılmalı ve olası kast varsa temel cezada kanunda belirtilen indirim uygulanmalıdır. Bunlar yapılmadan tayin edilen cezalar, 3167 Sayılı Kanunun uygulanması açısından 1.1.2009’da yürürlüğe giren 5252 Sayılı yeni TCK ‘nun 5nci maddesi dalaletiyle 21 nci maddesine aykırılık teşkil etmektedir, bu sebeple de ortadan kaldırılmaları ve infazlarının durdurulması icap etmektedir. Aksi bir uygulama “kanunsuz suç ve ceza olamaz” esasına açık bir aykırılık teşkil edecektir.
2. TCK m. 52 – 61/8 bakımından
Çek Kanunu’na göre, karşılıksız çek keşide etme suçunun cezası, çek bedeli tutarı kadar “adli para cezası” olarak belirlenmekteydi. Ancak, 1.1.2009 tarihinden itibaren TCK’nın adli para cezalarına ilişkin 52. maddesi uygulama alanı bulacağından, ceza miktarının ve niteliğinin belirlenmesi farklılaşacaktır.
Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir. Yargılama sonucunda verilen kararda, adli para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilmelidir. Adli para cezasının miktarının tespiti artık, sadece bu yolla gerçekleştirilebilecektir.
Bu noktada, yargılamada sanığın lehine olan hafifletici hükmün de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği belirtilir. Dolayısıyla, karşılıksız çek keşide etme suçuna karşılık verilecek cezanın tayininde bu hükmün uygulanması gerekmektedir.
Burada karşılaşılacak bir başka sorun, karşılıksız çek keşide etme suçuna tayin edilecek cezanın tam gün karşılığının neye göre belirleneceğidir. Çek Kanunu’nun uygulamasında, ceza, karşılıksız çıkan çek miktarına göre belirlenmekteyken, TCK’nın 52. maddesinin uygulanmasıyla, öncelikle tamgün hesabının yapılması ve bir güne karşılık gelen parasal miktarın belirlenmesi üzerine karar verilmesi gerekmektedir.
TCK m. 61/8 hükmüne göre, adli para cezasının hesaplanması ise, adli para cezası hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılmalıdır. Adli para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunacaktır. Bu itibarla, yargılama sonucunda verilecek adli para cezasının tayini usulü de tümden değişmektedir.
K I S A C A : Bu değerlendirmeler ışığı altında mahkemenizce verilen ilgili karar, 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan TCK 5nci maddesi uyarınca , aynı kanunun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir ve sanık/hükümlü lehine olan yeni hükümler uygulanmalıdır. Şöyle ki:
1. İlgili karar tesis edilirken, karar tarihindeki kanun uygulandığı için “kasıt” unsuru aranmamıştır. Oysa 3167 SK bakımından yürürlüğe giren TCK genel hükümlerine göre, suçun oluşumu kastın varlığına bağlıdır. Anılan suçun “taksirli” hali de kanunda öngörülmediğinden ceza yaptırımı uygulanamayacaktır. Diğer taraftan, 18.02.2009 tarih ve 5838 Sayılı Kanunun 18nci maddesindeki düzenlemeye göre, artık çek bir havale aracı değil, üzerinde yazılı tarihte ödenmesi gereken bir bono/poliçe haline gelmiştir. Bu düzenleme de esasen TCK nun kastı düzenleyen maddesiyle uyumludur ve böylece karşılıksız çek suçu, yasama organının da iradesiyle artık “kasıtlı suç” haline gelmiştir. Kast unsuru aranmadan verilen cezanın infazının durdurulması gerekmektedir.
Diğer taraftan, son düzenleme ile, geçici bir süre ile de olsa, “ibrazında ödenmesi” özelliği kaldırılmış olduğundan, havale ve ödeme aracı değil, bono/poliçe vasfı kazanmış olan çekin karşılıksız çıkmasından dolayı hapis cezası verilmesi uygulaması, Anayasanın 38nci maddesine eklenen son fıkrasına da aykırılık teşkil edecektir.
2. Tayin edilen adli para cezalarında TCK m. 52 ve m. 61/8 uygulanmalıdır.
-------------------------------------------------------------------------------------------------
Kasıt ve Kötü niyet yoksa, ekonomik suçlarda, Devlet veya şahıslara olan borç yüzünden hapis cezası insan onuruyla oynamaktır.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
TC Şişli 11. Asliye Ceza Mahkemesi
DOSYA NO:2007/541
KARAR NO:2009/113
C.Savcılığı Esas No:2007/6970
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
HAKİM :F.O
C.SAVCISI :C.K
DAVACI :KAMU HUKUKU
KATILAN :K.K
VEKİLİ :Av.S.Y
SANIK :A.A
SUÇ :Karşılıksız Çek Keşide Etme
SUÇ TARİHİ:16.12.2006
KARAR TARİHİ:05.03.2009
Mahkememizce açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanığın karşılıksız çek keşide ettiğinde bahisle hakkında kamu davası açılmış ve 3167 sayılı yasanın 16/1 maddesi gereğince çek yaprağı sayısınca cezalandırılması talep edilmiştir.
Öncelikle 5237 sayılı yeni TCK'nun özel kanunlarla ilişkisini düzenleyen 5. maddesinde "Bu kanunun genel hükümlerinin özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanacağı" hükme bağlanmış TCK'nun yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki 5252 sayılı yasanın 5560 yasayla değişik geçici 1. maddesinde ise "Diğer kanunların 5237 sayılı TCK'nun 1.kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümlerinin ilgili kanunlarda değişiklik yapılıncaya ve en geç 31.12.2008 tarihine kadar uygulanmasına devam edileceği" belirtilmek suretiyle çek yasasının TCK'un genel hükümlerine aykırılık içeren kısımları süreye tabi tutularak bu tarihten sonra aykırı düzenlemelerin artık uygulanmayacağı açıkca ifade edilmiştir.
Yasama organı tarafından bir çok yasada TCK'nın genel hükümlerine uygun düzenlemeler yapıldığı halde 31.12.2008 tarihine kadar 367 sayılı çek yasası bakımından böyle bir düzenleme yapılmamıştır.
TCK'nun genel hükümleri yürürlüğe girmemiş gibi 01.01.2009 tarihinden itibaren karşılıksız çek keşide edenlere çek bedeli kadar adli para cezası verilmesi TCK'nın 5. maddesiyle 5252 sayılı yasanın geçici 1. maddesini anlamsız hale getirecektir.Bir başka değişle ceza içeren diğer özel yasalar bakımından TCK'nın genel hükümlerinin yürürlüğe girdiğinin kabul edip sadece çek yasası bakımından yürürlüğe girmediğini ileri sürmek böyle bir istisnai düzenleme olmadığı için mümkün değildir.
Ayrıca tüzel kişilere ceza verilemeyeceğine ilişkin lehe olan TCK'nın 20/2 maddesinin 01.01.2009 tarihinden itibaren çek yasası bakımından da geçerli olduğunu kabul edip TCK'nın genel hükümlerinde yer alan diğer hususların ise çek yasası bakımından geçerli olmadığını ileri sürmek de kendi içinde tutarsızlık oluşturacak ve TCK ile 3167 yasanın genel nitelikteki hükümlerinin karma uygulamasına yol açacaktır.
TCK'nun yürürlüğüne ilişkin 5252 sayılı yasanın 5/2 maddesinde nispi nitelikteki adli para cezalarından aksedilmiş olması,bu tür cezaların karşılıksız çek keşide etmek suçları bakımından da varlığını kabul ve 01.01.2009 tarihinden itibaren de uygulanacağı anlamına gelmemektedir.Bu düzenleme aynı maddede belirtilen alt ve üst sınırların maktu adli para cezaları bakımından geçerli olduğunu ancak nispi nitelikteki adli para cezaları bakımından geçerli olmadığını ifade etmek için yasaya konulmuştur.Dolayısıyla 31.12.2008 tarihine kadar özel ceza yasalarında belirtilen nispi nitelikteki adli para cezaları uygulamasına devam edileceği ve söz konusu tarihten sonra ise bu uygulamanın da son bulacağı amaçlanmış,zaten bu durum aynı yasanın geçici 1. maddesinde açıkca ifade edilmiştir.Eğer 5252 yasanın geçici 1. maddesindeki düzenleme söz konusu olmasaydı TCK'nın genel hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarih ile 31.12.2008 tarihleri arasındaki dönemde de çek bedeli kadar adli para cezası uygulaması yasal açıdan mümkün olmayacaktı
TCK'nın nitelikli dolandırıcılık suçuna ilişkin 158/1-Son maddesinde nispi nitelikteki adli para cezasına yer verilmiş olması da çek yasası bakımından nispi nitelikte adli para cezasının kabul edildiği anlamına gelmemektedir.Çünkü bu düzenleme istisnai nitelikte özel bir düzenleme olduğundan ve TCK'nın genel hükümleri içinde yer almadığından çek yasası bakımından nispi adli para cezalarının kabulune imkan vermeyecektir.
Çek yasası bakımdan da 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren ve genel hükümler içinde yer alan TCK'nın 52/3 maddesinde ise ADLİ PARA CEZALARININ BELIRLENMESİNDE ESAS ALINAN TAM GÜN SAYISI İLE 1 GÜN KARŞILIĞI OLARAK TAKTİR EDİLEN MİKTARIN KARARDA AYRI AYRI GÖSTERİLECEĞİ belirtilmiş,dolayısıyla çek yasasında olduğu gibi çek bedeline bağlı adli para cezası uygulaması son bulmuştur.
Ayrıca cezanın belirlenmesine ilişkin TCK'nun 61/8 maddesinde ise ADLİ PARA CEZASINDA ARTIRIM VE İNDİRİM YAPILIRKEN HESAPLAMANIN GÜN ÜZERİNDEN YAPILMASI ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR.Bu durumda çek miktarına bağlı olup gün hesabıyla tespiti mümkün olmayan karşılıksız çek suçuna ilişkin adli para cezasına örneğin:TCK'nın 62. maddesinde düzenlenen taktir-i indirim nedenlerini uygulama imkanı da kalmamış ve sonuç olarak çek yasasındaki yaptırım yasal süre içinde TCK'nın genel hükümlerine uygun hale getirilmediği için 01.01.2009 tarihinden itibaren zımmen yürürlükten kalkmıştır.
4814 sayılı yasa ile 3167 sayılı yasada değişiklik yapılmasından sonra her bir çek yaprağı ayrı suç oluşturduğundan karşılıksız çek keşide edenler hakkında teselsül hükümlerini uygulama imkanı kalmamış,ancak ceza içeren özel yasalar bakımından 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın genel hükümlerindeki 43.maddeye göre lehe kanun uygulaması nedeniyle belli şartların varlığı halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması tekrar mümkün hale gelmiştir.Bu durumda da gün hesabına göre tespiti mümkün olmayan çek yasasındaki mevcut yaptırımı TCK'nın 61/8 maddesindeki düzenleme nedeniyle teselsülden dolayı artırma imkanı kalmamıştır.
Ayrıca yürürlüğe giren TCK'nın genel hükümleri karşısında,karşılıksız çek keşide etmek suçları yönünden tekerrür,şikayetten vazgeçme,çek hesabı açtırmaktan yasaklanmaya ilişkin çek yasasındaki mevcut düzenlemeler de TCK'nın genel hükümlerine aykırı hale gelmiştir.5252 sayılı yasanın 5/3 maddesiyle cezaların infazına ilişkin 5275 sayılı yasanın geçici 1.maddesinde belirtilen ve adli para cezasının ödenmemesi halinde günlüğü kaç liradan hapse çevireleceğine ilişkin kurallar ise para cezasının ödenmemesi durumunda nasıl davranılacağını gösteren kurallar olup karşılıksız çek keşide edilmesi halinde cezanın miktarının tayini için başvurulabilecek kurallar değildir.
3167 sayılı yasadaki cezanın miktarına ilişkin ÇEK BEDELİ TUTARI KADAR ibaresi 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren TCK'nın genel hükümleri nedeniyle geçerlilğini kaybettiğinden bu durumda TCK'nın 52. maddesine giderek yaptırımı belirlemek imkanı da kalmamıştır.Çünkü genel düzenleme içinde yer alan ve cezaların sınırlarını gösteren maddeler suç olarak kabul edilen eylemlere yaptırım olsun diye değil sadece cezaların alt ve üst sınırlarını belirtmek amacıyla konulmuş hükümlerdir.
Diğer taraftan 4814 sayılı yasa ile değişiklik yapılmasından önce karşılıksız çek keşide edenler hapisle cezalandırılmaktaydılar bu değişikliğin yapılmadığı ve karşılıksız çek keşide edenlerin hapisle cezalandırıldıkları vasayılıdığında sonradan yürürlüğe giren yasa hükümleri nedeniyle maddede hapis cezası muhafaza edilip cezanın miktarına ilişkin kısım uygulama imkanını kaybetseydi o zaman TCK'nın genel hükümlerinde yer alan 49.maddeye giderek karşılıksız çek keşide edenlere 1 aydan 20 yıla kadar hapis cezası verilmesi ve buna bağlı olarak görevsizlik kararı verilip dosyanın ağır ceza maddesine gönderilmesi mi kabul edilecekti?
Anayasının 38.maddesinde ifadesini bulan SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİNİN doğal sonucu olarak yasama organı suç olarak benimsediği bir eylemin cezasının türünü ve miktarını ilgili maddede belirtmek durumundadır.Zaten bu nedenle ceza kanunlarında her bir suç yönünden ilgili maddede cezanın türü ve sınırları gösterilmiş,genel hükümler içinde yer alıp cezanın sınırlarını gösteren maddelerle yetinmek yolu benimsenmemiştir.Çünkü hangi eylemin kamu düzenini daha çok bozduğu ve bu nedenle daha fazla cezalandırılması gerektiği konusundaki tercih,suç ve ceza siyasetiyle ilgili olup siyası sorumluluğu gerektiren ve yasama organlarının mutlak taktirinde olan bir husustur.Ancak bu durumun belirli bir ceza makası aralığında cezanın bireyselleştirilmesi için mahkemeye tanınan taktir hakkıyla karıştırılmaması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK'nın bedelsiz senedi kullanma suçuna ilişkin 156. maddesinde adli para cezasının sınırlarının belirtilmemiş olması karşı örnek olarak gösterilebilir ise de zaten bu madde de yasama organı bu fiil için sınırlarını belrttiği hapis cezasını da öngördüğünden aynı yasanın 52. maddesindeki limitlerin farkında olarak adli para cezası yönünden taktir hakkını mahkemeye bırakmış,dolayısıyla cezasının türü ve miktarı konusundaki tercihini açıkca ortaya koymuştur kaldı ki hapis ve adli para cezasının birlikte uygulanması gereken durumlarda,bu cezalardan birisinin asgari hadden diğerinin ise azami hadden tayini kendi içinde tutarsızlık oluşturacağından mahkemenin taktir ettğini hapis cezasının miktarı adli para cezasının gün bakımından miktarını belirlemede ölçü oluşturacaktır.Mevcut durum nedeniyle çek yasası bakımından ise yaptırımın ne miktarda olacağı konusunda kanun koyucunun ortaya koyduğu açık bir iradeden bahsetmek söz konusu değildir.Niye miktarı belirtilmeyen adli para cezasıyla hapis cezasının seçimlik olarak düzenlendiği bazı suçlarda örneğin:Mühür fekki suçunda asgari hadden uygulama yapılması yönünde bir eğilim gösterilmesi nedeniyle 5560 sayılı yasayla TCK'nın 61. maddesinde değişiklik yaparak adli para cezasının tercih edilmesi halinde hesaplamanın ne şekilde yapılacağını belirlemiştir.Zaten bu örnekler genel hükümler içinde yer almayıp TCK'nun özel hükümlerine ilişkin 2. kitabında yer aldığından çek yasası bakımından sonuca etkili olmayacaklardır.
31.12.2008 tarihine kadar karşılıksız çek keşide edenlere çek bedeli kadar adli para cezası verilmesinin o dönem için yasaya uygun olduğu ve dolayısıyla infazının gerektiği ileri sürülebilir ise de bu tarihten sonra gün hesabına göre adli para cezası belirlemek zorunlu hale gelmiş ve buna uygun bir düzenleme yapılmadığı için de eylemin yaptırımsız kaldığı sonucuna varılmış,dolayısıyla meydana gelen ve lehe olan bu durumdan henüz cezaları infaz edilmeyen kişilerin de yararlanması yolu açılmıştır.
Karşılıksız çek keşide etmek suçlarına ilişkin yeni bir yasa yapıldığı taktirde bu yasanın yürülüğe gireceği tarihe kadar,TCK'nın genel hükümlerine aykırılık içeren mevcut çek yasasının ilgili maddelerini uygulamak imkanı kalmadığı için bu boşluğu kıyas veya kıyasa yol açacak biçimde geniştici yorum yapmak yoluyla doldurmakta TCK'nın 2/3 maddesi kapsamında mümkün görülmemiştir.
Sonuç olarak karşılıksız çek keşide etmek suçu için 368 sayılı yasada öngörülen yapıtırımda,31.12.2008 tarihine kadar TCK'nın genel hükümlerine uygun düzenleme yapılmadığından 3167 sayılı yasadaki mevcut yasadaki yaptırımı fiilen uygulama imkanının kalmadığı,ayrıca ceza miktarını TCK'nın 52.maddesine göre tayin imkanı da olmadığı,dolayısıla çek yasasındaki mevcut yaptırımın zımmen yürürlükten kalktığı sonucuna varılmış,yaptırımı kalmayan bir eylemi de suç olarak kabul etmek mümkün olmadığı için aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Sanık A.A'ya atılı olan karşılıksız çek keşide etmek suçunun yasal unsurları bakımından oluşmadığı anlaşılmakla sanığın BERAATİNE,
Yapılan yargılama giderlerinin hazine üzerinde bırakılmasına,
Sanığın ve katılan vekilinin yokluğunda açıkca yapılan yargılama sonucunda Cumhuriyet Savcısının istemine aykırı olarak,kararın tefhim veya tebliğden itibaren 7 gün içinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanın tutanağa geçilmesi suratiyle Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi.05.03.2009
Katip Hakim
Alıntı:http://yeni-anayasa.blogspot.com/200...commentPage=51
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Bu haber çek'ten davası olanlara!
Sakarya lnci Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye’de binlerce kişinin hapisten çıkmasına neden olacak bir karar verdi. Mahkeme 3167 sayılı çek kanunuyla ilgili yasada boşluk olması nedeniyle karşılıksız çek vermek suçundan Adapazarı Asliye Ceza Mahkemesi tarafından hapis cezasına çarptırılan ve tutuklanan İstanbul Ümraniye’de esnaflık yapan Hasan Sulhi S.na verilen 24 bin 300 lira adli para cezası sonrasında verilen hapis cezası hükmü durdurdu
Bu karar sonrasında karşılıksız çek vermek suçundan Ferizli Cezaevinde tutuklu bulunan Hasan H. Seyalıoğlu’nu tahliye ederken mahkemenin bu kararının emsal teşkil edebilecegi belirtildi.
Türkiye’de ilk olan karar , Sakarya lnci Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Abdulkadir Yavuz mahkeme heyeti hakim Burhanettin Esenkar, Cevdet Bak tarafından tutuklanan Hasan Sulhi Seyalıoğlu’nun avukatının cezaya yaptığı itiraz sonrasında verildi.
İstanbul Ümraniye’de tavukçuluk yapan Hasan Sulhu S.(64) 17 Şubat 2007 tarihinde kestiği 24 bin 300 liralık çek karşılıksız çıkınca hakkında karşılıksız çek vermek suçundan Adapazarı lnci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından dava açıldı. 12 Aralık 2007 tarihinde karara çıkan dava sonrasında da İstanbullu tavukçu karşılıksız çek vermek suçundan çek bedeli olan 24 bin 300 YTL adli para cezasına çarptırıldı.
Mahkemenin kararı 29 Ocak 2009 tarihinde infaz edilerek Hasan Sulhi Seyalıoğlu tutuklanarak Ferizli Cezaevine konuldu.
Bu tutuklama sonrasında Seyalıoğlu’nun avukatı Sakarya lnci Ağır Ceza Mahkemesine verdiği dilekçe ile hapis cezasının 3167 sayılı çek kanunun 16ncı maddesi ile TCK’nın 20,43,52,53,60 ve 6lni maddelerini kapsayan düzenlemelere aykırı olduğunu ve 31 Kasım 2008 tarihi itibariyle de karşılıksız çek keşide etmek eyleminin suç olmaktan çıktığını belirterek müvekkilinin tahliye edilmesini istedi.
İtirazı inceleyen Sakarya lnci Ağır Ceza Mahkemesi Türkiye’de emsal teşkil edecek bir karar verdi.
Mahkemenin gerekçesi
Mahkeme 4 sayfalık kararında tahliyeye gerekçe olarak şunları yazdı:
“ 3167 sayılı yasanın 16ncı maddesi değerlendirildiğinde çek tutarı kadar ağır para cezası ile cezalandırır. Ancak veilen para cezası 80 milyar liradan fazla olamaz”hükmünün bulunduğu bu düzenlemenin gün para cezası içermemesi nedeni ile TCK’nın 52/1 maddesine uygun olmadığı ortadadır.
Bu düzenleme karsısında açık bir yasal düzenleme yokken çek bedeli kadar tam gün sayısı belirlenerek bunun 20-100 lira arasında takdir edilecek bir bedelle çarpılması sureti ile sanığın cezalandırılabilecegini degerlendirmek kıyas yapmaktır. Kıyas TCK’nın 2/3 madde ve fıkrası ile yasaklanmıştır. Buna öre kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde yorumlanamaz. Kararına itiraz edilen mahkeme gerekçesinde kıyas yasağına ragmen kıyas yaparak adli para cezası olduğu belirtilmiştir.
3167 sayılı yasada bulunan ve 5237 sayılı TCK’nınlnci kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümler 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanabilecektir. Bu düzenlemenin mevhumu 52nci maddede düzenlenen gün para sistemine aykını oln ceza kuralının 31 Aralık 2008 tarihinden sonra uygulanamayacağı anlaşılmaktadır. Kaldı ki yasa koyucu 5252 sayılı yasanın geçici lnci maddesine dikkate alarak 5728 sayılı yasa ile özel yasalarda ayrıntılı düzenleme yapmasına rağmen 3167 sayılı yasada herhangi bir düzenleme yapmamıştır.
Yasa koruyucunun atlama yaptığı, bu konuyu unuttuğu kabul edilemeyecegine göre yasa koruyucunun muradının 3167 sayılı yasanın 16/1 maddesi ile düzenlenen ceza kuralının ortadan kalkması uygulanamaz olması olduğu kabul edilmelidir. Çünkü ceza kuralları uyguylanmak amacı ile konulur.Uygulanmayan bir ceza kuralı kaldırılmış demektir. Uygulanamayacağı yasa ile düzenlenen bu nedenle yasal olarak kaldırılma dışında yok hükmünde olan bir kurala göre ceza vermek gerek Anayasa7da yapılan dütenlemeye temel hak ve özgürlükleri içeren uluslar arası sözleşme hükümlerine ve gerekse türk ceza kanunun 2nci maddesinde düzenlenen kanunun açıkca suç saymadığı bir fiim içim kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunlarla yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden baska bir ceza .ir güvenlik tedbirine hüküm olunamaz kuralına da aykırıdır
Mahkeme 4 sayfalık gerekçesiyle itirazı kabul ederek yasada yeni düzenleme yapılıncaya kadar infazın durdurulmasına karar vedi.
Bu karar ile karşılıksız çek vermek suçundan tutuklanan ve cezaevlerinde bulunan kişilerinde tahliyeleri gündeme geldi
Alıntıhttp://www.medyabar.com/detay.php?ID=7815
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Ama cezalara ve infazlarada devam
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
İşverenler de isyan ediyor!
Bir okurumdan mektup aldım. Kendisi bir işveren. Orta ve küçük ölçekli bir işveren. Mağdur...
Alacaklarını alamıyor, ödemesi gerekenleri ödemiyor. Onun durumunda “borçlu” ama siyasetçilerimizin iddia ettiğinin aksine “namusuyla” borçlu, binlerce insanımız var...
Zor durumda. Haykırıyor. Haklı olduğu yüzlerce nokta var.
Bakalım ne diyor sevgili okurum;
“...Sn.Bulut, yüksek tahsilli, kriz kurbanı müflis bir tüccarım. Lütfen haberlerde işsizler kadar bir nebzede işverenlerin durumuna değinilsin, sanki bizim durumumuz işçilerden iyi mi? Neticede vasıflı bir ücretli ekonomi biraz toparlanınca tekrar işini bulur ve normal yaşamına döner. Biz tüccarlar ne yapacağız, nasıl tekrar ayağa kalkacağız düşünen var mı? Yılların birikimi bütün varlığımız, kredibilitemiz, aile düzenimiz herşeyimiz gitti. Siz bankacılık sektörünü bilen insansınız soruyorum size, bu ülkede ticari siciliniz bozulursa bunu düzeltmeniz kaç yıl sürer?
Yani bir tüccar, yukarıda saydığım telafisi hemen hemen imkansız çok büyük bedeller ödemektedir. Bunlar yetmezmiş gibi birde aleyhimize açılmış karşılıksız çek davalarından hapis cezalarıyla karşı karşıyayız. Geçen gün Bursa’da 34 yaşında gencecik bir tüccar, karşılıksız çekine hapis cezası çıkmasından dolayı kendini astı, intiharlara bakın hepsi tüccar, çünkü onlarda kayıplar korkunç boyutlarda, İşçilerden çok farklı... Bu nasıl bir adalet ki; krizden dolayı batmış vatandaşlarını bir de borcundan dolayı içeri tıkıyor...
Sayın Bulut, mevcut çek yasasındaki cezai yaptırımların 31.12.12008 tarihine kadar yeni Türk Ceza Kanunu ile uyumlu hale getirilmediği için 01.01.2009 tarihinden itibaren artık uygulanamaz olduğu ve yeni yasa çıkıncaya kadar bu davalara ve devam eden mahkumiyetlere beraat kararı verilmesi gerektiği üst düzey bir çok hukukçumuz tarafından söylenmektedir. Bunların başında Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ve özelliklede İ.Ü.Hukuk Fakültesi Dekanı Adem Sözüer gelmektedir...
Bazı Hakimlerimiz bu davalara “İNFAZIN DURDURULMASI” veya “BERAAT” yönünde kararlar verirken, bazı hakimlerimiz “tersi yönde karar vermektedirler”! Acaba diyorum, bunu düşündüğüm için bile utanıyorum ama diyorum; “AVUKAT VE BANKA LOBİLERİNİN” baskısıyla mı “HAPİS” cezaları devam etmektedir! Çünkü yeni düzenleme ile avukatların ekmeği kesilecek ve bankaların batık kredilerle lgili yaptırımları azalacak! Örneğin, bir adliyede 3.ve 11.Asliye Ceza mahkemeleri çek davaları ile ilgili “BERAAT” kararı verirken, aynı binadaki diğer mahkemeler “HAPİS” cezası vermektedir. Bir başka olay da başka bir ilde başka bir Adliyede yaşanmaktadır, Asliye Ceza Mahkemelerinin daha önce vermiş olduğu hapis cezalarına mahkum avukatlarının yaptığı “Tahliye” itirazları reddedilmekte olup, aynı bina içindeki üst mahkeme olan 1. Ağır Ceza Mahkemesi bu defa itirazların kendilerine yapılması durumunda bu Asliye Ceza Mahkemelerinin kararlarının hatalı olduğu gerekçesiyle bu cezalara “TAHLİYE” kararı vermektedir. Bu emsal kararlar 4 tane olup, sonuncusunu ek’te gönderiyorum...
Sayın Bulut soruyorum; insan özgürlüğünün kısıtlanması ile ilgili böyle bir çifte standart başka hangi ülkede vardır? Hangi ülkede Bankacılık lobileri bu kadar güçlüdür!!
Sevgili dostlar, Adem Sözüer bu işi en iyi bilen isimlerden biri ve yaptığı açıklamalar sonrası gazetelere yansıyan haberi de aynen aktarıyorum; “...Hukukçu Prof. Dr. Adem Sözüer, yaptığı açıklamada yürürlükte olan TCK’nın cezaların niteliği ve ceza sorumluluğuna ilişkin kurallarla, 3167 sayılı Çek Kanunu’nda yer alan kuralların birbirine uymadığını söyledi. TCK’ya atıfta bulunarak ceza verilmesini düzenleyen kanunların, TCK’nın ilgili maddelerine uyumlu hale getirilmesi için 31 Aralık 2008 tarihine kadar süre bulunduğunu söyleyen Sözüer, ‘Çek Kanunu’nda ilgili değişiklik yapılmadı. 31 Aralık 2008’den itibaren TCK’nın genel kuralları Çek Kanunu’nun cezalarına ilişkin kuralları ortadan kaldırmış oluyor dedi...”
Sonuç: Maalesef bu ülkede “Bankacılık” lobileri çok güçlü ve ne tür bir düzenleme yapılırsa yapılsın; Türkiye’de sistem hep vatandaşın aleyhine işliyor!
Son söz: “Ben güçsüzün, fakirin, ezilmişin yanındayım” diyen Sayın Başbakan Erdoğan’a sesleniyorum; gelin “Mortgage” yasasını düzelterek başlayın ve vatandaşın aleyhine “güçlünün” leyhine olan bütün düzenlemeleri değiştirin! Samimiyseniz bunu yapın! Her gün bankalara “posta” koyup, bütün düzenlemeleri “vatandaşı ezmelerine” yönelik şekilde yürürlükte turarsanız, samimiyetinizden şüphe ederim!
http://haber.gazetevatan.com/haberde...ryid=4&wid=150
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
1* 3167 sayılı çek kanunu 31.12.2007 de son bulmuş ve 31.12.2008 tarihine kadar uzatılmıştır.Yani 31.12.2008 tarihinden sonra yürürlüğünü yitirmiştir.Bunu biz söylemiyoruz yasalar söylüyor. 5237 sayılı TCK nın 1. kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümler 31.12.2008 kadar uygulanabilinecektir. yani 01.01.2009 tarihinden sonra uygulanamaz.
2* Yasa koyucu 5728 sayılı yasa ile özel yasalarda yaparak yürürlüğe koymasına rağmen bu yasada düzenleme yapmamıştır. bu zannedilmesin unutulmuştur.Sadece hükümetin bilerek uzatmadığı bankalar ve sermaye sahipleri ile karşı karşıya gelmemek için yargıtayın üzerine attığı bir husustur.Kısaca kaldırılan yasa uygulanamaz eğer o ülkede hukuk kuralları geçerli ise aksi halde hukuktan sözedilemez.Uygulanırsa hak arama nerede yapılır siz karar verin.
Hukukçular gerçekten fikri irede ve hür düşüncelerine sahipse şunu çok iyi bilirler knunlarda"yazılı cezalardan başka bir ceza uygulanamaz hüküm olunamaz.
3* Hükümet tarafından çıkarılan ve yasalaşan çeklerin vadeli hale getirilmesi ile çek nakit hükmünü yitirirek senet ve poliçe vasfı kazandırılmıştır.Bununla birlikte çekte hapis kararının otomatik olarak vasfını yitirdiği ortadadır.Bu bile başlı başına içerde yatan insanların özgürlüğüne kavuşmasını sağlar. tabiki hukuk kuralları işletilirse.
4* 16.03.2009 da yargıtay 7, ceza dairesinin açıkladığı Marka kanununda bizim çek kanunu ile aynı içeriğe sahip olmasına rağmen neden bizim kanunun bekletildiği anlaşılamamaktadır. Demekki sahtecilik yapmak dürüst ticaret yapıpda borcunu ödeyemeyen esnafa yeğlenmektedir.Bu şekilde bakmamızı sağlayacaktır .
Yukarıda örnek karararından anlayacağınız gibi arkadaş, ben elimi taşın altına koyamam bana dokunmayan yılan bin yaşasın konusu gerçekleşmektedir.Bunu yapanlar bağımsız türk mahkemeleri ve bağımsız yargıçlardır.
Aslında bu konuya baktığımız zaman bu kararları çok görmemek lazım.Çünkü hukukun uygulamadığı imparatorluk yaratıldığı bu ülkede ekonomik kriz altında ezilen halkına ekmek bulamıyorsanız araba alın ben ötv sini düşürdüm diyen bir zihniyetin gerçekten hakkına hukukuna mı yoksa sermaye sahiplerine mi gururla anlattıkları neredeyse tek türk bankasının Atatürk 'ün kurduğu iş bankasının kaldığı bu ülkede , (haricinde bankası kalmayan) sanki bizim bankalarımızmış gibi bankaların lafından çıkmayan(yabancı sermaye)bir lale devrinden bahsediyoruz.Bizler üzülerek ülkenin nerelere gittiğini ve malesef çoktan sağlam temelleri atılarak kutuplaştığını gördükten sonra cezaevinden çıksak ne olurçıkmasak ne.Çünkü hayatta kaybedilmemesi gereken en önemli olgu olan ümidimizi yitirdik, güvenimizi kaybettik.Çünkü zor durumdaki esnafı hapse atan üstüne üstlük kendi yönettikleri ülkede kendilerinin uçan kuşa borçlu olduğu bir yönetim . Yine halkın yüzde 80 ninin boğazına kadar borca battığı bir ülkede borçluya bağırıp çağıranm bir yönetim anlayışından ne bekliyoruz ki
ne yapacaklardı bizi asmadıklarına şükredelim.
En son olarakta 20 ayır cezaevindeyim bunun 15 ayı kapalı cezaevinde geçti.Ben yaşananları kısaca özetlemekte istiyorum.Koğuşlar il cezaevlerinde 40 50 kişi değil yalan. koğuşlarda 100 120 kişi var.İş adamlarını içeri aldığınızda o ortamın kültür seviyesini yükselttiğinizimi düşünüyorsunuz. Arkadaş ben devletime vergimi öderken ssk primlerimi öderken bana plaketler yollayan siz. Doktoramı imzalayan siz. Peki soruyorum sayın yetkililer benim çocuklarım babasıyla nasıl gurur duyacaklar cezaevinde onların psikolojisini ben mi düzelteceğim. Benden aldıklarınızı nasıl geri ödeyeceksiniz.Buralarda hep iş adamları yada üniversite mezunları yok hırsızı, katili,gaspçısı,tecavüzcüsü, hepsi burada.Buradan çıktıktan sonra benim bu psikolojimi hanginiz düzelteceksiniz.
AMA YİNEDE BİZİ ASMASIKLARINA DUA EDELİM VE BİZE ÖĞRETİLEN ŞÜKRETMEYE DEVAM EDELİM
HAMDOLSUN!!
Kaynak:Cezaevinden çek suçlusu
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Türkiye bir Hukuk Devleti ama görüyoruz ki Hukuk kuralları uygulanmıyor. Artık hükmü kalmamış bir yasa yüzünden bazı kişiler cezaevlerinde bulunurken bazıları ise Mahkeme kararlarıyla beraat ediyor. Bir Hukuk Devleti'nde nasıl olur da aynı suçu işleyen (ne yazık ki ülkemizde dünyanın hiçbir yerinde hapis cezası geektirmeyen bu durum, ekonomik kriz sebebiyle insanların borçlarını ödeyememeleri suç sayılmaktadır) kişiler arasında çifte standart olur? Bence bunu sorgulamamız gerekiyor. Yasama görevini yapmıyor zamanında yasa çıkartmıyor ama hala yargı, insanları hükmünü kaybetmiş bir yasa yüzünden cezalı kılıyor.
Bunun dışında hala kafalar aynı, yeniden düzenlenen çek yasası çeklerini ödeyemeyenler için aynı ve hatta daha da ağır şartlar içeriyor. Çekini ödeyemeyene devlete ödenmek üzere adli para cezası veriyor yani kişi iki kez borçlanıyor. Zaten parası olsa çekin bedelini öder. Bu da yetmiyormuş gibi devlete ödenmeyen para daha sonra hapse çevriliyor. Burda alacaklı da korunmuyor. Öncelikle yasama yapanların mantıklı düşünmeleri gerekiyor. Bu konuda yapılması gereken durumu kavrayamamış olan yasa koyucuyu uyarmaktır. B nedenle ülkedeki ekonomik kriz mağdurup olup da çeklerini ödeyemeyenler ve yakınları bu konudaki dilekçelerini meclise adalaet bakanlığına yada başbakanlığa gönderirlerse belki durum hakkında bilgi sahibi olabilirler. Lütfen hepimiz bu konuyla ilgili taleplerimizi bir dilekçeyle iletelim.
Bunların dışında anayasamızda benimsenmiş olan ekonomik suça ekonomik ceza prensibi de adli para cezalarının ödenememesi üzerine hapis cezasında çevrilmesiyle çiğnenmiş olmaktadır.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Evet bu konuyla ilgili hala kimse kesin bir bilgi veremiyor.
Binlerce insan var bu konuda net bilgi almak isteyen.
Yargıdan bu konu ile ilgili net ve genel bir cevap lütfen...
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Arkadaşlar bu konuda tam olarak cevap alamayacağız galiba.Bizler çek vasıtasıyla dolandırıcılık yapmadık!! Vergimizi,ssk mızı, vb herşeyi ödedik.Sadece ekonomik sıkıntılar bizi bu duruma düşürdü.Bakın size daha ilginç olan birşeyi söyleyeyim;Beni çek kanununa muhalefetten şikayet eden kişi tefeciler.Ben kanuni yoldan tefeci olduğunu ispat etmekte zorlanıyorum.Şikayet etmediğim yer kalmadı.Ama bir tefeci beni hapse attırmak üzere.Ayrıca bazı avukat arkadaşlarımızında çek te hapis cezasının kaldırılmasına şiddetle karşı çıktığını çok iyi biliyorum!Ama sonumuz ne olacak onu bilmiyorum
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Madem bazı avukatlar bu konuya şiddetle karşı çıkıyor o zaman biz de taleplerimizi kendimiz dile getirelim ve gerekli mercilere dilekçelerimizi gönderelim.
Ayrıca, İstanbul Üniversitesi Dekanı ve Yeni Ceza Kanunu'nun hazırlanmasında emeği geçen Sayın Adem Sözüer'in belirttiği 31.12.2008 tarihine kadar karşılıksız çeklere verilen cezaların hükümsüz kalacağı, elbet Hukuk'un üstünlüğünü benimseyen Yargı sistemimizde kabul edilecektir. Umarım bu bekleyiş çok uzun sürmez.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
3167 SAYILI ÇEK YASASI TAM BİR GARABETTİR.
3167 sayılı çek yasası bırakınız anayasa ve insan hakları sözleşmesine aykırı olmasını , yargılama usulü açısından da bir garabettir. Burada gerçek anlamda bir yargılama yoktur. Hüküm var ama, yargılama yok. Bırakalım bir mahkemeyi, hayatın normal akışına göre bir karar vereceğimiz zaman sağlıklı bir karara varmak için sağlıklı bir muhakeme yapmak gerekir.
Ceza Muhakemeleri yasasına göre normal yargılamada izlenen yöntemlerden hiçbirisi karşılıksız çek yargılamalarında geçerli değildir. Hazırlık soruşturmasında sanığın ifadesine başvurulması zorunluluğu yoktur. Savcılar sanığın ifadesine başvurmadan doğrudan davayı açabilmektedirler. Sanığın bankaya bildirdiği adreste bulunmaması halinde 35 tebliği ile gıyapta yargılama yapılmakta ve mahkumiyet kararı verilmektedir. Karşılıksız çek suçları neme nem suç ise hırsızlık, gasp, ırza geçme suçlarında sanığa tanınan imkan karşılıksız çeklerde tanınmamaktadır. BU SUÇ VATANA İHANET SUÇUNDAN DA ÖNEMLİ. İzlenen usulü yöntemlerde amaç bir an önce sanığı mahkum etmek, adres araştırmasına v.s gerek duymadan gıyapta yargılama ile de olsa..
Karşılıksız çek yargılamalarında hakimlerin de pek önemi yoktur. Hakimler bir onay makamı gibidir. Karşılıksız çek varsa hakim de adli para cezasını verecektir.
BÖYLECE GİYAPTA YAPILACAK YARGILAMA İLE KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEKLE HİÇBİR DOLANDIRICILIK, HİLE V. S GİBİ SUÇ İŞLEME KASTI OLMAYAN YURTTAŞ YILLARCA HAPİS YATABİLECEKTİR.
İŞTE BİZİM UYGARLIK DÜZEYİMİZ..
Sadece yargılama usulü açısından bile bu yasa Türk Hukukunun bir ayıbıdır ve mutlaka düzeltilmelidir.
Teşekkürler sayın Av R.Ofluoğlu
Kaynak:http://rahmiofluoglu.wordpress.com/2009/03/
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Şu anda binlerce kişi özgürlüklerini kavuşmaları yerine demir parmaklıklar ardında.Yiğit BULUT un belirttiği üzere çok büyük bir banka lobisinin baskısı olduğu düşüncesine bende katılmaktayım.Şahsi olarak ben AİHM ne başvuruda bile bulundum fakat onlardan cevap gelene kadar ben zaten yatmış çıkmış olurum!Hala sayın avukatlarımızın neden bu kadar sessiz kaldığına da anlam veremiyorum.Bir kere daha söyliyeyim bizler;
tecavüz suçlusu,
katil,
dolandırıcı,
vb.
suçlardan yargılanıp af beklemiyoruz!
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Alıntı:
mehmetnav rumuzlu üyeden alıntı
Şu anda binlerce kişi özgürlüklerini kavuşmaları yerine demir parmaklıklar ardında.Yiğit BULUT un belirttiği üzere çok büyük bir banka lobisinin baskısı olduğu düşüncesine bende katılmaktayım.Şahsi olarak ben AİHM ne başvuruda bile bulundum fakat onlardan cevap gelene kadar ben zaten yatmış çıkmış olurum!Hala sayın avukatlarımızın neden bu kadar sessiz kaldığına da anlam veremiyorum.Bir kere daha söyliyeyim bizler;
tecavüz suçlusu,
katil,
dolandırıcı,
vb.
suçlardan yargılanıp af beklemiyoruz!
Neden efendim? İngiltere de dahi karşılıksız çek cezası mevcut. Hep sanık mağdur, borçlu mağdur acitasyonları ile yasalar, suçtan zarar göreni değil suçluyu, alacaklıyı değil borçluyu korumaya başladı.
Özgür iradenle bana diyorsunuz ki, ver şu malları/hizmeti, al bak bu da çek. Bu çek para demek, paran da bankada hazır, git al.
Sonra bankaya gidiyorum para yok!. Şayet çeklere ilişkin özel yasal düzenleme olmasaydı bu suçun adı dolandırıcılık suçu olacaktı. Ve 1 seneden 3 seneye kadar hapis cezası...
İşin diğer yönünde ise sizden alamadığım çek bedeli + size malı satarak uğradığım zarar? Örneğin: Size kullanılmamış bir cep telefonu satayım. Liste fiyatı 250 YTL olsun. Benim kazancım ise 30 YTL olsun (maliyetim 220).
Sizin çek karşılıksız çıktığında, kazançtan vazgeçtim: 250 + 220 = 480 ytl bana zarar verdiniz. Çünkü ben bu telefonun parasını distribitöre ödedim!.
Karşılıksız çek yüzünden kiramı ödeyemedim, vs. borçlarımı ödeyemedim.
Hadi şimdi konuşun? Kim kimin özgürlüğünü kısıtlıyor?
Paranız bankada hazır değilse neden çek kesiyorsunuz? Kesmeyin efendim...
Tefeciye neden gidiyorsunuz? Gitmeyin efendim... Zorla para mı verdi size? Hem yasal olmayan işlerin içinde olup, hem de yasalardan medet ummak ...
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Karşılıksız Çek, Anayasa ve İnsan Hakları Sözleşmesi
Bu konuda yazılabilecek en güzel yazıyı Prof. Dr. Hayri Domaniç yazmış, söylenebilecek en güzel sözü söylemiştir. Hoca Çek yasasını anayasaya aykırı bulmayan Anayasa Mahkemesi için “AĞIR ŞEKİLDE HATALIDIR” demektedir.
Anayasa mahkemesinin bu ağır hatasını anlatıp kurandan örnek vererek şöyle demektedir:
KUR’AN-I KERİM’in AHZAP Suresinin 72. Ayeti diyor ki;
İnsan ZALUMEN CEHULA yani İNSAN ÇOK ZALİM ve ÇOK CAHİLDİR.
Anayasanın 38 .maddesi sözleşmelerden doğan borçların yerine getirilmemesi nedeni ile kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılamayacağını emretmektedir. Anayasa mahkemesi ise çeki bir sözleşme olarak kabul etmemiş ve ekonomik suça ekonomik ceza diye aslında hukuk literatüründe bulunmayan bir kavram uydurarak çek yasasının anayasaya aykırı olduğu davasını ret etmiştir. Domaniç Hoca bu konuda şöyle demektedir:
“EKONOMİK SUÇA EKONOMİK CEZA” gerekçesi ile hapis cezasını tespit eden, 4814 sayılı kanunla bu doğrultudaki Anayasa Mahkemesi kararı hatalı olup, DÜNYA MEVZUATINA AYKIRI VE ACEMİLİK ÜRÜNÜDÜR..
1) Yeni Çek Kanunu’nun gerekçesinde yer alan “ekonomik suça ekonomik ceza” hem komik derecede yanlış, hem de çeke dayalı ekonomik suç tekrarlandığı takdirde, karşılıksız çek düzenleyenlere 1 – 5 yıl hapis cezası kuralı ile çelişkilidir. Zira “ekonomik suç” kavramı, hırsızlık, dolandırıcılık, evrakta sahtekarlık gibi haksız yararlar sağlayan suçları da kapsar ve tüm Dünya kanunlarında hapisle cezalandırılmıştır. Hile ve dolandırıcılık gibi bir suç unsuru bulunmadıkça, çeklerin ödenmemesi “ekonomik suç” değil, “ekonomik direncedir” yaptırımı da faiz ve tazminattır. Para ve hapis cezası Dünya tarihinde ve halen yoktur. Anayasa Mahkemesi kararlarına da yansıyan “ekonomik suça ekonomik ceza” hiçbir yasal dayanak gösterilmeden yakıştırılmış bir acemilik ürünüdür, böyle bir prensip Dünyada yoktur. “Ekonomik suç” ile mal, hizmet ve para borçlarını “ödemede temerrüt dirence” karıştırılmıştır. Parasal direncelerin yaptırımı parasaldır, faiz ve tazminattır. Hapis ve hatta para cezası yoktur. Ekonomik direnceye alacaklı yararına parasal yaptırım uygulanacakken “ekonomik ceza” Devlete ödenmekte olup, alacağı direnceye uğrayan alacaklıya bir faydası yoktur. Çek bedeli borcunu ödemeyen borçlunun para cezasını Devlete ödemesi de söz konusu değildir. Çek Kanununun Yeni 16. maddesi’ne göre 80 milyar lirayı aşmamak üzere karşılıksız kalan çek bedeli kadar para cezası da, çekin temsilciler tarafından imzalanması halinde iki üç katına çıkabilmektedir. Zira 16. madde hem temsil edene hem temsil edilen kişiye ayrı ayrı çek bedeli kadar para cezası uygulamaktadır. Temsil edilen özel kişi 80 milyar, temsilcide 80 milyar lira ceza ödeyecektir. Vakıf ve Dernek gibi özel tüzel kişiler adına çek imzalanması hallerinde de tüzel kişi ayrı, temsilci veya temsilcilerden her biri ayrı ayrı çek bedeli kadar para cezası ödemek zorundadır. Çeklere uygulanacak poliçe hükümlerine yollama yapan TK.730’un yollama yaptığı TK.599 ve 600 gereğince, çek borçlusu çeki ibraz eden lehtara karşı her tür defileri ileri sürebildiği ve bu defi imkanı nama yazılı çeklerde iyi niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı da geçerli olduğu halde, 16. madde karşılıksız çekte hapis ve para cezası için bu defileri de göz ardı etmiştir.
ÇEK BİR SENETTİR
Hoca, çekin senet niteliğinde olduğunu şöyle anlatmaktadır:
2) Çeklerin birer havale ve sözleşme senedi olduğunu düzenleyen başlıca yasalar:
a) Çekler dahil Kıymetli Evrakı tarif eden TK. 557:
Kıymetli evrak ÖYLE SENETLERDİR Kİ, bunlarda mündemiç olan hak senetten ayrı olarak dermeyan edilemediği gibi başkalarına da devredilemez.
Şeklinde olup, çekin SENET olduğunu açıklamaktadır.
b) Çekin şekil şartlarını düzenleyen TK. 692’nin 2. bendine göre çek;
“Kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedelin ödenmesi için HAVALE”dir.
c) Borçlar Kanunu 457’ye göre de;”HAVALE BİR AKİTTİR” sözleşmedir.
d) TK. 694 hükmü de çeklerin HAVALE SENEDİ olduğunu tekrarlamıştır.
e) Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 9.7.1958 tarihli ve K. 28 sayılı kararına göre de:
Çek mahiyeti itibariyle BORÇ İKRARINI HAVİ bir vesika değil, HAVALE BENZERİ bir ödeme vasıtasıdır.
f) Hususî ve resmî evrakta sahtekarlık suçlarını cezalandıran Türk Ceza Kanunu’nun 349. maddesi’nin 2. bendi de, TK. 557 gereğince çekleri de kapsayan “Emre veya hamile yazılı olarak tanzim edilen KAMBİYO SENETLERİ”ni daha ağır cezalara tabi tutmuş ve ÇEKLERİ de SENET VE SÖZLEŞME saymıştır.
g) “KAMBİYO SENETLERİ (ÇEK, POLİÇE VE EMRE MUHARRER SENET) HAKKINDAKİ HUSUSİ TAKİP USULLERİ”ni düzenleyen İİK. 167-176 hükümleri de çekleri senet ve sözleşme saymış ve özel bir icra takip usulüne tabi tutmuştur.
h) 57 maddeden oluşan 1931 tarihli Milletler Yeknesak Çek Kanunu (Loi Uniforme Concernant le Cheque) de 1 ve 3. maddelerinde çekin bir banka üzerine yazılan özel bir havale sözleşmesi olduğunu açıklamıştır.
HAYRİ DOMANİÇ de, 1990 YAYIMI KIYMETLİ EVRAK HUKUKU adlı kitabının 529. sayfasında:
“Çek, münhasıran bir bankaya hitaben yazılabilen, kanuni şekil şartlarına tabi, kıymetli evrakta madut ve sadece nakde taalluk edebilen hususî bir HAVALE SENEDİDİR.”
Şeklinde bir tarif yapmış, çekin bir senet ve sözleşme olduğunu belirtmiştir. Hocamız Ord. Prof. Dr. Halil ARSLANLI’da 1960 yayımı Ticari Senetler adlı eserinde ÇEKİN BİR HAVALE SÖZLEŞMESİ ÜRÜNÜ olduğu beyan etmiştir.
Prof. Dr. Reha POROY ile Prof. Dr. Hamdi YASAMAN’ ın müşterek eseri KIYMETLİ EVRAK HUKUKU adlı kitap da çekler bir havale ve senet olarak tarif edilmiştir.
Ziraat Bankasının, 1988 yayımı “Tevdiat ve Banka Hizmetleri Mevzuatı” adlı kitapçığının 1 ve 2. sayfalarında da çek, bir havale ve senet olarak tarif edilmiştir.
Özetle, 26.2.2003 tarihli ve 4814 sayılı Yeni Çek Kanunu’na kadar çekin sözleşme niteliğinde bir havale ve senet olmadığını savunan yasal, yargısal ve doktrinal bir görüş yoktur.
ÇEK YASASI ORTAÇAĞ KALINTISI BİR ZİHNİYETİN ESERİ OLDUĞU GİBİ, BAŞBAKANLIĞA SUNULAN YENİ ÇEK YASA TASARISIDA 3167 SAYILI YASAYI ARATMAYACAK UCUBE BİR TASARI..
Çek hamillerin koruma adı altında borçlarını ödemekten acze düşenlere feodal şiddet uygulanmaktadır. Çekini öde yoksa yakarım ha !.. yanarsın Ha !.. Peki bir sorum var:
NEDEN BONOYU ÖDEMEYENLERE CEZA YOK? NEDEN KİRAYI ÖDEMEYENLERE, KREDİ KARTINI ÖDEMEYENLERE V.S V.S CEZA YOK ? VARMI BUNU AÇIKLAYACAK BİR?
Vadeli yazılan çeklerin bonodan, kira sözleşmesinden ne farkı var? Çek yazıldığı, keşidecinin elinden çıktığı anda bankada karşılığı olmalı. Çek buna denir. Bir para yerine geçen bir ödeme aracıdır. Benim bankada param var. Git al diyorsun. Adam sana güveniyor bankaya gidiyor. EYVAH PARA YOK, DOLANDIRILDIM! Burada keşidecinin dolandırma kastı vardır. Peki ya bir ödeme vasıtası olarak kullanılan vadeli çekte böyle bir kasıt var mıdır? Üç beş ay sonraya,bazen daha da uzun, çek yazan insanlar acaba dolandırma kastı ile mi bu çekleri keşide etmektedirler. Ne gezer? Zaten mevcut çek yasası böyle bir kastı aramamaktadır. Genellikle insanlar çek vadelerinde karşılaştıkları sıkıntılar nedeni ile çeklerini ödeyememektedirler. İşlerinin iyi gitmemesi, ekonomik kriz v.s gibi nedenlerle.Çeklerini ödeyemeyen bu insanlardan bir bölümü yargılama sürecin de parayı bulup ödemekte, bazen de hapiste iken yakınlarının gayreti ile ödeyip özgürlüklerine kavuşmaktadırlar. Peki hiç bu parayı bulamayanlar, işte onlar yandılar.. BÖYLE BİR KAST OLUR MU? BÖLE ÇAĞDAĞ BİR YASA OLUR MU?
Adamın hiçbir kastı yok. Batmış gitmiş, bir de yıllarca hapiste yatacak..Kimi koruyorsunuz ? ÇEK HAMİLLERİNİ.. Peki diğer çeşit alacaklıların ne günahı var? Bu durumda borcunu ödemeyen herkes hapse girsin. Mademki kast ve hile aramaksızın çekini ödemeyen hapse giriyor, o zaman eşitliği sağlayın bütün borçlular hapse girsin.. ADAM GİBİ ORTAÇAĞ BÖYLE OLUR..
KARŞILIKSIZ ÇEKE HAPİS CEZASI MALİ OLİGARŞİNİN ESERİDİR.
Dikkat! Bankaların % 55 i yabancıların elinde. Sigortacılık öyle, perakendecilik öyle.. Ve yabancılar kendi ülkelerinde olmayan olanaklardan bizim ülkemizde yararlanmaktadırlar. TAM SÖMÜRGE BUNA DENİR.
Alıntı:http://hukukro.wordpress.com/
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Adalet sadece çeklere değilde benim elimdeki ödenmeyen senetlere de,satış sözleşmelerinede sahip çıksaydı HAPİS cezası verseydi bende borçlarımı da öderdim kiralarda ödenirdi..
Türkiyede çek ile yapılan ticareti bilmiyomuş gibi bankada paran hazır değilse çek kesme demek..
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Sayın Litigation;
Öncelikle profilinizde bir avukat olduğunuzu belirtmişsiniz!
İngiltere de bile bu suçun cezasının hapis olduğunu yazmışsınız!Ben bir avukat değilim sade bir mühendisim.Sizin kadar konuya hakim olmam mümkün değil ama konusuyla ilgilenen, sadece Türk Kanunlarını değil bütün gelişmiş ülkelerdeki kanunları bilen her meslektaşınızın bildiği gibi sizinde hiçbir avrupa ülkesinde böyle bir cezanın olmadığını bilmenizi beklerdim!Çünkü bu tür ülkelerin hiçbirinde sizinde çok iyi bildiğinizi umduğum, çekte vade diye bir kavram olmadığı!Aslında bunu size daha geniş olarak anlatırdım fakat bunca saygın avukatın bulunduğu bir sitede bunu benim yapmış olmamın doğru olmayacağını düşünüyorum.
Diğer bir konuda benim tefeciden para almam konusu;evet haklısınız.İnsan hırslarına yenik düşebiliyor.Bir şirket 2 senelik olmadan hiçbir bankadan kredi alamıyorsunuz.Ben sadece bir mühendis olarak teknik ihalelere girebilmek için lazım olan teminat mektubunu sağlamaya çalıştım.Kurum adı vermiyeyim ama 12 yabancı firmanın arasında tek Türk olarak savaştım.Tefeciden aldığım paranın tamamınıda geri ödedim ama hiç bitmedi.Ailemi tehdit ettiler ve ediyorlar.Şikayetçi olmadığım merci kalmadı.Ama nedense hiçbirinden sonuç alamadım.Hem yine bir avukat olarak sizin yine çok iyi bildiğinizi emin olduğum tefeciden para almanın suç teşkil etmediğidir.
Bizle için acitasyon yapıyor demişsiniz.Unutmayınki dengelerin çok çabuk değiştiği bir ülkede yaşıyoruz.Umarım bir gün sizede acitasyon yapıyor diyenler çıkmaz.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Bir tv röportajında sayın adalet bakanına sordular.Gittikçe suç oranları inanılmaz bir oranda artıyor bu konuda bir önleminiz varmı diye?Cevap ;hapishane sayısını yeterli miktarda arttırıyoruz!!!Herhalde bu en güzel cevaptı.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
ADELET
Karşılıksız çıkan çeklerden dolayı tüm alacaklılar adına üzülüyorum.
Bu bir tür zincirleme reaksiyon gibi alacağını alamayan borcunu ödeyemiyor....
Memet bey çok iyi bir şekilde ifade etmişsiniz karşılıksız çekin cezasını ,
ingiltere de de bunun cezası var fakat hapis cezası değildir , ki kaldı ki öyle olsa bile iyi niyetli bir esnaf olmak ve borcunu ödeyemek neden hapis cezası ile sonuçlanıyorda bir çok suç cezasız kalıyor.
Bir örnekle bu durumu tartışmak istiyorum
iki arkadaş var bay X ve bay Y
arkadaşım Y iki çocuk babası kırk kanaat geçinen ama mutlu olmayı bilen bir insan
bir gün yolda yürürken bay X karşısına çıkyor ve onu öldürüyor.
Ne oldu iki çocuk babasız ve bir kadın da dul kaldı( kim bakacak şimdi bu insanlara bu insanlarda nasıl geçinecek). Bay X yakalanıyor ve sonuç itibariyle katildir.
İkinci durumda ise bay Y yine iki çocuk babası ve mutlu evliliği var ama bir kan davasından ötürü bay X i öldürmek zorunda bir gün bay X in karşısına çıkıyor ve bir el ateş ediyor ama ıskalıyor va bay X silahına davranarak bay Y yi öldürüyor.
Sonuç olarak iki çocuk yetim bir kadıan yine dul. Bay X yakalanıyor, yine katil.
ŞİMDİ SORUMA GELEYİM İKİ DURUMDA DA BAY X KATİL
ama benim bildiğim bu iki durumda da cezanın aynı olmayacağı
Suç aynı ama ceza farklı.
Biz çek dolandırıcılığı yapan insanlar değiliz. Artık bir şekilde bunun ayrımının yapılması ve sadece hayatını idame etmek için mesleğini dürüstçe yapanların bu şekilde cezalandırılmaması lazım.
Herkese olan borcumu son kuruşuna kadar ödeyeceğim her na kadar çeklerim 3 ay erkenden tahsile gidilsede.
Ayrıca bu ÇEK dediğiniz şeyi bankalar verirken depolar bizden isterken ne olduğunu anlatıyorlar mı.
Ben yani mezun bir ezcayım ve bu konuda bir bilgim olmadığı için bu durumla karşılaşmış bulunmaktayım.
Bugüne kadar bu ülkenin okulların da okumuş yüksek başarı bursu almış bir öğrenci hayatını eczacı olarak olarak sürdürmek isteyen sade bir vatandaş, nerede öğrettiniz bana bu bilgileri .
Bana anlatılmayan bir konuda sınavdan başarısız olmam çok ta süpriz değil.
Sayın litigation umarım farklı bir perspektiften bakmayı becerirsiniz.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Sayın Dural; Bende ödemek için elimden geleni yaptım ve hala yapıyorum.Ama bu davalardan dolayı şu anda işte bulamıyorum.Düşününki bizler hapishanelerde nasıl borcumuzu ödeyeceğiz.Çıkınca o sicille nasıl iş bulacağız?Benim bir ailem var belki yakında bir çocuk sahibi olacağım o çocuğun yüzüne nasıl bakacağım?Bizle koçan koçan çekler kesip piyasadan malları alıp kaçmadık.Dolandırıcılıkla yargılanmıyoruz!Herkesin bildiği ve onayladığı kanunen bizim hapishanelerde olmamamız gerekliliği.Fakat inanılmaz bir şekilde kanun koyucular ve koruyucular bu kanunsuz işleme dur demiyorlar veya diyemiyorlar.Peki bu ülkede insanların kanunlara olan güveni biterse???
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Yürürlükteki mevzuata göre keşidecinin hapis cezası ile cezalandırılması, hiçbir şekilde çek hamiline karşı sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesine dayanmamaktadır.
Keşideci ile lehtar arasında bir temel sözleşme ilişkisi olsa da bu sözleşme ilişkisi çek ilişkisi dışındadır.
Kambiyo ilişkisi içinde çek bir havaledir. Keşideci çek keşide etmekle muhatap bankaya havaleye dayanan bir ödeme talimatı vermektedir.
Çekin bankada karşılığının bulundurulması, keşideci ile çek hamili arasındaki bir sözleşmeden doğan yükümlülükle ilgili değildir. Aslında keşideci ile çek hamili arasında çok defa bir sözleşme ilişkisi dahi bulunmamaktadır. TTK 695. maddesine göre keşideci ile muhatap banka arasında açık veya zımni bir anlaşma bulunması şart ise de, böyle bir anlaşmanın bulunmaması çekin geçerliliğini etkilemediği gibi, bu anlaşma kambiyo ilişkisinin tamamen dışındadır. Aslında çekin karşılıksız çıkması halinde, şikayet hakkı muhatap bankaya değil; fakat aralarında bir sözleşme ilişkisi bulunmasa dahi çek hamiline aittir.
Çek keşidecisine, çekin karşılıksız çıkması halinde hapis cezası verilmesinin nedeni, keşidecinin çek hamiline karşı sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmemesi değil, fakat çekin yasa koyucu tarafından bir ödeme aracı olarak kabul edilmesi ve banknot işlevi görmesi sebebi ile çeke olan güveni sağlamak amacıdır.
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Alıntı:
mehmetnav rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Litigation;
Öncelikle profilinizde bir avukat olduğunuzu belirtmişsiniz!
İngiltere de bile bu suçun cezasının hapis olduğunu yazmışsınız!Ben bir avukat değilim sade bir mühendisim.Sizin kadar konuya hakim olmam mümkün değil ama konusuyla ilgilenen, sadece Türk Kanunlarını değil bütün gelişmiş ülkelerdeki kanunları bilen her meslektaşınızın bildiği gibi sizinde hiçbir avrupa ülkesinde böyle bir cezanın olmadığını bilmenizi beklerdim!
İngiliz hukukunda karşılıksız çeke HAPİS cezası veriliyor demediğime eminim. İsterseniz yazımı bir kere daha okuyun!
Alıntı:
litigation rumuzlu üyeden alıntı
İngiltere de dahi karşılıksız çek cezası mevcut. Hep sanık mağdur, borçlu mağdur acitasyonları ile yasalar, suçtan zarar göreni değil suçluyu, alacaklıyı değil borçluyu korumaya başladı.
Özgür iradenle bana diyorsunuz ki, ver şu malları/hizmeti, al bak bu da çek. Bu çek para demek, paran da bankada hazır, git al.
Sonra bankaya gidiyorum para yok!. Şayet çeklere ilişkin özel yasal düzenleme olmasaydı bu suçun adı dolandırıcılık suçu olacaktı. Ve 1 seneden 3 seneye kadar hapis cezası...
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Peki kanun koruyucu neden senetleri vb. de güveninirliği sağlamak amacıyla hapis cezası vermiyor?Saın ikiz in belirttiği gibi kira sözleşmelri.krediler kredi kartları vb.Şunuda çok iyi biliyoruz ki kanun koruyucu çekte güvenden daha öte alacaklının bunu bir tehdit gibi kullanmasının yolunu açıyor.Parası olan ödüyor olmayan dünyada bir örneği bulunmayacak birşekilde hapiste!!
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Peki kanun koruyucu neden senetleri vb. de güveninirliği sağlamak amacıyla hapis cezası vermiyor?Saın ikiz in belirttiği gibi kira sözleşmelri.krediler kredi kartları vb.Şunuda çok iyi biliyoruz ki kanun koruyucu çekte güvenden daha öte alacaklının bunu bir tehdit gibi kullanmasının yolunu açıyor.Parası olan ödüyor olmayan dünyada bir örneği bulunmayacak birşekilde hapiste!!
-
Re: Karşılıksız çeklerde af
Alıntı:
mehmetnav rumuzlu üyeden alıntı
Parası olan ödüyor olmayan dünyada bir örneği bulunmayacak birşekilde hapiste!!
Zaten asıl mesele işte burada. Bankada paranız yoksa çek yazmamalısınız. Dediğiniz gibi çekte vade yoktur, param bankada hazır diyorsunuz çek hamiline. Dolandırıcılık demiyorum ama hamil parasını garanti eden banka çekine güvenerek bankaya gidiyor ve para yok. Kandırıldı, çeke güveni kalmadı, parasını da alamadı... Dolayısıyle çekin karşılığını bulundurmayan çek keşidecisine artık siz ne derseniz deyin. Üstelik 8 gün içinde düzeltme hakkı da var, bunun da ne için olduğunu tahmin ediyorsunuzdur.
Çek paradır, senet ise ödeme vaadi...