-
Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Anayasa Mahkemesi üyelerinden Kılıç'a tepki 25 Aralık 2008 Hürriyet
Danıştay'ın verdiği kararın ardından Anayasa Mahkemesi'nden yapılan açıklamanın yarattığı gerginlik sürüyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın Danıştay'ı eleştiren açıklamanın 6 üyenin onayı ile yapıldığı açıklamasına 8 üyeden tepki geldi. Söz konusu üyeler Kılıç'ın sözlerine katılmadığını bildirdi.
Anayasa Mahkemesinin 8 üyesi, “Anayasa Mahkemesi Başkanlığı tarafından, 'kapatılan belediyelerin dava açma süresine ilişkin' dün yapılan açıklamanın, Anayasa Mahkemesinin görüşünü yansıtmamadığını” bildirdi.
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Erten, Cafet Şat, A. Necmi Özler, Fettah Oto, Şevket Apalak ve Zehra Ayla Perktaş'ın imzaları bulunan açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Anayasa Mahkemesi Başkanlığı tarafından 24 Aralık 2008 gününde yapılan açıklama, Anayasa Mahkemesinin görüşünü yansıtmamaktadır.
Anayasa'nın 149. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, Başkan ve on üye ile toplanır, salt çoğunluk ile karar verir. Bu bağlamda, belirtilen usule uyularak yapılmayan açıklamalar Mahkeme görüşü olarak kabul edilemez.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasından, anayasal görev, yetki ve sorumluluk, ilgili kurum ve kuruşlara aittir.
Önceden haberdar olmadığımız, bu nedenle de oluşumuna hiçbir katkıda bulunamadığımız açıklamaya katılmıyoruz.”
BU TEPKİ YETERLİ Mİ?
---------------------------------------------------------------------
Anayasa Mahkemesi'nde büyük çatlak 25 Aralık 2008
YSK’nın, kapatılan Giresun’un Kovanlık Belediyesi’nin başvurusunu sonuçlandıran Danıştay kararına dayanarak, kapatılan 862 belde belediyesine yerel seçime girme izni vermesi yüksek yargıyı birbirine düşürdü.
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı imzasıyla kapatılan belediyelerin dava açma süresine ilişkin yapılan açıklamanın, heyet kararı olmadığını ve o değerlendirmelere katılmadığını belirtmişti.
Paksüt, şunları söylemişti: "Benim açıklamadan az önce haberim oldu. Benim için sürpriz oldu. Bu açıklamanın Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından Anayasa Mahkemesi adına yapıldığı anlaşılıyor. İçeriği konusunda da mutabık olmadığımı ifade edebilirim. Sayın Başkan, YSK’yı Anayasa ihlali ile suçlamış, bu ağır bir ifade. Buna katılmıyorum. YSK, seçimlerle ilgili yetkili bir organdır. Tekrar tekrar tartışmalara girmenin memleketin selameti açısından doğru bir tutum olmadığına inanıyorum."
'O ZATEN KARŞI GÖRÜŞTEYDİ'
Bu sabah açıklama yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ise Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Paksüt'ün açıklamalarını değerlendirdi.
Kapatılan beldelerin seçime girmesine ilişkin soruları yanıtlayan Kılıç,"Biz yasının iptal başvurusu ile ilgili kararı verdik. Bununla ilgili geçici maddenin bir kısım bölümü iptal edildi bir bölümü de reddedildi. Anayasaya aykırı görüldü. Bu 6'ya 5 oy çokluğu ile alınmış karardır. Bu kararda 6 arkadaşımızın ne demek istediğini bir kez daha kamuoyunu duyurmak istedik.Yapılan dünkü açıklama 6 arkadaşın onayı, istediği doğrultusunda yapıldı. Yalnız başıma yaptığım bir açıklama değildir.Biz mahkeme başkanı ve üyeleri olarak verdiğimiz kararın arkasında durmak durumundayız.Karar mahkememizin iradesi dışında noktaya götürülmüşse bunu kamuoyuna açıklamak bizim görevimizdir.Kurumlar arasında bir kavga olmaz.Her kurumun görev alanı vardır."
Kılıç, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün açıklamasıyla ilgili "Sayın başkanvekili zaten karşı görüşteydi. Osman Bey'in bu konudan haberdar olmaması normal" dedi.
YSK'nın kararının dün öğlen saatlerinde geldiğini ifade eden Kılıç, "Açıklamanın akşam vakitlerinde olması tesadüftür" diye konuştu.
NE DEMEK İSTİYOR?
------------------------------------------
BAŞKAN ZORDA 25 Aralık 2008
Anayasa Mahkemesi tarihinde ilk kez böylesine bir olay yaşıyor...
Yüce mahkeme resmen ikiye bölündü. Bu defa herhangi bir davanın oylamasında değil, karşılıklı açıklamalarla ve polemikle bölündü…
Başkan Kılıç, beldelerle ilgili yaptığı açıklamayı üyelerin oylarıyla yaptığını söyledi., buna karşılık başkanvekili Osman Paksüt “hayır haberim” yok dedi.
Kılıç, Paksüt’e cevap verdi:
“o zaten muhalifti karşı oy kullanmıştı. Haberinin olmaması normal. Ben üyelerin desteğiyle bu açıklamayı yaptım…”
Hemen ardından 8 mahkeme üyesi de bir açıklama yaparak, “Kılıç’ı yalanladı”…
Böylece tarihide ilk kez Anayasa Mahkemesi üyeleri kamuoyun önünde ikiye bölünmüş oldu.
Hukuk çevrelerinde ise yorum şu:
“bu olayın sorumluluğu başkana aittir. Eğer böyle hazin bir durum varsa elbette ki başkan mesuldür. Üyelerle konuşması gerekirdi. Ondan sonra açıklamayı yapmalıydı…”
BAYKAL SERT ÇIKTI
Olayla ilgili olarak bir açıklama yapan Deniz Baykal ise “bu durum Anayasa Mahkemesi gibi bir kuruma yakışmıyor. “ dedi…
--------------------------------------------------------------------------
Anayasa Mahkemesinde karşı görüşlü üyelerin oy hakkı yok mudur?
Anayasa Mahkemesi Başkanının yetki ve sorumlulukları kurumun güvenirliliğini, ciddiyetini zedelerse nasıl bir işlem yapılır?
BAŞKAN ZORDA, BAŞKANIN VE GİBİLERİNİN ZORA SOKTUĞU TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TEMEL KURUMLARI NE HALDE?
BU KAÇINCI ÇATLAK, HALA FİLM GİBİ İZLEMEK ZORUNDA MIYIZ?
BU HALK DEMOKRASİ VE HUKUK ADINA DAHA NE KADAR AHMAK YERİNE KONULACAK?
TÜRK HALKINA BU DURUM YAKIŞIYOR MU?
ATALARIMIZIN KEMİKLERİ SIZLAMIYOR MU?
O MAKAM ÇİFTLİĞİ, ÜYELER DE KAHYASI MI?
BU ANLAYIŞ NASIL O KOLTUKTA OTURUYOR?
TAKİYYE YASALARLA HUKUK EĞİTİMİ ALMAMIŞ KİŞİNİN AMAÇLI O KOLTUKTA OTURMASININ SONUÇLARINI YAŞAMAK ZORUNDA MIYIZ?
BUNA YETER DİYECEK MAKAM NERESİDİR?
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
8. Anayasa Mahkemesinin kararları
MADDE 153. – Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
...
Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Anayasa'nın ilgili maddesinde mahkeme kararlarının herkesi bağlayacağı dile getirilmiş.Peki mahkeme kararından anlamamız gereken nedir? Hüküm fıkrası mı? Yoksa gerekçe de "mahkeme kararı" niteliğinde midir? Bu konunun hukukçular tarafından tartışılması gerektiğini düşünüyorum.
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Sayın Ulaş Değirmenci,
Teşekkürler ben de yazdığınız kuralların geçerli olduğunu biliyorum da, şimdi Anayasa Mahkemesinde farklı bir işleyiş var sanırım.
O kararlar ve gerekçesinden habersiz Anayasa Mahkemesi üyeleri varsa,Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından "o zaten karşı görüş" diyerek teğet geçildiyse ne olur?
(teğet güncel bir kavram, neden teğet diyorum, çünkü Mahkeme Başkanı Haşim KILIÇ, haber vermedim,canım istemedi, keyfimin kahyasımısınız demedi,dokundurdu,dedi ki; o zaten karşı görüş!!!!!!!!!!
Bu karar Anayasa Mahkemesinin çalışma kural ve ilkelerine uygun mudur?
Anayasa Mahkemesinin karar ve uygulama sürecinde görevlendirilmiş kişiler görevi tanımlayan yetki ve sorumluluklarını kötüye kullanıırsa ne olur?
Merakım ve endişelerim bu yüzden,
En iyi dileklerimle,
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Danıştay'dan olağanüstü cevap !
25 Aralık 2008 / 19:11
Danıştay Başkanlar Kurulu olağanüstü toplandı. Toplantının ardından Başbakan Erdoğan'ın ve Haşim Kılıç'ın açıklamalarına cevap geldi.
Danıştay Başkanlar Kurulu toplantısının ardından yapılan açıklamada; ''Yargının saygınlığı zedelenmiştir'' denildi.
Anayasa Mahkemesi ile Danıştay arasında yaşanan tartışmanın ardından yapılan açıklamada, ''Yargının saygınlığı zedelendi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın açıklaması talihsiz bir beyandır. Hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmıyor.'' ifadelerine yer verildi.
Açıklamada şöyle denildi: ''Anayasa Mahkemesi'nin, Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 5747 sayılı Kanunun iptali istemiyle açılan davada verdiği kamuoyunca da bilinen kararı ile Kovanlık Belediyesi'nce açılan davada Danıştay Sekizinci Dairesi'nce verilen karar nedeniyle Başbakan'ın 24 Aralık 2008 gününde yazılı ve görsel basında yer alan, '... Türkiye'de demek ki, ikinci bir Anayasa Mahkemesi daha çıktı. Yani Anayasa Mahkemesi bir tane var Türkiye'de ikinci bir Anayasa Mahkemesi yok. Yasama organının çıkardığı kanunların üzerinde tasarruf yetkisi olan sadece Anayasa Mahkemesi'dir. Beni şaşırtan bir olay olmuştur. ...' yolundaki beyanatından sonra ve aynı gün Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından, mahkemelerince verilen iptal kararını yorumlayarak yapılan açıklamada, '... Anayasa'nın 153. maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve tüm yargı organlarını bağlayacağı kuşkusuzdur. Bu bağlayıcılığa karşın, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına uyulmaması ya da mahkemenin öngörmediği bir sonuç çıkarılması, Anayasa'nın 153. maddesinin ihlal (gözardı) edilmesi sonucu(nu) doğurur. Hukuk devletinde herkesin Anayasa'da öngörülen ilkelere uygun davranma ve hukuku üstün tutma sorumluluğu ve zorunluluğu vardır.' şeklinde ifadeye yer verildiği görülmüştür. Gerek Başbakan'ın, gerekse Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın bu açıklamaları karşısında; konu, Başkanlar Kurulu'nda görüşülerek, aşağıda belirtilen hususların kamuoyu ile paylaşılmasına gerek duyulmuştur:
Danıştay Sekizinci Dairesi'nin, Anayasa'nın ve Danıştay Kanunu'nun kendisine vermiş olduğu görev ve yetki çerçevesinde, bakmakta olduğu dava hakkında verdiği karar, üst yargı yerince yürütülmesi durdurulmadığı ya da bozulmadığı sürece Anayasa'nın 138'inci maddesi uyarınca yasama ve yürütme organları ile idareyi bağlayıcı niteliktedir. Bu hukuki durum karşısında; Başbakan'ın, bu beyanatında, Anayasal görev ve yetkilerini kullanan Danıştay'ı Anayasa Mahkemesi'nin yerine geçerek karar veren ve böylece yetkilerini aşan bir yargı yeri olarak göstermesi, üslup ve içerik bakımından hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir açıklama olarak değerlendirilmiştir.
Öte yandan, her yargı yeri, görevi dahilinde olan uyuşmazlığı çözümlerken, o davada uygulanacak kuralı belirleme ve yorumlama yetkisine sahiptir. Bu yorumun isabetli olup olmadığının değerlendirilmesi ise devam eden bir davada o yargı düzeninin temyiz merciine aittir. Bu bakımdan, kendi kuruluş kanununda verdikleri kararları yorumlama ve tavzih yetkisi bulunmayan Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın, özellikle Danıştay'ı anayasa ihlali yapmakla suçlayıcı nitelikteki açıklaması, anayasal görev, yetki ve sorumluluğunu aşan talihsiz bir beyan olarak değerlendirilmiştir. Anayasadan kaynaklanan devlet yetki ve görevinin kullanılmasında medeni iş bölümü ve iş birliği içerisinde, hukuk devleti ilkesinin yaşama geçirilmesi amacında birlikte hareket etme anlayışı içerisinde bulunması gereken yürütme ve yargı organlarının, birbirlerinin görev alanına müdahale eden suçlayıcı ve özensiz uslupla yaptıkları açıklamalar, toplum nazarında bu açıklamayı yapanların yanı sıra yargının saygınlığını da zedeleyici sonuçlar yaratacak, hukuk devletine ve yargıya olan güveni sarsacaktır.''
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Alıntı:
hukuk ve adalet rumuzlu üyeden alıntı
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın Danıştay'ı eleştiren açıklamanın 6 üyenin onayı ile yapıldığı açıklamasına 8 üyeden tepki geldi. (...)
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Erten, Cafet Şat, A. Necmi Özler, Fettah Oto, Şevket Apalak ve Zehra Ayla Perktaş'ın imzaları bulunan açıklamada, şunlar kaydedildi:
Anayasa mahkemesinin 1 başkan 10 asil olmak üzere toplam 11 üyesi var.
Daha önceki belediyelerle ilgili karar 5'e karşı 6 oyla alındı. Sayın Ulaş Değirmenci'nin alıntıladığı kanunda yazdığı gibi bu karar kesindir.
Kılıç açıklamanın 6 üyenin onayıyla yapıldığını söylüyor. 8 üye bu açıklamaya karşı çıkıyor.
6+8 = 14 > 11
Nasıl oluyor da oluyor?
Osman Paksüt'le birlikte karşı açıklama yapan asil üye sayısı 5. Diğer 3 tanesi yedek üye. Yani Kılıç'ın açıklamasında bir yanlışlık yok. Paksüt'ün açıklamasında ise yanıltıcı bir durum söz konusu.
Şu anda AYM'nin 6 üyesi 153. madde uyarınca Danıştay'ı uyarmaktan yana.
AYM'nin beş üyesi ise muhalefet şerhi koydukları karar nedeniyle yapılan açıklamaya karşı.
Ama madem ki kesinleşmiş bir AYM kararı var, bu ortada olduğu sürece bu 5 üyenin yaptığını nasıl açıklamalı?
-
Yargiçlarin Ideolojilerini, Adalete Tercih Etmeleri
Yüksek yargı organlarının kendi içinde ve birbirleri arasındaki bu soğuk savaş gerçekten hiç hoş değil. Halka bakan yönüyle bir başıboşluk ve sorumsuzluk varmış hali tezahür ediyor. Hukuk camiasına bakan yönüyle de yargıçların mensubu oldukları yargı mercilerin itibar ve saygınlığını azaltacak kadar, kendi siyasi düşüncelerini mesleklerinin ve görevlerinin önüne çıkarma durumunu görüyoruz. Yüksek yargı organlarının bir ciddiyeti ve itibarı vardır. Bunun halk nazarında hafife alınmasına sebebiyet veren ilgililer bu işin sorumlusudr.
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Kılıç kararın 6 oyla alındığını söylemekte.Bir sonraki açıklamasında, yaptığı ilk açıklamaya karşı çıkan 8 imzalı bildiri için "bu imzalardan 3'ü oylamaya katılmamıştır" demekta.Bu durumda 8-3=5 oylamaya katılmış olan var demektir.Karar 6 oyla alındıysa, bir de kendisi 5+1=6 olmuyor mu?
Paksüt'e gelince " haberim yok" diyor, diğer bir deyişle AYM nin işleyiş biçimine aykırı alınan bir karar demek istiyor.AYM üyesi olan birinin haberi olmadan bu karar nasıl alınır?
Kılıç "o zaten karşu oy "açıklamasıyla, karşı olanlara haber vermek zorunda değilim demek istiyor.
Bu durumda,AYM başkanlığı görevini yürüten kişi,AYM de nasıl karar alınır bilmiyor mu,yetki ve sorumluluklarını işleyişine aykırı kullanmıyor mu?
AYM çiftliği,üyeler de kahyası mı?
Bu teğet geçmedi, bu saygın ve ciddi kuruluşu güvenirliliği bakımından deldi geçti.
Danıştay bu durumu ilan etti.
Kılıç AYM de başkanlık görevini kötüye kullanmış,keyfiyet yaratmıştır.Bu kurumu zedelemiş, kamu vicdanını rencide etmiştir.
Savunulacak ne var?
Danıştay, AYM üyeleri bilmiyor da, Kılıç ve geldiği yapı mı biliyor?
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Anayasanın 149. maddesine göre Anayasa Mahkemesi 10 üye 1 başkan ile toplanır. Salt çogunluk ile karar verir.
Anayasa mahkemesinin işleyişini anlatan açık hüküm bu değil midir?
Ne yapacağız o zaman? Örneğin AKP kapatma davasında da bilinen bir çogunluk AKP için laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu kararını vermişti.
Sayın Başkan kendinin uygun gördüğü bir durum ve gelişmeler üzerine, aynı açıklamayı bu konu üzerine yapabilirmi? Yani üyelerin zaten ne oy verdiği belli. O zaman zaten AKP'nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu da sabittir. (gerçek acıdır biberde acıdır) Kendilerini uyarıyorum deme hakkına sahip midir? Yada aynı konuda yeni bir kapatma davası olduğunda görüşmeye bile gerek olmayacak mı?
Osman Paksüt açıkça
"Anayasa'nın 149. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, Başkan ve on üye ile toplanır, salt çoğunluk ile karar verir. Bu bağlamda, belirtilen usule uyularak yapılmayan açıklamalar Mahkeme görüşü olarak kabul edilemez." demektedir."
Bu açıklamanın neresi çarpıtmadır? Gerçek budur. Diğeri Başkanın görev tanımında olmayan, yani görevi olmayan amacı ve zamanı belli bir ayıptır.
Osman Paksüt yanıltıyor diyen sadece guguk kuşu olabilir. Hukuk başka birşeydir. "Onların oyu belli olduğu için onlara danışma, sorma gereği duymadım" diyebilen bir mantıktan bir farkı yoktur.
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Şu anda AYM'nin 6 üyesi 153. madde uyarınca Danıştay'ı uyarmaktan yana.
AYM'nin beş üyesi ise muhalefet şerhi koydukları karar nedeniyle yapılan açıklamaya karşı.
Ama madem ki kesinleşmiş bir AYM kararı var, bu ortada olduğu sürece bu 5 üyenin yaptığını nasıl açıklamalı?
Bu eşsiz engin hukuk bilgisinin saptama ve değerlendirmesini ilgi ve ibret ile okuyorum.
Yahu nereden biliyorsun uyarmaktan yana olduğunu? Başkan ın hık dedicibaşı sizmisiniz?
Anayasa Mahkemesi Danıştay ı uyarmak yetkisini nerden almaktadır?
Bu yetkinin dayanağını yazarmısınız?
Yasal olmasa bile uyarma bir karardır. Bu kararın nasıl alınabileceği Anayasa ile açıkça tanımlanmış iken, ben savunuyorum diye saçmalamak emin olun size çok yakışmış. Ortada Anayasa Mahkemesine ait bir açıklama yoktur. Sayın Haşim Kılıç ın ın kendine durumdan vazife çıkararak yaptığı talihsiz ve hukuksuz bir açıklaması vardır. Olay bu kadar basit ve anlaşılır iken gerisini anlamakta zorlanıyorum.
Danıştay'ın Anayasa ya aykırılık iddiası ile yasaları Anayasa Mahkemesine götürme hakkı vardır. Neden acaba?
-
çaba Mahkeme Başkanini Küçük Düşürme çabasidir
Mahkemece alınan ve kesinleşen kararı mahkeme başkanının bu hususta beyanat vermesi hem doğal karşılanmalı ve hem de bu onun temsili konumu itibariyle hakkıdır. Paksüt ve diğer arkadaşlarının aykırı beyanatta bulunması, mahkemenin işleyiş tarzına aykırı olduğu kadar, mahkemenin ciddi ve saygın en üst düzey yargı organı olma vasfını da küçümsenmiştir. Mahkeme başkanı Haşim Kılıç'ın kendilerinden olmaması ve kendileri gibi siyasi düşünmemesi nedeniyle sayın Başkan aleyhineson derece zararlı ve haksız bir eylem içerisine girilmiştir.Bu nedenle sayın Hukuk Severin son değerlendirmelerine katılmak mümkün değildir.
-
Re: çaba Mahkeme Başkanini Küçük Düşürme çabasidir
Alıntı:
SAİT YILMAZ rumuzlu üyeden alıntı
Mahkemece alınan ve kesinleşen kararı mahkeme başkanının bu hususta beyanat vermesi hem doğal karşılanmalı ve hem de bu onun temsili konumu itibariyle hakkıdır. Paksüt ve diğer arkadaşlarının aykırı beyanatta bulunması, mahkemenin işleyiş tarzına aykırı olduğu kadar, mahkemenin ciddi ve saygın en üst düzey yargı organı olma vasfını da küçümsenmiştir. Mahkeme başkanı Haşim Kılıç'ın kendilerinden olmaması ve kendileri gibi siyasi düşünmemesi nedeniyle sayın Başkan aleyhineson derece zararlı ve haksız bir eylem içerisine girilmiştir.Bu nedenle sayın Hukuk Severin son değerlendirmelerine katılmak mümkün değildir.
Ne kadar da bilgili ve bilimsel bir yazı. Gözlerim doldu ağlamak istedim. Ama başaramadım.
Anayasa mahkemesi'nin Kendi kuruluş kanununda verdikleri kararları yorumlama ve tavzih (düzeltme) yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısı ile Anayasa mahkemesi başkanının yaptığı açıklama boş boğazlıktır.
Anayasa Mahkemesi başkanı bay badem bıyık bunu AKP istedi diye yaptığını düşünüyorum. Ortaya çıkan son gelişmeler kandırılmış kişilerin bile AKP den uzaklaştığını ve AKP nin eridiğini göztermektedir. Her türlü seçim hilesi devlet parasının çar çuru kaçak kömür dağıtma un kurabiye bulgur dağıtımına karşın bu böyledir. Ve ne hikmetse seçimden çıkarılan beldeler ve diğer yerlere hemen hemen tamamen AKP nin kaybettiği yerlerdir. RTE İzmir zaten''gevur'' seçime girmesin çıkışını ne zaman yapacak diye beklerken bu geldi. Açıklamayı yaparken daha bay badem bıyık kıyametin kopacağını kendisinin rezil olacağını biliyordu. Ama amaç o değil... Mazlumu oynayacak durumu sağlamak...
Ne ilginç değil mi zaten AKP nin seçimi kaybettiği küçük illerde ve beldelerde nüfus yok oluverdi... Seçime girmesini engelleyemeyecekleri yerlerde ise nüfus patladı...
Anayasa mahkemesi başkanı bay badem bıyık yetkisini aşmıştır. Anayasa'nın Anayasa’nın 138. maddesi son derece açıktır. Bay badem bıyık bunu bilmez mi? Bilirde işine gelmez...
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Taraf olunca insanlar nasıl sağduyusunu kaybederek, hukuku ve yasaları da çarpıtarak, kurumların işleyişlerini hukuksuz hale getirme çabalarına giriyorlar ya da destek veriyorlar, bu forum açık bir gösterge oldu değil mi?
Haşim Kılıç karşı görüş olmayanları toplayıp karar almış, sonra da topluma duyurma görevini yerine getirmiş.
Bu kadar açık seçik AYM nin işleyiş kurallarını ihlal ederek alınan karar doğrultusunda yapılan açıklama AYM üyeleri tarafından da red edilirken burada bazı çok bilenler hala savunma içinde.
Paksüt orada bostan korkuluğu mu? Ben olsam çok daha farklı açıklama yapardım. Yine aldığı devlet terbiyesi ile nezaket ölçülerinde yanıt verdiğinden bir kesim tarafından anlaşılamıyor.
Bir vatandaş olarak tek kelimeyle infial içerisindeyim.
-
Re: çaba Mahkeme Başkanini Küçük Düşürme çabasidir
Alıntı:
SAİT YILMAZ rumuzlu üyeden alıntı
Mahkemece alınan ve kesinleşen kararı mahkeme başkanının bu hususta beyanat vermesi hem doğal karşılanmalı ve hem de bu onun temsili konumu itibariyle hakkıdır. Paksüt ve diğer arkadaşlarının aykırı beyanatta bulunması, mahkemenin işleyiş tarzına aykırı olduğu kadar, mahkemenin ciddi ve saygın en üst düzey yargı organı olma vasfını da küçümsenmiştir. Mahkeme başkanı Haşim Kılıç'ın kendilerinden olmaması ve kendileri gibi siyasi düşünmemesi nedeniyle sayın Başkan aleyhineson derece zararlı ve haksız bir eylem içerisine girilmiştir.Bu nedenle sayın Hukuk Severin son değerlendirmelerine katılmak mümkün değildir.
Sayın Sait Yılmaz
Bir heyetin ne demek olduğunu isterseniz burada hiç tartışmayalım. Ben bir heyetin asıl ve tartışılmaz unsurlarından biri isem kimse ben yokmuşum gibi benim gıyabımda ve nezaketen bilgi dahi vermeden benim dahil olduğum heyet görüşü olarak açıklama yapamaz. Meselenin özü budur.
Sayın Başkan yasal sayıdaki üye ile heyeti toplayıp burada bir karar alarak basına açıklasa hiçbir kimsenin diyecek tek lafı olmazdı.
Bunun neden yapılmadığını, Başbakanın tepkisinden 2 saat sonra paldır küldür açıklama yapılmasını yargı bağımsızlığına inanan hiç kimse içine sindiremez.
Adamlık vasıflarını taşıyan herkes kendini aşan yok farzeden her makama aynı tepkiyi verir ve vermelidir. Sayın Haşim Kılıç kendi adına bu açıklamayı yapmamıştır. Mesele burada. Yukarıda sordum, şimdi Açıkça tekrar soruyorum Aynı Başkan AKP nin kapatılması davası sonrası biz karar verdik hala buna rağmen laiklik karşıtı eylemler yapıyorsunuz demek hakkına sahip midir?
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
AYM hukuki kararlar alır. Başkanın yaptığı açıklama AYM'nin geçmişte aldığı kararın geçerli olduğuna dairdir.
AYM adına açıklama yapma konusunda kim yetkilidir?
AYM açıklama yaparken yine toplanıp karar almalı mıdır?
Açıklamanın içeriği itibarıyla yanlış olan bir şey var mıdır?
Anayasa Mahkemesi 6-5 şeklinde bir karar verdiğinde, (bazı kararlar için 7-4 gerekebilir) hoşumuza gitmese de bu karar geçerli oluyorsa, bu kararın geçerli olduğunu hatırlatmanın yanlış tarafı ne?
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Anayasa Mahkemesi başkanının Anayasa teamüllerine vede Etik kurallara uymadığı kesin. Anayasa mahkemesi aldığı her karardan sonra böyle çıkıp konuşuyor mu? Bu bir ilk ve Ne Tesadüftür ki Başbakan ın konuşmasından sonra Akşam saatlerine denk geldi. Fazla tesadüf kasta girer.
Sizin yazınızda da çok sık tesadük olmaya başladı. Dikkatsizliğiniz sıkça tekrarlanıyor.
''Kılıç açıklamanın 6 üyenin onayıyla yapıldığını söylüyor. 8 üye bu açıklamaya karşı çıkıyor.
6+8 = 14 > 11
Nasıl oluyor da oluyor?
Osman Paksüt'le birlikte karşı açıklama yapan asil üye sayısı 5. Diğer 3 tanesi yedek üye. Yani Kılıç'ın açıklamasında bir yanlışlık yok. Paksüt'ün açıklamasında ise yanıltıcı bir durum söz konusu.''
demişsiniz hiç bakmadan genelde yaptığınız gibi.
Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Erten, Cafet Şat, A. Necmi Özler, Fettah Oto, Şevket Apalak ve Zehra Ayla Perktaş karşı görüş bildirmişler. Bunlardan Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Erten, Cafet Şat, A. Necmi Özler, Fettah Oto asil üyeler. saydığımızda 6 kişi ediyorlar.
Anayasa Mahkemesinin 6 oyla aldığı karara katılanlardan birisi de başkanın bu tavrını beğenmemiş. Yani dediğiniz gibi değil.
Kaldıki zaten Başkanın bu çıkışı çok yersiz ve gereksiz. Ne oldu şimdi İnsanların yüksek yargıya olan güvenleri sarsıldı. Düşünün bakalım bu en çok kimin işine gelir ?
Zaten bu Anayasa Mahkemesi başkanı AKP nin her çıkardığı kanuna açıkça ihlal olsada uygun diyor. Korkarım AKP Türkiye Şeriat devletidir. diye Anayasayı değiştirse. Bu kişi bu anayasaya uygun der. Bende ki görünümü bu.
Ben kendilerinin zaten hukukçu olmadığından başkan olmasına sıcak bakmıyordum. Ama artık hiç bir değeri kalmadı gözümde. Yapacağı en iyi şey istifa edip çok sevdiği AKP saflarından siyasete atılmaktır.
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Tartışmanın hukuk eksenin kayıp siyasi yöne çekilmek istendiğini üzülerek görüyorum.
Mahkeme kararı gerekçe ve hüküm fıkrasından oluşur. Hüküm fıkrası ilgilileri ve gerektiğinde herkesi bağlamakla birlikte, gerekçe için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Özetle mahkeme kararlarının gerekçeleri kesin olmayıp, bağlayıcı da değildir. Dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağını tespit etmek İdari Yargının görev sınırları içerisindedir. O nedenle mahkeme başkanın isabetsiz açıklamasına katılmıyorum ancak kendisini de yadırgamıyorum, nihayetinde hukuk ile alakalı olmayan bir şahsiyet.
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Sayın Ulaş Değirmenci'nin bu mesajına katılıyorum.
Tartışmanın bu zeminde devam etmesine taraftarım.
Bu şekildeki bir açıklama (henüz anlayamadığım birkaç konu da açıklığa kavuşturulursa) görüşümün değişmesine neden olabilir.
Alıntı:
Ulaş Değirmenci rumuzlu üyeden alıntı
Tartışmanın hukuk eksenin kayıp siyasi yöne çekilmek istendiğini üzülerek görüyorum.
Mahkeme kararı gerekçe ve hüküm fıkrasından oluşur. Hüküm fıkrası ilgilileri ve gerektiğinde herkesi bağlamakla birlikte, gerekçe için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Özetle mahkeme kararlarının gerekçeleri kesin olmayıp, bağlayıcı da değildir. Dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağını tespit etmek İdari Yargının görev sınırları içerisindedir. O nedenle mahkeme başkanın isabetsiz açıklamasına katılmıyorum ancak kendisini de yadırgamıyorum, nihayetinde hukuk ile alakalı olmayan bir şahsiyet.
Ben konunun esasıyla ilgileniyorum. Usul açısından hoş olmayan şeyler ikinci planda. Ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını beğenmek ya da beğenmemek tamamıyla farklı bir konu. Pek çok karar oy birliği olmadan alınıyor.
Anlaşılmayan konuların anlaşılması için şu soruları sormak istiyorum.
1. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın "Bizim 6-5 şeklinde aldığımız bir kesin karar var. Danıştay bu karara aykırı bir karar alamaz." şeklindeki açıklamasına esas yönünden bir itirazınız var mı?
2. Anayasa Mahkemesi ne karar almıştır? Danıştay ne karar almıştır? Danıştay'ın aldığı kararda AYM kararına aykırı bir yer var mıdır?
3. Osman Paksüt ve diğer üyelerinin karşı açıklamasında esas yönünden bir itiraz var mı?
4. Osman Paksüt ve diğer üyeler "Anayasa Mahkemesi'nin bizim katılmadığımız karar kesin değildir, Danıştay bunun aksine karar alabilir." şeklinde bir açıklaması var mı?
Savunduğunuz görüş bu dört sorunun cevabıyla desteklenmeli bence.
Okuduklarımdan sonra benim bu dört sorunun cevabı konusunda kafam karıştı.
Bu dört soruya verilecek net cevaplar fikrimin değişmesine neden olabilir.
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Sayın sdt23 ;
Sözcük oyunlarına girmeden salt hukuksal boyutta olayı ele alalım.
Burada iki kanun maddesi çok önemlidir. İlki TC Anayasasının138. Maddesi.
''Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.''
İkincisi ise Gene TC Anayasası'nın 155. Maddesi..
''Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve Kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
(Değişik ikinci fıkra:13/8/1999-4446/3 md.) Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.'' ( kanun maddesinin devamının konumuzla ilgisi yoktur.)
Burada birde bizi ilhilendiren bir kanun daha vardır. Oda Anayasanın 148, maddesidir.
''kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler''
Ve neticede de verdiği kararlar HERKES İÇİN bağlayıcıdır.
Buraya kadar hiç bir sorun yok.
Sorun nereden çıkmaktadır. Sorun aslında Aynı anda danıştayda da olan belde seçimlerine olan itirazın Anayasa Mahkemesinde görüşülmesinden dolayı bakılmamasından doğan bir karmaşadır.
Taktir edilir ki Kanunun Anayasaya Uygun Olmadığı yönünde ki itiraz Anayasa mahkemesine yapılmalıdır. Bu itirazda Ana muhalefet Partisi tarafından yapılmıştır.
Ancak aynı zamanda İdari yönden kanunun ''sakat'' olduğu gerekçesi ile bu konuda ki son karar mercii olan Danıştaya da davalar açılmıştır. Ve açılmaya devam eden davalar '' Yüksek yargı olan Anayasa mahkemesinde Kanunun Anayasaya Uygun Olup olmadığı davası'' ile örtüştüğünden ''Aynı konuda dava açılamayacağı'' gerekçesi ile dondurulmuştur.
Anayasa mahkemesi ''6.3.2008 günlü, 5747 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Sınırları içerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un” bazı maddelerinin iptali istemiyle açılan dava hakkında ki başvuruyu 2008/34 Esas 2008/153 sayılı kararla sonuçlandırarak gerekçeli kararını 6 Aralık 2008 günlü Resmi Gazetede yayınlamıştır.'' ve bu kararda ilgili kanunun bazı maddelerini iptal etmiş ve bazılarınıda kabul etmiştir. BU HUSUSTA DA KİMSENİN İTİRAZI BULUNMAMAKTADIR BULUNAMAZ.
Ancak Anayasa mahkemesi kararları Resni gazete de yayım tarihinden itibaren yürürlüğe girer maddeside temel bir ilke olarak karşımızda durmaktadır. Dolayısı ile bir kanunun anayasaya uygun olup olmadığı Anayasa mahkemesinde görüşülürken o konuda itiraz olması yada mahkeme yapılması OLMAYANA ERGİ durumu oluşturur ki kabul edilemez. Budan dolayı ANAYASA MAHKEMESİNDE görüşülen ( veya herhangi başka bir yüksek yargıda görüşülen ) konu ile ilgili itiraz ve davalar durur. Mahkeme kararı beklenir.
Zaten anayasa mahkemeside kendi kararında bile ''Mahkemeye dava gelene kadar ki itirazları kabul etmiş'' bulunmaktadır. Sanıyorum ki ayrışma buradan sonraki maddede ortaya çıkmıştır. Çünkü Anayasa mahkemesine dava açıldığında ''yasal süre olan 60 günlük itiraz süresinin'' dolmamasına hiç aldırmamıştır. Bu da aslında ''İdari yüksek yargıya tecavüzdür'' Çok bütyük olasılıkla 6-5 oranı burada ortaya çıkmıştır. Çünkü Anayasa Mahkemesi ikinci fıkra ile yani ''itiraz süresini kanunun çıkış tarihi sayması'' hak gasbıdır. Unutulmamalıdır ki tüzel kişilerin dava açması aynı konudaki dava yüksek yargıda olduğundan engellenmiştir.
Aslında Anayasa mahkemesi çıkan kanunun Anayasa ya uygunluğunu onamıştır. Zaten sırf yapması gerekende budur. Diğer düzenlemeler bu karar doğrultusunda idari yargı tarafından icra edilmelidir ki yetki aşımı olmasın. Kanunu komple anayasaya aykırı diyerek iptal etseydi hiç bir sorun yaşanmayacaktı çünkü bu kanundan dolayı ''hakkının gittiğine'' inanan bir tüzel kişilik olmayacak dolayısı ile itiraz olmayacaktı. Ancak kanunun anayasaya uygun olarak onanması ve özellikle o tarihe kadar bu kanunun uygulanmasına itiraz eden tüm beldelerin haklı bulunması itirazların gerçekte yasal ve haklı olduğunun zımni kabulüdür. Bu neyi gerektirir şunu gerektirir. '' Çıkarılan kanun Anayasaya uygun olduğundan yürürlükte olacaktır. Ancak kendince haklı olan beldeler idari yönden yasal sınır içerisinde itiraz edebileceklerdir.'' Bu durumda ne oluyor ? Yine Anayasa gereği Anayasa mahkemesi kararları yayım tarihinden itibaren yürürlükte olduğundan bu kararın 6 Aralık olması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Danıştay da Anayasa Mahkemesinin Gerekçeli kararına Aynen uymuş ve bu kanunun Anayasaya uygun olduğundan dolayı yürürlükte olduğunu yüksek yargıda bulunan davadan dolayı itirazların yapılamadığının kabulünü ve yine Anayasaya göre yürürlüğe ''esas'' girişin 6 Aralık 2008 olduğunu ve bu tarihten sonra yasal itiraz süresi olan 60 günün başladığını bildirmiştir. (Karar No: 2008/8384)
Dolayısı ile Danıştay Anayasa Mahkemesinin talebine uymuş kanunu kabul etmiştir. Kendi yetkisinde ve korumasında olan Anayasal itiraz süresinide işletmeye koymuştur... Olay aslında budur.
Anayasa mahkemesi Başkanı sıfatına haiz bir kişi bu güne kadar kalkıp asla böyle konuşmamıştır. Konuşmamasıda gerekir. Konuşma nedeni kendi kanımca asla hukuki değil tamamen politiktir. AKP e RTE ye direk destek vermek ve mazlumu oynatmaktır.
Hiç düşündünüz mü Aynı badem bıyık Türkiye yi birbirine katan ''üniversitede türban '' davasında çıkıp..
'' Yahu ortada Danıştay Yargıtay Anayasa mahkemesi kararları yetmezmiş gibi AİHM kararları dururken bu ülkeyi karıştırmaktan öteye gitmez anayasaya aylırıdır.Bu konuda kararlar var dedi mi?''
Tam aksini dedi... Gördük ulusça onanmaz yaraları..
Dolayısı ile Anayasa mahkemesi başkanının yapmış olduğu açıklamaya esas yönünden de şekil yönünden de itirazım var. En azından Anayasa Mahkemesinin saygınlığını düşürmemeliydi. Hadi kendisini önemsemiyor...
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Sorularıma tek tek yanıt olmasa da sayın commodore1tr'ın açıklamasının ilk kısmı beni tatmin etti. İşte tartışma bu şekilde siyasi mülahazalardan bağımsız yürütülse konu çok daha iyi anlaşılacak.
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Burada iki kanun maddesi çok önemlidir. İlki TC Anayasasının138. Maddesi.
''Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.''
İkincisi ise Gene TC Anayasası'nın 155. Maddesi..
''Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve Kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
(Değişik ikinci fıkra:13/8/1999-4446/3 md.) Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.'' ( kanun maddesinin devamının konumuzla ilgisi yoktur.)
Burada birde bizi ilhilendiren bir kanun daha vardır. Oda Anayasanın 148, maddesidir.
''kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler''
Ve neticede de verdiği kararlar HERKES İÇİN bağlayıcıdır.
Buraya kadar hiç bir sorun yok.
Sorun nereden çıkmaktadır. Sorun aslında Aynı anda danıştayda da olan belde seçimlerine olan itirazın Anayasa Mahkemesinde görüşülmesinden dolayı bakılmamasından doğan bir karmaşadır.
Taktir edilir ki Kanunun Anayasaya Uygun Olmadığı yönünde ki itiraz Anayasa mahkemesine yapılmalıdır. Bu itirazda Ana muhalefet Partisi tarafından yapılmıştır.
Ancak aynı zamanda İdari yönden kanunun ''sakat'' olduğu gerekçesi ile bu konuda ki son karar mercii olan Danıştaya da davalar açılmıştır. Ve açılmaya devam eden davalar '' Yüksek yargı olan Anayasa mahkemesinde Kanunun Anayasaya Uygun Olup olmadığı davası'' ile örtüştüğünden ''Aynı konuda dava açılamayacağı'' gerekçesi ile dondurulmuştur.
Anayasa mahkemesi ''6.3.2008 günlü, 5747 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Sınırları içerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un” bazı maddelerinin iptali istemiyle açılan dava hakkında ki başvuruyu 2008/34 Esas 2008/153 sayılı kararla sonuçlandırarak gerekçeli kararını 6 Aralık 2008 günlü Resmi Gazetede yayınlamıştır.'' ve bu kararda ilgili kanunun bazı maddelerini iptal etmiş ve bazılarınıda kabul etmiştir. BU HUSUSTA DA KİMSENİN İTİRAZI BULUNMAMAKTADIR BULUNAMAZ.
Ancak Anayasa mahkemesi kararları Resni gazete de yayım tarihinden itibaren yürürlüğe girer maddeside temel bir ilke olarak karşımızda durmaktadır. Dolayısı ile bir kanunun anayasaya uygun olup olmadığı Anayasa mahkemesinde görüşülürken o konuda itiraz olması yada mahkeme yapılması OLMAYANA ERGİ durumu oluşturur ki kabul edilemez. Budan dolayı ANAYASA MAHKEMESİNDE görüşülen ( veya herhangi başka bir yüksek yargıda görüşülen ) konu ile ilgili itiraz ve davalar durur. Mahkeme kararı beklenir.
Zaten anayasa mahkemeside kendi kararında bile ''Mahkemeye dava gelene kadar ki itirazları kabul etmiş'' bulunmaktadır. Sanıyorum ki ayrışma buradan sonraki maddede ortaya çıkmıştır. Çünkü Anayasa mahkemesine dava açıldığında ''yasal süre olan 60 günlük itiraz süresinin'' dolmamasına hiç aldırmamıştır. Bu da aslında ''İdari yüksek yargıya tecavüzdür'' Çok bütyük olasılıkla 6-5 oranı burada ortaya çıkmıştır. Çünkü Anayasa Mahkemesi ikinci fıkra ile yani ''itiraz süresini kanunun çıkış tarihi sayması'' hak gasbıdır. Unutulmamalıdır ki tüzel kişilerin dava açması aynı konudaki dava yüksek yargıda olduğundan engellenmiştir.
Aslında Anayasa mahkemesi çıkan kanunun Anayasa ya uygunluğunu onamıştır. Zaten sırf yapması gerekende budur. Diğer düzenlemeler bu karar doğrultusunda idari yargı tarafından icra edilmelidir ki yetki aşımı olmasın. Kanunu komple anayasaya aykırı diyerek iptal etseydi hiç bir sorun yaşanmayacaktı çünkü bu kanundan dolayı ''hakkının gittiğine'' inanan bir tüzel kişilik olmayacak dolayısı ile itiraz olmayacaktı. Ancak kanunun anayasaya uygun olarak onanması ve özellikle o tarihe kadar bu kanunun uygulanmasına itiraz eden tüm beldelerin haklı bulunması itirazların gerçekte yasal ve haklı olduğunun zımni kabulüdür. Bu neyi gerektirir şunu gerektirir. '' Çıkarılan kanun Anayasaya uygun olduğundan yürürlükte olacaktır. Ancak kendince haklı olan beldeler idari yönden yasal sınır içerisinde itiraz edebileceklerdir.'' Bu durumda ne oluyor ? Yine Anayasa gereği Anayasa mahkemesi kararları yayım tarihinden itibaren yürürlükte olduğundan bu kararın 6 Aralık olması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Danıştay da Anayasa Mahkemesinin Gerekçeli kararına Aynen uymuş ve bu kanunun Anayasaya uygun olduğundan dolayı yürürlükte olduğunu yüksek yargıda bulunan davadan dolayı itirazların yapılamadığının kabulünü ve yine Anayasaya göre yürürlüğe ''esas'' girişin 6 Aralık 2008 olduğunu ve bu tarihten sonra yasal itiraz süresi olan 60 günün başladığını bildirmiştir. (Karar No: 2008/8384)
Dolayısı ile Danıştay Anayasa Mahkemesinin talebine uymuş kanunu kabul etmiştir. Kendi yetkisinde ve korumasında olan Anayasal itiraz süresinide işletmeye koymuştur... Olay aslında budur.
Bu güzel hukuki açıklamalardan sonra söylenen aşağıdaki sözlerin eleştiri sınırlarını aştığını düşünüyorum. Bu konuda Hz. İsa'nın "ilk taşı günahsız olan atsın." sözünü hatırladım.
Haşim Kılıç'ın açıklaması siyasi diyelim. Osman Paksüt'ün veya Danıştay cinayeti sonrasında Tansel Çölaşan'ın açıklamaları daha siyasi değil miydi?
Evet, yargıda siyasileşmeye hep beraber karşı çıkalım. Ama önce kapımızın önünü süpürelim.
"En azından Anayasa Mahkemesi'nin saygınlığını düşünmek" herkesin görevi olmalı, sadece Kılıç'ın değil.
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Anayasa mahkemesi Başkanı sıfatına haiz bir kişi bu güne kadar kalkıp asla böyle konuşmamıştır. Konuşmamasıda gerekir. Konuşma nedeni kendi kanımca asla hukuki değil tamamen politiktir. AKP e RTE ye direk destek vermek ve mazlumu oynatmaktır.
Hiç düşündünüz mü Aynı badem bıyık Türkiye yi birbirine katan ''üniversitede türban '' davasında çıkıp..
'' Yahu ortada Danıştay Yargıtay Anayasa mahkemesi kararları yetmezmiş gibi AİHM kararları dururken bu ülkeyi karıştırmaktan öteye gitmez anayasaya aylırıdır.Bu konuda kararlar var dedi mi?''
Tam aksini dedi... Gördük ulusça onanmaz yaraları..
Dolayısı ile Anayasa mahkemesi başkanının yapmış olduğu açıklamaya esas yönünden de şekil yönünden de itirazım var. En azından Anayasa Mahkemesinin saygınlığını düşürmemeliydi. Hadi kendisini önemsemiyor...
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Badem bıyığı bir kenara bırakarak devamına ilişkin veciz sözlerinizi ve kerameti kendinden menkul yorumlarınızı da ekleseydiniz bence daha yararlı olurdu.
Badem bıyık dışında kalan açık soru ve bilgilendirmeler de ilginç değil mi?
Bence aslında gaflet halinizi itiraf etmiş oldunuz....
Danıştay ın ne karar verdiğini anlamadan yazmak ve eleştirmek çok anlamlı olmuş. Yanlız tatmin oldum sözü hafif kalıyor. En azından PARDON demeniz de gerekiyor.
Sayın Commodore 1 TR bu açıklamayı yapmasa sizde Danıştay ın kararını ve asıl konuyu kaçıracaktınız öylemi? Konunun özünü bilmeden neyin eleştirisi yada yorumunu yaptınız ki?
Oysa Sayın Ulaş Değirmenci nin en başta anlatmak istediği ve tartışılmasını istediği durum bu değilmiydi?
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Sayın sdt23 ;
Evet çok haklısınız yazım iki bölüm. Zaten o yüzden ''Olay aslında budur.'' diyip konuyu bağladıktan sonra boşluk bırakıp ''alışılmış commodore1tr'' olarak bir iki satır yazdım. O da olabildiğince kibar... Adamın bıyığı badem a canım kardeşim o benim suçum değil :)
''"En azından Anayasa Mahkemesi'nin saygınlığını düşünmek" herkesin görevi olmalı, sadece Kılıç'ın değil.''
Evet kesinlikle doğru. Zaten o yüzden kısacık yazıp sustum. Dikkat ederseniz benim alışıldık uzun yazılarıma hiç benzemiyor.
Anayasa mahkemesine Bir İşletmeci atamak büyük hataydı, bu kişiyi Mahkeme Başkanı yapmak onanmaz bir hata oldu. Asıl sorun buradadır. Ne gariptir ki sayın PAKSÜT başkan olsun diye oy vermiştir bu kişiyi, ve aslında dönülmez yola o oyla girilmiştir.
İşletmeci bir kişilik olarak Anayasa mahkemesi başkanlığı gibi yüksek yargının en üst düzeyinde bulunan kişi ''Herkesten fazla dikkat ederek gerek kendi gerek anayasa mahkemesinin saygınlığını korumakla'' en üst düzeyde sorumludur. En azından düşünür düşünmeli Danıştay başkanı hukukçu Yargıtay başkanı hukukçu YSK başkanı hukukçu bu kararı ''hukuk yönünden'' böyle yorumladıklarına göre bir susup araştırayım. RTE nin peşinden akşam üstü ülkeyi curcunaya sokacak bir konuşma yapmayayım... RTE konuşur siyasidir. Bu karar işine gelmemiştir, olabilir ama sen sen yargı hemde yüksek yargının başındasın konuşamazsın. Örneğin commodore1tr olarak ben boru boru konuşup duruyorum bana deseler ki '' gel burya sen çok konuştun bundan sonra Anayasa Mahkemesi başkanı sensin'' hayatımın en kötü durumu olur !! Çünkü o andan itibaren SUSARIM !! O makam o dur. Toplantıda konuş. Olağanüstü toplantıya çağır ne yaparsan yap ama çıkıp zort diye hemde yanlış konuşma !!
Halen daha susacağına yanlış yorumun doğruluğunu savunuyor bu yanlış yetmiyor. RTE nin konuşmasını ben duymadım tesadüf diyor ki buda ayıp...
Ben özellikle ceza yargısına hele hele savcılara çok kızıyorum. Amma zırt pırt konuşmuyorum. Ben bile.. Sitede... Susması gerekense hiç susmuyor... Yok mu bu işte bir terslik...
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
27 Aralık Cumartesi 2008/MİLLİYET
Fikret Bila
fbila@milliyet.com.tr
Kılıç: İstifamı gerektiren bir durum yok
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamasıyla yüksek yargı organları arasında tartışma başladı. Kılıç, Anayasa Mahkemesi kararının Danıştay tarafından değiştirildiğini, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu savunurken, Başbakan Erdoğan’ı ve hükümeti kollamakla suçlandı. Bu gerekçeyle de Kılıç’ın görevinden istifa etmesi gerektiği öne sürüldü.
Kılıç, dünkü görüşmemizde bu konudaki sorularımı yanıtladı.
‘Danıştay, kararımızı değiştiremez’
Tartışmanın hukuki boyutu nedir?
- İşin özü Danıştay’ın, Anayasa Mahkemesi kararını etkisiz kılması, değiştirmesidir. Bu, Anayasa’ya aykırıdır. Anayasa Mahkemesi’nin kararları, Anayasa’nın 153. maddesi gereğince her kişi ve kurumu bağlar. Danıştay’ı da bağlar. Benim açıklama yapmamın nedeni de budur. Ben, mahkememin kararını savundum.
‘Belirlediğimiz tarih değiştirildi’
Danıştay, kararınızı nasıl değiştirdi?
- Biz, Anayasa Mahkemesi olarak, 22.3.2008 tarih ve 5747 sayılı yasanın geçici 1. maddesinin bir bölümünü iptal ettik, bir bölümünü Anayasa’ya uygun bulduk. İptal ettiğimiz bölüme giren beldeler, bu karar gereğince seçime girme hakkı kazanmış oldular. 862 belde kapatılmıştı. İptal kararımız nedeniyle 250’si yeniden seçime girebilecek konuma geldi. Ancak Danıştay 8. Dairesi bunu genişletti ve diğer 612 beldenin bu konuma gelmesini sağlamış oldu.
Bunu nasıl sağladı?- Biz, kararımızda 22.3.2008 tarihi itibarıyla yasal süresinde başvuran beldelerin bu kararımızdan yararlanabileceğini hükme bağlamıştık. Bu, yasanın yürürlük tarihidir. Bu durumdan 250 kadar belde yararlanabiliyordu. Danıştay bu tarihi değiştirdi ve bizim kararın Resmi Gazete’de yayımlanma tarihi olan 6.12.2008 tarihinden itibaren yasal süresi içinde başvuran bütün beldelerin yararlanmalarını sağlamış oldu. Oysa, bu beldelerin kapatılmasını biz Anayasa’ya uygun görmüştük. Bizim bu kararımız, Danıştay’ı da bağlar. Bunu değiştirme, genişletme, etkisiz kılma yetkisi yoktur.
‘Umurumda değil’
Sizin, bu tutumunuzla Başbakan’ı ve hükümeti kolladığınız öne sürüldü. Siyasi tutum almakla suçlandınız?
- Hiç ilgisi yok. Benim herhangi bir siyasi partiyle lehte veya aleyhte bir bağlantım, bir ilişkim olamaz. Beldelerin seçime girip girmemesi de benim hiç umurumda değil. Ben, hukukla ilgiliyim. Ben, kararımızın arkasında durdum, bir siyasi partinin arkasında veya karşısında değil.
‘Başbakan’ı duymamıştık’
Sizin, Başbakan Danıştay’ın kararını eleştirdikten sonra açıklama yapmış olmanıza dikkat çekildi.
- Onun da ilgisi yok. Biz açıklamayı hazırladığımızda Başbakan’ı duymamıştık. Yüksek Seçim Kurulu’nun kararının yer aldığı Resmi Gazete bize öğleden sonra geldi, onu okuduk, inceledik ve çoğunluk kararımızı oluşturan 6 arkadaşın ortak iradesiyle ben bu açıklamayı yaptım.
Sizin Başkan olarak Anayasa Mahkemesi’ni politize ettiğiniz ve sürekli hükümetten yana tutum aldığınız eleştirisine ne diyorsunuz?
- Bunu söylemek sadece bana değil, çoğunluk kararını oluşturan 6 arkadaşımıza ve Anayasa Mahkemesi’nin manevi şahsiyetine hakarettir. Böyle bir eleştiriyi kabul etmiyorum.
‘İstifam söz konusu değil’
Son açıklamanıza atıf yapılarak istifa etmenizi isteyenler oldu?
- Dediğim gibi, ben, 6 arkadaşımız adına ve mahkememizin kararını savunmak üzere açıklama yaptım. Bu, istifa gerektirecek bir durum değil. Mahkememizin kararını savunmak, karara muhalif arkadaşların da görevidir.
Mahkemenizin 8 üyesi sizi eleştiren bir açıklama yaptı?
- Bu 8 arkadaştan 3’ünün kararda imzası yok. Diğer 5’i de zaten muhalefet şerhi yazan arkadaşlar. Ben, çoğunluk görüşünü oluşturan 6 arkadaş adına açıklama yaptım, bunun için muhalif üyelerin rızasını veya heyet kararı almak gerekmiyor. Onlar zaten muhalefetlerini yazdılar.
Danıştay’ın, kararınıza uymamasının bir yaptırımı var mı?
- Maalesef yok. Anayasa’nın 153. maddesi açık. Her kişi ve kurum, Anayasa Mahkemesi kararına uymak zorunda. Yargı organları dahil. Yargı organları uymazsa, her kurum çıkıp Anayasa Mahkemesi’nin kararını etkisiz kılmaya, değiştirmeye kalkarsa o zaman ne olur?
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
27 Aralık Cumartesi 2008/MİLLİYET
Taha Akyol
t.akyol@milliyet.com.tr
Yargıdaki kavga
YARGI ne için vardır? Çekişme ve çatışmaların çözülmesinde tarafsız hakemlik yapmak için...
Peki, üst yargı organları kendi aralarında ve hele de kendi içlerinde çekişmeye, çatışmaya başlarsa hakemliği kim yapacak?!
Mesele bu bakımdan vahimdir.
Büyük tartışmalara yol açan yargı kararlarında karmaşık teknik ayrıntılar var; ana hatlarını belirtmek için şöyle özetleyebilirim:
Anayasa Mahkemesi, belediyeler yasasının bazı maddelerini iptal etti; bazı maddelerini onayladı. Böylece “hakem” son sözü söylemişti, belde belediyelerinden hangilerinin hukuki varlıklarının sona erdiği ve bu yüzden seçime giremeyecekleri belli olmuştu. (Karar No: 2008/153)
Fakat Danıştay 8. Daire farklı bir karar verdi; bazı belediyelerin dava açma hakkı devam ediyordu, öyleyse hukuki varlıkları sona ermemişti... (Karar No: 2008/8384)
Bunun üzerine YSK görüş bildirdi: Bu belediyelerin madem hukuki varlıkları devam ediyor, öyleyse seçime girebilirler!
Ve gerçekten kaos! Seçimin meşruiyeti tartışmaları!..
Anayasa yargıçları
Bu tablo karşısında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemesinin kararını savundu; Yüksek Mahkeme kararına uymadığı gerekçesiyle Danıştay’ı eleştirdi...
Fakat Anayasa Mahkemesi’nden “8 üye” Kılıç’ı eleştirdi, hatta suçladı!
Yine teknik ayrıntıya girmeden belirteyim; temel ihtilaf noktası şu:
Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre, 22 Mart 2008 tarihinden itibaren 60 gün içinde iptal davası açmayan belde belediyelerinin hukuki varlıkları sona ermişti; dolayısıyla seçime girmemeleri gerekecekti. Üzerinden değil 60 gün, aylar geçtiğine göre iş hallolunmuştu.
Fakat Danıştay 8. Daire, bu tarihi değiştirdi; 6 Aralık’tan itibaren 60 gün içinde iptal davası açan belediyelerin hukuki varlığının devam etmekte olduğuna karar verdi! Süre dolmadığına göre, bir dilekçe verip seçime girebileceklerdi!
Buradaki hukuki sorun şudur:
Anayasa Mahkemesi’nin “22 Mart 2008” diye karara bağladığı tarih, herkesi, bu arada Danıştay’ı da bağlar mı, bağlamaz mı?!
Değişik dünya görüşlerine sahip hukukçular, Prof. Ergun Özbudun, Prof. Hikmet Sami Türk, Prof. Ülkü Azrak, “Anayasa Mahkemesi kararı herkesi bağlar” diyor, zaten anayasa hükmü de böyle.
‘8 üye’ ne diyor?
Fakat Anayasa Mahkemesi’nin bir kısım üyeleri bu hukuki tartışmaya ışık tutmak yerine, mahkemesinin kararının bağlayıcılığını savunan Haşim Kılıç’ı suçladılar!
Anayasa Mahkemesi, söz konusu “22 Mart 2008” tarihini hükme bağlayan kararını 5 muhalif üyeye karşı 6 oyla almıştı.
Bu 5 üye Kılıç’ı eleştirse, tamam... Fakat 5 sayısını 8’e çıkarmak için, müzakere ve karar oturumlarına katılmamış bir asıl ve iki yedek üyeyi de katarak “8 üye karşı çıktı” diye açıklama yapmalarını doğrusu çok yadırgadım.
Yüksek yargıda görüş farkları elbette olacak ama bu kadar kutuplaşma hiç yakışmıyor!
Bu “8 üye”, keşke, Anayasa Mahkemesi’nin “22 Mart 2008” tarihini hükme bağlayan kararının “bağlayıcı olup olmadığını” açıklasalardı hepimiz aydınlanmış olacaktık.
Bunun yerine maalesef bir ‘iç polemik’ görüntüsü verdiler.
Bu noktadan itibaren hayati derecede önemli olan husus, seçimlerin meşruiyetinin zedelenmemesidir; demokrasiye inananlar bunun üzerinde titremelidir.
-
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
29 Aralık Pazartesi 2008/MİLLİYET
Rıza Türmen
Arapsaçı
Anayasa Mahkeme’sinin, nüfusu 2 binin altına düştüğü için kapatılan belediyelere ilişkin kararı ve bunu izleyen Danıştay ve Yüksek seçim Kurulu kararları, birbirinin ardından yapılan açıklamalar, sorunu arapsaçına döndürdü.
Sorunun birkaç yönü var:
1. Anayasa Mahkemesi kararı ile Danıştay kararı ve Yüksek seçim Kurulu arasındaki çelişki: Anayasa Mahkemesi kararında nüfus sayım sonucuna itirazlar için başlangıç tarihi yasanın yürürlüğe girdiği 22 Mart 2008 olarak açıkça beliriyor. Danıştay ise beldelerin itiraz haklarını ancak Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı açıklanınca öğrendiklerini, o nedenle itirazlar için başlangıç tarihinin Anayasa Mahkemesi kararının açıklandığı 6 Aralık 2008 olması gerektiğini söylüyor. Yüksek Seçim Kurulu da Danıştay kararına uyacağını açıklıyor.
Hukuk devleti
Sorun bu görüşlerden hangisinin haklı olduğunu saptamak değil. Sorun, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı. Anayasa’nın 153. maddesi Anayasa Mahkemesi kararlarının yargı organları için de bağlayıcı olduğunu öngörüyor. Anayasa’nın 138. maddesi, yargıçların Anayasa’ya göre hüküm vereceğini belirtiyor. Anayasa’ya neyin uygun olduğuna karar verecek olan ise Anayasa Mahkemesi.
Anayasa Mahkemesi kararında itirazlar için başlangıç tarihi belirtilmemiş olsaydı, Danıştay’a bir yorum alanı kalacaktı. Ama tarih belirtiliyor. Danıştay bu görüşü paylaşmasa bile, karara uyması gerekirdi. Hukuk devleti yargıda başlar.
Karşıt görüşün önemi
2. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın açıklaması: ABD Yüksek Mahkemesi ya da Alman Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın basın önüne çıkıp “Bizim verdiğimiz kararın anlamı şudur” diye açıklama yaptığını hiç duydunuz mu? Yargıcın rolü, mahkemenin gerekçeli kararıyla sınırlıdır. Yargıç, gerekçeli karar ya da yazdığı karşıt görüşle konuşur. İfade aracı TV kameraları değil, verdiği karardır. Ama Mahkeme adına bir açıklama yapma zorunluluğu varsa, açıklamanın doğal olarak mahkeme üyesi tüm yargıçların görüşlerini yansıtması gerekir. “Ben çoğunluk adına bu açıklamayı yapıyorum. Karara karşı olanları ilgilendirmez” görüşü pek inandırıcı değil. Bir kere, açıklama Anayasa Mahkemesi adına yapılıyor. O nedenle, bütün yargıçları ilgilendirir. Ayrıca, karar, gerekçesi ve karşıt görüşlerle bir bütün oluşturur.
Bölünme ortaya çıktı
3. Yargının güvenilirliği: Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın açıklaması, arkasından 8 üyenin açıklaması, Danıştay’ın açıklaması yargının içindeki bölünmeyi ortaya çıkardı. Kamuoyunda yargının güvenilirliğini sarstı. Kanımca, içinde bulunduğumuz durumun yarattığı en büyük sakınca bu.
Yargının güvenilir olması, kendine düşen görevi yerine getirebilmesi için vazgeçilmez bir koşul. güvenilirlik halkın, yargının bağımsız, tarafsız, adil olduğuna inanması, güvenmesi anlamına geliyor. Yargıçların moral standartlarına güvenmek anlamına geliyor. Yargıçların ve yargı organlarının bir güç mücadelesi içinde olmadıklarına, Anayasa’yı ve demokrasiyi korumak dışındaki başka bir nedenle hareket etmediklerine güvenmek anlamına geliyor. Yargının siyasal çekişmelerin dışında olduğuna güvenmek anlamına geliyor. Yargıya güvenmek, halkın, yargı kararlarındaki bütün görüşleri paylaşmasa bile, bu kararların meşruiyetini kabul etmesi bakımından önem taşıyor.
İçlerinde çözselerdi
O nedenle yargı organları içlerindeki ve aralarındaki bu tartışmaları keşke dışarıya vurmadan kendi içlerinde çözümleselerdi.
4. Başbakan’ın açıklaması: Sayın Başbakan’ın yargıyla ilgili açıklamaları, yargıya siyasetin gölgesini düşürüyor. Başbakan, açıklamalarıyla yargıya ya iktidar yanlısı ya da iktidar karşıtı görünümü veriyor. Oysa yargı ikisi de değil. Bu kere de böyle oldu.
Yargının tarafsızlığı ve güvenilirliği, bir ülkede hukuk devleti ve demokrasinin üzerinde durduğu zemin. Bu zemini arapsaçına döndürmemeye özen göstermek gerekir.