Cevap: Geçti Bor'un pazarı
Merhaba, benim bir sorum olucak. Tarlamızda bor aramak için sondaj vurdular eğer çıkarsa arsamı elimden alırlarmı? teşekkür ederim..
Cevap: Geçti Bor'un pazarı
Domuz Gribine Karşı Bor Madeni Teklifi
Araştırmacı Yazar Ertuğrul Şahin, doğal antibiyotik özelliği olan bor madeni’nin domuz gribi aşısının da temelini oluşturabileceğini savundu.
Türkiye’nin, dünya üzerindeki bor madeni rezervlerinin yüzde 72’sine sahip olmasına rağmen bu madenin insan sağlığına yönelik etkilerinin ancak yabancı kaynaklardan tercüme edilen bilgilerle sınırlı olduğunu ileri süren Şahin, kaynak gösterilen bu kaynaklarda da bor madeni’nin bağışıklık sistemi ve beyin fonksiyonları üzerinde olumlu etkilerinden bahsedildiğini söyledi.
Bağışıklık sistemini güçlendirici özelliğinden dolayı bor madeni’nin domuz gribine karşı kullanılıp kullanılamayacağının tam anlamı ile araştırılması gerektiğinin altını çizen Şahin, Bu maden hala sırrı tam olarak çözülememiş bir oluşum. Maden olarak kullanımı dışında, sağlık sektöründeki kullanımı tam olarak bilinmemekte. Ancak yapılan bazı araştırmalara göre kanser başta olmak üzere bir takım hastalıkların tedavisinde etken madde olduğu görülmüştür dedi.
Doğal antibiyotik özelliği ile vücudun direncini artırdığı tespit edilen bor madeni’nin domuz gribine karşı ne kadar etkili olabileceğinin araştırılmasının milli bir menfaat olacağını dile getiren Şahin, Doğal antibiyotik olma özelliğinin ve bağışıklık sistemini güçlendirici özelliğinin, vücudun direncini sağlama ve gribe yakalanma olasılığını azaltması açısından faydalı olup olamayacağı önemle araştırılması gereken bir konu. İnternet ortamında çeşitli yabancı kaynaklı yazılarda, özel olarak sentezlenmiş bor bileşiklerinin yeni ilaç tasarım stratejilerine yol açacağından bahsedilmekte. Bu nedenle, ülkemizde de bor’un sağlıkta kullanımı iyi değerlendirilmeli. İlaç sanayisi’nin dev şirketlerince üretilen aşılara karşı bazı kesimlerde psikolojik direnç oluşmakta. Bu süreçte ulusal bir çözümün hazırlanıyor olması fikri bile halkın psikolojik desteğinin kazanılması anlamına gelecektir diye konuştu.
IHA/12.11.2009
Cevap: Geçti Bor'un pazarı
Bordan yakıt üretildi
Yeni ürün, temiz ve çevreci bir yakıt olarak petrole alternatif gösteriliyor
NNT Nanoteknoloji Bor Ürünleri AR-GE Sanayi Ticaret A.Ş Genel Müdürü Mehmet Can Arvas, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şirketlerinin araştırma geliştirme dairesi çalışmalarının olumlu sonuç verdiğini belirterek, bor madeninden araç yakıtı ürettiklerini söyledi.
Petrol rezervlerinin tükenecek olmasının kendilerini böyle bir araştırmaya ve üretmeye yönelttiğini ifade eden Arvas, ''Dünya da petrol rezervlerinin tükenmesi bizi nano teknoloji ve bor ile üretim yapan Türk firması olarak harekete geçirmiştir. Uzun yıllar üzerinde çalıştığımız Ar-Ge sonucunda bor madenini sonunda araç depolarına koymayı başarmanın heyecanını yaşıyoruz'' dedi.
Bilim insanlarının temiz ve çevreci bir yakıt olarak petrole alternatif olarak gördüğü hidrojenin, bordan üretilen yakıtla kıyasla depolama sorunu olduğunun altını çizen Arvas, şöyle devam etti:
''Son yıllarda yaşanan ekolojik sıkıntılar, küresel ısınma problemi, tükenen petrol rezervleri ve karbon içerikli yakıtların çevre kirliliği yaratmasına karşın alternatif yakıt sistemleri üzerinde çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Dünyanın önde gelen bilimsel araştırma laboratuvarlarında gerçekleştirilen bu çalışmalarda Hidrojen yakıt sistemlerinin temiz, verimli ve güvenilir olduğu görülmüştür. Fakat depolama problemi hidrojen yakıtlı araç üretiminin önünde en büyük engeli teşkil etmektedir.
Hidrojen depolama problemi bilim ve teknoloji çevrelerini alternatif madde arayışına itmiş, yapılan araştırmalar ve deneyler 1970'li yılların ikinci yarısından itibaren bor elementinin alternatif yakıt olarak kullanılabileceği üzerinde görüş birliğine varılmış, günümüze kadar sayısız ar-ge çalışmaları sonunda borun yakıt olarak kullanılabilirliği otoritelerce kabul edilmiştir.''
20 YILLIK ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜ
Bordan yakıt üretmenin haklı gururunu yaşadıklarını ve bunun 20 yıllık bir araştırmanın ürünü olduğunu vurgulayan Arvas, sözlerini şöyle sürdürdü:
''NNT Nanoteknoloji Bor Ürünleri AŞ, ar-ge laboratuvarlarında 20 yıla yakın bir süredir yaptığı çalışmalar sonucunda nano ve nano altı (angstrom) bor kristallerinde, 23 proje geliştirilmiş ve bu alternatifsiz projeleri etap, etap endüstriyelleştirmeye başlamıştır. Firmamız dünyada ve ülkemizde ilk defa bor madenini yakıt olarak üretmiş, 'Nano fuel' markasıyla yurt dışında ve yurt içinde satışa arz etmeye başlamıştır.
Bizim ürettiğimiz yakıttır, ancak şuan araçların sistematiği benzin ve mazotla hareket etme özelliğine sahip olduğu için şuanda yakıtlara katkı maddesi olarak kullanılıyor. Ancak, bor yakıtına uygun araçlar üretildiğinde benzin ve mazota ihtiyaç duyulmadan bu tür araçlar bor yakıtı ile ilerleyebilecek. Bizim firmamız, bu tür araçların üretilmesinde de çalışmalarda bulunmaktadır.
NNT AŞ'nin diğer proje ürünlerinde olduğu gibi Bor Power Nanofuel'de dünyada bir ilk olarak yakıt ve otomotiv sektöründe heyecan oluşturmuştur. ''
YAKITIN KULLANIMI
Bor yakıtının hem benzinle hem mazotla çalışan araçlara konulabileceğini bildiren Arvas, şöyle konuştu:
''Ürettiğimiz bor yakıtı direk aracın yakıt deposuna konuluyor. Hem benzine hem mazota katkı olabiliyor. Bor uzay araçlarında da kullanıyor. Yanması çok yüksek. Yakıta katıldığı zaman, araçlar en az 300 - 350 kilometre fazla gidecektir.
Benzinle bin kilometre giden bir araç bu katkıyla bin 350 kilometre yapar. Gelecek zamanlarda benzin istasyonları gibi, bor istasyonları kurulacak ve bor yakıtı benzinden 10 kat daha düşük olacak. Çünkü madenin kaynağı Türkiye'de. Biz teknolojiyi üreterek dünyanın hizmetine sunduk, henüz bor yakıtına fiyat biçmedik. Biz Türk borunun depolara girdiğini göstermek istedik, bunu da başardık.''
BOR YAKITININ AVANTAJLARI
Bor yakıtının çevreci, güvenli oluşu ve kolay taşınabilirliği ile avantajlı bir yakıt olduğunu ifade eden Arvas, ''Bor yakıtı, kolaylıkla yanmayan bir yapıdadır. Dolayısıyla infilak etme, kıvılcımla, ateşle tutuşma riski yoktur. Bir kaza anında patlama meydana gelmeyecektir. Bu yönüyle bor çok önemli bir yakıttır ve nakliyesinde risk olmayışı Bor yakıtı için bir üstünlük ve alternatifsizlik kazandırmaktadır. Bor çevre dostudur, yanma sonrası gaz emisyonu oluşturmamaktadır. Bor yakıtı kara ve deniz kazalarında toprağa ve suya karışması halinde hiçbir zaman kirlenmeye neden olmayacak, toprakta doğal bitkiler için besleyici olacak ve, denizlerde de kolay çözülerek, zaten deniz suyunda olan Bor elementi ilave bir risk oluşturmayacaktır'' diye konuştu.
TÜRK MİLLETİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Arvas, şirketlerinin Türk milletinin kalkınmasında rol almayı düstur edindiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
''Teknoloji ve otomotiv sektörü gelecek 5-10 yıl içerisinde tamamen bor yakıtı ile çalışan arabalar üretecek. Ancak, Türk nano teknolojisinin ''nano fuel infinite'' ürünlerini kullanmak mecburiyetinde olacaklardır. Bu da bizlere gösteriyor ki nano yağlayıcı ürünlerinde olduğu gibi, yakıt sektöründe de ilkleri başarmanın onur ve gururunu tüm milletimize yaşatacak ve paylaşacaktır.
Bor madeninin depoya girmesi konusunda dünya teknoloji firmaları birbirleri ile yarışırken biz NNT AŞ olarak bunu başardık ve depoya koyduk. Şimdi bütün dünyanın kullanımına sunuyoruz. Gelişmiş ülkelerde bir çok firma bu teknolojiyi bizden talep etti, talepler devam ediyor. Bu teknoloji Türk milleti adına gerçekleştirmiştir ve bu başarı bir milli Türk firması olarak 70 milyon insanımıza aittir.''
Arvas, hedeflerinin tüm dünyada bor istasyonları kurdurarak tüm dünya araçlarını bor yakıtı ile çalıştırmak ve Türkiye'yi dünyada bir numara yapmak olduklarını söyledi.
(Habertürk/23.12.2009)
Cevap: Geçti Bor'un pazarı
Ekonomik kriz boru da vurdu
Bor ürünlerine talep kriz nedeniyle geriledi
Dünya genelinde 2002 yılından bu yana artış eğiliminde olan bor ürünlerine talep, ekonomik kriz nedeniyle ciddi azalma gösterirken ETİ Maden'in bor satışları da yüzde 16 azaldı. Eti Maden'in geçen yıl bor ürünlerinden elde ettiği satış geliri, 435 milyon doları ihracat olmak üzere 451 milyon dolar olarak gerçekleşti.
AA muhabirinin, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan ''Bor Sektör Raporu''ndan derlediği bilgilere göre, bor ürünlerine olan talep, ekonomik krizin etkisini gösterdiği 2008 yılının son çeyreğinden itibaren düşmeye başladı ve 2009 yılının ilk iki çeyreğinde en düşük seviyelerine ulaştı. Bor madenine talep, 2009 yılının ikinci yarısında ise genel ekonomik düzelme doğrultusunda iyileşme eğilimine girdi.
Dünyanın en büyük bor pazarlarından ABD konut sektöründe görülen krizin, bu ülkenin en önemli bor tüketim alanlarından olan cam yünü gibi inşaat ürünleri üretimini olumsuz etkilediği belirtilen raporda, ''Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD ekonomisinde ve diğer gelişmiş ekonomilerde yaşanan küçülme ve daralan ihracat talebinden bor da payını aldı'' denildi.
Raporda, dünya bor tüketiminin genel olarak dünya ekonomik büyümesi doğrultusunda bir seyir izlediği ancak 2009 yılında bor tüketimindeki daralmanın dünya ekonomisindeki daralmanın çok üzerinde gerçekleştiği vurgulandı. Bunun da ekonomik krizin, bor tüketiminin yaygın olduğu bölgeler ile inşaat ve otomobil gibi bor tüketimi açısından önemli olan sektörlerde çok daha yoğun yaşanmış olmasından kaynaklandığı belirtildi.
TÜRKİYE, YÜZDE 72'LİK PAYLA İLK SIRADA
Rapora göre dünya toplam bor rezerv miktarında Türkiye, yüzde 72'lik pay ile ilk sırada yer alırken, Türkiye'yi yüzde 8 pay ile Rusya, yüzde 7 pay ile ABD takip etti. Dünya bor üretim kapasitesi 2009 yılında bir önceki yıla oranla önemli bir değişiklik göstermeyerek brüt bazda 4,8 milyon ton seviyelerine ulaştı. Fiili bor üretimi ise 2009 yılında yüzde 19 azalarak yaklaşık 3,29 milyon ton civarında gerçekleşti.
Dünya bor tüketimi 2009 yılında bir önceki yıla göre yüzde 26,3 azalarak 2,9 milyon tona geriledi. Dünya bor talebinin yaklaşık yüzde 37'si Eti Maden, yüzde 28'i RT Borax, yüzde 35'i de diğer üreticiler tarafından karşılandı.
Eti Maden'in 2009 yılında toplam bor ürünleri satış geliri, 435 milyon doları ihracat olmak üzere 451 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2009 yılı yurt dışı bor kimyasalları ve eşdeğeri ürün satış miktarı, 2002 yılına göre yüzde 126 artarak 925 bin ton, yurt dışı bor kimyasalları ve eşdeğeri ürün satış gelirleri ise 2002 yılına göre yüzde 232 artarak 402 milyon dolar oldu.
Eti Maden'in bor satışları 2009 yılında bir önceki yıla göre toplam ürün bazında yüzde 26 azaldı ve 1,1 milyon ton olarak gerçekleşti. Yine 2009 yılında Eti Maden'in bor satışları bir önceki yıla göre değer bazında yüzde 16 azalış göstererek 451 milyon dolar oldu. Eti Maden'in 2009 yılında dünya bor pazar payı, miktar (ton) bazında yüzde 37 olarak hesaplandı. Böylece Eti Maden bir önceki yılda olduğu gibi pazarda yine birinci sırada yer aldı.
(Habertürk/02.06.2010)
Cevap: Geçti Bor'un pazarı
ÇİNLİLERİ DÜŞÜNDÜREN TÜRK MADENİ
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Yılmaz, dünyada bütün sektörlerin Çin pazarı nedeniyle sıkıntıda olduğunu, Çinlilerin ise bor madeni nedeniyle Eti Maden İşletmelerinden dertli olduğunu söyledi.
Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Balıkesir Bigadiç ve Bandırma, Kütahya Emet, Eskişehir Kırka ve Bursa Mustafa Kemal Paşa'da bor mineralleri ve rezervlerinin bulunduğunu belirterek, üretilen bor rezervlerinin yüzde 95'inin ihraç edildiğini söyledi.
Eti Maden İşletmelerinin kapasitesinin 2000'lerin başında 730 bin, kapasite kullanımının ise 430 bin ton olduğunu anımsatan Yılmaz, şunları söyledi:
''2010 yılında 1 milyon 400 bine çıkarttığımız kapasitenin tamamını kullanıyoruz. Bundan elde ettiğimiz ihracatta 2000'lerde 180-200 milyon dolarken, 2008'de 520 milyon dolara çıktı. Bu sene 650 milyon dolara yakın ihracat yapacağız.''
-''ÇİN, BİZE KOTA KOYMAK İSTİYOR''-
Bor madeni konusunda uzak Doğu ve Çin pazarına hakim olduklarını ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti:
''2002 yılında 9 milyon dolar bor madeni ihraç ettiğimiz Çin'e 2008 yılında 209 milyon dolar bor madeni ihraç ettik. Aynı şekilde uzak Doğu'da da 2002 yılında 34 milyon dolar olan bor madeni ihracı 2008 yılında 286 milyon dolara çıktı.
Dünyada bütün sektörler Çin pazarı nedeniyle sıkıntıdayken Çinliler de bor madeni nedeniyle Eti Maden İşletmelerinden dolayı sıkıntıda. İki sene önce Çin'den 15 kişilik bir grup geldi ve bize kota koydurmak için uğraşacaklarını söylediler. Çünkü biz Çin pazarının yüzde 75'inden fazlasını aldık.''
-''5 YIL SONRA TÜRKİYE'NİN EN KARLI KURULUŞU OLACAĞIZ''-
2013 yılında 1 milyar dolar satış, 600 milyon lira da kar hedeflediklerini anlatan Yılmaz, ''Bu kar, çok büyük bir rakam. 2010 rakamları çıktığında karlılıkta ilk 3'e gireceğimizi tahmin ediyoruz ama birinci çıkarsak da sürpriz olmaz. 5 yıl sonraki hedefimiz ise tabii kendi kategorimizde Türkiye'nin en karlı kuruluşu olmak. Biz, hem üretimde hem karlılıkta, hem de ihracatta 5 yılda sürekli büyüyeceğimizi taahhüt ettik'' diye konuştu.
-''BİZ 'KEMİKSİZ İHRACAT' YAPIYORUZ''-
Yaptıkları ihracatı ''kemiksiz'' diye tanımlayan Yılmaz, Eti Maden İşletmelerinin Türkiye'de 20. büyük ihracatçı olduğunu belirtti.
Yılmaz, geçen yılki karın 315 milyon lira olduğunu, bu seneki karın ise 420 milyon lirayı geçeceğini söyledi.
Eti Maden İşletmelerinin ithalatının sıfıra yakın olduğunu kaydeden Yılmaz, ''Önceden yatırımlarda kullanılan makine teçhizatları ithal ediliyordu. Ama artık biz bu makine teçhizatları daha düşük maliyetlerle Türkiye'de imal ettirmeye başladık. Böylece üretim safhasındaki ithalat, toplam üretim maliyeti içinde çok cüzi bir rakama düştü'' dedi.
Yılmaz, şöyle konuştu:
''Bizim ucuz, teknolojik ve dinamik bir sistem kurmamız gerekiyor. Bu nedenle satın alma işlerini merkezileştirdik. Böylece işletmeler asli görevleri olan üretime odaklanarak, kapasitelerinin üzerinde üretim yapmaya başladılar. Birim karlılığımız çok arttı. Benzer kalemlerde birkaç sene öncesine kadar 40 milyon TL tasarruf sağladık. Türkiye ekonomisine 2008 rakamlarıyla 500 trilyon katma değerimiz var. Çünkü madeni sıfırdan mamul halinde alıyoruz ve döviz haline getiriyoruz.''
-''KARIMIZIN YÜZDE 80'İNİ HAZİNEYE AKTARIYORUZ''-
Eti Maden İşletmelerinin karının her sene yaklaşık yüzde 80'inin hazineye aktarıldığını ifade eden Yılmaz, ''Eti Maden, hazineye 2000 yılında 3 milyon dolar temettü ödemiş. Bu rakam 2005 yılına kadar en fazla 46 milyon dolar iken 2006 yılından sonra hazineye ödenen temettü artmaya başlamış ve bu yıl 150 milyon dolar ödenecektir. Hazineye ödediğimiz temettünün 2011 yılında 200 milyon dolar, 2012'de 250 milyon dolar, 2013'te ise 290 milyon dolar olmasını hedefliyoruz'' diye konuştu.
2004 yılından bu yana Eti Maden İşletmelerinin sadece bor madeni konusunda çalıştığını hatırlatan Yılmaz, ''Eti Maden İşletmelerinin, 2004 yılından itibaren karlılık ve hazineye aktardığı temettü arttı'' dedi.
(Haber10/14.06.2010)
Cevap: Geçti Bor'un pazarı
'Bor' ve 'bor türevleri' kullanımı Türkiye'nin yıldızını parlatacak
Anadolu'nun dağına taşına ‘bor yatağı' demek herhalde yanlış olmaz. Dünyada en büyük bor rezervine Türkiye sahip! Ama bir şey var ki henüz kimse pek farkında değil. Fütüristik analizlere göre yakın bir gelecekte bor elementi petrolden daha stratejik hale gelecek. Dahası, günümüzde bor kullanımındaki çeşitlilik insanı hayrete düşürecek kadar yoğun.
Bor elementini kullanan sektörlerin oluşturduğu piramit giderek yükseliyor. Piramidin en altı ile en üstü arasında önem derecesine göre 12 ayrı katman var. Bor kullanan endüstri sayısı ise şimdilik 300'ü geçmiş durumda! Lakin hepsini burada saymak imkânsız.
Birkaç örnekle yetinmek gerekirse piramidin en altında fiberglas çeşitleri, yalıtım malzemeleri, borikasit, deterjan dolgu maddeleri, tarım ilaçları, işaret fişekleri, emaye üretimi gibi kamuoyunun nispeten aşina olduğu basit üretim kalemleri var. Bor, bunların çoğunda değişik kimyasal biçimlerde yardımcı malzeme olarak yer alıyor.
Yapı elemanlarından beton yol üretimine
Piramidin tam ortasında ise çelik endüstrisinin çeşitli kolları ile çimento sektörü var. Bor katkılı çimento üretimi yapan ülkeler içinde şimdi Türkiye de bulunuyor. Konu ilgili bakanlıkların sıkı takibinde! Yakında bor takviyeli yapı elemanlarını ve Anadolu'nun en sapa yerlerinde bor çimentosuyla güçlendirilmiş asfalt yolları görürsek hiç şaşmayalım.
Bir bor türevi olan ‘boron carbure' sayesinde diğer bor türevlerinin çok sert materyallerin formülüne girmesi ve ‘nano cristaline' teknolojisinde kullanılması ise tüm dünyada yeni bir devrim yaratmış bulunuyor. Şimdiden ‘black diamond' tanımıyla yapay elmasların bor sayesinde üretiliyor olması endüstride yeni teknolojileri gündeme getirmiş. Ayrıca bor katkılı kesici aletler her yerde yaygınlaşmış durumda. ABD ve Japonya bu teknolojilerin ana merkezi.
‘Bor karbür'ün özellikle metal endüstrisinde yeni buluşlar yaratacağına inanılıyor. Refrakter endüstrisi ise bor türevlerini iyice benimsemiş durumda.
Hidrojenin gücünü bor dengeleyecek
Piramidin tepesinde daha stratejik endüstriler de var. Bunların başında yakıt teknolojisi geliyor. Öyle ki, enerji kaynakları üzerinde gözlem yapan fütürologlara göre çok yakın zamanda petrolün yerini bor teknolojisiyle güçlendirilmiş hidrojen temelli yakıtlar alacak.
Halen deney araçlarında yakıt olarak kullanılan ‘sodyum bor tetrahidrür' ya da ‘sodyum bor hidrit' mükemmel birer yakıt taşıyıcısı. Suyla temasa geçtiğinde hidrojenin açığa çıkmasını ve hidrojenin emniyetli bir yakıt haline gelmesini sağlıyor. Yakıt teknolojisinde buna benzer daha onlarca proje var. Çoğu gizli yürütülen bu projelerin ortak noktası ise petrole ikame olacak sürdürülebilir nitelikte ucuz yakıt türlerini geliştirmek.
İşin ilginç tarafı, bor taşıyıcılı tüm yakıtların en basit ifadesiyle su bazından elde ediliyor olması bir rüyayı da beraberinde getiriyor. Bu gelişme tükenmez bir kaynak ve sürekli temiz bir çevre demek. Ancak mevcut teknolojilerin bu kadar basit dizayn edilemeyişi şimdilik en büyük engel! Kimyasal prosesler oldukça karmaşık ve pahalı.
Gelişmelerin tümü hidrojen gibi kontrol edilemeyen yeni yakıtların bor sayesinde ehlileştirilebileceği yönünde… Olumlu ilk tepkiler yakıt pillerinden alınmış. Şimdi içten yanmalı motorlar üzerinde şaşırtıcı sonuçlar elde ediliyor.
Her deney yeni bir kapı aralıyor
Edison'un ampulü icat etmesiyle ilgili söylediği sözler burada geçerli! Thomas Edison büyük keşfinden sonra şöyle demişti: "Cesaretim asla kırılmadı! Yüzlerce başarısızlıktan sonra başarıya ulaşmayı başardım!"
Anlaşılan şu anda en zor süreç hidrojeni elde etmek ve onu depolamak! Güvenliği ise rakipsiz olarak bor türevleri sağlıyor. Şu bir gerçek ki basite indirgenmiş sağlıklı bir yol eninde sonunda bulunacak. Bu konuda en dikkat çekici gelişme halen roketlerde kullanılan bor türevli katı yakıtlar. Son zamanlarda bor türevlerinin moleküler özelliklerinden yararlanarak doğrudan enerji üretilmesi üzerinde epey yol alındığı söylenebilir.
Peki, bor ve bor türevleri yakıt dışında başka hangi stratejik alanlarda kullanılıyor? Piramidin epey yukarısında pek de ilgi çekmeyen endüstriler var. Örneğin fiberoptik kablo teknolojisinde bor türevleri bir devrim yaratmak üzere. İlginç gelişmelerden bir diğeri ise atom santrallarının özel bor türevleriyle yalıtılması! Bu konudaki dikkate değer gelişmeler şimdiden literatüre geçmiş vaziyette.
Bor tıp alanına da girmek üzere
Konunun tıp alanında radyografi sistemlerine kadar uzanabileceği de konuşuluyor. Bu gelişmeyle birlikte radyasyon tehlikesi büyük ölçüde önlenmiş olacak. En son gelişme ise bor türevlerinin tarım ilaçları yerine kullanılmasını sağlayacak pratik projeler. Kısacası bor geleceğin en önemli elementi olacak.
Tüm bunlara kısaca değinmemizin nedeni dünyada bor rezervlerinin giderek azalması ve de Türkiye'deki muhteşem rezervin tükenmeyecek kadar yüksek oluşu. Türkiye'nin dünya bor rezervlerinin yaklaşık yüzde 75'ine sahip olması hiç de göz ardı edilemeyecek muhteşem bir zenginlik. Türkiye tüm üniversitelerinde birer ‘bor araştırma ve geliştirme' birimi açar ve bunları kendi aralarında rekabete yönlendirir ise yenilikler alanında çok daha ilginç gelişmeler yaşanabilir.
Son söz olarak şunu söylemek mümkün: Tarafsız gözlemciler dünyada giderek azalan boz rezervlerine rağmen bor kullanımında patlama yaşanacağını söylüyor. Bunun Türkiye'nin stratejik önemini olağanüstü arttıracağını tahmin etmek hiç de erken bir kehanet değil.
(Referans/23.09.2010)
Cevap:Bor konusunda boşuna efsane üretmeyin
Boşuna efsane üretmeyin
Maden İşleri Genel Müdürü Mehmet Hamdi Yıldırım, bor madeninin her yıl bir milyar dolara yakın net girdi sağladığını belirterek, "Bu yıllar boyu devam edecek bir kaynağımız ama bor konusunda bir efsane üretmenin anlamı yok” dedi.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Geleneksel Perşembe Toplantısı'nın bu haftaki konuşmacısı Maden İşleri Genel Müdürü Mehmet Hamdi Yıldırım oldu.
Yıldırım, Yeni Maden Kanuna ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Madencilik konusunda üç temel alanda yatırım yapılmasının mümkün olduğunu ifade eden Yıldırım, bunların ‘Arama, İşletme ve Uç Ürün Üretimi’ olduğunun altını çizerek, burada teknolojinin kullanılmasının ve akreditasyon sisteminin kurulmasının hayati önem taşıdığını belirtti.
Yıldırım konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye’de derin saha aramalarının henüz başındayız. Bu çalışmalar aslında Türkiye’de madenciliğin gelişmesi ve bilahare firmalarımızın uluslararası alanda madencilik yapabilmeleri için bir zemin oluşturuyor. Bu yeni kanunla birlikte biz bunlara imkan tanıyoruz. İşi aslen kim yapacaksa, onun ruhsat almasına imkan vererek, gerekli arama faaliyetlerinin başlatılmasını, belirli bir süreç içinde onların desteklenmesini ve nihayetinde arzu edilen madenin bulunmasının sağlanarak ekonomiye kazandırılmasını amaçlıyoruz.”
Konuşmasında Türkiye’nin önemli maden kaynaklarına da değinen Yıldırım, bunların başında bor, mermer, altın, gümüş, krom ve endüstriyel minarelerin geldiğini söyledi. "Bor, rezerv olarak bilinen Türkiye’de en fazla bulunan madendir. Dünya rezervinin yaklaşık yüzde 70’i Türkiye’dedir. Devlet tarafından üretilen bir madenimizdir. Devlet bor konusunda üzerine düşeni yapmış ve birincil bor üretim faaliyetini gerçekleştirmiştir ve bunun sonucu olarak bütün dünya ülkelerine bor satıyoruz. Çok önemli bir kaynak, her yıl bir milyar dolara yakın net girdi sağlıyor. Bu yıllar boyu devam edecek bir kaynağımız ama bor konusunda bir efsane üretmenin anlamı yok” dedi.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18801559.asp
3 senenin bütün ürünü satıldı
3 senenin bütün ürünü satıldı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Eti Maden İşletmelerine ait fabrikalarda önümüzdeki 3 yıl boyunca üretilecek bor ürünlerinin tamamının satıldığını belirtirken, “Önümüzdeki 3 senenin bütün ürünü satıldı” dedi.
Bakan Yıldız, bor meselesine dışarıdan bakıldığı zaman Türkiye'nin durumunu çok enteresan bir noktada gördüğünü belirterek, “Bir taraf Türkiye'nin tüm borçlarını ödeyecek bor madenimizin olduğunu söyleyerek meseleyi abartıyor, bir taraf da önemsizleştirme noktasında duruyor. Biz ise terazinin tam orta noktasında, yani mutedil olma çizgisinde duruyoruz. Bor bir potansiyeldir, fakat asla hemen yarın kullanacağınız bir nakit para da değildir” diye konuştu.
Bazı çevrelerin söylemlerinin tersine bor madeninin bir kilogramının bile hammadde olarak satılmadığını da vurgulayan Yıldız, şöyle konuştu:
Petrol ve bakır gibi değil
“Bunlar yanlış bilinen konulardır. Ham maddeden kasıt şudur; bor hiçbir ticarette, hiçbir üretimde başrolde değildir. Yani hammaddesi bor kimyasalı olan, bor cevheri olan dünyada hiçbir malzeme yoktur. Bor her zaman bir katkı maddesidir. Bor kimyasalı hiçbir zaman tek başına bir şey ifade etmez. Bu bir petrol değildir, bir bakır değildir, bir kömür değildir, bir altın değildir. Yani olmazsa olmaz bir şey değildir. Bir üründe ya yüzde, ya binde, ya milyonda mertebesinde katkısı olur. Bor kimyasalı genelde 4 sektöre satılır. Bunlar arasında deterjan sektöründe hemen hemen satış kalmadı. Burada bor kullanımının artırılması bizim ticari, teknik ve Ar-Ge marifetlerimize bağlıdır. Pazarın büyütülmesi için yeni kullanım alanları bulmak esastır.”
Satacak ürün kalmadı
Bakan Yıldız, bakanlığına bağlı Eti Maden İşletmeleri'nin ürettiği ürünün yüzde 97'inin ihraç edildiğini ve şirketin hiç ithalatı bulunmadığını belirterek, “Yerli hammadde bor kimyasalına dönüştürülüyor ve satılıyor. Meşhur cari açığın aleyhine çalışan bir kurum” diye konuştu.
Bakan Yıldız, Eti Maden'in Türkiye'nin en fazla kar eden kuruluşlar listesinde bulunduğunu ve bu yılın ilk 9 ayında yaptığı 576 milyon lira kar ile, geçen senenin 440 milyon lira kar oranını şimdiden geçtiğini söyledi. Ak Parti iktidarından önce, 2002 yılında 230 milyon lira olan karın bu yıl sonunda 800 milyon lira olacağını beklediklerini ifade etti.
Şirketin dünyanın 84 ülkesinde 2 bine yakın müşterisi bulunduğunu anlatan Yıldız, “Dünya bor pazarında 2005 yılından bu yana lideriz. Dünyanın her tarafına ürün satıyoruz. Son 7-8 yıldır kapasitemizi neredeyse 5 kat artırdık, buna rağmen yok satıyoruz” dedi. Yıldız, bor işletmelerinde önümüzdeki 3 yılın tüm malının satıldığını belirterek, “En az 3 sene satacak ürün yok” dedi.
2000'lerin başında yüzde 60 seviyelerinde olan Eti Maden İşletmelerine ait tesislerin kapasite kullanımının bugün yüzde 100 seviyelerine çıkarıldığını anlatan Enerji Bakanı, bor kimyasalları ve eşdeğer ürün üretiminin 2002 yılında 436 bin ton iken, bu yıl bunun 4 kattan fazla artışla 1,9 milyon tona çıkmasını beklediklerini söyledi.
2023 hedefi 5.5 milyon ton
Bakan Yıldız, 2015 yılında bor kimyasalları ve eşdeğeri ürün kapasitesinin 3,4 milyon tona, 2023 yılında ise 5,5 milyon tona çıkmayı hedeflediklerini bildirdi.
Yıldız, şu anda dünyada 2 milyar dolar bor pazarı bulunduğunu ve pazarın yüzde 47'sinin Türkiye'ye ait olduğunu söyledi. İhracatta en önemli pazarın Çin olduğunu da belirten Yıldız, Türkiye'nin Çin'e yaptığı toplam ihracatın yüzde 40'ının tek başına bor olduğunu söyledi.
Bu sene 500 bin tonluk penta fabrikası için ilk ihalenin yapıldığını, ikinci ihalenin ise bu ayın içerisinde yapılacağını ifade eden Bakan Yıldız, “Gelecek sene de 500 bin tonluk daha borik asit fabrikası ihalesi yapılacak. Dolayısıyla 2014'te kapasitemiz 1 milyon ton artmış olacak, yani 2 milyon ton olan kapasitemiz 3 milyon tona çıkacak” diye konuştu.
Türkiye'nin bor rezervi
Dünyada bor rezervi ile tüketimi arasında çok büyük bir orantısızlık olduğunu kaydeden Enerji Bakanı, dünyada 4 milyar ton bor rezervi bulunduğunu, fakat yıllık tüketimin 4 milyon ton düzeyinde bulunduğunu söyledi.
Türkiye'nin 1 milyar 679 milyon 408 bin 624 tonu Emet'te, 741 milyon 408 bin 624 tonu Kırka'da, 618 milyon 903 bin 710 tonu Bigadiç'te, 5 milyon 850 bin 228 tonu Kestelek'te olmak üzere toplam 3 milyar 43 milyon 751 bin 86 ton bor rezervi bulunuyor.
2010 itibariyle dünyada bor tüketimine bakıldığı zaman, borun yüzde 45'i cam elyaf sektöründe, yüzde 10'u seramik sektöründe, yüzde 9'u borosilikat cam sektöründe, yüzde 5'i tarım, yüzde 4'ü deterjan, yüzde 2'si ferro bor sektöründe kullanıldı. Cam elyaf sektöründe bor tüketimi Çin ve ABD'de yoğunlaşmış durumda.
http://haber.gazetevatan.com/yildiz-...9856/2/Ekonomi
Cevap: Geçti Bor'un pazarı
Maden Mühendisi Ümit Ragıp ÜNCÜ
“Borların ‘AKP Usulü’ Özelleştirilmesine Karşı Çıkacağız!”
USİAD Bildiren Haber Merkezi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca hazırlanan ve Bakanlar Kurulu tarafından imzalanarak 5 Mart 2012 tarihinde Başbakanlığa iletilen “Bor Tuzları,Trona ve Asfaltit madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddeleri*nin işletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 20 Mart 2012 tarihinde Meclis Başkanlığı’na gönderildi. Bor yasa tasarısının gerekçe* sinde ayrıca, 2840 sayılı kanun*daki “devlet eliyle işletme” kav*ramının tartışmalı hale geldiği,fark*ı görüşlerin ortaya çıktığı, bu nedenlerle bu madenlerden beklenen gelirin sağlanmadığı savunuluyor.
Bu çerçevede biz de konuyu Bor, toryum ve uranyum madenlerinin hizmet alımı yöntemiyle özel sektöre devri, madenlerin
yüksek stratejik önem ve değeri dikkate alındığında, ne gibi sonuçlar doğurur?
Toryum ve Uranyum Nükleer hammaddeleridir. Bu madenleri eğer bir nükleer politikanız ve bir nükleer tesisiniz var ise işletmek durumundasınız, yoksa bir takım gelişmiş ülkelerin nükleer hammadde ihtiyaçlarını karşılamak için değil. Bu gün Ülkemiz de iyi hesaplanmamış, acele alınan giz*i saklı kararlar ile bir nükleer enerji tesisi yatırımı söz konusudur. Bu santralin teknolojisi,nükleer yakıt cinsi vs. gereksinim*leri neye göre karar alınmıştır.
Bir ülke size anahtar teslimi bir nükleer tesisi kuracak ve siz bu tesis ile ilgili kararlarda söz sahibi olmayacaksınız ve bu ülke size elindeki bir denenmişliği tartışılan bir paket nükleer enerji tesisi kuracak. Şimdi bilgi internet ortamında
göreceli olarak daha ulaşılabilir bir yapıdadır. Bir kısım ülkelerin ve bir kısım bilim insanlarının, uranyum yakıtlı nükleer santrallerin kaza riski, atık yakıtı depolama sorunu plütonyumca zengin atığın atom bombası yapılabilme sürecini
doğrudan içerdiği gibi hususların günümüzün ve geleceğin en büyük tehditleri olduğundan bahisle yeni ve daha tehlikesiz, riski daha da azaltılmış bir takım nükleer tesis çalışmaları yaptığı bilinmektedir.
Bu çalışmaların en önemlilerinden biri toryum bazlı santraller bir diğeri ise bor ve uranyum atomlarının farklı çarpıştırma metotları ile nükleer tehlikesi azaltılmış sant*rallerdir. Bu çeşit santrallerin 2030-2040 yıllarından itibaren devreye alınması çalışmalarının sürdürüldüğü gözlenmektedir.
Bor madeninin enerji alanında bir takım uygulamalarının da başladığı bilinen bir gerçektir.
Nedir bunlar; örneğin araç yakıtı olarak alternatif yakıt teknolojisi çalışmaları, enerji depolaması açısından bor içerikli piller ve
bataryalar, bor izotopu kullanan Tokamak türü santraller, belki de gelecekte bor elementinden enerji santralleri kurulması bile gündeme gelecektir. Bugün bor hidrit yakıt pilleri yapılıyor, bor temelli bataryalar artık cep telefonları, dizüstü bilgisayarlar gibi ileri teknoloji ürünlerinde kullanılmaya başlıyor.
Bor Motorları Elementer boru saf oksijenle yakıyor, elementer bor yakıldıktan sonra atığı ayrı bir haznede tutuluyor çünkü birik yarına koruyup kollamak da bizim neslimizin görevidir.
Bor, toryum ve uranyum ma*denlerinin hizmet alımı yöntemiyle özel sektöre devri, madenlerin yüksek stratejik önem ve değeri dikkate alındığında, ne gibi sonuçlar doğurur? sorusunun karşılığı şu* dur; “Gelecek nesillerin sahibi ola*cağı tam bağımsız bir ülke olmak yerine her şeyi ile emperyal emel*lerine bağlandığınız kapitalist*lerin düzenine ayak uyduran her yönüyle tam bağımlı bir ülke olursunuz.”
en atık B2O3 yani bor. Bugün teknolojide geldiğimiz nokta da cep telefonları ile görüşme yapma dışında, uzay yolu filmlerin*
deki gibi bilgisayarlara bağlanıp her türlü işlemi gerçekleştirip film seyredebiliyoruz, GPS olarak kullanabiliyoruz vs. bir Blu-ray DVD ye ise neredeyse milli kütüphaneyisığdıracak hale geldik. Bu olanları 50 yıl evvel söyleyebilseydiniz kimse size inanmazdı deliye bak derlerdi. Olsun bize yine deliye bak desinler, 40-50 yıl sonra Borların dünyanın en önemli
ener*i hammaddesi olmayacağını kim öne sürebilir. Hali hazırda ülkemizin araştırılan rezervleri dünyaya 500 yıl yetiyor, bu yüzyılın başında keşfedilen petrolün ömrü önümüzdeki yüzyıla yetmeyeceği artık gün gibi aşikâr o halde yeni enerji kaynaklarından biri de ne* den Bor olmasın?
“BU DEVİR GELECEĞİMİZİ ULUSLARASI ŞEBEKELERE TESLİMİN ÖN ÇABASIDIR”
Şimdi bütün bu yukarıda özet*le anlatmaya çalıştığımız hususlara baktığınızda bor, toryum ve uranyum madenlerinin hizmet
alımı yöntemiyle özel sektöre devri geleceğinizi tamamen uluslararası şebekelere teslim etmenizin öncü çalışmalarından
başka bir şey değildir. Gelecekteki enerji planlamaları ülkelerin bağımsızlıklarına korumakla birebir eşdeğerdir, gerçi petrol
kaynaklarına sahip göreceli de olsa bazı bağımsız ülkeler özgürleştirme adı altında saldırılara uğramış ve kaynaklarının kontrolleri tamamen emperyal amaçlı saldıran ülkelerin kontrolüne alınarak ele geçirilmiştir. Eğer bir gün gelecekte ki görünen odur (hidrokarbon kökenli kullandığımız enerji kaynaklarının ömrü çok azalmıştır) hidro karbon kökenli enerji yeri*ni alternatif enerji sistemlerine ve kaynaklarına bırakacaksa,toryum ve bor en önemli alternatif kaynak olma özelliklerinden dolayı başat rolünde olacaklardır.
Siz bu kaynakları geleceği planlamadan, gelecek hesabınızı yapmadan, bilime, mühendisliğe, bilim insanına ve mühendise kulak vermez iseniz, günü kurtarmak amacı ile şu veya bu şekilde üretelim derseniz, geleceğinizi ipotek altına alırsınız, bağımsızlığınıza set çekersiniz. Maden Mühendisleri Odasının 50 aşkın bir süredir söylediği bir söylem vardır “Doğal
Kaynakların Gerçek Sahibi Halk*tır” diye. Gelecek Nesillerin Mira*sını bugünden mirasyedi gibi bitirmenizi gerektiren zaruri bir durum söz konusu değildir, o halde torunlarımızın mirasını bugünden “Devlet eliyle işletme” kavra*mının bugüne kadar uygulamada yol açtığı sorunlar oldu mu, varsa neler?
2011’yılına geldiğimizde Türkiye dünya bor tüketiminin miktarca % 45’inden fazlasını karşılamaya başlamıştır. Pazar payında kısa süre içinde artış sağlanmıştır. Bu artışın nedeni hammadde üretimindeki artış değil rafine ve kimya* sal ürün üretimindeki artıştan kaynaklanmıştır.
Bor madenleri birbirini ikame edebildiği için, Etibank’ın dünya piyasalarında etkili olması, ancak rakibi US Boraks gibi, tekel ko-
numunda olması ile mümkün olabilirdi. Etibank bor üretiminde ve pazarlanmasında tekel olduktan sonra katma değeri yüksek bor türevlerini üretmeye yöneldi. Boraks dekahidrat, penta hidrat, borik asit, sodyum perborat, sodyum perborat monohidrat v.b ürünleri üretip ihraç etmeye başladı. Bunun yanında dünya bor piyasasını çok yakından izlemeye başladı. 1978 yılında toplam 83 milyon dolar olan bor ihracatımız, 2011 yılında 850 milyon dolara ulaştı. Tek elden pazarlamanın verdiği avantajla tonu 40-60 dolardan satılan ham bor bugün hemen hemen hiç satılmaz iken, rafine ve kimyasal ürünler ise 800 doları bulan fiyatlar ile satılmaktadır.
Bugünkü adı Eti Maden olan bor işletmeleri’nin katma değer üretimini arttırmaya yönelik rafine ve kimyasal ürün yatırımları sonucu Türkiye % 100 ham cevher satan ülke konumundan % 90 rafine ve kimyasal ürün satan ülke konumuna geldi.
Eti Maden bor işletmeleri bütün bunların sonucunda dünya bor pazarının % 40’ını kontrol eder hale geldi. Aracıları ortadan kaldırarak doğrudan tüketicinin kapısına mal ve ürün verebilecek kendi pazarlama ağına kavuştu. Özetle söylenecek olursa 1978 yılı öncesi,bu sektördeki yerli ve yabancı özel işletmeler fiyatlarda büyük indirimler yaparak birbirlerinin pazarını kapma yarışına girmişlerdir. Ancak çok kalitelilerinin çıkartılıp diğerlerinin yeraltında bırakıldığı, ciddi yatırım yapılmadan çevreye, doğaya, tarıma herhangi bir özen gösterilmeden yapılan iptidai denecek şekilde madencilik faaliyetleri yapılmış ve ülke büyük miktarda döviz kaybettiği gibi yer altı servetleri ucuz fiyat*larla yabancıların hizmetine sunulmuştur. Ülkemize 2011* yılında 875 milyon dolar kazandıran ve yakın gelecekte de milyar dolarları hedefine koyan Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünce işletilen bor madenlerimizi ele geçirmek için geçmişte olduğu gibi, bugün de çeşitli senar*yolar düşünenler olabilir. Zaten bor madenciliğimizin 150 yıllık serüveni hep bu tip cinliklerle doludur.
“150 YILDAN BU YANA SÜR*DÜRÜLEN CİNLİKLERİN VE HİNLİKLERİN SON AŞAMASI”
Evet, bor madenlerini devlet eliyle işletmek çok çok büyük sorunlara yol açtı. Açtı da kime açtı,1978 öncesi, bor madenlerini
işleten küçük sermayeli Türk aile madencilik şirketlerine açtı, İngiliz şirketine açtı. Çünkü bor ile ilgili ileri ürün yatırımlarını yaparsanız, bor üretimini ve pazarlamasını tek elde devlet elinde toplarsanız rezervlerinizin nasıl 600 milyon tonlardan 3,5 milyar tona geldiğini ve dünya bor rezervlerinin % 72’sininelinizde olduğunu, tonu 15-25 dolara satılan bor madeninin nasıl
tonu 800 dolarları bulan rafine ve kimyasal ürünlere dönüştüklerini, fiili üretimdeki payınızın % 40’lara dayandığını ve toplam ihracat gelirinizin 70-80 milyon dolardan 850 milyon dolara geldiğini, size hiçbir zaman vermedikleri rafine ürün ve kimyasal ürün teknolojilerini, patent know-howlarını nasıl kendi bilim insanlarınız ve mühendisleri* niz ve işçileriniz ile yarattığınızı
ortaya koymak İngiliz şirketinin ve onun yerli işbirlikçilerinin ülkeyi nasıl ucuza kapattıklarının ortaya çıkarılması ile halkın gözünün açılması sorununu açmıştır. Kapitalizm açısından “sömürdükleri halkın gözünün açılması” ve “sömürdükleri halkın madenleri* ne sahip çıkması” bu en büyük sorundur ve bu sorun kapitalizm açısından öyle ya da böyle çözülmesi gereken bir sorundur. Bu yüzden bugün TBMM gündemi* ne getirilen 2840 sayılı yasada küçük bir düzenleme yapmak ile başlatılması planlanan büyük oyuna “Bor” madenlerimiz ile ilgili 150 yıldan bu yana sürdürülen cinlikle* rin ve hinliklerin son aşamasıdır
diyebiliriz.
Türkiye kamu elindeki bor tuzlarını genellikle basit işlem*le hammadde düzeyinde değer*lendiriyor. Özel sektör bor, trona
gibi madenlerde “yüksek katma değerli” üretim ve nitelikli ürün beklentisini karşılayabilir mi? Ne ölçüde?
Eti Maden elindeki bor rezervlerini basit işlemlerle değil aksine kimyasal süreçler içeren pro*sesler ile nitelikli uç ürün üretme
politikasını benimsemiş olarak her sene bir adım daha ileriye atarak ilerlemektedir. Doğaldır ki bu ilerlemeler kolay olmamaktadır. Ye*terli bilgi birikimine sahip olduğunuz halde istediğiniz makine, ekipman ve donanımı temin etmekte her zaman önünüze güçlükler çıkarılmaktadır. Bütün bu sorunlara rağmen Eti Maden bir devlet kuruluşu olarak çabalarını ve mü-
cadelesini işçisi ile mühendisi ile sürdürmektedir.
2840 sayılı kanunun 2. maddesinde değişiklik öngören kanun tasarısı 20 Mart 2012’de Bakanlar Kurulunca TBMM Başkanlığı’na sevk edildiği bilinmektedir. Ge*rekçesinde ayrıca, 2840 sayılı kanundaki “devlet eliyle işletme”kavramının tartışmalı hale geldiği,farklı görüşlerin ortaya çıktığı,bu nedenlerle bu madenlerden beklenen gelirin sağlanmadığı savunuluyor. Soru ile beraber bu gerekçeyi yukarıda ki hep değerlendirdik. Bugün 850 milyon dolar ihracatınız ve 875 milyon
dolar (25 milyon dolar iç satış) top*lam satışınız var ise sorunun iç tüketimde olduğu açıktır. Türk Özel Sektörünü yurt içinde bor kullanan sanayileri kurmasının önünde bir problem mi vardır? Türk Özel Sektörü niye bor madenini kullanan yüksek katma değerli ileri teknolojik ürün yatırımlarını yapmıyor, yoksa birileri onlara da bu teknolojik yatırımların imkânını vermiyor,
geçmişte Eti Maden İşletmeleri’ne yaptıkları gibi. “SOĞUMAYA BIRAKILAN PLAN YENİDEN DEVREDE”
2020’li yıllarda bor piyasasında tek etkin kuruluşun Eti Maden olacağı bir gerçektir. Bu gerçek 1995’li yıllardan sonra gözükmeye zaten başlamıştı. Ülkemizdeki bor madenlerinin mineralojik yapısı,cevher yataklarının durumu ve konumu, pazara yakınlık vs. ne*denlerden dolayı bor üretici firmalar Eti Maden gibi bir devle uğraşmanın çok zor olacağının farkındaydılar. Bu nedenle en iyi mücadele yöntemi onu mümkün olursa kontrol edebilecek oranda ele geçirmek veya parçalayarak
gücünü azaltmaktır. Buna paralel sayılabilecek ikinci bir düşünce yurt içinde gelişmiştir. Birçok firma (buna 1978 öncesi işleticiler de dâhil) bu altın yumurtlayan tavuğa az ya da çok oranda sahip olmak için mücadele vermeye başladılar.
Bire mal edip yirmiye satacağımız bir ürünün kaynağına kim sahip olmak istemez ki? Üstelik öyle bir mal ki canınız isterse tesisi satın aldığınız değerin çok üstünde bir fiyatla hazır bekleyen uluslararası firmalara hemen satabilirsiniz!
2000 yılının sonunda devletin resmi gündemine borların özelleştirme idaresine devri girdi,ancak ilk toplumsal tepkiler ne*
deniyle gündemden hızla çıktı.
Gerçekten çıktı mı? Çıkmadı, ancak soğumaya bırakıldı. Bu pişmiş yemek ısıtılıp ısıtılıp önümüze defalarca gelecekti. Ta ki uygun bir konjonktürde amaca ulaşıncaya kadar. Ancak bu ara verme işlemi çok da uzun sürmedi nitekim 5 Mart 2012 tarihinde 2840 sayılı yasaya bir ilave paragraf ortaya konmuş ve Bakanlar Kurulu’nun imzasına açılmıştır.Başbakan Yardımcısı ve Hükü*met Sözcüsü Sayın Bü*ent Arınç,“Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızın iki sunumu oldu. Bunlardan birisi ‘Bor Tuzları Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Ener*ji Ham maddelerinin İşletilmesini Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’dır. Bunun özeti, bor tuzları uranyum ve toryum madenlerinin üretim ve zenginleştirme faaliyetle*rinin ürün mülkiyeti Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nde kalmak üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilmesi ön görülüyor” demiştir.
Engel neydi 2840 sayılı yasa, bir paragraf ilave edersin kurtla kuzu hikâyesini gerçekleştirirsin.
Malum hikâyeyi bilirsiniz. Kuzu dereden su içerken kurt gelmiş, “seni yiyeceğim” demiş. Kuzu “neden?” diye sormuş, “suyumu
bulandırdın” demiş kurt. Kuzu “ama ben suyun aşağısındayım, nasıl bulandırırım?” deyince, kurt “olsun ben aklıma koydum ya, seni yiyeceğim” diye yanıtlamış.
Aynen durum bu, kurt kuzuyu yemeyi aklına koymuş bir kere, ancak bizde kurdun bu niyetinin sürekli karşısında
direneceğiz ve halkın sahibi olduğunu söylediğimiz BOR ma*denimizin adı her ne olursa olsun bu yasa değişikliği ile yapılması
planlanan Borların “AKP usulü özelleştirilmesine” karşı çıkacağız.
bkz.www.usiad.net/index.php?option=com_content