-
Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Bir dergiyi satarken polis tarafından gözaltına alınan Engin Ceber, karakolda ve cezaevinde uğradığı işkence sonucunda hayatını kaybetti...
Adalet Bakanı, bu olay nedeniyle bazı görevlilerin görevden el çektirildiğini söyleyerek Engin Ceber'in ailesinden özür diledi.
Özür dilemek yeterli mi? Suçlular cezalandırılacak mı?
Bugüne kadar işkence yapan devlet görevlileri hakkındaki davalar genellikle sonuçsuz kalmıştır. Çoğu zaman devlet kendi polisine tebligat yapamamış, davalar sürüncemede kalmış, işkenceciler zamanaşımından paçayı kurtarmışlardır.
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırlsın.
Suçlular cezalandırılsın ki, tüm polis memurları ve tüm cezaevi görevlileri töhmet altında kalmasın.
İşkence yapan devlet olarak AİHM kararları sonucunda ödenen tazminatları bizler finanse etmeyelim. Suçlulardan alınsın.
Özür dilemek yetmez...
Türkiye, işknece ile anılmasın.
İşkenceden ölmek üzere olan adama sağlam raporu veren doktor cezasını çeksin.
Devletin, ayıbını kapatmak için vermiş olduğu konuyla ilgili "gizlilik kararı" kaldırılsın. Kaldırılsın ki, kimler işkence yapmış, nasıl yapmış, sağlam raporu veren doktorun adı nedir öğrenelim.
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırılsın.
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırılsın.
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Hepimiz de iyi biliyoruz ki, bir değil + binlerce kişi...
“Birtek kişiye yapılan bir haksızlık, bütün topluma yapılan bir tehdittir.” Montesquieu
En kısa yoluyla;
Birlik + Düzen = Dirlik + Huzur
İşte hukuk, işte düzen , işte refah...
Lütfen bu yazdıklarımı bir provokasyon olarak algılamayınız , değil çünkü...
Olması gereken istektir, ricadır, bu anlamda akla ne gelirse odur, başka bir şey değil...
Saygılarımla,
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Çeber’in röntgenleri darbeleri gösteriyor
TTB Başkanı Prof. Gürsoy, cezaevinde işkence sonucu hayatını kaybeden Engin Çeber’in röntgen filmlerini gazetecilere gösterdi. İşkencede Çeber’in kafasına iz bırakmayan darbeler vurulmuş ve sırttan gelen darbeler akciğerlerde kanamaya sebep olmuş.
Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy ve Türk Radyoloji Derneği Başkanı Doç. Dr. Muzaffer Başak, Engin Çeber’in Metris Cezaevi’nde işkence sonucu ölümüyle ilgili bir basın toplantısı düzenledi.
İşkencenin, Çeber olayında söylendiği gibi bir kaç kişinin yaptığı yanlış bir olay olmadığını, sorunun bu bakışı sağlayan sistemden kaynaklandığını ifade eden Prof. Dr. Gürsoy, “İşkence bireysel bir şey değildir. İşkenceyi uygulayanlar hasta insanlar değildir. Sizin, bizim gibi evlerinde çocuklarıyla vakit geçiren insanlardır. Enderdir patolojik işkenceciler” diye konuştu.
Gürsoy, Çeber’in röntgen filmlerini göstererek, “Filmler gösteriyor ki, kafaya iz bırakmayan, künt darbeler vurulmuş. Ölüme sebebiyet veren kanamaların oluşması künt maddelerle olmuş” dedi.
Böyle bir olayda ilk kez bir Adalet Bakanının hükümet ve devlet adına özür dilediğine işaret eden Gürsoy, “Bu gerçekten önemli bir adım. Ama yeter mi? Hayır. Buna rağmen, bu cesareti göstermiş olmalarından dolayı biz yine de bu özrü önemsiyoruz” diye konuştu.
Çeber olayında işin içine bazı hekimlerin de karıştığının anlaşıldığını belirten Gürsoy, bir hekimin bilerek işkenceyi gizlemesi ya da görmezden gelmesi durumunda en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini, bu konuyu sonuna kadar takip edeceklerini söyledi.
DOÇ. BAŞAK: BEYİNDE PEK ÇOK KANAMA GÖRÜLÜYOR
Türk Radyoloji Derneği Başkanı Doç. Dr. Muzaffer Başak da, Çeber’in kafatası ve göğüs röntgen filmlerini göstererek oluşan travmaları yorumladı.
7 Ekim 2008 tarihli kafatası röntgeninde, beynin iç ve dış zarında ölümle sonuçlanan pek çok kanamanın meydana geldiğinin görüldüğünü anlatan Başak, ayrıca her iki akciğerde de yine sırttan gelen darbelere paralel kanamalar olduğunu bildirdi.
Başak, “Beyinde olabilecek bütün kanama modellerini içeren ve paralel olarak da akciğer kanamasının eşlik ettiği bir durum söz konusu” diye konuştu.
Resimler http://www.ntvmsnbc.com/news/462694.asp
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırılsın.
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Bir dergiyi satarken polis tarafından gözaltına alınan Engin Ceber, karakolda ve cezaevinde uğradığı işkence sonucunda hayatını kaybetti...
Adalet Bakanı, bu olay nedeniyle bazı görevlilerin görevden el çektirildiğini söyleyerek Engin Ceber'in ailesinden özür diledi.
Özür dilemek yeterli mi? Suçlular cezalandırılacak mı?
Bugüne kadar işkence yapan devlet görevlileri hakkındaki davalar genellikle sonuçsuz kalmıştır. Çoğu zaman devlet kendi polisine tebligat yapamamış, davalar sürüncemede kalmış, işkenceciler zamanaşımından paçayı kurtarmışlardır.
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırlsın.
Suçlular cezalandırılsın ki, tüm polis memurları ve tüm cezaevi görevlileri töhmet altında kalmasın.
İşkence yapan devlet olarak AİHM kararları sonucunda ödenen tazminatları bizler finanse etmeyelim. Suçlulardan alınsın.
Özür dilemek yetmez...
Türkiye, işknece ile anılmasın.
İşkenceden ölmek üzere olan adama sağlam raporu veren doktor cezasını çeksin.
Devletin, ayıbını kapatmak için vermiş olduğu konuyla ilgili "gizlilik kararı" kaldırılsın. Kaldırılsın ki, kimler işkence yapmış, nasıl yapmış, sağlam raporu veren doktorun adı nedir öğrenelim.
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırılsın.
Üstad her bir kelimenizin altına imzamı atıyorum.
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Sayın arıza;
Ortak noktalarımız bulunduğuna göre bizim de bir "arızalı" tarafımız var galiba...
(Teşekkürler).
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Bir dergiyi satarken polis tarafından gözaltına alınan Engin Ceber, karakolda ve cezaevinde uğradığı işkence sonucunda hayatını kaybetti...
Adalet Bakanı, bu olay nedeniyle bazı görevlilerin görevden el çektirildiğini söyleyerek Engin Ceber'in ailesinden özür diledi.
Özür dilemek yeterli mi? Suçlular cezalandırılacak mı?
Bugüne kadar işkence yapan devlet görevlileri hakkındaki davalar genellikle sonuçsuz kalmıştır. Çoğu zaman devlet kendi polisine tebligat yapamamış, davalar sürüncemede kalmış, işkenceciler zamanaşımından paçayı kurtarmışlardır.
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırlsın.
Suçlular cezalandırılsın ki, tüm polis memurları ve tüm cezaevi görevlileri töhmet altında kalmasın.
İşkence yapan devlet olarak AİHM kararları sonucunda ödenen tazminatları bizler finanse etmeyelim. Suçlulardan alınsın.
Özür dilemek yetmez...
Türkiye, işknece ile anılmasın.
İşkenceden ölmek üzere olan adama sağlam raporu veren doktor cezasını çeksin.
Devletin, ayıbını kapatmak için vermiş olduğu konuyla ilgili "gizlilik kararı" kaldırılsın. Kaldırılsın ki, kimler işkence yapmış, nasıl yapmış, sağlam raporu veren doktorun adı nedir öğrenelim.
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırılsın.
Aynen katılıyorum..
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Engin Çeber’e işkence iddialarını araştırmak için İstanbul Metris Cezaevi’ne giden milletvekilleri, şok izlenimlerle döndüler.
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın, MeclisAlt Komisyonu’na, "Poliste işkence yok" demesine rağmen, Çeber’in cezaevine giriş görüntülerini cezaevi savcısıyla birlikte izleyen milletvekilleri, başında şişlik ve yara olduğunu tespit ettiler. Bu görüntülerle Çeber’in cezaevine getirilmeden önce darbe aldığı tespit edildi. CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, "Bu Çeber’in, cezaevine gelmeden önce de darbe aldığının kanıtı. Yarım saatlik görüntüde Çeber sürekli başını tutuyor. Bazı enstantaneler fotoğraflanmış, sanıyorum davada delil olacak" dedi.
Cezaevine geldiğinde bitap durumda görünen Çeber, polislerin jandarmaya tesliminin ardından arama odasında da 22 dakika tutuldu. Milletvekilleri, görüntülerde Çeber arama odasındayken içeriye elinde cop olan birinin girdiğini de gözlemlediler. Ancak arama odasında ve koğuşlarda, "özel hayat ihlali olmasın" diye kamera bulunmuyor. Cezaevi müdürü, milletvekillerine, Çeber’in bu haliyle cezaevine alınmaması ve hastaneye sevkedilmesi gerektiğini söyledi.
Görüntülerde tahta copla koridorda yürüyen bir gardiyan da dikkat çekiyor. Özdemir, bu görüntünün ifadelerde de yer aldığını belirterek, "Savcı o gardiyana niye tahta copla dolaştığını soruyor. Gardiyan da ’Koğuşta bazen sigorta atıyor onu düzeltmek için’ karşılığını veriyor. Ancak bize verilen bilgiye göre koğuşta sigorta yok" dedi.
Dava haftaya
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e özür dileten olayın davasının haftaya açılması bekleniyor. Cezaevi savcısı, milletvekillerine tahkikatın bitmek üzere olduğunu, adli tıp raporu gelince dava açılacağını söyledi.
Hürriyet
***
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırılsın.
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Engin çeber'in işkence sonucu öldüğünü adli tıp kabul etti
Adli Tıp Raporu:
Engin Çeber İşkence Sonucu ÖldüAdli Tıp raporu Çeer'in 10 Ekim'deki ölümünden dört beş gün önce "kaba dayak olarak bilinen işkence yöntemiyle" oluşan beyin kanaması sonucu öldüğünü, iç kanamaları olduğunu bulguladı. Metris görevlileri işkenceden değil, "kasten öldürmek"ten tutuklanmıştı.
BİA Haber Merkezi - İstanbul
14 Kasım 2008, Cuma
Tolga KORKUT - tolgakorkut@bianet.org
"Künt travma sonucu meydana geldikleri saptanmış olan yaraların kaba dayak olarak bilinen işkence yöntemi bulgularıyla uyumlu olduğu..."
Engin Çeber'in otopsi raporunda böyle yazıyor. İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun hazırladığı 4 Kasım tarihli raporda, Çeber'in ölümünün "künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması ve bu nedenle gelişen komplikasyonlar sonucu" gerçekleştiği yazılı.
Doç. Dr. Bülent Şam, Uz. Dr. Yaçın Büyük, Dr. Erdem Okdemir ve Dr. Fikret Yeşiloğlu'nun hazırladığı rapora göre, Çeber'in vücudunda saptanan yaralar 10 Ekim'deki ölümünden 4-7 gün önce, yani Metris Cezaevi'nde bulunduğu sırada meydana gelmiş.
İç kanamalar
Raporda Çeber'in vücudunda fiziksel şiddet nedeniyle oluşmuş birçok yaygın iç kanama alanları saptandığı belirtiliyor.
Sol kalçada uyluğa uzanan 30x17 santimetrelik ekimoz (çürük) Çeber'in ölümünden 5-7 gün önce meydana gelmiş.
En az dört günlük beyin kanaması
Adli Tıp uzmanları, düğer tüm yaraların ve Çeber'in ölümüyle sonuçlanan beyin kanamasınınsa 4-5 gün önce meydana geldiğini yazdı. Bu, 7 Ekim'de hastaneye kaldırılan Çeber'in, cezaevindeyken beyin kanaması geçirdiğini gösteriyor.
Alet kullanılıp kullanılmadığı anlaşılamadı
Raporda, yaraların eskiliği nedeniyle, fiziksel şiddette alet kullanılıp kullanılmadığının anlaşılamadığı yazılı.
Ancak Çeber'le birlikte gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra cezaevine konan arkadaşları Cihan Gün ve Özgür Karakaya, savcıya verdikleri ifadede işkenceyi ayrıntılarıyla anlatmış, Metris cezaevine getirildikleri 30 Eylül'de önce ahşap copla, tekme ve tokatla, ertesi günlerde kapı açma demiri, tahta sopa, plastik sandalye, tekme ve tokatla dövüldüklerini bildirmişti.
İşkence kesinleşmiş oldu
Çeber'in ölümüyle ilgili altı cezaevi görevlisi işkence değil, "kasten insan öldürmek" suçlamasıyla tutuklanmışlardı. Bu suçun cezasıyla, işkenceyle ölüme neden olmanın cezası farklı. İşkenceyle ölüme neden olmak, ağırlaştırılmış ömür boyu hapisle, yani yasadaki en ağır cezayla cezalandırılıyor.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, işkence nedeniyle Çeber'in yakınlarından özür dilemiş, 19 cezaevi görevlisini uzaklaştırdıklarını açıklamıştı.
Cezaevi "Bize getirildiğinde dövülmüştü" demişti
Cezaevi yöneticisi, Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun Çeber'in ölümünü araştıran heyetine, "Çeber cezaevine dövülmüş olarak getirildi" demişti.
Ancak Çeber ve arkadaşlarına işkence yapılmasıyla ilgili ifadesi alınan 35 polis, serbest bırakılmıştı. Çeber ailesinin avukatı Taylan Tanay, gözaltı sürecinde alınan doktor raporlarının, Çeber ve arkadaşlarına polisin gözaltına alındıkları süre içinde de işkence yapıldığını gösterdiğini söylemişti.
28 Eylül'de gözaltına alındı, 10 Ekim'de öldü
Çeber ve üç arkadaşı, 28 Eylül'de, Ferhat Gerçek'i vuran ve felç kalmasına neden olan polisin hâlâ tutuklanmamış olmasını protesto ettikleri basın açıklamasının ardından gözaltına alınmışlardı. Tutuklama kararının ardından Aysu Baykal Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi'ne, Çeber, Gün ve Karakaya Metris'e gönderilmişlerdi. (TK)
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Tüm değerli yorumcuların gerçekleşen olaylar karşısında isyan eden duyguları, Sn.Deniz02 nin gönderdiği linkte, kamu tarafından olayın münferit olduğunun açıklanması anlayışında, yıllardır yaşanan bu olayların totalinin artık kurumsallaştırılmaya yeterli sayıya ulaştığını, özellikle hukuk formasyonuna sahip üyelerden "birşey yapmalı", "hukuk devletinde yapılacak birşeyler olmalı" bütünlüğünde önerilerini bekliyorum.
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
bir insanı öldürün sonra da ah pardon özür diliyoruz deyin bu nasıl bir iştir insanlık nerede kaldı yoksa biz çoktan yitirdikte aramakta mıyız çok üzüldüm ama üzülmek birşey ifade etmiyor herkes oturduğu yerde üzülüyor birşeyler yapmalı diyoruz önce bu yazıyı mail listemizdeki herkese gönderelim sonra da işkencenin kaldırılması ile ilgili bir yazı hazırlayalım ve bu yazıyı tüm yetkili mercilere mailleyelim ama bir kere değil binlerce kez
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Engin Çeber davasındaki son gelişmelere ilişkin haber:
https://www.hukuki.net/modules.php?na...rticle&id=1699
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Bir dergiyi satarken polis tarafından gözaltına alınan Engin Ceber, karakolda ve cezaevinde uğradığı işkence sonucunda hayatını kaybetti...
Adalet Bakanı, bu olay nedeniyle bazı görevlilerin görevden el çektirildiğini söyleyerek Engin Ceber'in ailesinden özür diledi.
Özür dilemek yeterli mi? Suçlular cezalandırılacak mı?
Bugüne kadar işkence yapan devlet görevlileri hakkındaki davalar genellikle sonuçsuz kalmıştır. Çoğu zaman devlet kendi polisine tebligat yapamamış, davalar sürüncemede kalmış, işkenceciler zamanaşımından paçayı kurtarmışlardır.
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırlsın.
Suçlular cezalandırılsın ki, tüm polis memurları ve tüm cezaevi görevlileri töhmet altında kalmasın.
İşkence yapan devlet olarak AİHM kararları sonucunda ödenen tazminatları bizler finanse etmeyelim. Suçlulardan alınsın.
Özür dilemek yetmez...
Türkiye, işknece ile anılmasın.
İşkenceden ölmek üzere olan adama sağlam raporu veren doktor cezasını çeksin.
Devletin, ayıbını kapatmak için vermiş olduğu konuyla ilgili "gizlilik kararı" kaldırılsın. Kaldırılsın ki, kimler işkence yapmış, nasıl yapmış, sağlam raporu veren doktorun adı nedir öğrenelim.
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırılsın.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), başta Kenan Evren olmak üzere 12 Eylül askeri müdahalesinin 5 paşası aleyhine dava açtığı için mağdur edilen avukat-savcı Sacit Kayasu’ya 41 bin Euro tazminat ödenmesine hükmetmesi, bu tazminatı kimin ödeyeceği tartışması başlattı.
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Engin Çeber davasında işkence itirafı
Engin Çeber'in, Metris Cezaevi'nde "işkence" ve "kötü muamele" sonucu ölümüne ilişkin haklarında dava açılan 60 kamu görevlisinin yargılanmasına yarın devam edilecek.
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, tutuksuz sanıklardan cezaevi ikinci müdürü Yusuf Gayır, dava konusu olayın yaşandığı belirtilen gece kendisinin nöbetçi olduğunu, bir olay yaşanması halinde bunun kendisine bildirilmesi gerektiğini ancak o gece hiçbir sorun yaşanmadığını ileri sürdü.
Gayır, o gece, cezaevine getirilen Çeber ve arkadaşlarını hiç görmediğini iddia etti.
Cezaevi infaz koruma başmemuru Kadem Karadeniz, 1 Ekim 2008'de sabah sayımından sorumlu olduğunu, "karantina" tabir edilen D3 koğuşunun açık olduğunu görünce oraya gittiğini, sayım için diğer tutuklular ayakta iken 3 tutuklunun oturduğunu ve sayım için ayağa kalkmayacaklarını söylediklerini anlattı.
Karadeniz, koğuşa girdiğinden ayrıldığı süreye kadar bu tutuklulara hiçbir müdahalede bulunulduğunu görmediğini savundu. Çeber'in avukatlarından birinin, bu sırada bir elektrik kesintisi olup olmadığını sorduğu Karadeniz, "Kısa bir süre elektrik kesintisi oldu ama hemen geldi" dedi.
İnfaz Koruma Başmemuru Cuma Kaçar da, kayıtlara isminin "Çeber'in ölümüne neden olan iki nolu şahıs olarak" geçtiği için haberlere konu edildiğini ancak bunların tamamen asılsız ve yalan beyan olduğunu savundu.
Kaçar, 6 Ekim 2008'deki sayım sırasında da gece nöbetinden çıktığını, karantina koğuşuna giderek sayım defterini kontrol ettiğini ve bir kişinin eksik olduğunu görünce yatakhane kısmına bakılmasını istediğini belirtti.
Tutuklulardan birinin, kendisine yatakhanede kimsenin bulunmadığını ancak koğuşun arkasında birisinin oturduğunu söylediğini anlatan Kaçar, bu kişiye "Hasta mısın?" diye sorduğunu, onun da ayağa kalkıp elini kendisine doğru savurarak, "Ben hasta filan değilim. Ben siyasiyim" dediğini anlattı.
Kaçar, Engin Çeber olduğunu daha sonra öğrendiği bu kişinin, elini savurması üzerine kendisin de onun elini tuttuğunu, bunun üzerine tutuklunun da kendisini dizüstü yere attığını söyledi. Kaçar, "Bunun üzerine tutukluya 'Siyasi isen gel konuşalım. Niye kendini yere atıyorsun?' dedim" şeklinde konuştu. Yılmaz Aydoğdu, Mustafa Doğan ve Mazlum Keskin adlı görevlilerle karantina koğuşuna geri döndüğünü, sayım vermeyen kişiye sayımın ayakta verilmesi gerektiğinin anlatıldığını belirten Kaçar, kendisinin de görevlilerden bu olayı cezaevi müdürlüğüne iletmelerini istediğini kaydetti.
Kaçar, bu olayın gerçekleştiği gün avukatının görüşmeye geldiğini, Çeber'in de gayet sağlıklı bir şekilde avukatı ile görüştüğünü öne sürerek, "Herhangi bir olumsuzluk olsaydı herhalde avukatına söylerdi. Avukatı da bunu bildirirdi. Avukatı daha sonra Çeber'in 'Bizi burada yaşatmazlar' dediğini basına söylemiş. Bunu ayın 6'sında söyleseydi, Engin Çeber bugün hala yaşıyor olurdu" diye konuştu.
Diğer sanık ifadeleri
Jandarma eri Hüseyin Arslan, cezaevine ilk getirildiğine Çeber'in üst araması görevinin kendisine verildiğini dile getirerek, Çeber'in ise üstünün aranmasını kabul etmediğini söyledi. Arslan, "Sonradan ikna edildi ve araması yapıldı. Ağır hareket ediyordu. 5 dakika hiç hareketsiz sessizce durdu" dedi.
Arslan, Çeber ile birlikte tutuklanan Cihan Gün adlı kişinin üst aramasını yaptırmadığını, Taylan Gök adlı görevlinin odaya copla girerek jandarma komutanına verdiğini, bu copun tutukluların saldırgan olduğu bilgisiyle "caydırıcı" olsun diye getirildiğini iddia etti.
Mahkeme Heyeti Başkanı Nesibe Özer'in "Tutanakta orantılı güç kullandık yazıyor. Doğru mu?" sorusu üzerine Arslan, bunun bağırma şeklinde olabileceği yanıtını verdi.
İnfaz Koruma Başmemuru Nevzat Kayım, 5 Ekim 2008'de gece nöbetçisi olduğunu, sabah sayıma girdiğini dile getirerek, bağrışma seslerini duyunca karantina koğuşuna gittiğini, Cuma Kaçar'a ne olduğunu sorduğunu ve bu sırada dizüstü çöken Engin Çeber'i gördüğünü anlattı.
Kaçar'ın tutuklunun sayım vermediğini söylemesi üzerine Çeber'i uyardığını savunan Kayım, "Kalkmadı, bunun üzerine 2 koltuğunun altından tutarak kaldırmaya çalıştım. O da direnmedi. Kurallara uyması gerektiğini hatırlattım, nasihatlerde bulundum" dedi.
Kayım, daha sonraki gün izinli olduğunu, 8 Ekim'de cezaevine geldiğinde Çeber'in hastanede olduğunu öğrendiğini anlattı.
Jandarma Kıdemli Başçavuş Abdülkadir Öztekin, cezaevinde nöbetçi bulunduğu sırada, arama noktasında problem çıkması üzerine oraya gittiğini ve tutuklulardan birinin kendisini aratmamakta ısrar ettiğini öğrendiğini söyledi.
Öztekin, arama yapılması için ısrar ettikçe Özgür Karakaya adlı kişinin direndiğini, bunun üzerine görevli jandarma erlerine şahsın üzerini aramasını söylediğini ve masanın üzerinde duran copu da alarak oradan ayrıldığını öne sürdü.
Mahkeme Heyeti Başkanı Nesibe Özer'in "Bu anlattıklarınız arasında tutanakta yazan orantılı güç tarzı bir davranış bulunmuyor. Orantılı güç dediğiniz nedir?' diye sorması üzerine Öztekin, "Bağırdık. Üst soymayı orantılı güç olarak kastettik orada" cevabını verdi.
Duruşmada, tutuksuz sanıklardan sorumlu başmemur Erdoğan Coşar, infaz koruma başmemuru Nuri Keleş, nöbetçi memur Salim Geniş, ziyaret bölümünde görevli memur Mustafa Eraslan, görevli memur Narman Akkılıç ve Sıddık Güngör de ifade verdi.
Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kemal Öztürk, 16 tutuksuz sanığın kamu çalışanı olduğunu hatırlatarak, TCK'nın "işkence" suçunu düzenleyen 94 ve 95. maddelerinden yargılanması gerektiğini belirtti.
"Çeber'e 2-3 tokat vurdu"
Duruşmada savunması alınmak istenen infaz koruma başmemuru Yılmaz Aydoğdu'nun savunmasına başlamadan önce söz alan bir müdahil avukatı, sanığın hazırlık aşamasında çok çarpıcı ifadeler verdiğini, bu nedenle gerçeği söylemekte zorlanabileceği için diğer sanıkların salondan çıkartılmasını istedi.
Müdahil avukatın bu talebi, mahkeme heyetince reddedildi. Duruşmada savunmasını yapan Yılmaz Aydoğdu, 6 Ekim 2008 tarihinde koğuşlardan sayım alınmasını koridordan izlediğini, B8 koğuşuna sayıma girildikten bir süre sonra içeriden sesler gelmesi üzerine 2 görevli ile koğuşa girdiğini anlattı.
Aydoğdu, içeri girdiğinde sayım görevlilerinden Nevzat Kayım'ın Çeber'i sağ kolundan tutarak 2-3 tokat vurduğunu, bunun üzerine kendisinin Kayım'ı tutarak engellediğini söyledi.
Hasta olup olmadığını sorduğu Çeber'in "Hayır siyasiyim. DHKP/C'liyim" diye yanıt verdiğini dile getiren Aydoğdu, "Cezaevi kimliğini istedim. Getirdi, baktım. 'Canım kardeşim senin suçun memura mukavemet, siyasi değil' dedim. Hatta yanağından tuttum nasihat ettim. 'Diğer tutuklular sayıma nasıl uyuyorlarsa sen de uy' dedim. Sonra çıktık. Hatta en son ben kapıyı örttüm. 'Tutanak tutun müdürümüze haber verin' dedim. Tutanak bana gelmedi. Ben de işlerimin yoğunluğundan ilgilenemedim" dedi.
Ertesi gün yine sayım yapılırken koridorda dolaştığını ifade eden Aydoğdu, B8 koğuşundan yine sesler gelmesinden 30-40 saniye sonra oraya gittiğini ve içeride "Kalkacaksın-kalkmayacaksın" şeklinde arbede yaşandığını şahit olduğunu söyledi.
Aydoğdu, içerideki görevlilerden tutuklunun kimliğini alıp tutanak tutmalarını istediğini belirterek, "Çeber, görevliler Sami Ergazi, Selahattin Apaydın ve Nihat Kızılkaya'nın arasındaydı. Nihat, 2 şamar vurdu. Nevzat, avucunun içiyle başına vuruyordu. Bağırmamla Nihat Kızılkaya bıraktı. Selahattin'i dışarı çıkardım. Sami Ergazi, Çeber'i sırtından tutmuştu. Yere düşer vaziyette sürükleyerek koğuşunun havalandırmasının yapıldığı bahçeye çıkardı. Çıkartırken bir tane vurdu. Onu ittim. Çeber dizüstü çökmüştü. 'Kimliğini ver' dedim. Baktım. 'Bak boş yere ceza alacaksın' dedim. Onu o şekilde bırakıp ayrıldım" diye konuştu.
Mahkeme Heyeti Başkanı'nın "Bahçeye sürüklerken tekme tokat var mıydı?" sorusuna, "Evet. Vardı" yanıtını veren Aydoğdu, müdahil avukatlarından birinin "Tutanağı o zaman niye imzaladın?" sorusu üzerine de "Tutanak infaz koruma başmemurunun kaleminde imzalanır. Okudum tutanağı. 'Bu yanlış' dedim. Müdür Fuat Karaosmanoğlu, 'Hayır bunu böyle imzalayın' dedi" şeklinde konuştu.
Aydoğdu, kendi avukatının "Niye yeni tutanak düzenlemediniz?" diye sorması üzerine de "Tutanağı müdür bey düzenler. Ben düzenleyemem" cevabını verdi.
Avukatının "Korktunuz mu yani?" sorusuna da Aydoğdu, "Evet" yanıtını verdi.
Duruşmada ayrıca tutuksuz sanıklardan Ömer Ataseven, Kubilay Koçali, Turan Aslan, Aziz Baran, Osman Ülker, Sebahattin Gürbüz, Cansever Yeşilkaya, Hakan Kayaoğlu ve Adem Özbek'in savunmaları alındı.
Mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam edilmesini kararlaştırdı.
CNNTÜRK
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Engin Çeber'in ölümüyle ilgili dava dosyasına giren bir belge, yeni bir skandalı daha ortaya çıkarttı. Davanın bir numaralı sanığı Başgardiyan S. Apaydın'a geçmişe dönük olarak izin belgesi düzenlendiği belirlendi: https://www.hukuki.net/modules.php?na...rticle&id=2068
Cezaevinde işkenceden ölen Engin Çeber davasında Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi davadan çekilme kararı aldı. Mahkeme sanıkların tavrı nedeniyle çekilme kararı aldı:http://haber.gazetevatan.com/Ceber_d...26317/1/Gundem
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Ne önemi var ki bizim gibi sade insanların orada,burada herhangi bir şekilde ölmesinde!:((
Sayıyla mı aldılar bizleri...Merhum'a şimdilik Allah'tan rahmet diliyorum.Normal ruhiyet'te olan insan karşısındakinin -kimliği,siyasi niteliği ne olursa olsun-burnunun kanamasını bile istemez......
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Böyle haberleri okudukça canım sıkılıyor, yazmayayım diyorum. Çünkü yazarsam kesin "manevi şahsiyetlerden birini tahkir veya tezyif" e girecek.
Yahu yuh olsun, sizin eşitlikçi, özgürlükçü, özür dilemeyi bilen demokrasinize?!!! ağalar, şıhlar, hatunlar, beyler...
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Böyle haberleri okudukça canım sıkılıyor, yazmayayım diyorum. Çünkü yazarsam kesin "manevi şahsiyetlerden birini tahkir veya tezyif" e girecek.
Yahu yuh olsun, sizin eşitlikçi, özgürlükçü, özür dilemeyi bilen demokrasinize?!!! ağalar, şıhlar, hatunlar, beyler...
Benim de canım çok sıkılıyor; Siyasi tarihi bir hayli okumuş bir insan olarak gerçekten sıtkım sıyrıldı.. İç karartmamak için hiç birini söylemek istemiyorum. Belki bir gün....
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
250 bin TL tazminatı iskenceci ödeyecek
Ergenekon tutuklusu eski İstanbul Organize Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ve yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu’nun isimlerinin karıştığı işkence davasında İçişleri Bakanlığı 250 bin TL tazminata mahkûm oldu. Bakanlık 250 bin TL tazminatı işkenceci polislerden tazmin edecek.
İÇİŞLERİ Bakanlığı, Ergenekon’un kilit ismi Tuncay Güney’e işkence yaptığı iddiasıyla yeniden gündeme gelen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar eski şube müdürü Adil Serdar Saçan ile yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu’nun altı yıl önce meslekten ihraçlarına gerekçe gösterdiği bir başka işkenceyle ilgili rekor tazminata mahkûm oldu, karar onandı. "Kesik bacak cinayeti" olarak bilinen Yasemin Durgun cinayetinde gözaltına alınan polis kızı S.N.S., Organize Suçlar Şubesi’nde üç gün boyunca elektrik işkencesine uğradığını öne sürüp savcılığa başvurdu, 200 bin TL’lik de tazminat davası açtı. İstanbul 2’nci İdare Mahkemesi Bakanlığı 100 bin TL tazminat ödemeye mahkûm etti.Karar 6 Şubat 2009’da Danıştay 10’uncu Dairesi’nce onandı. Faiziyle 250 bin TL’yi bulan rakam suçu işleyenlerden tazmin edilecek.
Hukuk Fakültesi öğrencisi Yasemin Durgun 4 Mart 2002’de kayboldu. Ertesi gün Beyoğlu’nda çöpte bir kadın bacağı bulundu. Şüpheli olarak Durgun gibi polis kızı olan yurt arkadaşı S.N.S. ve arkadaşları gözaltına alındılar. Yedi öğrenci serbest kaldıktan sonra Organize Suçlar Şubesi’nde işkence gördüklerini iddia edip suç duyurusunda bulundu. İçişleri Bakanlığı bu şikáyet üzerine dönemin Organize Suçlar Müdürü Adil Serdar Saçan, yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu ve 31 emniyetçi hakkında soruşturma açtı. Müfettişlerin raporu sonunda Saçan ve İhtiyaroğlu için meslekten çıkarma , diğer polislere çeşitli disiplin cezaları verildi. 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde şikáyetçilere sağlam raporu veren üç doktor ile İhtiyaroğlu ve altı polis hakkında işkence, hakaret ve görevi ihmalden dava açıldı. Mahkeme 22 Kasım 2006 günü, sanıkların mahkûmiyetine yeter delil olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verdi, dosya temyizde.
S.N.S. İçişleri Bakanlığı aleyhine de İstanbul 2’nci İdare Mahkemesi’nde 200 bin TL’lik manevi tazminat davası açtı. Mahkeme 30 Mart 2005 tarihli kararında şikáyetçiye 100 bin TL tazminat ödenmesine oy çokluğuyla karar verdi. Karara muhalefet eden üye Zühal Yavuz, genç kızın o tarihte 20 yaşında olduğu ve işkence nedeniyle duyduğu acı ve elemin kısmen tazmin edilemeyeceği gerekçesiyle, istediği miktar olan 200 bin TL tazminata hükmedilmesi gerektiğini savundu. Kararda şikáyetçinin, CMK’nin yasak sorgu yöntemleri olarak tanımladığı yöntemlerle işkenceye uğradığının raporlarla sabit olduğu vurgulandı. Kararda Anayasa 129/5 gereği kamu görevlilerinin işlediği kusurlardan doğan tazminatın kendilerine rücu edilmek kaydı ile idare aleyhine dava açılabileceği, görevli idarece ilgili görevliden tazmini gerektiği kaydedildi.
Soğuk betonda yürüttü
S.N.S., İ.Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı tarafından muayene edildi. Genç kızın demir sutyen kopçasının sırtında bıraktığı yanık izinden elektrik işkencesi gördüğü tespit edildi. Yasemin Durgun’la oda arkadaşı olan S.N.S., işkenceyi yıllar önce bir gazeteye şöyle anlattı:
"Yasemin bir akşam yurda gelmeyince merak ettik. Ertesi gün polisler geldi, kesik bir bacağı teşhis etmemizi istedi. Hepimiz sorgulandık. 1,5 yıl sürekli emniyete çağrıldım. Bir gün polisler yine geldi. Gittiğimiz yerde küpe ve bileziklerimi çıkardılar. Biri saçımdan çekerek demir bir kapıdan geçirdi. Gözlerimi bağlayıp bir sandalyeye oturttular. Elektrik verirken bir taraftan su döküyorlardı. Ayaklarımı ıslatıp soğuk betonda yürüttüler. Oradan hiç çıkamayacağımı sandım."
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11415182.asp?gid=233
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Çeber'e işkence görüntüleri dosyada
Engin Çeber'in Metris Cezaevi'nde işkence sonucu ölümüyle ilgili cezaevi kamerası tarafından kaydedilen görüntülerin fotoğrafları dava dosyasına girdi. Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 60 sanıklı dosyaya giren kamera kayıtları, 15 Nisan'daki duruşmada izlenecek.
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 60 sanıklı dosyaya giren kamera kayıtları, 15 Nisan'daki duruşmada izlenecek.
Fotoğraflarda ilk olarak Engin Çeber'in cezaevine gelişi görülüyor.
Fotoğraflarda, savcının aldığı notlar da bulunuyor. Notlarda, Çeber'in konulduğu odada kameranın bulunmadığı belirtiliyor.
Kapıda copla bekleyen görevlinin içeri girdiği, sonra copla çıkıp diğer tarafa gittiği görüntüde yer alıyor.
Elinde cop bulunan görevliler ok işareti ile gösteriliyor. Olay günü, 7 Ekim 2008 tarihinde koğuşta sayım yapılmasının ardından Engin Çeber rahatsız diye koğuştan çıkartılıyor.
Çeber'in önce revire götürülüp sonra geri getirildiği ve jandarma tarafından hastaneye sevk edilmesi kayıtlarda yer alıyor.
Devamı: http://www.ntvmsnbc.com/id/24956848/
-
Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
İşkence yüzünden öldüğü ileri sürülen Engin Çeber’in polis karakolu ve cezaevinde kaydedilen sekiz DVD ve 17 CD’ye aktarılan kamera görüntülerinin bir bölümü mahkemede izlendi.
İŞKENCE ile öldürüldüğü iddia edilen Engin Çeber’le ilgili duruşmaya Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün devam edildi. Engin Çeber’in ailesinin de katıldığı duruşmada, Muhsin Bodur Polis Merkezi ve Metris Cezaevi’ndeki kamera görüntüleri izlendi. İki görüntü ve bir dudak okuma uzmanı eşliğinde önce karakol kayıtları izlendi.
Çeber’in kız kardeşi Şerife Çeber ile annesi Kamile Tekin, görüntüleri izlerken gözyaşlarını tutamadı.
İŞKENCE ile öldürüldüğü iddia edilen Engin Çeber’le ilgili duruşmaya Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün devam edildi. Duruşma Metris Cezaevi 2’nci Müdürü Fuat Karaosmanoğlu, infaz koruma memurları Murat Çise, Selahattin Apaydın, Yavuz Uzun, Sami Ergazi ve Nihat Kızılkaya ile tutuksuz yargılanan 26 gardiyan katıldı. Engin Çeber’in ailesinin de katıldığı duruşmada, Muhsin Bodur Polis Merkezi ve Metris Cezaevi’ndeki kamera görüntüleri izlendi. İki görüntü ve bir dudak okuma uzmanı eşliğinde önce karakol kayıtları izlendi.
Görüntülere göre, parmak izi alınması aşamasında Engin Çeber, Özgür Karakaya, Cihan Gün ve Aysu Baykal’a yerde oturarak direniyor. Sicil için fotoğraflarının çekilmesine de izin vermiyor. Cihan Gün, kendisine kötü davranıldığını belirterek, yırtılan montunu işaret ediyor. Görüntülerin devamı ise CD bozuk olduğu gerekçesiyle izlenemedi. Ardından Metris’deki kayıtlara geçildi. Kayıtlarda Engin Çeber’in 7 Ekim 2008’de sabah saat 9.00 sıralarında kendinden geçmiş vaziyette cezaevi avlusuna taşındığı görülüyor. Bir süre yerde bekletiliyor ve sedyeyle hastaneye taşınıyor.
Engin Çeber’in işkence gördüğü koğuşta bulundukları için tanıklıklarına başvurulan Aşkıner Koçak, "Tutukluluğum sürüyor. Endişelerim var, cezaevinde idare ve mahkûmlarla diyalog halindeyim" diyerek ifade vermek istemediğini söyledi. Diğer tutuklu tanık Hacı Koçak da, benzer gerekçelerden dolayı ifade vermedi.
39’u infaz koruma personeli, üçü cezaevi müdürü, 13’ü polis, dördü jandarma ve biri doktor olmak üzere toplam 60 kamu görevlisinin yargılandığı davanın sonunda sanık avukatları, görüntülerde kötü muamele yapıldığının görülmediğini ve somut belge bulunmadığını ileri sürerek tutukluların tahliyesini talep etti. Mahkeme, bilirkişi heyetine bir ay süre tanıdı ve görüntülerin çözümünün yapılmasına, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verererk duruşmayı 8 Haziran’a ertelendi.
ÇEBER'İN KARDEŞİNE TACİZ İDDİASI
Duruşma sırasında Engin Çeber’in kızkardeşi Şerife Çeber, tutuksuz sanıklardan gardiyan SalimG.’yi kendisini elle taciz etmekle suçladı.Avukat Nazan Yaman’ın müdahalesiyle salonda arbede yaşandı. Taraflar birbirinden şikayetçi oldu. Osmaniye Polis Merkezi’ne götürülen, sonra da Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na sevkedilen Gardiyan Salim G. serbest bırakıldı.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11443641.asp?gid=233
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Nezarethanede ölüme protesto!
Karakolun nezarethanesinde ölen Abdurrahman Sözen'in ailesi ve bazı sivil toplum örgütü üyeleri, olayın meydana geldiği Gümüşpala Karakolunun önüne siyah çelenk bıraktı.
İzmir'in Bayraklı ilçesinde 5 gün önce adam yaralamaktan gözaltına alındıktan sonra karakolun nezarethanesinde ölen Abdurrahman Sözen'in ailesi ve bazı sivil toplum örgütü üyeleri, olayın meydana geldiği Gümüşpala Karakolunun önüne siyah çelenk bıraktı.
Karakolun önüne kadar slogan atarak gelen grupta, 2 yıl önce ''dur'' ihtarına uymadığı gerekçesiyle polis tarafından uyarı ateşi açılması sonucu yaşamını yitiren Baran Tursun'un babası Mehmet Tursun da yer aldı.
Siyah çelengi bırakmak isteyen grubu polis karakola yaklaştırmak istemedi. Polisler ile grupta bulunanlar arasında kısa süren gerginliğin ardından Sözen'in aile fertleri ile Mehmet Tursun siyah çelengi karakolun duvarına bıraktı.
Bu sırada, Abdurrahman Sözen'in annesi Emine Sözen, karakolun önünde fenalık geçirerek yere düştü. Yakınlarının su ve kolonyayla müdahale ettiği Emine Sözen, daha sonra kendine geldi.
Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şube Başkanı Hülya Üçpınar, burada yaptığı açıklamada, evli ve 2 çocuklu Abdurrahman Sözen'in 21 Temmuz Salı günü ayakkabılarını bile giymesine izin verilmeden gözaltına alındığını söyledi.
Abdurrahman Sözen'in Gümüşpala Karakolunda bir polisin silahından çıkan kurşunla öldüğünü belirten Üçpınar, idam cezasının kaldırılmış olmasına ve mevzuattaki diğer reformlara rağmen yaşam hakkının hala korunamadığını ileri sürdü.
Hülya Üçpınar, Abdurrahman Sözen'in biçimi ve nedeni ne olursa olsun devletin koruması altındayken ölmesinin ciddi bir hak ihlali olduğunu, soruşturmanın etkili, tarafsız ve bağımsız olarak yürütülmesi gerektiğini söyledi.
Açıklamanın ardından grup sessizce dağıldı. Polisin, karakolun önünde güvenlik önlemi aldığı görüldü.
Adam yaralamaktan 5 gün önce gözaltına alınan Abdurrahman Sözen'in Gümüşpala Karakolu nezarethanesinde su istediği polisin tabancasını alarak intihar ettiği bildirilmişti.
http://www.haber7.com/haber/20090726...e-protesto.php
-
Cevap: Re: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Çeber'in karakoldaki görüntüleri
Cezaevinde işkence sonucu yaşamını yitiren Engin Çeber ve iki arkadaşının tutulduğu polis karakoluna ait görüntülere NTV ulaştı. Görüntülerde Çeber ve arkadaşları “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” diye sloganlar atıyor.
NTV, cezaevinde gördüğü işkence sonucu yaşamını yitiren Engin Çeber ile Aysun Bakkal ve Cihan Gün ve Özgür Karakaya'nın İstinye Polis Merkezi'nde gözaltında tutulduğu anlara ait görüntülere ulaştı.
Nezarethanede elleri kelepçeli olarak yerde oturtulan Çeber ve biri kız iki arkadaşının oldukça bitkin oldukları gözden kaçmıyor.
Fotoğraf çektirmek istemeyen gençlerden biri “Kamera açık diye gülüyorsunuz. Yaptıklarınız işkencedir” diyor.
Görüntülerde Çeber ve arkadaşları “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” ve “İşkence yapmak şerefsizliktir” şeklinde sloganlar atıyorlar.
Nezarethaneye giren bir polis, gözaltındakilere "Bağırmanıza gerek yok, fotoğrafınızı çekip parmak izinizi alıp gideceğiz. Niye zorluk çıkarıyorsunuz” diyor.
Gözaltındaki kız ise “Kamera kayıttaysa iyi konuştun. Orada yaptığınız işkenceyi çeksenize" diye konuşuyor.
Polisler buna gülerek karşılık verirken, bir polis ise “Hayatınız yalan ya!” diyor.
Genç kız “Arkadaşınız hareketini çeksenize ahlakınızı da gösterirsiniz. Küfürlerinizi de çekin. Pislikler” diyor.
Gençlerden biri ise gürüntülerde "Fotoğraf çekmeyeceğiz. 10 saat işkence yaptınız. Bağladığınız kelepçe elimizin içine girdi" diye konuşuyor.
Görüntülerde kendisine soru sorulan Engin Çeber’in ise çok bitkin olduğu ve sesinin çıkmadığı görülüyor.
Öte yandan, görüntülerin bir kısmının kesildiği de belirlendi.
ADALET BAKANI ÖZÜR DİLEMİŞTİ
Dergi dağıttıkları için gözaltına alınan Engin Çeber ve iki arkadaşı, İstinye Polis Merkezi’nde tutulmuştu.
Daha sonra tutuklanan Çeber, Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence sonucu yaşamını yitirmişti.
Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Çeber'in ailesinden özür dilemişti.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25006202/
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Özür dilemek yetmez, suçlular cezalandırılsın.
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
'Gardiyanlar Engin Çeber'i dövdüler'
Metris Cezaevi'nde işkence ve kötü muamele sonucu öldüğü öne sürülen Engin Çeber ile ilgili davanın son duruşması, ses kaydı yapılmadığı için tekrarlandı. Geçen celse dinlenen 5 tanıktan 1'i duruşmaya katıldı. Tanık Ahmet Aksu gardiyanların Engin Çeber'i dövdüğünü söyledi.
Duruşmaya geçen celse dinlenen 6 tanıktan sadece Ahmet Aksu katıldı.
Engin Çeber'le bir süre aynı koğuşta kaldığını belirten Aksu, ''Engin Çeber, olay günü sabahleyin sayıma kalkmadı. Gardiyanlar bayağı bir dövdüler. Ancak dövenleri şimdi hatırlamıyorum. Çeber, bunun üzerine rahatsızlanınca kendisini revire götürdük. Daha sonra hastaneye sevk edildiğini öğrendik'' diye konuştu.
Ahmet Aksu, Engin Çeber'in ölmeden önce yazdığı mektubu kendisine vererek Cumhuriyet Savcılığı’na iletmesini istediğini, kendisinin de bu mektubu ayakkabısının içine saklayarak ilgili yerlere teslim ettiğini anlattı.
NTV'nin yayınladığı görüntülerde polis merkezinde Engin Çeber ve arkadaşları ile polisleri sakinleştirmeye çalışırken görünen İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi Yöneticisi Avukat Ömer Kavili de tanık olarak dinlendi.
Kavili,'Nezarettekileri de yatıştırdım. Nezarette Engin Çeber'i de gördüm. Başında yara vardı'' dedi.
Duruşmada söz alan tutuklu sanık Fuat Karaosmanoğlu, kendisinin masum olduğunu savunarak, ''Mahkeme hipnoz ya da ilaçla tekrar ifademi alabilir, ben kendimden eminim'' dedi.
Mahkeme bu şekilde bir ifade alma biçiminin olmadığı gerekçesiyle sanığın bu talebini reddetti.
Tahliye isteklerini kabul etmeyen mahkeme duruşmayı kasım ayına erteledi.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25006977/
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Engin Çeber'in ölümü davası devam ediyor...
Engin Çeber'in, Metris Cezaevi'nde ''işkence ve kötü muamele'' sonucu hayatını kaybettiği iddiasına ilişkin kamu görevlilerinden oluşan 60 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Duruşmada, 1 gardiyan ile Çeber ile aynı koğuşta ve karantinada bulunan toplam 10 kişi tanık olarak dinlenildi.
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasına, tutuklu sanıklar Murat Çise, Nihat Kızılkaya, Sami Ergazi, Fuat Karaosmanoğlu, Selahattin Apaydın ve Yavuz Uzun ile 10 tutuksuz sanık katıldı.
Duruşmada dinlenilen tanıklardan Murat Gevrek, B8 koğuşuna getirilen Çeber'in durumunun kötü olduğunu, karantinada üzerine bulaşık suyu döküldüğünü söylediğini ifade ederek, ''Olay günü ben yukarı çıkmadım. Tekme tokatla dövdüler. Bayıldığı için zile bastık, gardiyan geldi. 'Sara hastasıdır, soğan koklatın' dedi. Ayılmayınca revire götürdük. Doktor, 'bu beyin travması geçiriyor', yanındaki de 'bu ölmüş' dedi. Biz de Çeber'i alıp cezaevinin giriş kapısına kadar götürdük'' dedi.
Gıyasettin Şakiroğlu da koğuşa gelince üstü ıslak olan Çeber'in, kafasında da kesik ve darp izleri olduğunu ifade ederek, ''Durumu kötüydü. Olay günü sayıma çıkmayınca gardiyanlar kalabalık geldi. Selahattin Apaydın ve bir kişi daha üzerine yürüdü. Selahattin ensesine bayağı vuruyordu. İlk vurmaya başladıklarında herkes aşağıdaydı. Zaten 5-6 dakika sürdü dayak. Vurmanın etkisiyle kafasını duvara ve demire çarptı'' şeklinde konuştu.
Olaydan sonra koğuşta, cezaevindeki görevliler tarafından genel bir konuşmanın yapıldığını, Çeber'in zaten cezaevine geldiğinde durumunun kötü olduğunun ve olayın gardiyanlarla alakasının olmadığının söylendiğini belirten Şakiroğlu, ''Psikolojimiz bozuldu. Gözümüzün önünde insan öldürüldü. Sonra 'herkes gördüğünü anlatsın' dedik. Vicdan azabı çekmek istemiyordum'' dedi.
Şakiroğlu, duruşma salonunda teşhis ettiği sanıklardan infaz koruma memuru Fuat Karaosmanoğlu'nun da sayıma kalkmayanın şiddet göreceğini söylediğini ileri sürdü.
Tanık İbrahim Kılıç da koğuşa gelen Çeber'in polislerin kendisini dövdüğünü söylediğini anlatarak, sayım vermediği için olaydan bir gün önce Çeber'e 2-3 tokat atıldığını kaydetti.
Kılıç, ertesi gün 10 kişinin geldiğini, birkaç kişinin Çeber'i dövmeye başladığını ve kafasını duvara vurduklarını savundu.
Karantinada da dayak dediği iddiası
Çeber ile cezaevinin karantina koğuşunda olduğunu söyleyen Cem Çelebi de durumu kötü olan Çeber'in bacaklarına gardiyanların kapı demiriyle vurduğunu gördüğünü söyledi.
Çelebi, ''Buradaki arkadaşlar kurban seçildi. Engin ile konuştuğumda, polisin ve jandarmanın da dövdüğünü söyledi. Kendisi sürekli kafasını tutuyordu. Polisin, askerlerin ve gardiyanların kafasına vurduğunu söylüyordu'' diye konuştu.
Tanıkların dinlenmesinin ardından söz alan müdahil avukatlarından Taylan Tanay da İçişleri Bakanlığı tarafından sanık 13 polis memuru hakkında sürdürülen disiplin soruşturmasına ilişkin evrakların gönderilmesini istedi.
Yine dosyada olan Adalet Bakanlığı müfettişlerinin infaz koruma memurlarıyla ilgili raporun da sadece sonuç kısmının gönderildiğini ifade eden Tanay, müfettişler tarafından alınan tanık beyanlarının da gönderilmesini talep etti.
Bu raporda tutuksuz yargılananların da aralarında bulunduğu bazı sanıkların devlet memurluğu görevinden çıkarılması yönünde tespitlerde bulunulduğunu anımsatan Tanay, tutuksuz yargılanan bu sanıkların tutuklanması gerektiğini öne sürdü.
Mahkeme heyeti, dinlenilmeyen tanıklar Fahrettin Demir, Aşkıner Koçak, Gazi Arı ve Hacı Koçak'ın duruşmada hazır edilmesine karar vererek, esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için dosyanın Cumhuriyet savcılığına gönderilmesini kararlaştırdı.
Müdahil avukatlarına da esas hakkındaki görüşlerini bildirmeleri için süre verilmesini hükme bağlayan mahkeme heyeti, İçişleri Bakanlığına da yazı yazılarak polisler hakkındaki disiplin soruşturmasına ilişkin evrakların gönderilmesine karar vererek, duruşmayı erteledi.
Duruşmanın ardından adliyenin önünde toplanan bir grup da pankart açıp sloganlar attı.
Burada kısa bir açıklama yapan avukat Taylan Tanay, duruşmada dinlenen tanıkların eski beyanlarını değiştirmediklerini ifade ederek, Fuat Karaosmanoğlu başta olmak üzere diğer sanıkların da teşhis edildiğini, artık davada sona gelindiğini söyledi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&kid=7&hn=94756
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Karakolda şüpheli ölüm
Ozan URAL/İSTANBUL, (DHA)
Dağıtım iznine gelen er bot bağlarıyla asılı bulundu
DAĞITIM iznine gelen 2 aylık asker Osman Aslı, gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü Avcılar Firuzköy Karakolu’nun avukat görüşme odasında Ölü bulundu Ailesİne, 20 yaşındaki gencin bot bağlarıyla kendisini astığı söylendi. Aile iddiayı gerçekci bulmadı. Olayı araştıran ailenin avukatı, morgta gördüğü gencin burnunun kenarında morluk olduğunu belirtti. Dava açmaya hazırlanan avukat, Adli Tıp Kurumu raporunu beklediklerini söyledi. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün de olayı araştırması için iki müfettiş görevlendirdiği öğrenildi.
Karakoldaki ölüm olayı, cuma akşamı saat 19.00 sıralarında meydana geldi. İddialara göre, Avcılar’da devriye görevi yapan motosikletli TİM Amirliği’ne bağlı yunus ekibi, 20 yaşındaki Osman Aslı’nın yalpalayarak yürüdüğünü farketti. Elindeki poşetten bali çektiği iddia edilen Aslı’yı gözaltına alan polisler saat 18.00 sıralarında Avcılar Firuzköy Karakolu’na teslim etti. Burada asker olduğunu bildiren Aslı, nezarethaneye değil de avukat görüşme odasına alındı.
İNTERNET BAĞLANTISI KESİKTİ
Karakolda Aslı’nın GBT kaydı yapılmak istendi. Ancak bilgisayarların internet bağlantısının kesilmesi nedeniyle kaydı alınamadı. Bu yüzden Aslı, avukat görüşme odasında bekletilmeye devam edildi. Görevli polisler İnzibat Komutanlığı’nı arayarak bilgi verdi. Gündüz görevli polisler değişim sırasında nöbetçi polislere, nezarethanede kimsenin olmadığını avukat görüşme odasında bir askerin olduğunu ancak kaydının sorulamadığını söyledi. Saat 19.00 sıralarında görevi devralan polisler avukat görüşme odasını kontrol ettiği sırada Aslı’nın kendini asılı şekilde öldüğünü gördü. Durum hemen savcılığa ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bildirildi.
BOT BAĞLARIYLA KENDİNİ ASTI İDDASI
Aslı’nın ayağında botu olduğu ve bu bottan söktüğü ipleri penceredeki jaluziyi tutan 3 adet çiviye asarak intihar ettiği öne sürüldü. Olay yerine gelen savcının incelemesinin ardından ceset Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Aslı’nın Zonguldak Er Eğitim Jandarma Alayı’nda asker olduğu ve acemi birliğini tamamladıktan sonra Nevşehir İl Jandarma Komutanlığı’ndaki usta birliği öncesi İstanbul’a ailesinin yanına dağıtım iznine geldiği belirlendi.
ACILI AİLE POLİSİ SUÇLADI.
Oğlunun usta birliğine teslim olacağı gün ölüm haberini aldıklarını belirten acılı baba İ. Aslı, "Dağıtım oldu, iznine geldi. Biletini almıştı, akşam askere gidecekti. Gece bana saat 00.45’te ölüm haberini verdiler. Polis memuru, ’çocuğunuz morgta. İntihar etmiş başınız sağolsun’ dedi. Karakol bana 200 metre uzaklıkta. Bu böyle mi söylenir. Olayı duyar duymaz bir yakınımızı karakola gönderdik. ‘Bot ipiyle kendisini asmış’ dediler. Ben davacıyım. O gün emniyette sorumlu herkesten davacıyım. Onların da evladı var, bugün bana ise yarın onlara" dedi. Ağıtlar yakan anne Fatma Aslı ise,
"Oğlumun suçu nedir. Kimse açıklama yapmadı. Benim oğlum katil dahi olsa polisin onu koruması gerekirdi" diye konuştu. Aslı’yı cuma sabahı son gören arkadaşı ise , "Hiçbir şeyi yoktu. Biletini almış Nevşehir’e gidecekti" şeklinde konuştu.
"BURNUNUN KENARINDA MORLUK VARDI"
Ailenin Avukatı ise Adli Tıp Kurumu önünde cenazeyi teslim alırken açıklamalarda bulundu. Avukat, talihsiz gencin cesedini morgta gördüğünü ifade ederek "Boynunda ip izi olduğunu gördüm. Burnunun kenarında da morluk vardı. Raporu adli tıp uzmanları verecekler. Biz de Adli Tıp Kurumu raporuna göre harekete geçecegiz" dedi. Aslı’nın cenazesi Adli Tıp Kurumu’ndaki işlemlerin ardından Hatay Kırıkhan’a gönderildi.
2 MÜFETTİŞ OLAYI İNCELEYECEK
Bu arada Aslı’nın yapılan GBT kontorlünde ‘kişinin hürriyetini tehdit etme’ ve ‘bıçakla yaralama’suçlarından arandığı tespit edildi. Osman Aslı’nın daha önce hırsızlık ve yağma olaylarına karıştığı belirlendi. Karakoldaki sır ölümle ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2 müfettiş görevlendirdiği, müfettişlerin yarın İstanbul’a gelerek inceleme yapacağı öğrenildi.
Sır dolu ölümden geriye O. Aslı’nın 6 önce abla Y. Kocataş’ın düğününde çekilen görüntüleri ve usta birliğine teslim olmak için Cumartesi günü saat 22.00'ye aldığı bileti kaldı.
http://www.milliyet.com.tr/Yasam/Son...icleID=1176076
:'(
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Emniyet klasiği: Polisin suçu yok
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Engin Çeber'in ölümüyle ilgili idari soruşturmada 13 polis ile ilgili 'cezaya gerek olmadığı'na karar verdi. Polislerden biri Çeber davasında müebbet istemiyle yargılanıyor
Engin Çeber’in işkence sonucu ölümüyle ilgili idari soruşturma açan İl Emniyet Müdürlüğü, aralarında Çeber ve arkadaşlarına ‘işkence’ yaptığı suçlamasıyla hakkında ‘ağırlaştırılmış müebbet’ hapis istenen Abdulmuttalip B.’nin de bulunduğu 13 polisle ilgili ‘ceza tayinine mahal olmadığı’ kararına vardı.
Çeber’in İstinye Şehit Muhsin Bodur Polis Merkezi ve Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence sonucunda ölümüyle ilgili Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde altısı tutuklu 60 sanık hakkında dava açılmıştı. Bu sanıklardan 13’ü polisti. Polislerden Abdulmuttalip B.’ye ‘ağırlaştırılmış müebbet’, ikisi hakkında ‘eziyet’ suçunu iki kez işledikleri iddiasıyla 10’ar, diğerleri hakkında da beşer yıla kadar hapis cezası istenmişti.
İl Emniyet Müdürlüğü de ‘eziyet’ suçlamasıyla tam bir yıl sonra 15 Temmuz 2009’da idari soruşturma açtı. 2. Sınıf Emniyet Müdürü Hüdai Sayın’ın 33 polis hakkındaki soruşturması sonucunda şu değerlendirme yapıldı:
Polisler, 28 Eylül 2008’de Sarıyer’de dergi dağıtan gruptan Çeber ve arkadaşı Karakaya’yı hakkında ‘arama kaydı’ olduğu gerekçesiyle alınmak istemiş, iddiaya göre Çeber ve Karakaya’nın yanı sıra Aysu Baykal ve Cihan Gün de buna direnmişti. Polisin ‘tahliline’ göre bu direniş polis aracında ve karakolda sürdü. Bu sırada dört polis yaralandı.
Bu ‘tahlil’ ışığında, aralarında ‘işkence’ suçundan ‘ağırlaştırılmış müebbet’ istenen Abdulmuttalip B.’nin de bulunduğu 13’ü şüpheli, 33 polis hakkında ‘ceza tayinine mahal olmadığı’ kararına varıldı. Ancak “Gözaltındakilere fiziki müdahaleler, kelepçe takma ve çıkarma, sakinleştirme, öfke kontrolü konusunda eğitim verilmesi” kararlaştırıldı.
Tahta copla dayak ve taciz
Çeber’in üç arkadaşı, teşhis ettikleri polisler hakkında şu suçlamalarda bulunmuştu:
* Aysu Baykal, İsmail Cengiz K.’nin Asayiş Bürosu’nda parmak tespiti sırasında kol, baş, boyun ve sırtını 25 dakika boyunca okşayarak kendisini taciz ettiğini ileri sürdü.
* Serkan T., Karakaya’ya tekme attı. Mehmet B. de tahta copla, Erkan E. ise tekmeyle Karakaya’ya vurdu, Gün’ün kafasına yumruk attı.
* Ümit Remzi A., birbirine kemerle bağlanan üç arkadaşa tekme ve tokatla vurdu.
* Mehmet P., tahta copla dövdü.
* Mustafa K., Karakaya’ya tekmeyle vurdu. Ömer D. tekme, tokat ve tahta copla vurdu.
* Abdulmuttalip B. Gün’ün beline basıp tekme attı. Baykal’ın kuyruk sokumuna tekmeyle vurdu, “Bırakın öldüreyim” dedi.
* Baykal, Aliye U.’nun “Seni ezmek, öldürmek istiyorum, sen fahişesin” dediğini, saçını çekip masaya ve yere vurduğunu ve bu yüzden bayıldığını öne sürdü. Bu iddiaya Karakaya ve Gün de doğruladı.
Çeber Davası’na, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün devam edilecek.
22/02/2010
http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...&CategoryID=77
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Dün gözaltına alınan komutanlara, generallere iyi davranılıyormuş!!!!!!!!!!
Bence ölüm 2 türlü.Biri fiziki diğeri manevi. Mesleği ile bu kadar bütünleşik, görevlerini ifa etmiş, irticai faaliyetleri önlemeye çalışan, görevi gereği yasalar çerçevesinde mücadele eden toplumun yetirştirdiği bu değerli insanlara darbe planı/darbecilik diye topluma bir yutturmaca ile yapılan bu uygulama da ölümden beter.
Karakolda, 4 gün gözaltında ölmeyip, dializ hastası, insan harikası Prof.Dr.Uçkun Geray gözaltı sonrası hastaneye yattı ve 1 ay sonra hayatını kaybetti.Kim üstüne alınıyor.Bunun hukuku adaleti, sorgusu var mı?
Bugün bir yarbay daha canına kıydı.Çocukları ve eşliyle birlikte. Bu kaçıncı, tesadüf mü?
Farklı işkence yöntemleriyle kaç türlü yöntemle insanlar öldürülüyor. Ne adına?
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Çeber davasında iki memura müebbet istemi
Metris Cezaevi'nde "işkence ve kötü muamele" sonucu öldüğü öne sürülen Engin Çeber davasında savcı iki infaz koruma memuru için işkence suçundan ağırlaştırılmış müebbet istedi.
Engin Çeber'in, Metris Cezaevinde "işkence ve kötü muamele" sonucu hayatını kaybettiği iddiasına ilişkin kamu görevlilerinden oluşan 60 sanığın yargılandığı davada, esas hakkında mütalaasını açıklayan Cumhuriyet Savcısı Muammer Çalık, 2 sanığın "işkence sonucu ölüme sebep oldukları" iddiasıyla, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmalarını talep etti.
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Muammer Çalık, olayda maktul ve müdahillere karşı işlendiği iddia olunan atılı suçların birbirinden bağımsız olarak gelişmesi nedeniyle ayrı ayrı ele alınmasının uygun olacağının anlaşıldığını savundu.
Engin Çeber, Özgür Karakaya ve Aysu Baykal'ın, Sarıyer'de izinsiz toplantı ve gösteri yapmak isteyen bir grup olduğu ihbarına giden polis memurları tarafından, haklarında mahkemelerce verilen yakalama kararları bulunması nedeniylegöz altına alınmak istendiklerini belirten Çalık, bu sırada söz konusu kişiler ve grubun direndiğini, arbede çıktığını, polis memurlarından bir kısmının yaralandığını, bu nedenle maktul ve müdahiller hakkında tutuklama kararı verilip kamu davası açıldığını kaydetti.
Meydana gelen olayda maktul ve müdahillerde oluşan yaraların basit nitelikte kaldığını, aynı şekilde görevli polis memurlarının da yaralandığı olayın meydana geliş şekli nazara alındığında polis memurları tarafından uygulanan şiddetin orantılı olduğunu, orantısız ve keyfi güç kullanımının oluştuğuna dair bir delil bulunmadığının anlaşıldığını ifade eden Savcı Muammer Çalık, maktul ve müdahiller göz altına alındıktan sonra haklarında yasal prosedür gereği parmak izi, fotoğraf çekimi, hastaneye sevk yapılması gereken adli ve idari işlemler sırasında direnme gösterdiklerinin kamera kayıtlarıyla açık ve net biçimde görüldüğünü söyledi.
Bu direnmeler nedeniyle bir kısım sanık polis memurları ile maktul ve müdahiller arasında zaman zaman tartışma ve itişmelerin meydana geldiğini, bu sırada polis memurlarından Aliye Uçak tarafından müdahil Aysu Baykal'ın boğazının sıkılması, diğer sanık polis memurları Mehmet Pek ve Abdülmuttalip Bozyel tarafından ise tekme ve tokat atma şeklinde maktul ve müdahiller Özgür Karakaya ve Cihan Gün'ün darp eylemlerinin gerçekleştirildiğini belirten Savcı Çalık, gerçekleşen eylemlerin ani gelişen, yoğun nitelikte olmayan, devamlılık arz etmeyen eylemler olduğunun, işkence boyutlarına ulaşmayan basit yaralama kapsamında kaldığının anlaşıldığını ifade etti.
Savcı Çalık, maktul ve müdahillere karşı sanık polis memurları Aliye Uçak, Mehmet Pek ve Abdülmuttalip Bozyel'in "zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten adam yaralama" suçunu işlediğini belirtti.
Maktul ve müdahillerin Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığı'nın evrakı üzerinden görev yaptırmamak için direnme suçundan tutuklanarak cezaevine getirildiklerini belirten Savcı Çalık, cezaevine kabul ve arama bölümünde görevli jandarma personeli tarafından kendilerine karşı tekme, tokat ve cop ile darp edildiklerini iddia ettikleri olayla ilgili olarak incelenen kamera kayıtlarında aralarında sanıkların da bulunduğu jandarma personeli tarafından odaya bir adet copun arama yapılan odalara götürüldüğü tespit edilmişse de arama odalarında görüntü kaydının bulunmadığını, sanıkların savunmalarında maktul ve müdahillerin üst araması yaptırmamak için direnmeleri nedeniyle aralarında arbede çıktığını, suça konu copu ise güvenlik amacıyla yanlarında bulundurduklarını savunduklarını kaydetti.
Görevi kötüye kullanma
Savcı Çalık, müdahillerden Özgür Karakaya'nın arama odasından çıkarken bir ayağını basmakta güçlük çektiği kamera kayıtlarında görülmüşse de bu müdahilin olaydan 15 gün öncesinden ameliyat olması nedeniyle rahatsızlığının bulunduğunun anlaşıldığını, müdahiller ve maktulün arama sonrasında cezaevine kabullerinde cezaevi doktoru tarafından muayene edilerek haklarında rapor düzenlenmesi gerekirken görevli doktorun cezaevinde bulunmaması nedeniyle raporun düzenlenmediğini, bu nedenle iddia edilen darp izlerinin tespit edilemediğinin anlaşıldığını ifade etti.
29 Eylül günü saat 21.55 sıralarında maktul ve müdahillerin ceza infaz kurumuna teslim edildiği bu tarihte sanıklardan Yusuf Gayır'ın nöbetçi müdür, Cuma Kaçar'ın sorumlu infaz koruma baş memuru, Turan Günaydın'ın kabul işleminin yapıldığı bloğun koridor sorumlusu, Muharrem Çelik'in de tutanak ve teslim alan mahkum kabul görevlisi olduğunu belirten Savcı Muammer Çalık, sanıkların maktul ve müdahiller üzerinde darp izleri bulunmasına rağmen haklarında doktor raporu düzenlenmeden cezevine kabul işlemleri yaptıklarını, bu şekilde sanıkların üzerlerine atılı "görevi kötüye kullanma" suçunu işlediklerinin anlaşıldığını kaydetti.
Suç tarihinde cezaevinde görevli doktor olan sanık Yemliha Söylemez'in gece cezaevinde bulunmadığını ve bir gün sonrasında aralarında maktul ve müdahillerin de bulunduğu hükümlüler hakkında bu kişileri görüp muayene etmeden rapor düzenlediğini ifade eden Savcı Muammer Çalık, sanığın eyleminin idari bir görev olup cezaevine girişleri yapılan hükümlü ve tutukluların muayenesiyle ilgili olduğunu, bu şekilde üzerine atılı "resmi belge hükmünde belgelerde sahtecilik" suçunu zincirleme olarak işlediğini ve olayda kamu zararı oluştuğunun anlaşıldığını bildirdi.
İşkence suçu oluştu
Savcı Muammer Çalık, maktul ve müdahillerin cezaevine girdikten sonra da ceza tevkif evlerinin yönetimiyle ilgili tüzük ve iç yönetmelik hükümlerine aykırı olarak sayımda ayağa kalkmayarak direnmeye devam ettiklerini, bu nedenle maktul ve müdahiller Cihan Gün ve Özgür Karakaya'nın bulundukları koğuşta yapılan sayım esnasında ayağa kalkmadıkları, sayım sırasında içeri giren infaz koruma memurlarıyla aralarında tartışma çıktığını, sanıklardan Murat Çise'nin koğuşa ahşap sopa getirerek maktul ve müdahilleri darp ettiğini, diğer sanık Yavuz Uzun'un da bu eyleme iştirak ederek maktul ve müdahillerin üzerine su döktüğünü ve darp ettiğini, sanıkların gerçekleşen eylemlerinin şiddeti, süresi ve işleniş biçimi nazara alındığında AİHM'in 3. maddesinde belirtilen işkence suçunu oluşturduğunun anlaşıldığını söyledi.
Çalık, bu sayımda sanıklardan Fuat Karaosmanoğlu'nun sorumlu müdür, Nihat Kızılkaya'nın ise sorumlu infaz koruma baş memuru olarak görev yaptıklarının, Kızılkaya'nın olaydan haberdar olmasına rağmen yasal gereği yapmadığının, diğer sanık Karaosmanoğlu'nun ise meydana gelen olaydan haberdar olduğuna dair bir delil bulunmadığının, fakat görevinin gereklerini yerine getirmekte ihmali olduğunun anlaşıldığını ifade etti.
6 Ekim 2008 tarihinde maktul Engin Çeber'in dağıtımdan sonra kaldığı koğuşta suç tarihinde yapılan sabah sayımında maktulün önceki gerekçeler ile ayağa kalkmayarak sayım vermediğini, bu nedenle sayım için odaya gelen sanıklardan infaz koruma memuru Nevzat Kayım tarafından suratına tokat ve omzuna yumruk atıldığını, diğer sanık Mehmet Polat tarafından ise ayağına tekme atılmak suretiyle darp edildiğini belirten Savcı Muammer Çalık, sanıkların eylemlerinin ani olarak gelişen basit darp niteliğinde olup onur kırıcı nitelikte olduğunun, bu eylemlerin işkence boyutuna ulaşmadığının ve her iki sanığın eyleminin zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunu oluşturduğunun anlaşıldığını söyledi.
Savcı Muammer Çalık, 7 Ekim 2008 tarihinde maktul Engin Çeber'in sabah sayımına önceki gerekçelerle iştirak etmediğini ve ayağa kalkmadığını, bu nedenle oda içerisinde bulunan infaz koruma memurları Nihat Kızılkaya, Selahattin Apaydın ve Sami Ergazi tarafından tekme tokat ve yumruk vurulmak suretiyle darp edildiğini, bu esnada odada bulunan infaz koruma memurlarından Yılmaz Aydoğdu'nun sanıklardan Nihat Kızılkaya'yı dışarı çıkardığını, odada kalan diğer sanıklar Apaydın ve Ergazi'nin maktule karşı darp eylemlerine devam ettiklerini, Apaydın'ın maktulün yakasından tutarak kafasının arka kısmını duvara ve demir kapıya vurduğunu, diğer sanık Ergazi'nin de yere düşen maktule karşı tekme atmak ve diğer sanıkla birlikte hareket etmek suretiyle maktulü darp ettiğini belirtti.
Çalık, sanıkların eylemlerinin tamamlanması üzerine kapının açıldığının ve koridordan sorumlu müdür olarak görev yapan sanık Fuat Karaosmanoğlu'nun geldiğinin, 'bundan sonra ayağa kalkıp sayım vermeyen herkes bu şekilde cezalandırılacak' dediğinin iddia edilmesine rağmen dosyaya yansıyan deliller, tanık beyanları ve kamera görüntülerine göre sanık Karaosmanoğlu'nun baştan beri diğer sanıklar tarafından gerçekleştirilen darp eylemini gördüğüne ve bu eylemin devamı konusunda rıza gösterdiğine dair somut bir delil elde edilemediğinin, bu sanığın eylem bittikten sonra kapıdan içeri bir süre bakarak bir şeyler söyleyip diğer sanık memurların da oda kapısını kapatmaları üzerine odanın önünden ayrıldığının, içerde yatmakta olan maktule yardım edilmesi konusunda herhangi bir girişimde bulunmadığının anlaşıldığını söyledi.
"faillik yoluyla iştirak"
Sanıklarda Nihat Kızılkaya'nın maktul üzerinde gerçekleştirilen darp eyleminde tekme, tokat atmak suretiyle gerçekleşen eylemle iştirak ettiğinin, maktul üzerinde asıl öldürücü etki yapan kafasının duvara ve demir kapıya vurulmasından önce eylemine son verdiğinin, sanığın bu ana kadar gerçekleşen eylemlerinden sorumlu olabileceğinin, bu eylemlerinde işkence boyutlarında kaldığının anlaşıldığını vurgulayan Savcı Muammer Çalık, maktulün bu olaydan sonra hastaneye kaldırıldığının ve tedavi altındayken 10 Ekim 2008 tarihinde vefat ettiğinin, hakkında düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporuna göre ölüm olayına, ölüm tarihinden 4-5 gün önce meydana gelen darba bağlı beyin kanamasının neden olduğunun, mevcut rapora göre 7 Ekim 2008 tarihinde kafasının duvara ve demir kapıya vurulması suretiyle darp edilmesi sonucu aldığı yaraların kabulünün gerektiğinin anlaşıldığını aktardı.
Savcı Muammer Çalık, sanıklar Selahattin Apaydın ve Sami Ergazi'nin maktul Engin Çeber'e karşı ölümüne neden olan beyin kanaması sonucunu doğuran eylemleri gerçekleştirdiklerinin, sanıklardan Apaydın'nın maktule karşı kafasını duvara ve demir kapıya vurma filini gerçekleştirdiğinin, diğer sanık Ergazi'nin ise bu sanığın eylemine "faillik yoluyla iştirak" ettiklerinin anlaşıldığını kaydetti.
İstenen cezalar
Sanıklardan Selahattin Apaydın ile Sami Ergazi'nin "işkence sonucu ölüme sebep olmak" iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, Murat Çise ve Yavuz Uzun'un da "işkence" gerekçesiyle 3 kişi için toplam 9 ile 36'şar yıl hapis cezasına çarptırılmasını öngördü.
Nihat Kızılkaya'nın "işkence" ve "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 4 ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, Yemliha Söylemez'in "resmi ve özel belgede sahtecilik" suçlarından 4 ile 10 yıl arasında hapse mahkum edilmesini talep etti.
Fuat Karaosmanoğlu'nun "görevi kötüye kullanmak" ve "görevi ihmal" suçlarından 1.5 ile 5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, Yusuf Gayır, Cuma Kaçar, Turan Günaydın, Muharrem Çelik ve Erdoğan Çoşardereli'nin de "görevi kötüye kullanmak" suçundan 1 ile 3'er yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını öngördü.
Aliye Uçar, Nevzat Kayım ve Mehmet Polat'ın "yaralama" suçundan 6 ay ile 1.5'ar yıl arasında hapse mahkum edilmesini isteyen savcı Çalık, Mehmet Pek ve Abdulmuttalip Bozyel'in ise aynı suçlama nedeniyle 3 müşteki için toplam 9 ay ile 4.5'ar yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep etti.
Nuri Atalay'ın da "görevi ihmal" suçundan 6 ay ile 1.5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, 42 sanığın da beraatını istedi. Savcı Çalık ayrıca tutuklu sanık Fuat Karaosmanoğlu'nun tahliyesini talep etti. Tutuklu sanıkların bu hallerinin sürdürülmesine karar veren Mahkeme Heyeti, duruşmayı erteledi.
Olay
Sarıyer, Derbent'te 28 Eylül 2008'de, izinsiz gösteri yaptıkları ve polise mukavemette bulundukları gerekçesiyle Cihan Gün, Özgür Karakaya, Aysu Baykal ve Engin Çeber gözaltına alınmış ve çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Cezaevinde 10 Ekim 2008'de hayatını kaybeden sanıklardan Engin Çeber'in "işkence ve kötü muamele sonucu öldüğü" öne sürülmüş ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturması sonunda Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.
http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/...2.0/index.html
-
Cevap: Karakolda ve Cezaevinde İşkence Sonucu Bir İnsan Öldü..
Engin Çeber davasında karar çıktı
Engin Çeber davasında 4 gardiyan işkenceyle ölüme sebebiyet vermekten müebbet hapse mahkum oldu.
Çeber'in polis merkezinde ve Metris Cezaevi'nde "işkence ve kötü muamele" sonucu hayatını kaybettiği iddiasına ilişkin kamu görevlisi 60 sanığın yargılandığı dava 1,5 yıl süren 14 celse sonra karara bağlandı. Davanın görüldüğü Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi 3 gardiyan ile cezaevi müdürü işkenceden müebbet hapis cezasına çarptırıldı
OLAYIN GEÇMİŞİ VE CEZA İSTEMİ
Engin Çeber, Sarıyer'de 28 Eylül 2008 tarihinde yaklaşık 10 kişilik bir grup ile izinsiz toplantı ve gösteri yapmak isterken kimlik kontrolü yapan polislerce arandığı için gözaltına alınmıştı. Daha sonra tutuklanarak Metris Cezaevi'ne götürülen Çeber, kaldırıldığı hastanede ölmüştü.
Bakırköy Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturmanın ardından olayda sorumluluğu bulunduğu öne sürülen 39 infaz koruma memuru, 3 cezaevi müdürü, 13 polis, 4 jandarma ile 1 doktor hakkında dava açılmıştı.
Davaya ilişkin bir önceki duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Muammer Çalık, sanıklardan Selahattin Apaydın ile Sami Ergazi'nin “işkence sonucu ölüme sebep olmak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını, 3 sanığa da 9 ile 36 yıla arasında hapis cezası verilmesini istemişti. 13 sanığın “işkence”, “kötü muamele”, “kasten yaralama”, “görevi kötüye kullanmak”, “resmi ve özel belgede sahtecilik” gibi değişik suçlardan 6 ay ile 15 yıl arasında hapisle cezalandırılmasını isteyen Savcı Çalık, 42 sanığın da beraatına karar verilmesini talep etmişti.
http://haber.mynet.com/detay/yasam/c...t-hapis/514262