-
Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Aslında bu forumu ben açacaktım, bekledim birilerinden açmadılar amma beklemediğim birisi açtı forumu ... Sayın arıza açtı tam arızalık yaptı.... Yorumsuz haber mantığı ile yansıttı olayları tıkandı kaldı... Aslında bırakacaktı bana ne diyorlar ona anckorman ne demekse !!! öyle açacaktım. Haber ağırlıklı yorum.... Takip ettim ettim uyum sağlayamayacağım kesin dedim aç kendi kendine... En azından kesin tarafsın... Madem bu kadar açık açıldı söyle söyleyeceğini... Nasılsa Erdoğan denilen zat ben gibi sıradan biriyle bile karşı karşıya gelemez çünkü sıradanlıktan hoşlanmaz kendileri...
Bugüne bakalım ben sıradan olarak bakıyorum ... Önemlidir bu unutmayın.... Sıradan ın sıralaması...
Bana göre birinci haber...
Şemdinli’de 1’i üsteğmen, 6 şehit olması...
Başbakan olacakzata göre 1. haber
AydınDoğan...
11. ye göre haber...
ABD emri ile Ermenistan ı ziyaret....
Benim halkımda bu salak haberlerin peşinde...
Ülkenin Başbakanı olacak kişinin dürüstlüğüne bakın ( Ben Aydın Doğan ı sevmeme yazılarımı okuyan bilir.) 2.5 milyar dolar ile Ceyhan da rafineri kuracağım diyor Aydın Doğan ( hani bunada sorarlar petrol ofisini ne yaptın diye? Ama soramayız çünkü bu başbakan sayesinde belli değil ) Bu 60. ne diyor? Asıl kıyamet burada aslında BİZ ONU ÇALLIK A SÖZ VERDİK.. vay vay vay... Dine bak dolara endeksli... Yatacak yerin yok aslında senin rte... Bu İşte Putin varmış Berlesconi varmış edi varmış... Ha bu arada çallık Mütahit Doğan petrolcü..... Nasıl ayrıcalık yok değil mi?...
Hilton dan dem vuruyor başbakan??? Sane ne yahu!!! Ananı alda git !! in tam yeri.... Ne alakası var hem bu konuyla... Sen sus ben susayım diyor!!! Kim? Başbakan... Nasılsa paçavra ve dinci medya yanında...
Hayatımda bırakın hayatı rüyamda görsem inanmazdım aydın Doğan ın yanında yer alacağımı... EE buyrun o zaman sayın arızanın dışında benim yorum ve eleştirimle tespitlerimle bu olaya... Ama lütfen kopyalayıp tanıdıklara pass edin dalgamıız olsun meksika gibi... hadin başlayalım... Habere değil ankhormenliğe....
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Daha önceki davalarda da, yönetim olarak spekülasyonlardan kaçındık ve açılmış bir davada, esas olanın davaya ilişkin olarak yorumda bulunmamanın doğru bir tavır olacağını belirttik. Tutuklama, elkoyma vs. gibi eleştirilebilecek konular eleştirildi elbet. Ancak şimdi durum biraz farklı. Elbette, denizfeneri davasında, Alman mahkemeleri karar verecektir. Biz, bizi ilgilendiren soygun kısmını yazarız. Ancak, Sayın Başbakan'ın son tavrı, hukukçu olarak bizi de ilgilendirmekte. Ne dedi rte: " bir hafta süre, yoksa ben açıklayacağım....."
İşte bu hukuki anlamda açık bir suçtur. Birincisi, Açık bir şantajdır. Şantaj, elindeki bir bilgiyi dışarı sızdırmama karşılığı bir şey isteme suçudur. Demek ki başbakan, 1 hafta içersinde istediği olmazsa, bir bilgi sızdıracak. Bu yüce divanlık bir suçtur.
İkincisi, bilgiyi açıklamama suçudur. Bir memur, suç teşkil eden bir olguyu derhal savcılığa bildirmek zorundadır. Eğer rte nin açıklayacağı şey suç teşkil edenbir husus ise, suçduyurusunda bulunmak zorundadır.
Üçüncüsü, eğer bildiğini açıklamıyorsa, suça yardım ve yataklık etmiş sayılır.
Dördüncüsü, şantaj yapan bir başbakan tarafından yönetilen bir ülke vatandaşıyız. Bunun utancını kim silecek?
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Yüzyılın tokadı...
Deniz Feneri.
Bakıyorum yazılıp çizilenlere...
Hep aynı benzetmeler yapılıyor:
"Dindar insanlarımızı kandırarak..."
"Temiz duyguları kandırarak..."
"Hassas yürekleri kandırarak..."
"Vicdanlı insanlarımızı kandırarak..."
"Saf Anadolu insanını kandırarak..."
Yok öyle!
Kendinizi kandırmayın...
Saf maf değil, o para kaptıranlar!
Bu dünyada her türlü katakulliye rıza gösterip, öbür dünyayı makbuz karşılığı satın almaya kalkan... Kaç euroysa ödeyip, cennette tapu kapmaya çalışan Şark kurnazı onlar.
Üzülmeyin sakın.
Gariban şehit çocuklarının yırtık pırtık çoraplarla gezdiği bir ülkede, Mehmetçik Vakfı dururken, Tanzanya’daki yoksullara iftar vermeye çalışıyorsa "vicdan sahibi" Anadolu insanı...
Bırakın dolandırsınlar kardeşim!
*
Sevaptır.
Yılmaz Özdil
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Hilton Aydın Doğan’ın.
255.5 milyon dolar verdi.
Devletten satın aldı.
Bu yüzden rahatlıkla “Patronun Hilton’u” diyebiliriz. Fakat “bu sadaka soyguncusu fenere” Tayyip Erdoğan’ın feneri diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz.
Belgesi var.
Şahidi bulundu.
Necati Doğru
------------------------------------
Ampül ile fenerin farkına takıldım ister istemez. Bir odada ampülle aydınlanma sağlarsanız heryer aydınlanır. Oysa fenerin ışığı yetersizdir. Sadece küçük bir kesimi aydınlatır. O nedenle odanın hangi bölümünü aydınlatmak iserseniz o bölüme tutarsınız. Odanın diğer kısmı karanlıkta kalır. Ne garip bir tesadüf ki AKP' nin ampülünün aslında fener olduğunu bir fener sayesinde öğreniyoruz. (ikisinin aynı fener olması muhtemel) AKP'nin fenerinin gölgede bıraktıkları birer birer gün ışığına çıkıyor.
Erdoğan'ın feneri... Doğru söze ne denir Sayın Doğru..
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Ahmet HAKAN
ahmethakan@hurriyet.com.tr
Ayıp ediyorsun Başbakan
İSTER oruç başına vursun, ister "Delikanlı" imajını pekiştirmek istemiş ol...
İster son günlerde ortaya atılan akçalı işlerle ilgili iddialardan bunalmış ol, ister "Baskın basanındır" ruh haline bürün...
Kısacası...
Ne kadar çılgınlaşırsan çılgınlaş...
Bir başbakan olarak, frenleri boşalmış bir kamyon gibi davranamazsın...
Sözünün nereye gittiğini bilerek konuşmalısın...
Söyler misin?
"Senin maaşlı köşe yazarların, silahşorların var... Benim yok" ne demek?
Bir başbakan olarak, bir medya grubunda yazıp çizen herkesi töhmet altında bırakmaya utanmıyor musun?
Ayıp değil mi?
Biz silahşor muyuz?
"Maaşlı köşe yazarları", maaş aldığı kişinin silahşorluğunu yapıyorsa...
Söyler misin?
Bu silahşorlar, bazen senin de okuyunca haz aldığın yazıları nasıl yazabiliyorlar?
Nasıl silahşor bunlar böyle?
* * *
"Benim maaşlı silahşorum yok" diyorsun...
"Halkın içinden geliyorum" diyorsun...
Bence artık "Çakırcalı Efe" havası basmaktan bir an önce vazgeçmelisin Başbakan!
Çünkü...
Devletin bankalarından verdiğin kredilerle satın alınan gazete ve televizyonların başında damadın oturuyor...
Türkiye’nin ikinci büyük medya grubunun başında damadın var ve sen buna rağmen, "Benim maaşlı silahşorum yok" diyebiliyorsun...
Allah gözünü doyursun Başbakan!
Ne yani?
Sana göre...
Damat Bey, "doğruya doğru / eğriye eğri" diyen, yeryüzünün en tarafsız ve en hakkaniyetli gazetecisidir...
Biz de burada "patronun silahşorluğu"nu yapmak dışında hiçbir derdi olmayan maaşlı çete elemanıyız...
Öyle mi?
Ayıp değil mi Başbakan?
Yakışıyor mu?
* * *
Sadece "damat" mı?
Her gün yeniden yapılandırdığın...
Her gün yeniden oluşturduğun...
"Yandaş medya"na baksana!
Farklı fikirlere tahammülsüzlük, tek seslilik, haber gizleme, olguyu yansıtmama, Tayyip’i üzmeme...
Üzerine kurulu yeni bir medya oluşumu başlatmadın mı?
Hem seni üzmeyecek haber ve yorumlardan oluşan güçlü bir medyadan destek alacaksın...
Hem de seni üzecek haber ve yorumlara yer veren yayın organlarında yazıp çizen herkesi "maaşlı silahşor" olarak nitelendireceksin...
Bunun neresi delikanlılığa sığar Başbakan?
Ayıp olmuyor mu?
* * *
Kime savaş açarsan aç...
Hangi stratejiyle hareket edersen et...
Kime kol kanat gerersen ger...
Yeter ki...
Buralarda onuruyla yazıp çizen insanları malzeme olarak kullanma!
"Silahşor" arıyorsan...
En yakınına, damadına bak!
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Ortalık fena halde ifşaat çılgınlığına büründü.
Bu defa Necati Doğru ve anlattıkları ilginç.http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/S...bulusma&ver=80
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Fatih Altaylı
Aydın Doğan desteği haketmiyor
Dediklerim bir bir çıkıyor mu? 'Aydın Doğan’ın derdi Hilton arazisi' diye yazdım. Dava açtılar. Kaybettiler. Şimdi birinci ağızdan doğrulandı.
Rafineri için Başbakan’ın kapısına dayandı dedim. “Yalan” dediler. Şimdi kendileri doğruluyorlar. Ne yazdıysak doğru.
Aynen 3 milyar dolarlık vergi kaçakçılığının doğru olduğu gibi. Biz hep doğruları yazdık.
Aslına bakarsanız Aydın Doğan, vergi kaçakçılığında köşeye sıkışmıştı. Ama '27 Nisan e-muhtırası', Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve erken genel seçim imdadına yetişti. 3 milyar dolar yerine 275 milyon YTL ödediler. İş kapandı. Doğan medyası seçimlerde AKP’yi destekledi.
Şimdi yine seçim havasına girilirken, Aydın Doğan medyası yine yüklenmeye başladı.
Rafineriye lisans, Hilton arazisine imar ve ucuza kapatılan bir televizyonun karasal yayın izni lazım. Seçim zamanı hükümet sıkıştırılırsa bunlar hallolur diye düşünmüş olmalılar.
Başladılar bastırmaya. Sonunda Başbakan patladı. “Hodri meydan” dedi. Çünkü Doğan’ın gözü doymak bilmiyor.
Başbakan anladı ki, bugün bunları verse, yarın yeni talepler gelecek. Çıktı açıkça meydan okudu.
Aslında bir gazeteci olarak benim burada Aydın Doğan’dan, yayıncıdan yana tavır almam gerek. Ama Aydın Doğan’a “Gazeteci” demek mümkün mü? Gazete dediğin doğruları yazar, her zaman yazar, herkese karşı yazar. Doğan medyası öyle mi?
Onlar için haber demek, Aydın Doğan’ın çıkarları demek. Medya aracılığıyla bilek bükmek, haksız rekabet yapmak, ticari avantaj sağlamak demek. Bunun için ben burada Aydın Doğan’ın tarafında olamıyorum. Çünkü bana göre Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durumun en büyük sorumlusu Aydın Doğan ve onun medyayı kullanma biçimi.
Aydın Bey şimdi çıkmış, veryansın ediyor. Namustan, şereften, haysiyetten dem vuruyor. İyi de Taha Akyol gibileri Ankara’ya yollayıp iş bitirmeye çalışan, başbakanlardan haksız kazançlarına aracılık etmesi için ricacı olan birinin bunları söylemeye ne hakkı var!
Sen adam gibi gazetecilik yapsaydın, hepimiz bugün arkanda olurduk. Bugün ne yazık ki, olamayacağız. Çünkü haketmiyorsun.
Hilton ve vicdan
Aydın Doğan, Hilton’a ekstra imar izni talebini sanki dünyanın en normal, en doğru işiymiş gibi talep ediyor. Buna benim lugatımda arsızlık denir.
Hilton arazisinin imar izninin arttırılmasına neden karşı olduğumu ve Aydın Doğan’ın bunu neden bu kadar ısrarla talep ettiği bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum.
Aydın Doğan, Hilton’u 255 milyon dolara satın aldı. Doğan burayı satın aldığı zaman arazinin imar izni 0,7 emsaldi. Yani burada yaklaşık 45 bin metrekarelik bir inşaat yapılması mümkündü. Aydın Doğan, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’den bu imar iznini 2,7 emsale, yani yapılabilecek inşaat alanını 233 bin metrekareye çıkarmasını istedi.
Sarıgül bunu halletti. Ancak Büyükşehir’in onayı gerekiyordu. Biz bunu haber yapınca iş yattı.
Yaklaşık 2 yıldır Aydın Doğan bu meseleyi halletmeye çalışıyor, bunun için Başbakan’a kadar gidiyor, gerekirse şantaj, baskı yapıyor.
Çünkü ortada büyük bir rant var.
Hilton’un bulunduğu yer Türkiye’nin en değerli arazisi. Burada yapılacak bir inşaatın metrekare satış fiyatı, ortalama olarak 10-12 bin dolar civarında olacak. 233 bin metrekarelik bir inşaat, Aydın Doğan’a en az 2,5 milyar dolar getirecek. Arazinin 254 milyon dolar olduğu, üzerine yapılacak 233 bin metrekare inşaatın da 250 milyon dolar tutacağı hesaplanırsa Aydın Doğan yatırdığı toplam 504 milyon dolar karşılığında 2,5 milyar dolar alacak ve 2 milyar dolar para kazanacak. Bunun adı haksızlıktır, soygundur.
Çünkü Hilton arazisi imar planı değişikliği yapıldıktan sonra satılsaydı an az 1,5 milyar dolar ederdi. Ve bu para Emekli Sandığı’na yani emeklilere, dullara, yetimlere giderdi. Şimdi ise bu para Aydın Doğan’ın cebine gidecek. Benim vicdanım bunu kabul etmiyor.
Aydın Doğan'ınki ediyor olmalı ki, bunun için Başbakan, Belediye Başkanı demiyor, kapı kapı dolaşıyor.
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Alıntı:
Av.Ragıp Atay rumuzlu üyeden alıntı
Daha önceki davalarda da, yönetim olarak spekülasyonlardan kaçındık ve açılmış bir davada, esas olanın davaya ilişkin olarak yorumda bulunmamanın doğru bir tavır olacağını belirttik. Tutuklama, elkoyma vs. gibi eleştirilebilecek konular eleştirildi elbet. Ancak şimdi durum biraz farklı. Elbette, denizfeneri davasında, Alman mahkemeleri karar verecektir. Biz, bizi ilgilendiren soygun kısmını yazarız. Ancak, Sayın Başbakan'ın son tavrı, hukukçu olarak bizi de ilgilendirmekte. Ne dedi rte: " bir hafta süre, yoksa ben açıklayacağım....."
İşte bu hukuki anlamda açık bir suçtur. Birincisi, Açık bir şantajdır. Şantaj, elindeki bir bilgiyi dışarı sızdırmama karşılığı bir şey isteme suçudur. Demek ki başbakan, 1 hafta içersinde istediği olmazsa, bir bilgi sızdıracak. Bu yüce divanlık bir suçtur.
İkincisi, bilgiyi açıklamama suçudur. Bir memur, suç teşkil eden bir olguyu derhal savcılığa bildirmek zorundadır. Eğer rte nin açıklayacağı şey suç teşkil edenbir husus ise, suçduyurusunda bulunmak zorundadır.
Üçüncüsü, eğer bildiğini açıklamıyorsa, suça yardım ve yataklık etmiş sayılır.
Dördüncüsü, şantaj yapan bir başbakan tarafından yönetilen bir ülke vatandaşıyız. Bunun utancını kim silecek?
Sayın: Av. Ragıp Atay size taktirlerimi sunarım bence tartışılması gereken en önemli üstünde durulası gereken yerleri yakalamıssınız. saygılarımla. Mehmet Emin SEZEN
MADDE 107- (1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
AÇIKLAMA:
Şantajda da kişiyi bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlama söz konusudur. Ancak, bu durumda kişiye bir kötülük yapılacağından, kişinin sahip bulunduğu bir değere saldırıda bulunulacağından bahisle bir zorlama söz konusu değildir. Aksine, kişi, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle başkasını zorlamaktadır. Örneğin, kişinin suç işlemiş olan bir kimseyi ihbar edeceğinden bahisle, kendisine bir menfaat temin etmeye zorlaması hâlinde, şantaj suçu oluşur. İşlenmiş olan bir suç vakıası karşısında ihbarda bulunmak, kişiler açısından hem bir haktır hem de bir yükümlülüktür. Aynı şekilde, bir gazetecinin, bir siyasî şahsîyeti, kendisine muayyen miktar para verdiği takdirde, hakkında ileri sürülen yolsuzluk iddialarını haber konusu yapmayacağından bahisle, menfaat teminine zorlaması hâlinde şantaj suçu oluşur.
Şantaj yapılmakla, kişi kanuna aykırı bir davranışta bulunmaya zorlanmış olabilir. Örneğin belediyede meclis üyesinin, yaptırmış bulunduğu kaçak inşaatı yıktırması hâlinde belediye meclisinde muhalefetle işbirliği yapacağından bahisle belediye başkanının bu inşaatı yıktırmamaya zorlaması; keza, taahhüt işleriyle uğraşan bir kişinin, belediye başkanını bir yol inşaatına ilişkin ihalenin kendilerine verilmemesi hâlinde hakkında rüşvet suçundan dolayı ihbarda bulunacağından bahisle bu ihaleyi mevzuata aykırı olarak kendisine verdirmeye zorlaması, şantaj suçunu oluşturur.
Şantaj yapılmakla, kişi yükümlü olmadığı bir davranışta bulunmaya zorlanabilir. Örneğin, bir iş adamının, kamu oyunda gündemde olan yolsuzluk olaylarıyla ilgili olarak hazırlanan gazete haberinde adından söz etmeme karşılığında menfaat teminine veya bir kuruluşa bağışta bulunmaya zorlanması hâlinde, şantaj suçu oluşur.
Şantaj suçunun oluşabilmesi için, mağdurun zorlanması yeterlidir. Bu zorlama karşısında, mağdurun isteneni yapması suçun oluşması için gerekli değildir.
Şantaj suçunun arz ettiği özellik, kişinin hak veya yükümlülüklerini kötüye kullanarak haksız bir çıkar sağlamaya çalışması ya da başkasını bir şeyi yapmaya veya yapmamaya mecbur etmesidir.
MADDE 107- (1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
AÇIKLAMA:
Şantajda da kişiyi bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlama söz konusudur. Ancak, bu durumda kişiye bir kötülük yapılacağından, kişinin sahip bulunduğu bir değere saldırıda bulunulacağından bahisle bir zorlama söz konusu değildir. Aksine, kişi, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle başkasını zorlamaktadır. Örneğin, kişinin suç işlemiş olan bir kimseyi ihbar edeceğinden bahisle, kendisine bir menfaat temin etmeye zorlaması hâlinde, şantaj suçu oluşur. İşlenmiş olan bir suç vakıası karşısında ihbarda bulunmak, kişiler açısından hem bir haktır hem de bir yükümlülüktür. Aynı şekilde, bir gazetecinin, bir siyasî şahsîyeti, kendisine muayyen miktar para verdiği takdirde, hakkında ileri sürülen yolsuzluk iddialarını haber konusu yapmayacağından bahisle, menfaat teminine zorlaması hâlinde şantaj suçu oluşur.
Şantaj yapılmakla, kişi kanuna aykırı bir davranışta bulunmaya zorlanmış olabilir. Örneğin belediyede meclis üyesinin, yaptırmış bulunduğu kaçak inşaatı yıktırması hâlinde belediye meclisinde muhalefetle işbirliği yapacağından bahisle belediye başkanının bu inşaatı yıktırmamaya zorlaması; keza, taahhüt işleriyle uğraşan bir kişinin, belediye başkanını bir yol inşaatına ilişkin ihalenin kendilerine verilmemesi hâlinde hakkında rüşvet suçundan dolayı ihbarda bulunacağından bahisle bu ihaleyi mevzuata aykırı olarak kendisine verdirmeye zorlaması, şantaj suçunu oluşturur.
Şantaj yapılmakla, kişi yükümlü olmadığı bir davranışta bulunmaya zorlanabilir. Örneğin, bir iş adamının, kamu oyunda gündemde olan yolsuzluk olaylarıyla ilgili olarak hazırlanan gazete haberinde adından söz etmeme karşılığında menfaat teminine veya bir kuruluşa bağışta bulunmaya zorlanması hâlinde, şantaj suçu oluşur.
Şantaj suçunun oluşabilmesi için, mağdurun zorlanması yeterlidir. Bu zorlama karşısında, mağdurun isteneni yapması suçun oluşması için gerekli değildir.
Şantaj suçunun arz ettiği özellik, kişinin hak veya yükümlülüklerini kötüye kullanarak haksız bir çıkar sağlamaya çalışması ya da başkasını bir şeyi yapmaya veya yapmamaya mecbur etmesidir.
Alıntı.Hukuki Net ceza hukuku. Santaj mı tehdit mi
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Sayın commodore1tr,
Bu olay beni taaaa TÜRKBANK skandalına götürdü... EKİM 1998'de patlayan skandalda dosyalar Fikri SAĞLAR'ın elinde idi ve Baykal "açıkla ben sana güveniyorum beni beklemene ve bana danışmana ihtiyacın yok" demesine rağmen "muhalif" SAĞLAR durumu siyasi olarak bir iç hesaplaşma ile kendi lehine çevirme pahasına dosyaları 3 gün geç açıklamıştı...
Baykal hakkında neler söylenmemişti o üç gün için... neler?
Sonrası malum gensoru...
Bu gensorunun verildiği dönem de ilginç olaylara sahne olmuştu. En komiği de "APO yakalanıp tam sorgulanacağı bir zamanda sırası mı bu gensorunun" geyikleri olmuştu...
Sonuçta Mesut ve tayfası yüce divanda yargılanırken af yasasından yararlanarak mahkumiyetten kurtuldular... Yani beraat edemediler...
Ben size aslında bu olaylar sırasında Baykal ve Aydın Doğan arasında bir resepsiyonda geçen diyaloğu İRTİCALEN vermeek istemiştim...
BAYKAL : Sayın DOĞAN, siz koskoca bir medya grubuna hükmediyorsunuz ve bir çok istihbarat birimleriniz ve araştırmacı gazetecileriniz var... Olay bu kadar ayyuka çıkmış iken size bu TÜRKBANK skandalı hakkında ihbarlar ve veriler nasıl ulaşmaz?
DOĞAN : Kim dedi ki ulamadığını... Bize Sağlar'ın elindeki dosya bir hafta önce geldi... Bu skandalın peşine düşmenin bize uygun olmayacağını sen daha iyi bilirsin...
...
Bir de geçenlerde ZAMAN gazetesinin bir muhabiri ile yapmış olduğu ropörtajda "CHP'den memnun değilim. Bize hiç dosya getirmiyor" demesi yok mu bu DOĞAN'ın insan kahroluyor...
Bence Deniz BAYKAL çok dikkat etmeli. Tayyip'e muhaliflik bakiiii ancak Aydın DOĞAN manivelası onu uçurmaz tepe taklak 2 seksen yere serer...
Benim zoruma giden birbirinden kirli iki kirli çamaşırın ben daha az kirliyime varan iğrenç ve aşağılık yarışta zavallı halkı tercihe zorlamalarıdır...
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Şaban Dişli olayında tartışma konusu para 1 milyon dolar.
Aydın Doğan'ın Hilton'daki imar değişikliği karşılığında elde edeceği rant ise yaklaşık 2 milyar dolar.
Biri diğerinin 2000(yazıyla iki bin) katı...
Şaban Dişli olayında imar değişikliği nedeniyle arsanın eski sahipleri kandırıldı, zarara uğradı.
Aydın Doğan - Hilton olayında ise Aydın Doğan'ın cebine girecek para Emekli Sandığı'nın yani bütün milletin kaybedeceği para olacaktı.
Bütün bunlar göz önüne alındığında Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu olayı 2000 kez gündeme getirmesi lazımdı. Hele Şişli'de istenmeyen adam Sarıgül'ün bu imar değişikliğine onay verdiği göz önüne alınırsa...
Ama avukatlığa kendini kaptıran sayın Baykal, bu kez de Doğan grubunun avukatlığını yapıyor.
Bu arada sayın horasan'ın "Zaman gazetesi muhabiri" dediği kişi röportaj konusunda Türkiye'nin sayılı isimlerinden Nuriye Akman.
Aydın Doğan söyleşisi de aşağıdaki linkte:
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=732155
Nuriye Akman röportajla ilgili olarak:
"Bu onunla ikinci röportajım. İlkinde olduğu gibi her konuda detaylı bir görüşme yapabileceğimi düşündüm, ama öyle olmadı. Pek çok soruma yanıt vermek istemedi. Yeni polemikler açmaktan yana değildi. Söyleşinin kapsamlı ve baharatlı olmamasının nedeni budur." diyor.
Yayınlanma tarihi: 31 Ağustos 2008 Pazar.
Fırtına öncesi sessizlik dönemi...
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Tam 48 yaşındayım ve yaşadığım yıllar içinde bu tutumdaki bir başbakan asla görmedim. BU nedenle büyük üzüntü duyuyorum. Hele konu Aydın Doğan avukatlığı gibi basit sığ hiçbir akli melekeye sığmayan düzeyde ele alınınca da üzüntüm daha çok artıyor. Aydın Doğan ı savunmak başka şeydir. Kim Aydın Doğan ı savunuyor? Bu olaylardan anlaşılan bu kadar düzeysiz bu kadar saçmalık mı? Gerçek acıdır biberde acıdır o zaman gerçek biberdir. Tam Aristo mantığı . BU forumda Aydın Doğan savunan göremedim ben. Deniz Baykal ın savunduğunu Aydın Doğan olarak anlamak özel bir yetenek istiyor olmalı. Gelişen bu garip olaylar başka birşey. Sayın Ragıp Atay konunun özünü iyi yazmış ama anlayana ya da anlamak isteyene. Aydın Doğan Hilton için imar değişikliği istemiş. İster insanoğlu bu. İsteyenin bir yüzü kara vermeyen zenci. Sende ne güzel vermemişsin işte. Sonrasının açıklaması nerede? Ortada birde çalık gurubu iddiası var. Onu nereye sığdıracaksınız? "Olmaz orayı Çalık gurubuna söz verdim" lafı ne oldu? Sabah gurubunun Vakıfbank kredisi ile bu guruba nasıl satıldığını ne çabuk unuttunuz. Orada yetim hakları yokmu? Orası bu devletin parasına dahil değil mi? BU nasıl bir çifte standart anlayışıdır. Benim damadımın ceo olduğu şirket ile dedikodu olmasın diye çok yasal izah edilebilir iş bile yapmam ben. Ama ben yapmam. Çünkü ben benim. Rabbena hep bana. Meşhur yerli bir iddianamemiz var bilinen bazı arkadaşlar hüküm bile vermişlerdi. Buyrun Almanya da süren bir dava ve yine bir iddianame daha var. Bu iddianamede çok ciddi iddialar var. BU iddialar doğru mu değilmi yargı ortaya koyacaktır. Ben kendi adıma sadece izliyorum. Dediğim gibi konu yargıdadır. Bu iddialar sadece Hürriyet te değil 06.09.2008 tarihli Sabah gazetesinde dahi yer almış. O zaman bu mantık ile Sabah ın Başbakan ile derdi ne? Onlarda Vakıfbank kredisini kapatmak için bankalarına almak istedikleri iznin peşindeler mi acaba? Yada Ceyhan Rafineri izni Doğan a verilirse diye peşin bir gözdağı mı?
Bu haberleri yazmayan adam gazeteci değildir zaten. O zaman ortada dönenler nedir? Bir Başbakan açıkça tehdit ve şantajda bulunur mu? Bu benim tanımlamam değildir. Yapılanları hukukçular sadece bu başlıkla yorumluyor. Bu bir Başbakana yakışan bir çıkış değildir. Sorun, konumuz ve olay bu. Konuyu Şaban Dişli ye getirip o az aldı Doğan daha çok götürecekti demek aklıselim ile izah edilemez. Bu mantık ile Dişli götürmüş oluyor. Aydın Doğan ise daha hiçbir şey götürmemiş. İstemiş ama olmamış becerememiş. Peki Dişli Ne oldu? Partideki görevlerinden istifa edince aklandı mı? Yoo bence suçluluğu bir şekilde kabullenildi. Peki bu işlerin hesabı ne olacak? Hani nerede dokunulmazlık? Partiden ihraç yokmu? Ahlak dediğimiz şey bu mu yoksa? Ne güzel iş, paralar amudu ile götürülsün sonra basit bir parti görevlerinden istifa tamam. Hadi canım sizde. Peki para ne oldu para? Böyle aklanmaya bende razıyım. Aklanmak istiyorum.
Bazen susmak gerekir. Susmak da bir büyük erdemdir. Susmak Yazmış olmak için saçmalamaktan çok daha iyidir. Bir söz vardır. Suskunluğum asaletimdendir der.
Birilerinin Avukatlığı denilen şey ise bu yapılan saçmalıktır..
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Sanırım yazılanları okumamak gibi bir alışkanlığımız var. Konu bir yardım kuruluşunun yardımda usulsüzlük yaptığı iddiası. Savunan Başbakan ve suçladığı kişi, bir medya patronu. Buraya kadar itirazı olan olmaz sanırım. Şimdi çıtayı biraz daha yükseltelim. İddiayı ortaya atan kim? Almanyada savcılık. Yargılamayı yapacak kim? Alman mahkemeleri.Buraya kadar da anlaşılmıştır sanıyorum.
Biz neyi tartışıyoruz? Aydın Doğan, Hilton Arazisi, Yok deniz Baykal Yok erdoğan vs.(Burada tırnak açarak şunu söyleyeyim. Aydın Doğan bir kapitalisttir. Sermaye birikiminin temeli artı değerdir. Artı değer işçinin sömürülmesi sonucu elde edilir. Yani Aydın Doğan da bir kapitalist hem de tekelci kapitalist olması nedeniyle sömürücüdür. Ekonomipolitik böyle söylüyor)
Hukukçu olarak ne yazmışım? Ortada bir suç var. Başbakan'ın işlediği bir suç. Buna itirazı olan varsa yazsın. Bunların dışındakiler polemiktir. Polemik yapmak isteyenler de biraz siyaset, ve bolca matematik çalışsın.
Matematikte elma ile armut toplanmaz. Bilmem kimin olayında 1 milyon dolarmış da, Aydın Doğan olayında 2 milyar dolarmış. 1 milyon, birilerinin para kazanması için verilen rüşvet, diğerinde kazanılacağı iddia edilen para. Bilmem anlaşıldı mı?
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Sayın Av. Ragıp Atay a aynen katılmakla birlikte iki dava arasında çok ciddi bir fark olduğunuda belirtmek gerekmektedir.
Ergenekon davasında suçlamalar doludur fener de ise itiraflar... Şöyle ki..
Ergenekon davasının kilit ismi Veli Küçük görünmektedir şimdilik. Hakkında ki ithamlar iddialar suçlamalar inanılmaz boyuttadır. Ancak bunlar birilerini faso fiso kkonuşmaları, gizli tanık ifadeleri, belgeler ile ortaya çıkmaktadır. Mahkeme aşamasında ne olur ne şekle gelir bilinmemekle birlikte dikkate değer gelişmeler de olmaktadır. örneğin fasa fiso eden X ve Y nin ilgili kurumlarla yapılan görüşmeler sonucu olmadığı anlaşılmıştır. Buda bizleri şaşırtmıştır. Çok ciddi belgelerin 2002 yılında yapılan kriminal incelemesinde sahte belge oldukları ortaya çıkmıştır bu daha da şaşırtmıştır. En ciddi olarak 93 yılında Doğu Perinçek ile görüşüp koordine kurduğu yolundaki iddialardır ki bunu ikiside reddetse de biz ''suçlular elbet inkar edecekler'' diye düşünmüşüzdür. Çünkü peşi Uğur Mumcu cinayeti dir.... Ancak ortaya bu seferde başka bir resmi belge konmuştur buda Perinçek in o tarihlerde hapiste olduğudur. İstanbul dan uzak bir yerde hapiste olan kişinin nasıl görüştüğü ve koordine kurduğunu anlayamayıp iyice şaşırmışızdır. Hele hele savcının büyük bir hata ile gizli tanığı deşifre etmesi ve bu gizli tanığın apo nun tetikçisi ve kara kutusu olması abisinin de apo nun pezevengi olmasını öğrenmek ve bu kişinin paşalarla aynı koğuşta olduğunu öğrenmek bizi üzmüştür.
Fener de ise baş rolde olan sanıkların suçlanmaları değil İTİRAFLARI VARDIR. Bu kişiler PARAYI BEN ALDIM ŞUNA VERDİM GÖTÜRDÜM GETİRDİM SATTIM ALDIM KONUŞTUM . GİBİ NET İTİRAFLARDA BULUNMAKTADIRLAR.
Yani fener davası CİNAYET İTİRAFI ergenekon CİNAYET SUÇLAMASIDIR Arada dağlar kadar fark vardır... Tabiiki genede kararları ilgili devlet yargıları verecektir.
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Sayın commodore1tr konu hakkında yorum yapmadığım için biraz sitem etmiş bana,sizi mi kıracağım efendim?
Amma ve lakin yorum yapacak pek de bir şey yok aslında.İyisimi ben yine işin kolayına kaçıp bu kez de atalarımızdan kopya çekeyim.
Bu durum tam da "Tencere dibin kara, seninki benden kara." durumudur.
Bu durum tam da "Al Doğan'ı vErdoğan'a." durumudur.
Fazla söze ne hacet,gözünü seveyim atalarımızın.
Sağlıcakla...
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Sapla samanı karıştırarak hedef saptırmak ve insanları geri zekalı yerine koymak çok ayıp bir davranıştır ve hoş değildir. Daha ağır ifadeleri vardır amma bunu burada yazmak siteye saygısızlık olur.
Aydın Doğanı sevmediğimi daha önce söyledim bir kere daha söyleyeyim. En başta uslubunu sevmem onun. Amma bu konuda Aydın Doğan InA sından bahsederek yazı yazanlar konuyu saptırmak yalakalık yapmak aydın doğandan kuyruk acısı intikamı almak veya süzme salak olmalıdırlar. Başka bir şey olamaz.
Kaldıki hiç olaylarla ilgisi yok amma Aydın Doğan ile ilgili konularda da farkında mısınız bilmem RTE anayasal suç işlediği gibi TCK ya da bol bol malzeme çıkartıyor. Hemde her yönden. TEHTİT VAR ŞANTAJ VAR RÜŞVET VAR MEMURİYET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMAK VAR NÜFUS SUİSTİMALİ VAR ÇIKAR AMAÇLI ÇETE VAR İŞİN KÖTÜSÜ İTİRAFI BİLE VAR... Ceyhan konusunda ne demiş ? '' ORAYI ÇALLIK A SÖZ VERDİM'' Sen kimsin be ? Hangi sıfatla devlet arazilerini ona buna söz veriyorsun ? BU İTİRAFTIR . ASLINDA BUNU DEDİĞİ GÜN BAŞBAKANLIK SIFATI SONA ERMİŞTİR. ÜLKEYİ EŞİNE DOSTUNA SATAN DIŞARIYA BAĞIMLI BİRİSİ OLDUĞUNUN İTİRAFIDIR BU. Ama nedense bazıları bunu bile anlamak istemiyor. Kaldıki konuşulup duran HİLTON DA HİLTON dan BAŞBAKANA NE ? NEDEN SORUYOR? NEDEN ŞEHİT AİLELERİNE BİR İHTİYACINIZ VAR MI DEMİYORDA KENDİSİNİ HİÇ İLGİLENDİRMEYEN HER AKÇELİ İŞİN ALTINDAN MUTLAKA ÇIKIYOR. OFER DE DE AYNISI OLDU EL KADIDA DA... PARA NEREDE RTE ORADA...
Üyenini birisi ahkam kesmiş demiş ki
Alıntı:
Şaban Dişli olayında imar değişikliği nedeniyle arsanın eski sahipleri kandırıldı, zarara uğradı.
Aydın Doğan - Hilton olayında ise Aydın Doğan'ın cebine girecek para Emekli Sandığı'nın yani bütün milletin kaybedeceği para olacaktı.
Kel başa şimşir tarak...
Hilton arazisi Aydın Doğan ın aldı orayı devletten devlette sattı. Kendisi kendi yeriyle ilgili talepte bulunur. Kanuna uygunsa evet dersin değilse hayır. Bu kadar ötesi yok ama her ahvalde bunun RTE ile ilgisinin olmaması gerekir.
Dişli ise aldığı tarlayı nüfusunu kullanarak arazi haline getirdi. Bu arada rüşvet yedi. Bu kadar basit. Bunu anlamamak için ne olmalı bilemiyorum. Hele hele bir de Gaziantep olayı var iyi anımsattınız onuda yazalım... Ama başka foruma...
Şimdi burada ASIL KONUMUZA bakarsak.....
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Amma uzamış ha bu forum.
"Al birini, vur ötekine" neyinize yetmiyor.
Ne demişti biri iktidara gelirken : " Yolsuzlukların üzerine gideceğiz."
Ne oldu? Bizzat yolsuzluklara bulandınız, Cumhuriyet tarihinde eşi menendi görülmemiş uygulamaların içerisinde yer aldınız.
Ne diyor diğeri : Ahlak konusunda sicil amirim Başbakan değildir.
Doğru söze hacı emmin ne desin. Ahlak konusunda sicil amirin Başbakan olsaydı sütten çıkmış ak kaşık olurdun. Kaşıkla verdiğin destek, ranta tahvil edilip kepçeyle alamayınca mı şimdi aslan kesildin? Dün genel seçimler öncesi bu iktidara verdiğin destek unutuldu mu sanıyorsun?
Dün yerli sermaye (yeşil olmayanından) IMF destekli bitirilirken, sen ve senin gibiler sırf ticari çıkar uğruna, rakiplerini ekarte edebilmek için alkış tuttunuz, bugün sıra size geldiğinde neden ağlıyorsunuz?
Bir kaç patron hariç ki onlar ciddi bedeller ödediler, ödemeye devam ediyorlar, şimdilerde diğer hepsi ağlaşıyorlar.
Gemicikleri alanlar Üsküdar'ı geçti beyler, kıpraşmayın, ya da siz de bedel ödeme cesareti gösterin.
Ama yok olmaz, paranız canınızdan bile tatlı da, ya bu ülkeden de mi?!!!
Ne iktidarın, ne de sizlerin, yatacak yeriniz yok...
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Sayın Commodore 1tr
Sapla saman karışmaz. Ergenekon davası ile, denizfeneri davasının karşılaştırılması mümkün değil. Her iki dava, içerik olarak çok farklı. Birisi olağan bir yolsuzluk davası. Devletle uzktan yakından ilgisi yokken, rte nin savunması ile devletle bağlantılandı. Aslında deletle değil de, hükümet ile bir bağ oluştu.
Oysa ergenekon farklı. İlerleyen günlerde daha ayrıntılı yazacağım üzere, devlete egemen olmak isteyen bazı gurupların savaşıdır bu. Muktedir olamayan iktidar sorunu diyeyim şimdilik. anlayan anlar.
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Aslında herşey 2007 nin Haziranında gazetede çıkan bir haberle başladı. Bende bir forumda bunu yazdım ve yazımı nasıl olduysa düğümleyebilmişim ve şöyle demişim. '' Bu olaydan büyük sonuçlar çıkacak çünkü Alman savcısı bu kiiyi aldı...'' diye bitirmişim....
Almanya Türkiye kadar uygar gelişmiş insan haklarına saygılı olmadığı için başbakan korumalarının dövdüğü bir vatandaşı polis korumalardan almışlardır. Amma sonradan anlaşılmıştır ki döven korumalar Merkel in değil RTE nin korumalarıdır poliste koruma filan dinlememiş adamı kurtarmıştır. Bu olayı anımsayalım bir.
Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği Başkanı Muhammet Demirci Honnover’de, Erdoğan ve Merkel birlikteyken , yeşil sermaye holdinglerinin vurgununu, Alman Başbakanına Almanca anlatmak isterken Türkiye’den gelen Başbakanlık korumaları tarafından Erdoğan ve Merkel’in gözleri önünde yaka paça salondan atarak dövmüşler be kişiyi Alman polisi kurtarmıştır.
Bu Türkiye'de çok ufak bir haber olmuştur. Daha sonra bir dip notta şu haber çıktı. ''Berlin Kriminal Polisi bu konuda soruşturma açtı; ilgili kişinin savcılık ifadesini aldı''
1 Mayıs 2007 de ise RTE ile şimdi deniz fenerinde Almanya da hapiste olan kişinin yanyana resmi çıkmış ve altında ''deniz fenerinden yolsuzluk kokuları yükseliyor...''
İşte Almanya çağdaş olmadığından dolayı 2007 den beri bu konuyu takip etmekte bu dayak olayından sonra kıyamet kopmaktadır. Bugün şuanda saat 0048 olduğu halde kimse farketmedi amma bir enterasanlık var ki onuda size ben söyleyeyim Sybille Gottwald bir savcı Alman savcısı bir kadın. Muhammet Demirci 'nin ifadesini alan savcı ne ilginçtir ki aynı savcı Deniz fenerinin de savcısı....
Şimdi bu garip girişten sonra gelip devam edelim....
-
Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
[quote=gecem1970;212331]Hilton Aydın Doğan’ın.
“bu sadaka soyguncusu fenere” Tayyip Erdoğan’ın feneri diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz.
Belgesi var.
Şahidi bulundu.
Necati Doğru
------------------------------------
Kanal 7 Avrupa’nın başına getirilen Mehmet Gürhan’ın Frankfurt Ticaret Odası’na kayıtlı şirketinin adı, şiir gibi: Weiss Handels, yani Ak Ticaret...
Mine G. Kırıkkanat
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Dünyanın gerçek günde mi ne ? Aslında şu aralar iki tane var günden. Birincisi beklenen ekonomik kriz, ikincisi ise yarın başlayacak olan bin yılın deneyi Cern denilen olay. Bu olaya göre Dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı "Büyük Hadron Çarpıştırıcısı" (LHC), 13,7 milyar yıl önce meydana geldiği düşünülen Büyük Patlama'dan hemen sonraki başlangıç şartlarını oluşturarak maddenin sır perdesini aralayabilmek ve dört temel soruya yanıt bulmak Higgs bozonunu bulmak, süpersimetrinin sırrını ortaya çıkarmak, madde ve antimaddeyi anlamak ve Büyük Patlamadan hemen sonra saniyenin binde birindeki sürede ortaya çıkan şartları yeniden yaratmak. Bu deney için yerin yaklaşık 100 metre altında 27 km lik tüneller ve normal mıknatısların 90 bin güçlüsü mıknatısların yerleştirildiği söyleniyor. Bazı bilim adamlarıda bu deneyle ''kara deliklerin'' meydana geleceğini ve dünyanın sonunu olacağını ileri sürerek deneyi durdurmaya çalıştılar amma başaramadılar. Eğer bunlar haklıysa zaten başka bir gündemede ihtiyaç almayacağı gibi aşağıdaki yazılarda boşuna yazılmış olacak... Yani yarından itibaren dünya yok olabilir ..... Salla gitsin bu gece yani....
Dünyanın birde suni iki gündemi var bu aralar. Birincisi abd de yaklaşan başkanlık seçimleri. İkincisi ekonomik paylaşım için danışıklı döğüş olduğu belli olan güç gösterileri...
Dünyanın birde uzun süredir devam eden iki gündemi var. İkisi de beşeri olarak ortaya çıkıyor. Birincisi açlık yoksulluk çevre talanı ikincisi ise üstü örtülü süren dinler savaşı.
Güzel yurdumuza geldiğimizde saat başı gündem değişip durmasına rağmen yukarıdaki ciddi suni ve uzun gündemiyle hiç bir şekilde ilgimizin olmaması. Zaman zaman var gibi görünsede aslında yok.
Güzel yurdumun gündemini gerçek günde mi aslında iki tane. Mevcut iktidar partisinin din kisvesi altında her türlü yolsuzluğu yaparak rant elde etmesi dindarları sömürmesi, ikincisi ise Türkiye yi yönetemeyerek dışardan güdümlü acz içinde tutması.
Güzel yurdumun suni iki gündemi var ikiside mevcut hükümet tarafından sıkışıldıkça öne atılmaktadır. birincisi gayya kuyusu olan türban sorunu ikincisi ise kendileri dışındaki herşeye saldırma sorunu ki bu aralar doğan medya gurubu...
Birde uzun süredir devam eden iki sorunu var ülkemin. Dış destekli bir köpek sürüsü terör örgütü ikincisi ise her türlü argümanı kullanarak yıkılmak istenilen laik cumhuriyet yani karşı devrim...
Hali hazır hükümet ve bu hükümetin başı sayesinde bu gündemler içiçe davam etmektedir. Şu ara en fazla ortaya çıkan yolsuzluk şantaj saldırma dır. Örtülü olarak sa diğerleri devam etmektedir. Bu forumda o yüzden bir oraya bir buraya gitmektedir.
Bunları durduk yere neden yazdı şimdi bu diyorsanız. Bilmiyorum. Belki nerelerde dolaştığımızı saptamak içindir. Ancak bendeniz her bir Türkiye konusunu yazmaya uğraşıyorum her nekadar bir birinden ayırmaya çalışsamda zorunluluk ve bazı yönlendirmelerle yine kısmen içiçe geçmektedir. Bu muhteşem tespitlerimden sonra devam edeyim buna bir paragarafla daha !!
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
RTE battıkça birilerine vuruyor ki gündem değişsin. Zaten ülkem çok ilginç peş peşe yolsuzluklar patlıyor. Din sömürüsü ayyuka çıkıyor kepazelikleri dökülüyor amma oy oranlarıda artıyor !!! Anketler yalan söylemiyorsa tabii ki. Ben CHP ve diğer parti liderlerinin yerine olsam seçimlerin eski sistemle yapılmasını isterdim uzun sürsün önemli değil oturur herkes sandığın başında adam gibi sonuç çıkar. Ben seçimlerde hala çok büyük hileler yapıldığını düşünüyorum. Yada mümtaz halkımız cidden yalancı olmuş... Bu güne kadar üç kişi buldum o kadar dolaşmama rağmen akp ye oy vermiş... Ya utanıp yalan söylüyorlar yada var bir şey de neyse konumuz bu değil.
RTE farkına varmadan saldırırken de suç işliyor aslında. Ama bunu nedense birileri çok güzel yiyip karşı saldırıya geçiyor. Hiç kimse demiyor ki gündeme getirdiği Hilton arazisine bu zat 1000 katlı iş yeri kursa bir tek yeşil alan bile bırakmasa orada bunun da sorumlusu büyük şehir belediye başkanlığıdır... En öz biçimde rüşvet yemiştir... Ama hele sen bir Gaziantebi açıkla Silivriyi açıkla pee...
RTE nin en büyük korkusunun Kanal 7 ile organik bağının tescilli olması ve oradaki kurucuların gırtlaklarına kadar pisliğe batmış oldukları yönündeki iddialardır. Bunun ucunun RTE ye dokunmaması mümkün değildir. Yimpaş ta göründüğü kadarıyla işin içine direk girecektir. Kimi tanımıyorum dese onunla resmi çıkmaktadır . Bu bağlamda kendisine kesin garantili olarak beni tanımadığını iddia etmesini tavsiye ediyorum. her nekadar benim bu konuyla ilgim yoksa da olsun... Doğru söylediği bir konu çıkar. Bu yüzden saldırmakta saldırdıkça saçmalayıp batmaktadır.
Ceyhan arazisi kminmiş? Çallık ın!! Daha ihalesi bile yapılmamış amma sonuç belli.
Zaman zaman yazmakta haber aktarmakta yarar var çünkü biz ulus olarak unutkanız. Şimdi seçimlerde bir un bir bulgur bir çeki kömür hoppaaa unut sevme beni... şarkısı ile oylar değişir sonra gene başlarız. Aslında diğer partiler şu bağışlarıda inceleseler ya bu bağışlar nereden kaç paraya kim tarafından alınıyor? İrsaliye fatura nereye gidiyor. O bağış yapıyor ben mi ödüyorum . Bir öğrensek...
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
http://fotograf.gazetevatan.com/foto...09092008_1.jpg
AHANDA BAŞBAKANIN ASLA TANIMIYORUM DEDİĞİ HAYATIMDA GÖRMEDİM DEDİĞİ ADAM. bU HESAPLA BU DA RTE DEĞİL !!!
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Deniz Feneri e.V, İstanbul Eminönü Süleymaniye Muhtarlığı’na, 10 tonu beyaz peynir olmak üzere, 140 ton gıda yardımı yapmış gibi gösterdi.
Almanya’daki Deniz Feneri Derneği hakkındaki iddianame, bağış sahtekarlıklarını ortaya çıkardı. Alman savcılar orada yaşayan Türkler’in bağış paralarının izini sürerken Dernek’te ele geçirilen faturalar üzerinde titiz çalışmalar yaptı. İncelemeler sonunda hazırlanan iddianame, Alman savcıları bile şaşkına çevirdi. Gıda yardımı adı altında bağış paralarının Deniz Feneri e.V tarafından nasıl içedildiği, nasıl sahte makbuz ve faturalar düzenlendiği ortaya çıktı.
Vatan Gazetesi'nden Hilal Öztürk'ün haberine göre, bu hayali bağışlardan biri de İstanbul’un Eminönü İlçesi Süleymaniye Muhtarlığı’na yapılmış gibi gösterilen, 10 tonu beyaz peynir olmak üzere 140 tonluk salça, çay, zeytinyağı, pirinç ve mercimekten oluşan gıda yardımına ait sahte belgeler. Savcılar İstanbul’da 80 haneli bir muhtarlığa, 140 ton gıda yardımı yapılması, tüm faturaların da aynı daktiloda yazılmış olması (bir elden çıkma, masa başında hazırlanmış) karşısında Alman savcılar bile hayrete düştü.
Muhtar: Tam bir sahtekarlık
Süleymaniye Muhtarı Cuma Karadağ, Deniz Feneri Derneği’nin faturalarında yansıtıldığı üzere “2003 yılında muhtarlığına 140 ton gıda yardımı yapıldığını, alındı belgesi olarak da makbuzlara mührünü bastığı” iddiasını şaşkınlıkla karşıladı. Karadağ şunları söyledi: Akıl almaz bir sahtekarlık. Büyük bir şok yaşadım. Ne 2003 yılında ne de herhangi bir tarihte Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nden muhtarlığımıza bağış yapılmamıştır.
“Yardım isteyeni geri çevirdiler”
Bırakın bağış yapmayı, muhtarlığımız sınırlarında oturan iki aile Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’nden bağış talebinde bulundu. Mahallemizdeki insanların durumları orta halli. Ancak o iki ailenin durumu iyi değildi. Bırakın yardım etmeyi, taleplerini reddettiler, geri çevirdiler. Niye yardım etmeyi kabul etmediklerini bilmiyorum. Kıstaslarına uymadı herhalde. Ama evinde televizyon ve buzdolabı olan ailelere bağış yapmadıklarını duyduk.
Mührün sahtesini yapmışlar
140 ton gıda yardımını ben ne yapacağım ki. Benim o tarihte 80 hanem vardı. Bu 80 hanede 1500 kişi oturuyor. 140 ton gıdayı alıp da ne yapacağım ben. İnanılmaz bir sahtekarlık bu. Benim mührümü makbuzlarına nasıl bastıklarını hiç anlayamadım. Muhtemelen bilgisayarda sahte bir mühür hazırlayıp onu kullanmışlardır. Muhtar mührünün sahtesini yapmakta ne var ki. Akıl alır gibi değil. Bu kişileri ne tanırım ne de böyle bir yardım aldım. Böyle bir bağış olayı kesinlikle olmadı.
Büyükşehirden sadece 50 koli yardım aldık
Deniz Feneri’nden kendilerine bir yardım ulaşmadığını söyleyen muhtar Cuma Karadağ “Biz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna döneminde sadece 50 koli gıda yardımı aldık. Ancak bu yardımların üzerinde Büyükşehir Belediyesi yazıyordu. Kesinlikle Deniz Feneri Derneği’nden gelmiyordu. Ayrıca o gıda yardımları sadece bizim muhtarlığımıza değil, tüm muhtarlıklara gönderildi” diye konuştu.
Gazetelerden alıntıdır. Olur ya zamanla unuturuz. Yok olmadı diyen çıkar mı çıkar....
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Yıllardır aynı aynı aynı aynı..........aynı...
Hep kendiyle ilgili/partisiyle ilgili masumu oynayan/etrafa sataşan/yağıp esip gürleyen/(yakın çekim görüntülerinde ağzından uçuşan salgı parçacıkları kesin kameralara yapışıyordur) adamın birini izlemekten açıkçası sıkıldım.
Bunun mahiyetinin ettiklerini/yaptıklarını/teşebbüslerini vs. vs görmekten/duymaktan/okumaktan belli organlarımda bulantılar kronikleşti.
Bu adamın biri ve mahiyeti mahallenin delisi ve arkasında gülüşen çocuklar olsa neyse... çevresel bir renk/desen olur, gülümseyip geçerdik. Tabii zararsız olduğu sürece.
Demokrasi bu ise hiç sağlıklı ve elit birşey değil. Gerçi 'demokrasi'nin bu işte pek de suçu yok. Ramazan ile görünen o ki; bu memlekette % 47 lik bir kesimin fantazisine RTE cevap verdi.
Bu fantazi lümpen bir jargonu dillendirmiş/daima nefretle kasılmış bir yüz ifadesi barındıran/şaibeli/şaibelerini dile getirenlere şaibe sıçratan/bulaştıran/tehdit eden bir vitrin.
İlaveten daha üç aylara girer girmez ramazan muhabbetlerinin uğultusuda başlıyor ya, yok rujum/pedim/ağdam orucu bozar mı? yok bilboarddaki cıbıldak hatunları buraya kim koydu? şekerim var orucum da olsun!! hatunu canım çekti iftar ile teravih arasında mı yanaşayım, teravihden sonra kalırsa iflahım kesiliyor!! benzeri edepsizlikler sür manşet.... Ayıp vallahi ayıp... Hoca(?)lardan fetva almadan adım atamayan acizler ve irade yoksunları ramazanı parsellemişler, sanırsınız ki; bu ay tüm edepsizliklerin ayyuka çıkmasına adanmış.
Oruca niyet edilir edilmez nedense zihnin/ağızın/nefsin makaraları boşa salınıyor.
Ha bir de 'imanı temizlikten gelen' müminlerin ağız/ten kokuları...
Suratların da da vitrin mankenlerinin çehresi...
Demek ki ARZ edilen TALEP'e cevap veriyor...
% 47 had safhada 'doyumlu'
kalan % 53 ise ya taraf olacak ya bertaraf???
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Kabağında bir sahibi var !
Aslında dervişin fikri neyse zikri de odur, sözü daha çok akla gelir bir dervişten bahsedildiğinde.
Fakat bugünkü yazımıza konu olan olay fikirden çok eylemleri, olayları, insanları anlatıyor.
Hikayede konu edilen kabak gerçek hayatta bizim parklarımız, bahçelerimiz, tarlamız, arsamız, evimiz, bağımız bostanımız.
Bize ait olan ne varsa onları har vurup savuranlar onların da bir sahibi olduğunu bir an bile olsa unutmamalılar.
Bugün ellerinde oturdukları koltuğun ağırlığını taşıyanlar yarın o koltukları kaybedince de aynı rahatlık ve aynı standartlarda yaşayabilecekler mi?
Bugün sistemin acizliğini kendi lehine çeviren fırsat düşkünleri yarın sistem ters döndüğünde o fırsatların başkalarının eline geçeceğini bilmiyorlar mı?
Bugün sana bana çifte standart uygulayan ikiyüzlüler yarın aynı iki yüzlülüğün kendilerine yapıldığında neler yapacaklar?
Bugün üç kuruş karşılığında satılıkları kendi siperlerine çekenler yarın bir başkasının o satılıkları satın aldığında acıların en acısını yaşamayacaklar mı?
Çevremizde sahte kabadayılar, sahte kahramanlar, sahte kurtarıcılar ne kadar çoğalıyorsa aslında bizler de o kadar sahte bir hayatın içerisine itiliyoruz farkında olmadan.
Bu gün bu sahtekârlıkları yaratanlar yarın kendi kazdıkları kuyulara düşecekler.
Dün böyle olmuştur bütün bunlar, bugün böyle devam ediyor ve yarında böyle sürecektir.
Tarih tekerrürden ibarettir.
Sizi fazla bekletmeden hikâyeyi paylaşayım sizlerle.
Bakın bakalım " Kabağında bir sahibi var " hikâyesinde anlatılanlara…
Alıntı : Mehmet Mert
Haberdar Gazetesi
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Kabağında bir sahibi var!
Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir.
Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan
vazgeçecektir.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden
arınması gereklidir...
Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder,
soluğu berberde alır.
- Vur usturayı berber efendi, der.
…
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini takip etmektedir.
Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken,
yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:
- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş.
Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur.Ses
çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar.
Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
Kabak aşağı, kabak yukarı.
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki,
gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir.
Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için
yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır.
Ölmüştür. Görenler çığlığı basar. Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe
bakar, gayri ihtiyarî sorar:
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın bir sahibi
var. O gücenmiş olmalı!
***
Hikaye böyle. Asıl hikaye devam ediyor. Bu hikayenin içinde de ensemize, kafamıza vurup vurup dalga geçen sahte kabadayılar, kabağın da bir sahibi olduğunu, bu sahibin de en affetmeyeceği şeyin kibir ve kul hakkı yemek olduğunu unutmaya başlayanlar, koltuklarına, makamlarına, rantlarına yapışanlar anlayacaklardır.
Alıntı : Mehmet Mert
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Bir başbakan ne kadar suç işlerse o kadar destekleniyor. Yapılacak çok yorum ve varılacak çok sonuç var ama ben size sadece ilk üçü vereyim :)
1) RTE
2) Özal
3) Menderes
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
GİDİŞ O GİDİŞ PAKİSTAN'a bakın kim seçildi seçimlerde Adı yolsuzluktan
%10 çıkmış Asıf Ali Zerdari
Yolsuzluk suçlamaları yüzünden eşi Butto'nun iki kez başbakanlıktan ayrılmak zorunda kaldığı Zerdari, ilk kez 1990'da ilk Butto hükümetinin dağılmasıyla hapse girdi. Zerdari, 1993'te serbest bırakıldı ve bir İngiliz iş adamından tehditle milyonlarca dolar almaya çalışmanın da aralarında bulunduğu bir dizi suçtan beraat etti.
Zerdari, yolsuzluk ve Karaçi'de vurularak öldürülen Butto'nun kardeşi Murtaza'ya yapılan saldırıda rolü olduğu suçlamasıyla 1996'da ikinci kez girdiği hapisten 2004'te çıkınca Birleşik Arap Emirlikleri'nde bulunan ailesinin yan Yolsuzluk suçlamaları yüzünden eşi Butto'nun iki kez başbakanlıktan ayrılmak zorunda kaldığı Zerdari, ilk kez 1990'da ilk Butto hükümetinin dağılmasıyla hapse girdi. Zerdari, 1993'te serbest bırakıldı ve bir İngiliz iş adamından tehditle milyonlarca dolar almaya çalışmanın da aralarında bulunduğu bir dizi suçtan beraat etti.
Zerdari, yolsuzluk ve Karaçi'de vurularak öldürülen Butto'nun kardeşi Murtaza'ya yapılan saldırıda rolü olduğu suçlamasıyla 1996'da ikinci kez girdiği hapisten 2004'te çıkınca Birleşik Arap Emirlikleri'nde bulunan ailesinin yanına gitti. Müşerref, geçen yıl Butto, Zerdari ve diğer PHP liderlerinin ülkeye dönmesi için af çıkarmıştı.
ABD Başkanı Bush, Pakistan Devlet Başkanı Zerdari'yi aradı, tam destek verdiğini söyledi 10 Eylül 2008 Referans
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli.
Yıllardır Hürriyet Gazetesi’nin manşetine çıkma, manşetten haber olma başarısını gösteremeyen bu iki siyasi parti genel başkanı, birer gün arayla Hürriyet’in manşetinde yer buldular.
Türkiye’yi korumak için konuştuklarında tek sütun, Doğan’ı korumak için konuştuklarında manşet.
İşte özgür basının gücü.
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
08-09-2008, 18:53:57
sdt23 http://images.hukuki.net/images/stat...ser_online.gif
Hukuk Sever
Kayıt Tarihi: Nov 2007
İletiler: 2.283
https://www.hukuki.net/forum/images/icons/icon1.gif Re: Diktatör RTE...Demokrasi Yalan Yolsuzluk Vah vah
Şaban Dişli olayında tartışma konusu para 1 milyon dolar.
Aydın Doğan'ın Hilton'daki imar değişikliği karşılığında elde edeceği rant ise yaklaşık 2 milyar dolar.
Biri diğerinin 2000(yazıyla iki bin) katı...
Şaban Dişli olayında imar değişikliği nedeniyle arsanın eski sahipleri kandırıldı, zarara uğradı.
Aydın Doğan - Hilton olayında ise Aydın Doğan'ın cebine girecek para Emekli Sandığı'nın yani bütün milletin kaybedeceği para olacaktı. ALINTI
-----------------------------------------------------------------------
Benim kafam karıştı her iki olaydada Hukuk'a riayet varmı?
Eee o zaman Adalet ve hakkaniyet duygusunu AZ ÇALAN ÇOK ÇALAN FELSEFESİYLE Mİ ÖYRETECEĞİZ ÇOCUKLARIMIZA. M.E.SEZEN
Rüşvet ve haksız kazanç, dinimizde haram kılnmış ve büyük günahlardan biridir.
Bu kötülükleri işleyenler ahiret hayatlarında perişandır.Dünyada yaptıklarının cezasını er veye geç'te olsa çekeceklerdir.
Cenab-ı Allah, bizim gizli ve asikar bütün yaptıklarımızdan haberdardır.
Nitekim, Kitabımız Kur'an-ı Kerim'in Bakara Suresinde, "O kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. O'na hiçbir şey saklı kalmaz."
En'am Suresinde "...O, karada ve denizde ne varsa bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. Oyerin karanlıkları içindeki tek bir daneyi dahi bilir."
ve Kaf Suresinde de "And olsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarımdan daha yakınız." buyrulalarak, insanların tüm fiil ve davranışlarından Cenab-ı Allah'ın haberdar olduğu beyan edilmektedir.
Peygamber Efendimiz de Rüşveti alan da veren de Cehennemdedir" buyurmuştur. İslam dininde kesin olarak yasaklanan rüşvet ve yolsuzluğun günümüzde de sürüp gittiği görülmektedir.
16/3/2008 İhsan Muslu Ortadoğu.
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Yolsuzluklar ve yalanlar
yaranmakla başladı,
yararlanmakla devam etti...
Şimdi gelinen nokta
dönen dişlilerle
yarma noktasıdır...
Hedef ve son nokta YALATMAdır...
Tarih boyunca
Osmanlının son dönemi hariç
14 asır öncesinde halifenin paralı askerleri iken bile
bu kadar yozlaşan bir anlayışla yönetilmedik...
Bu halk tarihini unutmadığı sürece
devlet yönetme anlayışı değil
bu devlet,
bu anlayış yıkılacak...
Emperyalizm için sorun
İslam dini değil
İslam dininin devlet yönetme geleneğine sahip biz ardılları tarafından
insanileştirilmesi
dünyevileştirilmesi
Kısaca akıl kertesine vurularak
bilim ve fenne mağlup olmasındadır...
Proje, bir kaç kişiyi, bir kaç cemaati, bir kaç grubu mutlu etmek üzerine değil aklımızı, geleneklerimizi, dilimizi, tarihimizi TESLİM ALMAK üzerine tasarlanmış bir proje olup ortam ve şartlar açısından en olgun ve verimli bir dönem yakalamıştır...
Ulen amma genelledim be bende... :)
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
SDT23 boşuna kasmayın kendinizi anlamak istesenizde pek anlayamayacaksınız nasıl olsa. Özgür basından ne anladığınızı biz anladık merak etmeyin. Bari çok abes kaldığınızda sessiz kalın. Her şeye olur olmaz, mantıklı ya da mantıksız yanıt yazmak zorunda değilsiniz ki? Susabilmek de erdemdir. Sessiz kalarak da çok şey anlatılabilir. 1 yılda verdiğiniz 2200 yanıt aslında çok şey anlatıyor. Bu defa alıntı yapmadan doğrudan yanıt yazmışsınız onu anlayamadım. Yeni bir tarz mı deniyorsunuz acaba?
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Aşağıdaki yazı ilginç geldi bana...
HUMEYNİ, İRAN’IN “HÜRRİYET GAZETESİ” AYANDEGAN’A NEDEN ÇOK ÖFKELİYDİ?
Ayandegan İran’ın en çok okunan gazetesiydi. Tirajı bir milyondu…
Liberal-özgürlükçüydü…
Köşe yazarları arasında, solcu, sağcı, liberal her görüşten kişi vardı…
Sahibi Daryuş Homayun gazeteciydi. Doktorasına yaptıktan sonra basına girmiş ve sonunda kendi gazetesini çıkarmıştı. Liberaldi. “Anayasacı Meşrutiyeti” savunuyordu.
Evet, Ayandegan İran’ın en etkili ve popüler gazetesiydi…
Ve bir gün…
KAVGANI NEDENİ: LE MONDE
Tarih: 11 Mayıs 1979.
Ayetullah Humeyni, Ayandegan Gazetesi’nin yalan yazdığını söyleyerek, İranlıları gazeteyi boykot etmeye çağırdı.
Peki, Ayandegan Gazetesi ne yazmıştı da Humeyni’yi kızdırmıştı?
İlginçtir; Humeyni ile Ayandegan arasındaki mesele ülke dışındaki bir olaydan çıkmıştı!
2 Mayıs 1979’da -bugün hala kimler tarafından öldürüldüğü bilinmeyen- Ayetullah Mottahari’ye suikast yapıldı.
Bu cinayet ile ilgili kapsamlı bir araştırma yapan Fransız Le Monde Gazetesi’nin haberini çevirip sayfalarına taşıyan Ayandegan Humeyni’yi çok kızdırdı.
Çünkü haber üstü kapalı biçimde suikasti Humeyni ile irtibatlandırıyordu.
Humeyni Fransız Le Monde değil ama Ayandegan’a karşı öfke dolu bir konuşma yaptı.
Humeyni’nin öfke dolu konuşmasının sebebi bir değildi. Aslında Mottahari suikasti bardağı taşırmıştı.
Ayandegan yeni rejime karşı özgürlükçü kesiminin taraftarlığını yapıyordu.
AYANDEGAN’IN YAYINLARI HUMEYNİ’Yİ KIZDIRDI
İran Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan bir yetkili, yandaş-medya İttilat Gazetesi’nde, kız ve erkek çocukların birbirinden ayrı spor yapmaları gerektiğini, aksi takdirde yakında spor salonlarının yanına bir de doğumevi açmak gerektiğini yazdı!
Kuşkusuz bu yazıya bugün siz nasıl tebessümle yaklaşıyorsanız; o gün İranlıların çoğu da öyle yaklaştı.
Ayandegan bu görüşle alay eden bir makale yayınlandı.
Aslında kimse tehlikenin farkında değildi henüz…
Herkes yeni rejime yaranma telaşındaydı.
Bu konuda komik bir örnek vermeliyim:
Tahran Kent Tiyatrosu’nun önünde Henry Moore’nin yaptığı flüt çalan adam yontusu vardı.
İran İslam Cumhuriyeti olunca yeni rejime yaranmak isteyen Berlin’de tiyatro bilimleri öğrenimi görmüş; yani okumuş tiyatro müdürü hemen heykelin pipisini kestirdi. İnanın şaka değil.
Fakat pipi kesilerek sorun giderilemedi. Çünkü bu kez heykelinin dişi mi erkek mi olduğu kafaları karıştırdı!
Tiyatro müdürü heykeli giydirmek istedi.
Ama mollalar kesin çözümü buldu; heykel parçalanarak çöpe atıldı!
Bir süre sonra da yeni rejime yaranmak isteyen müdürün işine son verildi; tiyatrolara yasak getirildi!
Zamanla komik görünen olaylar dehşetli bir hal almaya başladı.
Ayandegan hepsini haber yapıyordu.
Kamusal alanda kadınlara başörtü zorunluluğu getiren yasaya Ayandegan karşı çıktı.
Peçesiz dolaştığı için saldırıya uğrayan kadınların çığlıklarını tek duyan gazete Ayandegan oldu.
İçki satan büfelere, fabrikalara yapılan saldırılar Ayandegan’da yer aldı.
Kızların evlenme yaşının 18’den 13’e düşürülmesine karşı çıkan yine Ayandegan’dı.
İranlı aydınların büyük çoğunluğu molla rejiminin yaptıklarını hep, “geçiş sancıları” olarak görüyordu. Her seferinde "tamam bu sonuncusu" diyordu.
Ancak bu tehlikeli gelişmeden haberdar olan gazeteci yazarlar da vardı.
Ayandegan Gazetesi köşe yazarı Said Cevadi bunlardan biriydi.
Her gün yazıyordu; “faşizmin ayak seslerini duyuyorum!”
Köşe yazarı Cevadi’yi bir kişi duydu; Ayetullah Humeyni…
“YILMAYACAĞIZ”
Humeyni, Ayandegan’ın “baş belası” olacağını çoktandır anlamıştı.
İktidara daha tam hakim olamadığı için ilk başta gazeteyi kapatamayacağını biliyordu. Bu nedenle boykot çağrısı yapmıştı. Sanıyordu ki gazete ya geri adım atacak ya da satamayıp iflas ederek kapanacaktı.
Humeyni’nin beklediği olmadı.
Humeyni’nin boykot çağrısından bir gün sonra, Ayandegan dört sayfa çıktı.
İlk sayfada kısa bir açıklama vardı; Mottahari suikastıyla ilgili haberler Fransa’da çıkmıştı. Onlar sadece çeviri yapmışlardı. Eğer İran devleti olarak tepki duyulacaksa Fransa’ya duyulmalıydı!
Bu açıklamadan sonra da eklediler: “Yılmayacağız.”
Gazetenin diğer üç sayfası boştu, bembeyazdı.
Ayandegan mücadeleye kararlıydı.
Ama…
Bayiler gazeteyi satmaya korktular. Çünkü gazeteyi satan bayilerin dükkanları eli sopalı mollalar tarafından tahrip edilip, yakıldı!
Başörtüsü kadınların yüzüne kezzap atan, sinema, kitapevi yakan, içkili yerleri yakan mollaların hedefinde bu kez gazete büfeleri vardı.
Büfeciler Ayandegan’ı satmamaya başladılar.
Bu kez devreye gazetenin okuyucuları girdi; Ayandegan’ı elden sattılar.
Gazete tiraj kaybetmedi. Ancak…
“BUNLARA TOLERANS YOK”
Ayetullah Humeyni’nin Ayandegan’a hiç tahammülü yoktu.
Gazeteyi çıkaranlara, satanlara, okuyanlara “vahşi hayvanlar” diyordu. “Bunlara karşı hiç toleransımız olmayacak” diye halkı kışkırtan konuşmalar yapıyordu.
Boykot pek etkili olamayınca eli sopalı mollaların hedefinde bu kez gazete okuyucuları vardı.
Yaşamı boyunca Ayandegan görmemiş, okumamış yoksul varoşlar, gazeteyi kimin elinde görürse saldırıp öldüresiye dövüyordu. Ayandegan’ı taşımak okumak artık riskli hale geldi.
Enformasyon Bakanı Minaci’ye göre bu şiddet değildi; halkın içten gelen tepkisiydi.
Ve basına da öğüt veriyordu sürekli:
İslam Devrimi yolundan sapmayın! Halkı kışkırtmayın! Halkı kandırmayın!
Yıllarca Şah’a karşı mücadele vermiş, özgürlük hareketlerini savunmuş Ayandegan, yandaş medyada yapılan kışkırtıcı- yalan yayınlar sonucu bir anda, “Amerikancı” ve “Siyonist” oluverdi!
Kara propaganda başarılı oldu. İnsanlar korktular.
Sonuçta molla şiddeti ve Humeyni kazandı.
GAZETE KAPATILDI, SAHİBİ TUTUKLANDI
Ayendegan, “yeni rejimin basın özgürlüğü konusundaki tutumu açıklığa kavuşana kadar yayınına bir süreliğine ara verdiğini” açıkladı. Sonra bir iki kez çıkma teşebbüsünde bulundu.
Ancak…
Velayat-i Fıkıh tarafından 8 Ağustos 1979’da kesin olarak kapatıldı.
Sahibi Daryuş Homayun tutuklandı. “Günah Keçisi” ilan edildi. Sonra İran’dan kaçıp Türkiye üzerinden Paris’e gitti.
14 Eylül 2008…
Ayandegan İran’da hala yasak!
Ayandegan’ın başına gelenleri “geçiş döneminin spontane olayları” diye düşünen İranlı aydınlar, bugün Paris Cafeleri’nde gördükleri ihtiyar Daryuş Homayun’dan af diliyorlar!
http://www.odatv.com/index.php?id=13425
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Tevfik Fikret
Han'i Yagma
Bu sofracik, efendiler - ki iltikaama muntazir
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatidir;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazir!
Fakat sakin çekinmeyin, yiyin, yutun hapir hapir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsiniz, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarin kalir mi kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakin kudumunuzla müftehir!
Bu hakkidir gazanizin, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Bütün bu nazli beylerin ne varsa ortalikta say
Haseb, neseb, seref, oyun, dügün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazir hazir, kolay kolay...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Büyüklügün biraz agir da olsa hazmi yok zarar
Gurur-i ihtiiami var, sürur-i intikaami var.
Bu sofra iltifatinizdan iste ab u tab umar.
Sizin bu bas, beyin, ciger, bütün su kanli lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Verir zavalli memleket, verir ne varsa, malini
Vücudunu, hayatini, ümidini, hayalini
Bütün ferag-i halini, olanca sevk-i balini.
Hemen yutun düsünmeyin haramini, helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Bu harmanin gelir sonu, kapistirin giderayak!
Yarin bakarsiniz söner bugün çitirdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sicak,
Atistirin, tikistirin, kapis kapis, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
http://forum.erdalsarizeybek.com.tr/...er_offline.gif
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
RTE Cumartesi günü esti gürledi. Gerçi loca bir hiçti anlattıkları tehtit ve şantaja devam dışında bir şey yoktu amma bir şey vardı. yalanı bir kez daha ortaya çıktı .
Bas bas bağırıp sallarken bir laf etti. 'Gaziantep’te fıstık araştırma alanı olan arsayı 14 milyon YTL’ye alıp, 3 gün sonra 87.5 milyon YTL’ye satmakla suçlanan işadamı Nuri Üysen için Başbakan Erdoğan "AKP ile ilişkisi yok. Nereden çıkarıyorsunuz." diye sinirlenmişti. Verip veriştirdi. Ancak ortaya çıktıki bu kişinin 2004’te AKP’den İskenderun Belediye Başkanı aday adayı olduğu ortaya çıktı. RTE bizzat Ocak 2004’te AKP’nin bir restoranda düzenlediği, AKP Hatay Milletvekili Mehmet Soydan’ın da katıldığı toplantıda, Üysen’in adı da öteki 6 aday adayı ile birlikte açıklandı.
http://www9.gazetevatan.com/newpics/...80380706_2.jpg
Ampullü Nuri üysen . RTE bunu da tanımıyormuş. Yıpkı deniz fenerini tanımadığı gibi... Yalan... Yalaaaaan... ( Şarkıdan araklama burası...)
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Deniz Feneri soruşturmasını yürüten polis müdürü Böhme RTÜK Başkanı Zahid Akman'ı 'kuryelikle' suçladı. Böhme ayrıca Başbakan Erdoğan ile yargılanan zanlı Euro 7 Genel Müdürü Mehmet Gürhan'ın arasında çok yakın ilişki olduğunu söyledi.
Alman polis şefi ifadesinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Deniz Feneri'nin gurbetçilerden topladığı yardım paralarını Türkiye'ye götürdüğü ileri sürülen Mehmet Gürhan arasında ilişki olduğunu vurguladı. Polis şefi ayrıca soruşturma sırasında kendisine Türkiye'den olayı açıklamaması için siyasi baskı da yapıldığını iddia etti.
KİLİT İSİM GÜRHAN
Böhme, Deniz Feneri Derneği’nin eski başkanı Mehmet Gürhan’ın bütün organizasyonun başındaki kilit isim olarak gösterdi. Gürhan’ın başkanlıktan ayrıldıktan sonra da dönemin başkanı Mehmet Taşkan üzerinden para transferi yaptığına yönelik belgelere ulaştıklarını belirtti. Böhme, yaklaşık 9 milyon Euro’luk bir rakamın Gürhan adına aktarıldığını ifade etti.
FOTOĞRAF KANAL 7’DE ÇEKİLMİŞ
Böhme, Başbakan Erdoğan ve Mehmet Gürhan’ın birlikte çekilen fotoğrafını da mahkemeye sundu. Gürhan’ın avukatı söz alarak fotoğrafın çekildiği dönemde Erdoğan’ın Başbakan olmadığını ve fotoğrafın Doğan Holding’in Almanya’da yaptığı açılışta çekildiğini söyledi ve ‘Fotoğrafı çeken arkadaş burada’ dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Müller, fotoğrafın Gürhan’ın Kanal 7’deki ofisinde çekildiğinin tespit edildiğini ve bunu ispatlayan belgeleri olduğunu söyledi.
Böhme, Başbakan Erdoğan ve Zekeriya Karaman’ın akrabalık derecesinde yakın olduğu yönünde bazı bilgileri de mahkemeye iletti.
Böhme’nin duruşmanın ilerleyen saatlerinde Deniz Feneri Derneği’nde bağış olarak toplanan milyonlarca Euro’nun Türkiye’de elden verildiği isimleri açıklayabileceği belirtiliyor.
Yarınki duruşmadaysa sanık avukatları söz alacak. Türkiye’den muhalefet partileri de davayla ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor. CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile DSP milletvekili Harun Öztürk, davayı izlemek üzere Frankfurt’ta bulunuyor.
gazeteler.
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
23 Ocak 2009 http://www.hurriyet.com.tr/images/siyah_ok.jpg
Yalçın DOĞAN
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/91b.jpg
Fahrenheit 451 düzen değişiyor
KIZGIN bir düzenin, yeni bir düzenin ayak sesleri. Hayır bu, bizim yaşadığımız düzen değil. Bu artık yeni bir düzen. Filmi de çekilen, Fahrenheit 451 romanındaki gibi.
Sabahları durup düşünmeyi önlemek için, giysilerde düğme yok, yerine fermuar var.
Kitaplar tablet gibi. Örneğin, Hamlet tek sayfadan ibaret. Okullarda felsefe ve tarih artık okutulmuyor. Okumak gibi bir zırvayla yitirilecek zaman yok. Fahrenheit 451, kağıdı ateş gerektirmeden tutuşturan ısı derecesi, kızgın bir düzenin simgesi.
EN TEMEL KURAL
Bugün bizde kimin başına, ne zaman, ne geleceğinin bilinmeyişine denk, hızla ısınan bir toplumun simgesi.
Sabah yeni dalga Ergenekon'u duyduğumda, aklıma ilk gelen kavram, Fahrenheit 451. Türkiye'de düzen değişiyor.
İlk dalga Ergenekon üzerinden on dokuz ay geçiyor. Duruşması on yedi ay sonra başlıyor. Emekli paşaların gözaltına alındığı dalganın üzerinden yedi ay geçiyor. İddianame hálá yok. İnsanlar hangi suçtan dolayı içeri alınıyorlar, onu bile bilmiyorlar.
Kanunsuz suç olmaz, gibi hukukun en temel kuralı çiğneniyor.
Ve dün yeni bir dalga.
Daha bir gün önce Abdullah Gül yasama, yürütme ve yargı başkanlarını topluyor. Mesaj, hukukun üstünlüğüne, temel ilkelere bağlı kılınsın, usul hukukuna azami özen gösterilsin, yönünde.
Bunlar hep birlikte bizimle dalga geçiyorlar. Bu mesajın mürekkebi kurumadan, polis yine sabahın köründe görev başında.
Gözaltına alınan asker ve polisleri bilmiyorum. Ama, gözaltına alınan sivillerin ortak paydası var: AKP'ye muhalefet ve ulusalcı çizgi.
Aslında, çok daha temel bir olayı yaşıyoruz.
Türkiye'de düzen değişiyor.
İçki yasağıyla, değişen günlük selamlaşma biçimiyle, okullarda müsamerelere yansıyan dualarla, canavar öldürme saçmalıklarıyla, sermayenin el değiştirmesiyle, her anlamda kadrolaşmayla, en büyük kentlerin gözde lokantalarında namaz kılma bölümleriyle ve mahalle baskısıyla Türkiye'de düzen değişiyor.
Ergenekon adında, demokratik rejimi tehdit eden bir örgüt belki var. Ama, olaylar bir anda toplumu korkutan niteliğe bürünüyor. Daha önemlisi, bunlar Türkiye'de düzen değişikliğine rastlıyor.
Kanlı mı, kansız mı, gibi bir soruya şimdi yanıt var. Kansız.
Fahrenheit 451.
Sivil kesime en ağır darbe
TÜRK Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek'in gözaltına alınması paşaların gözaltına alınması kadar önemli. Ulusalcı sivil kesime vurulan en ağır darbe.
Özbek, Türkiye'nin en eski sendikacılarından. 1961'den beri sendikacı. 34 yıl gibi rekor süreyle Türk Metal'in başkanı. Türk Metal, 320 bin üyesiyle, Türkiye'nin en büyük sendikası. Otomotiv, elektronik, beyaz eşya, demir çelik ve yan sanayide yetkili.
Türk Metal dış politika, Atatürkçülük, küresel gelişmeler, Türkiye'nin sorunlarıyla ilgili 45 bin işçiyi eğitiyor. Ulusalcı açıdan. Eğitimler devam ediyor.
Özbek'in üç ayrı genel başkanlığı daha var.
1- Türkiyem Topluluğu. Vatan, millet, bayrak diyen 600 ulusalcı sivil toplum kuruluşu bu çatıda birleşiyor. Topluluk 55 ilde örgütlü.
2- Türk Boyları Federasyonu. Yörük ve Türkmen derneklerinin birleşmesi sonucu oluşan bu federasyonda, ulusal nitelik yine ön planda.
3- Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu. Ulusalcı çizgide.
Örgüt, maddi olanaklar ve üye sayısı açısından, Mustafa Özbek en önemli isimlerin başında geliyor. Onun gözaltına alınması, ulusalcı sivil kesimin damarlarını kesmek gibi.
http://www.hurriyet.com.tr/images/transparent.gifhttp://www.hurriyet.com.tr/images/transparent.gifhttp://www.hurriyet.com.tr/images/spacer.gif
-
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
"Vah Erdoğan, vah!"
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, DTP'li belediye başkan adayları ile birlikte Bağıvar Mahallesi'nde seçim çalışmalarına katıldı.
Osman Baydemir Başbakan Erdoğan'ın "Tarım Bakanı çalışmıyorsa onu hesaba alırız" sözlerine atıfta bulunarak, "Sayın Başbakan siz ve kabinenizin tamamı çalışmıyor. 29 Mart'ta sizi ve tüm kabinenizi hesaba alacağız.
Başbakan Erdoğan'ın gerçekleri manipüle etme yeteneğini daha önceden biliyoruz. Ama açıkçası Başbakan'ın bu kadar derinden ?ah' çekme yeteneğinin olduğunu bilmiyorduk.
Erdoğan derinden 'Ah Diyarbakır ah!' dedi.
Biz de Diyarbakır halkı olarak yanıt veriyoruz, 'Vah Erdoğan vah'" diye konuştu.
http://www.haberturk.com/haber.asp?i...&dt=2009/02/22
-
Cevap: Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Halep Orada İse Arşın Burada Bay RTE!
Cüneyt Arcayürek
8 Mayıs 2010
Halep Orada İse Arşın Burada Bay RTE!
Cüneyt Arcayürek
8 Mayıs 2010
Gazete başlıkları; “Meclis gerildi” diyor.
Savaş olasılığı mı gündemde?..
…Ekonomi yine teğet geçerek milyonlarca işsize yenilerinin katılacağı yeni bir aşamaya mı girdi?..
…PKK’yi dağdan indirdik ama kentlerde kan gövdeyi mi götürüyor? Ne oldu da Meclis gerildi?
CHP, patronlarının malvarlığını Meclis’e getirdi. AKP grubu gerildi!..
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar derler ya; bu hesap. RTE’nin zenginliği AKP’li milletvekillerini yordu. İçlerinden biri muhalefet milletvekillerine yumruk sallayamayınca oturduğu sırayı dövdü ve… bir parmağını kırdı.
Ana muhalefet partisi şu sıralar halkımızı aydınlatacak bir girişime hazırlanıyor.
RTE’nin karısının, çocuklarının malvarlığının araştırılması için Meclis’e bir önerge verecek.
Üstelik çok basit bir nedenle. Sade insanlarımız RTE’nin izlediği yoldan giderek kısa zamanda az maaşla 2 milyar dolarlık servete nasıl sahip olacaklarını hayal ediyorlar.
Üstelik, RTE malvarlığının araştırılmasından neden gocunsun?
Adam ne diyor Meclis bahçesinde meyve yer kefir içerken: Şeffafım şeffaf!
“Benim kardeşimin, kız kardeşimin, oğlumun oturduğu yerleri bana zimmetlemeye kimin hakkı var?” diyor.
Saçı bitmemiş yetimler, dullar, emekliler, 30 yıl çalıştıktan sonra basit bir konut sahibi bile olamayan milyonlar, işsizler… hakkımız var demeyin; bin dereden taşıma suyla yanıtlar bulabilir ammaaa..
…Kasımpaşa’da iki katlı kâgir evden çıkıp Üsküdar’daki eve taşınan (ömrünün üçte birini simit satarak geçiren) RTE; Başbakan olduktan bir süre sonra:
İstanbul’un Çamlıca sırtlarında Kısıklı halkının “yeşilin göbeği” diye tarif ettiği eski bir köşkün arazisinde yapılan “10 villadan 5’ine talip olduğunu” nasıl açıklayacak acaba?
Necati Doğru dün Sözcü’de bu bilgileri verdikten sonra, “Haber halktan gizlendi. Satın alındı 5 villa” diyor.
***
http://www.ilk-kursun.com/2010/05/ha...urada-bay-rte/
-
Cevap: Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Sabahattin ÖNKİBAR 21 Mayıs2010
İşkence ve hapis riskine rağmen Başbakan yuhalanıyor
Bugün Türkiye’de Başbakan’ı protesto etmek hayattan vazgeçmek gibi bir şeydir.
Öyle çünkü ucunda sadece gözaltı ve falaka yok, hapis cezası vardır.
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr...hp?haber=13334