-
N'olacak Bu CHP'nin Hali?
CHP'li dostlar "CHP'nin halini düşünmek sana mı kaldı?" diye bana yüklenecekler belki ama, aşağıdaki haberi okuyunca Baykal'ı kutlamak gerekir diye düşündüm. Kendi partisini eleştirebilmek her babayiğidin harcı değildir. Ayrıca öz eleştiri hem bir meziyet hem de hataları düzeltmede bir başlangıçtır. Darısı (benim partim DP de dahil) diğer partilere.. Ayrıca Milliyet'te Devrim Sevimay'ın "Sol Çıkışını Arıyor" başlıklı seri yazısı dikkate değer.. Solcu dostlara öneririm..
İşte haber;
02.09.2008/MİLLİYET
Baykal: CHP hantal
MANSUR ÇELİK Ankara
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin hantallığından şikâyet etti. Baykal, “CHP’de şu anda hantal bir işleyiş var ve parti bu yapısıyla gitmiyor, bunu değiştirmek görevi bizde” dedi
CHP’nin 26 Nisan’da yapılan 32. kurultayı sonrasında hız verilen program ve tüzük değişikliği çalışmalarında sona yaklaşılırken, Genel Başkan Deniz Baykal da daha dinamik bir yapı, görev tanımları yapılmış yeni kurulların oluşturulmasını istedi.
Baykal’ın daha önce Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantılarında dile getirdiği görüşlerini önceki gün toplanan Parti Meclisi’nde (PM) yineleyerek, “CHP’de şu anda hantal bir işleyiş var ve parti bu yapısıyla gitmiyor, bunu değiştirmek için görev de bize düşüyor” dediği öğrenildi.
Dinamik yapı
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Parti çalışmasında ve yetki kullanımında şu anda görevin kimde olduğu belli değil. Örneğin yerel yönetimler konusu, sahibi kim, iş kimin? İşin sahibinin belli olduğu, ihtisas sahibi birimler olmalı. Bunlar hem çalışma hem yetki kullanabilmeli. Bizden sonrakilere de böyle bir parti pratiğini bırakmalıyız.
Şimdi yeni program ve tüzük çalışmalarımızı yapıyoruz. Komisyonlarımızdan gelen bir altyapımız zaten var. Bunlarla da birleştirip ortaya çıkacak çalışmayı, hem örgütlerimize hem sivil toplum kuruluşlarının görüşüne açacağız.”
Tüzük konusunda da daha dinamik bir işleyişe ihtiyaç olduğunu vurgulayan Baykal, “Mevcut sistemde kolektif karar alma mekanizmasını yürütüyoruz. Bunu yeni birim ve kurullarla desteklemeliyiz. Yılbaşından önce bir program ve tüzük kurultayı toplamak istiyoruz” dedi. Baykal’ın da işaret ettiği tüzük değişikliğinin yerel seçimler öncesinde gerçekleştirilerek, Genel Başkan, Genel Sekreter, MYK ve PM’de toplanmış olan kimi yetkilerin oluşturulacak söz konusu kurullara devredileceği öğrenildi.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Benim tavsiyem odur ki CHP ye Abbas bey sizi hemen transfer etsinler...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Değişen bir şey yok sayın Bilgili.
Baykal ve ekibi
medyanın sığ teşhisinin aksine
iyi bir özeleştiri ile
sorunu tabana yayarak
herkesi elini taşın altına koymaya zorluyor...
Demokrasiyi işler hale getirmeye çağırıyor...
Bu aşamada bazı kendini bilmezlerin
demokrasi ve parlementer sistem tükenmeden istekleri
onların solculuğunu ve vatanseverliğini değil
saflığını veya uçtuğunu göstermektedir...
Parti, duruşunu ve eylemini tabana yaymak istemektedir...
Problem, siyaset anlayışında değil
tabanın tepkisizliğinde/örgütsüzlüğündedir...
Bence siz ağlanacak halinizden çıkış yollarınızı analiz edin.
Bu konular
hem siyasi hem de tarihsel/sosyolojik olarak
SİZİ AŞAR...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Abbas Bey CHP'ye genel başkan olsa, oyum CHP'ye olurdu :o
Hatta CHP'nin çok partili hayatta ilk kez tek başına iktidara gelme şansı olurdu. Tüm samimiyetimle söylüyorum.
Ama parti tüzüğü ve delegeler öyle ayarlanmış ki, Deniz Baykal ayrılmadığı sürece bırakın başka birinin genel başkan seçilmesini, genel başkanlığa aday olmasını bile imkansız hale getirmişler.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
Bence siz ağlanacak halinizden çıkış yollarınızı analiz edin.
Bu konular
hem siyasi hem de tarihsel/sosyolojik olarak
SİZİ AŞAR...
Sayın horasan;
Haklısınız... Benimle ve partimle ilgili görüşlerinize katılıyorum.
Fanatik bir partili olmasam da ağlanacak halimizden çıkış yolu bulma konusundaki analizleri yüksek tavsiyenizle yapmaya çalışacağım... Bizim partinin halini gösteren bir başka konuyu zaten tartışmaya bu forumda açtım.
Hem siyasi ve hem de tarihsel/sosyolojik olarak BENİ AŞAN konular bunlar.. Ben kimim ki? Sizler gibi değerli düşünürler/entellektüeller varken, boyumu aşan işlere burnumu sokuyorum, öyle değil mi? Ben bir garip kel oğlanım.. Böyle entel konularda akıl yürütmek bana mı kalmış?
Ama ben zaten sizin gibi "üstadların" "tarihsel/sosyolojik" analizlerini merak eden bir densizim. Lütfen bizi mahrum bırakmayın..
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
CHP treni kaçırdı:
1- 367 krizinde: Belki oylarını korudu ama, sınırlarını da çizmiş oldu. Bu saatten sonra o sınırı aşmaları çok zor.
2- Türban Anayasa Değişikliği: CHP'lilerden biri çıkıp, "-Tamam anladık, bunu çıkaracaksınız. Asıl başörtüsü ile eğitimi hakeden İmam Hatipli kızlardır. İHL'lerde kızlar başörtüsü takabilir, şeklinde bir teklif verebilseydi AKP en az 10 puan geliler ve CHP en az 12 puan ilerlerdi.
3- Hacca gidecem diyen adama hayırlı olsun, Allah kabul etsin demek yerine Araplara para mı kaptıracaksın diyen sayın Önder'i Savsalar partiden belki ufukları açılır.
4- Askere Muhtıra: Herkes bir muhtıra yayınlıyor. CHP çıkıp:
Asker her şeye muhtıra veriyor. Yeter artık. AKP'yle uğraşmak biz siyasetçilerin işi. Bir daha muhtıra veren askerin rütbesi ne olursa olsun, suç duyurusunda bulunacağız. Yeter AKP'nin oyunu artırma çabalarınız. dır dır dır...
Bunları yapmış ya da yapacak olmaları ile CHP tavan yapar. Olay bu kadar basit. Ama ya-pa-maz-lar...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın Bilgili,
Bizzat görüşlerinizi de ekleyin ki
doğru eleştirilere muhattab olun...
Bakın ben düşüncelerimi net olarak ortaya koydum ve size de bir pay çıkardım.
Yeri geldikçe CHP öğrenirsiniz örnek yukardaki iddialar...
1. 367 KONUSU TEKNİK BİR KONUDUR KARARI CHP DEĞİL ANAYASA MAHKEMESİ VERMİŞTİR...
2. TÜRBAN KONUSU HEM CHP'NİN HEM DE TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN TEMEL VARLIK SORUNUDUR...
3. BURADA YAPILAN MUHABBETİN NE ALALARINI HERKES ARASINDA YAPABİLİR... HUKUKÇULARIN ARASINDA MUHABBETTEN DAHA ÇOK MUHABBETİ KENDİ ÇIKAR VE AMAÇLARINA SİNSİCE İZİNSİZ YAYANLARIN KONUŞULMASI DAHA DOĞALDIR.
4. CHP MUHTIRAYA DEĞİL İÇERİĞE SAHİP ÇIKIYOR ÇÜNKÜ KENDİSİ YILLARDIR O İÇERİĞİN PEŞİNDE... BUNUN ASKERDEN GELMESİ İSE TÜM KURUMLAR İÇİN ZUL DUYULACAK BİR MESELEDİR Kİ CHP ZUL DUYAR.
son olarak ekleyeyim...
CHP NİCELİK PEŞİNDE OLSA İDİ İDDİA EDİLEN UYGULAMALARA DESTEK VERİRDİ...
TÜRKİYENİN SORUNU NİCELİK DEĞİL
NİTELİKTİR...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
C.H.P A.K.P. Z.M.P. B.B.D. G.G.D. V.G.S. v.s. v.s. v.s. Bu tip kısaltmalardan ümidimi kestim artık. Bu ülkede kişiler dışında gerisi zamazingo. Kurumsal ortak kişilik yapısı sıfır. Düzelmesini de beklemiyorum. Türkiye'ye baktıkça evrim teorisinin gerçekliğini görüyorum. Acaba evrim sürecinin hangi basamağındayız? Benlik ve egomuz çok yüksek ama toplumsal bilinç ve ortak hareket edebilme zekası sıfır.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın horasan,
Merhaba, hızlı bir giriş olacak ama...
1.367 konusu, kusura bakmayın,teknik bir konu değilde
sanki...
kambur bir konudur CHP'nin sırtında
tamam kararı CHP vermemiştir ama açıkca taraf olmuş ve kaybetmiştir.
2.Türkiye'nin tek varlık sorunu demokrasidir ve
CHP'nin de öyle olmalıdır.
3.Geçtim bu konuyu...
4.Şu ''...ama...'' nın bir hesabını versenize bir,
nedir (ama),sonra hangi cümle gelecektir,
ya da,
gelmeyecektir...
değil mi ama ,önemlidir bazen kelimeler,bilinçaltını aydınlatır iyice,
her ne kadar arada bir kolpadan kavga edermiş gibi görünülse de...
saygılar,
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
sayın deathproof demokrasinin buz gibi soğuk tanımları ile karşımızdasınız...
demokrasi bir çiçektir...
demokrasi bir bahçedir...
elbette onu halk sular ve çapalar...
halk onu sulamayı unutursa
halk "acı" sular ile sularsa
halk "ayrık" otlarını temizleyip çapalamaz ise
o çicek
o bahçe
demokrasiye değil
FAŞİZMe ürün verir...
bakın size Mustafa KEMAL'in demokrasi anlayışını yansıtan o çok ünlü ancak unutturulan sözünü gönderiyorum...
Canınız demokrasi istediğinde
bol bol okuyun..
OKUTUN...
...
“UYSAL BİR HALK KİTLESİ,
DOĞU GELENEKLERİNE BAĞLI KALMIŞSA,
YANLIŞ VE KÖSTEKLEYİCİ ALIŞKANLIKLAR
SONUNDA
BİR TAKIM KUVVETLERİN TEKELCİ VESAYETİ ALTINA SÜRÜKLENEBİLİYORSA,
BU KİTLE ADINA,
MİLLİ İRADEYİ TEMSİL EDEN AYDINLAR HAREKETE GEÇERLER;
KİTLEYİ ÇAĞDAŞ BİR DÜZENE KAVUŞTURMAK İÇİN,
GERİ DÜZENLE,
BATIL İTİKATLARLA,
HURAFELERLE SAVAŞIRLAR.
DEVRİM SATARLAR.
GERİ DÜZENİ DEĞİŞTİRİRLER.
BUNUN İÇİN PLESİBİTE* BAŞVURULMAZ…
BUGÜN İKİ KERE SEKİZ ONALTIDIR.
BUNU ON KİŞİ BÖYLE DESE VE
YÜZ KİŞİ DE ON DİYE ISRAR ETSE,
YÜZ KİŞİNİN DEDİĞİNİ Mİ KABUL EDECEĞİZ…”
MUSTAFA KEMAL
1934
(PROF.DR. TARIK ZAFER TUNAYA, DEVRİM HAREKETLERİ İÇİNDE ATATÜRK VE ATATÜRKÇÜLÜK, ARBA YAYINLARI, SAYFA 107)
ALINTI: METİN AYDOĞAN, YENİ DÜNYA DÜZENİ KEMALİZM VE TÜRKİYE, CİLT II, SAYFA 864
(* : ÖZ OLARAK HALK OYLAMASI, REFERANDUM…)
...
Şimdi size bir soru sayın deathproof:
BU DURUMDA KİM KAYBEDER?
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın HORASAN,
Yazdıklarınıza cevap vermeyecektim ama dayanamadım.
CHP maalesef ülke gerçeklerinden, halkın gündeminden ve halkın inançlarından çok uzakta.
Böyle olduğu için ne olacak bu CHP'nin hali deniyor.
Ben sittin sene CHP'ye oy vermeyecek kişiyim. Gerçi; Ankara Büyükşehirde vereceğim ama bu CHP için değil Melih GÖKÇEK yerine başka birisi gelsin diye vereceğim. Melih'i aday bile göstermeseler; sırf AKP zihniyetinden ötürü Büyükşehir Bel.Baş.da oyumu CHP'ye vereceğim. Ne yapayım 2.sırada onlar. Etrafımdaki herkese de bunu söylüyorum.
CHP sol parti değildir. Sol olabilseydi, AKP'nin yerinde onlar olurdu. CHP solun ne olduğunun tanımını yeniden yapmalı ve biz ne kadar soluz diye özeleştiri getirmeli.
Aman bana ne. CHP'ye akıl vermek bana mı kaldı. Hem ben gerici, faşistim ya... Beni zaten sizin gibi kaale almazlar.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Kemalizm düzene isyandır... Bu nedenle devletçidir...
Kemalizm haksızlığa isyandır... Bu yüzden halkçıdır...
Kemalizm dogmaya isyandır... Bu yüzden laiktir...
Kemalizm baskı ve zulme isyandır... Bu yüzden cumhuriyetçidir...
Kemalizm şerefsizlik ve onursuzluğa isyandır... Bu yüzden milliyetçidir...
Kemalizm yukardaki değerlerinin gün gelip çürümesine yok olmasına isyandır... Bu yüzden devrimcidir...
Kemalizm bütün bu açıklığına rağmen
değerlerinin günümüzdeki tanımıyla SAĞ olarak tanımlanmasına isyandır...
Bu yüzden SOL'dur...
...
Sayın 32844 ( :) ),
Yaklaşık bir buçuk yıl önce bir forumda konu ile ilgili bir başlığa yukardaki yorumu yapmış idim...
Gelelim CHP'ye:
Putin ne kadar sosyalist ise
Baykal da o kadar ve olabildiği kadar kemalisttir...
BRP (Birleşik Rusya Partisi) ne kadar sosyalist ise
CHP de o kadar kemalisttir...
Yani CHP sol bir partidir...
"CHP maalesef ülke gerçeklerinden, halkın gündeminden ve halkın inançlarından çok uzakta."
sözleriniz,
bu konu başlığında vermiş olduğum Mustafa KEMAL'in sözlerini
ya okumadığınızın kanıtı
ya da okuduğunuzu anlamadığınızın...
Hadi biraz ciddi olalım...
:)
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
sanki,
senin biraz kafan karışmış gibi..
CHP'ye yapılan her eleştiriyi M.Kemal'e yapılmış gibi algılıyorsun...
M.Kemal'le bir sorunumuz yok ,olanı da alçak olarak nitelerim...
Yalnız şunu unutmaki M.Kemal'de bir düzen değiştiricidir.
''Kemalizm düzene isyandır... Bu nedenle devletçidir...
Kemalizm haksızlığa isyandır... Bu yüzden halkçıdır...
Kemalizm dogmaya isyandır... Bu yüzden laiktir...
Kemalizm baskı ve zulme isyandır... Bu yüzden cumhuriyetçidir...
Kemalizm şerefsizlik ve onursuzluğa isyandır... Bu yüzden milliyetçidir...
Kemalizm yukardaki değerlerinin gün gelip çürümesine yok olmasına isyandır... Bu yüzden devrimcidir...
Kemalizm bütün bu açıklığına rağmen
değerlerinin günümüzdeki tanımıyla SAĞ olarak tanımlanmasına isyandır...
Bu yüzden SOL'dur...''
sonuna kadar kabul...amma velakin bugünkü CHP'nin bu gibi konularla pek ilgisi kalmamıştır, vesselam...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
ha bir de unutmadan;
''Putin ne kadar sosyalist ise
Baykal da o kadar ve olabildiği kadar kemalisttir...
BRP (Birleşik Rusya Partisi) ne kadar sosyalist ise
CHP de o kadar kemalisttir...
Yani CHP sol bir partidir...''
iyi de neden SOSYALİSTTİR diyemiyorsun
çok merak ettim.
yoksa
dilin mi varmıyor
hani şöyle delikanlı bir itirafa...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
sayın deathproof,
Siz ve sizin gibileri çok iyi tanımama rağmen
sitenin genel nezaket kurallarına uymak zorunda olduğumdan
hakettiğinizden eksik yanıtlar alırsanız ne olur kusuruma bakmayın...
1. CHP'nin "bu gibi konularla ilgisi" olmasa emperyalistlerin ve onların içimizdeki işbirlikçilerin fütürsuzca ve haksızca CHP ile bu kadar uğraşmalarının gereği olmazdı...
2. "Sosyalist" sözcüğünü cümle içinde kullandıran "öğretmenlerinizden" de anlaşıldığı üzere bu sözcüğün pek anlamını bildiğiniz intibaı vermiyorsunuz... :)
Size kolaylık olsun diye bir cümle taşımak istiyorum buraya izninizle:
"AZ GELİŞMİŞ VE SÖMÜRÜYE AÇIK ULUSLAR İÇİN SOSYALİZM, EN BÜYÜK MİLLİYETÇİLİKTİR…"
Nereden alıntıladım dersiniz bu cümleyi?
YÖN HAREKETİ'nden...
Bu hareketin bildirisine ilk imza koyan 164 kişiden biri kim?
DENİZ BAYKAL...
Sizin gibilerin, doğru ve dürüst insanları, dağarcığına emperyalistlerle işlenmiş "küfür"lerle aşağılatmak istemediğimden o sözcükle yan yana getirmedim Deniz BAYKAL'ı...
Ama sizden farklı olan ve ne demek istediğimizi anlayan insanların sayısı artıyor sayın deathproof...
İşte siz bu yüzden peşimdesin...
:)
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın HORASAN,
Konu başlığı, "Ne Olacak Bu CHP'nin Hali". Siz ise konuyu Ne olacak bu Kemalizmin hali gibi algılamışsınız. Yadırgamıyorum. Zira, size göre CHP=Kemalizm.
1- Kemalizm düzene isyandır; bu nedenle Devletçidir: Benim gözlemlediğim CHP düzene isyan etmek şöyle dursun tam bir statüko partisidir. Şu anki düzene AKP daha fazla muhaliftir. Adamlar yeni baştan Anayasa hazırlatacak kadar düzene muhalifler. Şimdi AKP düzene muhalif diye Kemalist mi olacak? Devletçilik, kaba tabirle üretimin Devlet eliyle gerçekleştirilmesi şeklinde ifade edilebilir. 1923-1938 yılları arasında başka bir sistemi yerleştirmek zaten doğru olmayacaktı. 2008 Türkiyesinde katı Devletçi bir politika doğru olmayacaktır. Ancak katı Devletçi olmayan politika; POAŞ; Telekom, PETKİM gibi milli sermaye ile milli toprakların peşkeş çekilmesi olarak algılanmamalıdır. Bunu böyle algılayıp, icra edenlerden günü gelince elbet hesabını soran çıkacaktır.
2- Kemalizm haksızlığa isyandır; bu nedenle Halkçıdır: CHP hangi haksızlığa isyan etmektedir. Somut bir iki örnek verirseniz memnun oluruz. Sakın herkesin karşı çıktığı, kadrolaşma, hortumlama örnekleri vermeyiniz.
3- Kemalizm dogmaya isyandır, bu nedenle Laiktir: Atatürk Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR’a Kur’an tefsiri yaptırmıştır ve 1935-1936 yıllarında 10.000 adet bastırarak dağıtmıştır. Yine 12 ciltlik Buhari Tercüme ve Şerhi TBMM kararıyla Ahmet NAİM ve Kamil MİRAS’a yaptırılmıştır. Bilmem bu iki kitabın hangisi CHP Genel Merkezinde, İl ya da İlçe Başkanlıklarında bulunmaktadır. Atatürk İslam dinine dogma olarak bakmamıştır. Halkın dini inancını doğru düzgün öğrenebilmesi için çalışmıştır.
H.Nihal ATSIZ gibi bir milliyetçi “İslam milletimin dinidir, elbette saygı duyarım” (Necip Fazıl KISAKÜREK, Babıali) diyebilmekte iken CHP böyle bir söylemin yanına dahi yaklaşamamaktadır.
4- Kemalizm baskı ve zulme isyandır; bu nedenle Cumhuriyetçidir: Yukarıda dediğim gibi CHP’nin isyan ettiği başka şeydir. Cumhuriyette aslolan seçimdir. İran’da bir cumhuriyettir. Hatta Osmanlı bile Cumhuriyettir. Osmanlıda seçim oy vermek suretiyle değil, muhalefetin (kardeş, amca, baba, oğul) bir şekilde elenmesi suretiyledir. Seçimlere girerek, ülkeyi parlamenter sistemle idare etmek için isyan çıkaran (!) CHP 367 krizinde olduğu gibi TBMM oturumuna katılmayarak nasıl da Cumhuriyetçi olduğunu ispat etmiştir.
5- Kemalizm şerefsizlik ve onursuzluğa isyandır; bu yüzden Milliyetçidir: CHP milliyetçi mi sayılır bilmem. Bildiğim bir şey varsa o da CHP’nin kendini milliyetçi kabul eden insanlara Faşist ve Amerikan Uşağı diye saldırdığıdır. Zaten milliyetçiyim dememekteler. Atatürk Milliyetçisiyiz gibi bir kavram türettiler. Halen Milliyetçi yerine Ulusalcı kelimesini ikame etmeye çalışıyorlar.
Yukarıdaki yazılar Kemalizm değil, CHP eleştirisidir. Derseniz ki CHP=Kemalizm; o zaman CHP’nin Kemalizmi anlamak için daha fazla gayret etmesi gerekir.
Not: İşte siz bu yüzden peşimdesin(iz)... Peşinizde gezdiğimiz yok. Sadece konu açılmıştı, fikir beyan ettik ve peşden (sonradan) gelip konuya sonradan giren sizsiniz.
Sayın HORASAN,
Amacım kimsenin kalbini kırmak değil. Paylaşmanın güzel olduğuna inandığım için bu satırları yazıyorum. Sürç-i lisan ettim ise affola.
Kolay gelsin.
Av.Fatih ALTINTAŞ
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
''Putin ne kadar sosyalist ise
Baykal da o kadar ve olabildiği kadar kemalisttir...
BRP (Birleşik Rusya Partisi) ne kadar sosyalist ise
CHP de o kadar kemalisttir...
Yani CHP sol bir partidir...''
Sayın akademisyen üye 32844,
Okuma alışkanlığımızın olmadığını çok iyi biliyorum ama
bir akademisyen olarak
okuyup algılama ve anlama alışkanlığının ayaklara düştüğünü bilmiyordum...
En iyisi
'sizin bu iletinizi okumamıştım'
diye bir yorum yazın da mahcubiyetten kurtulun derim ben...
Sayın akademisyen üye 32844,
Ben sizin son iletinizdeki demogojiye gireceğinizi öngörerek
yukardaki yorumu yapmıştım...
Bu yorum elastik bir yorum değildir...
Bu yorum sosyalist ve kemalist anlayışın
günümüze olabildiğince yansımasıdır...
Ve bu düşünce ve eylem sistemleri mutlaka bir noktada birleşir:
ANTİEMPERYALİST DURUŞ...
Yineliyorum...
"MİLİTAN YAVŞAKLIĞI"NI BIRAKIP
AYDIN CİDDİYETİ İLE OLAYLARI İNCELEYELİM...
Soyutta anlaşamadığımız sürece
zoraki ve dikte edilen örneklerle somutlaştırmaya çalıştığınız hiçbir konuda sizinle tartışmam...
Kalın sağlıcakla...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın Horasan,
- Akademisyen değilim. Beni böyle gördüğünüz için teşekkür ederim ama haketmediğim bir sıfat :mahcup: .
- Yazdıklarınızı elbette okudum. Ama dediğim gibi CHP'yi sol olarak görmüyorum. Daha doğrusu Türkiye'de sol parti boşluğu olduğunu iddia ediyorum.
- Benim demogoji (polemik demek istediğinizi varsayıyorum) yapacağımı düşünerek yazmış olmanız üzüntü verici.
- Yazdıklarımda somut örnekler olduğu muhakkak. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Sizin lafınıza baktım, CHP'nin işlerinden örnek verdim. Soyut konular yok değil hani cevaplarımda. Dişli olayında, Deniz Feneri olayında CHP ve Baykal doğru davranış sergilemektedir.
- Militan Yavşak, tamlamasını görmüyorum.
- Soyutta anlaşamadığımız sürece... şeklindeki önermeniz için; böyle bir amacım yok. Somut örnekleri de dikte ettiğimden değil, sadece durum tespiti için yazmıştım.
- Antiemperyalist Duruş. Sadece alkışlıyorum ve tebrik ediyorum.:iyi:
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Hangi görüşte olursa olsun, hangi fikri savunursa savunsun,fikirler biryerde buluşabilir yada ayrışabilir, her yanlışın içinde doğrular da barınmış olabilir...
Sevgili dostum 32844 kısmen 5. md. hariç tüm yazdıklarınıza imza atabilirim...
En büyük Kemalist benim,
En büyük Kemalist eğilmeyendir..
En büyük Kemalist sensin,
En büyük Kemalist bükülmeyendir...
En büyük Kemalist devrilmeyendir...ve hatta sonunda tükenmek olsa da devinimi hiç bitmeyendir...
CHP önce Amerikan tarzı kongreler yaparak bitti...
CHP halktan kopuk tek adam ,tek seçici özentisiyle bitti...
CHP her krizde ''halka rağmen'' ve ''halktan kopuk'' düşünce sistematiği ile bitti...
CHP solu burjuvaziye ve ulusalcılık adı altında faşizme kurban ederek bitti...
CHP darbe sevicilik yaparak bitti...
CHP sırtını TSK ya dayayıp demokrasi yerine militarizmi tercih ederek bitti...
CHP 60 modeli ''onlar alsın bize versin biz güzel idare ederiz, bakın ülkenin gördüğü göreceği en demokrat anayasayı yapmıştık'' teraneleriyle bitti..
(ha daha sonra yaşattıklarını da yaşayanlara sormak lazım değil mi?)
CHP avukatlık sevdalarına tutularak bitti...
CHP işte senin gibi hala 1934 te yaşadığımızı sanarak bitti...
Adı üstünde be kardeşim DEVRİMCİ olmalı değil mi?
Bunların neresi devrimci...
Artık CHP eşit değil Kemalizm...
CHP bitti...
( ha oy vereceğiz mecburen
ama...
işte herkes böyle düşünüyor,
kerhen...
Biraz düşün bakalım bu ''mecburen''ler değil midir bu bitikliğin en büyük kanıtı sevgili dostum.)
''Ne işim var adamı''nı biliyor musun bilmem sayın horasan...
Sosyalist enternasyonel de CHP yi düşündüm de birden aklıma geldi işte..
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Bir zamanlar bu ülkenin başbakanı ve halen de bu görevini devam ettiren birisi yine bir "kahvehane" toplantılarından birinde :)
"BAYKAL, PKK'YI MECLİSE SOKANLARDANDIR!"
demişti...
Baykal, grup toplantısında bu güzelim ülkenin o başbakanına:
"SEN BİR YALANCISIN, BAŞBAKAN BİR YALANCIDIR."
demişti...
Bu güzelim ülkenin başkakanı altında kalır mı bu "hakaret"in, elbette yüklü miktarda bir tazminat davası açmıştı sayın Baykal'a. Mahkeme bir kaç ay sürdü...
Ve sonuç:
"EVET BAŞBAKAN, SİZ BİR YALANCISINIZ... ÇÜNKÜ BAYKAL DOĞRU SÖYLÜYOR."
Buna benzer Bülent Ersoy Olayı, yurtdışındaki bankalardaki hesapları, borsadaki oynamaları gibi "iki kere sekiz on"cuların taşıyıcı rolü oynadığı bir çoğu "genel merkez" ürünü karalamaların mahkeme kararlarını buraya taşıyabilirim. Ama gerek yok, bir örnek yeter...
Burada Baykal şakşakçılığı değil, Baykal'ın şahsına yönelik saldırıların ardındaki sinsi oyunlara karşı bir savunma sözkonusudur.
Ayakta kalmayı başarabilmiş cumhuriyetin bu en büyük teşkilatına saldırıların amacı zihinsel işgalin tamamlanmasıdır. Bu işgal tamamlanırsa tıpkı Tuzla tersanelerinde geçenlerde olan bir kaza için bir bilim adamı(?!)nın
"Bu testler mutlaka canlı insanlarla yapılmalı!"
dediği gibi "NUTUK", Mustafa KEMAL'in ruh hallarına göre yeniden tefsir edilip "AMA HANGİ ATATÜRK"leşen bir kitap haline getirildikten sonra ortaya:
"Mustafa KEMAL liberal, demokrat, dine saygılı, komunistleri her gördüğü yerde ezen, batı hayali ile öbür dünyaya göç etmiş biridir... Bize ondan kalan bu vasiyeti sonuna kadar takip edip yerine getirmeliyiz..."
diyen değil deniz fenerleri "el fenerleri" çıkacaktır. Onlar ise malumunuz sadece kendisi ve bir kaç sevdiği( :) )nin önünü aydınlatabilir. O da pili bitene kadar...
Bu nedenle, "iyi niyet maskeleri"nin ardında bu tür planlı ve programlı amacı belli her türlü eleştirilerin ardında CHP teşkilatına yönelik "fetih" amacının yattığını unutmayınız...
UNUTMAYINIZ Kİ MUSTAFA KEMAL BİLE 1926 YILINDA TASFİYE EDEBİLDİĞİ KADAR ETTİĞİ VE HİÇ HAZZETMEDİĞİ İTTİHATÇILARIN TEŞKİLATI SAYESİNDE MİLLİ MÜCADELEYİ BAŞARABİLMİŞTİR...
Bu ülkenin, bu halkın verdiği mücadelede "iki kere sekiz on" diyenlere değil "iki kere sekiz on altı" diyen devrim satacak aydınlık insanlara ihtiyacı var. Işığın olmadığı yerde elbette halk uçurumun dibini boylayacaktır.Halk uçuruma giderken
"Ben bu durumdan memnun değilim CHP'ye mecburen oy veriyorum"
demeniz sizi haklı olduğunuz ayrıntılarda bile aklamaz. Çünkü halkın yolunu değiştirmek için ne diğer insanları uyarıyorsunuz ne de siz o kalabalıktan çıkmayı göze alabiliyorsunuz. KÜÇÜK BURJUVA halları ne de olsa...
"Devrim", "Devrimcilik" mi dediniz?
GÜLDÜRMEYİN BENİ ALLAH AŞKINA...
Bir de şu uyanıklık dikkatimi çekti:
Her nedense AKP'yi günümüz ekonomik ve sosyolojik şartları ile sözde eleştirip özde alkışlarken CHP'yi geçmişin tüm hata ve olumsuzluklarıyla insafsızca eleştiriyorsunuz.
CHP, 01 MART TESKERESİni müteakip nerdeyse tam bir kemalist politika izlerken bunu görmemezlikten gelerek geçmişin hata ve olumsuzluklarını şimdi doğru yolunu bulmuşlardan çıkarmaya çalışıyor ve halktan değişeni gizlemeye çalışıyorsunuz.
Neden bu ülkeyi ve bu halkı geldiğimiz noktaya taşıyan son 70 yıllımızın hataları ve bu hataların sahiplerinden başlamıyorsunuz?
NEDEN?
Yineliyorum:
"LÜTFEN CİDDİ OLALIM... LÜTFEN"
Tartıştığımız konu CHP değil, TÜRKİYE'dir...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
kardeşim tanrı (varsa eğer) sana acil şifalar versin...
sen başkalaşım geçirmiş adeta Baykal olmuşsun,bir daha da iflah olmazsın...
ona, hatta ona değil ayarı bozuk bir partiye bile atfedilen herşeyi kendi üstüne alınıyorsun,hastalık bedenini öyle sarmış ki kendini herkese ders vermek zorundaymış gibi hissediyorsun,vardır bunun bir teşhisi ama onu da doktorların sitelerinde aramak lazım...anlayışın da kıt; Atatürk'ü baykalla,CHP yi kuvva'yla, baykalı kendinle,kendini de artık bilemiyorum kimle karıştırmışsın iyice...
şimdi;
daha önce sordum şu ''ama'' olayını bir zahmet açıkla da öğrenelim dedim ama sen lafı dolaştırıp kaçmayı tercih ediyorsun...hadi kolay gelsin.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
soruyorum;
CHP nin göğsünü gere gere açıklayabildiğ bir toprak reformu projesi var mıdır?
Açıktan açığa dillendirebileceği bir işsizliğe çare politikası üretebilmiş midir?
Bana CHP 'nin (üst düzey yöneticilerinin) halkın sorunlarıyla ilgili (açlık gibi,yoksulluk gibi, sadakacılaştırılma gibi)
konularda kaç demeci vardır,ya da kaç pojesi vardır söyleyebilir misin?
Ama eminim laiklik ,367,A.Gül,TSK vs. vs.konular da binlerce vardır...
Peki kendine ait bir sivil anayasa taslağı yada çalışması var mıdır bu aslan sosyal demokratların,
yoksa gizliden gizliye memnun mudurlar bu anayasadan...
çıkıp söyleseler delikanlı gibi ''memnunum kardeşim kime ne'' diye
bizimde söyleyecek bir lafzımız olmasa...
ve çıkıp ;
kaç tane işçi örgütü,sivil toplum kuruluşu ya da öğrenci örgütlenmesiyle toplantı,sempozyum hadi
en hafifinden bireysel yakınlaşma,işbirliği yaşadılar anlatsalar,
kıyısından onlar da girseler ''sol çıkışını arıyor''lara,
sermaye merkezli olmakla halkçı olmak arasındaki tercihlerini açıkça açıklasalar ya,,,
açıkça ''nato'ya hayır'' diyecek yürek var mı?
E ne farkınız var kardeşim o zaman post kavgası yaptıklarınızdan...
açık bir ABD karşıtı politikayı dillendirdiniz de bu güne kadar biz mi duymadık...
arkadaşlarda lafa gelince dil pabuç gibi ''bağımsızlık,emperyalist köpekler...vs vs''
icraat...
yaz kardeşim, yaz da bilelim, ne zaman, nerede haykırdınız ABD dışarı diye,nato'ya hayır diye.
oku,
parti tüzüğünden alıntıla... ben de yiyeyim bu yazdıklarımı
Kim iktidardaydı canlar yanarken sivas'ta...
bu ülkenin ezilenleri hep kandırıldı bu güne kadar,
İnönü kandırdı,ecevit kandırdı,baykal kandırdı...
sol diye bilinen ancak asla sol olmayanlar kandırdı hep
işte, amiyane deyimle ,karın doyurmuyor kardeşim,düzeni de ırgalamıyor pek.
düzülen düzüldüğüyle kalıyor,
kabak tadı verdi artık 60 yıldır değişmeyen söylemler,
yeni şeyler lazım,yeni tadlar,yeni umutlar.
S harfi koymakla SOL olunmuyor ,sol ezilenden yana olmaktır,
sol her türlü sömürüye dur demektir,sol insanların kardeşlığı demektir,
sol memleketini sevmek demektir
''yaşamını değiştirmek istiyorsan önce düşüncelerinden başlamalısın.''
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Heyecanlı ancak hizmet sektörüne birer aday olabilecek "zavallı solcu"lara bir alıntı yapacağım...
"...
‘Yarın meclise gelin. Sizleri paşa hazretlerine takdim edeceğim…’
dediğinde sevinçten kulaklarıma inanamamıştım…
Belirlenen saatte meclisteydik. İsmail Fazıl Paşa’nın beklediğini söyleyince, girişteki koridorun üzerinde bulunan bir küçük odaya aldılar. Biraz sonra kapıda görünen PAŞA ayaküstü kısa bir sohbetten sonra bizi peşine takarak, ‘İçtima Salonu’nun karşısındaki, tozlu caddeye bakan büyükçe bir odaya götürdü.
Pencerelere yakın bir yerde MUSTAFA KEMAL ayakta durmuş, hepsinin de mebus olduğunu sandığım yedi sekiz kişiyle konuşuyordu. Çoğunun başı açıktı ama içlerinde bir kaç da sarıklı vardı. Orta boylu olan ‘PAŞA’ bu adamların arasında gene de hemen göze çarpıyordu. Ankara’nın şartları düşünüldüğünde inanılmaz derecede şık ve zarifti.
CAMLARDAN SÜZÜLÜP SANKİ TAM DA BAŞININ ÜSTÜNE VURAN GÜNEŞİN IŞIKLARIYLA İKİNCİ BİR GÜNEŞ GİBİ PARLIYORDU.
Kalın sayılamayacak bir sesle sakin sakin konuşuyor ve etrafındakiler tek kelimesini kaçırmamak istercesine dikkatle dinliyorlardı. Kendimi bir an büyülenmiş gibi hissettim. Gözlerimi, yıllardır hayalimde yaşattığım bu adamdan ayıramıyordum. İsmail Fazıl Paşa, sağına soluna ‘chester’ tipi koltuğun serpiştirildiği salonda ‘REİS PAŞA’ya doğru yürüdü. VALA ile ben de bir adım gerisinden.
MUSTAFA KEMAL, Ali Fuat Paşa’nın yaşlı babasını görünce konuşmasını kesti kendisini dikkatle dinleyenlere:
‘Müsadenizle…’
dedikten sonra, samimi bir saygı beslediği hemen belli olan İsmail Fazıl Paşa’ya yöneldi. Paşa da aynı saygılı tavırla:
‘Size geçen gün sözünü ettiğim İstanbul’lu genç şairleri takdim ederim’
diye konuştu.
‘İnebolu üzerinden Ankara’ya henüz ulaştılar…’
‘SAĞ OLSUNLAR… HOŞ GELMİŞLER… MEMNUN OLDUM…’
Dudaklarında dostça bir tebessümle uzattığı, ince, dikkat çekecek kadar uzun parmaklı eli ilk önce İsmail Fazıl Paşa, sonra da VALA hafif bir ‘reverans’la sıktılar.
Sıra bana gelince bütün cesaretimi topladım ve karşımdaki, o yaşa kadar benzerini görmediğim bu, arkaya doğru özenle taranmış sarı saçların süslediği delici mavi gözlerin ta içine bakarak:
‘Ben İstanbul’lu değilim, Paşam!.. ‘
dedim. Güldü:
‘Yaaa! Peki nerelisiniz?’
‘Selanikli! Sizin gibi!..’
‘Demek ki, hem şehriyiz!’
‘Bundan gurur duyuyorum Paşam…’
Birden ciddileşti:
‘GÜZEL ŞİİRLER YAZDIĞINIZ SÖYLEDİ BANA PAŞA HAZRETLERİ. MEVZULU ŞİİRLER Mİ BUNLAR?’
cevap verdim:
‘Umumiyetle öyleler…’
‘UMUMİYETLE YETMEZ! ŞU SIRALAR YALNIZ MEVZUULU ŞİİRLER YAZMALISINIZ. MEMLEKETİN BUNA İHTİYACI VAR…’
Sohbetimiz tahminimden daha güzel bir mecraya girmeye başlamış, heyecanım da biraz yatışmıştı. Ona –en azından- bir şiirimi okumaya kararlıydım hemen oracıkta. İçimden ‘hangisini okusam acaba?’ diye geçirmeye başlamıştım bile. ‘İsmail Fazıl Paşa’nın yakını olmanın bize sağladığı bu fevkalade imkanı akıllıca kullanmalıyız!..’ diye düşünürken sivil bir görevli yaklaşarak başıyla selamladığı Mustafa Kemal’e bir kağıt uzattı.
Londra Konferansı öncesi mecliste heyecanlı tartışmaların yaşandığı günlerdi. Herhalde, önemli ve acil bir haber olmalıydı bu. Paşa nazik bir gülümsemeyle ayrılmak zorunda olduğunu belli etti. İsmail Fazıl Paşa’ya
‘Tekrar görüşelim paşa hazretleri’
dedi.
‘ŞAİR GENÇLERDEN DESTEĞİNİZİ ESİRGEMEYİN LÜTFEN!..’
Mustafa Kemal’le aramda bu ilk -ve son- konuşma böylece, tam da samimi bir sohbete dönüşürken noktalanıvermişti… Büyük bir üzüntüyle VALA’ya usulca
‘Bizdeki şansa bak!..’
dediğimi hatırlıyorum. İsmail Fazıl Paşa, yanımızdan ayrılırken ‘Beni tekrar arayın muhakkak’ diye tembih etti ama ne onu aradık bir daha ne de bir başka yakınımı. Kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliydik…”
(…)
Tam da iki genç adama göre bir işti bu. Hem Mustafa Kemal de bunu istememiş miydi bunlardan…
Çoğu mısralarını NAZIM HİKMET’in kaleme aldığı uzun bir şiir çıktı bir kaç gün içinde:
GEL EY İMANLI GENÇLİK, GEL EY BEKLENEN GENÇLİK!
GEL Kİ ANADOLUDA SENİN BÜKÜLMEZ, ÇELİK
İMANINA, AZMİNE ÜMİT BAĞLAYANLAR VAR…
diye devam ediyordu bu coşkulu dizeler, Milli Mücadele karşıtlarını sorguya çekercesine:
O SATILMIŞ VEZİRE, O SATILMIŞ HÜNKARA
O SATILMIŞ KULLARA SİZ DE Mİ KATILDINIZ?
SİZ DE Mİ SATILDINIZ? SİZ DE Mİ SATILDINIZ?
...
Matbuat Umum Müdürü, tamamı üç sayfa tutan şiiri çok beğendi. Hemen binlerce nüsha bastırıp Anadolu’nun her yanına dağıttı ve bu dizelerin kopardığı fırtına adamın görevinden istifa edip ailesiyle birlikte Gürcistan’a gitmesiyle son buldu.
Zira, saltanat ve hilafet yanlılarının o tarihte belki de çoğunlukta olduğu meclis ayağa kalkmıştı “olay” duyulunca.
Haydi, vezirle kastedilen Damat Fert Paşa’ya “satılmış” demek neyse de,
“Hilafet-i Rüy-i Zemin Padişah Efendimize” aynı sıfatla saldırmak kimin haddineydi?
Ordularımız, onun tacını ve tahtını korumak için savaşmıyor muydu?!
Üstelik devlet parasıyla nasıl böyle bir şey yapılabilirdi?..
Hepsi bu da değil.
“Çelik imanına” bakılarak Anadolu’ya çağrılan “gençlik”, bu şiir üzerine kalkıp da Anadolu yollarına düşer ve tabii Ankara’ya doluşursa, bunlar; nerede yatırılıp kaldırılacaktı? Ne yedirilip ne içirilecekti?
Matbuat Müdürü nasıl böyle bir gaf yapabilirdi?
Peki, mecliste şiiri gönülden destekleyenler, “vezirinin” yanı sıra “hünkar”ı da “satılmış” gözüyle görenler yok muydu? Vardı elbette ama bunlar, başta Mustafa Kemal olmak üzere kesin zafere ulaşılmadan hilafet ve saltanata yönelik duygu, düşünce ve niyetlerini, herhalde, belli etmek istemiyorlardı. Üstelik, bir kaçı dışında en etkili paşalar bile saltanat ve hilafetin, milletçe hedeflenen zaferden sonra da korunup sürdürülmesinden yana değil miydi o tarihlerde?
İmzaları kullanılmasa da Matbuat Umum Müdürlüğü’nde çoğaltılıp dağıtılan şiirlerinin yarattığı ters tepkiler, bu şiirleri bastıran Muhittin Bey’in işini kaybetmesi ve “CEPHE”YE GÖNDERİLME İSTEKLERİNİN BİR TÜRLÜ KARŞILANMAMASI, NAZIM’ın içindeki mücadele ruhunu törpülemese bile olumsuz yönde etkilemiş olmalıdır.
İşsiz, güçsüz neredeyse amaçsız günler birbirini izlerken “harcırah”ları tükenmeye başlamış ve Ankara’nın dar sokaklarından birinde küçük bir pansiyon odasına çıkmak zorunda kalmışlardır."
TANIDIĞIM NAZIM HİKMET
ORHAN KARAVELİ, DOĞAN KİTAP, 7. BASKI, ŞUBAT 2008
..."
Şimdi bu zavallı solculara sormak gerek:
Bu olayda Mustafa KEMAL nerede?
...
Ezilenlerin, sömürülenlerin mücadelesinde liderlerin izledikleri yoldan habersiz olanlarla, bu konu başlığı, ezenlere hizmet etmekten başka hiç bir işe yaramayacak anlaşılan...
Sayın editörden rica etsem kilitleyebilir mi bu konu başlığını?
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
...KÜÇÜK BURJUVA halları ne de olsa...
Bir de şu uyanıklık dikkatimi çekti:
Her nedense AKP'yi günümüz ekonomik ve sosyolojik şartları ile sözde eleştirip özde alkışlarken CHP'yi geçmişin tüm hata ve olumsuzluklarıyla insafsızca eleştiriyorsunuz.
CHP, 01 MART TESKERESİni müteakip nerdeyse tam bir kemalist politika izlerken bunu görmemezlikten gelerek geçmişin hata ve olumsuzluklarını şimdi doğru yolunu bulmuşlardan çıkarmaya çalışıyor ve halktan değişeni gizlemeye çalışıyorsunuz.
"LÜTFEN CİDDİ OLALIM... LÜTFEN"
Tartıştığımız konu CHP değil, TÜRKİYE'dir...
- Şu yazılanların neresinden burjuva halları çıkarıyorsunuz merak ediyorum.
- AKP'yi alkışlayan yok. Sadece AKP zihniyeti gitsin diye 2.sıradaki CHP'ye Büyükşehir'de oy vereceğimi yazmıştım.
- 1 Mart Tezkeresi. Bu konuya bu kadar önem veriyorsunuz. Umarım Deniz BÖLÜKBAŞI'nın yazdıklarını da (kitabı) okumuşsunuzdur.
- Yazılanları gayri ciddi bulmuşsunuz. Brşey diyemeyeceğim.
- Konu başlığı "Ne Olacak Bu CHP'nin Hali" olup; "Ne Olacak Türkiye'nin Hali" değil.
Özetle söylüyorum: CHP'nin sorunu halktan uzak olmasıdır.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sağolsun , DP üyesi olduğunu bu forumlarda dile getirmiş, liberal demokrat Abbas Bey, sıkıldıkça CHP'nin derdine düşüp, kara kara düşünüyor. Gerçi kara kara düşünen başka arkadaşlar da vardı bir zamanlar... "Tanrım solu baştan yarat", "CHP+DSP=???" vb. başlıklı derinlikli?!!! yazılar döşüyorlardı.
CHP'yi ve solu kafaya takıp adam etmeye çalışanların ortak özelliklerine baktığımızda şu ilginç tesbitle karşılaşıyoruz. Hiçbiri CHP seçmeni değil, hiç biri sol görüşlü değil. Ancak kimi CHP'yi sol olmamakla suçluyor, kimi liberal olmamakla...:o
Ha eskiden kendine solcu diyen bugün liberal demokrat takılan, demokratlıkları kendilerinden menkul bir kesim de var ki, bıraksalar sanırsınız ki CHP'yi bir günde düzeltecekler?!!!, yani kendilerine benzetecekler...:o
Sevgili arkadaşlar, bırakın Allah aşkına CHP'yi... Nasıl olsa sol görüşlü değilsiniz, CHP'ye oy da vermiyorsunuz, ne güzel işte sizin desteklediğiniz partiler de seçimlerde başarılı oluyorlar. Nedir daha yüce mevladan istediğiniz?
Adamlar (sol) 58 yıllık çok partili Cumhuriyet tarihinde toplasan ancak 8 yıl iktidar olmuşlar, kalan 50 sene sizlerin oy verdiği partilerin iktidarlarında geçmiş, memleket de bu hale gelmiş, daha ne istiyorsunuz?
Bırakın bu boş işleri, size ne soldan, size ne CHP'den... Ha yok ben en bi öz solcuyum, sosyalistim falan diyorsanız biraz bekleyin, yerel seçimlerden sonra yeni sol?!!! oluşumlar kurulacakmış, onlara oy verir, oralarda liberal liberal solculuk yaparsınız.
Demem o ki haklısınız;
Bu CHP üniter devleti ve Misak-ı Milli sınırlarını savunduğu için faşist...
Halka nohut, bulgur dağıtmadığı için halktan kopuk...
Tarikatlara, hurafelere prim vermediği için dinsiz...
1 Mart tezkeresine red oyu verdiği için liberal demokrat değil...
Piyasa ekonomisini sosyal devlet ilkesinden vazgeçmeden savunduğu için Devletçi ve sol değil, zaten Sosyalist Enternasyonel'den de çıkaracaklar bunları, yerine AKP'yi alacaklar.
Durmak yok arkadaşlar, başka partilere oy vermeye devam, uğraşmayın gariplerle...
Şaka bir yana alemsiniz vallahi...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
sayın 32844,
Ya kopuk kopuk konuya atlıyorsunuz ya da deathproof ile zihinsel olduğu kadar fiziksel de bir akrabalığınız sözkonusu...
...
Sayın Harun Gür,
İnce iğnelemeleriniz umarım bazılarına cuvaldız gerektirmez ve (lütfen okurlar kusura bakmasın) tam tabiri ile bu "masturbasyon" son bulur...
Benim en çok üzüldüğüm nokta:
Hukuk fakültesini, siyasal tarih ve sosyal bilinçten yoksun olarak tamamlayabilmiş nice "okumuşlar"ımızdır...
YAZIK!
Sayın editör,
Bu konu başlığı kendini CHP'li hissetmekten utananlarla CHP fayda değil zarar vermektedir...
Lütfen bu konu başlığını kilitleyiniz...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Harun Gür,
İnce iğnelemeleriniz umarım bazılarına cuvaldız gerektirmez ve (lütfen okurlar kusura bakmasın) tam tabiri ile bu "masturbasyon" son bulur...
Benim en çok üzüldüğüm nokta:
Hukuk fakültesini, siyasal tarih ve sosyal bilinçten yoksun olarak tamamlayabilmiş nice "okumuşlar"ımızdır...
YAZIK!
Sayın editör,
Bu konu başlığı kendini CHP'li hissetmekten utananlarla CHP fayda değil zarar vermektedir...
Lütfen bu konu başlığını kilitleyiniz...
Sn. horasan , bu forumda ve diğer forumlarda üfürülen samimi?!!! eleştiri rüzgarları 85 yıllık bir çınarın yapraklarından birini dahi dökmeye yetmez.
Yarın 9 Eylül 2008 , gerçek doğumu 4 Eylül 1919 olsa da, nüfusa kaydedildiği tarih olarak 9 Eylül 1923'ü, "ülke kuran parti" nin doğum gününü kutlarım.
Darısı Türk siyasi hayatında diğer güzide partilerimizin başına... (Allah bu ulusu bir daha ülke kurmak zorunda bırakmaz inşallah)
Selamlar,
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın GÜR,
CHP hakkındaki dileklerinize katılmamak ve duygulanmamak elde değil...
Bir ülke kuran, yetiştirdiği bireylerle bir ulus yaratan, bağımsızlık ve özgürlüklerin sembolü CHP'nin 85. kuruluş yıldönümü, kendini bu vatan ve bayrağında aidiyet noktasında bulan her insana kutlu olsun...
Sayın GÜR, siz de bilirsiniz ki tarihte kurucu unsuru tarafından yönetilmeyen hiçbir Türk devleti yaşayamamıştır...
Bu ülke kurucu unsurları tarafından yönetilmeyeli çok oldu, yıkılmıyorsa bunun nedeni satılmış "maskeli türkler"in varlığından, etkinliğinden ve biz kral çıplak diyenlerin köküne bir türlü kibrit suyu dökemediklerindendir...
Bu onursuz ve şerefsiz yaşam tercih edilmektense yıkılırsa yıkılsın ve yeni bir Mustafa KEMAL cumhuriyeti kurulsun... Boşver.
Ne de olsa kuracak olanlar elbet köküne kibrit suyu dökemedikleridir...
Saygılarımla...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın Gür ve sayın horasan;
Bayılıyorum sizin bu yorumlarınıza..
Özeleştiri bir meziyet iken, CHP'ye toz kondurmadan kutsamanız da gösteriyor ki, aslında CHP'den başka partiye gerek yok gibi görünüyor. CHP var ve yeter.. Diğerlerini boş ver.. Hem bu memleket "kurucu unsurla" yönetilmeli.. "Kurucu unsur" ne demek bilmiyorum. Bu beni aşar.. Bunu bilse bilse sayın horasan bilir. Bu "kurucu unsur" denilen şey CHP olabilir mesela.. O zaman halkın sandıkta seçim yapmasına gerek var mı? "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" lafının da bir gereği yok.. Millet de kim oluyor? Kurucu unsur var ya.. O yeter..
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
"....BUGÜN İKİ KERE SEKİZ ONALTIDIR.
BUNU ON KİŞİ BÖYLE DESE VE
YÜZ KİŞİ DE ON DİYE ISRAR ETSE,
YÜZ KİŞİNİN DEDİĞİNİ Mİ KABUL EDECEĞİZ…”
Sanırım bunu dese dese CHP ve ona gönül verenler diyebilir. Zaten CHP nin tek yaptığı akıntıya kürek çekmektir. Onun derdi demokrasi filan değildir.
Ben böyle düşünüyorum, belkide yanılıyorumdur. Ama CHP nin tarihini okuduğumda yanılmadığımı çok iyi biliyorum.
Not: Hiç bir siyasi partiye yakınlığım yoktur. Benim derdim TÜRKİYE'dir.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Atatürk ve Milliyetçilik
Sizde benim gibi bir insansınız, bana hükmetme imtiyazını size kim veriyor*
İnsanlık tarihinin dönüm noktası bu soru ile başlar. İnsan aklı hakimiyeti, siyasi iktidar, emretme-boyun eğme problemlerini bu soruyla çözmeye başlamıştır. Fransız ihtilali bu düşüncenin eseri, bir bakıma da zaferi olmuştur. Hakimiyet tacı, kıral'ın başından alınmış, millet'in başına konmuştu. Halkın, vatandaşın saltanatıdır bu...
Avrupa'da yüzyıl sürmüş olan milliyetçi hareketlerin ve ihtilallerin en yenilerinden, en anlamlılarından birisi de, batılı yazarların da belirtikleri gibi, Türk devrimi olmuştur. Nitekim Atatürk, t.b.m.m. deki görevlerinden birisinde dünya ihtilallerine, Türk kurtuluşunu bağlar: "yeni Türkiye devleti, cihana hakim o büyük ve kadir fikrin Türkiye’de tahakkuku tecellisidir"
Türkiye’de, milliyetçilik akımı Atatürk’le başlamamıştır. Milliyetçilik, Türkçülük adıyla ikinci meşrutiyetin ideolojik akımlarından en güçlü akımlarından birisiydi ve büyük sosyolog Ziya Gökalp'in önderliğiyle gelişmiştir. Zamanın özlemlerini başarıyla dile getirmiştir.
Ziya bey, milliyetçiliğin Türklere "yeni hayat" kazandıracağını müjdelemiştir. Fakat, müjdesinin gerçekleştiğini milli kurtuluş hareketi içinde görmüştür. "yeni hayat ", alışılmış kadroları parçalayan, imparatorluk ülkesinde "şuursuz bir hayat geçiren" Türklere yepyeni ufuklar açan bir akımdı. Genç kalem'lerden, Türk yurdundan, yeni mecmua'dan, Türk ocakları kürsülerinden dalga dalga yayılan milliyetçi fikirler- bütün hayalci ayrıntılarına rağmen -kendi ülkelerinde kendilerini kiracı hisseden Türkler, bir şeye sahip olma. Bir vatan kurma gücünü ve umudunu verebilmiştir.
Türkçülere göre, imparatorluğun Türk olmayan unsurları gibi, Türklerde millet olmanın heyecanını yudum yudum tadabilmeliydiler. M. Fuat(köprülü), Akçoraoğlu Yusuf, M. Zekeriya (Sertel) , Hamdullah Suphi(Tanrıöver), Ahmet Agayef (Ağaoğlu) ve daha bir çok Türkçü aydınlar Türklerin bir millet haline gelmelerini savunuyorlardı. Osmanlı ülkesinde yerden biter gibi ortaya çıkan "romantik milletler" yanında, Türklerin milletleşmesi asıl amaçtı.
Millet olmak için, milli şuura (bilince) sahip olmak şarttı. "milli mefkure" den (ulusal ülkü) yoksun bir toplum "bir cesetten farksızdı". Türkçülük, önce Türkleri aşağılık duygusundan kurtaracaktı. Türkçüler, bu yönde nefis tablolar çizmişlerdir:
Dışarıda sömürücü Avrupa, insafsız ve zalim batı "Türkiye’deki rezaletlerden dolayı yalnız Türkleri itham ediyordu. İçeride, müslüman olsun olmasın bütün topluluklar her suçu Türklere yüklüyorlardı. Oysa, Türkler "ben varım !" demiyorlardı, diyemiyorlardı.
Türkçüler, batıya, sömürgeciliğinden,adaletsizliğinden ötürü düşmandılar. Ama, batı medeniyetinin üstünlüğünü hepsi de, imparatorluğun "Türkleşerek" kalkınıp silkinebileceğine inanıyordu. Hepsi de Türkleşmenin sosyal, ekonomik, ve siyasal reformlar getireceği kanısındaydılar. "yeni hayat" şu devrim hareketlerini getirecekti: dinde yapılacak reformlarla devlet laikleşecek, rasyonel bir politika ilmiyenin baskısını yıkacaktı. Din-devlet ayrılığı gerçekleşecek, " demokrat milliyetperverlik" topluma baştan başa hakim olacaktı.
Türkçülere göre, milliyetçilik halkçılıktı: "deha halktadır" halka inmek değil, halka çıkmak gerekiyordu. Ve Türkçülüğün açık, güzel tanımı : "batılı milletlerle ortak insan hayatı yaşamak". Ama, her şeyden önce fertler toplanmalı, kaynaşmalı ve kişisel çıkarlar silinmeliydi. Ferd'in susup, milletin konuşması gerekti.
1917’lerdeki Rus çarlığının yenilgisi Türkçüleri umutlandırmıştır. Bu umudu bir hayal izledi:turan "36. Arz(enlem) dairesinden, şimalin buzlu denizine, kamçatka ve pekinden, Finlandiya ve İstanbul’a kadar uzanan... 36.800.000 km2 lik ... Rus çarlığından büyük, ingiliz imparatorluğuna yakın " bir ülkeydi turan... Ömer seyfettin'le tekin'e göre, "mukaddes" gerçekleşme günü çok yakındı.
Türkçüler muhafazakar kadroları parçalamaktan çekinen "devrimciler"di. Yani, hiç bir zaman gerçek anlamıyla, devrimci olamamışlardır. 1911 de işe başladıkları zaman, ne Avrupa ne de dünya ideolojik bloklara ayrılmış değildi. Osmanlı imparatorluğunun yaşaması, büyük devletler dengesine takılı kalıyordu. Türkçülük, ütopyacı yönleriyle bile, Türklere yaşama, dirilme, yeni şeyler yaratma heycanı vermişti. Bu nedenle1918 de, mütarekenin boğucu havası içinde, Türkler ideolojiden yoksun değildiler. Gökalp ekolü "başla!" işaretini vermişti.
Cevad Dursunoğlu, Müdafaai Hukukçuların ruh halini şöyle anlatır:"kongreye (Erzurum Kongresine) iştirak eden gençler türkçü ve garpçı, bu itibarla Ziya Gökalpçı idiler. Hepimiz onun manevi talebesiydik, fikir gıdamızı yeni mecmuadan almıştık".
Türk devrimi, şüphesiz, meşrutiyet türkçülerinin mirasçısı olmuştur. Ne var ki, anadolu ihtilalciliğinin milliyetçiliği oddan ateşten geçmiş, hayal pürüzlerinden aşınmış bir milliyetçilikti. Ve dünyanın yepyeni, çok çetin şartları içinde, müdafaai hukuk hareketiyle gerçek ve yaratıcı karakterine kavuşmuştur.
1917 den beri dünyanın yüzü değişmiş, batı ve doğu iki ideolojik blok halinde birbirinden ayrılmıştı. Türk devriminin milliyetçiliği, bu iki ateş arasında kendi öz yolunu bulma ve milli bağımsız bir Türk devleti kurma enerjisinin adıdır. Bu akım, ideolojik bir temel olarak, emperyalizmle komünizm arsında gelişmiştir.
Batı birinci dünya savaşının galip devletleriydi. Türklere asırlık hınçla bakan devletlerdi bunlar... Eski İngiliz başbakanı gladstone Türkler için ne demişti? " insanlığın tek gayri insani tip". 1919 da lloyd george da, clemenceau da, aynı kanıdaydılar: Türkler millet olmak bir yana, bir sürüydü. Devlet kurmalarına ihtimal yoktu. Yağmacı topluluktu Türkler... Sevres cezasına çarptırılmalıydılar. Meselenin gerçek yüzü oydu ki, Türkiye, bazı devletler için cazip bir pazardı, öyle kalmalıydı. Yarı sömürge olarak kalması batı çıkarlarına uygundu.
Anadolu hareketi bu tutuma karşı koymuştur.
Doğuya gelince... Sovyet Rusya tarafından temsil edilen komünist bloktu. Rus ihtilali o arada üç yaşına basmıştı. Komütern milli kurtuluş hareketlerini destekliyordu. Bir şartla: emperyalistlerle savaşılıp milli devlet kurulunca bununla yetinilemeyecekti. Azerbaycan, Ermenistan gibi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri birliği federasyonuna Türkiye de katılmalıydı. Kısaca, milli devlet vasıta olmalıydı, gaye değil.
Anadolu ihtilalcileri bu tutuma da karşı koymuşlardır.
Türkler milli devleti, bağımsız devletlerini gaye bilmişler, sovyet federasyonuna giriş için bir atlama tahtası saymamışlardır. Bu nitelikte devler kurma haklarını da hem barışçı yollardan, hem de silahla savunmuşlardır. Bir kez daha hatırlatalım, bu savaşa "istiklal harbi" adını şairler takmamıştır.
Batı-doğu blokları arasında, milli, bağımsız, halkçı, bir devletin kuruluşu, zinovief ve arkadaşlarının isteklerine asla uygun düşmemiştir onun kadar şaşıran birisi de, her halde lloyd george olmuştur.
Milli devlet, sosyal yönü güçlü bir devletti. Türk halkının eseriydi. Türk tarihinde ilk defa, bir halk hareketi böyle bir eder vermiştir.
Milli devlet, Atatürk milliyetçiliğinin sembolü olmuştur. Meşrutiyet yıllarındaki milliyetçi akımdan farkı, ırkçı, turancı, teokratik beynelmilelci(komünist) unsurlara dayanmamış, bunları kesinlikle reddetmiş oluşudur.
Atatürk milliyetçiliğinin ideoloji yönü budur. Milli bağımsız bir Türkiye’nin manevi yaratıcısı bu akımdır. Dört bir tarafa çekilemiyecek kadar da açıktır.
Atatürk devrim ve halk
Türk devimine hakim olan iki önemli aksiyon prensibi vardır ve her ikisi de Atatürk tarafından, her fırsatta, dile getirilmiştir. Atatürk'e göre, devimci "milli mücadele içinde milli bir fert" olarak çalışır. Devrim ise, bir kurtuluş yolu olarak, bir milletin kendi azmi, ve kararıyla gerçek amacına ulaşır. İhtilal bilinciyle fert iradesi arasındaki bağlantı, Atatürkçü fikir sisteminde her zaman baş yeri almıştır. Türk devrimini, meşrutiyet hareketinden ayıran, getirmiş olduğu yeni unsurlardır. Bir kere Türk Devrimi imparatorluğun ölmüş olduğu tezine dayanıyor, yeni kurulacak devletin imparatorluğu devamı olduğu fikrini şiddetle ve kökünden reddediyordu. Devrimciler, kendilerinde ölü bir organizmayı diriltme prensibine karşı durmuşlardır. Her ne kadar, t.b.m.m. deki muhafazakarlar, eski bir vücutta yeni bir hayat tezinin yanlısı olmuşlarsa da, bu tutumları onları hayal kırıklığından başka bir sonuca götürememiştir.
Türk devriminin, dayandığı yeni esaslardan, biri de, eski'nin, şeri'nin vizesine bağlı kalmamış olmasıdır. Eski kadroları parçalayan insanlar, yenilerini aramak, batı ve doğu sistemlerini gözden geçirme durumundaydılar. Ama,ne doğu ne da batının t.b.m.m. üzerinde ezici etkisi olmamıştır. Olmadığı gibi, batı taklitçiliğinin ve hayranlığının pençesine de düşmemişlerdir. Yürekten istenen şey, "memleketin ruhuna uygun " kanunların çıkarılmasıydı.
Türk devrimini, kendisinden önceki bütün yenilik hareketlerinden farklı ve üstün tutan unsuru halk'tır. Gerçek ev sahibi, memleketin efendisi olan halk, millet ve köylü olarak da ele alınmıştır Türk halkı, tarihinde ilk defa memleketinin yönetimine seyirci kalmamıştır. İlk defa Türk Devrimi, Atatürkçü ekip, halk' her türlü iktidarın, hakimiyetin sahibi saymış ve onu devlet hayatındaki gerçek yerini almaya davet etmiştir. O kadar ki, halkın devlet idaresine hakim olmak amacıyla, t.b.m.m. yeni bir temsil ve seçim sistemini araştırmıştır. Batıda var mı yok mu, bu meseleyi gereksiz saymıştır. Bu noktada, Mahmut Esat( Bozkurt) beyi dinleyebilirsiniz: "memleket demek siyasiyat, edebiyat, münevverler demek değildir. Bir memleket iktisadiyatından teşekkül eder. Çiftçiliği, mimarisi, demirciliği, saraçlığı. İlah... Bir takım meslek erbaba o memleketi kurar, yaparlar. Bu meslekler yapılmadığı gün memleketten eser kalmaz.. Meclisi ali'ye bu memleketi asırlardan beri kılıçlarıyla, sapanlarıyla müdafaa eden çiftçiler girecektir... Bunlara cahil demek mukaddesatı tahkir etmektir."
Bağımsız Türk Devleti, gerçek ve demokratik hüviyetini halkçılığında, halka ve onun iradesine dayanmasından almıştır. Atatürk ve ekibini iş başına getiren, bölge bölge dağınık enerjileri önüne geçilemeyecek kadar güçlü bir irade haline toplamış olmalıdır. Kurtulmak isteyen, köle olmak istemeyen, yalvarmak istemiyen bir millet, şuurlu olarak bir vatan içinde ve bir bayrak altında yaşamak emeliyle devrimcilere her gün biraz daha güvenmiştir. Büyük bir yapıya herkes biraz daha güvenmiştir. Büyük bir yapıya herkes kendi yaşını koymak için yarışmıştır. Halkın bağrından doğan dernekler, t.b.m.m. ni telgraf yağmuruna tutmuşlardır. Atatürk'le milleti arasındaki bu derin sezgi, anlamlı güven dünya tarihinde, belki de çok yavaş, belki de hiç bir zaman ortaya çıkmayacak bir olayı, Türk devrimini, sanki birdenbire beklenmiyen ya da hesaplanan tarihlerden çok önce, infilak ettirmiştir. Devrimin şiddeti, saldırganları ve Türklerin geri kalmasında çıkarı olan, her çeşidiyle, yerli yabancı çevreleri, hayretlare düşürecek bir tarzda, işte bu şahlanıştan doğmuştur.
Atatürk'ün milli irade dediği güç, dayandığı milletin sonsuz ve sarsılmaz güveni ve heyecanından doğmuştur. O, bu milli iradeyi dile getirmiş ve ondan bir aksiyon prensibi çıkarabilmek başarısına ulaşmıştır.
Büyük bir eseri gerçekleştirebilmek için, yüzyılların yoksul düşürdüğü bir kitleye başvuran Atatürk, hiçbir suretle toplumun dışında farz edilen kuvvetlerin temsilcisi olduğunu iddia etmemiştir, "milli mücadele içinde milli bir fert olarak" İstanbul'dakilerin göremediği bu akımın seline, kendisini kaptırdığını her zaman söylemiştir.
Büyük eseri gerçekleştirmek için, Atatürk, Türk milletine, yüzyılların geri kalmış hale getirdiği memleketin muhafazakar şartlarını okşama yoluna ise hiç sapmamıştır. Halkı aldatmamıştır. Aldatmaya,mesela din istismarına, asla tenezzül etmemiştir. Hayır, Atatürk milli iradeyle alay etmemiştir. Kendi kendisini inkar etmemiştir.
Atatürk milletindeki, ilerleme ve medenileşme özlemlerini, dünya tarihinde pek az liderlere ve devlet adamlarına nasip olmuş bir ehliyetle organize edebilmiştir. Bunları milli irade potasında eriterek ...
Eskimiş devirlerini tamamlamış, kendilerini şark kafasının ve toplum dışı kuvvetlerin temsilcisi sayan çevrelerin, türk halkının sefil, cahil, yoksul ve bağımlı kalmasında çıkarları olan çevrelerin karşısına, milletin iradesinden aldığı kudretle çıkmıştır. İstiklal savaşının devamı saymıştır geriliği, irticaı yıkmayı... Bunlar yıkılmadan, bu lüzumsuz insanların ve müesseselerin baskısından, vesayetinden türk milletini ve toplumunu kurtarmadan, devrimin tamamlanmadığı her sözü ve her hareketiyle her zaman söylemiştir.
Şeriatçılığı, kapitülasyonculuğu, sözde medeniyet getiriciliğini, yalancılığı devrime karşı kalkan olarak kullananları... Derviş vahdeti'den menemen isyancısı şamdan mehmed'e kadar, gladstone'dan, lloyd george,a ve hatta zinoviyef'e kadar, herçeşit silahlı silahsız baskı karşısında, bunların hepsini milletin, devrimin ortak düşmanları ilan etmiş ve milli iradenin karşısında yok edilmeye mahkum olduklarını yüreğinin bütün gücüyle, bütün dünyaya haykırmıştır.
"efendiler,milletin önünde, onun hak ettiği istiklali önünde, onun layik olduğu yenilik ve ilerlemesi önünde her kuvvet ancak milletin irade ve emeline uymak suretiyle yaşayabilir. Milletin irade ve ve emeline uymayanların talii hüsrandır izmihlaldir."
Milli irade geriliğe taviz vermek, Türk milletini asırların sefaleti içinde uyutacak şahıslar ve müesseseleri her zaman ezmiş ve yıkmıştır. Hiç kimse, hangi biçimsel şartlarla işbaşına gelirse gelsin, bu akibetten kendisini kurtaramamıştır.
Atatürk, milli iradenin kendisini ileriyi götürücü kuvvetleri değil, kendisini geri götürmek isteyen, mazinin kovkları içine hapsetmek isteyen karanlıkçı, ortaçağcı çevreleri mahkum edip,ezeceğine mutlak suretle inanmıştır.
Atatürk, Türk milletinin bu uçsuz bucaksız kudreti önünde, ancak onun önünde başını eğmiştir!
"efendiler bu muazzam iradenin huzurunda kemali hürmet ve inkıyad ile eğilelim.."
Devrim halka karşımıdır.
Şapka kanununun müzakeresi sırasında, bursa mebusu Nurettin Paşa, bu kanunun anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, reddini teklif etmişti. Teklif, devrimci bir meclis içinde, derhal asabi bir hava yaratmıştır. Zamanın adliye vekili, paşaya şu cevabı vermiştir."hürriyetin nasibi irticaın eline oyuncak olmak değildir... Memleketin menfaatini istilzam eden(gerektiren) şeyler hiç bir vakit teşkilatı esasiye kanununa muhalif olamaz, olmamakla mukayyettir .(zorunludur) "
Mesele, bugün de, sık,sık belli maksatlarla su yüzüne çıkarılmakta, devirim prensiplerini zedelemek ve temellerinden sarsmak isteyenler bu konuya bu konuya sık sık değinme gereğini duymaktadırlar.
Atatürk Türkiye'nin, yüzyılların kötü, müstebit, şekilci idaresi yüzünden, geri kalmışlığını, Türklerden saklamamıştır. Aynı idarenin, Türkiye'de geniş bir muhafazakar kitle yaratığını, bilmezlikten gelmediği ise, apaçık bir gerçektir. Kıyafet, şapka, yazı, hukuk, ve benzeri yenilikleri yapmak için plebisite başvurulamayacağını kendisi söylemiştir.
İşte sözleri: "UYSAL VE ASYAİ İTİKATLARA BAĞLI, SİNSİ VE SİNDİRİCİ HURAFELER, KÖSTEKLEYİCİ YANLIŞ İTİKATLARLA İNHİSARCI KUVVETLERİN TESİSİNE SÜRÜKLENEBİLECEK YIĞINLARDA İYİ İNKILAPÇILAR İÇİN PLEBİSİT YAPILAMAZ... ESASEN MİLLET İRADESİYLE MİLLETİ İDARE EDENLER MÜNEVVERLER OLACAKTIR... BUNLAR YAPTIĞIMIZ VE YAPACAĞIMIZ KANUNLARLA İNKILAPLARIMIZI KÖKLEŞTİRECEK VE MUASIR MEDENİYET SEVİYESİNE ULAŞTIRACAKLARDIR. BUGÜN İKİ KERE SEKİZ ONALTIDIR... BU ON KİŞİ BÖYLE VE YÜZ KİŞİ DE ON DİYE ISRAR ETSE YÜZ KİŞİNİN DEDİĞİNİ Mİ KABUL EDECEĞİZ? BİZ ARTIK GARPLIYIZ, ESKİ DÜNYAYA HAKİM ESKİ MEDENİYETİMİZLE SADECE ÖVÜNEREK DEĞİL, BÜTÜN ZİNCİRLERİ KIRARAK, SON ASIR MEDENİYETİNİN GİTTİĞİ YOLLARDA YÜRÜYEREK, BU SEVİYENİN ÜSTÜNE DA ÇIKAMAYA ÇALIŞACAĞIZ... HURAFELERİ ATACAĞIZ. İLİMDE, İRFANDA, SANATTA, HER İYİ ŞEYDE, NURLARIYLA, BİLGİLERİYLE,AZİMLİ İCRA VE İRADELERİYLE BİRLİKTE BU YOLA GÖTÜRECEKLERDİR... ŞÜPHESİZ VE MUTLAK OLARAK HEDEFE ULAŞACAĞIZ"
Atatürk, bu fikirleriyle demokrasiye karşıt olduğunu göstermiyor. Bu onun sözleri, bir gerçeği, bir daha belirtiyor. Bir memlekette yapılan devrim hareketleri, devrimcilerle halk arasında girişilen bir savaş değildir. Devimci halkla, milletle değil, halkı geriye götürme ninisiyle uyutmak isteyen kuvvetlerle çarpışır. Devrin iki ekip, devrimci ve gerici ekipler arasındaki bir çatışmadır. Halk devrimcilerin devrimciler de halkın düşmanı değildirler.
Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA
CUMHURİYET
10-12 KASIM 1965
/////////////////
En başta da söylediğim gibi
LÜTFEN CİDDİ OLALIM...
Sayın mzden'in yazdıklarını cahilliğine veriyorsa site editörleri bilemem ama
pek sinsi ve ağır hakaretlerle dolu bir hezeyan olarak değerlendiriyorum...
Belki Mustafa KEMAL'in sözlerinin orjinali kendine getirir onu...
Şimdi büyük bir pişkinlikle:
"Ben farklı birşey yazmadım ki...Bir CHP'li söylemiştir dedim..."
diye birşeyler yazacak veya ortadan toz olacak...
Yazarsa bizler de iltifatlarına teşekkür ederiz o zaman...
Yineliyorum:
Yakın tarihi sahiplenen yok...
Eleştirinin alasını yaparım...
Ama şu anı da yakın tarihin hatalarına satılmışlıklarına kurban edemem...
saygılarımla...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Gür ve sayın horasan;
Bayılıyorum sizin bu yorumlarınıza..
Özeleştiri bir meziyet iken, CHP'ye toz kondurmadan kutsamanız da gösteriyor ki, aslında CHP'den başka partiye gerek yok gibi görünüyor. CHP var ve yeter.. Diğerlerini boş ver.. Hem bu memleket "kurucu unsurla" yönetilmeli.. "Kurucu unsur" ne demek bilmiyorum. Bu beni aşar.. Bunu bilse bilse sayın horasan bilir. Bu "kurucu unsur" denilen şey CHP olabilir mesela.. O zaman halkın sandıkta seçim yapmasına gerek var mı? "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" lafının da bir gereği yok.. Millet de kim oluyor? Kurucu unsur var ya.. O yeter..
Bu yorumuna da ben bayıldım Abbas üstad...
Kurucu unsuru CHP ile özdeşleştirmen vallahi hoş olmuş. Bir nevi itiraf olarak algıladım ve gerçekten eğlendim.
Türkiye'nin kurucu unsuru Cumhuriyetin temel ilkeleridir. Bu ilkeleri sözde değil özde, yürekten sahiplenen her parti en az CHP kadar değerli ve çok partili rejimin olmazsa olmazlarındandır.
Bugün yaşanan ve geçmişte yaşanmış olan toplumsal gerilimlerin, kutuplaşmaların kaynağında da çok partili rejimimizde yer alan kimi partilerin bu kurucu ilkelere özde değil sözde sahip çıkması ve kurucu ilkeleri aşındırması gerçeği vardır.
Fransa'da Kralcılığı savunan, ABD'de Kuzey Güney savaşı öncesi duruma dönmeyi isteyen marjinal gruplar hala bulunabilir ancak bunların partileşmesi ve iktidar olabilmesi mümkün müdür?
Sorun demokrasinin nasıl algılandığı ve nasıl uygulandığıdır. "Demokrasimizle Yüzleşmek" bazılarının işine gelmemektedir.
Devrimcilik ilkesi dogmaları reddeder ve buna Atatürk'ün dogmalaştırılması da dahildir. Devrimcilik ilkesini "Kavramların evrilmesi ve devrilmesi" forumunda tanımlamıştık. Ancak gelişme ve devrim kurucu ilkelerin ortadan kaldırılması demek değildir.
Bugün sorun demokrasi kisvesinde bu kurucu unsurun ortadan kaldırılması çabalarıdır. Bunu yeni, sivil ve demokratik Anayasa tartışmasında da görüyoruz, diğer garabet uygulamalarda da... CHP dahil hiç bir kurum veya kimse 12 Eylül Anayasası'nı ve Kanunlarını savunmuyor. Kaldı ki bugün mevcut Anayasa ve bir çok Kanun ihtiyaçlara ve bazen de dış baskılara bağlı olarak değiştirilmiştir. Halen değiştirilmesi gerekenler olduğu da muhakkaktır. Ancak samimiyetsiz bir şekilde Anayasayı demokratikleştireceğiz, sivilleştireceğiz derken kurucu ilkeler ortadan kaldırılmaya, aşındırılmaya kalkılırsa elbette buna CHP de dahil olmak üzere aklı başında tüm kurum ve kişiler karşı çıkar ve bilinçli olarak pompalandığı üzere faşist ?!!! damgası yer.:o
Milli irade ve sizin anladığınız demokrasiden söz açılmışken 12 Eylül Anayasası'nın halkın % 90'ın üzerindeki oyu ile kabul edildiğini hatırlatayım. Al sana milli irade, kayıtsız şartsız halkın egemenliği... Ne yapalım şimdi? 1980 Anayasası'nı eleştirmeyelim mi, halk iradesine ram mı olalım?
Mesele budur Abbas üstad, bunu görebilmek için sadece sağ gözü değil, sol gözü de açık olmak gerekir.
Selamlar,
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sanırım Abbas beyin sitemini anlıyorum.:p
CHP ye neden serzenişte bulunduğunu geçen bir gazetedeki haber sayesinde anladım.
CHP nin birileri için AVUKATLIĞA soyunduğunu ve cüppe giydiğini okumuştum. Herhalde mesleğinin elinden gitme endişesi var, Korkmayın sakın CHP nin avukatlığı sınırlıdır, onlar her şeye avukatlık yapmazlar...:p :p :p
(Şaka,Şaka)
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın Gür;
Aslında "kurucu unsur" kavramının açıklamasını, bu kavramı aşağıdaki cümlede kullanan sayın horasan'dan beklerdim. Çünkü sizin verdiğiniz anlam ile sayın horasan'ın kastettiği çok farklı şeyler gibi görünüyor. Bakın sayın horasan ne diyor;
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
Sayın GÜR, siz de bilirsiniz ki tarihte kurucu unsuru tarafından yönetilmeyen hiçbir Türk devleti yaşayamamıştır...
Bu ülke kurucu unsurları tarafından yönetilmeyeli çok oldu, yıkılmıyorsa bunun nedeni satılmış "maskeli türkler"in varlığından, etkinliğinden ve biz kral çıplak diyenlerin köküne bir türlü kibrit suyu dökemediklerindendir..
Siz ise;"kurucu unsur"dan cumhuriyetin kuruluş felsefesini kastediyorsunuz. Sayın horasan ise tarihteki Türk devletlerinin yıkılışını, "kurucu unsur"la yönetilmemeye bağlıyor.
Ben, sayın horasan'ın cümlelerinden, "Türk devletlerini Türk olmayanlar yönetti ve ondan dolayı yıkıldılar" şeklinde bir anlam çıkarttım. Yanlış anladıysam özür dilerim, sanıyorum benim anladığım şekilde bir maksadı vardı.
Şayet benim anladığım şekilde bir maksadı varsa, bunun tartışmasını Türkiye Cumhuriyeti için ayrı, tarihteki devletler için ayrı tartışmak gerekir diye düşünüyorum.
Ayrıca, CHP'nin dışındaki partilerin de gerekli olduğunu kabul etmenize sevindim.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Ayrıca Milliyet'te Devrim Sevimay'ın "Sol Çıkışını Arıyor" başlıklı seri yazısı dikkate değer.. Solcu dostlara öneririm..
Sol çıkışını arıyor da, çıkış kapısının önünde o kadar solcu olmayan lider adayı yığını var ki Abbas kardeş, üzerlerine basıp geçmek de bize yakışmıyor.
Dillerini de kesemiyoruz dünya görüşümüz müsait değil, ama "no way out" dersen bunu 85 sene önce de yapmıştık, gene yaparız.
Bu arada CHP dışındaki partilerin gereksiz olduğunu hangi yüzyüze görüşmemizde veya hangi forumda söylediğimi veya yazdığımı sorabilir miyim?
Durmak yok, hedef saptırmaya devam mı diyorsun yoksa?
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Abbas bey bu soruyu bende sorar oldum bugünlerde...Ergenekon iddianamesinde 92 kez parti adının, 41 kez genel başkan isiminin geçtiği bu partiye n'olacak Avukat bey malumatınız var mı?
Yoksa CHP yi kurtarması için commodore u mu görevlendirsek ne yapsak..
Keza görüyorum ki kendileri cihan harbi vermekte çok başarılılar... ne dersiniz?
Commodore... şu iddianameyi biraz incelesende CHP ne durumda bizi biraz aydınlatsan olmaz mi? Belki Atatürk üm den miras bu anıt partinin onurunu beraber kurtarırız ha ne dersin?;)
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Ne kadar kolay sitede yorum yapmak;
en yakınındaki Atatürk Konulu ya da Atatürk başlığı taşıyan kitap alınacak,
Uzun uzun paragraflar seçilecek,
suçu yalnızca fikrini söylemek olan insanlara salyalar akıtılarak saldırılacak,
Bu bir hastalık olsa gerek ki ,ısrarla ve mütemadiyen ve de hiç utanmadan bugünkü CHP'ye yapılan eleştiriler,
usta manevra ve çarpıtmalarla 1930 CHP sine ve Atatürk'e mal edilecek,
Sonra bir yönetici kanka bulunacak,
O da okuduğunu anlamayacak ya da işine geldiği gibi yorumlayacak,
dar alanda paslaşmalar yapılacak,
saldırmalar yetmeyecek ,birde üstüne uzun uzun dersler verilerek alay edilecek ki okuyanlar vay vay vay desinler,
"no way out" falan denilerek aba altından sopa gösterilecek,
ağzından her '' demokrasi'' kelimesi ya da ''anayasa değişikliği'' lafı çıkan herkes
AKP' li ya da Cumhuriyet düşmanı kabul edilecek,(allah akıl fikir versin diyorum başka da söz bulamıyorum)
ee size kolay gelsin o zaman ...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sn. deathproof,
Evet sizin de belirttiğiniz gibi sitemizde hem de bir site yöneticisini hedef alarak yorum yapmak çok kolay gördüğünüz gibi... Ve hatta bu yorumun yayınlanması da çok kolay yine gördüğünüz gibi.
Neden derseniz, biz sizin anladığınız anlamda demokrat şablona uyamıyoruz, kusura bakmayın.
Kendisine veya savunduğu fikirlere haksızlık yapılan, bu çerçevede mazlum durumda olan, dünya görüşü ne olursa olsun herkes, bizim sitemizden bir kanka yönetici bulabilir. Ve emin olun bu, anlayış kıtlığımızdan, işimize göre geldiğinden ve hatta o fikirlere taraf olduğumuzdan değil, (bu forumlarda biraz inceleme yaparsanız TKP'yi de ve hatta Prof.Dr. Ahmet Akgündüz'ü de bazı görüşlerinin haklılığı sebebiyle aynı üslupla savunduğumu görürsünüz) sadece ve sadece o fikirlerin haklılığındandır.
Yazdıklarınızı okuduktan sonra sizin uzun uzun ders almayla değil, kısa da olsa verilen dersleri anlayamamayla bir sorununuz olduğunu farkettim. Zira "no way out" esprisini "Kurtuluş Savaşı" olarak değil de, "aba altından sopa göstermek" olarak algılayan önyargılı düşünce sistematiğinize burada ne yazsam bir sistem getiremeyeceğimin ayırdına vardım.
Bugün ülkenin gündemi, yolsuzluklar ve yoksulluklardır. Elbette demokrasi her daim bize lazım gelen hava gibi, su gibi bir olgudur. Hatırlatmak isterim ki; 1980'den beri aklına demokrasi gelmeyenlerin, gündem değiştirme aracı demokrasi değildir.
Bu nedenle bu halk aç açık kalmaya, itilmeye kakılmaya, yolsuzluklarla daha da fakirleşmeye, bu cingözlüğünden, kısa vadeli çıkar ilişkilerine olan düşkünlüğünden vazgeçmediği sürece mahkumdur.
Eee, size kolay gelsin elinizdeki demokrasinizle?!!! o zaman...
Selamlar,
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın Yönetici;
Özde çok farklı düşünmeyen insanların, teoride çokta aykırı düşmeyenlerin, birbirlerini anlamaması ne kadar kötü... Altı üstü üç beş tane yorum yaptım, kendimce doğru bulmadığım ya da artık eleştirilmesi gerekiyor dediğim konularda içten eleştirilerde bulundum.
Doğaldır ki bunlar benim görüşlerim.
''Kısa da olsa verilen dersleri anlayamamayla bir sorununuz olduğunu farkettim.'' Benim anlamamakla ilgili bir sorunum yok ama bir ''ders veren'' olarak sizin bazı psikolojik sorunlarınız olduğu kesin.Ne kadar da alçakgönüllüsünüz! ''üzerlerine basıp geçmek de bize yakışmıyor.'' Evet evet çok alçakgönüllü, bravo...
Ha birde güzel yazıyorsunuz ama, yazdığınızı okumamak gibi bir sorununuz var.
''Sol çıkışını arıyor da, çıkış kapısının önünde o kadar solcu olmayan lider adayı yığını var ki Abbas kardeş, üzerlerine basıp geçmek de bize yakışmıyor. Dillerini de kesemiyoruz dünya görüşümüz müsait değil, ama "no way out" dersen bunu 85 sene önce de yapmıştık, gene yaparız.''
Güzel yazı yazmak saçmalamak değildir. ''No way out'' un ne anlama geldiğini burada anlatacak değilim de; yalnızca şunu söyleyeyim birincisi ''no way out'' yapılmaz.
Diyelim ki yaptınız; '' Dillerini de kesemiyoruz'' sözcükleri ile başlayan cümle (ki bugünü kastediyorsunuz) yaygın kullanımda ve de mantık çerçevesinde bu sözcüklerle biraz olsun ilişkili eylemle tamamlanmalı değil mi? Çıkış yok'la Kurtuluş savaşına gönderme yapıyorsanız eğer ,cümle başında şimdiki zamanda olması gereken dillerini kesme eylemi tuhaf kaçıyor.
Biraz zorlama olmuş, böyle olunca da doğal olarak yanlış anlamalara müsait diyelim.Ayrıca üstüne basmak,dillerini kesmek filan gibi Battal Gazi'ye rahmet okutacak sertlikte sözcüklerden sonra kullanılınca biraz daha yanlış anlamaya elverişli oluyor gibi.
''Bugün ülkenin gündemi, yolsuzluklar ve yoksulluklardır. Elbette demokrasi her daim bize lazım gelen hava gibi, su gibi bir olgudur.
Hatırlatmak isterim ki; 1980'den beri aklına demokrasi gelmeyenlerin, gündem değiştirme aracı demokrasi değildir. ''
Birinci ve ikinci cümlede tamamen ve kayıtsız şartsız anlaştık da,üçüncü cümlenin muhatabı kim anlamadım.Bana yanıt verdiğinize göre benim sanırım , fakat hangi düşünceme yanıt onu çıkaramadım. Nereden çıkardınız 1980 leri falan, hatta 1980'den beri aklımıza demokrasi gelmediğini? Böyle birşey yazdık mı da ahkam kesiyorsunuz.
Benim yazımda benim görmediğim şeyler mi var?
Ha bu konuyu açmışken, benim yaşım uygun iyi hatırlıyorum 13 Eylül sabahını; yalnız bir tane bile şerefli köşetaşı (muharrir anlamında) bulamıyorum hafızamda, çoğu delikanlılıklarını en az beş sene sonra hatırladılar, buna tüm cumhuriyet yazarları da dahil!
Delikanlılarsa sürgünlerde çürümekteydi...
Devr-i ahvali anlattıktan sonra şöyle diyor Oktay Akbal ''Atatürk devrimlerinin yandaşları,erleri, Atatürk ilkelerinin sahipleri böyle bir duruma sürgit göz yumamazlardı elbet... İktidarı ellerinde tutanları Atatürk devriminin yoluna çağırdılarsa birkez daha aynı kutsal görevi yapacaklardı..." 13 eylül...
Bir de babamdan çok sevdiğim Uğur Mumcu var ''Silahlı Kuvvetlerin, emir-komuta zinciri içinde yönetime tümüyle el koyması,yağmurun yağması gibi doğal bir olaydır... Evet kimsenin kimseye söyleyeceği bir söz yok: Bu sonuç sürpriz değildi,bekleniyordu. Bu çalkantıda bu kan gölünde başka ne olabilirdi ne beklenirdi?'' 14 eylül...
Biraz da olayları; o anın değerlendirme kriterleri ve tamamen insani içgüdüleriyle birlikte ele almak gerek diyerek rahatlatmaya çalışıyorum kırık gönlümü...
Selamlar...
Ha bir de ;benim demokrasim yok, hepimizin demokrasisi var, ve mutlaka birgün herkese gerekecek...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Böyle bir sitede sansür olacağını tahmin etmiyorum, sanırım benim internetimde bir sorun oluştu. inşallah yanılmıyorumdur...