Dosya 1016GAZİ’NİN EN SEVDİĞİ ŞEHİR (*)
"Mustafa Kemal’in her zaman en yakınında olmuş bir kişi olan Ruşen Eşref ÜNAYDIN, tam 17 kez İzmir’i ziyaret eden, tek evliliğini İzmirli bir hanımla yapan Atatürk’ün, bu kentte bir suikast girişimine de uğramasına karşın, girmekten en çok hoşlandığı yer olduğunu söylüyor…
...
İzmirlilerin yüreğindeki Ata sevgisi bir başkadır… Gazi, sadece İzmir’in “Halaskarı”, büyük kurtarıcısı değildir. Türkiye’nin en batısında yaşayanların bu sevgisinde, ülkeyi çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için önemli adım olan “Hilafetin kaldırılması” kararının İzmir’de verilmiş olmasının rolü büyük… Diğer yandan Gazi’nin Kordon’da rakı içmekten aldığı keyfin de altını çizmek gerek…
Mustafa Kemal, İzmir’e ilk kez 1905’e gelmiştir ve kendi deyimi ile, “çok elim, çok hazin ve çok kederli hissiyat” dolu izlenimlerle ayrılmıştır bu kentten… 1906’da bir kez daha gelir… Ama unutulmayacak gelişi 10 Eylül 1922 günü gerçekleşir. Hakan TARTAN dostumuzun “Atatürk’ün İzmir’i adlı kitabından bir bölüm 10 Eylül günü Gazi’nin içinde bulunduğu ruh halini de yansıtıyor:
“Kordon’un en güzel binalarından biri olan Kramer Palas’a girer, denize karşı bir masaya oturur:
- Bize razı getiriniz
Getirdiler, garsona sordu:
- Kral Konstantin hiç buraya gelip de rakı içti mi?
- Hayır efendim
- Öyle ise ne diye İzmir’i almağa kalkmış…”
Gerçekten de Kordon’da rakı içmeyecekseniz, İzmir’in sahibi olmanızın, İzmirli olmanızın anlamı var mı? Yoksa Kordon’u bir zamanlar moloz yığını haline getirmek isteyenler de bu öyküyü biliyorlar ve Atatürk düşmanlığının yeni bir boyutunu mu sergiliyorlardı?
Gazi’nin 10 Kasım 1938’e kadar her zaman en yakınında bulunan isimlerden biri olan Ruşen Eşref ÜNAYDIN, “Atatürk’ü Özleyiş-Hatıralar” ve Mehmet Önder’in “Atatürk’ün Yurt Gezileri” adlı kitaplarından öğreniyoruz ki, Gazi’nin en çok gittiği, bulunmaktan en çok zevk aldığı şehir, İzmir’dir… Gazi, 9 Eylül 1922 günü, bütün dünyaya Türkiye’nin kurtuluşunu İzmir’den ilan etmiş, modern cumhuriyetin ilk ışığını Belkahve’de İsmet Paşa’ya söylediği şu sözlerle müjdelemişti: “Hitam-ül misk… (mis gibi bitti), şimdi başka işlerimize bakalım…”
İZMİRLİ BİR GENÇ KIZA TUTKUNDUR
Halide Edip, anılarında, Mustafa Kemal’in daha 10 Eylül günü “boynundaki küçük çerçevede benim resmim var” diye sözünü ettiği genç kıza olan duygularının farkına vardığını yazacaktır…
İzmirliler halen restorasyonu süren eski Naum Palas, ya da yeni adıyla söylemek gerekirse Atatürk Müzesi’nin önünden geçerken hep aynı fotoğrafı gözlerinin önüne getirirler: Güneş batmakta, halaskar rakısını yudumlamaktadır… Laik Cumhuriyet sonsuza dek ayakta kalacak; Kordon’da rakı keyfi hiç bitmeyecektir".
* Bu yazı, A. Nedim ATİLLA tarafından İzmir Life adlı derginin Kasım 2001
sayısında yayınlanmıştır.
YAZININ TAMAMI.:
http://web.deu.edu.tr/hukuk/hakkimizda/gazi.htm