Babalık Davası - Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/5576
K. 2002/6620
T. 16.5.2002
• YETKİ İTİRAZI HAKKINDA TARAFLARIN YOKLUĞUNDA VERİLEN KARAR ( Tebliğ Mecburiyeti )
• TEBLİĞ MECBURİYETİ ( Tarafların Yokluğunda Verilen Yetki İtirazının Reddine İlişkin Karar )
• BABALIK DAVASINDA SÜRE ( Nesebin Reddi Davası Açılmışsa Bu Davanın Kesinleşme Tarihinden Başlayacağı )
• SÜRE BAŞLANGICI ( Babalık Davası Açma Süresi - Çocuğun Eski Nesebi İçin Nesebin Reddi Davası Açmış Olması )
• NESEBİN REDDİ DAVASI AÇAN ÇOCUK ( Babalık Davası Açabileceği Süre ve Bu Sürenin Başlangıcı )
4722 Sayılı Yasanın 13/1
4721/m.286,303
1086/m.187/2,225
ÖZET : 1- Yetki itirazı hakkında verilen ara kararının ilgilisine tebliğinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Belirtilen yasal kurala uyulmadan davalının yokluğunda hüküm kurulması savunmayı ve davanın sonucunu etkileyen önemli bir usul hatasıdır.
2- 4722 Sayılı Yasanın 13/1. maddesi gereğince babalık davaları Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre karara bağlanır.Türk Medeni Kanunun 286. maddesi gereğince çocuk da nesebin reddi davası açabilir. Yine aynı Yasanın 303. maddesi gereğince çocuk ile başka bir erkek arasında nesep ilişkisi varsa bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. O halde gerek nesebin reddi davası ve gerekse babalık davası yönünden eğer nesebin reddi davası kabul edilirse dava süresinde olacaktır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm duruşmalı olarak temyiz edilmişse de; duruşma için davetiye pulu eksik olduğundan duruşma isteği reddedilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Davalılardan Canten ve Neziha yetki ilk itirazında bulunmuş, bu konuda bir karar vermeden dava yokluklarında bitirilmiştir.
Mahkemelerin yetkisine yönelik itirazlar ilk itirazlardan olup ( HUMK.l87/2 )bu husus mahkemece öncelikle ve esasa girilmeden, hadise şeklinde incelenerek sonuçlandırılır. ( HUMK.l90-l96 )Hakim hadise hakkındaki kararını derhal verir ve iki tarafa bildirir. ( HUMK.225 )Görüldüğü gibi yetki itirazı hakkında verilen ara kararının ilgilisine tebliğinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Belirtilen yasal kurala uyulmadan davalının yokluğunda hüküm kurulması savunmayı ve davanın sonucunu etkileyen önemli bir usul hatasıdır.
2-Yenileme dilekçesi davalı Canten'e tebliğ edilmeden, davaya devamla hüküm kurulması da doğru bulunmamıştır.
3-4722 Sayılı Yasanın 13/1. maddesi gereğince babalık davaları Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre karara bağlanır.Türk Medeni Kanunun 286. maddesi gereğince çocuk da soybağının reddi davası açabilir. Yine aynı Yasanın 303. maddesi gereğince çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. O halde gerek soybağının reddi davası ve gerekse babalık davası yönünden eğer soybağının reddi davası kabul edilirse dava süresinde olacaktır. Bu duruma göre davacı ve davalılardan delilleri sorulup gösterdikleri takdirde toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/6687
K. 2005/8898
T. 9.6.2005
• EVLİLİK DIŞI ÇOCUK ( Anasının Soyadını Taşıyacağı - Babalık Kararı Verilmesi Durumunda Baba Hanesine Tescile de Karar Verilemeyeceği/Anne Hanesindeki Kaydına Dokunulamayacağı )
• ÇOCUĞUN SOYADI ( Evli Çiftlerde Ailenin Evli Olmayanlarda Anasının Soyadını Taşıyacağı - Babalık Kararı Verilmesi Durumunda Baba Hanesine Tescile de Karar Verilemeyeceği )
• BABALIK KARARI ( Evlilik Dışı Küçüğün Baba Hanesine Tesciline Karar Verilemeyeceği - Anne Hanesindeki Kaydına Dokunulamayacağı )
4721/m. 321
ÖZET : Çocuk, anne ve baba evli ise ailenin; evli değilse anasının soyadını taşır. ( T.M.K. md.321 ) Ş. ile S. arasında evlilik bağı kurulmamıştır. Küçük E.'nin anne hanesindeki kaydına dokunmadan babalık kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde baba hanesine tescile de karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Çocuk, anne ve baba evli ise ailenin; evli değilse anasının soyadını taşır. ( T.M.K. md.321 ) Ş. ile S. arasında evlilik bağı kurulmamıştır. Küçük E.'nin anne hanesindeki kaydına dokunmadan babalık kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde baba hanesine tescile de karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/16705
K. 2002/26
T. 15.1.2002
• BABALIK DAVASI ( Davanın Babaya Baba Ölmüşse Mirasçılarına Karşı Açılması )
• CUMHURİYET SAVCISI VE HAZİNE İHBAR KURALI ( Babalık Davasının Kamu Düzenini de İlgilendirmesi Nedeniyle )
4721/m.301/son
ÖZET : 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 301/son maddesi babalık davasında, davanın babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılacağı öngörülmüş, işin kamu düzenini de ilgilendirdiği dikkate alınarak Cumhuriyet Savcısı ile Hazineyede ihbar edileceği kuralı getirilmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Dava babalığa ilişkindir. 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulanma Şekli Hakkındaki Kanunun 13. maddesi; Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış babalık davalarınında bu kanuna göre karara bağlanacağını hükme bağlamıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 301/son maddesi ise babalık davasında, davanın babaya, baba ölmüşse miraşçılarına karşı açılacağı öngörülmüş, işin kamu düzenini de ilgilendirdiği dikkate alınarak Cumhuriyet Savcısı ile Hazineyede ihbar edileceği kuralı getirilmiştir. Ğerçekleşen bu durum karşısında davanın Cumhuriyet Savcısı ile Hazineye ihbar edilmesi zorunlu olup hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 15.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
--------------------------------------------------------------------------------
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/13770
K. 2002/14683
T. 24.12.2002
• BABALIK DAVASI ( Çocuğa Kayyım Tayin Edilmesi ve Davanın Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye İhbar Edilmesi Gereği )
• DAVANIN İHBARI ( Babalık Davası - Çocuğa Kayyım Tayin Edilmesi ve Davanın Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye İhbar Edilmesi Gereği )
• ÇOCUĞA KAYYIM TAYİNİ ZORUNLULUĞU ( Babalık Davası - Ananın Her Zaman Çocuğun Yararına Davranmayacağı İlkesinden Hareket Ederek )
1086/m.49
4721/m.301, 337, 426
4722/m.13
ÖZET : Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davalarına 4721 sayılı Yeni Türk Medeni Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Evlilik dışı ilişkiden doğan çocuğun velayeti anaya ait ise de, babalık davasında ananın her zaman çocuğun yararına davranmayacağı ilkesinden hareket ederek çocuğa kayyım tayin edilmeli ve dava Cumhuriyet Savcısına, ve Hazineye ihbar edilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava niteliği itibariyle babalık davasıdır. Davada ana ile çocuğun menfaatleri çatıştığından aynı vekil tarafından temsili yasaya aykırı olup doğru bulunmamıştır. ( N.K. md.38/b ).
4722 sayılı yasanın 13. maddesi; Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davalarına 4721 sayılı kanunun uygulanacağını hükme bağlanmıştır.
Türk Medeni Kanununun 337. maddesi uyarınca evlilik dışı ilişkiden doğan çocuğun velayeti anaya ait ise de Kanun koyucu, babalık davasında ananın her zaman çocuğun yararına davranmayacağı ilkesinden hareket ederek küçük için hemen kayyım tayin edilmesini ( MK. md.426/1 )ve davanın Cumhuriyet Savcısına, Hazineye; ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbarını ( TMK. md.301/3 )ve böylece çocuğun yararının korunmasını öngörmüştür.
Davada küçük kayyım tarafından temsil edilmiştir.
Yukarıda açıklanan kural çerçevesinde davanın Cumhuriyet Savcısı ile Hazineye ihbar ( HUMK. Md. 49 )edilmeden, katılmasına imkan hazırlanmadan, gösterdiği takdirde delilleri de toplanmadan eksik tahkikatle hüküm verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 24.12.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/449
K. 2004/934
T. 26.1.2004
• SOYBAĞININ REDDİ ( Mahkemece Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Delillerinin Toplanılması Sonucu Uyarınca Karar Verilmesi Gereği )
• KAYYIM TAYİNİ ( Soybağının Reddi - Mahkemece Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Delillerinin Toplanılması Sonucu Uyarınca Karar Verilmesi Gereği )
• HUSUMET ( Soybağının Reddi - Mahkemece Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Delillerinin Toplanılması Sonucu Uyarınca Karar Verilmesi Gereği )
4721/m. 286, 426/2
ÖZET : Kocanın soybağının reddi davası açarak babalık karinesinin çürütebileceği, bu davanın ana ve çocuğa karşı açılacağını hükme bağlamıştır. Mahkemece küçüğe kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanılması, delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Medeni Kanunun 286. maddesi; kocanın soybağının reddi davası açarak babalık karinesinin çürütebileceğini, bu davanın ana ve çocuğa karşı açılacağını hükme bağlamıştır. Davacı, küçük Gençay'ın kendisinden olmadığını soybağının reddine karar verilmesini istemiştir. Gençay 4.2.2001 doğumludur. Yasal temsilcisi annesinin menfaati ile kendi menfaati çelişki içerisindedir. ( MK. md. 426/2 ) Mahkemece Gençay'a kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanılması, delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Eksik hasımla işin esasının incelenmesi ve yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
2-4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından ( MK. md. 118-494 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici l. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün l. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre de diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 26.01.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/2185
K. 2004/3013
T. 10.3.2004
• BABALIK DAVASI ( Evliliği Sırasında Doğan Çocuk - Baba Tarafından Soybağı Reddedilmeden Anne Tarafından Veli Sıfatıyla Açılamayacağı )
• EVLİLİK SIRASINDA DOĞAN ÇOCUK ( Baba Tarafından Soybağı Reddedilmeden Anne Tarafından Veli Sıfatıyla Babalık Davası Açılamayacağı )
• SOYBAĞININ REDDİ ( Evliliği Sırasında Doğan Çocuk - Baba Tarafından Reddedilmeden Anne Tarafından Veli Sıfatıyla Babalık Davası Açılamayacağı )
4721/m. 285
ÖZET : Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu durum karşısında babalık davasının, baba tarafından soybağı reddedilmeden, anne tarafından veli sıfatıyla açılması olanaklı değildir. Mahkemece, baba tarafından soybağının reddedildiğine ilişkin karar getirmek üzere davacıya önel verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İddiaya göre küçük S. davacının Günter S. isimli şahısla evliliği sırasında dünyaya gelmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 285. maddesi gereğince evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu durum karşısında davanın baba tarafından soybağı reddedilmeden anne tarafından veli sıfatıyla açılması olanaklı değildir. Mahkemece bu konuda karar getirmek üzere davacıya önel verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma kapsamına göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 10.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/1988
K. 2004/3092
T. 11.3.2004
• NESEBİN REDDİ DAVASI ( İğfal Nedeniyle Durumun Geç Öğrenilmesi Halinde Dava Süresi )
• İĞFAL NEDENİYLE GEÇ ÖĞRENME ( Nesebin Reddi Davasında Hak Düşürücü Süreye Etkisi )
• SÜRE ( Nesebin Reddi Davasında - İğfal Nedeniyle Çocuğun Babası Olmadığını Geç Öğrenmenin Süreye Etkisi )
• EVLİLİK İÇİNDE DOĞAN ÇOCUĞUN SOYBAĞININ REDDİ ( Davacı Babanın İğfal Nedeniyle Durumu Geç Öğrenmiş Olmasının Dava Süresine Etkisi )
• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN HESAPLANMASI USULÜ ( Nesebin Reddi Davasında - İğfal Nedeniyle Geç Öğrenmenin Süreye Etkisi )
743/m.246
4721/m.298
4722/m.20
ÖZET : Soybağı kamu düzeni ile ilgilidir. Aile bireyleri arasında güvenli bir ilişkinin kurulması için hükmün doğrular üzerine oturması gerekmektedir. Verilecek kararlar taraflar kadar gelecek nesillere de etki yapacak niteliktedir. Tıp ve genetik bilimi ilerlemiştir. Yapılan incelemeler sonucu kocanın baba olabileceği %99.99, baba olamayacağı ise %100 oranında belirlenebilmektedir. Çocuğun davacıdan olmadığı Adli Tıp Kurumu raporu ile sabittir. Anne ( davalı ) bu durumu 6 sene dokuz ay gizlemiştir. Nitekim 16.6.1989 günlü dilekçesinde ve aynı günlü duruşmada davacının baba olmadığını kabul etmiştir. Koca ( iğfal edilmiştir ) kandırılmıştır. 743 Sayılı Medeni Kanunun 246. maddesindeki iğfal ( kandırma ) halinin, yeni Medeni Kanunun 298. maddesindeki haklı sebep içerisine gireceği sonucuna ulaşılmıştır. 4722 Sayılı Yasanın 20. maddesi, Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin Türk Kanunu Medenisi hükümlerine tabii olmaya devam edeceğini ancak söz konusu sürelerin Türk Medeni Kanununun belirlediği süreden uzun ise bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, bu kanunda belirtilen sürenin geçmesi ile dolmuş olacağını hükme bağlamıştır. Maddi hadiseler 743 Sayılı Medeni Kanun zamanında gerçekleşmiştir. Sözü edilen kanun daha kısa süreli hak düşürücü süre kabul ettiğine göre bir aylık sürenin uygulanması gerekir. Ancak bir aylık hak düşürücü sürede geçmeden dava açılmıştır. Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, süresinde açılmadığından söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Davacı 27.4.1998 tarihli dilekçesinde; evlilik birliği içersinde dünyaya gelen 5.7.1981 doğumlu Ali'nin soybağının reddine karar verilmesini, ayrıca mahkemenin verdiği yetki belgesine dayanarak da küçüğün babasının Mustafa olduğunu ileri sürüp, babalığın belirlenmesine de karar verilmesini istemiştir. Dosyalar birleştirilmiş ve her iki davanın da reddine karar verilmiştir.
1-Çocuk ile ana arasındaki soybağı doğumla, baba arasındaki soybağı ise; ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmü ile kurulur ( MK.m.282 ). Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içersinde doğan çocuğun babası kocadır ( MK.m.285 ). Koca soybağının reddi davası açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava anaya ve çocuğa karşı açılır ( MK.m.286 ). Çocuk evlilik içersinde ana rahmine düşmüş ise kocanın baba olmadığını isbat etmesi gerekir. ( MKm.287 ) Koca bu davayı doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde açması gerekir. Gecikme haklı sebebe dayanıyorsa, bir yıllık sürenin sebebin ortadan kalktığı tarihten başlaması gerekir. ( MK.m.284 )
Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlemesini ana ve çocuk isteyebilir. ( MK.m.39 ) Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Çocuk ile başka erkek arasında soybağı ilişkisi varsa maddede öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihten işlemeye başlar. ( MK.m.303 )
Davacı ile Huriye 9.6.1973'te evlenmiş 11.9.1981'de boşanmışlardır. Soybağının reddi istenilen Ali evlilik içersinde 5.7.1981'de dünyaya gelmiştir. Soybağı reddedilip kesinleşmediği sürece babalık davası dinlenemez. ( MK.m.282-303 ) Bu açıklama karşısında temyiz incelemesi, münhasıran soybağının reddine yönelik hükme ilişkin olarak yapılmıştır.
2-743 Sayılı Medeni Kanun ( MK.m.242,246 ) soybağının reddi konusunda üç ayrı süre öngörmüştür. Bunlardan birincisi; doğumu öğrenmesinden, diğeri çocuğu tanımak ve reddetmek hususunda kandırıldığının ( iğfal edildiğinin ) kanıtlanması halinde iğfal tarihinden ve ayrıca haklı bir sebeple süresinde ret davası açamamış ise haklı sebeple ortadan kalktığı tarihten başlar ve bu süre de bir aydır.
Yeni Medeni Kanunumuz ( MK.298 ) bu üç süreyi ikiye indirmiştir. Koca doğumu ve baba olmadığını öğrendiği tarihten itibaren bir yıl, herhalde beş yıl ve ayrıca gecikme haklı sebebe dayanıyorsa bir yıllık sürenin sebebin ortadan kalktığı tarihten başlayacağı öngörülmüştür.
Yeni Medeni Kanunumuzda davacının karısı veya üçüncü kişi tarafından kandırılması ( iğfal edilmesi ) halinde sürenin hangi tarihte başlayacağı konusunda açıklık bulmamaktadır.
Soybağı kamu düzeni ile ilgilidir. Aile bireyleri arasında güvenli bir ilişkinin kurulması için hükmün doğrular üzerine oturması gerekmektedir. Verilecek kararlar taraflar kadar gelecek nesillere de etki yapacak niteliktedir. Tıp ve genetik bilimi ilerlemiştir. Yapılan incelemeler sonucu kocanın baba olabileceği %99.99, baba olamayacağı ise %100 oranında belirlenebilmektedir.
Ali'nin davacıdan olmadığı Adli Tıp Kurumunun raporu ile sabittir. Anne ( davalı ) bu durumu 6 sene dokuz ay gizlemiştir. Nitekim 16.6.1989 günlü dilekçesinde ve aynı günlü duruşmada davacının baba olmadığını kabul etmiştir. Koca ( iğfal edilmiştir ) kandırılmıştır. 743 Sayılı Medeni Kanunun 246. maddesindeki iğfal ( kandırma ) hali, yeni Medeni Kanunun 298. maddesindeki haklı sebep içersine gireceği sonucuna ulaşılmıştır.
4722 Sayılı Yasanın 20. maddesi, Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin Türk Kanunu Medenisi hükümlerine tabii olmaya devam edeceğini ancak söz konusu sürelerin Türk Medeni Kanununun belirlediği süreden uzun ise bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, bu kanunda belirtilen sürenin geçmesi ile dolmuş olacağını hükme bağlamıştır. Maddi hadiseler 743 Sayılı Medeni Kanun zamanında gerçekleşmiştir. Sözü edilen kanunun daha kısa süreli hak düşürücü süre kabul ettiğine göre bir aylık sürenin uygulanması gerekir. Ancak bir aylık hak düşürücü sürede geçmeden dava açılmıştır.
Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, süresinde açılmadığından söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple soybağının reddi yönünden BOZULMASINA, kararın babalık davasına ilişkin bölümünün ise bozma sebebine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 11.03.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ :
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinden farklı olarak kocanın beş yıllık süre geçtikten sonra, bir yıllık süre henüz dolmamış yahut işlemeye başlamamış olsa bile, soybağının reddi davası açamayacağı hükmünü getirmiştir. Dava açmadaki gecikmenin haklı bir nedene dayanması halinde ise, bir yıllık hak düşürücü süre, bu nedenin ortadan kalktığı tarihten itibaren başlayacaktır. O halde dava açmadaki gecikmenin haklı nedene dayandığını koca tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Taraflar 9.6.1973 tarihinde evlenmişler, 11.9.1981 tarihinde boşanmışlar, soybağının reddi istenen Ali evlilik içinde 5.7.1981 tarihinde doğmuştur. Bu dava ise doğumdan itibaren 16 yıl 9 ay 11 gün sonra 27.4.1998 tarihinde açılmıştır.
Davacı dava açmadaki gecikmenin haklı nedene dayandığını kanıtlayamamıştır. Ali'nin davacıdan olmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumu raporu başlı başına gecikmenin haklı nedene dayandığını göstermez.
Gerçekleşen bu durum karşısında, kararın onanması gerekir düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Üye Üye
Necati Söz A.Vehbi Aksoy
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/1318
K. 2004/2253
T. 26.2.2004
• BABALIK DAVASI ( Annenin Vekili Olan Avukatın Aynı Zamanda Çocuğa Kayyım Olarak Atanması - Avukatlık Kanunu'na Aykırılığı )
• KAYYIM TAYİNİ ( Annenin Vekili Olan Avukatın Aynı Zamanda Çocuğa/Babalık Davası - Avukatlık Kanunu'na Aykırılığı )
• AVUKATIN ANNENİN VEKİLİ OLMASI VE ÇOCUĞA KAYYIM OLARAK ATANMASI ( Babalık Davası - Avukatlık Kanunu'na Aykırılığı )
1136/m.38
4721/m.426/2
ÖZET : Anne ve çocuk tarafından açılan babalık davasında annenin vekili olan avukatın aynı zamanda çocuğa kayyım olarak atanması, Avukatlık Kanunu'na aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Babalık davasında, ana ile çocuk arasında her zaman yarar çatışması ihtimali bulunduğundan, kanun koyucu, çocuğa kayyım tayinini ( TMK.426/2 ) zorunlu tutmuştur.
Dava, ana ve çocuk tarafından birlikte açılmıştır. Çocuğa, davadan önce 21.8.2002 tarihli 2002/271-257 sayılı kararla kayyım atanmış, kayyımın çocuğu temsilen tayin ettiği avukat Ç.A., aynı zamanda ananın da vekili olarak davayı açmış ve takip etmiştir. Böylece ana ve çocuk davada aynı avukat tarafından temsil edilmişlerdir. Avukatlık Kanunu'nun 38/b maddesi gereğince davacı anne ile çocuğun menfaatleri çatıştığından aynı vekille temsil edilmeleri mümkün değildir. Bu yön gözetilmeden hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/7028
K. 2003/9443
T. 24.6.2003
• NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ DAVASI ( Davacının Babasının İsminin Yanlış Olduğundan Bahisle Yanlış Kaydın Düzeltilmesini İstemesi )
• SOYBAĞININ REDDİ ( 743 Sayılı Medeni Kanunda Çocuğa Soybağının Reddi İmkanı Verilmemesi Bu Hakkın 4721 Sayılı Kanunla Getirilmesi )
• BABALIK DAVASI ( 4721 Sayılı Kanunla Çocuğa Soybağının Reddi İmkanı Verildiğinden Süresinde Açılan Dava Nedeniyle Öncelikle Bunun Daha Sonra da Babalıkla İlgili Talebin İncelenmesi )
4722/m.12
ÖZET : 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde çocuğa soybağının reddi imkanı verilmemiş, bu hak 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanunun 286. maddesi ile getirilmiştir. Dava çocuğa bu hakkın tanınmasından itibaren bir yıllık süre geçmeden 17.9.2002'de açıldığına göre önce soybağının reddi daha sonra da babalıkla ilgili talebin incelenmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı; babasının Satılmış olmayıp, Çubuk 8. hanede kayıtlı Selahattin olduğunu ileri sürerek yanlış kaydın düzeltilmesini istemiştir.
Çocuk ile ana arasındaki soybağı doğumla kurulur. Baba ile aradaki soybağı ise babanın anayla evlenmesi, tanıma veya hakim kararı ile gerçekleşir ( M.K. md. 282 ). Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içersinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu soybağının karinesidir ( M.K. md. 258 ). Koca soybağının reddi davasını açarak karinenin aksini isbat edebilir. Çocukta bu dava hakkına haizdir ( M.K. md. 286 ).
Davacının babası görülen Satılmış ile annesi Suna 2.3.1939'da evlenmişlerdir. Davacı Yusuf bu evlilik içersinde 1.1.1946'da dünyaya gelmiştir. Suna'nın baba olduğu iddia edilen Selahattin ile evliliği yoktur. Davacı ( Yusuf ) babasının Satılmış olmadığı, Selahattin olduğunu ileri sürdüğüne göre, önce Satılmış'tan olmadığı tesbit edilip ( soybağı reddedilip ) daha sonra da babalığın isbatı gerekmektedir.
743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde çocuğa soybağının reddi imkanı verilmemiş, bu hak 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanunun 286. maddesi ile getirilmiştir. Dava çocuğa bu hakkın tanınmasından itibaren bir yıllık süre geçmeden 17.9.2002'de açıldığına göre önce soybağının reddi daha sonra da babalıkla ilgili talebin incelenmesi gerekir ( 4722 S.K. md. 12 ).
Bu yön gözetilmeden, Satılmış ve Suna mirasçılarından Behice ve Ataman davaya dahil edilmeden, babalık davası yönünden dava hazineye ihbar edilmeden eksik araştırma ile yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 24.06.2003.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/15804
K. 2005/1735
T. 10.2.2005
• BABALIK DAVASI ( Kamu Düzeni İle İlgili Olduğu/Davalının Davayı Kabul Etmesinin Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Mahkemece Taraf Delillerin Toplanması Kan ve Genetik Bulgular Yönünden Resen İnceleme Yapılması Gereği )
• DAVAYI KABULUN HUKUKİ SONUÇ DOĞURMAMASI ( Babalık Davası/Mahkemece Taraf Delillerin Toplanması Kan ve Genetik Bulgular Yönünden Resen İnceleme Yapılması Gereği - Kamu Düzeni İle İlgili Dava )
• KAMU DÜZENİ İLE İLGİLİ DAVA ( Babalık Davası/Davalının Davayı Kabul Etmesinin Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Mahkemece Taraf Delillerin Toplanması Kan ve Genetik Bulgular Yönünden Resen İnceleme Yapılması Gereği )
4721/m. 301
1086/m. 95/2
ÖZET : Babalık davası kamu düzeni ile ilgili olduğundan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 95/2. maddesi hükmüne göre davalının davayı kabul etmesi hukuki sonuç doğurmamaktadır. Mahkemece taraflardan delillerin sorulup toplanması, kan ve genetik bulgular yönünden kendiliğinden inceleme yapılması gerekirken bu hususunda gözardı edilmesi doğru bulunmamıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava niteliği itibarıyla babalığın tesbitine ilişkindir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 301. maddesinin son fıkrasında yer alan "Babalık davası Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma, kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir" hükmü uyarınca ana tarafından açılan davanın kayyıma ihbar edilmemesi, küçüğün kayyımı yok ise, kayyım atanmadan davanın sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan babalık davası kamu düzeni ile ilgili olduğundan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 95/2. maddesi hükmüne göre davalının davayı kabul etmesi hukuki sonuç doğurmamaktadır. Mahkemece taraflardan delillerin sorulup toplanması, kan ve genetik bulgular yönünden kendiliğinden inceleme yapılması gerekirken bu hususunda gözardı edilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/14969
K. 2005/605
T. 24.1.2005
• BABALIK DAVASI ( Ananın Dava Hakkının Doğumdan Başlayarak Bir Yıl Geçmekle Düşeceği - Öngörülen Sürenin Hak Düşürücü Süre Olduğu )
• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Babalık Davası - Ananın Dava Hakkının Doğumdan Başlayarak Bir Yıl Geçmekle Düşeceği )
• BABALIK DAVASININ İHBARI ( Ana Tarafından Açılmışsa Kayyıma Kayyım Tarafından Açılmışsa Anaya İhbar Etme Yükümlülüğü - Ana Tarafından Açılan Dava/Hazineye ve Kayyıma İhbar Edilmemesinin Yasaya Aykırılığı )
• KÜÇÜĞE KAYYIM ATANMASI ZORUNLULUĞU ( Atanmadan Davanın Sonuçlandırılmasının Yasaya Aykırılığı - Ana Tarafından Açılan Babalık Davası )
4721/m.301, 303, 321
ÖZET : 1- Babalık davası çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Babalık davasının açılması ile öngörülen süre hak düşürücü süre olup, ana için çocuğun doğum tarihinden itibaren başlar.
2- Dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar etme yükümlülüğü bulunduğundan davacı ana tarafından açılan davada davanın Hazineye ve kayyıma ihbar edilmemesi, küçüklerin kayyımı yok ise, kayyım atanmadan davanın sonuçlandırılması da usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 303. maddesinde "Babalık davası çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer" hükmü yer almaktadır.
Babalık davasının açılması ile öngörülen süre hak düşürücü süre olup, ana için çocuğun doğum tarihinden itibaren başlar.
İncelenen dosyada mevcut olan nüfus kaydından, küçüklerin 11.03.2000, 23.03.2002 doğumlu oldukları, dava tarihine göre bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmıştır.
Kayyım tarafından çocuklar adına açılan bir dava da bulunmamaktadır. Mahkemece resen gözetilecek olan bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra ana tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de;
Anılan Kanunun 321. maddesinde "Çocuk ana ve baba evli ise ailenin, evli değil ise ananın soyadını taşır" hükmü mevcuttur.
Mahkemece babalığın tespiti ile yetinilmesi gerekirken evlilik haricinde doğan ve anneleri Kamile Yiğit'in hanesinde nüfusa kayıtlı olan küçükler Mustafa ve Mahmut'un davalı Hasan Elagöz'ün soyadının taşınmasını sağlayacak şekilde baba hanesine kayıt ve tesciline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan sözü edilen Kanunun 301. maddesinin son fıkrası gereğince babalık davasının kamu düzenini de ilgilendirdiği dikkate alınarak Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar etme yükümlülüğü bulunduğundan davacı ana tarafından açılan davada davanın Hazineye ve kayyıma ihbar edilmemesi, küçüklerin kayyımı yok ise, kayyım atanmadan davanın sonuçlandırılması da usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/3243
K. 2004/4223
T. 5.4.2004
• NESEBİN REDDİ DAVASI ( Küçüklere Kayyım Tayin Edilerek Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Gereği - Boşanma Davası Sürdüğünden Çocukların Nüfusa Geç Kaydedilmiş Olması/Hak Düşürücü Sürenin Geçirilmesinin Haklı Nedene Dayanması )
• SOYBAĞININ REDDİ DAVASI ( Küçüklere Kayyım Tayin Edilerek Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Gereği - Boşanma Davası Sürdüğünden Çocukların Nüfusa Geç Kaydedilmiş Olması/Hak Düşürücü Sürenin Geçirilmesinin Haklı Nedene Dayanması )
• KAYYIM ATANARAK HUSUMETİN KAYYIMA YÖNELTİLMESİ GEREĞİ ( Soybağının Reddi Davasında Çocuklara )
• HUSUMETİN KAYYIMA YÖNELTİLMESİ GEREĞİ ( Soybağının Reddi Davasında Davalı Küçüklerin Kayyım Tarafından Temsili Gereği )
• BOŞANMA DAVASI KESİNLEŞTİKTEN SONRA ANNENİN BAŞVURUSU ÜZERİNE NÜFUSA TESCİL EDİLEN KÜÇÜKLER ( Soybağının Reddi Davasının Hak Düşürücü Süre Geçirildikten Sonra Açılmasının Haklı Nedene Dayanması )
4721/m.286,289,426/2
ÖZET :1- Soybağının reddi davasında, küçüklere kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerin toplanması gerekirken, küçüklere kayyım tayin ettirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2- Küçükler boşanma davasının kesinleşmesinden sonra annenin başvurusu üzerine nüfusa tescil edilmişlerdir. Bu husus gecikmenin haklı bir nedene dayandığının göstergesidir. Bu husus nazara alınmadan hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Türk Medeni Kanununun 286. maddesi uyarınca soybağının reddi davası ana ve çocuğa karşı açılır. Küçüklere Türk Medeni Kanununun 426/2. maddesi gereğince kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerin toplanması gerekirken küçüklere kayyım tayin ettirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Küçükler boşanma davasının kesinleşmesinden sonra annenin başvurusu üzerine nüfusa tescil edilmişlerdir. Bu husus gecikmenin haklı bir nedene dayandığının göstergesidir. ( TMK. md. 289 ) Bu husus nazara alınmadan hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddide usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün l. ve 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamına göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 05.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/10905
K. 2004/11979
T. 18.10.2004
• BABALIK DAVASI ( Hak Düşürücü Süre ve Başlangıcı - Gecikmeyi Haklı Kılan Bir Sebebin Varlığı İspat Edilmediğinden Süresinden Sonraki Davanın Reddi Gereği )
• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE VE BAŞLANGICI ( Babalık Davasında - Gecikmeyi Haklı Kılan Bir Sebebin Varlığı İspat Edilmediğinden Süresinden Sonraki Davanın Reddi Gereği )
• SÜRE VE BAŞLANGICI ( Babalık Davasında - Gecikmeyi Haklı Kılan Bir Sebebin Varlığı İspat Edilmediğinden Süresinden Sonraki Davanın Reddi Gereği )
4721/m.303/2-son
ÖZET : Davacı, annesi H'nin M. ile S'den olduğuna karar verilmesini istemiştir. Babalık davasının çocuğun ergin olduğu tarihten itibaren bir yıl içinde açılması gerekmektedir. ( MK. m. 303/2 ) Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içerisinde dava açılması da imkan dahilindedir. ( MK. m. 303/son ) H. 1910, kızı davacı F. ise 1930 doğumludur. Yasada öngörülen süre geçmiştir. Gecikmeyi haklı kılan bir sebebin varlığı da ileri sürülmemiştir. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup, hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması da gerekmektedir. M'yle soybağı ilişkisi kurulmasının imkan dahilinde bulunmadığı gibi, davacı, büyükannesi S'nin kimliği hakkında da bilgi verememiştir. Bu açıklama karşısında davanın reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Maddi hadiseleri açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme ise hakime ait bulunmaktadır.
Davacı, annesi H'nin M. ile S'den olduğuna karar verilmesini istemiştir. Dava babalığa ilişkindir. M. ile S. arasında resmi bir evlilik bulunmamaktadır.
Babalık davasının çocuğun ergin olduğu tarihten itibaren bir yıl içinde açılması gerekmektedir. ( MK. m. 303/2 ) Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içerisinde dava açılması da imkan dahilindedir. ( MK. m. 303/son ) H. 1910, kızı davacı F. ise 1930 doğumludur. Yasada öngörülen süre geçmiştir. Gecikmeyi haklı kılan bir sebebin varlığı da ileri sürülmemiştir. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup, hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması da gerekmektedir. M'yle soybağı ilişkisi kurulmasının imkan dahilinde bulunmadığı gibi, davacı, büyükannesi S'nin kimliği hakkında da bilgi verememiştir. Bu açıklama karşısında davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.10.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/2124
K. 2005/4964
T. 28.3.2005
• BABALIK KAYDININ DÜZELTİLMESİ İSTEMİ ( TMK.'nun Yürürlüğe Girmesinden Sonra Küçüğün Kayyımı Tarafından Açılan - Önce Soybağının Reddi Daha Sonra Babalıkla İlgili Talebin İncelenmesi Gereği )
• SOYBAĞININ REDDİ ( TMK.'nun Yürürlüğe Girmesinden Sonra Küçüğün Kayyımı Tarafından Açılan Babalık Kaydının Düzeltilmesi Davası - Önce Soybağının Reddi Daha Sonra Babalıkla İlgili Talebin İncelenmesi Gereği )
• ÇOCUĞUN SOYBAĞINI REDDİ ( Kayyımı Tarafından Açılan Babalık Kaydının Düzeltilmesi Davasında Önce Soybağının Reddi Daha Sonra Babalıkla İlgili Talebin İncelenmesi Gereği )
• KAYYIM İLE ANANIN AYNI VEKİLLE TEMSİLİ ( Kanuna Aykırı Olup Bozmayı Gerektirdiği - Davada Ana İle Küçüğün Yararlarının Çatışması )
4722/m. 12, 13
4721/m. 282, 285, 286
1136/m. 38/b
ÖZET : Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davaları, bu kanun hükümlerine göre karara bağlanır. ( 4722 Sayılı Kanun md. 13 ) Dava çocuğa bu hakkın tanınmasından sonra küçüğün kayyımı tarafından açıldığına göre önce soybağının reddi daha sonrada babalıkla ilgili talebin incelenmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Davacılar Yosma ile küçük Deniz'in babasının davalı İrfan olmadığını babasının davalılardan Ali olduğunu ileri sürerek yanlış kaydın düzeltilmesini istemişlerdir.
Çocuk ile ana arasındaki soybağı doğumla kurulur. Baba ile arasındaki soybağı ise babanın anayla evlenmesi, tanıma veya hakim kararı ile gerçekleşir. ( TMK. md. 282 ) Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu soybağın karinesidir. ( TMK. md. 285 ) Koca soybağının reddi davasını açarak karinenin aksini isbat edebilir. Çocukta bu dava haklarına haizdir. ( TMK. md. 286 )
Davacı küçük Deniz'in babası olarak görünen İrfan ile davacı Ana Yosma 5.6.1984 tarihinde evlenmişler 17.05.1990 tarihinde kesinleşen Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/827 esas 1990/223 sayılı karar ile boşanmışlardır. Küçük Deniz bu evlilik içerisinde 14.05.1987 tarihinde dünyaya gelmiş, 29.08.1988 tarihinde Yosma ve İrfan hanesine tescil edilmiştir. Davacı Deniz'in babasının İrfan olmayıp Ali olduğu ileri sürüldüğüne göre Deniz'in önce İrfan'dan olmadığı tesbit edilip ( soybağı reddedilip ) daha sonra babalığın isbatı gerekmektedir.
743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinde çocuğa soybağının reddi imkanı verilmemiş, bu hak 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanunun 286. maddesi ile getirilmiştir.
Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce sahih olmayan nesepli çocuklar yürürlük tarihinden başlayarak bu kanunun soybağına ilişkin hükümlere tabii olurlar. ( 4722 Sayılı Kanun md. 12 ) Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davaları, bu kanun hükümlerine göre karara bağlanır. ( 4722 Sayılı Kanun md. 13 ) Dava çocuğa bu hakkın tanınmasından sonra 12.09.2002 tarihinde küçük Deniz'in kayyımı tarafından açıldığına göre önce soybağının reddi daha sonrada babalıkla ilgili talebin incelenmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Bu davada ana ile küçüğün yararları çatışmaktadır. Kayyım ile ana aynı vekil tarafından temsil edilmiştir. Bu nedenle aynı vekil tarafından temsilleri de kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. ( Avukatlık Kanunu md. 38/b )
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 1. ve 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/7948
K. 2005/10455
T. 4.7.2005
• BABALIK DAVALARI ( Annenin Mali Hakları - Düzenlemede Ana İçin Manevi Tazminata Yer Verilmediği/Davacı Ananın Manevi Tazminat İsteminin Reddi Gereği )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Babalık Davalarında Annenin Mali Hakları - Davacı Ananın Manevi Tazminat İsteminin Reddi Gereği/Düzenlemede Ana İçin Manevi Tazminata Yer Verilmediği )
• ANNENİN MALİ HAKLARI ( Babalık Davalarında - Düzenlemede Ana İçin Manevi Tazminata Yer Verilmediği/Davacı Ananın Manevi Tazminat İsteminin Reddi Gereği )
4721/m. 304
ÖZET : Türk Medeni Kanununun 304. maddesi babalık davalarında annenin mali haklarını düzenlemiştir. Bu düzenlemede ana için manevi tazminata yer verilmemiştir. Davacı ananın manevi tazminat isteminin reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Türk Medeni Kanununun 304. maddesi babalık davalarında annenin mali haklarını düzenlemiştir. Bu düzenlemede ana için manevi tazminata yer verilmemiştir. Davacı ananın manevi tazminat isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-Davacı ananın maddi tazminat talebi ile ilgili Türk Medeni Kanununun 304. maddesi gereğince araştırma yapılıp delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucu uyarınca karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2. ve 3. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Babalık Davası / Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/11246
K. 2005/13986
T. 12.10.2005
• BABANIN TANIMA DAVASI AÇMASI ( Mahkemece Tanınma Kararı Verilmesi İle Yetinilmesi Gereği - Anne Hanesinde Nüfusa Kayıtlı Küçüğün Davacının Soyadını Taşımasına Sağlayacak ve İdareyi İşlem Yapmaya Zorlayacak Şekilde Baba Hanesine Kayıt ve Tesciline Karar Verilemeyeceği )
• TANIMA DAVASI ( Anne Hanesinde Nüfusa Kayıtlı Küçüğün Davacının Soyadını Taşımasına Sağlayacak ve İdareyi İşlem Yapmaya Zorlayacak Şekilde Baba Hanesine Kayıt ve Tesciline Karar Verilemeyeceği - Mahkemece Tanınma Kararı Verilmesi İle Yetinilmesi Gereği )
• EVLİLİK HARİCİNDE DOĞAN VE ANNESİ HANESİNDE NÜFUSA KAYITLI KÜÇÜK ( Babanın Tanıma Davası Açması - Davacının Soyadını Taşımasına Sağlayacak ve İdareyi İşlem Yapmaya Zorlayacak Şekilde Baba Hanesine Kayıt ve Tesciline Karar Verilemeyeceği )
4721/m.295, 321
ÖZET : Davacı dilekçesinde küçüğün kendi çocuğu olduğunu ileri sürmüş olup, bu beyan küçüğün tanınmasına ilişkindir. Mahkemece tanınma kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, Türk Medeni Kanunun 321. maddesine aykırı olarak evlilik haricinde doğan ve annesi hanesinde nüfusa kayıtlı olan küçüğün davacının soyadını taşımasına sağlayacak ve idareyi işlem yapmaya zorlayacak şekilde baba hanesine kayıt ve tesciline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı Hanifi tarafından davalılar Zülal ve Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan dava da, küçük Burak'ın babası olduğuna karar verilerek davalı Zülal'in hanesindeki nüfus kaydının iptali ile kendi hanesine tesciline karar verilmesinin istendiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 295. maddesi tanımanın baba tarafından, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ile ya da resmi senetle veya vasiyetnameyle yapılabileceğini hükme bağlamıştır.
Anılan Kanunun 321. maddesin de ise "Çocuk ana ve baba evli ise ailenin, evli değil ise ananın soyadını taşır" hükmü mevcuttur.
Davacı dilekçesinde küçük Burak'ın kendi çocuğu olduğunu ileri sürmüş olup, bu beyan küçüğün tanınmasına ilişkindir. Mahkemece tanınma kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, Türk Medeni Kanunun 321. maddesine aykırı olarak evlilik haricinde doğan ve annesi hanesinde nüfusa kayıtlı olan küçüğün davacının soyadını taşımasına sağlayacak ve idareyi işlem yapmaya zorlayacak şekilde baba hanesine kayıt ve tesciline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.