-
İddianamenin Ardından
Önce konuşma ;
İstanbul Adliyesi'nde basın açıklaması yapan Aykut Cengiz Engin, "48'i tukuklu 38'i tutuksuz toplam 86 sanık, Silahlı terör örgütü kurmak, silahlı terör örgütünü yönetmek, silahlı terör örgütüne üye olmak, silahlı terör örgütüne yardım etmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmak ve görev yapmasını engellemeye teşebbüs etmek, halkı silahlı isyana tahrik, patlayıçcı madde bulundurmak ve atmak, Danıştay ve Cumuhireyat gazetesine patlayıcı madde atmak ve azmettirmek, Devletin gizli belgelerini bulundurmak suçlarından yargılanacak." diye konuştu.
Başsavcı Engin 'Ergenekon Soruşturması'na ilişkin soruşturmanın önemli bir bölümünün tamamlandığını ve iddianamenin hazırlanarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildiğini kaydetti.
Ayrıca Engin, Nokta Dergisi'nde yayınlanan "darbe günlüklerinin" soruşturma kapsamı dışında tutulduğunu da açıkladı.
İDDİANAME 2 BİN 455 SAYFADAN OLUŞUYOR
Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasının tamamlanan iddianamesi için kameralar karşısına geçen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, iddianamenin 2 bin 455 sayfadan oluştuğunu söyledi. Engin, iddianamenin 400 klasörden oluştuğunu ifade etti.
Engin'in konuşmasından kısa başlıklar
- Soruşturmayı 3 savcı yürüttü.
- Tolon Eruygur ve Aygün için ek iddianame hazırlanacak.
- Dava İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
- İddianamenin kabulu için Mahkeme'nin 15 gün süresi var.
- Sanıklar silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanıyor.
- 48'i tutuklu 86 sanık yargılanacak.
- Sanıklar kamu düzenini bozmakla suçlanıyor.
- Darbe günlükler soruşturma kapsamı dışında tutuldu.
- Şüphelilerden her birine bütün suçlar isnad edilmemiştir.
- Örgüt yöneticileri tüm suçlamalardan yargılanacak.
- İddianame kabul edilmeden ayrıntılı açıklama yapamayız.
- Ergenekon ismini Savcılar değil "Sanıklar" koydu.
Gazeteler.
-
Re: İddianamenin Ardından.
Sonra ilk hukuki tepkiler ;
Barolar Birliği Başkanı: Özdemir Özok
"Hayret ettim. Neden böyle bir açıklama ihtiyacı duyuluyor. İddianame mahkeme tarafından kabul edildikten sonra zaten açıklama yapılamaz. Ondan sonra Mahkeme Başkanı'na aittir.
Savcılık ciddi bir rahatsızlık hissetmiş. Hiçbir huhuki dayanağı yok.. Sadece bir bilgilendirme. Bir açıklama ihtiyacı hissetmiş. Terörle ilgili yeni bir açıklama getirmesi ilginç. Cebir ve şiddet varsa terör vardır zaten. Bunu Doğu ve Güneydoğu'dakiler farklı bu farklı diye ifade etmek garip. Kendilerinin de bu konuda çok yeterli bir tatmin içinde olmadıklarını gösteriyor. İddia makamı kendisi inanmadan kimseyi bu davaya inandıramaz!"
İstanbul Barosu eski başkanı Avukat Turgut Kazan:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in bugünkü açıklaması Ergenekon soruşturmasının daha kötü bir yere gitmesini önlemek içindir.
Benim kanaatime göre Başsavcı soruşturmayı yürüten savcıların daha kötü bir iş yapmasını önlemek için böyle bir göreve soyundu. Bu iddianameyle ilgili yaratılan hava kuraldışı ve hukuka aykırıdır. İddianame açıklamak için medyanın karşısına geçmek, üzerinde yorumlar yapmak kuraldışıdır. İddianame soruşturmayı yürüten savcı tarafından mahkemeye sunulur o kadar. Bu sürecin ardından basın elbette kendi haberlerini yapar.
İddianamede sanıkların terör suçlusu olarak gösterilmesi, 'hükümetin otoritesini bozan' diye tanımlanan olguların terör suçu olarak tanımlanması hukuki değildir.
Bugün Ergenekon iddianamesiyle ilgili açıklama yapan Başsavcı Engin, Terörle Mücadele Yasasının birinci maddesine dayanıldığını söyledi.
Oysa TMY'nin 2003 yılında yeniden düzenlenen birinci maddesinde cebir ve şiddet ön plana çıkartılmıştır. Hatta Fetullah Gülen'in beraati de bu maddeye dayanır.
Telefon konuşmaları, (bu konuşmaların içeriğinde ne olursa olsun, küfür dahil), gazetedeki köşenizde yaptığınız hükümet eleştirisi, yaptığınız eleştirel bir haberin bu kapsama girmesi hukuken mümkün değildir.
Av. Akın Atalay: ( İlhan Selçuk'un Avukatı)
"İlk konuşmasında iddianame açıklayacağım dedi ama bundan ötesini açıklayamaz. Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalar iddianame içinde ama İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay da gözaltına alındı. Biz yaptığımız savunmalarda söyledik. Garip tuhaf bir durum olduğunu ifade ettik. Şimdi bir iki tane orgenerali alıyorsunuz. O günlüklerde adı geçen başkaları var onları almıyorsunuz. Demek ki günlükler yok bu işin içinde. Askeri yargının içinde saydılar onu. Ne çıkar derseniz, bilemiyorum dosyayı. Bizim açımızdan bir şey çıkmayacağına eminim. Hem İlhan Selçuk hem de Mustafa Balbay'la ilgili bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum. Şimdi sorulan sorular ve gösterilen belgelerden görülüyor ki yok. Ama ben buna rağmen bize dava açılacağını düşünüyorum. Bu kadar tantanadan sonra, adama sorarlar 'niye gözaltına aldın kardeşim' o zaman. Merak ediyorum ama neden açacak. İlhan Selçuk'un iddianamede sanık olarak yer alacağını düşünüyorum. Çok önemli suçlamalar yönelteceklerini düşünmüyorum. Kamuoyu takdir edecek zaten. Somut bir bağ kuramıyorlar. İlhan Bey'in o soruşturma kapsamındaki kişilerle somut organik bir bağını kuramıyorlar. Mustafa Balbay için ek iddianameyi bekleyeceğiz. Görülen o ki yeni operasyonlar yapacaklar. Ben bekliyorum."
-
Re: İddianamenin Ardından.
Ve şimdide son gelişmeler ben milada kadar hatta habille kabil e kadar inmiştim amma sadece 600 yıllıkmış bu ergenekon ve anlaşılan bir dizi kahramanları yok...
Ergenekon iddianamesi ile ilgili ele geçirilen bazı belgelerde örgütün bir tarikatvari olup 600 yıllık geçmişe dayandığı ve tarikatın isminin Agarta yani Ergenekon olduğu ifade edildi.
Ergenekon iddianamesinin detayları ortaya çıktı. İşte iddianamenin detayları:
Türk İntikam Tugayı'nın anlatıldığı iddianamede, İBDA/C ve Hizbullah'ın eylemlerine de yer verildi. İddianamenin bazı yerlerinde ise Necip Hablemitoğlu cinayetine değinildiği belirtildi. Ayrıca, bugüne kadar bilinmeyen ve açıklanmayan bir çok olaya ilişkin bilgilere de iddianamede yer verildi.
ÇETE LİDERLERİNİ KULLANIYORLAR
Çete lideri olmak suçundan tutuklu olan Alaattin Çakıcı'nın tanık olarak yer aldığı iddianamede, soruşturma sürecinde ifadeleri alınan çete liderlerinin Ergenekon örgütü tarafından kullanıldığı tespitine yer verildiği de kaydedildi.
ÖRGÜT DEPARTMANLARDAN OLUŞUYOR
İddianamede örgüt şeması, telefon irtibat şeması ve bir krokiye yer verildiği ifade edildi. Örgütün hücre yapılanması şeklinde örgütlendiği örgütün medya, mafya, istihbarat gibi farklı yaklaşık 20 departmandan oluşup her departmanın başında bir başkan ve bir yardımcının bulunduğu iddianamede yer aldı.
KEMALİZMİ ARKALARINA ALIYORLAR
İddianamede örgütün Kemalist ve Atatürkçü ideolojinin arkasına saklanarak, bu ideolojilerden farklı hareketler yaptıkları tespitine de yer verildiği kaydedildi. İddianamede Kuvayi Milliye Derneği'nin de detaylı bir şekilde anlatıldığı ifade edildi.
BEHİÇ AŞÇI'YI ÖLÜM ORUCUNDAN KÜÇÜK VAZGEÇİRDİ
Soruşturma sürecinde bir kişinin ifadesinde ölüm oruçlarının Veli Küçük'le ilgili olduğu, şüphelilerin ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarında ele geçirilen belgelerde derin devlet olduklarına yer verildiği de tespit edildi. Öte yandan iddianamede ölüm orucuna başlayan Avukat Behiç Aşçı, Veli Küçük'ün vazgeçirdiği de belirtildi.
TARİKATVARİ ÖRGÜT
Elde edilen bazı belgelerde örgütün bir tarikatvari olup 600 yıllık geçmişe dayandığı ve tarikatın isminin Agarta yani Ergenekon olduğu ifade edildi. Ayrıca devam eden soruşturmada birçok olay üzerinde çalışma yapıldığı ve şu ana kadar yapılan tespitlerde olayların Gazi olaylarına kadar uzandığı ve bunun somutlaştırılmaya çalışıldığı kaydedildi. Örgütün finansörlerinin bir kısmının tutuklandığı bir kısmının da hala yakalanamadığı öğrenildi. Bazı şüphelilerin bilgisayarlarında çıkan belgelerin darbe günlüğü ile aynı olup bazı yerlerinde farklı bilgiler olduğu da tespit edildi.
HER SANIĞA FOTOĞRAFLI DOSYA
Her sanığın emniyet veya cezaevinde çekilmiş son halini yansıtan fotoğraflarının kendilerine ait dosyaların üzerine konulduğu ifade edildi. Böylece dava sürecinde yoğun olan evrakların içinde kişilerin dosyaları ayırt edilebileceği belirtildi.
GENELKURMAY'IN HER ŞEYDEN HABERİ VAR
Soruşturma süresi boyunca bütün Genelkurmay Başkanlığı ile yazışma halinde bulunularak gerek görevde gerekse emekli olan askerlere ilişkin bilgilendirmenin yapıldığı öğrenildi. Genelkurmay'ın da bu yazışmalara cevaplarda bulunduğu öğrenildi. Verilen bu bilgilendirmeler sonucunda askeri mahkemede Fikret Emek hakkında "gizli evrakları ele geçirmek ve askeri malzemeleri gizlemek", Oktay Yıldırım hakkında "askeri malzemeleri zimmete geçirmek" suçlarından dava açıldığı ifade edildi. Yıldırım ve Emek hakkındaki iddianamelerin İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na bilgilendirme amacıyla gönderildiği belirtildi.
SAVCI TEHDİT EDİLİYOR
Öte yandan soruşturma savcısı Zekeriya Öz'ün bir hafta önce tehdit aldığı ortaya çıktı. Bir hafta önce emekli bir cezaevi müdürünün, Veli Küçük'ün arkadaşı olduğunu belirterek Öz'e tehdit mektubu gönderdiği, ardından aynı içerikli telgraflar çektiği ortaya çıktı. Bu kişi hakkında soruşturma başlatıldı.
TANIKLAR DİLOVASI VE İSMET TÜRKİYE'Yİ SARSACAK
İddianamede çok sayıda gizli tanığın dinlendiği bunlardan bazılarına kod adı olarak numaralar, bazılarına ise isim verildiği belirtildi. İki gizli tanığa verilen kod adları ise dikkat çekti. "Tanık İsmet" ve "Tanık Dilovası" kod adlı gizli tanıkların verdiği ifadelerin Türkiye'yi sarsacak bilgiler taşıdığı iddia edildi. Tanığa "Dilovası" kodunun, Gebze'deki olaylarla ilgili bilgiler aktarması nedeniyle verildiği ifade edildi. Tanık Dilovası'nın Veli Küçük'ün bir dönem çalıştığı Kocaeli bölgesindeki faaliyetleri ile ilgili bilgiler verdiği de iddia edildi.
PEKER SANIK
İddianamede, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in de sanık olarak yer aldığı öğrenildi. Kandıra F Tipi Cezaevi'nde kaldığı belirtilen terör örgütünün yöneticisi olduğu iddia edilen emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün, Peker'den avukat giderleri için bir havuz oluşturmasını talep ettiği öne sürüldü.
SAÇAN'IN RÜŞVET NOTLARI KÜÇÜK'TEN ÇIKTI
Soruşturma çerçevesinde, Tuncay Güney'in evinde yapılan aramalarda ele geçirilen belgelerde yer alan "Ergenekon "yapılanmasına ilişkin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in araştırılması yönünde talimat verdiği öğrenildi. Ancak o dönem Organize Suçlar Şube Müdürü olan Adil Serdar Saçan'ın konuya ilişkin inceleme yapmadığı, 1 yıl sonra da bilgi ve delil olmadığı gerekçesiyle konuyu kapattığı iddia edildi. Edinilen bilgiye göre Veli Küçük'ün evinde ele geçirilen iki belgede, Saçan'ın aldığı rüşvetlerin yazılı olduğu ileri sürüldü. Ayrıca Saçan'ın, Aykut Cengz Engin'e gönderdiği "çok gizli" ibareleri belgelerin soruşturma kapsamında tutuklanan Behiç Gürcihan'ın evinde bulunması da dikkat çekti.
OKKIR'A TAKİPSİZLİK
Cezaevinden tahliye olduktan sonra ölen Kuddusi Okkr'ın örgütün kasası olduğu iddialarının gerçek olmadığı da iddianameyle ortaya çıkıyor. Örgütle başka irtibatlarının olduğu iddia edilen Okkır hakkında öldüğü için takipsizlik kararı da verildiği öğrenildi.
TUNCAY GÜNEY ZANLI
İddianamede, İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek ile Veli Küçük dışında başka yöneticiler olduğu da öğrenildi. Kod adı verilen gizli tanıklardan " Tanık Dilovası" ve "Tanık İsmet"'in ifadelerinin Türkiye'yi sarsacak nitelikte olduğu öne sürüldü.
Tuncay Güney'in Ergenekon dosyasında zanlı olduğu öne sürüldü. Edinilen bilgiye göre Güney hakkında, sığınma talebinde bulunmaması için yakalama kararının çıkarılmadığı öğrenildi. Soruşturma kapsamında zanlı olduğu belirtilen Tuncay Güney'in ifadesinin alınması için Türkiye getirilmeye çalışıldığı, Türkiye'de dolandırıcılık suçundan araması olan Güney'in siyasi suçlu olduğunu belirterek Kanada'ya yerleştiği ifade edildi. Güney'in Kanada'dan gelmek için savcılardan tutuklanmaması için garanti istediği, ancak savcıların bu isteğe sıcak bakmadıkları iddia edildi.
-
Re: İddianamenin Ardından.
İddanamenin açıklanması çok iyi oldu bence. İki önemli konuda aydınlandım şahsen.
1.Terör kavramını hiç anlamamışım. O yüzden yapılan açıklamayla getirilen bu ötekilerden değil başka terör mealindeki terör açıklaması bana hiçbirşey ifade etmedi. Oturup bu kavramı iyi çalışmam lazım Tip1,tip 2 vb terör örgütleri ve eylemleriyle ilgili detaylı kaynak önerebileceklere minnettar kalırım.
2.Ergenekonu bir türlü anlayamıyordum hala anlamıyorum. Anlamak için uğraşmayacağım. Çünkü tarikatmış. Tarikat mevzuunu bir türlü beynim almaz benim. O kadar okudum, sorsanız bir doğru cümle kuramam hakkında. Benim neden anlamadığım kadar dinci basının neden olayı şıp diye kavradığı da ortaya çıktı.
Bu arada askeri savcılığında işe el attığını duydum. Onlar da iddaneme açıklar mı dersiniz?
-
Re: İddianamenin Ardından.
Çok ilginç şeyler yaşanacak çok. Ben Danıştay davasını anlamakta zorluk çekiyorum. Madem danıştay suikasti bu örgütün işi Ankara 11 . Ağır ceza neden böyle düşünmedi ve karar verdi. Şİmdi verilen karar ne olacak. İstanbul 13. Ağır Ankara 11. Ağırdan daha yetkili mahkeme midir? Bilmek öğrenmek istiyorum.
Bir suç için iki ayrı yargılama nasıl olabilicek ki?
İkinci bir konu Sayın Turgut Kazan'ın iddiasıdır. Fetullah Gülen için değiştirildiği öne sürülen ve olayı çete olmaktan çıkaran yasa değişikliğini diyorum. Terör tanımına cebir ve şiddet özellikle konuldu ve bu olgular olmadan terör denemiyor. O zaman Sayın Savcımızın tanımlaması biraz hatalı olmuyor mu?
-
Re: İddianamenin Ardından
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu
Madde 35 – Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.
Madde 37 – Silahlı Kuvvetlere katılan her asker andiçer. And sureti aşağıdadır:
"Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyliyeceğime namusum üzerine andiçerim."
Madde 39 – Silahlı Kuvvetlerde askeri eğitim ile beraber ahlak ve maneviyatın yükseltilmesine ve milli duyguların kuvvetlendirilmesine bilhassa itina olunur.
Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatını hiçe saymak, bütün silah arkadadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir.
Yukarıdaki maddelere bakıldığında, şu an tutuklu bulunan emekli komutanlar her vesile ile Cumhuriyetin tehdit altında bulunduğunu ifade etmiş olmaları, bu beyanlarını askerlik görevleri sırasında yaptıkları, dolayısıyla bu komutanların Ergenekon hareketi ile bir bağları var ise bunu görevdeyken tesis etmiş olmalarına binaen haklarındaki soruşturmanın Askeri Savcılık tarafından yürütülmesi zorunlu görünmektedir.Bu nedenle Ergenekon iddianamesi kapsamındaki emekli asker kişilerin tutuldukları makam ve mahalden Askeri Savcılığa alınarak soruşturmanın Askeri Savcılar tarafından sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum.
__________________
-
Re: İddianamenin Ardından
Alıntı:
Av.Fırat Bayındır rumuzlu üyeden alıntı
Yukarıdaki maddelere bakıldığında, şu an tutuklu bulunan emekli komutanlar her vesile ile Cumhuriyetin tehdit altında bulunduğunu ifade etmiş olmaları, bu beyanlarını askerlik görevleri sırasında yaptıkları, dolayısıyla bu komutanların Ergenekon hareketi ile bir bağları var ise bunu görevdeyken tesis etmiş olmalarına binaen haklarındaki soruşturmanın Askeri Savcılık tarafından yürütülmesi zorunlu görünmektedir.Bu nedenle Ergenekon iddianamesi kapsamındaki emekli asker kişilerin tutuldukları makam ve mahalden Askeri Savcılığa alınarak soruşturmanın Askeri Savcılar tarafından sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum.
__________________
Açık hukuka aykırılıklarının yanısıra soruşturma ve yargılama mercii konusunda da ihtilaflar mevcut...
Ancak süreç işliyor.
Öyleyse;
Böylesi bir görev ihlaline mesela müdahale edecek, ihtilafı giderecek 'mercii' neresi? Kim?
-
Re: İddianamenin Ardından
Ergenekon operasyonu askere karşı yapılmış bir operasyon değildir.
Komuta katının da rahatsız olduğu bir oluşuma karşı yürütülen operasyon ve davadır.
Hilmi Özkök'ün genelkurmay başkanlığı sırasında evden sefertasıyla getirdiği yemeği yemesi, Büyükanıt ile Başbuğ hakkında Yahudi oldukları yönünde yürütülen kara propagandalar belli şeyleri göstermiyor mu?
Şener Eruygur ve ekibi başarılı olsaydı bugün TSK'nın teamülleri gereği doğal olarak genelkurmay başkanlığına yükselen Büyükanıt ve Başbuğ çoktan emekli edilecekti. Olaya bir de bu perspektiften bakmak lazım.
Bir Özkök, Büyükanıt, Başbuğ; Eruygur ve Tolon'dan daha az mı Atatürkçü?
Bu vatanı daha az mı seviyorlar?
Askeri savcılık da bu konuda dava açılmasına karar verirse -ki bu da kuvvetli bir ihtimal...
-
Re: İddianamenin Ardından
Hürriyet'in haberi:
Soruşturma süresi boyunca bütün Genelkurmay Başkanlığı ile yazışma halinde bulunularak gerek görevde gerekse emekli olan askerlere ilişkin bilgilendirmenin yapıldığı öğrenildi. Genelkurmay'ın da bu yazışmalara cevaplarda bulunduğu öğrenildi.
Verilen bu bilgilendirmeler sonucunda askeri mahkemede Fikret Emek hakkında "gizli evrakları ele geçirmek ve askeri malzemeleri gizlemek", Oktay Yıldırım hakkında "askeri malzemeleri zimmete geçirmek" suçlarından dava açıldığı ifade edildi. Yıldırım ve Emek hakkındaki iddianamelerin İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na bilgilendirme amacıyla gönderildiği belirtildi.
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın Bayındır;
İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi bugüne kadar yapılan askeri darbelerin gerekçesini oluşturdu. Bu yasa maddesine dayanılarak seçimle gelmiş hükümetler devrildi. Bu nedenle bu maddenin hukuk devletinde yeri olmamalı, ama bunu kaldırmaya kimse cesaret edemiyor. 12 Eylül darbecileri de sizin sığındığınız 35. maddeye sığınmıştı.
Bu Ergenekon davasından bir şey çıkmasa dahi, bazı askerlerin tutum ve davranışlarını gördük ve hayretler içinde kalıyoruz..
Şener Eruygur'un, ziyarete gelenleri kamera kaydına aldırması da 35. madde kapsamında "koruma ve kollama" mıdır sizce?
Öbür paşanın evinde sayın Büyükanıt'ın ailevi durumu ve şahsi haline ilişkin dosya bulunması da 35. madde kapsamında "koruma ve kollama" mıdır sizce?
Hurşit Paşa'nın, Akın Birdal'ı vuran terörist Semih Tufan Günaltay ile Kadıköy'de bir evde buluşması da 35. madde kapsamoında "koruma ve kollama" olabilir mi acaba?
Bu arada hatırlatayım.. Şu askeri savcılık meselesini gündeme getireceğinizi adım gibi tahmin ediyordum. Haklısınız, bu asker emeklilerini yine askerlere bırakalım da bu işi "halletsinler." Yani bir zamanlar emirleri altında olan aslarınca "yargılansınlar".. Ne güzel olur değil mi? Şemdinli'de de öyle yapmıştık.. Ne güzel olmuştu..
Acaba diyorum, hukukçuluğu bıraksak da kendimize bir üniforma mı diktirsek... Yakışır mı bilemiyorum..
-
Re: İddianamenin Ardından
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Ergenekon operasyonu askere karşı yapılmış bir operasyon değildir.
Komuta katının da rahatsız olduğu bir oluşuma karşı yürütülen operasyon ve davadır.
Hilmi Özkök'ün genelkurmay başkanlığı sırasında evden sefertasıyla getirdiği yemeği yemesi, Büyükanıt ile Başbuğ hakkında Yahudi oldukları yönünde yürütülen kara propagandalar belli şeyleri göstermiyor mu?
Şener Eruygur ve ekibi başarılı olsaydı bugün TSK'nın teamülleri gereği doğal olarak genelkurmay başkanlığına yükselen Büyükanıt ve Başbuğ çoktan emekli edilecekti. Olaya bir de bu perspektiften bakmak lazım.
Bir Özkök, Büyükanıt, Başbuğ; Eruygur ve Tolon'dan daha az mı Atatürkçü?
Bu vatanı daha az mı seviyorlar?
Askeri savcılık da bu konuda dava açılmasına karar verirse -ki bu da kuvvetli bir ihtimal...
7 yaşındaki çocuğa sorsak emekli olmuş paşaların direkt olarak darbe yapamıyacağını söyler. bu çetenin elinde bulunan bir silahlı güç unsurda tespit edilemedi.
ee o ''zaman''ın haberindeki gibi cumhuriyet mitinglerine katılan topluluğu meclise yönlendirip kalpak ve berelerle Türkiye'de bir halk darbesinin yapılamıyacağı herkez tarafından biliniyor. bir silahlı güç unsuru lazım sonuçta.
eğer bu silahlı güç unsuru tsk ise. bunun komutasını emekli olmuş adı geçen komutanlarında yapamıyacağını herkez biliyorsa. bu darbe suçlamları (ki savcı darbe günlüklerinin iddianamede yer almadığını açıkladı) ordu içerisinde şuan görev yapan subayları tövmet altında bırakmaktadır. yorumunuzun sonunu, malum çevrelerin sürekli hayalini kurduğu askeri savcılığın bu konuda dava açılmasına karar verisesi ile bitimeniz bile direk orduyu cephe alan bir zihniyetin mahsulu bence. emekli olmuş paşaların gazetelerde boy boy ünüfformalı resimlerinin basılmasıda orduyu hedef gösterenlerin, orduyu halkın gözünde karalama kampanyası güdenlerin çıkarlarına uygun bir davranış.
hmmm birde ülkemizin yaşadığı darbe deneyimlerine bakacak olursak, darbe yapmak için illaki genel kurmay başkanı olmanın bir şartı yok. yani söylendiği gibi darbe yapmak için genel kurmay başkanı olmaya uğraşmak saçmalık olur bence. ki darbenin en önemli ayağının jandarma olduğu göz önüne alınacak olursa bir jandarma genel komutanı ve bir 1. ordu komutanı kendilerini destekleyen onlarca alt kademe subayla, ülkemiz şartlarında bir darbeyi çok rahat bir şekilde gerçekleştirebilirdi ( tabiki eğer isteselerdi) diye düşünüyorum.
-
Re: İddianamenin Ardından
Mustafa Kemal Atatürk’ün, 31 Temmuz 1920 tarihinde,Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara hitaben yaptığı konuşmanın tam metni:
Efendiler!
Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdani zevk hissediyorum.Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim.Fakat çoksunuz;müsait yer de yoktur.Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle ile mülahaza etmekle yetineceğim.
Arkadaşlar! İNGİLİZLER ve YARDIMCILARI milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir.Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atıfetine borçlu değildir.Hiç kimse kimseye,hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez.Milletlerde tabiaten ve yaratılıştan mevcut olan bu hak,milletlerce kuvvetle,mücadele ile mahfuz bulundururlar.Kuvveti olmayan,dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet,mahkum ve esir vaziyettedir.Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.
Dünyada hayat için,insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır.Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.
Kuvvet ordudur.Ordunun hayat ve saadet kaynağı,bağımsızlığı takdir eden milletin,kuvvetin lüzumuna olan vicdani imanıdır.
İngilizler,milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için,pek tabii olarak evvela onu ordudan mahkum etmek çarelerine giriştiler.Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı,cephanelerimizi,bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar.Sonra kumandalarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar.
Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler.
Ordumuzu tamamen lağvederek,milleti bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler.
Bir taraftan da müdaafasız,ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine,her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa,boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.
Herhalde ordu,düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu.Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek,aşağılamak lazımdır.Buna da teşebbüs ettiler.Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.
Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti,ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.
Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna kati azim ile karar vermiştir.Zaman zaman şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine,hakiki imasına sekte vurmamıştır ve vuramayacaktır.
Dolayısıyla kuvvetin,ordunun vücudu için lazım olduğunu söylediğim kaynak -ki milettin vicdani imanıdır- mevcuttur.Ordu ise arkadaşlar,ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur.Malum bir askeri hakikat,felsefi hakikattir;” ordunun ruhu subaylardadır”.O halde subaylarımız,düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir.
Millet,bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan,ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler.İşte subayların yüce vazifesi budur.
Allah göstermesin,milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.Subaylar,izah ettiğim yüce,mukaddes ve bütün açılarda üzerlerine düşen vazife itibariyle,bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde,birinci derecede faal ve fedakar olmak mecburiyetindedirler.Şahsi ve hususi hayatları itibariyle de subaylar,fedakarlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler.Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler.Onları aşağılar ve hor görürler.Hayatında bir an bile subaylık yapmamış,subaylık izzetinefsini,şerefini duymuş,ölümü küçümsemiş bir insan,hayatta iken,düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü muamelelere katlanamaz.Onun yaşamak için bir çaresi vardır:Şerefini korumak ! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği,o şerefi ayaklar altına almaktır.
Dolayısıyla subay için “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” vardır.Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz.Bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız.Milletimizi daima bağımsız görmekten bahtiyar olacağız.
(Atatürk’ün Bütün Eserleri,9. cilt)
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın Bilgili;
Hüküm tarafınızca verilmiş bile. Ne yapıyoruz asıyormuyuz, yoksa asmayıp besliyormuyuz? Pardon idam kalkmıştı ama buna bir kılıf bulunup idam uygulanabilirmi acaba? Daha dün iddianamesi teslim edilmiş ancak henüz açıklanmamış ve kabul dahi edilmememiş içeriği konusunda maşşallah siz hüküm bile vermişsiniz . Hurşit Tolon, Yaşar paşa hakkında sahip olduğu tek belgenin bir kulak rahatsızlığına ilişkin grafik olduğunu ve bunun normal bir arşivleme ile dosyalandığını, bunun aksinin kabul edilemez ve çok adice olduğunu açıkladı. Ama siz kendi inanmak istediğinize göre inanmaktasınız o başka. Ama unutmayın ki iki konuda henüz sadece iddiadır. Doğrusunu hep beraber göreceğiz. Sayın savcılık ta sizinde haber uçuran kuşlarınız var galiba. Bu henüz bilinmeyen detayları nasıl doğru kabul edebildiniz? Siz hukukçusunuz. Hukukçu en azından savunma hakkına saygılıdır. Bu adamların hangi savunmasını dinlediniz, hangi belgeyi somut olarak gödünüz ki? Şüphe hukukta sanık lehinedir beyefendi.Aksi mahkemece hükmen sabit oluncaya kadar herkes suçsuzdur.
Bırakın bu adamlar bir savunma yapsın önce dinleyelim. Evrakın içeriğini resmen bir duyalım.
Eğer siz haklı çıkarsanız ben sizden medeni insan gibi özür dilerim. Ama yargılama sonunda siz buradan özür dileyecekmisiniz?
Askeri savcılığı yazmışsınız. Şemdinli demişsiniz. Bende birden anımsayıverdim. Van yüzüncü yıl davası vardı. Anımsadınız mı? Ne olmuştu Sayın rektöre acaba.? Komplo teorisi ellerinde mi patlamıştı. Yargı bağımsızlığından anladığınız veya kastetdiğiniz bu uygulama ise, Güvensizlik diyorsanız buyrun size örnek. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda AKP li vekillerin savunma ve itirazını anımsarmısınız acaba?" Adalet tam bağımsız değil güvenmiyoruz" Valla günahları boyunlarına hiçbiri benim lafım değil.
Üzerinden 28 yıl geçtikten sonra 12 eylül ü eleştirmek çok kolay ve bence Donkişotluk yapmak ile aynı. Ben o günleri de yaşadım. O günde karşıyım bu günde. Ama o günlerde neler yaşandı önce bir anımsayın. Kaç demokrat fikrini söyledi. Halk ne yaptı halk? Cumhuriyet gazetesi de darbeyekarşı olabilen nadir gazetelerden biri idi. Ben Anayasa ya hayır diyen azınlık guruptayım. Darbe elbette suçtur. Biz darbeyi yapanlara yani 12 eylülcülere ne yaptık? Yani onlar başarılı oldu diye mi suçsuzlar, bu fiili durum sizi rahatlatıyor mu? Onların kendilerini koruyacak kanun çıkarması aksine kanun çıkarılmasına engel midir?
Barışta ve savaşta askerin Cumhuriyeti iç ve dış düşmanlardan koruma ve kollama görevine sonuna kadar destek veriyorum. Bu maddenin yer aldığı hukuk devletlerinden örnek istermisiniz?
-
Re: İddianamenin Ardından
Kendi fikrim yerine birilerinden alıntı yapmayı pek sevmiyorum ama kusura bakmayın Bekir Çoşkun iddianameyi oldukça güzel ifade etmiş.Bu güzel yazıyı eklemek geldi içimdem .
Saygılarımla.
BEKİR COŞKUN
TÜM Türkiye’nin bir yıl bir ay merakla beklediği iddianame yerine, Başsavcı iddianamenin cisim olarak boyutlarını açıkladı en azından; 2455 sayfa, 441 klasör...
Kütüphanedeki "Risale-i Nur", "Yalan Rüzgárı", "Kuşatılan Türkiye", "Hayaletler Şatosu" kitaplarını üst üste koydum, "İşte böyle bir şey" dedim kendi kendime.
Daha da ileride açıklanacak ek iddianame olarak "Salata Tarifleri" kitabını da koydum en üste...
Aşağı yukarı iddianamenin hacmi bu kadar olmalı...
Ya içi?..
İşte bir tek o yok...
*
Neyse ki Başsavcı, "İddianamede ifade edilen terör örgütü, hepimizin bildiği anlamda klasik terör örgütü değildir" diyerek, henüz bilmediğimiz şeyin, öyle fazla da şey olmadığını şetti...
Ki ben zaten bu Ergenekon örgütünün, bildiğimiz klasik örgütlerden olmadığını taa başından anlamıştım. Çünkü; bizim İlhan Abi ile Mustafa darbe yapmaya kalkıyorlar. Bombayı kendi gazetelerine atıyorlar...
Kiminle işbirliği yaparak:
Tercüman Gazetesi...
Örgütün "kasası" olduğu ileri sürülen Kuddusi Okkır öldüğünde ise hastane parası bulunamadı.
Bildiğimiz klasik örgütlerden değil bu örgüt.
Misal; bildiğimiz klasik örgütler devleti, anayasal düzeni yıkmak istemezler mi?..
Başsavcı’nın açıklamamasına göre bu "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni yıkmak ve görev yapmasını engellemek" suçunu işleyen bir örgüt.
Hükümet kim?..
AKP...
Bu durumda Türkiye’de her iki kişiden birisi bu örgüt kapsamındadır. İşte burada işin boyutu ve hacmi yine değişiyor ve ben kütüphaneden "Oyma Sanatı" kitabını da alıp koyuyorum muhtemel iddianame kalınlığının üzerine.
Eh işte, bu kalınlıkta bir şeydir...
*
Ben size söyleyeyim; Başsavcı dünkü açıklamama açıklaması ile bize önemli bir şeyi açıkladı aslında:
Türkiye’nin hukuk devleti olmadığını, bu gidişle olamayacağını...
Hacim tahmini için bir kitap daha ilave ediyorum muhtemel kalınlığın üzerine:
"Bizi kim öpüyor?.."
-
Re: İddianamenin Ardından
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Bayındır;
İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi bugüne kadar yapılan askeri darbelerin gerekçesini oluşturdu. Bu yasa maddesine dayanılarak seçimle gelmiş hükümetler devrildi. Bu nedenle bu maddenin hukuk devletinde yeri olmamalı, ama bunu kaldırmaya kimse cesaret edemiyor. 12 Eylül darbecileri de sizin sığındığınız 35. maddeye sığınmıştı.
Bu Ergenekon davasından bir şey çıkmasa dahi, bazı askerlerin tutum ve davranışlarını gördük ve hayretler içinde kalıyoruz..
Şener Eruygur'un, ziyarete gelenleri kamera kaydına aldırması da 35. madde kapsamında "koruma ve kollama" mıdır sizce?
Öbür paşanın evinde sayın Büyükanıt'ın ailevi durumu ve şahsi haline ilişkin dosya bulunması da 35. madde kapsamında "koruma ve kollama" mıdır sizce?
Hurşit Paşa'nın, Akın Birdal'ı vuran terörist Semih Tufan Günaltay ile Kadıköy'de bir evde buluşması da 35. madde kapsamoında "koruma ve kollama" olabilir mi acaba?
Bu arada hatırlatayım.. Şu askeri savcılık meselesini gündeme getireceğinizi adım gibi tahmin ediyordum. Haklısınız, bu asker emeklilerini yine askerlere bırakalım da bu işi "halletsinler." Yani bir zamanlar emirleri altında olan aslarınca "yargılansınlar".. Ne güzel olur değil mi? Şemdinli'de de öyle yapmıştık.. Ne güzel olmuştu..
Acaba diyorum, hukukçuluğu bıraksak da kendimize bir üniforma mı diktirsek... Yakışır mı bilemiyorum..
Abbas Bey ;
Yazılarınızı ilgi, hayret, dehşet ve üzüntü içinde izliyorum. Tamamen bir görüşe has özgürlük ve demokrasi anlayışına sahip olupta ben onlardan değilim demenizide irkilerek kabulleniyorum. Biz buna tek taraflı kendisine yontulmuş demokrasi ve özgürlük anlayışı diyoruz ve kabul görmediğini biliyoruz. Rabbena hep bana yok.
Şemdinli davasını askeriyeye bırakan yargıtay sivildi yanılmıyorsam. Hem siz askeri yargıya güvenmiyor musunuz ? Bunu bari açıkça söyleyin bu güne kadar sorduğum hiç bir soruya yanıt alamadım bari buna alayım.
Unutulmaması gereken bir gerçek olarak altını çizeyim Abbas bey bu ülkede Genell kurmayın izni alınarak bir çok general amiral yargılandı hatta kuvvet komutanı ve ceza aldı infaz bile edildi. Ancak bu ülkenin başbakanı çetecilikten kalpazanlıktan toplu devleti dolandırmaktan irtikaptan yargılanacak dosyası bekliyor TBMM si izin vermiyor çok demokratik ya... Utanca bakın CHP li adam AŞHM sine gidiyor yargılanma hakkımı gasp etti TBMM si diye sizin tatlı su demokratlarından KUZU onu bile takmıyor yargılanamıyor Siz hangi köyün davulunu çalıyor ve eşitlik diyordunuz ? Bu konuda gıkınız çıkmıyor. Fazla demokrasi aşığısınız aman dikkat....
Bu arada Van Yüzüncü Yüzyıl kepazeliğinin yanına gene müthiş yayagaralar kopartılan darbe odağı iddiası olan ATABAYLAR ne oldu ? Beraat!!! Abbas bey demokrasi anlayışınız inandırıcılığını kaybediyor.
35. Maddeyi kaldırıp yerine ne koymayı düşünürdünüz acaba ? Eksik cümle bırakmayalım . TSK nın görevi nin o olduğunu herkes bilir. Tüm dünya silahlı kuvvetlerinde de bu böyledir. Bizde demokrasiye saygılı hükümetler olmadığından bu kanun bazen kötü işliyor bunu kabul etmek daha demokratik.
1 Tolon paşanın evinden öyle bir şey çıktığı yalanlandı ve olmadığı doğrulandı.
2. Eruygur paşa yı ziyarete gelenler değil İstihbarat başkanını ziyarete gelenler kayıt edilmiş olduğu gerçeği var. ikisi ayrıdır karıştırmayalım.
3. Tolon paşanın görüşmesi hiç hoş değil elbet hata oldu diyor ve eleştirileri kabul ediyor. Buna laf eden zatıaliniz neden hiç. RTE nin El kadı ya kefaletini eleştirmediğini Ofer denen adamla gece pazarlık yaparak trilyonlarca paramızı devrettiğini sordunuz eleştirdiniz mi? Ne güzel demokratsınız siz öyle ????
Abbas Bey en büyük demokrasi açılımınızın ve özgürlük tanımlamanızın '' Türban Üniversite de serbest '' olsun açılımı olduğunu anlıyor saygı duyuyor ama kabul etmiyorum. Bu konuda size sorduğum sorulara da verecek yanıtınızın olmadığınıda bildiğimden bir daha burada tekrar etmek istemiyorum. Ancak İran ve Suudi Arabistan örneklerinde açıkça görüldüğü Endonezya malezya ve Afganistanda uygulamaya çalışılanlara baktığımızda dahi Türbanın bir Özgürlük kısıtlayıcı aracı olduğu net gözükmektedir. Özgürlüklerin hapisle sopayla ceza tehtit ve recm ile kısıtlanmasına özgürlük denmesini ve bunu demokrasi diye yutturulmaya çalışılmasını kabul etmem mümkün değildir.
Bir devletin görevi üniversitede okuyancak kızların türbanından önce sosyal devlet olarak 18 yaşına gelene kadar kızların okumasını 3-4 yaşındayken kara çarşafa sokulmamasını bazı sahte din kurslarında Atatürk resmine tükürülmesinin önlenmesi, şeyh tarikat ilişkisine ve her türlü dini baskıya devlet olarak dur demeyi gerektirir. Yani Türkiye Tarikat cemiyet ve şayhlerin idaresine BIRAKILAMAZ Devler üniversite çağındaki kızın başıyla uğraşmadan önce üç yaşındaki kızı karaböcek gibi çarşafa sokan kara zihniyetle uğraşmalıdır. Özgürlükler özgürlüğün önünde duran kara gölgelerin yok edilmesiyle ancak elde edilebilir.
Abbas bey ;
Türkiye süratle laiklikten uzaklaşmakta kara cehaletin esiri olarak molla şeyh tarikat cemiyet ilişkisinde yol almaktadır. LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇOK AĞIR TEHTİT ALTINDADIR. REJİM ÇOK CİDDİ TEHLİKE ALTINDADIR. DAHA ACISI ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜ MİLLETİN BAĞIMSIZLIĞIDA TEHLİKE ALTINDADIR.
Bunu görememenize şaşıyorum....
-
Re: İddianamenin Ardından
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Ergenekon operasyonu askere karşı yapılmış bir operasyon değildir.
Komuta katının da rahatsız olduğu bir oluşuma karşı yürütülen operasyon ve davadır.
Hilmi Özkök'ün genelkurmay başkanlığı sırasında evden sefertasıyla getirdiği yemeği yemesi, Büyükanıt ile Başbuğ hakkında Yahudi oldukları yönünde yürütülen kara propagandalar belli şeyleri göstermiyor mu?
Şener Eruygur ve ekibi başarılı olsaydı bugün TSK'nın teamülleri gereği doğal olarak genelkurmay başkanlığına yükselen Büyükanıt ve Başbuğ çoktan emekli edilecekti. Olaya bir de bu perspektiften bakmak lazım.
Bir Özkök, Büyükanıt, Başbuğ; Eruygur ve Tolon'dan daha az mı Atatürkçü?
Bu vatanı daha az mı seviyorlar?
Askeri savcılık da bu konuda dava açılmasına karar verirse -ki bu da kuvvetli bir ihtimal...
O engin söylemlerinizden yararlanmak hoşta birde bilgi olsa iyi olacak....
Ergenekon olayı askere karşı yapılmış bir operasyon değildir yazınız kısmen doğru yargı ve askere karşı yapılan bir güvensizlik yatrtama operasyonudur. Bakın bugün Cemil çiçek efendi ağzından kaçırıverdi. Kapatma davasıyla işkillendirdi. Daha kanıta gerek var mı?
Neyse size yazmayacağım.
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın commodore1tr;
Sayın mkacogul;
Konu somutlaşmadıkça ve netleşmedikçe Ergenekon davası ile ilgili yazmamayı düşünüyordum. Aslında bu düşüncemi de halen devam ettiriyorum. Çünkü yukarıda değindiğim ve sizin de eleştirdiğiniz değinmelerim, davanın özü ile ilgisi olmayan, belki suç unsuru da oluşturmayan, ama şayet doğru iseler hiç de etik olmayan davranışlardır. Olayın iddianamesi ve dava kısmı ile ilgili olarak şu aşamada görüş bildirmeyi hiç de doğru bulmadım.
Şu anda havada uçuşan bilgi kırıntılarının ne kadarının doğru ne kadarının yanlış olduğunu söylemek güç. Basından okuduğumuz kadarı ile; Hurşit Paşa'nın evinde (veya oğlunun evinde) Sayın Büyükanıt'la ilgili özel bilgilerin olduğu bir dosya bulunmuş. Bu dosya sizin belirttiğiniz gibi sıradan bir "kulak rahatsızlığına ilişkin grafik" ise özür dilemeye hazırım. Belki de sizin dediğiniz gibidir. Bizi basın yanılmıştır. Bunu zamanla göreceğiz. Ben hiç bir zaman özür dilemekten kaçınmam, özür dilemek bir meziyettir. Aynı şekilde, kamera kaydına alma ve bir teröristle görüşme için de (şayet ben yanlış yazdıysam) yine özür dilerim. Ama şu teröristle görüşme işini zaten paşa inkar etmedi, kendince bazı mazeret beyan etti. Sanırım bu görüşme de sanırım paşanın konumundaki bir adamın ne olduğu belli olmayan bu tip adamlarla aynı ortamları paylaşmasının yanlışlığını göstermeye yeter. Hiç sevmediğimiz bir politikacının veya liderin böyle bir görüşme yapmış olması halinde ne yapardık?
Tekrar söylüyorum. Ergenekon'la ilgili konu netleşmediği için yazmamaya gayret ediyorum. Peşin hükümlü değilim. Sizin zannettiğiniz gibi "inşallah altından çok önemli şeyler çıkar ve şu adamların suçluluğu anlaşılır" diye bir beklentim de yok.. Bu aşamada hiç kimseyi suçlamanın doğru olmadığı kanısındayım. "Suçsuzluk karinesi"ne inanırım. Konunun ciddiyetle araştırılması ve ciddiyetle üzerine gidilmesi gerektiğine de ianananlardanım.
Ama bakıyorum, bir kısım arkadaşlar konuya okadar taraflı yaklaşıyor ki, hafife alma, hatta alay etme gibi durumlar sürekli gördüğümüz manzaralar.
Şu aşamada lehte ve alyhte yazılanların oldukça taraflı olduğu görülüyor.
Askeri yargıya gelince... Dünyada genel kabul gören yargı sivil yargıdır. Şüphesiz sivil yargının da eleştirlecek bir çok yönü vardır. Ama askeri yargının özellikle bağımsızlığı konusunda bütün dünyada eleştirilen bir yönü vardır ki, bu husus bence de oldukça önemlidir. Çünkü şu anda sivil yargının bağımsızlığını zedelediği iddia edilen en önemli husus HSYK'da Adalet Bakanlığının bakan ve/veya müsteşarın bulunması konusudur. Sivil yargıda dahi bu husus "yargının bağımsızlığı" açısından sürekli eleştirilirken, emir komutanın egemen olduğu ordu içinde nasıl karşılanmalı? Takdiri sizlere bırakıyorum. Bağımsızdır diyorsanız, saygı duyarım, ama inanmam..
Selam ve saygılar.
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın Abbas Bilgili ;
askeri yargının bağımsızlığına inanmıyorsunuz. peki sivil yargının, askerleri objektif bir bakış açısı ile yargılıyabileceğine inanıyormusunuz. sonuçta sivil hayatın yaşamı ve hukuku, askeriyenin işleyişini ve mantığını anlıyabilir mi.
ben bunun olabileceğine ihtimal vermiyorum. mesela iç hizmet kanununda ki emre itaatsizlik suçunu sivil hayat süren bir hakim nasıl tarafsız bir şekilde kanunda yazdığı gibi yorumluyabilir. Sonuçta sivil hayat diyoruz, askeriye, askeri hayat diyoruz. Bir kişi farklı bir hayat yaşadığı diğer kişiyi yargılıyabilir mi?
Bir şeriat kadısının irandan gelerek, TCK ya göre Türkiye'de yargılama yapması gibi bir şey olur sanırım.
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın Abbas Bilgili ;
El Kadı Ofer gibi son derece somut örnekleri gene bilerek atlamış, atabayları pas geçmiş, RTE nin 13 dosyasının etrafından dolaşmış diğer konuları eğilerek savuşturmuş olmanıza rağmen genede ilk defa bir yanıt verdiğiniz için teşekkür ederim.
Eğer gerçekten dikkatle takip ediyorsanız bu ne olduğu anlaşılamayan son savcı açıklamasıyla bence iyice karışan soruşturmamı ne olduğu tarafımdan resmen bilinmeyen garabet yumağı hakkında sadece ve sadece karşı taraftan gelen saçmalamalara yanıt vermeye ve iddianameyi bekleyelim ilkesinde durduğumuzu görürdünüz. Ve sonunda tüm hukuk usulü alt üst edilerek ve kafaları daha karıştıran bir açıklama geldi. daha hiç bir yoruma meydan vermeden yazdıklarınızın pek tarafsız olmadığını düşünüyorum.
Kesin olan bir şey varsa oda bu iddianamenin cılkının çıktığı hukukun ve TSK nın onanmaz bir yara aldığıdır. Aslında iddianamenin bilinmeyen bir yönü kalmamıştır. Ben burada biraz da dalga geçercesine tüm fetocuların saldırısına rağmen yazacağım.
Benim bir üzüldüğüm noktada sizin hukukçu ve yönetici kimliğinizden güç alan fetocuların inanılmaz saldırısıdır. Ve ne yazıkki onlara yönelik bir sözünüzü görememekteyim. Onların altında yazınız olduğuna göre ve onları pas geçip başkalarına laf ettiğiniz göz önüne alınırsa onların fikirlerini aynen onadığınızı zımmi kabul ettiğinizi anlayabiliorum. Önemlide değil insanlar taraf olabilir. Ama başka bir forumda da dediğim gibi yeterki ADİL olsunlar. Yada en azından azıcık bilsinler....
Askeri yargının emir komuta zincirinde olduğunu kabul etmiyorum. Sadece dava için onay alınması veya üst komutanlığın sevki gerekir ki bunun temelindede memur olmaları izinsiz soruşturma yapılamayacağı kanununun en kısa sürede açılması içindir. Daha ben askeri bir makamın bir soruşturma bir yargılama için onay vermediğini duymadım. Emekli deniz Kuvvetleri komutanı İlhami Erdil buna en güzel örnektir. Haksız edindiği gerekçesi ile iki evine el konulmuş hapis yatmıştır.Bugün çankayada oturan zat ile TBMM sine bakarsanız hangi yargının daha hızlı olduğunu görürsünüz. Uygulanamayan yargının kağıt üzerinde olmasıda hiç bir şey ifade etmez.
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın Bilgili
Askeri yargının bağımsız olmadığına inanmanız sizi bağlar ve bu düşüncenize sadece saygı duyabilirim.
Peki bağımsız yargıya güveniniz yok mudur? Mesela Ankara 11. Ağır ceza mahkemesine güvenirmisiniz? Ya da Van ağır ceza mahkemesine hatta Yargıtay a güvenirmisiniz?
Güvenirim diyorsanız o zaman tek sözüm olamaz. Ancak sizden bu mercilerin verdiği kararlara saygı göstermenizi beklerim.
Şemdinli davasını askeri yargıya gönderen sivil yargının kararı değilmidir?
İddianamede yer aldığı Baş savcı tarafından açıkça ifade edilen Danıştay saldırısı için Ankara 11. Ağır ceza mahkemesi karar vermedi mi? Bu karar yanlış, savcılığın iddianamesi doğrudur deme hakkımız olabilir mi? İşte bu anlaşılamaz durumlara tepki gösteriyorum. İnsanların daha sanık bile olamadan suçlu ilan edilmesine tepki gösteriyorum. Özel bir gayret ile bir yerlerden doğru yanlış pekçok bilgi sızdırılıyor. Neden ne amaçla? Bunlar kafaları karıştırıyor.
Biraz önce Star Tv de Cumhuriyet e atılan bombaların Ergenekon da adı geçen bombalar ile alakasının olmadığına dair mahkeme belgeleri yayınlandı. Bu konu daha önce hem Turhan Selçuk Hem Hikmet Çetinkaya tarafından da dile getirilmişti. Ama öyle olması isteniyor bu intiba verilmeye özellikle özel çaba gösteriliyor. Neden? İşte bu soruların yanıtı beni düşündürüyor.
Apdullah Öcalan yargılamasında bu tür bilgi kirliliği ve spekülasyon oldumu?
Bana açıkça kamu oyunda aksi fikir oluşturma çabası gibi geliyor.
Yoksa kim ne suç işlemiş veya suça karışmışsa elbette yargılansın, elbette sorgulansın. Ama yasaların emrettiği gibi gizli yapılsın herşey. Sonra mahkemede hüküm giyenlere, şüphesiz soru işaretsiz hak ettiler diyebilelim.
Ama hayır peşinen suçlu ilan ediliyorlar. Biraz önce yine ATV de Danıştay saldırısı sanığı Avukat arkadaşın Ergenekon ile bağlantısına ait ip uçları denen saçmalıklar anlatıldı. İnanın sadece düşünen bir insan olarak üzüldüm. Bu haberde anlatılanlar düşünen her insan için saçmalıktır. Bu avukat Doğuş faktoring adlı şirketin avukatı imiş ve buradan avukatlık ücreti diye 20000 YTL almış ve bu para ile silah almış. Ayrıca Veli Küçük ile bir fotoğrafta görüntülenmiş. İp ucu denilen bağlantılar bu.Allah aşkına siz izledi iseniz bu bağlantıdan hukukçu olarak ne çıkardınız?
Afedersiniz bu para onun hizmetinin karşılığı ise zamparalıkta yapar, kumarda oynar, cinayet tede kullanır. Bilmeniz kontrol etmeniz mümkünmüdür? Yahu bari artık susun. 15 gün bekleyin mahkeme iddianameyi kabul etsin sonra herşey anlaşılır. Nerde kaldı evrensel insan hakları? Sinan Aygün neden tutuklandı sonra neden tutuksuz yargılanmasına karar verildi?
Kendisine pek saygı duymam ama Sayın Deniz Baykal bugün bir doğru laf etti. Bu dava naden 13. Ağır cezaya gitti keşke uyap kurası değil ilgili mahkeme başkanlarının katıldığı açık kura ile yapılsa idi dedi. Bende benzerini düşündüm.
Bugün nedense ATV Mahkeme hakimi ile ilgili yayına başladı. Ne cesur yürek olduğunu, rüşvete hayır dediğini ve meslektaşlarını yargılattığını anlattılar. Peki neden? Bu hakimimiz dürüst diğerleri değilmi? BU ne demektir. Çok ciddi görevler yapan nice karmaşık davaları hükme bağlayan diğer mahkeme ve hakimlerimize haksızlık değilmidir? BU mahkeme tek hakimden mi oluşur diğer heyet üyelerinin önemi yokmudur?
Böyle bir habere bu aşamada gerek varmıdır? Yargıyı etkilemeye çalışmaktan ne anlaşılır? Bu yapılan da yargıyı etkilemeye çalışmak değilmidir?
Kafalarda binlerce soru ve bu soruları ve şüpheleri yaratan bu iktidar ve yandaş medyası.
Herşey şu an sadece iddiadan ibaret. En azından bu sitede bu şüpheli insanlara şimdilik bari sanık olarak bakabilsek diyorum.
Sayın Commodore1 tr nin yazdığı gibi suya sabuna dokunmadan aslında konulardan kaçıyorsunuz.
Siz yazdığınız zaman soruyoruz doğal olarak da yanıt bekliyoruz.
Saygılarımla.
-
Re: İddianamenin Ardından
Darbe İddianamenin ardında, "hukukta neymiş,biz mecelleden gidiyoruz" diyen başbakan ve iktidarının, kamuoyunda TSK ve yargıyı yıpratma, güveni sarsma darbesi yatmaktadır.
Duyurulur.
-
Re: İddianamenin Ardından
Tamam ortalık biraz durulduğuna göre en azından bizim sitede iddianame ile ilgili açıklamalar kapsamında ne anlamamız gerektiğini irdeleyelim. Ama zaten canımızda sıkkın diyorsanız öylesine irdeleyelim sonra ciddi takılırız nasılsa kaldıki ben başka bir foruma yazacaktım... Neyse orayada yetiştiririm.
İddianamede yer alan iddialar gizli tanıkların kimliği dikkate alınarak saklı, suçları mahkeme kararıyla sabit olana kadar suçsuz olan sanıkların terörist sayılmak kaydıyla açıklanmıştır.
1. Görev başında bulunan hükümetin icraatlarını eleştirmek, başkanına laf söylemek darbe girişiminde bulunmakla eşdeğerdir. Hükümet eleştirilemez, gerçekler söylenemez, istikrarın tek teminatı olan hükümeti eleştirmek hem demokrasiden vazgeçmek hemde dinden çıkmakla eş değerdir.
2. Hükümeti eleştirme girişiminde bulunmak silahlı örgüt kurmayı düşünmekten farksız bir düşünce tarzıdır. Hayat pahalılığı ve işsizlikten esnaf sokallara dökülecek demek darbe kanıtıdır. Dolayısı ile silahlı örgüt kurmayı düşünmek halkı hükümete karşı silahlı isyana teşvik etmektir.
3. Bu silahlı örgütün kuruluş sermayesi olarak kullandığı silahlar gecekonduda bulunan seri noları tutanakla saptanmış yirmi yedi adet el bombasıdır. Bu el bombaları ELDE PATLAMASIN diye gizli tutulan ek bir tutanakla imha edilmiştir.
4. Silahlı isyan örgütü her nekadar silahı olmasada silahlı isyan örgütüdür aynı zamanda terör örgütüdür. Ama bu bizim anladığımız anlamında terör örgütü değildir. Kimin anladığı terör örgütüdür zamana göre şekillenecektir.
5. Halen şüpkeli olarak adı geçen kişiler aslında birer teröristtir. Ancak bunları dağdaki terörist gibi düşünmek yanlıştır. Zaten farkları giyimlerinden dahi belli olmaktadır.
6. Hükümeti cebir yolu ile düşürmeyi planlayanların bundan sonra geometriye başvurmalarıda kuvvetle muhtemel olduğundan bu işin matematiksel terör boyutuda incelenmelidir.
7. İddianame bu kadar değildir. Önümüzdeki iki sene içinde ek iddianame gelecektir belkide daha fazla olabilir Allah bilir. İktidar medyası haber verecektir.
8. Bu iddianame bu güne kadar bitmiş olan yargılamaları bile iptal gücüne haizdir.
9. Bu iddianameyi bakanlar kurulu yürütür.
-
Re: İddianamenin Ardından
Basına sızan 2455 sayfalık Ergenekon iddianamesinde şok detaylar yer alıyor.
İşte ölüm listesi;
-Recep Tayyip Erdoğan (Başbakan)
-Orgeneral Yaşar Büyükanıt (Genelkurmay başkanı: İddianamede yer alan bilgiye göre 2005 yılında Büyükanıt'a suikast planlandı. Büyükanıt'ın koruma planı İşçi Partisi'nde ele geçirildi. Dosyalarda GATA Komutanlarının fotoğrafları da bulundu. )
-Orhan Pamuk (Nobel ödüllü yazar)
-Ahmet Türk (DTP Genel Başkanı)
-Osman Baydemir (DTP Diyarbakır Belediye Başkanı)
-Fehmi Koru (Gazeteci)
-İshak Alaton (İşadamı)
-Bartalameos (Fener -Rum patriği)
-Mesrob Mutafyan (Ermeni cemaati lideri)
-Yargıtay yöneticilerine suikast planlanıyordu.
Ergenekon iddianamede terör örgütü olarak nitelendi. Bu örgüte de çok önemli olaylar not düşüldü. Bazıları gerçekleşmiş olan vakalardı. Bunlardan üçü çok önemli.
Ergenekon işi olduğu iddia edilen 3 olay şunlar;
1-Danıştay saldırısı,
2-Cumhuriyet gazetecine bomba
3-Gazi olayları
Ergenekon örgütünün aynı zamanda NATO tesislerine saldırı planladığı da iddianamede yer alıyor. Bunun yanı sıra Genelkurmay başkanlığı önündeki üst geçit de havaya uçurulacaktı.
İnternethaber
-
Re: İddianamenin Ardından
İddianameden;
"Şüpheli İlhan Selçuk’un imtiyaz sahibi olduğu Cumhuriyet Gazetesi’nin, 2007 yılı içerisinde Anayasamızın hükümlerine göre yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, bir çok ulusal kanala verdiği reklamlarda 16 Mayıs’ta saatler yüz yıl geri alınıyor, tehlikenin farkında mısınız?’ şeklinde ifadeleri ile Ergenekon terör örgütünün söylemlerinin aynı olduğu, dolayısıyla tüm bu faaliyet ve eylemlerin aynı merkezden bizzat İlhan Selçuk tarafından organize edildiği anlaşılmıştır."
Tehlikenin farkında mısınız?
Ergenekonun söylemleri bu ise?? halkın içinde epey ergenekon sempatizanı var,,, bunlar ne zaman yakalanacak?? acaba,
-
Re: İddianamenin Ardından
Belki sitenize bile yazmışımdır.Tehlikenin farkında mısınız diye.
İlhan Selçuk " 2007 yılı içerisinde Anayasamızın hükümlerine göre yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, bir çok ulusal kanala verdiği reklamlarda 16 Mayıs’ta saatler yüz yıl geri alınıyor, tehlikenin farkında mısınız?’ şeklinde ifadeleri ile Ergenekon terör örgütünün söylemlerinin aynı olduğu saptamasından, Ergenekon'un kamu vicdanında bir terör örgtütü olmadığı somut gerekçelerle anlaşılmıştır.
Bu durumda terör örgütlerinin, islami tarikat ve çetelerin yeni yöntemlerinin kendilerinden olmayanları, örgüt,terör,çete suçlamalarıyla ortadan kaldırma planları ifşa edilmiş olmaktadır.
Ancak yasama organının üyelerinden velevki değil, doğrudan "ben savcıyım" açıklamaları karşısında güdümündeki yürütme erkleriyle birlikte olayı taşıdığı boyutta, amaçlarına araç olarak kullandıklarını iktidar olmadan önce beyan ettikleri gibi, Cumhuriyetin kurum ve kuruluşlarının içerisinde yargıyı ve TSK ni yıpratma hedeflerine ulaştıkları gerçektir.
Bir kurallar rejimi olan demokrasiyi, hiçbir demokratik ülkede eşine rastlanamaz ölçekte çıkarları için kullanabilenlere, zamanında müdahele edilmemesini suçun ne olduğunun analizinin yapılamamış olmasının sonuçları olarak bugün "parti kapatılamaz" noktasında demokrasi adına yaşıyoruz.
Bu tür sulandırılmış demokrasilerde "saatler yüz yıl geri alınıyor, tehlikenin farkında mısınız" demek ise bir suçtur.
Dolaylı ve doğrudan vergilerle kazancınızın % 65 ini alan, 5 yılda ülkeyi Cumhuriyet tarihinin 2 katı borçlandıran, vergilerimizle gerçekleştirimiş ülkenin değerlerini de borç ödeme mantığıyla satarak bu kadar borç yapan, başarılı iktidara bu seçim yasası değişmedikçe hesap sorma olanağı da kalmamış halk, şimdi Ergenekon senaryosunu dizi filmin bir parçası olarak istedikleri durağa gelip inene kadar demokrasi adına izleyecektir. Bunlar suç değil Anayasal haktır?
Kim suçlu kim değil?
Bu bakışla, suç işlemek isteyenler bundan sonra parti mi kuracaklar?
-
Re: İddianamenin Ardından
İddianame bitti açıklandı ek iddianame ve yeni dalgalar geliyor ama herkes sustu !!! Ortada olmayan iddianame hakkında bu kadar çok konuşanlar iddianame çıktıktan sonra nereye gitti merak etmeye başladım ben yoksa herkes bu ne dandik iddianame bu ne deli saçması bu ne pornografik iddianame mi dedi ?
Malum gazatelerde ve bir paçavrada bile cımbızla seçilen cümlelerin yetersizliği bile ortaya çıktı. Aslında yüz sayfa bile etmeyecek bir iddianame ve bir sürü deli saçmasıyla karşılaştık. Her nedense AKP davası bitince tansiyon düşürülüverdi. Ama farkındamısınız bilmem bir çok sonuçta beraat edecek kişi bir seneye yakın zamandır içeride. Bu kişilere ödenecek tazminat Türkiye nin bütçesini aşabilir bunuda o savcı öder umarım.
İşin en acı tarafıda gerçekten benim gibi bazı şeylerin çözülmesini aydınlanmasını bekleyenlerde hayal kırıklığına uğrayacak at izi it izine resmen bizzat savcı tarafından karıştırıldı. Yalan ifadeler sahte belgeler olmayan konuşmalar 2000 sayfa tuttu. Haa bunun ekide gelecek saçma bölümleride ve bu dava asla sonuçlanmayacak. Ve bu dava AKP nin ABD güdümünde dinci ve faşist yarı fetocu yapılaşmasını ve buna özgü derin devleti oluşturmaktan öteye gitmeyecek eğer izin verilirse verilecek mi ? Sanmıyorum.
Şimdi ben kendimce azıcık girişe başlayayım iddianamenin ardından ne çıktı bana göre... Aşağıda...
-
Re: İddianamenin Ardından
İddianamenin başı malumuzun sanıkların tanıtımıyla geçiyor. Sanık çok olunca buda uzuyor da uzuyor. Kime şaşıracağım diye merak ediyordum birden karşıma çıktı Tanju Okan ....
Bu ismi görünce gevrek gevrek güldüm
''Hehehe söyler misin öyle benim en iyi dostum içkim ve sigaram onlarda terkederdi olmasa param diye al şimdi içkiyi sigarayı da göreyim '' dedim içimden. Tam bu davalık suçtu içinde içki var , sigaravar , dostluk var, para yani ekonomi var... EEe tam ergenekonluk suç işte... Bence bu şarkıyı dinleyenlerde atılmalı diye kendi kendime yorum yaparken aydım !!! Bende en az yüz kere dinlemiştim bu şarkıyı her biri hukuken ayrı suç olduğuna göre yüz kere talep olacaktı bana . Vay vay vay derken aklıma Tanju Okan ın rahmetli olduğu da geldi !!! Mezarda ne yapmıştıki bu dev sanatçı ?
Bu durum üstüne bu kim ki diye okudum ohhh dedim çünkü bizim Tanju Okan değildi sanık bu başkaymış... Bizimki olsada bu davada şaşırmamak lazımdı aslında nede olsa altıyüz yıl mı ne olduğu belli olmayan tarihçe vardı ortada...
Alla allah diye okumaya devam ettim ve sekizinci sayfaya geldim. Sekizinci sayfada ( Sanıkların tanıtılmasından sonra gelen bölümün sekizinci sayfası) Ergenekonu tanımlamaya çalışıyordu savcı. Altıyüzyıllıkmış agarta imiş v.s v.s
Yahu ergenekon altıyüzyıllık değil çok daha eski hatta asena da var dedim içimden ama duyan olmadı sonra yüzyıla yakında karar kılıyor en son bak almazsan küserim diyerek dokuzuncu sayfanın sonunda 1999 da karar kılıyor. Yani özetle bu örgüt bir ara kurulmuş karıştırmayın ne kadar garabet faili meçhul abukluk varsa üzerine yıkacağız demeye getiriyor sanırsam.
Okumaya devam ettikçe gırgır söylediklerimin gerçek olduğunu görmekle birlikte iddianamenin bir suç duyurusu olmasından ziyade kendisinin bir suç makinası olduğunu anlıyorum. Hiç bir ciddi devletin böyle bir iddianameyi yayınlamayacağını bırakın yayınlamayı mahkemeye bile getirmeyeceğini ürpererek görüyorum. İşin acısı bu gümbürtünün kopmasının peşinden bu elinde tesbihle poz veren savcının gideceğini anlıyorum. Devlet elbet yattığı gaflet uykusundan uyanacaktır diyorum. Ama bir aşağıda gırgır üç olayı anlatarak davaya bakmak istiyorum. Ve bu dava tarihimize traji komik olarak geçeceği belli olan bir dava olarak bir numaralı aday diyorum...
-
Re: İddianamenin Ardından
Şimdi iddianamede çok komik , çok ahlaksız olaylar dolu. Ama ben çok komik üçünden başlamak istiyorum ki biraz hoşluk olsun.
İddianameye göre son tahlilde bu örgüt 1999 da kurulmuş. Amacıda AKP hükümetini devirmekmiş. ( Sayfa dokuz v.d ile son bölümde talepler) Önce vay be vay adiler diyorsun. Sonra aklına takılıyor mevcut hükümeti beyenmemek onu devirmeye çalışmak yasal zeminde zaten muhalefetin görevidir. Neden suç olsun ki? Hükümeti değil devleti yok etmek suç olsa gerek !! Sonra saksı çalışıyor : AKP 99 da var mıydı ? Diye düşünüyorsun ve değil 99 2000 2001 de de olmadığını buluyorsun. O zaman Ergenekona büyük saygı duyuyorsun. Üç sene önceden kurulmamış bir partinin iktidar olacağını bilerek devirme planı yapmışlar !!!! Savcıda bunları okumadan anlamadan alt alta yazmış .
İddianameye göre Ergenekon sansasyonel eylem yapmak için cinayet ve bombalama eylemleri yaptırmış yaptıracakmış. Gerçi yaptırdığı hiç bir eylemin kanıtı yok mış miş muş müş ile gidiyor ama olsun gelecek önemlidir!! Örgüt liderlerinden ikisi önemli burada birisi Eruygur paşa ki eski Jandarma Genel Komutanı ( Bilgisiz medya kuvvet komutanı diyor değil Jandarma Kuvvet değildir. Kuvvet Kara Deniz ve Hava dır ) öteki İlhan Selçuk ( ki İlhan abi her askeri olayda içeri alınan ender kişilerdendir . Tek şaşmaz Aziz Nesin di vefat etti.) İddianamede bombalanacak yer olarak Cumhuriyet Gazetesi gösteriliyor Emri veren Cumhuriyet Gazetesinin sahibi İlhan Selçuk örgütün yöneticisi !! Daha komiği ansasyonel cinayetlerin üçüncü sırasında Orgeneral Eruygur var !! Emri veren Orgeneral eruygur gidin beni vurun demiş !!!! Bunlarda iddianamede peş peşe vah savcım vah....
RTE bu iddianamenin nedense savcısı olmaya kalktı. Mahkeme mübaşiri bile olmayacak bilgisiyle buna yeltendide işin komiği iddianamede ciddiye alındığında ciddi bir SANIK durumuna düştü. Çünkü iddianameye göre RTE Ağar a ciddi bir rüşvet vermişti !!! Allah var yukarda ben buna da inanmadım . Çünkü bizim RTE hep alır neden versin !! Amma savunacağım hepsi doğru dediği iddianamede kendisinin rüşvet verdiğinin ortaya çıkması hoş bir sürpriz oldu . Neden hiç işlem yapılmadı oda ayrı tabiiki.....
Üçünüde yazdımda en komiğini de yazayım muhtemel savcı bile bilmiyordur henüz. Bu iddianameleri oturttuğu temel olan 2000-20001 tarihli Tuncay Güney in ifadeleri . Bu zat ı muhterem 21 mart 2008 de bu ifadeleri red etti. Ağır işkence altında verdim çoğu yanlıştır dedi. Daha da ileri gitti ayıptır söylemesi...
'' Sizin de kıçınızın çevresinde jop gezdirsinler herşeyi nasıl kabul edip imzalarsınız '' dedi....
Ha şimdi başta sdt23 olmak üzere benden kanıt isterler... Sanki savcı göstermiş gibi....
Şimdi savcı ne yapacak merak ediyorum...
Bu arada ispat isteyenler
''t.g''guneytuncay@yahoo.com adresine mail atıp kendisine sorsun . Amma başı belaya giren bana gelmesin.
-
Re: İddianamenin Ardından
İddianameyi okudukça şaşkınlığım ve dehşetim arttı. Bir iddianamede asla olmaması gereken ne varsa vardı içerisinde klasörlerin. Uyduruk kaydırık çoğu belgesiz telefon konuşmasını ve ihbarları saymıyorum onlar ayrı bir kepazelik mahkemenin işi çok ama çok zor bunlar konusunda da konu başka.
Öyle ekler öyle yazılar varki ergenekonu bilmem ama devletin başına ciddi sorunlar açabilecek nitelikte. Bunu bir savcı nasıl oraya koyar anlayabilmiş değilim. Hiç mi MİT e Genel Kurmay 'a sormaz? yada en azından örtülü ödeneğin neden örtülü olduğunu hiç mi düşünmez anlamaz ? Elinde tesbihle foto vereceğine okumaz mı burada ne yazıyor diye çok gizli nedir ? kişiye özel nedir hiç mi merak etmez ?
Bu evrak ve bilgiler birisinin pc sinden odasından dolabından cebinden çıktıysa bu ayrı ve vahim bir suçtur ve her ne şekilde olursa olsun bunun yargılaması gizli yapılır Devletin ulusal çıkarlar için yaptığı bir takım olaylar vardır. Bunların yasal olup olmadığı ayrıca tartışılabilir ama asla açık edilmez. Devlet sırrı budur ve bu sırları tutabilen devletler devlet olabilme özelliğini git gide yitirir. Bakınız SSCB nin dağılalı kaç sene oldu KGB dahil hiç bir gizli servis sırrı ortada yok. ABD aynı şekilde ne FBI ne CIA nede askeri istihbaratının çalışmaları ortaya dökülmez. Bir kere azıcık döküldüki oda iç siyasete dönüktü watergate skandalı diye tarihe geçti oda başkanı ve abd nin 50 senelik prestijini yok etti... MOSSAD dendimi ülkesinden önce gelen bir yapıdır dünyada.. Söylenti dışında belge bulunmaz ortada. Siz sanırmısınız ki bu ülkeleri yönetenler bu faaliyetleri bilmezler habersizdirler. Asla!!! Örneğin yaklaşık 10 veya 20 sene sonra veya hiç açıklanmayacak bir olaya kısaca bakalım.
1997 yılının bilinmez bir ayının bilinmez bir günün de ABD askeri ateşesi Genel Kurmaya çağrılır. Kendisine özellikle urfa başta olmak üzere ABD den gelen misyonerlerin ve rahiplerin neden hep üst düzey okulların birincisi oldukları ve neden hepsinin askeri geçmişlerinde mutlaka bilinmez bir dokuz ay olduğu sorulur. Aslında bu yanıt alınmayacağı bilinen ancak biz biliyoruz dikkat et denilen bir sorudur. Doğal olarak askeri ateşe reddeder sonradan çok kısa bir sürede bu misyoner ve rahiplerden yüzde elliden fazlası kısa bir sürede değişir çünkü deşifre olmuşlardır. Amma asla resmi bir kabul olmamıştır. Daha ötesi gazetelere bile yansımamıştır bu olay ....
Başta Fransa olmak üzere Hollanda ve Belçika ASALA örgütü yüzünden ülkelerinde olan bazı patlamalardan Türkiye Devletini direk sorumlu tutmuştur (1983-86) Türkiye çok belli olması na rağmen resmen devlet olarak hiç bir dahlinin olmadığını geçen aya kadar savunmuştur. Ancak savcı nasıl başardıysa başarmış devlet sırrını gayet açık ve net şekilde Fransa ve Hollanda da olan 20 bombalı saldırıdan (asalaya yönelik) devletin haberi bilgisi planlaması koordinesiyle olduğunun bilgilerini dosyaya koymuştur. Bu devlet sırrını açığaçıkarmaktır ki çok amaçok büyük bir suçtur. Yani savcı Türkiye yi TERÖRİST devlet suçlaması yapılabilme durumuyla karşı karşıya bırakmıştır. Kaldıki bu olayın ergenekonla yada başka bir oluşumla hiç bir ilgisi yoktur. Direk devlet sırrıdır ve devlettir sorumlusu!! Bu vahim hata direk savcının üzerine kalacaktır durun bakalım ne zaman.
-
Re: İddianamenin Ardından
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Direk devlet sırrıdır ve devlettir sorumlusu!! Bu vahim hata direk savcının üzerine kalacaktır durun bakalım ne zaman.
Ortada vahim bir durum olduğu kesin. Bencede hata. Ama bunun hatayla yapıldığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Siz duymadınız mı? 1923'te kuruldu 2008'de arınıyor. Hiç mi aklınıza gelmedi neden arınıyor diye?
-
Re: İddianamenin Ardından
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
İddianameye göre son tahlilde bu örgüt 1999 da kurulmuş. Amacıda AKP hükümetini devirmekmiş. ( Sayfa dokuz v.d ile son bölümde talepler) Önce vay be vay adiler diyorsun. Sonra aklına takılıyor mevcut hükümeti beyenmemek onu devirmeye çalışmak yasal zeminde zaten muhalefetin görevidir. Neden suç olsun ki? Hükümeti değil devleti yok etmek suç olsa gerek !! Sonra saksı çalışıyor : AKP 99 da var mıydı ? Diye düşünüyorsun ve değil 99 2000 2001 de de olmadığını buluyorsun. O zaman Ergenekona büyük saygı duyuyorsun. Üç sene önceden kurulmamış bir partinin iktidar olacağını bilerek devirme planı yapmışlar !!!! Savcıda bunları okumadan anlamadan alt alta yazmış .
Yazmayayım diyorum ama aynı iddianameyi mi okuyoruz, yoksa yandaş medyanın köşe yazılarından mı bu sonuçları çıkarıyoruz anlayamadım.
Milliyet'in Ergenekon iddianamesi için hazırladığı arama motoru var.
Gerçi "Aydın Doğan" gibi kelimeleri bulamıyor ama olsun.
Bu motorun yardımıyla aradım, "devirmek" kelimesi 15 kez geçiyormuş.
Delil olarak sunulan bazı konuşmalarda "AKP hükümetini devirmek" diye geçiyor olabilir ama savcının ifadelerinde "mevcut hükümeti devirmek", "milletin iradesiyle gelmiş hükümeti devirmek" gibi ifadeler de var.
(Yoksa milletin iradesiyle gelmiş tek hükümet AKP mi? :o )
Ergenekon'un Ecevit hükümetini devirmek gibi faaliyetlerinden de bahsediliyor.
Zaten İsmet Berkan'ın 4-11 nisan 2008 tarihlerinde 7 bölümde yazdığı "Ergenekon'un kısa tarihi" yazılarını okursanız olayların nasıl geliştiğini görürsünüz:
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252081
(Burada Ecevit'e karşı ilk iki darbe var.)
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252180
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252264
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252382
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252483
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252613
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252713
Aslında Ergenekon davasında iki ayrı konu irdeleniyor.
Biri Susurluk'la meydana çıkan karmaşık çıkar ilişkileri. Politikacılar, askerler ve polislerden pis işlere bulaşanlar olduğu uzun zamandır tartışılıyor. Susurluk'ta ışıkları yakıp söndürenlerin bugün Veli Küçük'ü savunuyor olması tuhaf.
İki saygın isim, Levent Ersöz ile Turhan Çömez iki aydır firari!
İkincisi ise 9 mart cuntası gibi (zaten İlhan Selçuk gibi kişiler 40 yıldır aynı oluşumun içinde) Baasçı bir yönetim kurma heveslisi oluşumlar.
Çete ile cunta çoğu yerde iç içe giriyor, birbiriyle işbirliği yapıyor. İşin özeti bu.
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın sdt23,
Sizin de benim gibi iddanemeyi okumadığınız çok açık. Yoksa arama motorlarıyla, taraf olduğu açık bir başkasının başkasının, kaynağı şüpheli özetleriyle yetinmezdiniz.
Okumadığım için sayın commodor1tr nin yazdıklarını doğru kabul ediyorum. Çünkü okuduğuna inanıyorum. Sizde okuyun, okuduğunuza inandırın sizin söylediklerinizide ciddiye alalım.
Arama motoruyla bulduğunuz, aradan cımbızla çekilmiş ifadelerle bir yere varılmaz. Arama motorunun güvenilmezliğini zaten sizde belirtmişsiniz.
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın sdt23 ;
Size yazmayacağımı defaaten söyledim amma bir şekilde mecbur bırakıyorsunuz.
İsmet Berkan hakkında bir şey yazarım da yeri burası değil. O kişinin ne olduğunu çok iyi bildiğim gibi yazdıklarınıda okurum merak buyurmayınız.
İddianameyi okuyup ismet Berkan dan yanıt vermeniz ilginç. Ben sayfayla örneklemeler veriyorum yani iddianameden kaldı ki iddianameye girmedim daha ...
Ufak yaşınızabakmadan bir dev olan İlhan Selçukt'tan mahalle arkadaşı gibi bahsetmesi ayıp oluyor. Dedenizden büyüktür o kişi.. Ve unutmayın suçlu değil sanıktır durun bakalım ismini böyle zikretmek çok ayıp ve asında suç... Sizede yakışmıyor. Keşke onalaf edeceğinize biraz onu okuyup anlayabilseniz... Siz ki Cumhuriyet kızısınız... Yada ben öyle sanıyorum ve ondan pas geçiyorum....
Arama motorunda Aydın Doğan ı neden aradınız bilemem. Gazetelerde çıkan yazışmalardan dolayı diyorsanız eklerde bakarsanız bulursunuz. Klasörlerde ki konuşmalarda var. iddianamede bıu husus ''bir yayın şirketi'' diye geçiyor. Önce okuyun okuyabilirseniz iiddianameyi... Ben savcının bile okuduğunu sanmıyorum o ayrı....
Yaşınız kısmen uygun sanırım Ecevitle ilgili günleri anımsamaya... Anımsayamıyorsanız arşiv araştırması yapın bulamazsanız bana km atın olur mu? Ecevite en az ters çıkanaskerler oldu ANAP MHP DERVİŞ ve ÖZKAN a bakmadan hele hele nazlı nazlı yalan yazan yazara bakmadan ayıp oluyor...
Arama motorlarına takmışsınız madem size azıcık yardımcı olayım...
İddianamede (eklersiz 2455 sayfasında) Atatürk var Atatürk... Tam 303 kere geçiyor. Hatta iki yerde suçlamaya kalkıyor son anda dönüyor amma bir kerede Bursa Nutkunu sorguluyor. Sanki Türkiye de okumamış bir savcı sağa sola yazıyor... neyse...Onu da yazacağım yeri geldiğinde.
60. Hükümetin başı RTE tam 102 yerde geçiyor 102 boru değil . Hatta tekinde çok ciddi bir suç duyurusu var. Rüşvet vermek !!! Gerçi savcı geleneksel savcılığını gösterip Türkçe yi bilmediğini ispatlıyor. RTE de bu 102 nin 69 unda Tayyip, 18 inde Tayip, 15 inde ise Tayyib diye yazılmış. B ile Y sayısını yerini tutturamamış savcı Maddi hata bozma nedeni :))) Başbakanın adının nasıl yazılacağını kestiremeyen bir savcı Türkiye nin en bütyük davasını yönetiyor yazık.. O da ayrı.
Meşhur siyasetçilerden Abdullah Gül, 33 kez;Deniz Baykal, 41;Devlet Bahçeli, 37 kez geçiyor. İşin garibi bir Deniz Baykal yanıt veriyor kendisiyle ilgili bölüme RTE susuyor hala Ağar da...Süleyman Demirel var, Bülent Ecevit var, Necmettin Erbakan var, Alpaslan Türkeş var, Kenan Evren var, Turgut Özal var, Ahmet Necdet Sezer var. Adnan Menderes10 kerevar, İsmet İnönü de var, Erdal İnönü de...Mesut Yılmaz var, Tansu Çiller var, Hüsamettin Cindoruk var, Hikmet Çetin var...Mehmet Ağar var.Erkan Mumcu var. Muhsin Yazıcıoğlu var. Doğu Perinçek zaten var. Abdüllatif Şener var. Bülent Arınç var. Ahmet Türk var.
Benim biriciğim FETO var feto tam doksan kere... Ondan sonra yok yok Papa var, 35 kez. Patrik var. Haham var. İmam var.İşin komiği Noel Baba var, Noel Baba! 46 yerde hemde ... Sanırım ifadesini komple reddeden güney den dolayı var. Yazık ya adamcağıza....
Askerlerden tanınmış Yaşar Büyükanıt var, İlker Başbuğ var, İsmail Hakkı Karadayı var, Hüseyin Kıvrıkoğlu var, Çevik Bir var,Rahmetli Güven Erkaya var. Eruygur la Tolon paşayı ve ifadesi alınanları saymıyorum bile...
Zeki Sezer var, Yaşar Nuri Öztürk var, Cem Uzan var, Mümtaz Soysal var, Ufuk Uras var, Süleyman Soylu var, Yaşar Okuyan var, Murat Karayalçın var, Sadettin Tantan var, Melih Gökçek var, Kadir Topbaş var, İsmail Cem var, Kemal Derviş var; Cumhuriyet tarihimizde kim varsa var yani...
belki sizde varsınızdır bilemem onu !! Haaa kim yok derseniz İlginçtir recai Kutan yok...
Bu arada 17 tane commodore var !! Ben miyim ki dedim 1 tr ı eksik !!!
Son not ''İki saygın isim, Levent Ersöz ile Turhan Çömez iki aydır firari!'' gibi yazılardan vaz geçin... Alınıyorum....
-
Re: İddianamenin Ardından
Bu iddianame ile ilgili olarak fazla detaya girmeden görüşlerimiz yazmıştım. İddianamenin eksik ve hatalı yönleri olduğunu da belirtmiştim. Ama bunlar iddianameyi hafife almayı gerektirmez. Ciddi iddialar var ve üzerine gidilmelidir. Devletteki derin örgütlenme yıllardır biliniyordu ve üzerine gidilmiyordu.PKK ile, ASALA ile, uyuşturucu ile mücadele etmekle görevli devlet elemanlarının kendi çıkar örgütlerini kurdukları ve zaman zaman da birbirlerine düştükleri (örneğin Cem Ersever'in, Tarık Ümit'in öldürülmesi gibi) aslında bazı kitaplarda daha önce yazıldı. Soner Yalçın'ın kitaplarına bakılabilir.
İddianamede çok ciddi yasa dışı girişimlerden bahseiliyor. Ama bazı arkadaşlarımız bunları yok farzediyor. Bombalar,fişlemeler, gizli kayıtlar, devlete ait gizli belgeler vs. Bu iddiaların üzerine gidilmesi gerekir.
Ama şu bir gerçek ki, bu iddianame bu örgütlenmeyi tam anlamıyla anlatmaktan ve açıklamaktan uzaktır. KANIMCA EN ÖNEMLİ EKSİKLİĞİ DE POLİS (EMNİYET) AYAĞININ İŞİN İÇİNE KATILMAMAIŞ OLMASIDIR. Bu örgütlenmenin içinde asker, medya, üniveriste, iş adamı ayağı varken polisin olmaması bence mümkün değil. Ama iddianamede ben polis kısmını göremedim. Bu önenmli bir eksikliktir. Bu eksiklik iktidarın etkisi ile oluştu ise daha vahim bir durum var demektir.
İzliyoruz, göreceğiz..
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın Abbas Bey
Size katılıyorum. Benim henüz okuyabildiğim ve değerlendirebildiğim bölümlerde abuk sabuk iddialar var (Örneğin 57-58-59-60. sayfalar)ama bir takım kişilerin suça bulaştığına dair ciddi emarelerde var. Ama bu kişiler malesef bizim konuştuğumuz kamu oyunun gündeminde olan kişiler değil. Zaten işin özetide burada bence. Bu veriler ile bir iddianame oluşturuldu ve bence haklarında hiçbir şey çıkması mümkün olmayan bazı isimler buna dahil edildiler. Örneğin tamamını okuduğum İlhan Selçuk. Ben İlhan Selçuk hakkındaki iddilar için sadece hukuk adına üzüldüm. Hukuk eğitimim bu suçlamaları anlayamadı. Tabiki bu benim eksikliğim olabilir ama örneğin siz 55. nolu sanık İlhan Selçuk hakkındaki iddiaları okuyabildinizmi merak ediyorum. Elbette değerlendirmenizi de.
Saygılarımla.
-
Re: İddianamenin Ardından
Alıntı:
gecem1970 rumuzlu üyeden alıntı
Sayın sdt23,
Sizin de benim gibi iddanemeyi okumadığınız çok açık. Yoksa arama motorlarıyla, taraf olduğu açık bir başkasının başkasının, kaynağı şüpheli özetleriyle yetinmezdiniz.
Okumadığım için sayın commodor1tr nin yazdıklarını doğru kabul ediyorum. Çünkü okuduğuna inanıyorum. Sizde okuyun, okuduğunuza inandırın sizin söylediklerinizide ciddiye alalım.
Arama motoruyla bulduğunuz, aradan cımbızla çekilmiş ifadelerle bir yere varılmaz. Arama motorunun güvenilmezliğini zaten sizde belirtmişsiniz.
Sayın gecem1970,
İddianamenin büyük bir kısmını okudum. Bazı yerlerini atlayarak okudum.
İddianamenin pek çok gereksiz teferruat içerdiği, özünden saptığı konusunda hem fikirim. 200-300 sayfada ifade edilebilecek konular gerekli gereksiz detaylarla uzatılmış. Özetini de zaten önceki mesajımda birkaç cümleyle yaptım. Bir yanda çete, bir yanda cunta oluşumu ve bunların birbiriyle iç içe geçmiş ilişkileri konu edilmesi lazım. Ama bir şarkıcının yeğeninin askerliği veya Ergenekoncuların kendi içinde konuşurken sayın Ahmet Necdet Sezer'e ettiği küfürler bu iddianameye konu olmamalıydı.
Acaba diyorum, Al Capone davasında olduğu gibi asıl ciddi suçlardan içeriye atması zor, bu şekilde mi atalım diye düşünmüş savcı?
Şimdi bir kişi televizyonda maç izlerken maçın 61. dakikasında evine gelen biri onu öldürse iddianamede maçın 61. dakikasına kadar anlatımının yer alması ne kadar saçmaysa bu iddianamede de böyle konular var.
Ama maç izlerken öldürülen adam ve öldüren kişi de var. Öldürülen adam ve öldüren kişiyi hiçe saymak yanlış olur.
"Okumadığım için sayın commodore1tr'ın dediklerini doğru kabul ediyorum." demişsiniz. Bir şeyin olmadığını ispatlamak zordur, olduğunu ispat ise kolaydır.
Olmadığından emin olmak için tamamını okumak gerekir. Ama olduğundan emin olmak için commodore1tr'ın işaret edeceği yeri okumak yeterli olacaktır.
Tamamını okumadan bana inanmayabilirsiniz. Ama iki üç paragrafa işaret ederek sayın commodore1tr bunu çok kolay yapabilir.
İddianamede yer alan iddia:
"Ergenekon denen çete+cunta oluşumu "halkın iradesiyle gelmiş hükümetleri devirmek" veya "icraatlerini engellemek" için bazı eylemlerde bulundu." şeklinde. Ben de Ecevit hükümetine karşı yapılan iki hareketi örnek verdim.
İddianamede "1999'da kurulan Ergenekon AKP hükümetini devirmeyi hedefliyordu." şeklinde bir iddia varsa, sayın commodore1tr'ın birkaç paragrafa işaret etmesi yeterli.
İspata davet ediyorum.
-
Re: İddianamenin Ardından
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın sdt23 ;
Arama motorunda Aydın Doğan ı neden aradınız bilemem. Gazetelerde çıkan yazışmalardan dolayı diyorsanız eklerde bakarsanız bulursunuz. Klasörlerde ki konuşmalarda var. iddianamede bıu husus ''bir yayın şirketi'' diye geçiyor. Önce okuyun okuyabilirseniz iiddianameyi... Ben savcının bile okuduğunu sanmıyorum o ayrı....
Yaşınız kısmen uygun sanırım Ecevitle ilgili günleri anımsamaya... Anımsayamıyorsanız arşiv araştırması yapın bulamazsanız bana km atın olur mu? Ecevite en az ters çıkanaskerler oldu ANAP MHP DERVİŞ ve ÖZKAN a bakmadan hele hele nazlı nazlı yalan yazan yazara bakmadan ayıp oluyor...
İddianamede Aydın Doğan yok demedim. Milliyet'in arama motoru Aydın Doğan'ı göstermiyor dedim. Siz de çıkıp Yılmaz Özdil'in yazdıklarını tekrar etmişsiniz.
İddianame sizin de benim de beklentilerimizi karşılamıyor.
Ama işin özü olan iddialar ciddi ve araştırılmaya değer.
Gerçekler zamanla ortaya çıkacak.
Bu arada Levent Ersöz ile Turhan Çömez'i hatırlattığımda alındığınız için bir daha bu konuyu açmayacağım.
Veli Küçük hakkında ne düşünüyorsunuz? Onun hakkında konuşursak da alınır mısınız?
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın commodore1tr ya iddianameyi okumadan çarpıtılmış bir takım haberlerin etkisinde kalmış, ya da okuduğunu yanlış anlamış. "1999 yılında kurulan bir örgütün AKP iktidarını devirme amacı nasıl olabilir?" diye sormuştu ya.
İddianamede bu konular onun anlattığı gibi geçmiyor.
İddianameden:
Soruşturma kapsamında ele geçen "İSTANBUL 29 EKİM 1999 ERGENEKON ANALİZ YENİ YAPILANMA YÖNETİM VE GELİŞTİRME PROJESİ" isimli dokümandan ve soruşturma evrakı genelinden, Ergenekon Terör Örgütünün bu dokümanın yazım tarihi olan 1999 yılından da öncesine dayanan gizli örgütlü faaliyet içerisinde bulunduğu, yönetici ve üyelerinin örgütü "Derin Devlet" kabul edip dışa karşı da bu şekilde gösterdikleri anlaşılmıştır.
(...)Ergenekon Terör Örgütünün, gizli bir yapılanması olduğu, legal ve illegal alanlarda örgütlendiği, deşifre olan örgüt üyesinin öldürülmesi derecesinde katı hiyerarşik kurallarının bulunduğu, askeri birimler dahil her türlü kamu kurumunun örgütün faaliyet alanında olduğu, bütün kamu kurumlarının kontrollerinin ele geçirilmesini amaçladığı, siyasal amaçlan doğrultusunda da sözde devlet ve millet yaratına olduğu kabulü ve hemen herkesçe itiraz edilmeyecek milli değerlerin istismarı propagandası ile kasten öldürme dahil yasalarda suç olarak tanımlanan her türlü eylemin gerçekleştirilebileceği anlayışına sahip olduğu ve bu kapsamda birçok eylemi de gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Örgütün yakın amacının ülkede yönetim zafiyeti oluşturacak derecede eylemler yapıp kamu düzenini bozacak kargaşa ortamı meydana getirmek, nihai amacının da oluşacak kargaşa ortamı ile yönetime karşı yapılacak hukuk dışı bir müdahalenin kamuoyunda kabulü ve haklılığını temin edip, hukuk dışı bir müdahale ile yönetimi ele geçirmek olduğu tespit edilmiştir.
(sayfa 32)
-
Re: İddianamenin Ardından
Sayın sdt23
Alıntı yaptığınız bu bölüm idianamenin hemen başlarında yer alıyor ve bu alıntı yaptığınız bölümü kanıtlayan belgeleri ve diğer dayanakları ilerleyen bölümlerde ben bulamadım. Örneğin sayın Commodore1 in yazılarını dağıtmak istemediğim için sadece iddianameden 57,58,59,60 sayfaları örnek vermiştim. Yazdığım bu sayfalar sizin alıntı yaptığınız bölümün bir kısmını açıklıyor ve bu sayfalarda ben suç emaresi dahi bulamadım. Bu sayfalarda tarif edilenleri her parti yada bu ülke için bir amaçla yola çıkan her sivil toplum örgütü yapabilir eğer yapmazsa yani bu ülke için yeni planları yoksa zaten olmasının anlamıda yoktur.
Evet bende suça karışmış birtakım insanlar olduğuna eminim ama bu insanlar örneğin İlhan Selçuk yada Şener Eruygur mu derseniz orada ben hayır derim. Bu iddianame bana göre çok uzatılmış ve karıştırılmış. Bu konunun En başında söylediğim gibi bu dava bitmeyecek kim suçlu kim neyle suçlandı unutulacak gibi geliyor.
Türkiye içinde bu tip örgütlenmeler varsa milli menfaatler dışında kalan tüm suçlular cezalandırılmalıdır. Bu konuda en ufak bir itrazım yoktur. Ama Asala faaliyetleri gibi benzer bir takım milli menfaat için yapılmış devlet olmanın getirdiği eylemlerin bu iddianamede işi olmamalı. Her ülkenin bu tip ayıp yada gayri yasal faaliyetleri, vardır. Bundan sonrada olacaktır. Ama hiçbir devlet bunu bu kadar açığa vurmadı. Bizler sade vatandaş olarak okumakta değerlendirmekte bu kadar zorlanırken bu yargılamayı yapacak hakimlerin hangi şartta nasıl çalışacağını düşünmeye çalışıyorum. Davanın sonucu için bu nedenle ciddi kuşkular taşıyorum.
-
Re: İddianamenin Ardından
Her şeyi kabul edebilirim ama demagoji ve laf canbazlığını sevmem. Fikir konuyu çarpıtmadan varsa değerlidir evelenip gevelendikçe değil. Kaldıki elde yeterli veri olmadan dangıl dungul konuşmak biraz değil bir hayli ayıp oluyor.
''Acaba diyorum, Al Capone davasında olduğu gibi asıl ciddi suçlardan içeriye atması zor, bu şekilde mi atalım diye düşünmüş savcı? '' böyle düşünen savcının yeri HAPİSHANEDİR. Al Capone denen kişiyle bu kişileri bir tutan zihniyetimde benim muhatabım değildir.
İnsanlık tarihinin başladığı zaman her ne zamansa o zamandan buyana "halkın iradesiyle gelmiş hükümetleri devirmek" amacıyla bir örgüt çete ıvır zıvır kurulmamıştır. Bu niyetle kurulacak örgüt elemanları olsa olsa geri zekalı olabilir KİM GELİRSE GELSİN DEVİRELİM diye bir mantık olur mu? Bunu böyle kabul etmekte ayrı bir meziyet olsa gerek... Tebrik ederim. Mantığın terk ettiği noktada susmak erdemdir bu konuda susuyorum.
Ben Veli Küçük hakkında çok ciddi konuşacak bilgi ve donanıma SAHİP DEĞİLİM. Sizin sağdan soldan duyduğunuz zırvalamalarla da uğraşacak ne vaktim ne takatim var. Sizin de derinlik olarak konuşacak birikiminiz olmadığından bence konuşmayın....
Hatta daha ilersini söyleyeyim sanık kişiler hakkında hiç konuşmayın iddianameyi genel değerlendirin biliyorsanız. Eğer beraat ederlerse farklı bir şey çıkarsa sonuç çok ağır bir baskıda kalırsınız. Bende Veli Küçük denilen emekli generali savunma durumunda değilim savunmam da çünkü bilmiyorum ama merak ediyorum o ayrı...
'' Bu arada Levent Ersöz ile Turhan Çömez'i hatırlattığımda alındığınız için bir daha bu konuyu açmayacağım'' alınmıyorum alınmam bana ne !! Sizin uslubunuz bu konuda bozuk. Bir başka forum da erdem53 diye bir üyemiz ezanın Türkçe olması konusunda beni sorumlu tutuyor tarzında yazıp durdu !! Atatürk dedikçe onu görmedi sen ve senin gibiler dedi durdu !! Aynı şekilde sizde ben bu kişilerin yurt dışında olduğunu söylediğimde siz '' hımm 10 gün beklerim sonra...'' diye cümle kurdunuz. Sanılır ki bu iki kişiyi ben gönderdim. Bana ne yahu !!! Bundan rahatsız oluyorum. iki ay önce yakalama emri çıktı dediğinizde de çıkmadığını yazacaktım aman dedim bırak adamları korumakla itham eder... Olmayan Kaynanam gibisiniz herşeyden beni sorumlu tutuyorsunuz. Yani şimdi desem Çömez nereden ne oldu diye dinle allah dinle...
Yani özetle yazılarınızı ben merkezli olmaktan çıkarın hatta com diye başlamayın bile...