Ceza zamanaşımı

Merhaba,
Ceza ve dava zaman asimi ile özel olarak calisiyorum. Bir konuda isin icinden cikamadim. Örnek söyle:
1992 haziraninda tutuklanip dava surerken tahliye olmus kisiye 1994 eylulunde 12,5 yil ceza verilmis. Tutukluluk suresi 24 ay. 1995 mayisinda yargitay cezayi onaylamis. Adres tespiti mumkun olmadigindan tebligat hic yapilmamis. Cezayi alan kisi yakalanamamis. 5237 sayili TCK´na göre dava yeniden görulmus ve 08.08.2006 tarihinde ceza 6 yil 3 ay olmus. Davanin yeniden görulmesinin gerekcesi 5237 sayili TCK´nun yururluge girmesiyle bu yasanin sanigin lehine oldugu görusudur.
Bu durumda TCK 68. madde uygulanir mi? Ceza zaman asimi hangi tarihten itibaren sayilmaya baslar?
Selamlar

MADDE 63. - (1) Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir. Adlî para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.

MADDE 71. - (1) Mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat veya bu maksatla hükümlünün yakalanması ceza zamanaşımını keser.

(2) Bir suçtan dolayı mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir.

MADDE 68.5) Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.

Ceza zamanaşımı hükmün kesinleşmesinden yani sizin bahsettiğiniz olayda 1995 mayıs tarihinden itibaren işlemeye başlar.

Merhaba,
Cevabiniz icin tesekkur ederim. Ayni konuyla ilgili baska bir sorum olacak. yanitlarsaniz sevinirim.
Ceza zaman asiminin uygulanmasi icin avukat vasitasiyla Agir Ceza mahkemesine basvuru yapilmis. Mahkeme kararinda "TCK 68. maddede verilen ceza zaman asimi suresi 20 yildir. Bu surenin cezanin kesinlesmesinden veya infazin herhangi bir sekilde kesintiye ugradigi gunden itibaren islemeye baslayacagi ve kalan ceza miktari esas aliunarak sure hesaplanacagi belirtilmistir.
Hukumlu acisindan ilam henuz infaza baslanamamistir. Tutuklulukta gecen sureler hakkinda her ne kadar mahsup sözkonusu ise de bu husus infazin basladigi anlamina gelmez... Buna göre de hukumlunun aldigi ceza itibariyla hakkinda uygulanacak ceza zaman asimi suresi 20 yildir. Ek kararla verilen 6 yil 3 aylik hapis cezasinin kesinlestigi tarih esas alinmak gerekecektir."
Dosya uzerinden yapilan inceleme sirasinda kesin olarak karar verilmis.
Mahkeme kesin karar verdigi icn itiraz hakki yokmus. Bu durumda TCK madde 63 uygulanmamis oluyor. Ikincisi ceza zaman asimini kesen durumlar burada söz konusu olur mu? Mahkemenin verdigi karara göre 1995 ve 2006 yillarindaki ayni sebeple verilen cezalar iki ayri cezaymis gibi olmuyor mu? Dosyanin yeniden incelenebilmesi icin ne gibi bir hukuki surec izlemek gerekir?
Simdiden tesekkur ederim

Mahkeme farklı bir yorum yapmış. Bence bu olayda ceza zamanaşımı mayıs 1995 tariniden itibaren başlamalıdır. Yalnız bu yine de sonucu değiştirmez. Sonuçta 6 sene 3 ay hapis cezası verilmiş ki, burada tutuklama mahsup edilse bile yine de ceza zamanaşımı 20 senedir. Çünkü sonuçta verilen ceza 5 seneden fazla hapis cezasıdır. Bu durumda ceza zamanaşımı mayıs 2015 tarihinde dolacaktır. Tabi bir de ceza zamanaşımını kesen nedenler sözkonusu olursa süre daha da uzar. Örneğin infaz savcılığının tebligat yapması gibi.
Yine de mahkemenin kararına itiraz edilmek isteniyorsa kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceğini düşünüyorum.

Merhaba, tekrar tesekkur ederim.
Kanun yararina bozma basvurularinda dikkate alinan ve önemli oldugunu dusundugum konu hukuka aykırılık hâlinin bulunup bulunmadığına ilişkin gerekcenin tam olarak belirtilmesidir ki bu beni dusunduruyor. Cezaların infazı aşamasında hükümlüler tarafından verilen kanun yararına bozma talebini içeren dilekçelerin, mahkûmiyet kararına ilişkin olması ve bu kararı veren mahkemenin de infazın yapıldığı yerden başka bir mahalde bulunması hâlinde, dilekçenin ilgili mahkemenin bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığına iletilerek dosyası ile birlikte bakanlik Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesinin sağlanması, bakanlik tarafindan belirtilmistir. Dosyalarin ne kadar surede gönderilecegi pratikte görulmustur. Burokrasinin agir isleyisi sözkonusudur.
Kanun yararina bozma istemi Cumhuriyet bassavciligina mi yapilmali? Bu durumda ne gibi bir kanun yararina bozma gerekcesi olabilir? Örnegin 63. maddenin uygulanmasi yani tutukluluk suresinin infazdan dusulmesi, geri kalan 4 yil 3 ay´lik sure bes yildan az oldugu icin gerekli ceza zamanasimi suresinin 10 yil oldugu, cezanin kesinlestigi tarih olan 1995 yilindan itibaren on yilin gectigi gerekcesi makul mudur?
Aslinda özellikle ceza kanunlarinin yorumunun kisilere yani hakim ve savcilarin subjektif göruslerine göre yapilmasi hukuk devletine göre aykiri degil mi? Bir anlamda adaletin uygulanmasindaki burokratik engellerin ya da islemlerin, kisilerin magduriyetine yol acabilecegini dusunuyorum. Bu da adalete guven duygusunu incitir.
Selamlar

Alıntı:

---

meraklihukukcu rumuzlu üyeden alıntı

Aslinda özellikle ceza kanunlarinin yorumunun kisilere yani hakim ve savcilarin subjektif göruslerine göre yapilmasi hukuk devletine göre aykiri degil mi? Bir anlamda adaletin uygulanmasindaki burokratik engellerin ya da islemlerin, kisilerin magduriyetine yol acabilecegini dusunuyorum. Bu da adalete guven duygusunu incitir.

---

Bu görüşünüze katılmam mümkün değildir. Hukuk kurallarının yorumunu tabi ki hakimler yapacaktır. Katılmasam bile, mahkeme yorum kurallarına uygun bir şekilde yorum yaparak kararını vermiştir. Mahkeme kararının kanunun çok açık bir hükmüne aykırılığı yok.

Ben mayıs 1995 tarihinden itibaren ceza zamanaşımının işlemesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak tutuklukta geçen sürenin ceza zamanışımı belirlenirken mahsup edilmemesi gerektiği görüşündeyim. Tutuklama hükümde verilecek sonuç cezayı etkilemez, sadece cezanın infazı sırasında dikkate alınmalıdır. Yani sonuç olarak somut olayda ceza zamanışımı süresi 20 yıldır diye düşünüyorum.

Kanun yararına bozma dilekçesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı adına yazılmalı ve kararı veren mahkemeye verilmelidir diye biliyorum. Tabi ki iyi bir gerekçe yazmanız gerekeçektir.

Merhaba,
Tesekkur ederim. Hakimlerin yorumlari ile ilgili söyledikleriniz dogru. Beni endiselendiren biraz da mesleki yeterlilik. Yani o kadar cok kanun degisiyor ki, bunlari takip edip uygulama mevzuatlarini ögrenme konusunda cok tembel olanlar var. Hala 2005 öncesi kanunlara göre ceza veren hakimler var. Kucuk bir kasabada tiptaki son gelismeleri duzenli takip eden bir doktor tanimistim. Son gelistirilen ilaclari da posta yoluyla getirtiyor, eczacilarla isbirligi yapiyordu. O kadar basarili ve sevilen bir doktordu ki! Kendime hep onu örnek almisimdir. Yani mesleki yeterlilik, gelismelere acik olma bence cok önemli.
Bes yildan fazla oldugu icin 20 yillik ceza zaman asimi olmasi, tutuklulukta gecen surelerin indirilmesi maddesinin (madde 63) uygulanmasini engellemeyecegi görusundeyim. Kanun maddesi bence cok acik ve uygulanmalidir. Simdi biraz olsun konu kafamda netlesti. Dava zaman asimiyla ilgili de birkac sorum var. Bunu dava zaman asimi basligi altinda sormak istiyorum. Elimde birkac örnek var. Önce bunlari yeniden gözden gecirmeliyim. Cevaplarsaniz sevinirim.

63. madde tutuklulukta geçen sürenin cezadan mahsup edileceğini söylüyor. Ancak tutuklukta geçen sürenin mahsubu, örneğin haksız tahrik gibi bir cezayı hafifletici neden değildir. Dolayısıyla ceza zamanaşımı da belirlenirken sonuç ceza, mahsup edilmiş şekliyle değil sonuç ceza olarak dikkate alınır. Görüşümü bu şekilde tekrarlayayım. Ama tabi ki, aksi görüşte olabilirsiziniz. Saygılarımla.

Mrhaba,
tesekkur ederim. Umarim dava zaman asimi ile ilgili de göruslerinizi ilerde bana yazarsiniz. Inanin yardimlarinizdan cok faydalandim.
Selamlarimla

Kanunda acikca ceza zaman asimi suresi, “ Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.” Şeklinde belirtilmiştir.Burada ,5237 s. Türk Ceza Kanununda, ceza zamanaşımının kesintiye uğraması halinde göz önünde bulundurulması gereken zamanaşımı süresinin, kesintiden sonra infazı gereken cezanın süre ve miktarına göre hesaplanacağına ilişkin hükmün getirilmiş olmasıdır. Yani sonuc ceza degil, mahsup edildikten sonra kalan sureye göre olmasi gerekmez mi? Sizin görusunuz bu kanunla celismiyor mu?