-
Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
KADINLARIMIZ
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
NAZIM HİKMET
-
Bir arkadaşım bana doğum gününü söylemiş ben de unutmuştum.Ama tarih aralığı hakkında fikrim vardı.Balık burcu olduğu için.Çok önemli birgün diye hatırlatmaya çalıştı.8 Martın Dünya Kadınlar günü olduğunu o zaman öğrendim.
Dün bugün o arkadaşımın doğum gününü unutacağıma dairkendi kendime söz vermiştim.
Ama şimdi oldu mu Sayın Irmak, Kocaman Harflerle Dünya Kadınlar gününü kutladınız bu forumu gördükçe ben de doğum gününü kutlamadığım için sıkıntı oluşuyor :)
Tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.Sevgili Eylem Doğum Günün Kutlu Olsun
-
Sn Irmak:
Tam Da Belki Bir şeyler Değişiyor Diye Düşündüğümüz..değişimin Kaçinilmazliği Karşisinda Değişimin Beklediğimiz Ve Umduğumuz Gibi Hizli Olamayabileceğini Düşünürken...değişimin Hiçde Kolay Olmadiğini Ve Olamayacağini Tv De Haberleri Izlerken Gördüm Ki Zor Olacak Sancili Olacak..yinede Kutlu Olsun Var Olsun..dünya Kadinlar Günü..
-
Dünya Kadınlar Günü
TÜRKİYE'DE 8 MART KADINLAR GÜNÜ
İlk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlayan 8 Mart, 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı.
"Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programında Türkiye de etkilenmiş, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapılmıştır. 1980 askeri darbesinden sonra dört yıl anılmadı 8 Mart. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı.
Kadınlar 80'li yıllarda 8 Mart'ı izinli yürüyüş ve şenliklerle kutlayamamışlarsa da, küçük gruplar mütevazi kutlamalarını sürdürdüler. 90'lı yıllarda kadın kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artması ile beraber 8 Mart daha geniş bir katılımla kutlanılır oldu.
-
8 Mart
Yüce dinimiz kadının şahsiyetini öne çıkarmış ve tarihimizde de ,devlet geleneğinde de kadın daima önemli konumda yer almıştır.Türk kültüründe Müslüman Türk kadını asla ikinci bir varlık olarak değerlendirilmemiştir. Türk kadını evinde , eğitimde, kültürde, sanatta ve siyasette, hayatın her alanında başarılı olmayı hak etmektedir.
Dinini yaşayan, Türk kimliğinin bilincinde, ülkülerini gerçekleştirmek uğruna her fedakarlığa hazır, okuyan, düşünen, eğitime önem veren, topluma faydalı, sorumluluk sahibi bir kadın,bir eş olduğu kadar her alanda başarıyı yakalayabilen Milliyetçi-Ülkücü-Türk kadınlarının milletimizin bekası için çalışmalarını her şartta ve ortamda sürdürdüğüne inanıyor ve destekliyoruz.
Müslüman Türk kadınının Yüce dinimiz İslam ve genelde kaynağını dinden almış, gelenek ve göreneklerimizle şekillenmiş davranış biçimlerini, yaşadığımız çağın ilmi değerleriyle de renklendirilmiş olarak bu hak ve görevlerini yerine getirdiğine imanımız tamdır.
Türk kadınını diğer milletlerin kadınlarından ayıran ve onun sahip olduğu özellikler Türk'ün namus, iffet, kahramanlık, şefkat ve fedakarlığı ve aile içindeki vazgeçilmez rolüdür.
Bosna'da, Çeçenistan'da, Azerbaycan'da , Doğu Türkistan'da,Musul'da, Kerkük'te, Irak'ta yaşanan vahşet karşısında en çok zarar gören kadınlar olmuştur hep ne yazık ki?
Şimdi gelelim 8 Marta!
Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadın emeklerinin karşılığı olmadıklarına inandıkları ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek amacı ile başlattıkları toplu grev bu anma gününün başlangıcı olarak değerlendirilir.
Başka bir araştırmaya göre ise, yine aynı tarihlerde bir dokuma fabrikasında çıkan yangında çok sayıda kadının feci bir şekilde can vermesiyle böyle bir anma gününün ortaya çıktığını görmekteyiz.
Yaşanan bu olaylardan 50 yıl kadar sonra Danimarka’nın Kopenhag şehrinde düzenlenen Kadın Sosyalist Enternasyonal toplantısında 8 Mart 1857’de New York’ta başlayan kadınların haklarının kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin her yıl Kadın Günü olarak kutlanılması kararlaştırıldı.
Bu mücadelede 1977 yılına gelindiğinde Birleşmiş Milletler genel toplantısının kararı ile resmiyet kazandırılıp Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanılması sağlandı. Böylece tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, her yıl takvimler 8 Mart’ı gösterdiğinde ‘’ Dünya Kadınlar günü’’ olarak kutlanılmaya başlandı.
Türk kadınlarının senenin yalnızca bir günü hatırlanılması gibi çok çirkin bir yaklaşımı kabul etmeyecekleri aşikârdır. Türk’ün ateşle imtihan edildiği en zor dönemlerde dahi kadın erkek birlikteliğini en güzel şekliyle tüm insanlığa gösteren bu necip millet, böyle uyduruk günlere asla tamah etmeyecektir. Çünkü İslam’ın ahlakı, fazileti ve sarsılmaz adaleti ile yoğrulmuş asil Türk kadınlarının, böyle sipariş tarzı kutlamalara hiçbir zaman ihtiyacı olmamıştır, olmayacaktır da!
__________________
Alıntı
-
Dünya Kadınlar Günü'müz
Dünya Kadınlar Günü'müz
partilerin karanfilleri toptan satın alım günü,
'kadınlar çiçektir' edebiyatı döktürmeleri günü,
kulüp ve lokallerin kokteyl cemiyetleri düzenleme günü,
kocaların/sevgililerin mecburi yükte hafif pahada ağır hediye taşıyıcılığı günü
DEĞİLDİR....
Böyle bir gün vardır...
Bugün kadınların varlıklarını, insanlıklarını erkeklere/erkek egemen toplumlara/ve yine bir kısım kadınlara karşı koruma için yüzlerce yıl mücadele ettiklerini anımsatan bir gündür.
Kadınlara böylesi haksızlık ve insani hadsizlik'ler yapılmasa idi.., BÖYLE BİR GÜN DE OLMAZDI...
Bu gün.., siyasi, hukuki, ulusal ve global kadınlara nesillerle uygulanan insanlık dışı, ezici, ve sadece cinsiyete mahsus yıkıcılığın, maddi ve manevi şiddetin ve yaşanan dramların hem toplum hem de ülke yönetimlerinde TEYİT EDİLDİĞİ GÜN'DÜR...
8 mart 2008::::Kadınlar günü'ne izafeten bir yıllık icraat raporu
Hak, adalet, özgürlük diye diye.., kadınların türbanını başlarına mıhladık, muvaffak olduk.
Kadınlarımız bu dünyada sıcaktan pişse de, estetik arzularını renk renk türbanlar, dudaklara sürülen kıpkırmızı rujlar, popolarına oturan ipekli pardüseler ile ikame etseler de,,,saçlarını özgürleştirdiler...Ne mutlu...
Başka da kayda değer birşey olmadı.:(
http://img.blogcu.com/uploads/merwww_ampul.GIF
http://img306.imageshack.us/img306/5646/canm5ea.jpg
http://img469.imageshack.us/img469/9109/turbanqf0.jpg
____________________
Kadın Statüsü ve Türban
Toplumsal yaşamın her alanında eşitlikçi yaklaşımları savunan, Atatürk ilke ve devrimleriyle kazanılmış haklar doğrultusunda, kadının çağdaş görünüm ve düşüncesine önem veren “Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi” - (HÜKSAM) olarak, son günlerde, bütün toplumsal sorunların önüne geçirilen "türban sorunu" ile ilgili talihsiz gelişmeler nedeni ile bu ayın konusunu özel olarak “Kadının Statüsü ve Türban” olarak belirledik. Çünkü HÜKSAM, Türkiye’deki bütün Üniversite Kadın Merkezleri gibi kadın sağlığının korunması ve geliştirilmesinin, ancak toplumda kadının statüsünün iyileştirilmesi ve “toplumsal cinsiyet eşitliği” ile gerçekleştirilebileceği bilimsel gerçeğine inanmaktadır.
Kadın sağlığının Türkiye’deki tarihsel süreci incelendiğinde çok açık olarak görülmektedir ki; kadın, bir “mal” olarak görülüp, örtüler, peçeler altına saklanıp, evdeki birkaç eşten biri, ya da cariye olduğu eğitim dahil pek çok insan hakkını kullanamadığı Cumhuriyet öncesi dönemde değil, ancak Cumhuriyet döneminde sağlanan laik demokratik düzenle “insan” yerine konulmuş ve böylece sağlığı dahil diğer pek çok konuda gereken ilerlemeleri yapabilmiş, daha tam olmasa da çağdaş düzeyi yakalayabilmiştir. Bu ifadeyi biraz açacak olursak, bilindiği gibi kadınlar ilk kez ancak 1927’deki nüfus sayımında “adam yerine konularak” sayılmışlardır. Cumhuriyet döneminin başlarında kadınlar arasındaki okuryazarlık % 10 ların altında olup hiçbir konuda karar yetkilerinin olmadığını baba, ağabey, eş tahakkümünde, alınıp satılan birer meta yerine konuldukları bilinen gerçeklerdir. Kadınlar bu konumdan çıkarılmayı eğitim, çalışma, seçme, seçilme gibi insan haklarını kullanabilir hale gelmelerini ancak Atatürk’ün önderliğinde çıkarılan devrim yasaları ile elde etmiş ve toplumsal statülerinin yükselmesine paralel olarak sağlık göstergeleri de giderek düzelmiştir. Ne var ki ülkemizde Cumhuriyet döneminde sağlanan tüm iyileşmelere rağmen pek çok alanda hala eğitim, hukuk, sosyal ve siyasal alanda cinsiyetler arası eşitsizlikler söz konusudur. Bu eşitsizliklerin sonucunda, kadının toplumsal statüsü, sağlığı ve sağlık hizmetlerinden yararlanması önemli ölçüde olumsuz etkilenmektedir.
Bugün, başlık parası , berdel , zorla ve erken yaşta evlendirme, bekaret denetimi, sadece imam nikahı ile evlilik gibi konulardaki geleneksel uygulamalar ve namus adına işlenen cinayetler, kadına yönelik diğer şiddet uygulamaları hala varlığını sürdürmektedir. Ülkemizde, kentsel alanda yaşayanlara göre kırsal alanda yaşayan, Batı bölgesinde yaşayanlara göre Doğu bölgesinde yaşayan kadınların daha olumsuz olan sosyal ve ekonomik statüsü, kendilerine yapılan ayırımcılık boyutunda sağlıklarını da olumsuz yönde etkilemektedir.
Yıllar içinde önemli gelişmeler kaydedilmesine rağmen, bugün hala doğum öncesi bakım ve sağlıklı koşullarda doğum ve aile planlaması hizmetlerine erişebilirlik ve diğer temel sağlık hizmetlerini almada , toplumsal statüsü düşük olan kadınlar için sorunlar mevcuttur.
Araştırma sonuçlarında da görülebileceği gibi; kadının statüsü ki en belirleyici göstergesi eğitim düzeyidir, kadının doğurganlık davranışları, sağlık hizmetlerinden yararlanma, özellikle doğum öncesi bakım alma ve doğumların sağlıklı koşullarda yapılması konularında, belirleyici faktördür. Günümüzde kadın eğitiminin düşük olmasının nedenleri incelendiğinde çok açık olarak görülmektedir ki, daha doğum öncesi dönemde “erkek çocuk tercihi” şeklinde ifadesini bulan ayırımcılık, kız çocuğunun ailede apayrı bir kalıba konulması, temel eğitim hakkından mahrum bırakılması, sosyal aktivitelere katılma konularında aile baskısı biçiminde devam etmektedir. Tüm bunlar toplumsal cinsiyet ayırımcılığının kız çocuğuna çok erken dönemlerde uygulanması sonucunu doğurmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Türkiye’de kadınların eğitim haklarının ellerinden alınması, üniversite düzeyine kadar ulaşmış olanların engellenmesi ile olmayıp çok daha erken dönemde yani çocukluk ve adolesan dönemlerde eğitim hakları, aileler ve toplum tarafından ellerinden alınmaktadır. Bu konuda, Türkiye’de “Türban” uğruna yapılan gösterilere benzer eylemlerin yapıldığı ise hatırlanmamaktadır.
Kadın konuları ile ilgilenen her profesyonelin, hatta profesyonel olmayan bireylerin özellikle de kadınların, belli bir yaşa ve düzeye gelmiş genç kadınlara üstelik de asla dini kesin bir kural olmayan Sümerlerden bu yana “çeşitli amaçlarla” kadına uygulanan “saç örtmenin” dayatılması ve ülkedeki bütün konuların önüne geçirilmesi, ne yazık ki, kadınla ilgili alınan mesafelerin Türkiye’de kadınlara çok görülmesi ve onun yine eski geleneksel Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi 2.sınıf vatandaş konumuna gelmesinin önünü açmak olduğunun bir göstergesidir. Böyle bir konunun vebalini yüklenecek, gelecekteki kadın nesillerinin aynen Cumhuriyet öncesi konuma itilmesine aracı olacaklar ise bu konuya bilinçli-amaçlı “masumane” gerekçelere dayandırarak destek verenler ya da konunun ciddiyetinin farkında olmayanlardır. Böyle bir şey olmaz diyenlerin çok yakınımızdaki bir ülkeye bakmasının yararı olacaktır, o ülkede artık kadınların sadece başını örtmesi yeterli bulunmayıp, çarşaf giymeleri için sokaklarda eylemler yapılmaktadır. İçimizde o ülkeyi bizzat yaşayanlarımız bilmektedir ki kadının elini bile kadın olarak sıkamazsınız, bir kadının erkeğin elini sıkması söz konusu değildir “zina” olarak nitelendirilmektedir. Hiç bir hekim karşı cinsiyetten birini muayene edememektedir, dininiz ne olursa olsun baskı ile örtünmek zorundasınız, yabancıların örtünmemesinin cezası ise 5 gün hapistir. Her şeyin dine bağlandığı, dinle açıklandığı bir ülkede bilimsel bir sonucu açıklamanız ancak “ulema”nın onayı ile olabilmektedir. Kadının üniversitede okuyup, Parlamentoya girebilmesi yanıltıcı olmamalıdır, kadın ancak kendisine birilerinin “uygun gördüğü” yere kadar gelebilmektedir; çünkü artık “KADIN” özgür ve eşit bir birey değil hakkında karar verilen, edilgen 2. sınıf bir insandır. Ülkeler incelendiğinde olayın burada da durmadığını görmekteyiz, yine başka bir ülkede kadınlara türban, tesettür ve çarşaf yeterli görülmeyip, nefes almanın bile güç olduğu “burka” ya sokulmakta, sokakta yürürken ayakkabısından çıkan sesin aynen “saç” gibi erkekleri tahrik edeceği düşünüldüğü için buna da izin verilmemektedir. Özetle kadının başka bir kalıba konulmasının bir kez yolunu açtınız mı sonu gelmemekte, ne yazık ki kadınların da alet edilerek başlatılan bu uygulamalarda “kalıp” giderek daraltılmaktadır, ta ki artık ayağa dolaşan bir yaratık olmaktan çıkarılana dek de bu sürdürülmektedir. Sormak lazım bunun neresi “özgürlük” ?!
Konu ile ilgili Türkiye gerçeğine değinilecek olursa; Türkiye’deki gelişmeler türbanın, günümüzde bilinçli bir şekilde kamuoyunu yanıltmak için ifade edildiği gibi, “basit bir başörtüsü” ve “bireysel özgürlükler” konusu olmayıp, artık yöneticilerin bile açıkça kabul ettiği gibi, dinsel-siyasi hareketin bir simgesi olduğunu göstermektedir. Bu hareket, toplumun yarısını oluşturan kadınlarımızı kendi bedeni hakkında dahi karar veremeyen bir pozisyona itmektedir. Ortaçağdan kalma baskıcı anlayış, cinsiyet ayrımcılığına dayalı ilişkilerle kadını ikinci sınıf vatandaş olarak değerlendirip, onu önce türbana, sonra eve kapatmak ve sonra da tümüyle yok saymaya çalışmak şeklinde bir sürecin işleyeceğini göstermektedir.. Üzücü olan husus ise bu planlı hareketin gerçekleştirilmesinde, yani din üzerinden siyaset yapmada, kadın konusunu bir oy potansiyeli olarak görmede gelecekte bu konuda en fazla zarar görecek olan kadınların da kullanılıyor olması, kadınların da buna alet olmasıdır. Diğer taraftan, malum gerekçeyle bu devirde kadını örtmeye çalışmanın, diğer cinsiyete de haksızlık ve hakaret olduğunu, pek çok aklı başında erkeğin bundan son derece rahatsız olduğunu da unutmamak gerekir.
Ulusal ve uluslar arası hukuk kararlarında da belirtildiği gibi ve bugün tüm dünya ülkelerinin ibretle izlediği pek çok olumsuz ülke deneyimi de göz önündeyken, toplum yaşamını dine dayandırmak yönündeki girişimlerin anti-demokratik olduğu bilinmektedir. Bu girişimlerin amacı toplumsal yaşamı altüst etmek ve laikliği kökten zedelemektir. Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerinden biri olan kılık-kıyafet devrimine karşı savunulan “türban, bugün laikliği ortadan kaldırmanın sembolü” olup, kadına Cumhuriyet döneminde gerçekleştirdiği ilerlemelerin çok görüldüğü, bu hakların geri alınmasının başlangıcı “daha kısa bir ifade ile “sonun başlangıcı” olduğunu bugün göremeyenlerin yarın mutlaka göreceklerine inanmaktayız ne var ki bu kadınlar yönünden çok geç olacaktır.
Anayasanın değiştirilemez nitelikteki 2. maddesinde ifadesini bulan "…..insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti" ilkesine sonuna kadar bağlı bir üniversite merkezi olan HÜKSAM, hem kadına uzun erimde zarar vereceği kesin olan “türban”ın üniversitelerde ve giderek kamu alanında serbestliğini sağlamaya yönelik tüm çabaların, hem de laiklik karşıtı her türden girişimin karşısında duracaktır.
HÜKSAM Yönetim Kurulu
(Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi)
http://www.huksam.hacettepe.edu.tr
__________________________________________________ _______________
-
Re: Dünya Kadınlar Günü'müz
İkinci sınıf görülmeye ve cinsiyet ayrımcılığına karşı duran; yoksulluğu ve şiddeti "doğal" kabul etmeyen; adaletsizliğe, baskılara, savaşa, işgale ve sömürüye boyun eğmeyen; adil, eşit, özgür, dayanışmacı ve barış içinde yaşayacağımız bir Dünya isteyen tüm ÇAĞDAŞ KADINLARIN,
"Dünya Kadınlar Günü" Kutlu Olsun.
-
Başbakan Erdoğan, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmada kadınlarımızdan en az 3 çocuk yapmalarını istedi...
Siz aldırmayın Başbakan’a sevgili kadınlar...
“Bir yıl nadas, bir yıl hasat” yöntemiyle çalışın!
Yani öyle 3-5 yetmez; en az 15 çocuk yapın!
Madem “Türkiye’nin genç nüfusu azalacakmış” ve Başbakan bundan korkuyormuş...
Madem ülkemizde nüfus planlamasını savunanların asıl amacı “Türk milletinin kökünü kurutmak”mış...
Madem “Doğan her çocuk bereketiyle geliyor”muş...
O zaman bırakın okumayı, iş bulup çalışmayı, üretime katkıda bulunmayı...
Kocanızı balla-kaymakla besleyin; yetmezse yemeğine çaktırmadan á àá àá àá àá àá à karıştırın, üreyin!
Öyle ülke sorunlarıyla falan da ilgilenmeyin...
Siyasete kafa yormayın...
Gazete okumayın, televizyon haberlerini seyretmeyin, kocanıza da seyrettirmeyin, moralinizi bozmayın dünya işleriyle...
Öyle “hak-mak” zırvalıklarıyla da uğraşmayın; entel-dantel işleri bunlar... Allah korusun, “seçkinci” olursunuz sonra!
Tüm enerjinizi çoğalmaya verin...
Başörtünüzü takıp semt pazarına gidin ve “İkkiiizllereeee takkkeee” diye bağıran çamaşırcıdan eşinize hoş gelecek iç çamaşırlarını toplayın; suyu ısıtın, “memlekete hizmet” için yatağa girin!
“Türk milletinin kökünü kurutmak” isteyenler inat; vatan-millet adına çiftleşin...
Sakın sevişmeyin ama; günahtır! Öpüşüp, koklaşıp, cilveleşmeyin...
Sadece birleşin!
Elinize geçen parayla zaten geçinmekte zorluk çekiyormuşsunuz, doğan her çocuğu beslemek, büyütmek, okutmak gerekiyormuş; düşünmeyin bunları...
Doğurup, doğurup, salın sokağa...
Arayı da soğutmayın ki büyüyen bebeğin giysilerini yeni doğan giysin; böylece tasarruf da yapın!
***
İşin şakası bir yana, “çağdaş, modern Türkiye”nin Başbakanı’nın bu sözlerine inanmak istemiyorum...
Böyle bir zihniyet tarafından yönetildiğimize inanmak istemiyorum.
Bir Başbakan’ın halkına “Üreyin” demekten başka “proje”si olmamasına inanmak istemiyorum...
Kısacası...
İçim acıyor! 9/MART/2008 Vatan. Mustafa Mutlu.
Erdoğan 6 yıl önce'de Allah ne verdiyse diyordu.15/Şubat/2002'de partisinin Sultan beyli İlçe Başkanlığı binasının açılış konuşmasında.
Kör cehalet çirkefleştirir insanları! Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var.
lakin bir lafa bakarım laf mı diye.
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye."
Mevlana.
-
Re: Dünya kadınlarının günü kutlu olsun
Bir cins için özel bir gün. Ne kadar eşitlikçi...
-
Re: Dünya kadınlarının günü kutlu olsun
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
Tarihçe:
8 Mart 1857’de Chıcago’lu kadınlar daha iyi iş koşulları için mücadele bayrağını açtılar. Günde 15- 16 saat kadar çalıştırılıyorlardı çünkü. Talepleri : 10 saatlik iş günü, daha iyi iş koşulları ve daha iyi ücretti.
Amerika'nın Chicago kentinde on binlerce kadın yürüyüşe geçti. Bu grev zor kullanılarak bastırıldı. Çıkan olaylarda birçok kadın öldü, birçoğu tutuklandı.
Kadınlar bundan yaklaşık 50 yıl sonra 8 Mart 1908’de yine Chicago da yürüyüşe geçtiler. 50 yıl önceki taleplerine yenilerini de eklediler ; 8 saatlik iş günü, oy hakkı ve çocuk emeği ile ilgili yasa gibi..Direniş kanla bastırıldı. 140 kadın öldürüldü bir çoğu tutuklandı..
Clara ZETKİN 1910 yılında Copenhag’daki kadın konferansında öldürülen kadınların anısına, 8 Martların “DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ” olarak kabul edilmesini 2. Enternasyonale önerdi. Bu öneri kabul edildi.
1977 yılında ise Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi’ne 8 Martın “ Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilmesi önerildi. Bu öneri de kabul edildi.
Türkiye'de 8 Mart Kadınlar Günü
İlk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlayan 8 Mart, 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programında Türkiye de etkilenmiş, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapılmıştır. 1980 askeri darbesinden sonra dört yıl anılmadı 8 Mart. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı.
Kadınlar 80'li yıllarda 8 Mart'ı izinli yürüyüş ve şenliklerle kutlayamamışlarsa da, küçük gruplar mütevazi kutlamalarını sürdürdüler. 90'lı yıllarda kadın kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artması ile beraber 8 Mart daha geniş bir katılımla kutlanılır oldu.
Kaynak: www.sodev.org.tr
-
Re: Dünya kadınlarının günü kutlu olsun
KADIN
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde
Yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir
Harman yerinde dokuz zilli
Köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
O benim kollarım bacaklarım.
Yavrum, anam, karım, kız kardeşim
Hayat arkadaşımdır.
Nazım Hikmet
-
Re: Dünya kadınlarının günü kutlu olsun
Turkiye kadinlarinin siyasette esit haklara sahip olmasi icin en buyuk mucadeleyi Nezihe Muhiddin vermistir. Onun girisimleri ve mucadelesi olmasaydi, kadinlara 1934’te secme ve secilme hakki taninmayabilirdi. O yuzden Nezihe Muhiddin’i anmadan Dunya Kadinlar Gununu kutlamak biraz ayip olur diye dusunuyorum. Bu vesileyle Dunya Kadinlar Gununu kutluyorum ve Nezihe Muhiddin’in adini tarihten silmeye calisip, onun basarilarini kendilerine maletmeye calisanlari da kiniyorum. Saygilarimla.
-
Re: Dünya kadınlarının günü kutlu olsun
Bizler yeni bir binyılın eşiğindeki kadın insan varlıklarıyız.
Bizler türümüzün çoğunluğunu oluşturuyoruz; buna karşın hep gölgelerde yaşadık.
Bizler görünmeyenleriz; okur yazar olmayanlarız, emekçileriz, göçmenleriz, yoksullarız.
ve diyoruz ki artık böyle olmayacağız!
Bizler açlık çeken kadınlarız - pirincin, sığınacak bir evin, özgürlüğün, birbirimizin, kendimizin açlığını çeken kadınlarız.
Bizler, susuzluk çeken kadınlarız – temiz suyun ve kahkahanın, okur – yazarlığın, aşkın susuzluğunu çeken kadınlar...
Bizler her toplumda, her zamanda varolduk. katliamlar yaşadık, ama varolmaya devam ettik.
isyan ettik, başkaldırdık ve isyanımızın izlerini bıraktık.
Bizler sürekliliğiz; geleceği geçmişle, mantığı duyguyla dokuyoruz.
Bizler aklı başında kadınlarız ve evet diye haykırıyoruz!
Bizler kemikleri kırılmış; sesleri, akılları, yürekleri kırılmış kadınlarız – ama gene de hayir diye fısıldamaya devam ediyoruz.
Bizler ruhunu hiçbir köktendinci kafesin hapsedemeyeceği kadınlarız.
Bizler bahçelerimize, soluduğumuz havaya, ırmaklarımıza, denizlerimize ölüm tohumları saçılmasına izin vermeyi reddeden kadınlarız.
Bizler her birimiz değerli, benzersiz, gerekliyiz.
Birbirimizin aynısı olmak zorunda değiliz ve bunun için kendimizi güçlü, gönençli ve rahat hissediyoruz.
Bizler, özlemin kızlarıyız.
Bizler, 21. yüzyılın politikalarını dünyaya getirecek olan gebe kadınlarız.
Bizler, erkeklerin 'kendinizi onlardan sakının' diye uyardığı kadınlarız
Bizler bütün sorunların bizim sorunlarımız olduğunu bilen kadınlarız; bilgeliğimize yeniden sahip çıkıyor, yarınlarımızı yeniden icat ediyor, iktidar da dahil olmak üzere her şeyi sorguluyor ve her şeyi yeniden tanımlıyoruz.
neye ihtiyacımız olduğunu, öfkemizi, umudumuzu, geleceğe ilişkin hayallerimizi ayrıntılarıyla belirledik son birkaç on yılda.
Sessizliğimizi kırdık, sabrımızı tükettik.
Acılarımıza ağıt yakmaktan bıktık.
Belirsiz sözlerden ve beklemekten bıktık.
Eyleme, onura, sevince susadık.
Artık yalnızca sabretmek ve varlığımızı sürdürmekle yetinmek istemiyoruz.
Bizleri inkar etmeye, tanımlar içine hapsetmeye, eritip yok etmeye, mahkum etmeye çalıştılar; köleleştirildik, özgürlüğümüz kısıtlandı, sürgünlere ve gaz odalarına yollandık, tecavüze uğradık, dayak yedik, yakıldık, gömüldük.
Ama hiçbir şeyle, kendi başarısız sistemlerini kurtarma teklifiyle bile teslim alınmadık.
Binlerce yıldır kadınlar, iktidara sahip olmaksızın sorumluluk taşıdılar; erkekler ise sorumluluk taşımadan iktidara sahip oldular.
Şimdi, bizlere dost olma cesaretini gösteren erkeklere bir denge olanağı, bir gelecek sunuyor, bir yardım eli uzatıyoruz.
Ama onlar olsun ya da olmasın, biz yolumuza devam edeceğiz.
Çünkü bizler kocakarılarız, yeni yetmeleriz, ilk gelen ama sonuna dek direnen yerlileriz, tümüyle farklı bir boyutun yerlileri...
Biz zambia'da kız çocuğu, burma'da büyükanne, el salvador ve afganistan'da, finlandiya ve fiji'de kadınız.
Balinanın türküsü ve yağmur ormanıyız.
Kıyıda patlayacak olan dip dalgasıyız; yitik ve aşağılanmış ve gözyaşları içinde bile olsa, ışığa doğru sendeleyerek koşanlarız
bunların tümü de biziz.
Biz yoğunluk, enerji, kabından taşmış varlıklarız – artık daha fazla beklemeye tahammülü kalmamış, durdurulamaz varlıklar.....
İşte yeni binyılın eşiğinde duruyoruz, ardımızda yıkıntılar, bize yön gösterecek bir haritadan bile yoksun, dilimizde korkunun keskin tadı
gene de zıplayacağız!
Tahayyül etmek, bir yaratıcılık eylemidir.
Yaratıcı olmak ise, iradenin uygulanması.
Bunların tümü politiktir ve mümkündür.
Ekmek.
Tertemiz bir gökyüzü.
Barışın egemenliği.
Bir yerlerde şarkı söyleyen bir kadın sesi, pişen yemeklerden tüten duman gibi her yeri saran bir melodi.
Silahları bırakmış askerler, bereketli hasatlar.
İyileşmiş yara, istenen çocuk.
Özgürlüğüne kavuşmuş tutsak.
Bütünselliğine saygı gösterilen beden, geri dönen sevgili.
İşaretleri anlamlı ve okunur kılan o büyülü yetenek.
Eşit ve hakça paylaşılan, değeri verilen emek.
Sorunları çözmek için varılan anlaşmadan duyulan sevinç.
Yalnızca selamlamak için kaldırılan eller.
Güvenli yerler – yürekler, evler, ülkeler – öylesine güvenli ki en sonunda artık güvenli sınırlara gerek kalmamış.
ve her yerde kahkahalar, dayanışma, sevinç, dans, doygunluk.
Mütevazi bir cennet şimdi'de.
Biz bunu gerçek kılacağız; kendimizin yapacağız; politikayı, tarihi, barışı yaratacağız; bunları ulaşılabilir kılacağız; yaramazlık yapacağız; farklılık yapacağız; aşk yapacağız; bağlar kuracağız; mucize yaratacağız.
inanın bize.
Biz dünyayı değiştireceğiz!
kadınların küresel stratejileri toplantısı bildirgesi, beijing 1995
Dünya emekçi kadınlar günümüz kutlu olsun
-
Re: Dünya kadınlarının günü kutlu olsun
-
Cevap: Dünya kadınlarının günü kutlu olsun
Kadınlar Günü, Taksim'de erken kutlandı
Taksim'de gün boyunca toplanan farklı gruplar, gerçekleştirdikleri çeşitli etkinliklerle '8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü bir gün önceden kutladı.
Emekçi Kadınlar (EKA) üyesi yaklaşık 40 kişilik grup, Taksim Meydanı'nda toplanarak 1910 yılında başlayan Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün 100'üncü yılını kutladı. 'Yaşasın Dünya Emekçi Kadınlarının Kapitalizme Karşı Savaş Günü' yazılı pankart taşıyan grup, Galatasaray Meydanı'na kadar yürüdü. Yürüyüş boyunca 'Kadın erkek el ele yürüyoruz devrime', 'Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü', 'Tekel yürüyor kavga büyüyor' sloganları atan topluluk, Galatasaray Meydanı'nda basın açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından da türküler söylendi.
Ardından Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye Platformu'na üye yaklaşık 30 kişilik grup farklı bir eylem için Taksim Meydanı'nda toplandı. Grup, 30 Haziran'da gerçekleştirilecek olan Dünya Kadın Yürüyüşü'nün Avrupa ayağının İstanbul'da yapılacağını bildirdi. 'Biz dünya kadınları barış, eşitlik, özgürlük, adalet ve dayanışma için yürüyoruz' yazılı pankart açan kadınlar adına Dilsaz Padar basın açıklaması yaptı. Açıklamada, 2000 yılında New York'ta, 2005 yılında Brezilya'nın Sao Paulo kentinde gerçekleştirilen Dünya Kadın Yürüyüşü ile seslerini dünyaya duyurduklarını dile getiren Padar, 8 Mart'ın 100. yılında Dünya Kadın Yürüyüşü'nün üçüncüsünü, 30 Haziran 2010 tarihinde İstanbul'da yapacaklarını belirtti. Padar, "Tüm Avrupa'dan kadınların katılacağı Avrupa Kadın Yürüyüşünü gerçekleştireceğimiz bu yıl, eşitlik, özgürlük ve barışın hakim olduğu bir dünya kurma hedefi ile tüm kadınları mücadelemizi büyütmeye çağırıyoruz" dedi.
Kadın gruplarının eyleminin yanı sıra AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları da Beyoğlu'nda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladı. AK Parti Kadın Kolları tarafından görevlendirilen 4 kişi, İstiklal Caddesi boyunca üzerinde 'Bu Dünyanın Yarısı Kadın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü' yazılı Moving Board'larla yürüdü. Çevredeki vatandaşlar eylemi ilgiyle takip etti.
http://www.zaman.com.tr/haber.do?hab...erken-kutlandi
-
Cevap: Dünya kadınlarının günü kutlu olsun
Şarkılar "Güldünyalar" için
Dünya Kadınlar Günü ya da tam adıyla Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor. Bugün dolayısıyla birçok anlamlı etkinlik düzenlenirken bunlardan en çarpıcı olanı tabii ki “Aile İçi Şiddete Son” kampanyası kapsamında düzenlenen ikinci “Güldünya Konserleri.” 2004 yılında töre kurbanı olan ve aylar süren ihmaller zinciri sonunda ölümden kurtulamayan Güldünya anısına geçen yıl ilk kez konserler düzenlenmişti. Bu sene düzenlenecek konserde ise erkekler şarkılarını kadınlar için söyleyecekler.
Demet Güven
Her şeyi tüketim çılgınlığına döndürmeye çalışan sistem “Kadınlar Günü”nü de bu anlamda kullanmaya çalışsada anlamlı etkinliklerin düzenleniyor olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Sizin için bu haftaya özel, ağırlıklı olarak “8 Mart” adına düzenlenen etkinlikleri seçtim. Bunun yanında müzikseverler için muhtemelen ilk kez benden duyacağınız iki tane de güzel haberim olacak.
• 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Pera Müzesi’nde 9 – 14 Mart tarihleri arası kadın yönetmenlerin filmleri izleyicilerle buluşuyor. Bu program İspanya’dan yaratıcı, farklı, kadın bakış açıları üzerine çağdaş filmleri içeriyor. Programda yer alan uzun metrajlı ve kısa filmler özellikle kadınlardan yola çıkarak cinsiyet, cinsellik, toplum baskıları ve sosyal çevreler gibi konuları mercek altına alıyor. Film programına www.peramuzesi.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz.
• “Aile İçi Şiddete Son” kampanyası kapsamında bu yıl ikincisi düzenlenen ve İstanbul'da töre cinayetine kurban giden Güldünya Tören'e ithaf edilen “Güldünya Konseri”, Türkiye'nin ünlü erkek seslerini 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde bir araya getirecek. İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilecek olan konserin geliri, konserin geliri “Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı”na aktarılmak üzere Aralık Derneğine bağışlanacak.
• Oyuncular Tiyatro Grubu tarafından sahnelenen, Kanadalı yazar Ursula Le Guin’in günümüz kadınının üzerindeki katı, kuralcı ve baskıcı yapıyı eleştiren aynı adlı romanından Selma Köksal’ın oyunlaştırıp yönettiği, “Atuan Mezarları”; 15 Mart Pazartesi günü saat 20:30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM), son kez İstanbullu tiyatro severlerle buluşacak.
• İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu “Vahşet Tanrısı”; Medeni davranmaya çalışan insanların bir anda nasıl çileden çıktığını konu alıyor. 9 Mart Salı günü sahnelenecek oyun, Ülkü Duru, Zafer Algöz, Zerrin Tekindor ve İşdar Gökseven’den oluşan kadrosuyla, toplumsal düzenin akışındaki her durumu sorgular ve sistemi acımasız bir dille eleştirirken ince esprilerle tadına doyulmaz bir tiyatro oyununa dönüşüyor. ENKA İbrahim Betil Oditoryum'unda saat 20:30 ‘da başlayacak oyunu kaçırmamanızı öneririm.
• Bu akşam için İzmirlilere bir önerim olacak. Britpop müziğini İstanbul sahneleri ile tanıştıran Suitcase ,albüm konserlerine devam ediyor. 13 yıllık sahne deneyimleri ve Türk rock müziğine yeni renkler ekleyen grup 5 Mart Cuma akşamı İzmir Bios Bar'da sevenleri ile buluşuyor. Saat 23:30’da başlayacak konserin bilet fiyatı 20 TL.
• Uzun zamandır küçük büyük herkes tarafından merakla beklenilen Alice Harikalar Diyarı’nda bugün vizyona girdi. Büyüleyici yeteneğini bu filmle de bir kere daha konuşturan Tim Burton, Hatter karakterini canlandıran Johnny Depp’le bu yapımda da yedinci kez bir araya geldi. Linda Woolverton’ın çocuk romanından uyarlanan yapım 17 yaşındaki Alice’in sosyeteye tanıtım partisinde beyaz bir tavşanı takip ederek kendini harikalar diyarında bulmasıyla başlayan film 3 boyutlu olarak bizi harikalar diyarına götürüyor.
• İşte yazımın başında da bahsettiğim iki güzel haberimin birincisi de şu; dans parçalarının ve yaz gecelerinin vazgeçilmez ismi David Guetta Türkiye'ye geliyor. İsim tanıdık geliyor ama şarkısını hatırlayamadıysanız anımsatayım; şu meşhur "Love Don't Let Me Go" parçasının sahibi. UNILIFE'in organizasyonu ile düzenlenen konserin bilet fiyatları 70 ile 120 TL arasında. Konser Maçka Küçükçiftlik Park'ta düzenlenecek. 10 Nisan Cumartesi günü gerçekleşecek etkinliğin biletlerini tükenmeden temin etmenizi öneririm.
• Diğer bir haberim ise Dolores O'Riordian'ın muhteşem sesiyle yıllardır bizi çekim alanına alan Cranberries 7 yıl sonra Türkiye'ye geliyor. “Zombie”, ”Ridiculous Thoughts”, ”Ode To My Family”, “Linger”, “Animal Instinct” gibi efsane parçalara imza atan grup 22 Temmuz'da yine Maçka Küçükçiftlik Park'ta, 23 Temmuz'da ise Çeşme'de konser verecek. Cranberries konserinin bilet fiyatları ise 78 ile 165 TL arasında.
Çalışan ya da çalışmayan ama emekçi olduğuna inandığım tüm kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun.
http://www.cnnturk.com/2010/kultur.s...icin/566442.0/
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
VE KADINLAR
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,,
bizim kadınlarımız..
Nazım HİKMET
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Bakan Kavaf mesajında, kadınların pratik hayatta çok ileride olduğunu, bunun teorik düzleme de taşınması gerektiğini vurguladı.
Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün, sadece bir kutlama ve anma günü değil, kadının geldiği noktanın, yaşadığı sorunların sorgulandığı, değerlendirildiği ve bu yolla kadınlar arası birlik ve dayanışmanın güçlendiği bir gün olduğunu bildirdi.
Kavaf, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yayınladığı mesajda; kadınların pratik hayatta çok ileride olduğunu, bunun teorik düzleme de taşınması gerektiğini vurguladı.
Kadının toplumsal düzene katılmasının medeniyet göstergesi olduğunu belirten Kavaf, mesajında şu ifadelere yer verdi:
’’Medeniyet, adaletin, insan hak ve özgürlüklerinin derinleşmesi, demokrasinin herkesi kuşatmasının ifadesidir. Demokrasinin birçok tanımı yapılabilir ama bugün demokrasiden bahsetmek istiyorsak mutlaka toplumsal cinsiyet eşitliğine değinmemiz gerekir. Kadın hakları insan haklarından ayrı düşünülemez. Haklar ise ancak sorumluluklarla beraber hayata geçirilirse bir anlam kazanır ve çözüme giden yolda mesafe kat edilir."
http://www.trt.net.tr/haber/HaberDet...9-1ee7637b9cdd
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NİN 8 MART 2010 DÜNYA KADINLAR GÜNÜ DUYURUSU
Hak savaşımının bir simgesi olan 8 Mart’ı; bu mücadeleyi, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde öngörülen, “bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar” ilkesi gerçekleşene kadar sürdürme kararlılığıyla kutluyoruz.
Tarihsel süreçte; kadın hakları için verilen mücadele, insan hakları mücadelesiyle bir bütün olarak gelişmiştir ve insan haklarından ancak çağdaş demokrasilerde söz edilebilir. Dünya üzerinde hiçbir toplum, kadınlarını geriye iterek ülkesini ileriye taşıyamamıştır.
Verilen onca mücadeleye, ulusal ve uluslararası alandaki onlarca hukuki düzenlemeye ve alınan onca yola rağmen; insan hakları ihlallerinin, cinsiyet ayrımcılığının ve şiddetin egemen olduğu bir dünyada ve toplumda yaşıyoruz.
Kadın ve erkek arasındaki eşit olmayan güç ilişkisinin en olumsuz sonucu olarak ortaya çıkan kadına yönelik şiddet, bütün dünyada varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bugün dünya üzerinde hâlâ kırbaçlama ve recm gibi uygulamalar sürerken, kimi ülkelerde, tecavüze uğrayan kadın zinayla suçlanıyor. Küçük yaşlarda rızaları olmadan evlendiriliyor. Erkeklerin rızası olmadan seyahat edemiyor.
Ne yazık ki dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar en fazla şiddeti, aile içinde ve kendi yakınlarından görüyor. Bu durum, şiddet ortamında yetişen çocuklar açısından da büyük bir sorun teşkil ediyor. Küçük yaşlarda para karşılığı evlendirilen genç kızlarımız ve kadınlarımız; namus veya töre adında intihara zorlanıyor, öldürülüyor ve yakın geçmişte meydana gelen olayda olduğu gibi diri diri toprağa bile gömülebiliyor.
Cumhuriyetimizin, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, hiçbir devlete nasip olmayacak bir hukuk devrimiyle, kadın hakları alanında gerçekleştirdiği atılımın bugün bile yeterince anlaşılamamış olması üzüntü vericidir.
Türkiye, kadın erkek eşitliğinde; ekonomik güç, eğitim seviyesi, siyasete katılım, sağlık ve yaşam süresi benzeri ölçülere göre 134 ülke arasında ancak 129’uncu sırada yer alabilmektedir. Bu durum; ülkemizi yönetmiş ve yönetenlerle birlikte, bütün toplumumuzun yüzleşmekten kaçamayacağı acı bir gerçektir.
Karşı karşıya bulduğumuz sorun, zihinlerdeki devrimin gerçekleşmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.
8 Mart’ı; baskıya, sömürüye ve şiddete bir kez daha “hayır” diyerek, insan hakları ihlallerinin son bulduğu bir dünya ve toplum dileğiyle kutluyor ve herkesi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini yeniden düşünmeye davet ediyoruz:
"Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı, bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir.
Mustafa Kemal Atatürk
Türk Ulusu, Cumhuriyeti kuranlara ve Yüce Atatürk’e minnettardır.
Türkiye Barolar Birliği
http://www.barobirlik.org.tr/calisma...308_basin.aspx
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Atatürk'ün Kadın İle İlgili Sözleri
• Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ihmal ve kusurdan doğmaktadır. (1923)
• Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye değersin.
• Kadınlarımız hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli ve daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar. (1923)
• Şuna inanmak lâzımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. (1923)
• Bilinmektedir ki, her safhada olduğu gibi toplum hayatında dahi görev bölümü vardır. bu genel görev bölümü arasında kadınlar kendilerine ait olan görevleri yapacakları gibi aynı zamanda toplumun refahı, saadeti için gerekli olan genel konulara dahi dahil olacaklardır. 31. 01. 1923, İzmir’de Halk İle Konuşma.
• İnsanlar dünyaya mukadder oldukları kadar yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir toplumun bir uzvu faaliyette bulunurken diğer uzvu atalette olursa, o toplum felç olmuştur. Bir toplumun hayatta çalışması ve muvaffak olması için çalışmanın ve başarılı olabilmenin bağlı olduğu bütün sebep ve şartları kabul etmesi gerekir. Bundan dolayı bizim toplumumuz için ilim ve fen lâzım ise bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın kazanmaları gerekir. 31. 01. 1923, İzmir’de Halk İle Konuşma.
• İnsan topluluğu, bir ulus erkek ve kadın denilen iki cins insanlardan oluşmaktadır. Olabilir mi ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim. Diğerini göz ardı edelim de, kitlenin tamamı ilerlemiş olabilsin? Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve gelişme sahalarında ve yenilikle birlikte mesafe almak gereklidir. Kastamonu,1925.
• Bir toplum aynı amaca bütün kadınları ve erkekleri ile beraber yürümez ise ilerlemesine teknik olarak imkan ve bilimsel olarak ihtimal yoktur. (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s.153)
• ...Kadınlarımızın genel görevlerde paylarına düşenlerden ayrı olarak kendileri için en önemli, en hayırlı, en erdemli bir vazifeleri de iyi ana olmaktır. (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s.156)
• Şuna kani olmak lazımdır ki dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s.89)
• Kadınlarımız erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar. (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s.156)
• Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmaktadır. Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok ilerleme adımları dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve gelişme sahalarında ve yenilikte birlikte mesafe almaları lazımdır... (1925, Kastamonu) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, s. 226-227)
• Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının üstünde kadın mesaisi zikretmek olanağı yoktur. (1923)
• Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir Ulusunda, Anadolu köylü kadınının üstünde emek vermiş bir başka kadın topluluğu gösterilemez. Dünyada hiçbir Ulusun kadını “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, Ulusumu kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim” diyemez.” (21.03.1923, Konya) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, s. 152)
• Büyük Türk kadınını çalışmalarımıza ortak yapmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını bilimsel, ahlaki, sosyal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekçisi yapmak yoludur. (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s.154-155)
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
34 kadın nefesini tuttu
8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında kadına karşı şiddete dikkati çekmek isteyen 34 ünlü kamera karşısına geçti. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun (UNFPA) teknik destek verdiği projede Yiğit Günel ünlülerin su altında fotoğraflarını çekti.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında kadına karşı şiddete dikkati çekmek isteyen 34 ünlü kamera karşısına geçti. "34 kadın su altında nefesini tuttu" temalı fotoğraf ve mesajların yer aldığı etkinlik toplumun konuya ilişkin farkındalığını arttırmayı ve ilgileri kadına yönelik şiddetle mücadeleye çekmeyi amaçlıyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun (UNFPA) teknik destek verdiği çalışmanın sanat yönetmenliğini Kenan Bahadır Derre, yapım ve genel koordinatörlüğünü Zuhal Ceran üstledi. Yiğit Günel ünlülerin su altında fotoğraflarını çekti.
8 Mart'tan itibaren İstanbul'da Olivium Outlet Center'da gösterilecek proje daha sonra Türkiye'nin çeşitli illerinde de sergilenmeye devam edecek.
http://www.cnnturk.com/2011/yasam/di...3.0/index.html
Herşeye rağmen kutlu olsun.
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Sulandırılmış farklılaştırmalar, vıcıklaşmış AYRIŞTIRMALAR, zavallı AÇILIMLAR. Karımı çok seviyorum annemden ötürü. Kızımı çok seviyorum annemden ötürü. Nedir o kadın günü, erkek günü... İnsan günü var insan günü. Yarın travesti günü, bugün dindar günü, öbür gün alkolik günü... Dünya birleşiyor biz ayrışıyoruz. Eh... herkes gider mersine ben giderim tersine...
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Size her gün bayram galiba :)
Gadın gısmısının 8 mart dünya altın günü kutlu olsun.
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Dünya kadınlar günü kutlu olsun.
Kadınlar bir gün sussa o gün de dünya erkekler günü olacak ama yok öyle bir gün :)
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
sULANDIRILMIŞ 8 MART DÜNYA EMEKÇİ (!) KADINLAR gününüz kutlu olsun...
8 Mart'ın ne günü olduğunu bilseniz bu işi sulandırmazdınız sanırım. Ama bunu da cehaletinize veriyoruz.
(Sözüm kimsenin şahsına değildir. Toplumun yaklaşımınadır)
Ne demiş Fuzuli :
Mey gider saki kalır
Renk solar hali kalır
Diploma cehili alır amma
Varsa hamurında eşeklik baki kalır
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Diplomalı eşek de olduk hadi bakalım...
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Kadınlar günümüzü kutlayanlara teşekkür ediyoruz....Forumun ilk başlarında yazan eski yıllarda sanırım Marita arkadaş vardı..Türk kadınının farklılığını islamla ilişkilendirmiş....Sayın Marita; bize, genlerimize özgü yapının ve davranış tarzının islamla ilgisi yok..O anlattığınız gelenek dediğiniz bizim türklükle ilgili kültürümüzün bize verdiği...Ben bir arap yani islam ülkesinde kadının yerini gözümle görmedim.Fakat savaşta türk kadınının yerini pekala biliyoruz...Kadın efeler olduğunuda biliyoruz..Bunu islamla açıklarsanız işte orada bir terslik çıkar ortaya...Silikleştirirsiniz kadını...Din bizi manen destekler fakat sosyal olarak savaşta kadınların genç kızların ordunun içinde olmasını açıklayamazsınız.....Savaş zamanı eskiden gençkızlar gruplar halinde cephelere gıda ve erzak taşımışlar..Bakın bu toplumsal ruhla açıklanır..Bizi farklı kılan din değil (tamamen yok demiyorum katkısı var), bize özgü bir şey bu..Buradaki müslüman türkle sibirya daki hristiyan türk emin olun aynı türküyü söylüyor, analar aynı ninniyle çocuklarını uyutuyorlar..Siz oradan bir hristiyan türk kadını getirin , bir de arap yarımadasından müslüman arap kadın getirin , birde anadolulu bir kadını yanlarına oturtun, ne olur biliyor musunuz.....Dini farklı özü aynı bu iki kadın kaynaşırlar hemen...Kültür birliği asli olandır bence.. Din bize katkı sunar, dönüştürürse işte o kötü....
8 Mart kutlu olsun..İlk kadın direnişçileri saygı ile anıyoruz
- - - Updated - - -
Av. Engin Bey;; Sanırım üstünüze alınacağınız bir laf edilmemiştir ( öyle ümit ediyorum) öyleyse bile siz latife yaparak olgunca idare etmişsiniz.Bu da sizin olgunluğunuz.Kutlamışsınız bizi teşekkür ederiz
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Gerçekten bu üye yazsın...Öyle mi demek istedi şakamı yapılıyor ben mi anlamıyorum...Öyle diyorsa ne ayıp, eleştirebilisiniz kutlamayı falan da, böyle mi eleştirilir..Engin beyde 'diplomalı ........olduk ' diye yumuşakça sakince karşılık veriyor...Ben kızdım bir okuyucu olarak....m.işik sözlerinizde bir cevher varda ben anlamıyorsam cehaletimi bağışlayınız
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Dünya kadınlar günü kutlaması: Erkeğin varlığını borçlu olduğu kadınlara minnettarız. (Dünya Erkekler gününde de aynı taltifi bekliyoruz)
-
Cevap: Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
Dünya kadınlar günü, emekçi kadınlar günü -emeksiz kadın yok- kutlu olsun iyiki varsınız olmasaydınız olmazdık.