Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
Kadın evi terk ediyor ve boşanma davası açıyor, dava sırasında tedbir nafakası alıyor, erkeğin boşanmaya neden olacak kusuru bulunmuyor, dava reddediliyor. Red kararı kesinleştikten sonra kadın nafaka davası açarsa nafaka alabilir mi?
Kadının nafaka alabilmesi için ayrı yaşama hakkı olması lazım. 3 yıl boşanma davası açamıyor.
Ayrı yaşama hakkının şu hallerde olduğunu okudum:
a. Eşlerin Hükmen Ayrı Yaşamasına Karar Verilmesi:
b. Boşanma Davası Açılması
c. Ayrılık Davası açılması
d. Tedbir Nafakası Davası Açılması
e. Evliliğin Geçersizliği, Hükümsüzlüğü Sebebiyle Açılan Butlan Davasından Kaynaklanan Haklı Ayrı Yaşama
f. Evin Bağımsız Olmaması Sebebiyle Haklı Ayrı Yaşama
Bu hallerden sadece d şıkkı yukarıdaki duruma uyuyor.
Nafaka davası açılmakla ayrı yaşama hakkı doğuyorsa, ayrı yaşama hakkı olan nafaka alabiliyorsa burada bir çelişki yok mu?
Evi terk eden, boşanma davası reddedilen kadın açtığı yeni boşanma davasında ne şekilde nafaka alabilir?
Almaya hakkı olacaksa neden tedbir nafakası boşanma davasının red kararı kesinleşince kesiliyor?
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
1. Evi terk eden,
2. açtığı boşanma davası sürerken tedbir nafakası alan
3. davanın reddedilmesiyle nafakası kesilen kadın,
4. 3 yıllık fiili ayrılık süresinde başka bir gerekçe öne sürmeden
nafaka davası açarsa karar ne şekilde olur diye sormuştum.
Cevap kolay: ayrı yaşamaya hakkı olduğunu ispatlamalı.
Ama Tedbir Nafakası Davası açan kadının ayrı yaşamaya hakkı var, diye okudum. Ayrı yaşamaya hakkı varsa da nafaka alır. Burada bir tuhaflık var. Bunu bana açıklayabilecek biri var mı?
Terke dayalı boşanma davasıyla ilgili bir yazıdan şunları öğrendim:
- Evlilikte ebedi (sonsuz) ayrılık olmaz. Eşlerden biri bir kere ayrı yaşamakta haklılık kazandıktan sonra buna dayanarak uzun süre ayrı yaşama hakkının olduğunu ileri süremez. Böyle bir sav evlilik kurumunun doğasına aykırıdır. Anayasanın ve Türk Medeni Hukukunun asıl amacı evliliği korumak ve devamı için gerekli tedbirleri almaktır. Eşler arasında olan kötü olayların etkisinin zamanla ortadan kalktığı kabul edilmektedir.
- Y.H.G.K. bir başka kararında “ iki yıllık sürenin nitelik ve kapsamı ne olursa olsun evvelce olan olayların etkilerinin kaybolması için yeterli olduğuna” karar vermiştir.
Zaten bu yüzden boşanma davası süresince ayrı yaşama hakkına sahip olan kadın, davanın sonucunun kesinleşmesiyle ayrı yaşama hakkını kaybeder ve nafakası kesilir.
Bu bilgilerin ışığında "eğer kadın eşinin boşanmaya neden olacak bir kusurunu ortaya koyamazsa 3 yıllık fiili ayrılık süresince nafaka alamaz." diyorum. Acaba doğru mudur?
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
Bu konuda ne yazık ki kendi kendime bir şeyler yazıyorum. Net cevap alamadım.
Yukarıdaki durumda TMK 197'de belirtilen tedbir nafakasının bağlanması söz konusu olabilir mi?
"ortak hayat nedeniyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzurunun tehlikeye düşmesi"nden ne anlamalıyız?
Kadının önceden reddedilen bir boşanma davası olduğunu ve yeni bir sebeple boşanma davası açamadığını, zaten evi terk etmesinden sonra bir araya gelme durumu olmadığı için delil olarak yeni olaylar öne süremediğini, ilk boşanma davasının kesinleşmesiyle aldığı tedbir nafakasının da kesildiğini unutmamalı.
Bu durumda kadın hala TMK 197 uyarınca nafaka alabilir mi?
III. Birlikte yaşamaya ara verilmesi
MADDE 197.- Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.
Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
Bu konuda ve yukarıda yazdıklarım hakkında hukukçu üyelerimizin yorumlarını alabilir miyim?
Düşünce tarzım doğru mudur? Yoksa kaçırdığım bazı noktalar var mı?
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Bu konuda ne yazık ki kendi kendime bir şeyler yazıyorum. Net cevap alamadım.
Yukarıdaki durumda TMK 197'de belirtilen tedbir nafakasının bağlanması söz konusu olabilir mi?
"ortak hayat nedeniyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzurunun tehlikeye düşmesi"nden ne anlamalıyız?
Kadının önceden reddedilen bir boşanma davası olduğunu ve yeni bir sebeple boşanma davası açamadığını, zaten evi terk etmesinden sonra bir araya gelme durumu olmadığı için delil olarak yeni olaylar öne süremediğini, ilk boşanma davasının kesinleşmesiyle aldığı tedbir nafakasının da kesildiğini unutmamalı.
Bu durumda kadın hala TMK 197 uyarınca nafaka alabilir mi?
III. Birlikte yaşamaya ara verilmesi
MADDE 197.- Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.
Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
Site Sakini Sayın Hukukçular,
Bu siteye çok önemli katkı sağlayan adeta yükü sırtlayan sayın Sdt23 'ün görüş almak isteği, 27.03.2008 açılış tarihli konuya bir görüş belirtmek isteyen veya görüş sahibi bir hukukçu yokmudur acaba ?
Ben sayın Std23'ün avukatı değilim :)
Ancak nezaket gereği, hukuki.net'e fazlasıyla emek harcayan bir kişiye yanıt verebilecek birisi olmalı herhalde.
Saygılar.
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
Sayın mrtecetin'i sadece burada yazdığı mesajlardan tanıyorum.
Bu forumda kimselerin sorulara cevap vermek zorunda olmadığını da biliyorum.
Yukarıdaki yazı ve yorumlarımda ciddi bir hata olsaydı muhtemelen düzeltilirdi. Sükut ikrardan gelir, diye düşünüyorum.
Benden habersiz yazdığı bu mesaj ve iyi düşüncelerinden dolayı sayın mrteçetin'e teşekkür ederim.
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Sayın mrtecetin'i sadece burada yazdığı mesajlardan tanıyorum.
Bu forumda kimselerin sorulara cevap vermek zorunda olmadığını da biliyorum.
Yukarıdaki yazı ve yorumlarımda ciddi bir hata olsaydı muhtemelen düzeltilirdi. Sükut ikrardan gelir, diye düşünüyorum.
Benden habersiz yazdığı bu mesaj ve iyi düşüncelerinden dolayı sayın mrteçetin'e teşekkür ederim.
ben bir kamu avukatıyım. 1 saat süre tanıyın araştırıp cevap vereyim
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
Alıntı:
ibrahimayk rumuzlu üyeden alıntı
ben bir kamu avukatıyım. 1 saat süre tanıyın araştırıp cevap vereyim
Arkadaşım çok aradım ama sonuçta buldum.Birçok karar okudum vardığım sonuç haksız eş boşanma davasından sonra eve dönmüyorsa nafaka alamaz.
İşte teyit eden karar:
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/11710
K. 2005/11404
T. 10.11.2005
• BOŞANMA DAVASININ REDDİNDEN SONRA AYRI YAŞAMAYA DEVAM EDEN EŞ ( Hakimin Müdahalesi Niteliğinde Tedbir Nafakası Talebi - Kendi İradesiyle ve Haklı Bir Sebep Olmadan Evi Terkeden ve Eşine Karşı Sadakatsiz Davranan Eşin Tedbir Nafakası Talep Edemeyeceği )
• TEDBİR NAFAKASI TALEBİ ( Kendi İradesiyle ve Haklı Bir Sebep Olmadan Evi Terkeden ve Eşine Karşı Sadakatsiz Davranan Eşin Tedbir Nafakası Talep Edemeyeceği )
• HAKİMİN MÜDAHALESİ NİTELİĞİNDE TEDBİR NAFAKASI TALEBİ ( Boşanma Davasının Reddinden Sonra Haklı Bir Sebep Göstermeden Ayrı Yaşamaya Devam Eden ve Eşine Karşı Sadakatsiz Davranan Kadının - Nafaka Talebinin Reddi Gereği )
• NAFAKA TALEBİ ( Boşanma Davasının Reddini İsteyen ve Dava Reddedildikten Sonra Ayrı Yaşamaya Devam Eden Sadakatsiz Eşin Nafaka Talep Edemeyeceği )
4721/m.4,195,197
ÖZET : Ayrı yaşayan davacı, davalının açtığı boşanma davasının reddedildiğini belirterek, tedbir nafakası talebinde bulunmuştur. Taraflar boşanmanın mali sonuçları konusunda 3.6.2004 tarihinde sözleşme düzenlemişler, davacı nafaka istemediğini belirtmiş, bilahare davalı 7.6.2004 tarihinde boşanma davası açmış, ancak davacı kabul etmemiştir. Tanık beyanlarına göre davacının 2,5 yıl önce M. isimli bir şahısla gezmesini, davalı çocuğun hatırına affetmiş, ancak bu bağlantının devam ettiği iddiasıyla boşanmaya karar vermiştir. Davacı bu davada davalı ile aralarında geçimsizlik olmadığını ileri sürmüş, tanıklar da sadakatsizlik dışında başkaca bir olaydan sözetmemiştir. Dosya içeriğine göre, evi terk eden davacıdır. Haklı sebeple terk için yasal bir sebep göstermemiş, tanıkları taraflardan hangisinin bir araya gelmek istemediğini bilmediklerini söylemişlerdir. O halde sadakatsiz davranan, müşterek evi rızasıyla terk eden davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu kabul edilemeyeceğinden, davacı yönünden davanın reddi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmemiştir. Ayrıca davalının geliri, ekonomik ve sosyal şartlar gözetildiğinde müşterek çocuk için takdir edilen nafaka TMK'nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun olmayacak şekilde fazla görülmüştür.
DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadakibütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının açtığı boşanma davası reddedilmiş ve kesinleşmiş olmakla orada bağlanan tedbir nafakası sona erdiği gibi, davalının yuvayı yeniden kurmak yönünde girişimi olmadığından kendisi için 200 YTL, müşterek çocuk için 120 YTL nafaka bağlanmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı, çocuk için 70 YTL nafaka vermeyi kabul ettiğini, ancak ayrı yaşama hakkı olmayan davacı yönünden davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı için 150.00 YTL, müşterek çocuk için 100.00 YTL nafaka takdir edilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
TMK'nun 195. maddesi uyarınca; evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.
Aynı yasanın 197. maddesine göre de; eşlerden biri ortak hayat sebebiyle kişiliği ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Somut olayda; taraflar boşanmanın mali sonuçları konusunda 3.6.2004 tarihinde sözleşme düzenlemişler, davacı nafaka istemediğini belirtmiş, bilahare davalı 7.6.2004 tarihinde boşanma davası açmış, ancak davacı kabul etmemiştir. Tanık beyanlarına göre davacının 2,5 yıl önce M. isimli bir şahısla gezmesini, davalı çocuğun hatırına affetmiş, ancak bu bağlantının devam ettiği iddiasıyla boşanmaya karar vermiştir. Davacı bu davada davalı ile aralarında geçimsizlik olmadığını ileri sürmüş, tanıklar da sadakatsizlik dışında başkaca bir olaydan sözetmemiştir.
Dosya içeriğine göre, evi terk eden davacıdır. Haklı sebeple terk için yasal bir sebep göstermemiş, tanıkları taraflardan hangisinin bir araya gelmek istemediğini bilmediklerini söylemişlerdir. O halde sadakatsiz davranan, müşterek evi rızasıyla terk eden davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu kabul edilemeyeceğinden, davacı yönünden davanın reddi gerekirken, kısmen kabulüdoğru görülmemiştir.
Ayrıca davalının geliri, ekonomik ve sosyal şartlar gözetildiğinde müşterek çocuk için takdir edilen nafaka TMK'nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun olmayacak şekilde fazla görülmüştür.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
Verdiğiniz yargıtay kararı için teşekkürler. Sanırım bu benim sorumdan daha kuvvetli ama belli yönleriyle de farklı bir karar.
Bu karardan anladığım:
1. Erkek boşanma davası açıyor ama kadının sadakatsizliğini affettiği için dava reddediliyor.
2. Taraflar boşanmanın mali sonuçlarına dair bir protokol hazırlıyorlar ve kadın nafaka istemiyor. (Boşanma reddedildiyse bu protokolün ne manası var? Bu kısım pek anlaşılmıyor. Protokolü iki taraf hakimin huzurunda kabul etseydi anlaşmalı boşanma olmayacak mıydı zaten?
3. Ardından kadın evi terk ediyor ve nafaka davası açıyor. Ancak ayrı yaşamaya haklı sebebi olmadığı için reddediliyor.
Özellikle 2. maddeden dolayı nüanslar söz konusu olsa da 3. maddeden nafaka talep eden kadının ayrı yaşama hakkını ispatlaması gerektiği sonucunu çıkarıyorum.
Burada davası reddedilen erkek, ama buna rağmen kadın ayrı yaşamakta haklılığını ispatlayamadığı için nafaka reddedilmiş.
Benim sorumda davası reddedilen kadındı, reddedilen dava zaten erkeğin kusurunun olmadığına delil olduğu için bu durumda kadının ayrı yaşamakta haklılığını ancak sonra olmuş olaylarla ispatlaması mümkün. Taraflar bir daha bir araya gelemedikleri için de bu imkansız.
Peki, bir adım daha ileri gidelim:
3 yıl beklendi ve 3 yıl sonra kadın sadece fiili ayrılığa dayaranak boşanma davası açtı diyelim. Bu davadaki tedbir nafakası talebi nasıl karşılanır?
Buradaki fark, boşanma davası açılmakla tarafların ayrı yaşama hakkına sahip olması. Bu yönden baktığımızda kadına tedbir nafakası bağlanması gerekir.
Ancak öte yandan, bu davada kusur araştırması yapılmayacağından, önceki davadaki kusurun dikkate alınması lazım. Bu bakış açısıyla da kadına bu durumda da tedbir nafakası bağlanmayacağını düşünüyorum.
Acaba hangisi doğru?
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Verdiğiniz yargıtay kararı için teşekkürler. Sanırım bu benim sorumdan daha kuvvetli ama belli yönleriyle de farklı bir karar.
Bu karardan anladığım:
1. Erkek boşanma davası açıyor ama kadının sadakatsizliğini affettiği için dava reddediliyor.
2. Taraflar boşanmanın mali sonuçlarına dair bir protokol hazırlıyorlar ve kadın nafaka istemiyor. (Boşanma reddedildiyse bu protokolün ne manası var? Bu kısım pek anlaşılmıyor. Protokolü iki taraf hakimin huzurunda kabul etseydi anlaşmalı boşanma olmayacak mıydı zaten?
3. Ardından kadın evi terk ediyor ve nafaka davası açıyor. Ancak ayrı yaşamaya haklı sebebi olmadığı için reddediliyor.
Özellikle 2. maddeden dolayı nüanslar söz konusu olsa da 3. maddeden nafaka talep eden kadının ayrı yaşama hakkını ispatlaması gerektiği sonucunu çıkarıyorum.
Burada davası reddedilen erkek, ama buna rağmen kadın ayrı yaşamakta haklılığını ispatlayamadığı için nafaka reddedilmiş.
Benim sorumda davası reddedilen kadındı, reddedilen dava zaten erkeğin kusurunun olmadığına delil olduğu için bu durumda kadının ayrı yaşamakta haklılığını ancak sonra olmuş olaylarla ispatlaması mümkün. Taraflar bir daha bir araya gelemedikleri için de bu imkansız.
Peki, bir adım daha ileri gidelim:
3 yıl beklendi ve 3 yıl sonra kadın sadece fiili ayrılığa dayaranak boşanma davası açtı diyelim. Bu davadaki tedbir nafakası talebi nasıl karşılanır?
Buradaki fark, boşanma davası açılmakla tarafların ayrı yaşama hakkına sahip olması. Bu yönden baktığımızda kadına tedbir nafakası bağlanması gerekir.
Ancak öte yandan, bu davada kusur araştırması yapılmayacağından, önceki davadaki kusurun dikkate alınması lazım. Bu bakış açısıyla da kadına bu durumda da tedbir nafakası bağlanmayacağını düşünüyorum.
Acaba hangisi doğru?
Kadın evi terk ediyor ve boşanma davası açıyor, dava sırasında tedbir nafakası alıyor, erkeğin boşanmaya neden olacak kusuru bulunmuyor, dava reddediliyor. Red kararı kesinleştikten sonra kadın nafaka davası açarsa nafaka alabilir mi?
alamaz diyor yargıtay. sizin sorunun cevabı buydu. cevabı aldınız.
Davayı erkek açtığı halde durum böyle. Kadın açmış olsa da durum değişmezdi.bundan sonra 3 yıl geçtikten sonra açılan dava artık şekli bir davadır. eşler biraya gelmediyse boşama kararı çıkar.Şahsi düşüncem kadın bu davada tedbir nafakası alamaz.zira yeni bir nafaka davası açıp alamazsa bunu boşanma davası olarak (3 yıl geçtiği için) açmak suretiyle de isteyemez.O halde sadakatsiz davranan, müşterek evi rızasıyla terk eden davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu kabul edilemeyeceğinden, davacı yönünden davanın reddi gerekirken, kısmen kabulüdoğru görülmemiştir. İçtihatın bu kısmı olayı aydınlatıyor.Yine de vakit bulursam araştıracağım.
Re: Fiili ayrılık sırasında nafaka talebi
[QUOTE=ibrahimayk;173899]Kadın evi terk ediyor ve boşanma davası açıyor, dava sırasında tedbir nafakası alıyor, erkeğin boşanmaya neden olacak kusuru bulunmuyor, dava reddediliyor. Red kararı kesinleştikten sonra kadın nafaka davası açarsa nafaka alabilir mi?
işte o sounun da cevabı var
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/3-626
K. 2005/592
T. 19.10.2005
• NAFAKA ( Tedbir Nafakası/Evlilik Birliğinin Gereğinin Yerine Getirilmemesi Nedeniyle Talep Edilen - Eşlerin Ayrı Yaşamakta Haklı Olduklarını İspatlamaları Gerektiği )
• AYRI YAŞAMAKTA HAKLI OLUNDUĞUNUN İSPATI GEREĞİ ( Evlilik Birliğinin Gereğinin Yerine Getirilmemesi Nedeniyle Tedbir Nafakası Talep Edilmesi )
• EVLİLİK BİRLİĞİ GEREĞİNİN YERİNE GETİRİLMEMESİ ( Dayanılarak Talep Edilen Tedbir Nafakası - Eşlerin Ayrı Yaşamakta Haklı Olduklarını İspatlamaları Gerektiği )
• TEDBİR NAFAKASI ( Evlilik Birliğinin Gereğinin Yerine Getirilmemesi Nedeniyle Talep Edilmesi - Eşlerin Ayrı Yaşamakta Haklı Olduklarını İspatlamaları Gerektiği )
4721/m. 166/son, 195
ÖZET : Boşanma davası dışında evlilik birliğinin gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle talep edilen tedbir nafakasında; eşlerin ayrı yaşamakta haklı olduklarını ispatlamaları gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1. Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.12.2004 gün ve 2004/842-1767 sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 31.3.2005 gün ve 2005/2957 - 3412 sayılı ilamı;
( ...Davacı vekili dilekçesinde müvekkilinin davalı ile halen evli olup ayrı yaşadıklarını, davalının eşi ile ilgilenmediğini beyan ederek; 2.500.000.000.- TL. tedbir nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında davacıdan kaynaklanan sebeplerle hayatlarının çekilmez hale geldiğini ve davacının ayrı yaşamada haklı olmadığını ifade etmiştir.
Mahkemece üst düzeyde yaşantı sürdüren davacının halen ayrı yaşamakta olduğu, herhangi bir işte çalışmadığı, eşine de evlilik birliğindeki yaşantıyı sağlaması gerektiği belirtilerek aylık 1.500.000.000.- TL nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kural olarak, boşanma davası dışında eşlerin evlilik birliği gereklerini yerine getirmemeleri sebebiyle tedbir nafakası isteyebilmeleri için ayrı yaşamada haklı olduklarını ispat etmeleri gerekir ( TMK.mad.195 ).
Somut olayda, davacı ayrı yaşamada haklı olduğunu kanıtlayamamıştır. Zira tüm tanıklar davacının ayrı yaşamada haklı olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Bu durumda iddia kanıtlanamadığına göre davanın reddi gerekirken istemin kısmen kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... )
Gerekçesiyle bozularak "dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : A- DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı vekili; müvekkili davacının davalı ile 12.3.2003 tarihinde evlendiklerini, 4 aylık birliktelikten sonra tatil dönüşü müvekkilinin davalı tarafından baba evine bırakıldığını, tarafların 9 aydır ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin 19.9.2003 tarihinde müşterek ikametgâhlarına gitmiş olmasına rağmen davalı tarafından kabul edilmediğinden geri dönmek zorunda kaldığını, davalı tarafından daha önce açılan boşanma davasının, müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmaması nedeni ile reddedildiğini, evlilik nedeni ile işini tasfiye ettiğinden müvekkilinin nafakaya muhtaç olduğunu beyanla 2.500.- YTL. nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
B- DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Nafakaya hükmedilebilmesi için koşulların oluşmadığını, ayrı yaşama hakkının ispatlanması gerektiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C- YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Yerel mahkemece, daha önce açılan boşanma davasının reddedildiği, tarafların boşanma davasından sonra bir araya gelmediği konusunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, davacının ayrı yaşama hakkının bulunduğu gerekçeleri ile, tarafların sosyal ve ekonomik durumları da gözetilerek davacı yararına aylık 1.800.- YTL. nafakaya hükmedilmiştir.
D- TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME: Hüküm davalı vekilince temyiz edilmekle, Özel Dairece yukarıya aynen alınan gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkeme;
"Davalının bilindik bir yolla sırf TMK.m.166/son'daki koşulların oluşması amacı ile temelde haksız olduğu ve kanıtlayamayacağı bir boşanma davası açtığını, tanık bildirmeyip davanın redle sonuçlanmasını sağladığını, kararı temyiz etmeyerek kesinleştirdiğini ve 3 yıllık bekleme süresini 21.5.2004 tarihi itibarı ile başlattığını, hal böyle olunca, ortak hayatı yeniden kurma görevinin davalı kocaya düştüğünü, ancak davalı kocanın bunu yapmadığını, iyi niyetli olmadığını açıklayarak ilk hükümde direnmiştir. E-
GEREKÇE: Davacı ile davalı 12.3.2003 tarihinde evlenmişler, davalı Melih 4.11.2003 tarihinde şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak boşanma davası açmış, mahkemece kendisine delilleri bildirmek üzere süre vermesine rağmen tanık bildirmemiş ve bu nedenle açtığı dava ispatlanamadığından reddedilmiş, mahkemenin red kararı temyiz edilmeksizin 20.5.2004 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı dava dilekçesinde kendisini tatil dönüşü baba evine davalı kocasının götürüp bıraktığını, 19.9.2003 tarihinde müşterek ikametgâha gitmiş olmasına rağmen, kendisini davalının kabul etmediğini belirtmiş, dinlenen tanıklar ise, davalı kocanın davacı kadını babası evine götürüp bıraktığını ve bu olaydan sonra da tanıkların bir araya gelmediklerini doğrulamışlardır.
Dosyadaki delil durumu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kocanın niyetinin eşinden boşanmak olduğu, normal yolla açacağı şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma davasını kanıtlayamayacağını düşündüğünden, TMK.m.166/son'da açıklanan biçimde "boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir" hükmünden yararlanmak ve bu yolla boşanmak istediği, önceki red kararının 20.5.2004 tarihinde kesinleşmiş olmakla, 3 yıllık sürenin işlemeye başladığı, bu durumda davacının tek yanlı çabası ile tarafların yeniden bir araya gelmelerinin beklenemeyeceğinden davacının ayrı yaşama hakkının bulunduğu sonucuna varılmış olup, yerel mahkeme kararı bu yönü ile doğrudur.
Ne var ki, hükmedilen nafaka miktarına ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazları Özel Dairece değerlendirilmediğinden, dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekmektedir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı uygun bulunduğundan, dosyanın nafaka miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 19.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
[B]Sonuç olarak eşlerin tedbir nafakası isteyebilmeleri için ayrı yaşamada haklı olduklarını ispat etmeleri gerekir . Bu her zaman geçerlidir.[/B]
konuyla pek ilgisi yok ama çok enterasen bir karar.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/2-787
K. 2007/766
T. 24.10.2007
• BOŞANMA NEDENİYLE MADDİ TAZMİNAT ( Koca Kendi Kusuruyla Yol Açmadığı Boşanma Yüzünden Evlilik Düzeni Bozulduğu - Kadının Ev Kadını Olması ve Evlilik Birliği İçinde Gelirinin Bulunmaması Tazminat Sorumluluğunu Ortadan Kaldırmadığı )
• EV KADINININ TAZMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Evlilik Birliği İçinde Gelirinin Bulunmaması Tazminat Sorumluluğunun Esasıyla İlgili Değil Tazminatın Kapsamını Belirlemekle ve İnfaz İle İlgili Olduğu )
• MADDİ TAZMİNATIN KOŞULLARI ( Evlilik Birliği İçinde Gelirinin Bulunmaması Tazminat Sorumluluğunun Esasıyla İlgili Değil Tazminatın Kapsamını Belirlemekle ve İnfaz İle İlgili Olduğundan Kocanın Kendi Kusuruyla Yol Açmadığı Boşanma Nedeniyle Koşulların Oluştuğu )
818/m.42, 44, 244
4721/m.4, 166, 174,185/3,186
ÖZET : Dava, karşılıklı boşanma ve maddi-manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir. Olayda, koca; kendi kusuruyla yol açmadığı boşanma yüzünden, evlilik düzeni bozulmuş, en azından evin bakımı, temizliği gibi kadının ev işlerine emeğiyle sağladığı katkıdan yoksun kalmıştır. Koca, bozulan bu düzenini ilerde yeniden kurmak ve elde etmek için maddi külfet yapmak zorunda kalacaktır. Çalışmayan ve hiç bir geliri olmayan kadının edinilmiş mallarda katkı payı isteyebileceğini kabul eden Türk Medeni Kanunu sisteminde, maddi tazminat ile sorumlu tutulamayacağını önceden kabul etmek imkansızdır. Kadının, ev kadını olması ve evlilik birliği içinde gelirinin bulunmaması, tazminat sorumluluğunun esasıyla ilgili değil, tazminatın kapsamını belirlemekle ve infaz ile ilgilidir. Bu bakımdan, maddi tazminatın koşulları oluşmuştur.
DAVA : Taraflar arasındaki "karşılıklı boşanma maddi manevi tazminat ve nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; K. 1.Aile Mahkemesince davacı-karşı davalı K. tarafından açılan boşanma davasının kabulüne tarafların boşanmalarına, davalı-karşı davacı F. tarafından açılan davanın reddine, davacı-karşı davalı K.'ın maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.000 YTL.manevi tazminatın davalı-karşı davacı F.'dan alınarak davacı karşı davalı K. A.'a verilmesine, davalı karşı davacı F. 'nın maddi manevi tazminat ve nafaka taleplerinin reddine dair verilen 28.02.2006 gün ve 2006/6-105 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 27.11.2006 gün ve 2006/8928-16361 sayılı ilamı ile;
( ... 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kadının temyiz itirazları yersizdir.
2-Kocanın temyiz incelemesine gelince;
a-Koca tazminatlar yönünden faiz isteminde bulunmasına rağmen, koca yararına hüküm altına alınan manevi tazminat yönünden faiz istemine olumlu/olumsuz karar verilmemesi doğru olmamıştır.
b-Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi ( MK Md,4 BK.md.42 ve 44 ) dikkate alınarak koca yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir... ),
Gerekçesiyle hükmün 2/a-b bentlerinde belirtilen nedenle faiz ve maddi tazminat yönünden BOZULMASINA, kadının temyizinin 1. bentte belirtilen nedenle ONANMASINA karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece davacı-karşı davalı K'ın maddi tazminat talebinin reddine ilişkin önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz esildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, karşılıklı boşanma ve maddi-manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir.
Davacı-karşı davalı K. vekili davalının, davacıyı yengesi ile duygusal ilişki içerisinde olmakla sürekli itham ettiğini ve bu dayanaksız ithamını toplum içinde yaydığını, davacıya sürekli hakaretlerde bulunarak onun kişilik değerlerine saldırdığını ve haksız olarak müşterek evi terk ettiğini, bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve davacının davalı ile yaşamasına imkan kalmadığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, düğünde takılan bilezikler ve takı setinin BK.244/2 maddesi gereğince aynen iadesine mümkün olmadığı taktirde dava tarihindeki değerine tekabül eden 3.750.000.000 TL.nin dava tarihinden itibaren işeyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 10.000.000.000 TL.maddi,10.000.000.000 TL.manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,davalının karşı davasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı F. vekili, tarafların evliliğinin davacı kocanın bir başkası ile duygusal ilişki içinde bulunması nedeniyle mutsuzluğa dönüştüğünü ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, bu nedenle müvekkilinin 01.02.2004 tarihinde baba evine gittiğini ve o zamandan bu yana ayrı yaşadıklarını, evlilik birliğinin kocanın kusuru neticesinde sarsıldığını, kusurlu tarafın dava açma hakkı olmadığını bu nedenle açılmış boşanma davasının reddi geerektiğini aksi halde 250.000.000 TL. yoksulluk nafakasına, 10.000.000.000 TL. maddi ,10.000.000.000 TL.manevi tazminata hükmedilmesini cevaben bildirmiş, birleşen davada ise davacı kadının davalı kocasının kusurlu davranışlarım düzeltmeye çalışmaktan başka kusurunun bulunmadığını, evlilik birliğinin kocanın kusuru neticesinde sarsıldığını, müvekkilinin hiçbir yerden geliri olmadığını belirterek tarafların boşanmalarına, 10.000.000.000 TL. maddi, 10.000.000.000 TL. manevi olmak üzere toplam 20.000.000.000 TL. tazminatın davalı kocadan alınarak müvekkiline verilmesini ayrıca 250.000.000 TL. yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Yerel Mahkeme önce "Davalı-Davacı F. tarafından açılan davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, dava tarihi itibariyle 200 YTL.tedbir nafakasının kararın kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası olarak devamına, davacı-davalı Kemal 'den alınarak davalı-davacı F.'a verilmesine,karar tarihi itibariyle 5.000 YTL.maddi, 5.000 YTL manevi tazminatın davacı-davalı K. 'dan alınarak davalı-davacı F.'a verilmesine" karar vermiş, davacı-davalı Kemal Alpay'ın temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 8.11.2005 tarih 2005/9281-15293 sayılı ilamı ile "1- Kocadan kaynaklanan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını gerektirir bir davranış kanıtlanmış değildir.Bu yön gözetilmeden kadının boşanma davasının kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
2- Kocanın boşanma davasına yönelik temyize gelince;
Yapılan soruşturma, toplanan delillerle kadının asılsız olarak kocasının yengesi ile ilişkiye girdiği yönünde şayia çıkardığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre ,boşanmaya ( TMK.md.166/1 ) karar verilecek yerde ,yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır."gerekçesi ile hükmün bozulmasına diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermiş, bozma kararına uyan yerel mahkeme "Davacı karşı davalı K. tarafından açılan boşanma davasını kabulüne tarafların boşanmalarına, davalı karşı davacı tarafından açılan davanın reddine, davacı karşı davalı K.'ın maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.000 YTL.manevi tazminatın davalı karşı davacı F.'dan Alınarak davacı karşı davalı K.'e verilmesine, davalı karşı davacı F.'nın maddi manevi tazminat ve nafaka taleplerinin reddine" karar vermiş taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde aynen alınan bozma Hamı ile kararı maddi tazminat yönünden bozmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü davacı-davalı Kemal Alpay vekili temyiz etmiştir.
Davalı-davacı F.'ın kusurlu olduğu noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davacı-davalı koca yararına maddi tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği noktasındadır.
Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi; "mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini .. " hükme bağlamıştır. Bu hüküm gereğince, maddi tazminata hükmedilebilmesi için temel koşul, tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması ve boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş bulunmasıdır.
Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi, genel tazminat esaslarından ayrılmış ve kendisine özgü kural getirmiştir. Haksız fiil tazminatının temel unsuru olan "gerçek zararın belirlenmesi" koşulu, Aile Hukukunda, Borçlar Hukukundaki düzenlemeden farklıdır. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibarıyla burada gerçek zararı tam olarak belirlemek zordur. Bu özelliği nedeniyledir ki, yasa, menfaati zedelenene, uygun bir tazminat verileceğini açıklamıştır. Hakim, tazminat miktarını takdir ederken, kusurun ağırlığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, evlenme şanslarını, ortalama yaşam sürelerini, yaşam seviyelerini ve geçim koşullarını göz önünde tutarak, makul ve herkesçe kabul edilebilir bir miktar belirleyecektir.
Kanun, mevcut veya beklenen menfaattin neler olduğunu göstermemiştir. Mevcut menfaatin belirlenmesinde ölçü, genel olarak evlilik birliğinin, eşlere sağladığı yararlardır. Beklenen menfaatler de, evliğin devamı halinde eşlerden birinin diğerine gelecekte sağlaması muhtemel olan çıkarlardır. Aile birliği, eşler arasında eşitliğe dayanır.
( Anayasa m.41 ) Başka bir ifade ile eşler, evlilik birliğinde eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. Eşler, birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar. ( TMK. m. 185/3 ), Birliği beraberce yönetirler ( TMK. m. 186/2 ), Evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılırlar. ( TMK. m. 186/3 ),Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. ( TMK. m. 202/1 ) Kadın çalışmasa dahi, yaptığı diğer işler nedeniyle katkı payı isteyebilmektedir. Boşanma halinde eşlerden birinin, diğerine, emek veya malvarlığıyla sağladığı katkı ve desteği yitirmesi, yoksun kalınan bu desteğin maddi değeri kadar mevcut menfaatin ihlalidir. Türk Medeni Kanunu'nun 174/1.maddesinde maddi tazminat talebi için kadın ve erkek yönünden bir ayrım yapılmamıştır. Olayda, koca; kendi kusuruyla yol açmadığı boşanma yüzünden, evlilik düzeni bozulmuş, en azından evin bakımı, temizliği gibi kadının ev işlerine emeğiyle sağladığı katkıdan yoksun kalmıştır. Koca, bozulan bu düzenini ilerde yeniden kurmak ve elde etmek için maddi külfet yapmak zorunda kalacaktır. Çalışmayan ve hiç bir geliri olmayan kadının edinilmiş mallarda katkı payı isteyebileceğini kabul eden Türk Medeni Kanunu sisteminde, maddi tazminat ile sorumlu tutulamayacağını önceden kabul etmek imkansızdır. Kadının, ev kadını olması ve evlilik birliği içinde gelirinin bulunmaması, tazminat sorumluluğunun esasıyla ilgili değil, tazminatın kapsamını belirlemekle ve infaz ile ilgilidir. Bu bakımdan, maddi tazminatın koşulları oluşmuştur. Açıklanan sebeple özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı-davalı K. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.10.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.