Sayın Başbakan'ın "en az 3 çocuk yapın" önerisini nasıl buldunuz dostlar?
Printable View
Sayın Başbakan'ın "en az 3 çocuk yapın" önerisini nasıl buldunuz dostlar?
Ya generalliğe terfi edecekti ya da emekli olacaktı. Bu teftiş onun son şansıydı. Kıtasını çakı gibi hazırlamıştı, teftiş mükemmeldi. Akşam yemeğinde teftişi yapan general albaya sordu
"Albayım her şey mükemmeldi ancak merak ettim haftada kaç gün brifing yapıyorsunuz?"
Nereden çıkmıştı şimdi bu birifig mi birimig mi ? nedir bu yenir mi yutulur mu? Oysa teftiş ne kadar güzel geçmişti. Araya laf karıştırıp konuyu değiştirdi.Ancak general sorusuna cevap alamamış ve tekrar sormuştu
"albayım, duymadınız sanırım haftada kaç gün brifing yapıyorsunuz?"
Yahu nedir bu şey nemene bişeydir, sırası mı şimdi? Yine başka bir konu ortaya atıp soruyu kaynatmak istediyse de bu kez general sert çıktı.
"albayım albayım, haftada kaç gün brifing yapıyorsunuz?"
Albayım etrafına bakındı çaresizce, genç bir subaya gözü ilişti. Bir elinin iki parmağı arasına diğer parmağını sokup hareketler yapıyordu gülümseyerek. Tiyoyu almıştı, rahatladı..
" Bizden geçti paşam..."
"Ne demek bizden geçti albayım, haftada en az 3 kez brifing yapmalısnız!!!"
Albayım yüzü kızararak generale baktı, eliyle sakalını şöyle bir sıvazlayarak hin bir gülümsemeyle cevapladı,
"gayret ederiz paşam.."
Yıllara Göre Dünya Nüfusu
* 1850: 1 Milyar
* 1930: 2 Milyar
* 1960: 3 Milyar
* 1976: 4 Milyar
* 1987: 5 Milyar
* 2002: 6.7 Milyar
* 2025: 9 Milyar
* 2150: 11.5 Milyar
Yukarıdaki verileri göz önüne alarak, kendisinin üst limit vermemesini doğru bulmuyorum. :)
Başbakanımızın bu tavsiyesini ben çok olumlu buldum. Onun tavsiyeleri bizim için emirdir zaten. Derhal ugulamaya başladık bile. Farketmediniz mi son günlerde sokaklarda bizlerin sayısında bir azalma var, çalışıyoruz netekim. Yerel seçimler gelmeden bu işi halletmemiz lazım.
Aslına bakarsanız bu öneri gerçekten de hem insan hem de toplum sağlığı açısından çok faideli olmuştur.
Evvelemirde sağlıkı bir hayat için sigarayı bırakmamız gerekmiştir. Sigara paketlerinin üstünde yazan " sigara erkekliği öldürür" uyarısı, Başbakanımızın bu tavsiyesi ile kafamıza dank etmiş bulunmaktadır. Nekka sigara tiryakisiz insan ookka sağlıklı toplum.
Sigara yüzünden daralan damarlarımızı açmak için aldığımız gıdalara da dikkat etmemiz lazım. Daralan damardan geçen kan yeterli olmadığından bazı organlarımızda fonksiyon bozuklukları başlar ki en başta zürriyetimiz tehlike altındadır. Filhakika ;
Bitki çayları: Vücuttaki sıvıların akışını hızlandıran bitki çayları içilince, kan dolaşımı hızlanır, tutkularda ve heyecanlarda artış olur. Enerji seviyesini de yükselten bitki çayları seks yaşamını canlandırır.
Ginseng: Binlerce yıllardır Çin'de ilaç yapımında kullanılan ginseng; hormonal sistemi uyarır, erken yaşlanma sürecini yavaşlatır ve göz ardı edilemeyecek güçler verir
Rezene: Bilinen en eski afrodizyaklardan olan rezeneden her gün bir parça alınması cinsel gücü artırır. Rezenenin tohumundan çay da yapılarak içilebilir.
Lavanta: Salata ve yemek soslarına konan birkaç damla lavanta, seks hayatını güçlendirir.
Karanfil tanesi: Doğal afrodizyakların en güçlülerinden biri olan karanfil tanesi, yorgunluğa da iyi gelir. Haşhaş Tohumu: Cinsel performansı artırır.
Polen: Son yıllarda afrodizyak olarak kullanılan polenin yapısında, belli ölçüde testosteron ve diğer cinsiyet hormonları bulunuyor. Ayrıca içerisinde birçok vitamin mineral ve amino asit bulunur.
Zencefil: Yüzyıllardır duyguları harekete geçirmek için hazırlanan içkilerin karışımında kullanılan zencefil, insanı daha ateşli yapar. (Kanı sulandıran ilaç kullananların dikkatli olmaları gerekiyor. Ayrıca, fazla tüketildiğinde de bağırsakları rahatsız eder.) Yemeklerde bahart olarak kullanılabilir. Balla karıştırılıp yenebilir. Bir hafta veya 10 gün kadar kullanılmalıdır.
Tarçın: İştah açıcıdır. Sinirsel rahatlık veren bir kokusu vardır. Gaz söktürücü ve antiseptik özellikleri vardır. Afrodizyak olarak da kullanılabilir. Kışın içilen bitki çaylarına konulabilir. Tarçın yağı hoş kokusundan dolayı masaj yağı olarak da kullanılabilir.
Hardal: Cinsel bezlerin işleyişini hızlandırır.
Yasemin: Likörleri kokulandıran, harika kokulu yasemin çiçeği, etkili bir uyarıcıdır.
Süsen: Süsen kökü tozu, her iki cins için de güçlü bir afrodizyaktır.
Meyan Kökü: Meyan kökünden elde edilen toz, maden suyu ile karıştırılınca kadınlar için çok etkili bir afrodizyak haline gelir.
Vanilya: Merkezi sinir sistemine etki ederek kokusuyla uyarıcı etki yaratır.
Roka: Bolca demir ve C vitamini içeren roka, alyuvarlar için iyidir. Ayrıca, cinsel gücü de artırır.
Maydanoz: Yemeklere lezzet katan maydanoz, cinsel yaşama da lezzet katar.
Kekik: Güçlü etkileri olan kekik, özellikle erkeklerde uyarıcıdır.
Arı Sütü: Cinsel bezleri geliştiren arı sütünün etkileri, kısa zamanda hissedilir.
Bunlar tabii desteklerdir. Sun'i destekler mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Bu sun'i destekleri maalesef burada sizlere anlatamayacağım, meraklısı arar bulur.
Bir başka müspet tarafı da, aile hayatımıza renk katılacak olmasıdır. Evlerde artık aşk kokuları dolacak, eşler yek diğerine daha bir muhabbetle yaklaşacak, münafık mor çatılar çatırdayacaktır.
İstikbal mağazaları daha sessiz, yumuşak ve yaylangaçlı yatak çeşitleri üretecek, yeni istihdamlara vesile olunacaktır. Aklı olan çocuk eşyaları satan mağazalar açar, bir kaç yıl içinde sadece çocuk eşyaları satışı için outletler, plazalar, AVM ler planlanmaktadır. Bu işyerlerinde zürriyetten yoksun ailelere hizmet verecek olan üfürükçülerimiz, hocalarımız, muskacılarımız için de özel bölümler inşa edilecektir.
Manisa şehrimiz yeni sanayi ve ticaret merkezi haline gelecektir.
Velhasıl Başbakanımız neylerse güzel eyler.
Okulu olmayan köyler, sokaklarda peçete satan çocuklar, çocuk esirgeme kurumların da zor şartlarda yaşayan binlerce çocuk, ülkem kan ağlıyor, ekonomi dibe vurmuş, ülke olarak aylık faizin faizlerine yapılan ödemeler 4.5 milyar doları bulmuş, cezaevlerinde bir ranzada 3 kişi uyur hale gelmiş, işsizlik had safhada, gündemin kaosundan faydalanılarak yapılan zamlar/anayasa değişiklikleri türban serbestliği, laiklik elden gidiyor mu gitmektemi gidecek mi giderse dönecek mi polemikleri, bu ve buna benzer gerçekten ciddi sorunlar dururken benim ülkemin başbakanı açıklama yapıyor.
"en az 3 çocuk yapın"
Saygılarımla...
Her çocuğa bir gemicik düşecekse, her çocuğa eğitimini ABD'de alması için burs verilecekse, her çocuk henüz 16 yaşında başarılı bir iş adamı/kadını olacaksa neden olmasın? 3 değil 13 tane yapmayan namerttir.
sadece gülüyorum ne desem boş
Başbakan gelirini bana versin 3 değil 23 çocuk yapayım, böyle bir açıklamayı yaparken herhalde birilerinin gazına geldiğini düşünüyorum
St. Vincent ve Grenadines Başbakanı Ralph Gonsalves, basın toplantısı sonrası Başbakan Erdoğan’a Karayipler ülkesinin fahri konsolosu Tansal Akçaylı’yı tanıştırdı ve çok sayıda gazetecinin olduğu bir ortamda şu ek bilgiyi verdi:
"Bizim oradan güzel bir bayanla evli ve 4'üncü çocuklarını bekliyorlar"
Başbakan da bu pası kaçırmadı ve birden bu fahri konsolosu yanına çağırıp yanındaki NTV’den bir gazeteci arkadaşımıza bakın kameralar önünde neler söyledi:
ERDOĞAN: BAK GÖRDÜN MÜ BUYUR BAK. DÖRDÜNCÜ ÇOCUĞU BEKLİYOR. BENİM TAVSİYELERİME UYANLARDAN.
(Konsolosa dönerek) NASIL MEMNUN MUSUN ?
KONSOLOS: EVET
ERDOĞAN: (gazeteciye bakarak) BUYUR BAK MEMNUN DİYOR?
GAZETECİ: AMA EFENDİM BU KONUDA ELEŞTİRİLER VAR
ERDOĞAN: BIRAK SEN ONU…GÖRECEKSİN YERİNİ BULACAK O. BEN ÜLKEMİ SEVİYORUM HALKIMI SEVİYORUM. ONUN İÇİN İSTİYORUM...
Erdoğan daha sonra da konuştuğu gazeteciye, neden 1 çocuğu olduğu konusunda takılmayı da ihmal etmedi.
karayipler'den destek alan başbakan yarın 4 çocuk talebiyle gelebilir.Liberal arkadaşlar türbanı kadın özgürlüğü kapsamında değerlendirirken kadın doğurganlığına kadar müdahaleyi hangi kapsamda değerlendirecekler merak ediyorum:)
Bu 3 cocugu kim yapar?Tabiki basbakanin sozunu dinleyip ayagini yorganina gore uzatmayanlar,bu da demek oluyor ki 3 cocuk = 3 oy :)
Konu nüfus planlaması olunca , sağlıkçıların başöğretmeni Prof.Dr.Nusret Fişek'in (1914-1990) anısı önünde saygı ile eğilme ihtiyacını bir kez daha hissettim.1933 Üniversite reformu'nun mezun ettiği ilk kuşaktan olan Nusret Fişek'in savaşımındaki en önemli köşetaşlarından ikisi ,"Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun" ile "Nüfus Planlaması Kanunu'nun" çıkartılmasıdır.
Türkiye'yi , nüfus planlaması kavramı ile ilk olarak tanıştıran , hatta bir bürokrat olarak onca zorluğa rağmen ilk uygulayan efsanevi bilimadamı Profesör Doktor Nusret Fişek ,yıllar önce kaleme aldığı bir makalesinden, bir bölüm aklıma geldi :
...............................................
...............................................
"Aile büyüklüğüyle aile harcamaları arasındaki ilişkiyi araştıranlar çok çocuklu ve dar gelirli ailelerde gelirin en büyük kısmının besin maddelerinin alımına gittiğini göstermişlerdir. Türk halkı oldum olası dar gelirli ve çok çocuklu olduğundan 'ekmek parası için çalışıyoruz' sözünü çok sık kullanır."
Nusret Hoca'nın ; "En Az Üç Çoçuk Yapın " önerisine , yıllar öncesinden verdiği
yanıtları içeren anı ve makaleleri,ni tekrar okumaya başladım.Ve içime hüzün çöktu.
3 çocuk 13 çocuk farketmez....Adet mühim değil,,,
öncelikle üreme faaliyeti zapturapt altına alınmalı,
insanların üreme'si başıboş ama hızlı bir sperm ile oralarda kerhen bekleşen bir yumurtanın buluşmasına endeksli olmamalı...
cinsel faaliyeti kastetmiyorum tabii, ki bunun da yaşı belli, başı belli yani kanuni düzenlemesi mevcut, en azından aktivite için ehil bir yaş sınırı var yani,
ilaveten, meşru akitle temin edilen cinsel'lik var,,,evlilik! Tamam sevgi, saygı, bağlılık bir yana Yargıtay cinsel ilişki'nin gerçekleşmediği evlilikleri temelinden sarsılmış addetmiyor mu?
Yine ilaveten, meşru akit'le cinsel aktivite'ye müracaatın bin türlü sıhhi raporu var, akli yeterliliği var, var, var...Bunları temin edemezseniz olmuyor işte, meşru olmuyor, ya butlan oluyor, ya temelinden sarsılmışş
ama gelin görün ki, üremek öyle mi?
insanoğlu'na en büyük özgürlük 'üreme' konusunda tanınmış, işte en azından cinsel ilişki'ye girme yaşını düzenleyen hukuk kurallarına atıf yaparsak,,,cinsel ilişkiye girebilen her kadın ve erkek 'üreyebilir' Bu kadar basit, mütemmüm cüz gibi,,,
trafiğe çıkacaksınız,
ehliyet lazım,,,3 ay kurs,,,1 ay direksiyon, yazılı imtihan, test sürüşü vs...
amma kendini kapıp koyvermiş en hızlı olmalıyım dürtüsünü ezber etmiş bir sperm ile caddenin ortasında trafiğin en yoğun anında umrumda mı dünya keyfiyetinde yayım yayım yayılan bir yumurta'nın çarpışması son derece ilahi...
bence değil,
neden değil? Bakınız hukukinet forumları;Aile Hukuku sahifeleri,,,ortalama 3600 konunun üçte biri 'çocuğumu bana göstermiyorlar' talebi ile açılmıştır, saymadım amma yine de iddia ediyorum...Ayrıyeten annesi şöyle kötü, babası şöyle kötü bakamaz, görmesin, zarar veriyor diye açılan konular da var, ki okuyorum,,,insan merak ediyor??? şu sperm ve yumurta buluşurken malikleri hiç böyle düşünmüyorlardı...İşler rast gitmedi, ki olabilir,,,ama ne oldu da hangi akla hizmet üreme özgürlüğünden temin edilen 'ürün' birden araç haline geldi...Böylesi vasıf değiştirme sınırlarını genişletme kabiliyeti var demek ki...
bir sürü ürün'de bambaşka sıfatları temin için üretiliyor,,,
misal;
nikahı devam ettirebilme/yahut temin etme!!!
yahut aşık oluyorlar, hem de bu aşk onların başını döndürüyor, hadi aşkımızı yaşıyalım,,,aşk denen şey karşılıklılık düzeyinin belirlediği kadar serotonin, çokça feromen, bir miktar dopamin, ilaveten oksitosin,,,artan adrenalin...
Eğer sağlıklı hormonal bir yapıya sahip iseniz oksitosin ve feromen'i canınızı dişinize katın.., aynı partner ile mümkünü yok azami 2 yıl'dan fazla salgılatamazsınız...
Şimdi hormonlar tavan yapıyor,,,aşk 'ürün' veriyor,,, aşk kaza'ya uğruyor...vaziyet anlaşılınca hormonlar dibe vuruyor,,,aşık kaçıyor, maşuk kalakalıyor...Reel tek şey var, gerisi fos (yani aşıklar da bunu öyle kabul ediyor ki ah ne aptalmışım vs. replikleri döktürüyorlar) aşk 'ürün' veriyor..
Tabii gizlenen, taciz, tecavüz vs. gibi bin türlü başka sebep ile de olsa..., üreme gerçekleşiyor...
BİR İNSAN DOĞUYOR...
BU ÇOK CİDDİ BİR OLAY ASLINDA...
Bir insanın ömrünün ortalama 70 yıl sürdüğünü kabul eder isek, üstelik doğan bu insanın da belli bir çağa geldiğinde üreme kabiliyetine kavuşacağını düşünürsek, hesapsızca/kişisel hesaplarla/anlamadan/umursamadan dünyaya getirilmiş, hakettiği sevgiden/ilgiden/değerden/gıdadan/eğitimden yoksun bırakılan çocuklar,,,yaşanan dramlar,,,öte yanda umrunda olmayan anne/babalar,,,bu büyük bir insanlık suçu aslında...ama külliyatta değil(((
Bunu yapan iki kişi, biri erkek biri dişi ve BİR İNSAN DOĞUYOR...
Hayvanların üreme faaliyetleri dahi yaratılışsal bir disipline tabii, pek çoğu mevsimsel cinsel birleşme yaşıyorlar...
Bence üreme ehliyeti gibi bir sistemin varedilmesi şart...
Diyelim çocuk sahibi olmak istiyorsunuz,, bunun vasıfları olmalı, bu vasıfları kazanmalısınız, sonra müracaat edilmeli, işte psikolojik durumlar, yaşam şartları vs. incelenmeli, taşıyor ise o çifte ruhsat verilmeli,,,ilaveten mükellefiyetlerini de bilmeliler,,,çocuğun hiçbir şart altında manevi veya fiziksel istismarı olmamalı, buna aykırı hareketlerin katı ve etkili müeyyideleri olmalı...
güncel'de; evlilik sıkıntıya düştüğü için vs. ebeveyn'inden köşe bucak kaçırılan, ne hissettiği hiç de mühim olmayan, amaca hizmet etsin yeter kıvamında benimsenen çocukların diğer ebeveynleri bir nebze eziyet çekse de, istismarı yapan ebeveyn zaferinin keyfini sürüyor,,,en fazla hukuken en çok sıkıştığı ana kadar direniyor..., geçen zaman içinde her an ve dakika çocuk 'ağır bir biçimde cezalandırılıyor'
vs. vs. vs...
Çocuk nedir??
Adedi/cinsi vs. çok mu mühim??
Nedir ÇOCUK???
Neden sahip oluruz?
Ne zamana kadar öper koklarız, saçının teli kırılsa içimiz cız eder?
Ve ne zaman yüreğini ele geçiririz, onu kendimiz için, fikrimiz için, niyetimiz için heba ederiz?
Niçin temin ederiz?
Niçin birden annesi isek babasının rezilliğini, babası isek annesinin bilmemneliğini yüzüne yafta yapa yapa canını yakarken zevk'ederiz?
Nasıl canımızı vermeye hazır iken, nafakasını kısarız, vermeyiz, bir yandan yeniden araba değiştirir, yeniden eş temin eder, yeniden çocuk peydah eder, 'durumum yok valla hakim bey masrafım çok' diye boyun bükeriz?
Değişen bir şeyler var...Hiçbir şey o 'an' ki gibi devam etmiyor, ki değişmeyen tek şey değişim,,,
Çare olmuyor, yok nafaka, yok icra, yok 10 gün hapis,,,zaten tüm bunlar çocuğun nispeten maddi yönden korunmasına yönelik...
Nikahsız dünyaya getirilmiş bir çocuğu sosyal ortam'da korumak mümkün mü?
Ebeveyni tarafından bir kenara atılmış çocuğa bu ebeveyni sevgi ile geri getirmek mümkün mü?
Yahut ebeveynlerinin hırçınlıklarına pas olmuş bir çocuğu korumak mümkün mü?
kısacası;
kaynaktan duruma elatılması lazım,
üreme ehliyetini temin etmiş insanların bu mükellefiyetlerini her şart altında taşımalarını sağlamak lazım,
taşımadılar mı? bunun müeyyidesi ebeveyne yönelik tesis edilmeli, ki mükellefiyetlerini taşımaları hem özendirilmeli, hem kanunen açıkça istenmeli,
Dünyaya getirdikleri 'yaşamı' layık olduğu biçimde idame ettirmekten aniden, keyfen, birdenbire, yahut en baştan yahut sonradan İMTİNA edebilen ebeveynlere bakıldığında...,
bu ebeveynler pekala kendi yaşamlarını yine yeni yeniden inşa edip, mutlu, mesut yaşayabiliyorlar???
Oysa misal; iki duble içtiniz, direksiyona geçtiniz, adamın birine çarptınız, ayağını kalıcı sakatladınız...
Hiçbir şey olmamış bastınız, yola devam ettiniz...
Yahut ezdiniz geçtiniz, bir insan öldü...
Kimse size dur demedi, kanun, yasa, nizam 'yok birşey sen yoluna devam et' bize bırak elimizin erdiğince asfaltı temizleriz dedi...
Der mi? demez...Ölüm..., kadar doğum da ciddi'dir...Hatta daha fazla...
millet açlıktan kırılıyor, yoksulluk diz boyu ama 3 çocuk yapsınlar öylemi? vatandaşında çocuklarına birer gemicik alacak mısın başbakan? yoksa emeklilerin maaşına göz dikmeye mi devam edeceksin?
Düşünün neden çok cocuk? Bir çoğunluk oluşturup, yeni bir düzen için olmasın?
Tüm bu sözlere hukukta "TEVİLLİ İKRAR" (suçu dolaylı olarak kabul) denir.
Hangi suçu?
Insanlik sucu..
Sayın hilaldeniz;
Benim anlayışım biraz ayıftır. Benim de böyle bir zaafım var.. Herkesin kolayca anladığını ben kolayca anlayamıyorum.
Sayın illegal'in bahsettiği suçun ne olduğunu anlamamıştım, sağolun siz "insanlık suçu" diye izah etmişsiniz, ama ben yine de anlayamadım.
Biraz açarsanız belki anlayabilirim. Saygılar.
Nüfus planlaması tedbirleri:
Alıntı : Hakkı Devrim
Basının hiç tınmadığı bazı haberler var ki, bence çok önemli. Mesela, Türkiye'de nüfus planlamasına dair haberler... ki hep ihmal edilir.
Haziranın ilk haftasıydı, Şanlıurfa'dan bir haber geldi. O Urfa'da ki geçen yıl 70 000 kadar çift gebelikten korunma tedbiri almış, ama 76 168 çocuğun dünyaya gelmesi gene de önlenememişti. Sağlık Bakanlığı uzmanları bu yüzden, daha seyrek uygulanan bir tedbire başvurarak, toprak ağalarından 23'üne vazektomi yaptırma yoluna gitmişlerdi.
Haberde vazektomi'nin ne olduğu da yazılıydı: «Erkeklere uygulanan kısırlaştırma ameliyatı»; kordon düğümleme türü bir müdahale. Ameliyat edilen 23 kahramanımız arasında tek eşli olan ve dokuzdan az çocuğu bulunan tek yiğit yoktu.
(Akşam-04/08/2005)
BURSA'nın İnegöl İlçesi'ne bağlı Alanyurt Beldesi'nde oturan Gencay-Ayten Karakuş çifti, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tavsiyesini, bir kerede yerine getirdi. 13 yaşında kızı, 8 yaşında bir oğlu bulunan çiftin, önceki gün üçüz kızları dünyaya geldi. İşsiz olduğunu belirten üçüz babası Gencay Karakuş, "Başbakanımızın tavsiyesine uymuş olduk. Çokta mutluyuz ama işimin olmaması nedeniyle endişeliyim." dedi.
İnegöl Devlet Hastanesinde önceki gün dünyaya gelen kızlarına Edanur, Sedanur ve Nisanur isimlerini veren Gencay-Ayten Karakuş çifti, üçüz çocuk sahibi olmanın sevincini yaşıyor. En büyük sıkıntısının işi olmadığını belirten Gencay Karakuş, "1994 yılında eşimle evlendik. 13 yaşında bir kızım ve 8 yaşında bir oğlum vardı. Allah 3 kız evladı daha nasip etti. Üçüz olacağını doğumdan iki ay önce sürpriz bir şekilde öğrenmiştik, ancak cinsiyetlerini doğunca öğrendik. Tabi bizim için kız erkek önemli değil. Önemli olan sağlıklı olmaları. Çok şükür anneleri de üçüzlerimiz de sağlıklılar. Allah herkese bu mutluluğu nasip etsin" dedi.
İnegöl'e 1984 yılında Ardahan'dan geldiğini ve inşaat işleri ile uğraştığını belirten Baba Gencay Karakuş, "Uzun zamandır işsizim, ara ara işe çıktığım oluyor. Ancak ekonomik sıkıntı çektiğim de bir gerçek. Bir beklerken üç kız evladım daha oldu. Allah mutlaka her insanın rızkını verir, ama sürekli bir işimin olmaması nedeniyle açıkçası endişeliyim. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan anne ve babalara 'en az üç çocuk yapın' tavsiyesini biz fazlasıyla yerine getirmiş olduk. Ama şimdi de onlara nasıl bakarız telaşına düştük" diye konuştu.
Haber3
Başbakanın EMRİNİ yerine getirebilmek için en azından HELAL yerine getirebilmek için evli olmak gerekiyor. ( İmam nikahı yoksa HELAL OLMAZ. İmam Abdest almadan nikah kıydı ise gene helal olmaz. bu işte karışık...) Hali hazırda bendeniz bekar olduğum için bu abuk sözü hiç üzerime alınmadım. Baştan bir kız bulmam lazım ki evleneyim sonrası Allah kerim. Elbet başbakan bakacaktır çocuklara...
Üç çocuk ne demek bol bol gasp kap kaç tecavüz tinerci ve daha ilerde terörist anarşist ...Neden ? iş yok aş yok eğitim yok AK partinin en büyük geçim kaynağı ne ? Cehalet . Partinin başında kim var ? RTE üç çocuk oldukça eğitimsizlikteki artış anormal olacağından kaba hesapla 22 sene sonra oy oranı yüzde 70 lere çıkar tbiiki oy verilecek bir ülke bırakırlarsa o vakte kadar AKP satıp savmadığı...
Bende iki çocuk var. sayın Commodore Başbakanın emrini yerine getireceğim ama cinsiyetini söylemedi onu söylemesini bekliyorum!
Birey-toplum-ümmet olma düşünce farklılıkları her yerden fışkırıyor, yol alıyor.
Can Dündar (Milliyet: 07.04.2008)
can.dundar@e-kolay.net
Erdoğan, Mao’nun izinde...
Başbakan Erdoğan onca eleştiri aldığı “3 çocuk doğurun” talimatında ısrar edince Mao’nun Çin’ine özendiğine iyice inandım.
1973’ün şubatında Mao, ABD Başkanı’nın Başdanışmanı Kissenger’ı kabul etmişti. Görüşmenin tutanakları 35 yıl sonra bu şubatta açıklandı.
Kayıtlara göre o konuşmada Kissenger, Mao’ya Çin’in yoksulluğundan söz etmiş ve şöyle demişti:
“En fazla sahip olduğunuz şey, kadınlar...”
Bunun üzerine Mao, Kissenger aracılığıyla Amerika’ya tarihi teklifini yaptı:
“O zaman size 10 milyon Çinli kadın gönderelim.”
Kissenger, bu öneriyi kahkahalarla karşılamış ve Çinli kadınlar için bir gümrük kotası olmadığını söylemişti.
Mao, “en büyük düşman”ına şu cevabı verdi:
“O zaman bırakın ülkenize gitsinler. Felaketler yaratırlar. Bu şekilde yükümüzü hafifletirsiniz.”
* * *
Erdoğan’ın önerisi nasıl felaketler yaratır, bilmiyorum.
Bildiğim; dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’in, nüfus artışının hiç de matah bir şey olmayıp tersine başa belalar açtığını daha Mao döneminde fark ettiğidir.
Tarım ve sanayileşmenin aşırı nüfusu taşıyamaması, doğal kaynakların yetmemesi sonucu gelen yoksulluk ve işsizlik, Çin’i üremeyi ve kalabalık aileyi teşvik politikasından vazgeçmeye zorlamıştı.
Mao, Kissenger’ı ağırladığı 1973’te “tek çocukluluğu özendirme uygulaması”nı başlatmak zorunda kaldı.
Tek çocuktan fazlasını yapan aileler ceza ödeyeceklerdi.
Bu müdahaleyle yarım milyara yakın Çinli’nin doğumu engellendi. Doğum oranı binde 21’lerden binde 5’lere kadar geriletilebildi.
Ancak bu kez de başka sorunlar ortaya çıktı:
Geleneksel erkek çocuk beklentisi yüzünden kız doğan bebekler katledildi; kız-erkek dengesi erkekler lehine bozuldu. Gayri meşru ilişkiler ve çocuklar çoğaldı. Yaşlı nüfus artmaya, Çin ihtiyarlamaya başladı. Ve Pekin, bu yasağı geçen yıl gevşetmek zorunda kaldı.
Halen Çin’de dünya nüfusunun yüzde 20’sine denk düşen, 1 milyar 300 milyon insan yaşıyor ve 2030’larda bu rakamın 1.5 milyara yaklaşması bekleniyor.
* * *
Şimdi de Başbakan’ın her anneden 3 çocuk istediği ülkenin duruma bakalım:
Türkiye’de her yıl dünyaya gelen 1.5 milyon bebekten 40 bini 1 yaşına gelmeden ölüyor.
Bir kez de büyük harfle yazalım:
YILDA 40 BİN BEBEK ÖLÜYOR.
Çocuk ölümleri Yunanistan’da 1000’de 5, Türkiye’de 1000’de 30...
Doğumda anne ölümleri Avrupa’da 100.000’de 5, Türkiye’de 100.000’de 28...
Sağlık Bakanlığı raporları, doğumların artmasının, doğumda ölüm riskini de 2,5 kat artıracağı uyarısı yapıyorlar.
Nüfus artışının getireceği yoksullaşma, istihdam, beslenme, güvenlik vs. sorunları ve bunun sadece ucuz işgücü yaratmaya yarayacağı gerçeğini bir kenara bırakalım; sadece bu veriler bile, Başbakan’ın çağrısının “doğum emri”nden çok “ölüm emri” anlamı taşıdığını ortaya koyuyor.
Başbakan çok nüfuslu Türkiye’den Avrupa’ya 10 milyon kadın gönderip Mao gibi Batı’da bir felaket yaratmayı hesaplıyor olabilir; ama “3 çocuk doğurun” talimatının asıl felaketi Türkiye’de yaratacağı kesin...